17 Aralık 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

17 Aralık 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Kâsunucvel akinlik mesleğine sadık kalan Atosa gelince! adan 39 e.0 ANADOLU — — Dartanyandan göz işaretile soruyordu Portos ise bu meselede bir madam tarafından bir kavalyeye yahut bir kavalye tarafından bir madama bir aşk mülâkatı verilmiş olmak ve bu mülâkatın Dartanyan ile sarı atı tarafından Aremise gelince, bu gibi va- k'alar bir sır olduğu için ne yapmak istediğini anlamışlar ve adamının işini bitirdikten yahut kaçırdıktan sonra apartmanına geleceğini düşünerek içeriye gir mişlerdi. Dartanyanın odasına girdikleri zaman oda boştu; delikanlı ile Mmeçbul adam arasında şüphesiz vukua gelecek olan dövüşmeden korkmuş bulunan ev sahibi, çe- kinme tabiati iktızası olarak, sı- vışmayı daha muvalık bulmuştu. Dartanyan kendini göstermeğe başladı Atos ile Portosun tahmini Vvehçile Dartanyan yarım saat Sonra gelmişti. Meçhul adam bu defa da sihirbaz gibi ortadan kayboluvermişti. Dartanyan, yalınkılıç, bütün tivardaki sokaklarda seğirtmiş Ve fakat aradığı adama benzer kimseye tesadüf edememişti. Sanra, yabancı adamın da- Yanmakta bulunduğu kapıyı çal- Mmak suretile aramağa başlama- “On yahut on iki kere biribiri Peşine kapıyı Câlmasır “an dar bir fayda hasil olmamıştı; - çün- kü içeriden kimse cevap — ver- Medi... Bu derece şiddetli kapı çal- Masını duyan komşular — burun- larını pencerelerine dayamış ve da kapılarına kadar ine- tek, her tarafı simsiki kapalı bulunan bu evde altı aydanberi kimse oturmadığına — kendisini temin etmişlerdi. Dartanyan sokaklarda seğirt- Mekte ve kapıyı makta bu- |lunduğu sıralarda îı-ııniı arka- daşlarının yanına gelmiş - oldu- fundan Dartanyan odasına —gi- Tince cemiyeti tamam olmuştu. Alnından terler akarak ve hiddetten yüzünü ekşiterek Dar- tanyanın odaya girişini gören Üç silâhşorlar bir ağızdan: <— Nehaberl diye bağırdılar, O da kılıcını yatağının üze- tine fırlatarak bağırdı: — Ne olacak! Bu adam mut- laka insan kıyafetinde bir — şey- ""Ö"T hayal gibi, gölge gibi, — Sa hayallere inanır mıs. niz? diye Atos Portosa sordu. — Ben görmediğim bir şeye inanmam ve ömrümde hayal için Portosun buna şüphe katı- şına müteessif oluyorum. — Bu adam, ister insan, is- ter şeytan, ister cisim, ister gölge, ister hayal, ister hakikat olsun, her halde beni çıldırtmak için yaratılmıştır, çünkü onun kaybolması bize mühim bir iş kaybettirdi, elendiler, öyle bir iş ki bize yüz pistol ve belki daha ziyade para kazandıra- caktı.. — Ne gibi? diye Portos ile Aramis br solukta bağırdılar. Sakinlik mesleğ.ne sadık ka- Tan Atosa gelince Dartanyandan göz işaretile soruyordu. Dartanyan, yarı açık kapıdan o esnada başını sokarak lâ- kırdı. kapamağa çalışan — hiz- metçisine: — Planşe, doğru benim ev sahibim M. Bonasyöye git ve bana yarım düzine Büjensi şa> rabı yollamasını söyle; ben bu şârabı severim. Portos sordu: — ©! ot Bu ne, ev sahibini- zin yanında krediniz var demek? — Evet, bugünden itibaren ve bunu iyi hatırda tutunuzl eğer şarapları iyi çıkmazsa, da- ha iyisini göndermesi için ha ber yollıyabiliriz. “fakat suiistimal etmömeli, ——— — Dördünüzün en - akıllısı Dartanyan ulkduğunu ber yaman söylerim. Dartanyan, ba sözü söylöyen Afosa - başını iğerek teşekkür etmiş ve Âtos ise hemen sükütü tavrın! takınmıştı. , — Fakat söyleyiniz, bu iş nedir? — Evet, eğer bu iş brr. ka- dının şerefini kırmıyorsa, azi. zim, bize de anlat; eğer — öyle ise kendinizde saklamanız daha münas p olur. — Müsterih olunuz, size söy- Tiyeceğim bu Şşey kimsenin şe- refini bozmaz. Bunut üzerine kendisi ile ev sah:bi arasında konuşulan — söz- leri arkadaşlarımna kel;me ke-ime anlattı ve zengin mal - sahibinin karısım kaçıran adamın kendi- sle Frank-Mönye ham mecerasını! geçirdiği ayni adam olduğunu ilâve etti: “Atos içkiden anlar bir kimse gib şarabı tattktam sonra yi olduğunu anlatmak ister gibi başını sallıyarak dedi ki: — Bu krediyi kullanmalı ve—* — Bu fena bir iş değil, b nunla beraber, bu iyi adamdan elli yahut altmış pistol da çe- kilebilir. Ancak, bu elli yahut altmış pistol için dört kişinin hayatını tehlikeye koyması mu vafık olup olmadığını düşünmek lâzım.. Dartanyan bağırdı: — Fakat, rica ederim, düşü- Hünüz ki işin içinde bir kadın var. Bir kadın kaçırılmış, şüp- hesiz tehdit altında bulunuyor, belki de işkence ediliyor ve bunların hepsi hanımına sada- kati sebeb le yapılıyor.. Aramis dedi ki: — Kendine gel, Dartanyan, kendine gel, bana kaırsa, siz Madam Bonasyönün akıbeti için pek hararetli düşünüyorsunuz. Kadın bizi felâkete sürüklemek çin ortaya çıktı ve onun yüzün- den mahvolabiliriz de.. Aramisin bu sözü üzerine Atos kaşlarını çatmış ve dudak- larını isıriyordu. — Benim endişem Madam Bonasyö için değldir, ben kral tarafından ihmal edilmiş, kardinali tarafınban göz hapsine alamış ve sadık bendelerinin biribiri peşine idamını seyre mecbur kalmış bulunan krakçeyi düşü- nüyorum.. — Dünyanın nefretle gördüğü İspanyollarla İngil zleri niçin h- maye ediyor? diye Atos sordu. Dartanyan cevap verdi: Haa HŞŞNY Günize z duğu içn ayni soyun evlâtları olan İepanyolları sevmesi pek tabiidir. Fena gördüğünüz ikinci şeye gelince, benim işittiğime göre, o İnglizleri deği, yalnız bir İngilizi seviyor. Atos dedi ki: — İmanım - hakkı için öyle: Bir İngiliz sevilmeğe lâyık bu- lunduğu da — itiraf ediimelidir. Onun kadar kibar tavrlı bir adamı biç tesadüf etmedim. Portos onun sözünü teyid etti: — Hele hiç kimsenin onun şbı giyinem yeceği de başka, ncilerini serptiğ gün ben Luwr- da bulunuyordum; ey, Allahım: İki taae de ben kaptım ki, 'her birini onar pistola satmıştım. Onu tanıyor musun Aramis? — Sizin tanıdığınız gübi efen- diler; kralçesin seyis başısı M. - Devam edecek - — Yurddaş! (Tatlı dil ayıyı ininden çıkartır) derler. Bol, bol şe- kerli şeyler ye ki, dilin tat- Hıdlansın. veren Allah!.. Mudanyalı Ali sar- hoşluk suçu ile mah- kemeye verildi Mudanyalı Ali adında bir » geçen gün kafayı güzelce tütsülemiş ve bir arabaya bine- rek dört yol ağzında: — Ofli.. Yumurtaya can ve ren Atlah! Diye avazı çıktığı kadar bağırmış, gelen, geçenle- rin rahatını bozmuş, tabü ken- dini bilemiyecek derecede sar hoş olan ve mâra atan bu adam hakkında cürmü meşhud mua- melesi yap İmış ve hemen mahe kemeye — yollanmıştır. — Hâkim Sörmuştur: , — Nerelerde ve ne kadar içtin? Suçlu başını eğmiş, hafif bir sesle: — Beni arkadaşlarım bu hale koydul Demiştir. — Ben rakı içerken arkadaş- larım geld.. İş konyağa, konyak- tan şaraba çevrildi, bu hale gel lm,. Dosyadaki sab ka fişi tedkik didi. Bu adamın suçtan İıki lsıbıhıı g&lldü...’“ Bu sabıkaların infaz edilib edilmediğinin tedcikine İlüzum görülerek duruşma yakın bir güne talik edildi. Kel Mehmed Ayşe adında bir ka. dını tehdid etmiş Hâkim B. Naci Erel müba: şire htab ette — r bakalım. Şu Kel M-hmedi? Mübaşir bu ismi üç defa ba- Bırınca, salona başı beyaz bir bilârdo bilyesine benziyen, ufa- cık tele('.îk bir adıAıı girdi, suçlu sin?.. — Yok canım sende,. Teh- did kim, ben kim.. Ben bir ara- bacı parçasıyım.. Ekmek - para- sını çıkarmağa bakıyorum!. — Ben sana göstereceğim demişsin? —- Böyle tebdid. wi oler Gi yın,. Göstereceğim diyen adam, bu lâfı söylemeden yapacağını yapar.. Bu kadın iltira ıdiş;nr. — Neden? — Ayşe ile ablam Zehra bu- rada mahkeme oldular, Ablam mahküm oldu.. Şimdi beni de bir yolunu bulub mahküm ettir- mek ve hınç almak istiyor. Se- bebi bu. Müştekinin arzuhâlında yazdı- ma göre, kel Mehmed bir gü İ'.p..â..,. önünde Ayşeye =ım lamış ve: 5 lmî30 ısı: hapisbaneden ::l:yîı bu myı_:—ıkınuw Demiştir, Müşteki gelmediği için izahat alınmak üzere celbine karar ve- rilerek muhakeme talik edilmiş- tir. n Ay'ıyı tel Meşrutiyet ilânı için yapılmakta olan hareketlerin enince ve heyecanlı safhasma girilmiş bulunuyordu.. Elli altmış bine yakın kabile ile kan davaları ” vardı. Bunun için mesele pek nazikti, Yanlışlıkla havaya atılacak bir dlâh, fızla gürültü çıkaracak bir 'Ağırışma, gayri tabil bir telâş, Ttasız br. heyecan - si Batlaanasına — binacn gövdeleri Rötürecek sel gibi kanların ak- masına kâfi idi. Bunun için pek ziyade dikkat etmek ve basret göstermek Tâzimdi. ve bu da bittabi yapılıyordu. Meşrutiyet - ilâm için yapılan hareketlerin en ince ve heye- canlı safhasına — girilmişti. Ba toplanan ahalinin elebaşıları olan Tüesa, mütenelfizan ve eşraf sı- rasile her birerleri Sultan Ha- micdlden rütbeler, nişanlar, at yeler almışlardı, bazdarı da bu gibi şeylere hiç yanaşmam şlardı; en azılılar da bunlardı, bunlar da| cemiyet taralını — iltizam ediyar« lardı; fakat kararlar umumi ma- biyette — verilecesi , Ekalliyet te ekser yet kazanmak mihai zafere erişmek içia ârümn itlfakıle, iş görmek iktiza ediyordu. Bunan için ufak - bir falsoya meydan — verlmemek — lâazındır. Şımai Arnavudluğun — hemen blümum eşraf ve mütemeyyızanı, mütegallibesi ve rücsası, uleması bu içtimaa davet olunmuştu. Da- vetllerin arkası kesilir kesilmez bunların hepsi Firuzbey camiine gağırıldılar, O gün Firuzbey bir mahşer halini almıştı. Bayrak- darlar kendi kümelerinin başında el eri tetikte duruyorlardı. Hızlı soluk almak bile bir fenalık getrebilirdi, Cmide herkes üst üste idı, « Sonu var- el.m_;— T t t İ Maliye dairesinin bir yanlışlığı vö Cdeca Bi Ve hatada ısrarı, hak. valıklera zekbgeiyer Mütekaid tabib, eczacı, bay- tar, mühendis ve kondoktörlerin hizmetinden ist fade edilmesi ve bu zevatın tekaüd maaşları ke- silmekszin devlet idarelerinde çalıştırdarak bu idarelerde gör dükleri vazifenin mukabili olan maaşları usulü dairesinde almaları hakkında, 900 numaralı bir ka- nun vardır ve bu kanuna istina: den mülhak büdceli idarelerde de, tekaüde sevkedilmiş, fakat vücudlerinden - istifade edilmesi imkânı mevcud bazı mütekaid tabib, eczacı, baytar, mühendis ve kondoktörler - çalıştırılmağa başlanmıştır. Halbuki bundan bir müddet evel İzmir maliyesi (kanun mük hak büdcelere şamil değildir) müta easile uzun müddet bu zevatın tekaüd maaşlarını kesmiş ve yalnız deruhde ett.kleri vazi- felerin maaşlarını vermiştir. Hiç te varid olmıyan ve kanunun sara- hati karşısında yer bulmaması lâzımgelen bu hareket nihayet alâkadarların takibleri üzerine tekrar Büyük Millet Mecisine aksetmiş ve meclisce, 989 sayılı bir karar verilerek mülbak büd- celi idarelerin esasen — devlet daireleri mefhumu içinde bulum maları basebile buralarda çalı şan mevzuubahs zevatın, bulun- dukları vazifelerin mukabili olan matşlardan — başka, tekdüd ma- aşların da tamamen — almaları lâzımgeldiği ve 900 sayılı kanu- nun, herhangi bir şekilde tefsire ihtiyaç göstermiyecek kadar sarih olduğu tesbit edilm ştir. Bunun Fakat bir iki ay evel, Maliye Vekâleti siyasi müsteşarı Frad Baysal imzasile Defterdarlıklara bir tamim — gönderilmiş ve iş, tektar çıkmaza girmiştir! Bu tamimde deniliyor ki: *Büyük Millet Meclisinin kar rarından evelki usul ve ahkâma 'tevfikan icra ve ikmal edilmiş ve (Emri vaki halini almış) olan mesailin, (Yeniden tedkik ve ta- de çalışan tabib, eczacı, baytar, mühendis ve kondoktörlerin te- kaüd maaşlarının tamam olarak verilmesi icap etmektedir. mütekaidlerin, 26/4/1937 tari- hinden evel kesilmiş olan teka- P B H F t İ E t | T f T ri î MH ; İfş -) bir kararla ve hiç bir tefsir ih- tiyacı görmeden doğru yolu hae tırlatmıştır. Bu karar dairesinde eskiden -keslmiş maaşlarda tes- viye olunmuştur. | | İ femri vaki halini amış mesail yeniden tedkk ve tadil oluna. Geceleri doktor bulunamıyor Alâkadarlar buna bir çare bulmalıdırlar Karataşta Şehid Nusret soka- ğgında 28 mumaralı evde oturan İzmir Ağırceza mahkemesi zabit kâtiplerinden B. Hüsnü Uğurlu imzasile aldığımız bir mektubta deniliyor ki: “Evelki gece çocuğum hasta- landı ve tıkanma tehlikesi gö- rüldü. Ne yapacağımı şaşırdım. Bundan evel hastalanan bir oğ- lum da ayni şekilde boğazı tıka- narak ölmüştü. Oğylumu ölüm- den kurtarmak düşüncesile gece yarısı evimden çıktım, bekçiyi buldum. Evvelâ Karataşta otu- ran iki doktorun evlerine gittik, kapılarını çaldık, tehlikeli has- tamız olduğunu bildirdik, dok- torların evinden cevab verildi: — Doktor evde değil. Bu cevab üzerine İzmirin mube telif yerlerinde bir kaç dokto- run evine daha gittim, kapıla- rını durmadan çaldım, açan bile olmadı. Hasta yavrumun nefes alamıyarak tıkanıvereceği ve öle- ceği endişesi içinde çılgın gibi evime döndüm. Güç halle sa- bahı ettim ve ancak sabahleyin doktor bulabild m. İzmirde gece birdenbire teh: likeli şekilde hastalanan bir kimse ölüme mahküm mudur? Muhterem gazetenizin bunu alâkadarlardan sorub öğrenme- sini rica ederim... İngiliz notası mutedil bir lisanla yazılmış Londra, 16 (Radyo) — (Yan- çe) hâdiselerinden dolayı İngit terenin Japonyaya vereceği pro- teler haber veriyor. Amerika ne işte. diyse oldu Tokyo, 16 (Radyo) — Japon- ya Hariciye Nezareti, Amerika- ni0 tatmini için (Yan-Çe) şehrin- deki Japon donanmasının umam komutanını Tokyoya celbetmiş- tir. 1 — 17-12-937 Cuma günü saat yirmide İş bankası direk- törü Bay Haki tarafından Ulus sal ekonomi ve artırma hak- kında bir konferans verilecek. 2 — 18-12937 Cumartesi günü saat yirmide Ev.miz temsil kolu tarafından Ana piyesi temsil edilecektir. Biletler - şimdiden Halkevinden verilmektedir. Evimiz berkese açıktır. 3 — Evimizde dikiş nakış ve daktilo kursları açılmıştır. Ka yıtlar her zaman vapılır. nde bi şeklinde bir mütalea yü- m Maliye Vekâletinin y..- lâhiyeti dahilinde değildir. Or tada hem kanun çiğneniyor, hem de haklar.. Hata sarih ve mut :'l ::luı-ııı göre, (emri vaki) liye bi kabul edilmez. Çün- kü hak -':'a..... ile ıeıru'ıçuv- kil eder. Keza, meclis; yeni bir tefsir yapmış ve bu tefsirle yeni bir hüküm koymuş değildir ki, hükmü makabline şamil olma- sın. Meclhs, tefsire bile hacet görmemiştir. Sadece, bir tered. düdü izale, bir yanlışı taşhih eylemiştir. Maliye Vekâleti, bu mevzuu yeniden tedkik ederse, hakikati kavrıyacağında şüphe yoktur. Mesele gayet basit ve sar htir. Na meclis, ne de dev- let şüralarını bu bedahet ve sarabat karşısında eşgal — etme- mek gerektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: