20 Mayıs 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

20 Mayıs 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| K Yavuz, birdenbire düşündü: — Fakat ben bu herifi niçin yakalatınıyayım?. Benim — zorlu Sipahilerimden bir müfreze, ona pek âlâ yetişebilir. Ve Yavuz, bu hususta der hal emrini verdikten — sonra, firari sultanın karargâhına doğru tekrar ilorledi. Sipahi müfrez âdeta bir toz kasırgası gibi kalktı ve tâ ileride sürat'e uzaklaşan kafi- leye doğru daha süratle git- meğe başladı. Artık Misir ordüsü namina ortada bir şey kalmamıştı. Hep- vi de dağılmış, alabildiğine ka- gçışıyordu. Yavuz, ağzımın tadımı — alma: miş gibi idi: Bu çeşit bir muharebeyi biç tahayyül otmemişti, O, zaferi, çetin bir boğuşmadan — sonra, hatta günlerce kılıç oynatarak, top, tüfek, kala, göğüs kulla- narak, can verip can alarak bekliyordu. Bu harp ise,- ev sabibinin, kendi anahtarı ile kapısını açması kadar kolay olmuştu. Halep Valisi, Hâyrbayın kuv- vetlerini, Yunus paşa takip edi- yordu. Halbuki Hayrbay hakikatte, Yavuzun kuvvetlerinden korka- rak mi kaçıyordu. Hayırl Mü nasip bir yerde teslim olmuş görünmek istiyordu. Nitekim Dabık — ovasından #şağıya doğru boğazları geç- tikten sonra, Hayrbay - birden- bire durdu ve yanındakilere: — Nafite kıçımyatıır -dedr nasıl olsa tutulacağız, kurtuluş yoktur. O takdirde hepimizi de idam —etmeleri — muhakkaktır. Canımız cehenneme gidecektir. Fakat teslim olursak bize do- kunmazlar. Yunus paşa, zaten bu neti- geyi anlıyor ve takipte, Gdeta seri bir at gezintisine çıkmış gibi davranıyordu.. Bir aralık Hayrbayının kuv- yetlerinin üstünde, beyaz bay- yaklar dalgalanmağa başladı. “ Yunüs paşa keadi kendisine gülümsedi: — Çok zeki Hayrbay, kedi üstüne düştü. D.ye mırıldandı. Hayrbay tes- lim olmuş, geçmişti. Osun teslim olmasından bi- raz evvel de, Yavuz, düşman sultanın ordugâhini çevrip ça dirima girmiş bulunuyordu. Birdenbire Şah İsmaili tek- var hatırlad.: Oaun da çadırına böyle gir- Mişti. Fakat, Şah İsmail Çaldıran harbine gelirken - karısını — ve ANADOLU Günlük siyasal Sebib ve Deşmıubarriri | Haydar Rüşdü OKTEM i adam bu iki ayak bir gibi gazete — | Ümukul veşriyat ve yazı İçleri müdd v hdi Nüzhet ÇANÇAK —— İDAREHANESİ Hmir İkinci Beyler sokatı Gbalk Farlisi binası içinde 1 ANADOLU Fosta kutusu: 403 Yüi 1440, aüti aylığı 800 buruştur Yelaner ren leketlar Sçin — senelik abene tereti 27 kiradır | tık harekâtın | heyecanlıydı. Yavuz çdıra girer girmez Mısır Sultanının hazi- nesi karşısında olduğunu anlamakta gecikmedi ... M. AYHAN — 146 — nedimelerini — getirdiği halde Misir sültani getirmemişti. Ke- narda çelik mahfazalır — vardı. Fakat bunların üstünde altın iş- lemeli saltanat işaretleri vardı. Yavuz Mısır sultanıtın hazinesi karşısında bulanduğunu anla- makta gecikmedi. Derhal bu- raya nöbetçiler koydurmakla beraber bir taraflan da miktar, muhteviyat ve şekillerinin tes- bitini forman etti. Mısır süultaninın çok — zengin olduğunu biliyordu. Filhakika, biraz sonra padişaha verilen malümat da bunu teyid etmiş- tiş Mücevherat, ziynet eşyası ha- riç 100 kantar altın, 200 kan tar gümüş. Kantardı bu, şaka değil. Akşama doğru dört sipahi neferi huzura kabullerini iste- diler. Yavuz çok neşeli idi: — Golsinler -dedi- kullarım belki birşey isterler.. İçlerinden biri: — Şevketlüm .dedi- Mısir sultanı haini ceheanemi boyladı. Yavuz sıçradı: —Öldü mü, geberdi mi yani? — Evet, evet sultanım.. — Fakat niçin öldürdünüz de onu diri diri yakalamadınız? — Biz öldürmedik padişahı- mız.. Biz sadece cesedini teş- his ettik. Kıyafeti, onun Mısır sultanı olduğunu gösteriyor. — Nerede? — Şu aşağıdaki göl kena- Trda. Buraya Septyos vumtur — Nasıl ölmüş acaba? — Vücudünde yara, bere iz- leri var. Fakat — ihtiyarl ktan, tecssürden, kalb — sektesinden ölmesi de akla gelebilir. Kim bilir ya, belki de etrafındaki- lerin —hiyanetine — uğramıştır. Sarih olarak birşey anlaşıla- miyor. — Onuün Mısir sültam oldü- ğana iyice kanaatiniz var mı? — Var sultanım, var.. — Siz onu evelce hiç gör: müş müdünüz? — Şu halde sultanı görmüş olanlardı başında bir asker, bir ağa, bir insan bulunuz, Yavuzun maiyeti erkânı - be- men dişarıya çıktılar ve biraz sonra içeriye bir çavuş getirdi: ler. Yavuz ona baktı: — Haydi -dedi- bunlarla be- raber çarçabuk git, sana gös- terecekleri cesedin, Misir sük tanına at olupolmadığını anla, geli — Fermanıniz başüstüne sul- tanım.. Artık gece olmuştu. Dabık ovasında Osmanlı — o'dusunun zefer meşaleleri yanıyor, esa- sen yorgunluk bile hissetmeden bu hâdiseyi de anlıtan ordu, alabildiğ ne eğleniyor, bağırı- yor, çağırıyor, şarkı - söylüyor, saz, boru çalıyor ve oyauyordu. Yavuz ©o akşam — sofrasına, birçok zevatı almişti. Şmdi ar- ink'şafı mevzuu bahisti. Yavuz hem neşeli, hem Meşhur — birçok alimleri de bu seferde yanında bulundaruyor du. Suriyeden, Şamdan, Misir hükümdarlarından, Salâheddin Eyübiden, İs âmiyetin mücadele tarihinden, Emeviler ve Abba- silerden, hiç durmadan konu- şuyordu, — ) SO | ŞK MN Fakat bu arada mütemadiyen o cesedi düşünüyordu: Cesed, Misir sultanin miydi, değil miydi? Gece epeyce - ilerlemişti ki, evvelâ atlıların, sonra da nö- betçilerin sesi duyuldu. Gelmişlerdi. Yavuz doğruldu: —O çavuşu derhal getirin hu- zuruma| Bunu söylemesi ile beraber çavuşün — içeriye alınması bir oldu. Yavuz heyecanla ona doğru yürüdü: —Omu?. Omu? Fakat Yavuz, çavuşun elinde taşıdığı kanlı bir bohçaya hiç dikkat etmemişti. — Sönu var — Güzel bir hareket Haber aldığımıza göre Avü- kat Bay Şevki Bedrinin refikası Bayan Seaiha Bedri, muhtelif lisan ve mevzulara aid 950 lira değerinde 678 'cild kitabim, milli kütüphaneye hediye ve teberrü etmiştir. Güzide hemşehrimizin bu de- ğgerli teberrdü, kütüphane me- hafilinde derin bir mianet uyan- dırmıştır. Kendisini biz de teb- rik ederiz. Küçük Âdile Kuyuda boğuldu Dün Karşıyaka nahiyesinin Küçükçiğli köyünde feci bir kaza olmuştur. Çiftçi Mehmedin İŞEME SŞMürceR çe S Sir BU lan metre derinliğinde su bulunan kuyuya düşmüş boğulmuştur. Kaza tahkikatına müddeiumumi muavini B. Rüştü Uskent tara- şından el konmuş, kazada kim- min alâkası bulunmadığı an- Cİ M gene he ANADOLU 19 Mayıs bütün memleket-| te tam heyecanla yaşatıldı — Başı 1 inci sahifede— Bogün üdeta Ankata yerinden oynadı. Saballa beraber top — sesleri başlamıçtı. T meler, altışar, seki zerlik filolar halinde Ankara gök. lerinde uçüyor — ve mekteplerde, gençlik teşekküllerinde, her — tarafta büyük bakırlıklar gözüküyordu. Sa. hada yüz bin kişi vardı. Locelarda Bayük Müllet — Meclisi relsi Bay Abdülhalik Reada, Dış Ba: kanımız doktor Tevfik Rüştü Aras ve yacında dost Yagoslav — Harbiye ve Bahriye Namırı Örgeneral — Mariç ile Albay Yermanoviç, Dahiliye Ve kili ve Parti — genel soktetari Bay Şâkrü Kaya, Milit Müdafan — Vekili generel Kizım Özelp, Adliye — Vekili Bay Şükrü Saraçoğlu, Genel kurmay başkanıma Mareşal BFevzi Ça mak, büyük şahsiyetler, elçiler, davetliler buluanyorlardı. Halk büyük bir sabırsızlıkla bayramın açılmasını bekliyordu. Nibayet, Bay Şükrü Kaya, hoparlör başına gelerek bütün Türkiye ve Ankara bayramını açan çok hararetli, çok heye- canlı ve müteaddid defalar sürekli şekilde alkışlanan nut: kunu verdi. Parti genel — sekreterimiz, 19 Mayısın Türk tarihinde uyan- dirdiği hareketi, Atatürkün ne gibi şartlar altında Samsuna çıktığını, 19 Mayıstan sonraki mücadelenin ruh ve manâsını çok küvvetli hatlarla tebarüz ettirerek, Atatürkün, Inkılâp ve Cumhuriyeti Türk gençliğine verdiğini ve Türk gencinin on ları korumak kudretini kendi msil kanında taşıdığını, herseyi) gençlik için bhazırlıyan Şefin yi bu gençliğe bıraktı- ğgını, Türk gencinin zekâ, ener İ, manevi kudret, karakter, ahlâk, milliyet bakımından dün- yanın ileri bir kıymeti olduğunu söylemiş, Türk süvarilerinin Romada en ı'_iı'lıidıs süvariler Brasınca Un gererva wey rağımızı şeref direğine çektik- lerini söyliyerek en büyük mi- salin bu hâdisede bütün belâ- gati ile kendisini gösterdiğini hatırldtmış ve süvarilerimizi de selâmlamıştır. Bay Şükrü Kaya, bunu mü- AAA AAA İKLER Polis müdürü sepette Biraz hasta olduğum için, kendi kendime vaktinden evel ta- til müsaadesi veriyorum. Bzim patron esasen, hastalık veya zor- luk olmayınca benim kolay kolay işin gırtlağını bırakmıyacağımı bildiği içim de ses çıkarmıyor. Dün akşam matbaa n ayrılıp Kemeraltı caddesine girdiğim vakit, karşıdan birdenbire bir motosikletli gözüktü. Son zaman- larda moda olduğu için, hi Fakat yınıbaşımdan geçen - biri, kkat etmeğe lüzum görmemiştim, arkadaşına: — Bak, bak “dedi- polis müdürü sepette! — Galiba -diye düşündüm- diğerine takılıyor, yahut bir hi- kâyeden parça dinliyorum. Ayni zat tekrar etti: — Belediye Başkâtibi Ali, polis müdürünü sepete oturtmuş. O da adam akıllı yerleşmiş. İşte bundan sonradır ki, motosiklete baktım. Çünkü belediye başkâtibinin bir motosikleti olduğunu .biliyo'dum. Bir de ne göreyim: Polis müdirü Salâheddin Korkud, hakikaten, Türkçede sepet denilen Sıydkara kurulmuş, Ali de Kadıya kelle taşır — gibi bü- tün hızı ile geçiyor. Pols müdürü motosiklete binmez mi; biner, — Motosikletin sepetine oturup bir yere gitmerz mi; gider pek â, Fakat kâfir ( “sepat, kelimesi) ötedenberi bizde gayet tuhaf olarak kullanıldığı için, beni bile az kalsın şaşırtıyordu. Meselâ; — Polis müdürü sepettel. Deyince meraklanmaz mısınız?. *Falan kişi sepetlendi, de- nirse bir mana çıkarmaz — mısınız?. 'Sıp'tf!d’ pamuk yok, de- yince bunu boş bir lâkırdı telâkki eder misiniz? Kordon havası, sepet havası sözleri geçince kulak kabartmaz mısınız? Bizim polis müdürünün sepetnişin Oluşu da dün, Ke- meraltında benim gibi birçok ki kim, Sevim pastahanesinin ön mseleri de alâkadar etti. Nite- ünden geçerken başta Murad Çınar olduğu halde üç avukat karşıma çıkarak sordular: — Şu sepette kim vardı Allah aşkına? Dediler. Ben de cevap verdim: — Polis müdürü vardıl. AND Ankara, 19 (Hususi muha- irimizden - Telefonla) — Bu- günkü harekât esnasında, An- kara sahasında — gençlik — ve halk şöylece and içti: Ulu Önderimiz, Kurtarı- ceemız Büyük Atatürk uğ- runda ebedi andımızı içe- dim: Ey varlığımızı garatan, yayan sevgili Atatürk! Aç- tığınyolda, gösterdiğin kud- sal amaçta hiç durmadan yürüyeceğimize ve bu uğur- da kanımızı güle güle akı- tücağımıza söz veririz. teakıp Türk gencinin yetişmesi için bütün imkânların temin edilmekte olduğunu, Türk gen- ci hiçbir şey esirgenmedi- ğgini hatırlatmış ve Ankara şe- Sağlık —| bahisleri De. M. Şevki Üğur diyos ci Kloroz Ka SR Bu hastalığa uğrıyan kadım lâar baş dönmelerinden ve baş ağrılarından mustarip oldukları gibi sik sık çektikleri hafakan: lardan ve bayılma nöbetlerin« den elim bir vaziyete düşerler. Kalb çarpıntıları eksik değildir. Hatta kulak oğultuları kendi- lerini çok iz'aç eder. Ayni 2a- manda nefes darlığı da duyar- lar. Bu kadınlarda aybaşıları hiç zahur etmez! veyahul pek az âdet görülür. Bu gibi hastala- rın kalplerinde vukua gelen bozukluklar dolayısile ayakla- rında gişlikler peyda olur. Bu hastalar sükünet içinde yaşar lar, hiç bir — ârızaları yokmuş gibi görünürler. Kan levhası hir stadının bundan sonra *19 Mayıs stadı, olarak — anılması ve bugünün de milli bayram- larımız arasında geaçlik ve spor amı olarak kabul edilmesi için dilekte bulunulacağını ha- ber vermiştir. Bu meyanda da hararetli al- tolgrafları çekilmesi kararlaştı- rılmıştır. Nutuk zaman zaman dakikâlarca devam eden alkış- lara gömülmüştür. Bay Şükrü Kayadan sonra, genç bir mektepli kizın heye- can dolu bir söylevi dinlenmiş ve harekâta geçilmiştir. Bu söy- levi bir koro heyetinin söyle- diği marş takib etmiştir. Bu marşın 19 Mayis - tarihine aid bir hatırası mevcud bulunduğu için halk arasında yaptığı tesir çok büyük olmuştur. Marştan sonra b' ün gençlik ve halk SY Kız, erkek talebe - ile Har- biyelilerimizin, yüksek mekteb- lerin, enstitülerin beden talim- leri ve muhtelif spor müsaba- kaları başladı. İstanbul, — İzmir ve diğer yerlerden — gelen gençler de bu meyanda idiler. Saha, tasavvur edilmez bir he- yecan içindeydi. Fakat bu arada, yüz bin kişiyi sevinç, gurur ve heyeca- nın en yüksek seviyesine çıkaran bir hâdise oldu: Büyük Şef, — refaketlerinde Başvekilimiz. B. Celâl Bayar olduğu halde stadı teşrif etmiş- lerdi. Birdenbire, bu yüz bin kişinin; — Yaşa, varol! Avazelerine karışan ve daki- kalarca süren alkışları başladı. Atatürk, — halkı — zelâmliyarak balkona çıktılar. Gözleri genç- lere — dikilmişti, — çocuklarına bakıyordu. Ve halk ta, bir taraf tan harekâtı takib ediyor, bir taraftan da Şefimizin bulunduk- ları balkona bakıyorlardı. Şef, neşeli idi. Balkona, misafir Na- zın da davet etmişlerdi. Teşrifleri, erkek — talebenin beden hareketlerine tesadüf et- mişti. Gençler, bu hareketler esna- snda öller yukarıda olmak üzere ve muallimleri Mahmu- dun idaresinde “Atatürke al- kış, hareketi yaptılar. Numara ile yapılan bu alkış, çok ente- ressandı. Her mektebin, kendi mesleği içindeki hareketleri de çok ab kışlandı. Meselâ harbiyeliler de silâh, bomba, askerlik oyunları yaptılar. Harekâtın sonlarına doğru Büyük Şef balkonlarında doğruldular ve esasen mütema- diyen balkona bakan halk da harekete geldi, şiddetli bir al- kış başladı. Büyük Şef, balkı &z veya çok tagayyüre uğramıştır. Hastalar daima soluk ve renk- siz bir haldedirler. Dahili gud- delerin — vazife bozukluklarile ilgili olan bu uzvi âfetin gös- terdiği ve yaptığı hasarat ve zarar çok ehem tlidir. Bunu gözönüne mek — İâzımdır. Uzviyette istirap — düyüulmüyor diye aldırmamazlık — yapmak doğru değildir. İç ifraz bezlerinin bozukluğu: nu taşıyan kadınlar şişmanla- mağa müsteit olurlar. Göğüs tiltleri hemen alçı rengine ge- lir. Bunların ciltleri güneşte yanmaz, bazan cilt az yeşilimsi bir renk kespeder. Bunların cildinde bazan hassasiyet has- sası dola; kan çok — oluür. Hatta yanaklar kırmızı görünür. Tenasül nahiyelerinde — kıllar pek & çık.ı.ı.ıı bıılı_n_ıy;_B“ıı.ııl'ı_"n Gütleri Orta derecede - teşekkül etmiş ve büyümüştür.. Bunun için burada yapılacak tedbr- ler tabiatile çok iyi bir tesir iera ederler. Yalnız bu gibi hastalar mütehassıs bir doktor tarafından nezaret altında bu: lunmak suretile tedavilerini yap- tırmalıdırlar. Kalb hastalıkları yapan bu hastalıkta hastânın hayatının (tehlikeye girmemesi ve hastalığın müzmin bir seyir alarak yıllarca hastanın sürün- cemede kalmaması için tedavi tedbirlerine lâzimgeldiği kadar devam edilmesi lâzımdır. Has- talığın irsi kabiliyet ve istidada göre vaktinde lâzmmgelen ted- birlere riayet edilmesi lâzımdır. *Son: Maliye şubeleri 1 Hazirandan itibaren Alsan” cak Maliye tahsil şubesinin def terdarlıkça lâğvedileceğini yaz" mıştık. Buna mukabil Karşıya” kada :ıni bir maliye tahsil şu* besi ihdas edilecek ve yalnıf muamele ve istihlâk vergilerile muhtelif harçların ve para ce" zalarının tahsilile meşgul üzere Alsancakta bir şube ib* das edilecektir. B. Haşmet Dülge Denizbank İzmir şubesi mü* dürü B. Haşmet Dülge düf Karaburuna gitmiştir. Krerr ae ve gençleri müteaddit dafali' selâmlıyarak çıktılar, D Harekât emsalsiz bir pır"k lık ve alkış içinde ..çiyad.'_ Gece, bütün şehir bir ııdıl'h içindeydi. Herkes Bu gese sabaha kadar bu büYÜF günün heyecanı ile yaşadı. Istanbulda ğ İstanbul, 19 ( Hususi ).,v Gençlik bayramı “M'"d:"& tezahüratla kutlulandı. Üç e yamda ve Halkevleri 5! X rında parlak merasim yıplw’.

Bu sayıdan diğer sayfalar: