10 Şubat 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

10 Şubat 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Şubat DENİZ KAHRAMANI Kaptan Charcot O, şakayıda severdi ve bir gün, genç bir bayana öyle zarifane cevab verdi ki... ANADOLU Şehir Meclisinde Mali Proje Konuşuldu — — Gıncı sahifeden kalan — pekââ mümkün olacığı, Ege kıyılarında coğrafi mevkü ve tab'? güzelliği seyyah celb'ne müsait — olan — şehirlerim'ze devlet büdcesinden yapılacak yardımlar arasında İzmirin de göz önünde tutulmaması için Sıhtta * Büyük köy hikâyesi —X Billür Köşk Sevgili, köylü kardeşlerime armağan YAZAN: Nezihe Muhiddin ——— B. Mıstafa Buldanlıda bu noktai nazarı takviye eden sör ler söyledi. B. Münir Birsel, projenin tas- vibindea sonra yapılacak işin meclisin yardım istirhamını yük- sek makamlara arzetmek oldu- - Artık Akçıl her işi yoluna | okşayıcı bir sabaha ulaşıyordu. koymuştu. Buradan bir an önce | Fadime bu güzel rüyayı daha savuşmaktan başka yapacağı iş | candan duymak için göz.lerini Kaptan Eharcotun — kutublarda nasıl bir deniz faciasına kurban — git- tiğini hatırlarsınız. Br çok res- samları, muharrirleri, genç alim- leri bu seyahatte şimale götü- ren gemi bizzat Eharco'aya aid- di. Maateessüf değerli alimin büdee darlığı hasebiie gemi telsiz yerleştirmemesi — facianın hüsulüne sebeb olmuş ve yar. dima hemen hiç bir vasıta ye- tiştirılememiştir. Son günlerde bu deniz kah- ramanına aid bazı kitablar çık- miştir. - Ezcümle — (Kumandan Şorko) adlı. kitabın — müellifi Martbe Oclienin adını unutma- maklığımız lâzımdır. Marthe Ou- he bir gazeleciye şu beyanatta bulunmuştarı — Önunla İlk tanişmamiza sebeb, konferanstır. Finland'ya- ya dair bu konferansı Sorboada weriyordum. Çıkarken Şarko ile karşılaştım. Konferansımı alâka ile dinlemişti. Birden kend.sini takdım ettiş ve banar — Kaç yaşındasın'z siz? dedi. Şışırdım; ne cevab vereceğ.. mi kesliremedim. Şı ko tekrar sordü: — Otuz var mısnız? — Hıyı! — Pek yazkı çünkü size (den zeilik — iltihar madalyası) vermek — istyordum. — Yaşınız müsa'd değilmiş! hâve edeyim ki bu meşhur nişanı Virgini Heriot gibi ben de sonradan almak — şerefne Bail, oldum. Bil yorsunuz ki onun vakitsz öümü hepimizi müte- €$sir elm şti. Şarkoya da'r yazdığım kitab- da Osun çok — harimi, — âdetx kızi 9Di o mak do'ayıs le husu- siyetlerini — anlatmak - istedim. Dişününüzl Yedi yıl maddi ve manevi rabıtalarla biribirim'ze bağ ydık. Osun bana gönder- diği mektublar desteler - teşkil eder, Bu mektublarda deniz seferlerini, bu seferlerdeki ser- güzeştlerini, arzularını, azmini ve malünumuz olaa cesaretini tamamen görürüz. Eserim bilhassa onun karak- ter'ni aydınlatmaya çalışmıştır. Öyle iyi bir secye ve öyle iyi bir ah'âc ve fazlet sah.bi ki târ kdünyalarla mukayese ede- bilirsiniz. Şar-oyu tenkit edenler çok olmuştur. Onun, teknik cephe- den tenkit edlmesi kendisine çok istırap vermiştir. Bununla beraber (Pourg 10i-pas)nin cesur süvarisi Şaırkoya - karşı büyük denizcilerimizden kaptan Paul Eh ekn gösterdiği hayranlığı bilhassı z kretmek isterim. adın ölümündea — sonra Charcot Fransada ve İngilterede göste. rilen alâca zikre değer. İng liz denizcilerinden — bir - kafilen n (Pourguo-pas)nin yattığı yere kadar gti ğini ve orada bir ni- şanei şükran o'mak üzere kişı geçirdiklerini hatırlarsınız. Mü- toaddit makaleler, — broşürler, tetkikler üstad denizciyi istik- bald; bize daha iy: tanıta- caktır. Şarkonun ikinc ro'ü de ta mamen terbiyev dir. Küçük'erle yaplığı deniz mus3babeleri, mek- teplerde verdği konferanslar, yazdığı makalecer Fraasız genç: lerinin en fazla öz edikleri şey- lerdi. Bir çok denizci alimlerin ve denizci talebelerin Şarkonun uzun seferlerine iştiyi iştirak etmeleri ne kadar caz'ptir! “Şifkonun çok eli açıktı, Nor: veç balıkçılarına, İtalyan — dağ: cılarına, Amerikalı tayyarecilere gösterdiği maddi ve manevi kayı kaydetmzliyim. Osu sade- ce kuru bir âlim te â.ki etme- melidir. Şarko şakayı da çok severd. Bır gin ona genç bir bayan sunü sormuştu: — Üstad! Ta Antractigne ka dar seferinizi - uzatmaktan — hiç korkmadınız mı? Şarko: bu süale vap verdi: — Mıdmazel| yatakta m ö'dü? — Evet mösyöl — Büyük baban 2? — O da yataktal — Söyleyin'z şimdi bakâlım bana, sevgili madmazel; her ak- şam yatağa yatmaktan korkıur yör musuduz; korkmuyor müsu- nuz? Fransa, Ş rko fac'asını unuta- mıyacaktır. O benim âdeta ba- bamdı. Kitabım, bu sebepten dolayı samimiAr. a Fransuva De T.ssan Fasa gil'yor Paris, 8 (A A.) — Har'ciye müsteşarı De Tessan bir vazife ile Fasa gtmiştir. Bir tevkif Sen-Jwn-Doloz, 9 (Radyo) — Mark. Döpartgi bugin Biya- riç'en tayyare ile buraya ğelmiş ve Fransız zabitisi - taraf.adan derhal tevkif edilm'ştir. —— ——— yavaşça ce- Bay babanız il daimi encüme- ninden: Memleket hastahanesinde ya pilscak tamirat işi 2500 İira 20 kuruş açın tutarile 15 gün müddetle açık eksitmeye ko- nulduğundan isteklilerin 2490 sayılı yasaya — göre hıııılıyı- cakları teminatlarile birlikte 24 Şıbat 938 Perşembe — günü saat İl de daimi encümenine baş vurmaları: $:16 5816 el a. gunu söylemiş ve teşebbüslerde bulunmak üzere r yasete - salâ- hiyet verilmesini teklif etmiş, mali proje ve B. Münirin bu teklifi meclisce ittifakla kabul edilmiştr. B. Faik, hücümetçe satın alınan telefon | şirketi içi şehir meclisinin de muvafa hiç bir sebep mevcut olmadığı bir (i ibi palıyan İzmir şehrinin, inkı'âpçı çalışkan İz- mir halkının, bu güzel yurd parçasına — evelemirde — kendi ödeme kabiliyeti, kendi imkân- lan ile, Cumhuriyet devine lâ- yık bir çehre vermeğe çalışır- ken, hükümetin yardımına da mazbar olunacağı, ilk iş olarak belediyenin istikraz borcunun hükümnet - tarafından ödenmesi ve füar kararı vermesi lâzım geldiğini söylemiş ve celse, nizam encü- meni tarafından bu mesele hak- kında meci se bir mazbata ha- tesisatını e© mü- | yaulanıp verilmesi için beş da- kemmel bir hale getirmek | Çika tatil edilmişi için her sene fuar — için Tekrar içtima edldiği vakit reis, henüz bu hususta hükü- metçe bir iş'arda bulunulmadı- gua göze bir karar ahınamıya- çağını bildirmiş ve icap ett ği vakit bu mesele için meclisin verilen yüz bin liranın 150 bin liraya iblâğına müsaade istene- ceği, bu suretle imar progra- minda yeri bulunan 550 bin liralık fuar ve kü tüzpark işinin dört senede tamamlanması müm kün olacağı ümidi izhar edi- liyordu. Rapor tamamen okunduktan sonra B. Faik söz almış ve de- Şehir meclisinin bu devre top lantısı, böylece sona ermiştir. * miştir ki; .. — Bütün bu işlerin başarı- Meclisin dinkü toplantısında ması için Çâzım olan paranın | geçen müzakere zaptı okunur. nerelerden toplanacağı ve nasıl | ken temin edileceği raporda göste- rilm 'ştir. Fakat hükümet kararı ve Böyük Millet Meclisinden bu işler içn çıkması İâzım gelen kanun gecikebilir. Meclsin ka- bul ettiği beş senelik imar pro- jesi ise müddeflidir. ve beş se- z doktoru B. Mitat, imar in — kabulü — esnasında bulunan 26 azadan 25 jeyi kabul ettiği hakkın- daki kaydın doğru olmadığını kendisinden başka projeye B. Mün'r Birselin de muarz bu- lunduğunu söylemiş, eski zaptın neliktir. |Yani, biz beş senede | o suretle düze'tilmesini istemiş- raporda gösterilen İşleri yapa- | tir. Reis; B. Minir Brücle sors cağız demektir. Gecikme, bu projedeki beş senelik müddeti de uzatabilir.. P.ogram ma- Gdemki müddetle — takyit edil. miş, © halde hü ümetin bize yapacağını ümid ettiğimiz yar: dun miktarını artıralım ve faz- lasile istiyelim ki - projeyi beş sene içinde başarmak imkânını elde etmiş o'alım. muş, B. Münr Birsel de: — İlk celsedeki müzakerelerde bulunamamıştım. O gün de ben müstenkif kaldım. Cevabını - vermiştir. Re's, o günkü toplantıda zaten 27 aza mevcut olduğunu, Minir Birse- lin de müstenkif kaldığı şekilde zaptın da düzellilmesini kâtip- lere bildirmiştir. Çünkü ASPİRİN seneler- denberi her türlü soğukal- gınlıklarına ve ağrılara karşı tesiri şaşmaz bir ilâç olduğunu isbat elmiştir. ASP i Rİ Nin tesirinden emin olmak için lütfen kasına dikkat ediniz. mar- Izmir Defterdarlığından: Karataş Tramvay caddesinde 241/1 kapı 249 taj möslü sisam yağhanesinde mevcut makine ve â âtı mihanikiye Ve tefeorruatı 15 gün müddetle ve 581 lira 20 kurnş muhammen bedelle sa- tışa Çıkarılın ştir. İhalesi 23-2-933 - tarihinde Çarşamba günü saat 14 dedrr. Taliplerin yevmi Mezkürde mahailnde top anı- çak komisyonâ müracankları, 9 18 418 kalmamıştı. Haydud herifin ta- sarladığı iş çok korkunçtu. Bir az sonra koca fabrika hayırse- ver sahiblerile beraber havaya uçarken suç otağı bu çenesi düşük, aklı kıt kocakarıyı da beraber alıb götürecekti. İşte o zaman rahât rahat karşıdan çu- buğunu yakıp intikamını seyre- decekti. Amma bakalım, masum kulları korüyan Tanrı bu kap- kara düşünceyi hainin koyacık mı idi? Akçıl Bekir tum — sıvişacağı sırada gökyüzü daha büyü: bir gürültü ile çatlıyarak ortalık gündüzden daha aydın, bembe- yaz bir ışık içinde kalınca hain herif o.duğu yere mıblanıverdi. Çatlıyan — gökten fişkiran bü aydınlık içinde sanki kara top: rakların bağrı delinmiş gibi acı bir çığlık kopararak Akçılın ku- laklarında uğuldadı. Yerlerinden uğrıyan — patlak gözleri, bir az ötede tümseğin tepesinde beli- rea bir gölgenin uçar gibi kay: yanına kırarak kendilerine doğru geldiği: ni görerek kaldı. Koşan gölge- nin acı çığlığına fabrikada uya- nan ışıklarlı, sesler cevab ver- diler. Bir saniye sorra büyük kapıdan dişarı firi yan imsanlar koşüb baykıran gölge ile karşı: laştılar. Bu gelen imdatçı bir- denbire tatlı uykusundan uya- mıp Yağız nineyi her gece c0 - hyan-Fadime idi. -Bu gece dal- dığ: tatlı uykudan bir az geç ni uyanmıştı. — Tutun -diye haykırıyordu- fabrikayı tutuşturacaklar; tutun! Korkudan, şaşkınlıktan alevli Çırayı saklamak isterken etekle- rini tutuşturan ihtiyar kadın ka- ranlık içinde bir fener gibi ışı- mağa başlarken Fadime hıçkıra, hıçkıra yerlere düşüp bayıldı. Pubu kuşundan medet uman gece kundakçiları hemen yaka- landılar. Bir taraftan tutuşmağa başlıyan Yağız nine derhal sön- dürüldü, bir taraftan hain Akçıl Bekirin eli ayağı bağlanarak fabzikanın bodrumuna - sürükle- nerek üzerine kocaman bir kilit vuruldu. İşte kazdığı kuyuya böylece kendi düştü. Bir külçe kemik halinde ken- dinden- geçm'ş olan Yağız ni- neyi ise merhametli, Gündüz tedavi etmek için dispansere taşıttı. Fabrikanın işçileri uyku ser- semi büyük bir telâş ve karku- ya kapılm şlardı. Herkes bir ta- tarafa düşüp kalan Fadimeciğin başucunda, kızcağın — kendine getlirmeğe — çalışıyordu. Genç mühendis, eline geçen bir map rapa suda parmaklarını — islata- rak onun alnını, bileklerini uğuş- turuyor ve tatlı bir sesle kular gına eğilerek: — Bayan Fadime; gözlerini aç, artık üzülecek bir şey kak madı yavram.. Diyordu. Fadimecik gözlerini yarı aç- tığı zaman sinirleri hâlâ depre- giyor, üzerine fena bir rüya çökmüş gibi çırpınıyordu. Alaını ve bileklerini ıslatan soğuk su onu kendine getirince başucun- da tatlı sesile kulağına bir ç Doğanı gördü. bir rüya mıyd ? Neler olmuştu? Bu ağır v: bas- tiricı göcenliü sombtne Öyüreke rafa seğ.rtirken Doğan da bir | sımsıkı kapadı. İşte © zaman başucunda ona tatlı sesile bir şeyler söyliyen Dağamı — göre- medi. Demekki bu bir rüya sımsıkı kapalı yalaız onun güzel sesini işiliyordu: — Fadime basta mısn, söyle banal. Niçn gözlerini açmıyor- sun? Açgözlerimi de, beni dinle yavrucuğum. Sen hepim'zi bü- yük bir. ölüm — tehlikesnden kürtardın.. Sesini duyab koş masaydım şimd. hepimiz psram parça olacaktık. Bu güzel fab- rikanın yerinde kızıl bir kül kalacaktı.. Sana hepimiz borç- luyuz iyi yürekli çocak.. Fadime utanıyordu. Fadime içten yara- lanmiştı. Köylerine iyilik, insam hık, işiık ve bollak getiren bu hayırlı insanlara — karşı, içlerim den iki insanın işled ği büyük suçtan sanki kend.sine de bir yüz karası sıçram:ş gibi utanır yordu. Artık kındni tutamadı. Bozulmuş — sinirlerine eğemen olamadı. — Yüreğinden — kopup kli ağ amağa başladı. Bütün körpe vücudu sarsıl yordu. Yaralı yö- reğinde, tuhaf değil mi? Çok ince, çok derm bir gönül sevine ci de vardı. Doğan onu katı ve soğuk topraklarda b rakamadı, yavaşca kollarının arasında kaldırarak — kulübesine u götürmeğe » baş.adı. Pı;oı.: î- p kuvvetli kolları arasında bir tüy gibı gidiyordu. Yüreği ve ruhu da öyle mesud, öyle haffti ki. Tam kapının önünde Doğan eğildi, yavra bir kuş gibi göğ- süne saklanan güzel Fad men.n göz yaşlarile ıslanmış ve beyaz alanını öptü, Beri yanda yağız nine de fab- rikanın hastahanesinde üzerine yatırılmış olduğu sedirda ya- vaşca gözlerini açtı. Yağız nine ihtiyarlığın tam tersine eski toprak, sağam bir hatundu. Başucunda — oturarak burnuna bir ruh koklatan güler yüzlü Gindüzü görünce şaşa kaldı. Bu ne demekti? Hâlâ kendisine iyilik mi yapıyorlardı? Yok ha- yır bu kabil olamazdı. O kadar fena muameleler reva gördüğü bu genç kız nasil olur da hâlâ iyilik yopmağa çalışırdı? Mut- laka bu sefer öldüreceklerdi artık.. Belki bu kokladığı ferah kokulu ruh da sihirli bir ağa vardı?. Haklı idi, ne yapsalar ona idiler.. Artık ihtiyar fersiz gözleri: eski bıncı söndüren sessiz bir tevekkülle: — Öldür beni kızım-dedisne yapsan bana haktır.. Meheldir. Amma bu zehir nede ferah kohyww Bayan Gündüz titriyerek ce- vap verd: — Bu zehir değil. Baygınları ayıltan bir ilâçtır bu.. Korkma- aN kokla.. Yağız nine şaşkınlıktan şap- kınlığa düşmüştü: — Demek beni öldürmek is temiyorsun ha? — Ben katil değlim. ” dok'orum. Ben ın;'k bâıim ölümden kurtırmağa çalışın Sen şimdi hastasın ödevm kurtarmaktır. İhtiyar - kadın ledi: hıçkırarak (l 3- Sonu var

Bu sayıdan diğer sayfalar: