31 Aralık 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

31 Aralık 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i kânun 1938 Cumartesi Peygamber Süley manın Sarayında KUDÜS KIZLARI -17X Nâyal Seni şimdi her şeyden, hatta şaraptan daha çok seviyorum, Hay- di muhafızlarıma emret.. Gitsinler. Ve beni kucakla.. Yatak odana gö- tür! Şaon bu aözleri söyler söylemez inde değildi. Kraliçe Nâya cariyelerine emir verdi: j — İsrail ordusu kumandanmı ya- nımızdaki odaya götürüp yatırınız! Kapısında iki kadın nöbet beklesin. Ve koridorda bekliyen İsrail or- dusu umuuhafızlarını çağırdı — Bakınız, dedi, kumandanınız iki tas şarapla sarhoş oldu. İçerideki odada yatıyor. İster gidiniz, isterse niz ayılıncıya kadar burada bekleyi- niz. Mubafızlar biribirine bakıştıktan sonrt, saraydan uzaklaşmamaya ka- rar verdiler. — Müsaade ediniz de burada bek- Tiyelim. Şaon © gün akşama kadar başını Şaon gözlerini oğuşturarak u - İyanmıştı. duruyordu. Şaon sordu: — Neredeyim ben? Cariyelerden biri cev. — Âmon sarayındası — Ne zamandanberi uyuyorum burada? —Sabahtanberi.. Kraliçe nerede? — Orduyu teftişe çıktı. Şaon gözlerini açtı: — Hangi orduyu? — Amon ordusunu.. — Yeni mi geldi bu ordu? p verdi: Şaonun 'başı ucundü iki cariye | & aa Yzana: İskender FahrettinSertelti — Sen ne yaman bir kadınsın, |ortalığı hazin bir sessizlik sarıyordu. | — Evet.. Amon kralile birlikte İgeldi.. Srayın arkasında karargâh kuruyor, Şaon bu sözleri duyunca sende- liyerek kalktı.. Gerindi.. Silkindi.. — Muhafızlarım nerede? — Dışarıda sizi bekliyorlar? dan baktı.. Koridorda dolaşan mu- hafızlarını gördü. — Sadık askerlerim, beni bırakıp gitmemişler. | Diye söylendi Sonra birdenbire pencerenin ö- nüne koştu. — Devam edecek — i Sahifede — tukla kapamıştır: e. ziraat kalkınmasının emiz 'değerli kuralara varmiş bulunuyor. Beunlar şüphesiz Türk köy- üüsünün, “TÜrk çiftçisinin bütün meke- leleri döğildir.Fakat bunlar, diğer me M Doetiktan kaldıramadı. Bir aralık yattığı yen!un'“". istedi:. lerini açamıyordu.. lâya.. Neredesin? Diye seslendi. Nöbet bekliyen cariyeler vermediler. Şaon tekrar sızarak horuldamıyf başladı. Amen kraliçesi o gün akşama ka- dar hendekleri eu ile doldurtmuştu. | Ayni zamanda (tılsımlı taş) a da nö- | betçiler göndermiş ve: — lerail ordusu saraya hücuma başlıyacak olursa, tılsımlı kayaların üstünde atşe yakarsınız; ortalığı a- lev kaplar.. ve Süleymanın muha- ripleri dönmiya mecbur olurlar. Demişti. Nâya uyumuyordu.. Amon ülkesini Beni İsrail istilâ- sından kurtarmak için ne mümkün- se yapmıştı. Şaon uykusunda sayıklıyordu.. — Kendimi Asuriye bağlarında aanıyorum.. Etrafımı üzüm dağıtan kara kaşlı, kara gözlü Asur kızları sarmışlar. İşte uzaklardan geçen (Banapal) in muharipleri.. İşte (Ni- nova) kıyılarında at koşturan yi - itler.. Hepsini görüyorum. Süley- manım zevcesi prensex Samayı karşı- lamıya gelen zırhlı askerler! Gerçek © da kıskançlık yüzünden sarayı ve kocasını terk edip Asuriyeye kaç - mıştı. Sama ne güzel kadındır. Ve hükümdarın bütün güzel kadınları Sama gibi talisizdirler.. Kraliçe Nâya, Şaonu kapı aralı: ğından dinliyordu. Şaon sarhoş olunca, sızdığı za - man daima böyle sayıklar ve düş - manları onun ağzından bir çok ha- kikatler öğrenirlerdi. Nâya büu sözleri retle kaşlarını kaldırdı — Demek Asuriyeli prenses de 5iğ:=)1mı terk edip kaçmış.. Ne ya- zık.. cevap inlerken hay- Nâya bu sırrı öğrenince odasına çekildi. Düşünmiye başladı. — Acaba Süleymanın bana el altından gönderdiği mektuba inana- 'yım mi? Beni İsrail bükümdarı ba- na: (Kocanı terk et.. Bana gel! Sa- rayımda kraliçeler gibi - yaşarsın!) diyordu. Prenses Samanın — kaçtığı hakikat olacak ki, Süleyman bana böyle bir teklifte bulunuyor. Nâyanın içine bir şüphe girdi. Bu şüphe yavaş yavaş bir arzu halinde bütün ruhunu, bütün kafası- nın İçini sarmıştı. — Acaba Amon tahtını bırakıp Süleymana kaçsam, nasıl olur? Hem çirkin bir kocanın - tahakümünden kurtulmuş, hem de Bent İsrail hü - kümdarı gibi, muhteşem saraylarda yaşıyan kudretli ve nüfuzlu bir ada- mihn zevcesi olurum.. Nâya bu işe kolay kolay karar weremezdi.. Veremedi.. Onu Amon kralı namına adım adım takip eden zabitler vardı. Nihayet aksam olmuştu. seleley, daha iyi ele almak ve sarih küYcamak için ana yollardır, fikirler - dir. Arkadaşlar; Siz bu kararlarınızla dört gündür. en byük intizam içinde, fakat ateşli bir sarılışla, münakaşalarınızla; istis. nasız bütün Türk milletinin vatan me- selesinde seri kavrayış ve karar veriş kudretini, Jaabetini bir kere daha is- hat etmiş bulunuyorsunuz. Bu memleketin her köyünde bir baş vekil oturduğunu bilmeli Şef İnönü, ne doğru söylemiştir. O, bunu söyliyeli sekiz yıl oldu. O, Ata- türkün yarattığı yurdu, vatan, millet meselelsi kuvvetli kararları bir tek ağız gibi ve-| recek başlarla doldurmuştur. Siz, Türk köylüsünü, Türk çiftçi ni şerefle, liyakatle temsil eden arka- daşlar; bir tek buş gibi düşündüğümü- zün en parlak delilini verdiniz. Bu kararları, ne kimseye hoş görün mek, ne de gün öldürmek için veriyo. ruz. Yüksek, medeni, millet olu- rak daima var olmak, daima üstün ile. nin böyle hareket etmeğe meebur oldu- ğuna inamyoruz. Lerarla, sebatla, bıkmadan — doğru hedefe gidecetliz. Aiziz arkadaşlarını; Buyün bu miletin bizzat kendisi o lan Atatürkün bu millete bıraktığı en büyük hazine, köylüde keşfettiği üs - tün varlık, kurduğu rejim, Türk in- kılâbı, Türk cumhuriyetidir. En hızla şahikasına ermek istediğimiz bütün milli dâvalarımızda olduğu gibi, köy kalkınmasında da bugün yükselme yo- kandayız. Sarfına mecbur kalacağımız hiçbir emek , varacağımız neticeden — daha büyük değildir. Yolumuzun çetin ol - ruz. Fakat yılmıyoruz. İmönünün dediği gibi, bu dâva milli şuurumuzun haricine çıkacak, erişile. ek kadar sarp değildir. Aziz arkadaşlarım; Dâüvamızın sadece ziraat —meselesi biliyorsunuz. Partimizin , n partilerinden Üstün ola- rak ele aldığı dâva, Türk köylüsünün iktisadi, içtimal en yüksek fefah ve saadete ulaştırılması dâvasıdır. Kuv. vetlerin üzerinde toplanmasını istedi- ikimiz düva, sadece mahsul, ham mad- de yeti; olan köylü kardeşleri dukları seviyeye eriştirilmeleridir. Arkadaşlarım, Başvekilimiz bu kürsüde köy ve zi- raat kalkınması düvaşı milli dâvarm- a temelidir tözünü yüzel bir lâf diye sarfetmedi. Sebatla, temkinle, ihtiyat. Ta,bilgi ile el ele yürüyeceğiz kelime. lerini süs olarak yan yana dizmiş bu- lunmiyoruz. Bu vaziyetin tâ kendisi. dir. Biliyoruz ki, müreffeh, münevver, Sıhhatli köylü demek, harici tehlike - lere mukavemeti mutlak bir vatan, iç- timat tehlikeleri yıkan, yüksek kalite. N mahsul ve ham madde yetiştiren, olmadığını bütün Amon dağlarının eteklerinde tit- ak penbe bulutlar esmerlesivor ve! buhranlara karşı yılmaz bir endüstri yaratan , keyfiyet ve kemiyeti mükem- olarak kalmak çin Türkiye- |4 Ziraat vekilinin nutku |mel, artan nüfusile ve nihayet arkadaş lar en soön olarak, bütün, bütün iyi va- sıfları ile artan bir ordu demekitr. *Bir cümle ile, üstün bir köy ve zi. raat. kalkınması, üstün ve örne Türkiyenin temel düvasıdır. Bunun içndir ki, köy ve zirant kal. kınma dâvasını ayni zamanda ana mil- li dâva diye ele almış bulunuyorüuz. | güvenle dö. İnünüz ve onlara de; dş sAtatürkün, milletin maküs tallini vendi diye tavsif ettiği Müllt Şef, Cum- hur reisimiz Büyük İnönünün ağzın- dan, Partimizin büyük kurultayında şunları dinledik: Hepimizin vazifesi, en küçüğünden en büyüğüne kadar, bütün şikâyetleri- ne, dileklerine tedbir bulmak vefa et. mektir. »Müebbed ÖÖnderin 19 yıl evvel An- karaya ayak bastığı günde bizi burada topladılar, O gün, mukaddes bir dâ - vanın — Beferberliğini ilân ettik. Bu toplantımız, cumhuriyet hükümetinin önbeş yıllık mesalsini hızlandırmak, ünlaştırmak, olgunlaştırmak ve el ele vererek tahakkuk ettirmek düva . sıdır. Büyük milletimzin, daima en büyük kararlarına sahne olan eşaiz meclisin- de, yurdun efendisi olan biz köylüler. toplandık, dertlerimizi döktük, kâra - k. Bu dertler büyüktür , , Bugün yarın yapılacak (de. recede değildr. Fakat cumhuriyet ve Parti bunları ele aldı. Bu büyük dâva yı da hizla başaracağına şüphemiz yok tur. Cumhuriyet, ileri attığı hiçbir a- dımı geri lmadı ve mütlak muvaf - fakiyete götürdü. Bu dâvayı da mu - vaffakiyete eriştireceğinden şüphemil: yoktur. Kardeşlerim! Köylerinize, evlerinize baş — şehrin dcak havasını götürünüz. Sizler, ta- rihi sırtında taşıyan kahramanlarsı. nız, en büyük, en ileri bir nesildensiniz. En ileri bir yaşayışa ulaşmak çin en üstün vasıflara maliksiniz. Sizleri bu yaşayışa biran evvel eriştirmek, cum- huryet hükümetinin hem kararı, hem- de bortudur. Hepinize hayırlı yolculuklar dile - rim. Söylediklerimizin, çalışmalarımızım müsbet hesaplarını gene size vermek , her Zirsat Vekilinin, üzerinde dura - cağı en mühim vazife olacaktır. üyeler ; ze, köy ve ziraal kongresnin ka- panmış olduğunu beyan ederim. Yaşasın cumhuriyet, Yaşasın Milli Şefimiz. Fransa - İran — Baştarafı 1 nci Sahifede — den bu gazetelerin İrana girmesi me nedildiği gibi, hükümetin dikkat na- zarı da celbedilmişti. Fransdnın Tahran sefiri, bu hâdi- se Üzerine İran hariciye nezaretine gitmiş ve izahat«vermiş ise d, Tah; ran hükümeti bunu kâfi görmemiş, Fransa ile olan siyasi münasebatı kes meğe karar vermiştir. - İran sefiri; hükümet — metbuasın- dan aldığı emri, bugün hariciye na. ziri Jorj Boneye tebliğ etmiş ve Tah- rana avdet edeceğini ilüve ederek Pasaportunu istemiştir. İki memleket arasındaki siyast mü- nasebatın bugünden itibaren kesll- miş sayıldığı söyleniyor. Şaon geniş bir nefes alarak kapı-| | | Dünyanın bazı yerlerine kan, kü - kürt, balık, kurbağa veya yılan yağ - dığımı ara sıra gazetelerde okuruz.. Fakat gemileri deviren; — ağaçları ve evleri yıkan; hayvanatı, kum çöl) rini havalara uçuran şiddetli fırtına- ları bilmiyen de yoktur. Yukarıda saydığımız acayip hâdi - seleri doğuran ve bazı kimseleri batıl|lerin biri itikatira saptıran, sadece rüzgürdir. 1841 senesinde çıkan bir mecmua, o tarihte vuku bulmuş hakiki bir kan yağmurunu kaydetmektedir. Bu acayip yağmur, Amerikanın Te-) na yağmıştır. Tütün yapraklarının Ü-| zerinde , yağmur dindikten - sonra , kan damlaları, yağ ve et parçaları gö- rülmüştür. Bu hâdise yalnız şu şekilde izah edilebil ir : Bir salhanenin zerinden geçen şiddetli bir fırtıns, ©- radan, kan, yağ ve et parçalarını vaya kaldırıp tarlanın üzerine atmıs olacak, Gene Amerikanın çörak arazisi o lan Muvayen - Vest'de, bazen çam yağdığı görülür. Bu hâdise, ora köylü leri için çok korkunç bir şeydir. Çün kü, esasen pek az olan mahsullerin berbat bir hale tokar. Balıkların yaptıkları hava gezintileri. Evet! Bazan balıklar da gayri ih- Memleket hastanesi dahiliye mütehassısı Dr. Celâl Yarkın Muayenehas: - İkinci Beyler sokak No. 25. Telefonn:3955 Evi: Göztepe No.1013 Telefon: 7545 Emrivakiler — Baştarafı 1 nci Sahifede — nan malümata göre Memel dleti ikinel kânun ayındaki içtimaı esnasında il- hak lehinde karar verecek ve Alman- 'ya da Litvanyanın Memelin Alman halkının kendi mukadderatlarına sa . bip olmak haklarımı tammamazı ha. linde vaziyet alacaktır. İyi malümat almakta olan mehafil bu ilhak hâdisesinin içtinabı kabil oi duğu ve İngilterenin sarfedeceği liyetin diplemasi çerçevesi — harii çıkmıyacağı fikrindedir. Mamafih Al manyanın yeni darbesi tahakuk ettiği takdirde İngilterenin Alman iktisad a - Kan ve çamur yağmuru Üç gün balık yağdı ve halk yidi tiyart olarak gök yüzüne çıkıp yere inerler, Nevyorkun Albani elvarında böyle bir garip vaka görülmüştür. Bu ra ahalisi, vanınca, sokak ve bahçı dan zaptı ğini görmüşlerdir. Yapılan ilmi araştırmalara göre bu balıklar, rüzgürın şiddetile, civar köyk n havaya uçurulup top - rak üzerine düşürülmüştür. Bu gibi hâdiseler dünyanın her ta. n vuku bulur. Tevratın yazdı - ifına bakılacak olursa, Sina rinde açlıkla mücadele eden müseviler, bir- nes şehri civarında, bir tütün tarlası-|denbire gökten yağmağa başlıyan-ba -'mi Alman tayy e ei B b Almanların en nazırı Dr. Funkun Londra seyahatin- den sarfınazar etmesi — muhtemoldir. Bu seyahat Dr. Sehacht'ın seyuhati es- nasında kararlaştırılmış olup, gayesi mülteciler meselesinin halli halinde İngiltere İle Almanya arasında - bir; ticarf ademi tecavüz misakı için mü- zakereler icra etmek idi. Rüzgârın kuvveti Sıçan, fare, sebze yağmurlarından başkaları da var: , Tevratın kaydettiği bir hâdise dir. İlk ve orta devirlerde yazılan bazı &ki kitaplar, o tarihlerde herkesin Tigretini uyandızan ve halkı ibadetle. r#awykeden birkaç balık yağmurların. d . öhsederler. Bu kitaplardan biri, eralık ytanistana üç gün mütemadiyen k Ya âğmuru yağdığını yazar. Öeglan, fare, sebze yağmurlarına ne"diyliim? Şüphesiz bunların da İl- men izahı mümkündür. Böyle olmakla baraber, bu gibi hâdiseler karşısında h derece hayrete düşmekten kendi- alamayız. are gemisi — Mrrr aa. Üİ gemisi, — İngiltere amirallik dairesini en. dişeye düşürmüş, hat tâ İngiliz bahriye ne- ni deniz proğ ramın) tatbik için Al. man deniz - teslihatı hakkında malümat is- temeğe mecbur kal « miştir. n (Korsan tipi)ismint verdikleri bu son tay- yare gemileri; mevcut tayyare — gemilerinin en kuvvetlisidir. Zirh- h gayet ağır olmasına gmen saatte 32 mil mestfe katederek bir muhrip kâdar sürat. le- — geyretmektedir, Bundan başka gemi B deki tap adetleri de fazladır. 6 inçlik 16 ve 4 inçlik 10 topla mücehhezdir. Ayni za- manda tayyarelere kar $t kullanılmak — üzere 22 defi rovelver topu vardır. Resmimizde, bu Al man tayyare gemisini denize indirilirken görüvormnuz < —)

Bu sayıdan diğer sayfalar: