13 Ocak 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

13 Ocak 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Selim b. Şi DS abasını uğurla WUZ dıktan sonra, şimdi yeniçe- rilere bir ders vermek lâzım, diye söylendi — Evlâdım, hakkımda gös- terdiğin şahane - iltifattan kak bim meserretle do'du. Artık daha fazla gitme, buradan ge- riye dön, işlerine bak.. İşte bu — görünen her yer, şu arkadaki muazzam İstanbul şehri — senin- dir. Onları iyi gözet. Selim, arabaya bir az daha yaklaşarak babasının elini öptü, / Beyozıd da dudaklarını sultanin alnına uzattı: — Allaha ısmarladık, bahti- yâr gazanfer.. Araba hareket etti. Beyazıd başını iğdi, ağlamağa başladı. Diğer arabalar da - geçiyordu. Selim bir müddet, bu mağlüp — sultanın menfaya giden kafilesi- — mi gözlerile takip etti, sonra: — Haydi — bakalım, Selim, 'v dedi, iş başına.. Evvelâ şu ye- niçerilere bir ders verl. Su'tan Selim kızmıştı! — Bu ne demek?. — Kendi akıllarına estiği şekilde hareket edeceklerini — sanıyorlar, Yani daha ilk günlerde kendilerine baş eğmemi mi, onların tesir- lerine, — nümayişlerine — papuç birakmami mi istiyorlar? Şaşa- rım akıllatınal.. Ben, ge Sultan Beyazıdım, ne de başkası.. Bah- şiş bir âdettir, fakat zorla alın- maz. Bu gün olmazsa, yarın.. Bir az düşündü ve güldü: — Yeniçeri kullarım, siz de beni bekliye durun - bakalım! Göreceksiniz ki bana baş eğdir- rTem'yeceksini Padişah yürüdü. Fakat gek üğı caddeyi brrakmıştı. — İstan- dün etrafını çeviren surların di biğden ve sahile doğru ilerli- — yordü. Arkasındaki kendi adamları- min merak içinde bulunduklar — kalân müfreze ve kendi - deriz mıbı anladı. Filhakika — geride zabit. — Ne oluyoruz, padişah ne- reye gidiyor? Diye mırıldanıyorlardı. Selim bun'ardan birine baktı: — Nereye gittiğimi merak ' edyorsunuz değil mi? — Hayır padişahim. Böyle bir cür'et, hatırımızdan geçme- di. Biz zatı şahanelerini takip etmekle Mükellefiz. Selim güldü: — Güzel, Fakat Bet şimdi — Yedikuleye gidiyorum. Yedikule demek, babamın bazinelerinin — bulunduğu yer demektir. Onları alıp saraya geçeceğim. Git, © suretle geridekilere baber verl, Biz şöylece kendi — kendimize gideriz. Padişahın bu tenha, berbad yolu tutması, ancak ve ancak Yeniçerilere ilk dersi vermek ANADOL ——— Hağydar Rüşdü Dx'::ıı ÜUmuml beşriyat ve müdü. 'a lemdi Nasbet ÇANÇAR İDAREHANESİ İrmir İkinci Beyler sokağı C.Halk Partisi hinası içinde felgraf: İzmir — ANADOLU Telelom: 2776 « Posta kututut 405 Abone şerakfi Yıllığı 2400, a)t aylığı 800 karuştur Yabanet memleketler için — şenelik ADADOLU — MATBAASINDA Yazan: M. Ayhan — İ — içindi. Çünkü hazineler daha evel buradan kaldırılmış, yer: lerinde yeller esiyordu. Sultan Selim, hem gidiyor, hem de Yeniçerilere - oynadığı oyundaa memnun bir vaziyette gülümsüyordu.. Padişah, bü süretle Yeniçe- rilere hiç görünmeden yeni st- raya gitmeğe muvalfak olmuştu. Beri taraftan ise Yen çeriler, boyuna bekliyorlardı: — Yahul.. Efendimiz nerede kaldı?. — Kimbilir?. — Acaba Labasını Dimeto: kaya kadar mı geçirecek?.. Bir aralık pad şahin Yedikule cihetinden saraya geçtiğini işi- tince hepsi de şaşirdılar: — Badala gibi burada, gü: neşin altında ve aç karnına sa- atlerce bekledik... — Gördünüz mü?. Kuşu ka: çırdık.. Bazı zeki neferler böyle dü- şünmüyorlardı: — Padişıh, bizim yol bese: rek, kıliç tu'arak bahşiş — istes mekliğimize- kızmiş olacaklar.. Bize bu suretle: — Gösüyo sunuz ya, sizin bo: yundaruğunuza — girmiyeceğim, demek istediler. Sultan Selim; istediği tesiri yapmıştı. — Fakat ortada bir vadi vardı.. . Ertesi gün Yeniçerilerin bah- gişleri dağıtldı. İradları da âr- titildi. İstanbal bu günün şes refine gene sabahtan gece ya- rılarına kadar çalkandı, dürdü. Beyazıd, cülüsu — esnasında her nelere iki bin akçe vermişti. Selim, —üç bin akçe ile Yeni- çerilerin kalbini kazandı. Hazineler geld. Yu'kunuyor, bir şeyler söylemek istiyordu: — Padişahım! — Söyle, söyle, ne var? — Allah ömür ve saâdetinizi artırsın. H.zine epeyce boşaldı. — Tamtakır m? — Hemen hemen öyle! — Zaranı yok.. Nasıl olsa, vergi tarhetmek mecburiyetin- deyiz. Bu aralık bir sancak beyi, huzura girmek istirhamın- da bulundu. Selim sordu: — Ne ıstiyormuş? — Galiba, iradının arttırılma- Sultanın yüzü kıpkırm zi ol- muştu. Gözleri dumanlanmış, saçları, bıyıkları dikilm şti. — Getirin şu herihli. Sancak beyi içeri girdi. Cür- etkâr br tavrı vardı. Başımı eğ- dikten sonra: — Padişahım -dedi- kulunuz, zatışahanelerinin sadık bir ben- desiyim. Öyle zannediyorum ki, Zatışehriyarileri de, biz gibi kul- larınızın gayretlerile, sadakatle- tile tacü tahtı ele geçirdiniz. Binsenaleyh bizim gibi beyleri- tinizin istifadelerini düşüneceği- niz tabiidir. Maruzat ve istirha- matım, kulunuzun - iradının da.. Sancak beyi sözünü bitre- medi. Selim, Şşiddetle ayağa kalktı, iri pençesi, kılıcının kab- zasına değdi: —- Köpek bile sadakatine mu- kabil bir lokma ekmek istemez. Sen, ondan daha elçak bir mah- Tüksun. Bir hamlede — kılıcını sıyırdi. lardı. Sancak beyi: — Aman Padişahım! Diye bağırdı. Fakat Sultanın kılıcı, bütün süratile boğazı ile Omuzunun arasına inmiş ve ka- fasını gövdesinden — yarı yarıya ayırmıştı. Bu, Sultanın kendi elile yap- tığı ilk idamdı. Selim; bir zabite bağırdı: — Şu kılıcı silinl. Ayağı ile yerdeki cesede bir tekme vurdu: — Şu leşi de kaldırın. Yeni Padişahn bu şiddetli bereketi herkesi hayrete düşür- müştü. Hâdise İstanbu! muhitin- de büyük bir dedikodu uyan- dırmış'ı. İslâm devleti ile hudut ve münasebeti olanlar — bile ar- tık yeni Padişakin fevkalâde şey. ler yapacağını anlamışlardı. Bü- tün gözler Selime dikilmişti.. Hâlâ ve hâlâ devletlerden, eyaletlerden mebuslar, murah- haslar, Yeniçeriler geliyor, Pa: dakat arz, itimatname takdim ediyorlardı. Üç gün sonra idi(23 Mayış) bir haber geld; — Hakanın pederi Sultan Be- yazıd vefat etm şler. Filhâkika Beyazıd Dimetoka- ya varmamıştı. Yolda ağır su- rette rahatsızlanmıştı. Bir köy odasında bütün ihtimama rağ- men gözlerini hayata yummuştu. — Sonu var — Hatayda tazyik Karasuda yedi Türk kar- deşimiz tevkif edildi. Usebeciler yakında Antakyada bir kongre akdedeceklermiş! Antakya, (Hususi) — Hatay- da tahrikler neticesi unsurlar arasında telifibeya güçleşmek- tedr. Alınan malümata göre, use- beciler yakında Antakyada umu- mi bir köngre yapacaklar ve bu köngrede, önümüzdeki Ha- tay inlbabihda Arapların ala- çağı vaziyeti tesb.t edeceklerdir. Adliye işlerine gelince; San- cak münferid hâk.mlerine birer Mmü âzim tayini takarrür etmiş ve İskenderun mahkemesi mü- lâz'm erinden Hasan — Cabbare- nin dayızadesi Ferid Sahâ An- takya mahkemesi mü âzımlerin. den Antuvan Hüsnünün tayini kararları çıkmıştır. Sancak köylerinde gene araş- tırmalar başlamıştır. Karsı, Şeyh köy ve Hıyao Tüsk köyler nde Jandarma ve rej kolcuları tara- hından araştırmalar yapılm ştır. Karsuda yedi Türk tevkif edi. lerek şehre galiı'ılııij_ı_ır. Bu tev« kifin s-bebi meçhuldür. Delege Gıro dün sabah İskenderundan buraya geliniş ve yanm saat kadar durduktaân sonra Beyruta tmiştir. Delegenin ve Hasan bbarenin yeni talimat almağa ittiği söyleniyor. "H*ıtıy dışında bulunup da Sancağa avdet etmekte olan Hatay Türklerinden on birinci kafile de dün gelmiştir. —- Türkiyenin — yeni nderun konso'osu B. Fethi, evelki gün Şamdan İ a gelmiş ve vazifesine başlamıştır. İskende- i Mene- Tün konsolos! meneloğlu dâ evelki gün Şama a - TORÇ Ş T E AT Değirmen suyu yüzünden işlenen cinayet. Dinlenen şahidin ifadesi mühim görülüyor, suyun tapu kay- dı da çıkartılacak. beble müdhiş bir kavga baş- lamiş, iki taraf da biribirini döğmüştür. Halil İbrahimde biçak varmış. Bıçağı, Abdullâha saplamış, fa- kat Ali daha kuvvetli olduğun- dan Halil İbrahimin elinden bı- çağı almağa muvaflak olmuştur. Abdullah sırtından ve karnından ağır sürette yaralanmıştı. Köye gitmek için su yolunu takip ederken yaralarının ağırlığından düşmüş, o sırada köyden gelen Aderm, yaralı Abdullahla yanında duran Aliyi görmüş: — Seni kim vurdu? Demiştir. Abdullah da: — Suyu Halil İbrahim kendi tarlasına çevirmiş. Ben su yo- lunu düzeltirken pusu kurduğu yerden çıktı. Birdenbire ar kamdan hücum etti, bıçakla beni yaraladı. Ali bıçağını aldı. Cevabını — vermiştir. Bunun üzerine Adem acele köye git- miş, beş altı kişiyi yanına ala- rak Abdullahın yanına dönmüş, tahta parçalarından bir sedye yaparak Abdullahı köye götür- müşse de âdamcağız ölmüştür. Keşif esnasında amme huku- ku şahidleri de bulundurulmuş, bu noktalar tespit edilmiştir. Cumaovası nahiyesinin Kısık köyünde değirmenci Abdullahı öldürmekle maznun Halil İbra- himin muhakemesine dün şeh- rimiz Ağırceza mahkemesinde devam edilmiştir. Bu celsede hâdise yerinde yapılan keşfe aid rapot okunmuştur. Rapora bir de kroki iliştirilmişti. Raporda izah edildiğine göre, cinayetin sebebi, de yanun Halil İbrahim tarafından kendi tarlasına çevrilmesidir. B. Maharreme aid olan de girmeni, maktul Abdullah kira- lamıştı. Değirmenin suyu, epey uzak mesafeden geliyordu. Su- yun bir tarafında Halil İbrahi- min tarlası, diğer tarafında da bir tepe vardır. Değirmenin suyu kesilince Abdullah, su yolunu takiben ilerlemiş! ve Halil İbrabimin suyu kendi tarlasına çevirdiğini görünce açılan yarığı elile ka- patmıs, o sırada kendi - tarlâr sından bunu gören Halil İbra» him yanında arkadaşı İlyas ol- duğu halde koğarak - gelmiş, Abdullaha ve yanında bulunan Aliye hücum etmiştir. Bu se- da kendisinin de hissesi bulun- duğuünü, vak'anın kendi tarlası içinde olduğunu ve tarlasına te- cavüz edilmiş sayılabileceğini söylemişse de rapora göre su yolunu takib etmek için Halil İbrahimin tarlasından geçmek- ten başka çare olmadığı anla- şılmıştır. Ehlivukuf da değirmen suyu- nun kaynağında müteaddit kay- naklardan birinin Halil İbrahi- min olduğunu söylemişlerse de maktulün veresesi, değirmen su- yunun tapusu bulunduğunu ve değirmen sahibi Mubarreme aid olduğunu si işlerdir. Mahkemece suyun kime ait olduğunun tapu idaresinden so- rülmasına ve şahit Ademin de tekrar mahkemeye calbedilerek dinlenmesine karar verilmiş, mu- hakemenin devamı başka bir güne bırakılmıştır. Bir hizmetçı Dört sene ağır hapse mahküm o0 u Kırıkhandan alınan haberlere göre, orada nüfus işleri kat'iyen görülmemektedir. Şimdiye kadar Türklerden bir tek kişi bile nüfusa tescil edile- memiştir. Gene Kırıkhandan ge- len haberlere göre, eski Karık- han komiseri Sabri Halyani tek- tar Kırıkhana getirili Ayvalık Halkevinde çalışmalar Ayvalık, (Hususi) — Ayğvalık Halkevinde çalışmalara hız ve- rilmiş, her şube kendi işleri üzerinde yeni hareketler yarat- mağa başlamıştır. Ar şubesinin tertib ettiği mü- zik gecesi çok alâka görmüş ve zevkli geçmiştir. Bir çok halk şarkı ve türküleri de söy- lenmiştir. Ortamektep talebeleri, eski halk şiirleri ve şarkıları Karşıyakada — Bn. , Andreya okumuşlardır. K . z katil maksadile silâh atmakla Avcılar kulübü yeni geziler | »0 yi LAi İbrahimin hazırlamaktadır. Kulübün yeni Ağırcezada mühakemesi — sona idare heyeti seçimi yapılmış, | ; z KŞ t $ ve dört sene ağır bap- aza reyini kullanmıştır. Yeni | < İ Yüi hayek ” B Aaaki, REİk> Altay sine, 600 lira para tazminatına N üeü Btakenl: Adon Hüi eçi Mahantl mahkümiyetine karar verilmiştir. Dramalı, İbrahim İpar, Halil, Hüsnü, Hüseyin Altındiş, Nuri, Rüstem ve Ali Rızadan müte- şekkildir. Foçada yângın Foçada Fevzipaşa — mahalle- sinde Mohmet karısı Bn. Hati- genin evinden gece yangın çik- miş; yetişen halk ve jandarma- ların gayretile söndürülmüştür. Yangın ocakta yakılan ateşten duvardaki hatılların tutuşmasile et li Rüşvet teklifi İkiçeşmelikte belediye zabıta memurüna rüşvet teklif eden liyeceza mahkemesince bir ay hapse mahküm edilmiştir. Beraet Develi köyünde Ahmed Kol- daşın harmanımı yakmakla suçlu Mahmud ve Mehmedin Ağirce- zada muhakemeleri sona ermiş, suçları sabit o'madığından be- Hali! İbrahim, değirmen suyun- | seyyar satıcı Davi Salamon as- Dabilt hastalıklar mütohasasımız Dr. M. Şerki Uğat diyoz ki: Vücud makinesindeki Dispozisyon ve Konstitüsyon —) Şişman tipte olanların spor ve idman yapma kuvvetleri az olduğundan, — bunlardan çok fayda göremezler. Bir de bu tiplerin başka bir takım vasıfları vardır. Zayıf ve uzun tipler entelektüel, anla- yişlı olurlar; duygular hayatla» rında az rol oynarlar. Tabil olarak insanlar muhte- lif tiptedirler. Bunlar arasında pek çok pesimistler olduğu gibi, optimistler de az değildir. Ayni zamanda bunlarda zevk ve eğ- lence arıyanlar, ideal hareketler yapanlar, taassub içinde yaşı- yanlar sebatsız ve iradesiz olan- lar da pek ziyadedir. Ği or ki bu fikirler har dirler. Şunu bilme- hislerin, duyguların in- sanlarla münasebeti pek çoktur. Astenik olan insanların çoğu içtimai hayatı sevmezler ve top- lanmazlar. Ekserisi ehemmiyetli vak'alar- da bile insanlardan çekinirler, afaki — duygulardat — tamamile müstağni ve pesimisttirler; tabi« atlerinde oldukça garabet var- dir; alaycıdırlar. Bunlar daima yüksek derecede sinir bozukluk- larına uğramış bir haldedirler. Vücud ve bünye cihetile dahi hastalıklara bilhassa vereme is- idat ve kabiliyetleri çoktur. Şişman tipte olan - insanların teşekkülâtı asteniklerden -fark- hdi — — — *AZREEK vura — Nöbetçi ecza Bu gece Kemeraltında Hilâl, Güzelyâs lıda Güzelyalı, Tilkilikte B. Faik, Eşrefpaşada Eşrefpaşa cczaneleri nöbetçidirler. Zeytin fidanı hırsızlığı Bayındır. kazasının — Falaka köyünde — Yalvaçlı Mustafanın zeytin fidanlarını çalan Rüsltem oğlu Garib yakalanmış, adliyeye verilmiştir. Hırsızlık Büyük Gazi bulvarında kahâ. lizasyon kapakları çalınmaktas dır. Geçen sene gene böyle bir hırsızlik vak'ası olmuş, Haydar adında biri yakalanarak altı ay hapse mahküm edilmişti. Dök- me kapakları bu defa çalanlar da aranmaktadır. Gece kontrolu Şehirdeki nakil — vasıtalarının sık sık geceleri köntroluna başe lanmıştır. Evelki gece — yapıları kontrolda yedi binek arabası ve 1 taksi, memnüu yerlerde görül- düklerinden sahipleri cezalan- dırılmıştır. Rumi - 1533 | Arabdi - 4338 Künunaevel 31 | — Zükade 11 Kânunüsani

Bu sayıdan diğer sayfalar: