2 Ekim 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

2 Ekim 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

/ Nota bilmiyen bir musikişinas Bugün şöhretini dünyaya yaymıştır, eserlerini başkaları notaya çekerler Meşhur kompozitör — Amerikalı İrving Berlin bir kaç gündenberi Pa riste bulunmaktadır. N Beynelmilel dans salonlarının bu sönmez yıldızını plâklar vasıtasile olsun, radyo ve sinama - delâletile olsun tanımıyan yoktur. En şakrak, en lâtif, en güzel dans havalarını yaratan bu adam, 1923 yılında Nevyorkta bir lokanta gar- sonu idi. O, işini bitirdiği zamanlar ara sıra piyano başına geçer, birşey? | fer çalmıya başlardı. ,, Bu ufak tefek faaliyet gönün birinde hakiki rengini gösterdi. Nev S . yorkun en namlı muzişyenleri bu dekanta — garsonundaki — yaratma Buvvetine hayran kaldılar. İrving Berlin yiyano başında İrving Berlin şarkılarını piyana- da besteler ve bir parmağile piyano çalarak © nefis melod bulur. Asıl şaşılacak şey, İrving Berli- nin bir musikilnota)sı bilmemesi- » O, şarkılarıni çalarken yanında nota bilen muzisyonlar bulunur, ve derhal besteyi notaya alırlar. Böyle olmasına rağmen, İrving Berlin devrimizin mühim bir musi- ki üstadıdır. İşte bu alâkadan sonradır ki, İr- tring Berlin üç yüze yakın şarkı beas- teledi. Garson muzisyon bu üç yüz #arkisile beynelmilel bir şöhret ka- Kandı, Her yerden onu görmeğe ve biz- zat kendisini dinlemeğe koşan hay- ranları günden güne çoğalıyordu: İhtilâf kalmıyac;ğ!_ — Baştarafı 1 inci sehitsse' ''Vömumi harbin sonundanberi en mü- Çiçeema a00 (A'A.) — Pat afansı | tim konferaastır dörtler ko: Vüdiriyer: yinin yalmız Çek meselesinde değil Tazynlee, imumi bir Avrupa antantına — esük Dünva t ina- Vitkovice ve Karvi -. he dak endü. p birden yol verilmiştir. Viktovlcede boğulan Lehti amele ile bunların ye- rine getirilen Çek işçileri arasında müsademe vukubulmuş ve jandarma ateş açmıştır. 16 kadar yaralı dır. * lac tasılı nele PDlacağı gı hsının kurtulması isteniyorsa da bu antanta| vasıl olmak lâzımdır. Roma, 30 (A.A.) — Popola gaze- tesi yazıyor: var-| — Munih anlaşması Almanyanın hak 4f | Londra, 30 (A.A.) — Munih teb- liğinin neşrinden sonra Deyli Tel- XTaf gazetesi ikinci bir tabı çıkarmış lr, Başyazı Munih anlaşmasına tuh- SİS edilmiğtir. Gazete diyor ki: Matih — müzakerelerinin — müsbet neticesinden umumi bir yatışma his- sız bir muahede ile kendisinden &- yırdığı milyonlarca evlüdı üzerinde- ki hakkını “iade etmiştir. Lehlilörle Macarlar da adaleti bulacaklardır; Alman isteklerinin zaferi tamdır; Masejero gazetesi yazıyor: Mugüh mülâkatı birkaç saat için- de üç buçuk milyon Almanı Çek ted- Si ile malümat alınmıştır. Şimdi yeni hişi altına koyan Versay muahedesi- şartlafı Prag hükümetine kabul et- nin en menfur yaralarından - birini tirmek Iâzımdır. Munih konferansı| — Devamı 10 nuncu sahifede — | Pazarlıksız satış — Baştarafı 1 inci sahifede — — Jnu | Kiyecek ve yakacak eşyası salışların- lar, belediy da pazarlığa son yerilmiştir. yi satiş flatlerinden - nakliy Tüfist eşyasmı satan — mağazalarda da kanunün hükümleri dajresinde eş- YA Üzerine etiketler koymuşlardır. Pa- Zarlıkaiz satıştan bütün halk memnun kfılnıu_uır. Daha ilk gün kanunun büyük faydaları, tezâhür etmiştir. Al- danmadan, pazarlık etmeden eş Fi sürmektedir. Bır gibi bakkâl-| yeler kantınt mücibince çar. olarak - at tış yapabhileceklerdir. Duhu fazla mü- saadle yoktur Dün temas ettiğimiz iye, bilhassa —Arasta ağazaları sahipleri de manifatura, içindeki bu kundura üsülden memnün kaldıklarını bildir- l ğ ya al: Mak, emniyet ve huzurla ahş verişlmişlerdir. Bunlar: *tmek yeni'kanunla imkân altına alın-| —Ne idi evvelki hal.. Böş kuruş, on l" Dün bütün mağazaların n-İkurüş yukari mütemadiyen pazarlık la, de, e$ya Üzerlerinde, manavlarleder dururduk. Şimdi.geniş bir nefes Meyve sebetlerinde etiketler göze aldık, herkes emniyetle alış veriş edi- " da lî“:Dlronııı. Çorap, kundura ve mani-İyor, çok memnunuz. ;:ü;':—' #şyası Özerindeki — etiketlerin| — Demektedirler, Ür Veya damga ile sabit — şekilde, İstanbnlda o“ması izahname hükümleri teabından- Mhüğ Baza sahipleri, kısa bir zaman Vl*dınu yapamamışlar, bu gibi eşya- .I:r > Muvakkat etiketler koyı : “amanla bu gibi eşyanın e #2 da ni d İstanbul, 1 (Huausi muhabirimiz- d den) — Pazarlıksız satış kananunun tatbikine bugün burada başlanmıştır. Ti tiketleri Kanun hükümlerine dahil olan eşya >ileştirllecektir. Belediye — müfet- Ve mâddelerin flatleri yazılı etiketler işİ Ve Zabıta memurları, dün mühte- £İtinda Satılıp satılmadığını belediye” Tf mütssese ve mağazalarda pazarlık-İCe sıkı bir kontroldan geçirilmiş, ka- sız satış kahınnunun tatbik edilip edil.İnün hükümlerine riayet efmedikleri mediğini sıkı gekilde kontrol etmişler- görülen bazı dükkün anhipleri — ceza- #dir. Bazı mahalle ve semt bakkalları- (landırılmıştır. Kral a müuşlar- L zan, civarlarında başka bakkal bulun: çötamasını firsat bilerek çarşıdak! bak- kaliye eşyası satış Tlatine nazaran e- imiştik. Öğleyi, g- İşŞam yemeği de benden olacaktı. MN - (ANA Eski günlerden: Bektaşi ile Muse- vi Urla yolunda Bir bektaşi ile bir müsevi yolda arkadaş olmuşlar, tesadüfen her iki- &İ de gidiyorlarmış. Biraz yol aldık - tan sonra müsevi, bektaşi; — Şeh-efendi hazretleri, heybeniz- yiyecek ne var!» iye sormuş, bektaşi cevap de ver- kmek pey kaç baş ta kuru soğan: Bir çeşme başında yelim. ir, >bir Peki çelebi, senin torbada ve olacak seninkinin tıpkısı? — Çoök güzell.. Oturalım, n 3 yürüdüklen sonra-bir çeşme- gına gelmişler. Nüsevi — Ben acıktım, demiş, heman — Ben de öyle Cevabını vermiş. Bektaşi heybesin- de ne varsa çıkaj |P: mış' ki ortaya koymuş. evide bir hazır- iyeceği, nevale — Ha, anladım $e ederseniz fendi. müsande teklif eda. yim. — Söyle bakalım Bezi —ÜÖğleyin yemeği senden, akşam yemeği de benden olsun.. — Pek le olsun, Buyuruün e - renler sofrasına ! Yemisler, içmişler sofradan kal - kınca, müsevi ellerini kaldırarak du- a etmeğe başlamış. Bektaşi onun bu haline fena halde sinirlenmi: — Yahu, ne Halt ediy — Allaha duün ediyorum şeh efendi etleri. — Ulan herif, benim ekmek peyni- rİ yiyip te başkasına dya olur.mu? N öyledir! Yola düşmüşler. Dereden,, tepeden konuşup giderlerken, bektaşi uzaktan Urlanın bağlarını görmüş, yol arka- apalım, bizde adet — Daha kaç saatlik yolumuz var: Yol arkadaşı, Urlaya bir mesafe kaldığı halde bektaşi; mak ve yemek yi A beş saatlik yolurmuz var, saatlik 1 alâat- Bektaşi hiç sesini — çıkarmıyarak bıyık altından gülmüş, tam şehrin ke narına gelince: - Ulan arkadaş, dur bakalım, Demiş. Bir ağacın altına oturmuş- lar. — Çıkar bukalım yemeği!.. — Aman şeh efendi, daha akşam olmadı. — Akşam olmadı amma benim kar- nim acıktı. — İyi amma seninle mükavele yap- meği senden, ak - — Lâkıdıyı uzatma, elimdeki tebe- ri kafana İndiririm.. Haydi, çabuk ol, torbada ne varsa çıkâar, yoksa kariş- mam. Diğeri, işin fenaya varacağını an- layınca torbasındaki yiyecekleri orta- ya koymuş. Bektagi güzelce - karnını doyurduktan ve ortada ne varsa gilip süpürdükten sonra, — Behey arkadaş - demiş - anlıyo- rüm; senin maksadın şu h — Nasıl olsa, akşam ezanından ev- vel Urlaya gireceğiz. Tabil Urlaya gi- rince sen evine gidecektin; ben de aç- bilüç han köşesineln — Hayır şeyh efendi; böyle birşey düşünmedim. — Aklını başına al, sen müsevi i- zen ben de bektaşiyim. Derste Muallim — Oğlum, dünyada bi- ribirine en çok düşman olanlar kim- lerdir? — Büyük annemle annem. Şiire aşk Şâir — Bilsen seni ne kadar se- viyorum ? E Sevgilisi — Bunun vezni nedir t tiketlere yüzde 10 nj * y 0 nisbette fuzla fiat M e 'ı.mıklnı-: görülmüştür. — Pazarlıksız Lon Saymorıu ç) SATŞ Kanına, etikete konulacak fimte kabul etti M N e edilmemesini emir etmekte| — Londra, 80 (AJA.) — Sir Con Si-| h 'se de belediye kanununun bir madde- mon saat 12 de kral tarafından ka- Si buzla da müdahale edilmesi Tüzümü- bul edilmiştir. acaba? Hem öbürmisramı da oku da daha iyi kavrıyavyım! DOLU) 2 Biri citeşrin Parer 1984 —— S A Biraz da Gülelğîl Modele“ Vekâlet Felâk et esnasında — Kendine gel karı! Vapurdaki erkekler, seni kendilerine işaret-edi- acaklar! yör sa İ | | dir.-Onün yerine - çıplak - modolniz ben — Kış geliyor sevgilim yaza veda edelim. Soön defacık kırlara tepelere gidelim Dudağın dudağımda elinde sıcak elim Söyle ohatırayı nasıl feda edelim — Seygilim, şu vapurun kaptahı. na beş'on kuruş bahşiş ver de bizi dirsin ! biraz limanda g Zavallı kılıbık Bay (....) çok kılıbıktı. Zaman inden bir his geliyor; ken- Seviştiğimiz yeşil bahçe: Kuşlar kanad kırarak garp garip duracak İçimiz koca yılı hasretle savuracak Bekleyip duracağız ilkbal | * — Canım, kendini bu kadar ez- dirme, hele şöyle bir çıkış.. Diyordu. Bir gün karısı evde de-! ğildi. Aynanın karşısına geçti. Ka- yısına ne süretle çıkışacağını tesbit | için ekzersize başladı. Kaşlarını ça- tıyor, çene kemiklerini sikiyor, ba- zan yumruklarını savuruyor veşsöy | liyeceği kelimeleri tekrarlıyarak ay- nanın üzerine doğru gidip aeliyor—ş du. 'Tam bu sırada oda kapısı açıldı; ve karısı gözüktü. Kadın gülüyor- du, kırılasıya gülüyordu. — Ne yapıyorsun orada) Bay (.) saşırdı; —. di- $ ktile aktör lüğe çok kabiliyetli idim. Acaba bu kabiliyetimden eser kaldı mı? | Diye bir tecrübe etmek istedim. Fakat onda da yaya kalmışım.. — | | | cüye gitmeli Feci vaziyette kalan misafir Bizim (ANADOLU) İdarehanesine bir öğretmen arkadaş geldi. Hoş beş- İten sonra, — Yahu, dedi; evvelki günkü fıkra. yı yazan Bay (K..) kimdir? Niçin sordunuz? — Sdrmamıri sebebini bu di bu zat yanımızda — Hayır, burada değildir! — ©O halde, Allahaşkına bir daha onun yazısini gazelöye koymayın y hul.Ne dediği, ne yazdığı meçhul bu adamın! Hiç cümle teşkilide mi bu - nun yok ya 1 Arkamızda bir kahkahadır. kopto. Üğretmen arkadaş ge döndü. Ve geriye dönmesile bana bakması ve tomates gibi kızarması ânide oldu. Çünkü, müztear 'isimle o fıkrayı ya- zanın (Ben) olduğn pan kahkaha çok anlamıştı Zavallı oturamadı! Bir dağ suali Maarif müfettişi dershaneden içe- riye girdi. Muallim, coğrafya dersi yapıyor - Öyle de olurmuş, bâylğ de! y KO — Madamki hava ba nu arkamızda ko- racıkta birkaç balık tuta; güzel bir belâgatla Ben de kızardım. kadaşım idarehanede çok Oğlumun cevabı Oğlumi sevde bir kapının yekpa- İx8 B kacmaş. fBoyanuntüç oli İli bir cam.. — Ne yaptın oğlum -dedim- Ni- Kızını evlendirmiş İhtiyar kadın — Kızımı evlendi. rebildim çok sükür.. Dostu — Belâlar mübariki öyle P ise, Asıl bundan sonra başıma der- çin bu camı kırdın ? li Geci K ÜrELM h alacaksın.. Geçinecek mi, aytıla« du. Dem'bitti: ve talebelerin müzake. |— — Ben kırmadım —edi. düşün-|cak mı, ne doğuracak, ne edecek, resi başladı sene, ben o kadar cami kırabilecek/kaynana, görümce nasıl, neler, ne- Müfettiş — Oğlam! Kayserinin ya- olsam, sen de şu telgraf direğini de- nında bir. dağ vardır. Onu, haritada virebilirdin.. Haydi, devirsene?. bana gösterir misin! Çocük derhal haritanın başına geç- e ti Dört dakikalık uzun bir aramadan _ğ::dala değilmiş İrış bahislerine iştirak ettin. sonra, — Kendi paramla iştirak edecek ka- ler.. Karşılıklı Kasabın karısı — (Kocasına söy- küyor) of, gene et et kokuyorsun!.. Kasap— Muhakkak!, Çünkü sen de bana kedi gibi bakıyorsun. Etiket Alıcı — Oh, oh, etiketer çıktı ha?.. Satıcı — Evet çıktı, fakat ben se- ni bilirim, etiketten aşağı mal al - mak istersin amma, yağma yok.. Alıcı — Ben de seni bilirim, eti- şeyciği kal -'kıı üstünden mal satmak İstersin patronunuzun pa: — İşte bayım! Buldum! Diye bağırdı. Bu sırada kapımın yanında duran muallim de ok gibi yerinden fırladı. O da haritanın başına geldi. Vo, — Aferin Be-Hasan! Diye hay- kırdı! Ben, üç gecedenberi 0 dağın nerede olduğunu aramıştim da bula- mamışlım, aforin sana be! | Müfettiş, Bay muallimin dersteki bü harikulâde — muvaffakıyetinden memnun ve mesrür kalarak dershane- ' uzaklaştırırsınız, den. dışarıya çıktı. ! | Hasta zevce Koca — (döktora) — Hasta zevcemi nasıl buldunuz? Doktor — Çok mükemmel!.. — Ben hastalığını soruyorum doktor.. Sinirleri bozuk ta, — Kendi anneniz & ise, onu bir maz amma, avuçlarını yalal.

Bu sayıdan diğer sayfalar: