4 Ağustos 1939 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 8

4 Ağustos 1939 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(SAHİFE & ) UÜUYANIK MİSİR Bugünkü Mısır, hâdiseleri yakından takip etmekte » ve hiç durmadan silâhlanmaktadır — İtalyanlar saldırırlarsa, son çare, Deltanın kollarından birkaç seddi yıkıp çölleri suda bırakmaktır (ANADOLU) Manisa muallimteri Geniş bir sandal Nilim üzerinde Misirli gençti. Yeni Masır mlllnîlnlıi or, semaya, devrilen silüetleri hükim, istiklâl sever, totaliter ve- jimler karşısında eğilmez bir mü-| messili idi. Biz konuşurken bir boru sesi gel- di, Arkadaşıma sordum: — Mıiısır kıtaları mi? — Yooo, ingiliz — aşkerleri hâlâ Kahiredeler mi? — Öyle icap ediyor. Çünkü kara, deniz ve hava müdafaslarımızı ik- mal etmedik. Tayare filosu — kanal üzerinden uçtu. Hindistan yolu havadan da ge- çiyor, Şarkla garbi birleştiren her 'yıl 30 milyon ton marşandiz. 6000 gemi yutan hakiki yolu, o hazım bo- rusunu görmiye gittim. — Kanaldan her gün Asya petrolü, Brimanya pi- TinCİ, Avuşturalya buğdayı, japon |pamuğu, Cava kauçuğu, Hind man- ganezi, Afrika bakırı geçiyor. Kanalın müdafaası Birkaç gün İsmailiyede, Süveyşin yarı yolunda kaldim, Burası, çiçek, su, yaldızlı sarmaşıklar beldesidir. Kırmızı çatılh villâları ve hurmaları var, İsmailiye denen mücize 1915 ten itibaren T4 milyon küp matre toprak çıkaran 300 bin kişinin içmesi için getirilen su sayesinde tahakkuk etmiştir. /— vürüyordu. Bunlar Misirin ezelt ha- — yalleri... Binlerce — genedenberi bu memlekete hiçbir şey yerinden kımıl. / damamıştı. Ne köy ve ne de insan “arin tabiatileri.. Yaldızl semayı birdenbire bir gü- rültü doldurdu. Ağır bombardıman fayyarelerinden mürekkep bir filh kanala doğru döğrül tü Artık haki- | katle karşı karyya gelmiştim. İşte hakikat, Mhsır uyamık bir hal- de duruyor ve bir gün kendisine ya- ani tecavüze karşı dur- Bunda hiç şüphe yok ki, bir harp — vukuunda Libyadan italya ve A- /— Manya tarafından Mısıra doğrudan — doğruya tecavüze geçilecektir. Bu- gün Libyada 200.000 kişi tecemmü — etmiş bir haldedir. Napolyon İngil- /“tereyi buradan vurmak istem'şti, me- — sele hâlâ aynidir. b Filvaki Mısır, Akdeniz islâm, ve Jşark siyasetinin esash bir parçası- | — air. Diğer cihetten, Süveyş kanalına -— hâkim olan ve onu müdafaa eden zaferi hep elinde bulunduracaktır. Eğer yarın bir harp olursa, bir çok muharebe meydanlarından birisi de | — Misir olacak, ve silâhların mukadde- | ati orada tayin edilecektir. olan bu imparatorluk teknisyenleri, Misır Hindistan yolunun anahtarı-| » Çan de Mısırda bekliyor. dir ve kral Faruk müttefiki olan in-| — karalda her türlü sınıf var; piya- / gilterenin: yardımı ila onu cebinde' ». .. vo, itihkâm, hücum kıtları easa gi ıılkuııılıı_ı ._m’"' ve arabaları, tayyareden korunma — 1986 da yapılan — ingiliş - Misır , oulhatları ve bizzat tayyare. İngi- Vmuahedesi mucibince M a0KtTİ hiz tarzı malüm.. Kuvvet görünmez | müdafaşanı tomin etmak. isin indil- ' ibidir amma her yerlere farkedile- tere ordusu, donanması ve tayyaresi bilir. — Mhsr Mübümetinin seziade kalasak-| yharr toptaklarını yalnız şarktan tır. Kabirede ve İskenderiyede büci Sdafia etmek kâff değildir. Yakm dlunan ingiliz kıtaları tedricen Mı.nrw"k. Aakd ni Kondrü ”'i Yağalk Jarazisini terkedecek, — Hind YolunUN iştitaktan sonra — İngiliz - Pransız —. Hayatf çığırını mütemadiyon kontrol ’tırıhııı geçmiştir. Vaziyet garbe — &ltında bulunurmak için Süveyş '"'*ıidnıımıııı- Tei? Vöt çüvlt — mah sahillerine kat't olarşk Y"l"bwsüıulımciudj& Ber ha hi“: t Bi layi Gişid "'""k:,."d“ Kt0i İ ç, yark tarafında propaganda teh- nüA Te 3) Alasa bti likesine dikkat edecekse de Blisır Ni kaparında Kika bir otalin terar | Luyaslini tehdid ödek yerüne tobli- E tlllnü Misarlı he 'l'OWCI ile Hr'vke Libyadan geliyor. p Hkte Yumuyorduk. Ona, pasif müdani | , L Yyansız dönünmüsi Sliç- .“;“"“' &l::*" “:3 demırm sahillerini kozuyor. Habesistan- OY Bi hata tehlikesie kargı icap dET gelecek bir tehlikeden, Sudan eden bütün tedbirler alınmıştır, de- torafından da korkulmaz, — şaurkla di. Şu istihkâmları görüyor musu- endişe yoksa Turus bududunda 164 “nuz? Fakat hepsi bu değil, Biz Lond | bin kişilir, Misir sınırında B0 bin ki- ya ve Pariste kullanılan müdafaa (ti'ik bir küvvet toplannış bulunu- şistemlerini kullanıyoruz. Şehirler-|yor. | ge oturan halkın bir hava hücumun-| Çölün, Majiyo hattı olduğu süy- n tahliyesini, gaz maskesi tevziini, 'srmekte isç de Mareşal < köprülerin himayesini düşündük. elünde motörlü Arnavutluğa — yapılan darbe, en | safdillerin bile gözünü açtı. Siz Av- | rupada Arnavutluk darbesinin arap — memleketlerinde uyandırdığı mem- nuniyetsizliği bilmezsiniz. Mussolini © islâmların hamisi değildir. Mareşal — Göring Trablusu ziyaret etti. Libya- daki hudutlarımız üzerinde italyan kıtları ve harp malzemeleri temer- — küz ettirildi. Bunları bizim için iyi bir şey değil, Hiç şüphe yok ki hâyat sahası na- zariyesi Akdenize — tatbik ediliyor. u saha, eski Roma imparatorluğu — hudutlarında kalacaktır. Çünkü, Sü- “ veyg kanalı, Kızıl deniz, — italyanın tabif genişleme mıntakalarıdır. Ro- malılar zamanında olduğu gibi, Mh-) Dün Cebelüttarıkta yarın Singa purda hind yolunun eski bekçileri bordular var. Bunların ailâhları kuv- Vetli, sayıları ve malzeme'cri çoktur. TuLlar, bir hamıede uzun mosafe katedecek ve Hindistan yolunu ar- kadan vuracak kabiliyettedir. Fakat, bütün anf taarruzları kar- «slamak için, Mısır kıtaları garp çöl- terinin muhtelif merkezler'n: konak iamış, müstakil bir kumanda ilc kuv- vetleri iki kat artmış ve tecbiz edit- miş.erdir. Misir, korkünç ihtimallere karşı düşünüyorlar. gir, gene de bu imparatorluk denen|paşa derhat 50 bin kişilik faal bir| — Hiç şöphe yok ki, olacaktır. Artık, |ordu ile 500 muharebe tayyares; vü-İreisleri bu meseleyi — fırtinanın sahası Ballisnir |* Maisırin, genç harbiye nazın Sırrılsa askeri bir meseledir. VA eri ıwhb. daba evvelden||Basur memelerini gi- apo'yon İngiltereyi Mısırdan vurmak ist2mişti. Bugün de vaziyet ayni şekli muhafaza etmektedir hire civarındaki fabrikalarda yapı- hyor. Elektrikçi, telsizci, tayyareci ve havadan korunma — mütehassısları İngiltereden getirilmiştir. Mısır, top- rakları üzerinde uçacak tayyarelerin bütün geçitlerinde yirmiden çok giz- K dinleme postaları vardır. Misır askeri kanaatkür, yorgunlu- ğa mütehammil ve cesurdur. İyi en- daht yapar, makinel'leri güzel kul- lanır. Mısırın yükşek tahsil gençliği tayyareciliğe ve pilotluğa — hevesli- dir, Şüphesiz, bütün bu hazırlıkların gayesl sulhu ve memleketin istiklüli- ni korumaktır. Mısırda bir vatan aşk! hissi doğmuştur. Maısırlıların bütün gözleri şimdi kend; kıtalarının geçi- şini takip ediyor. Çocuklar askeri müzik öğreniyor, köylüler Abukır daki büyük bataryalardan heyecanle bahsediyor. Küçük kahvelerde, mü himmat müfettişi yüzbaşı Abdülme cid Osmanın Kahireyi dönüşünder bahsediliyor. Bu yüzbaşı, Framsay büyük top siparlanin tosellümü içir gitmişti. Konuştuğum bir Mısırlı zabit ba- na şöyle dedi: — Garptan güdeti; bir darba ilr kç_ıvbm:k *0n bir çareye başvu geçeceği — Yani nasıl? — Gayet basit. Deltanın kolların dan birkaç seddi yıktık mı, Nilin su ları çölü kaplar. — Pek iyi amma, mahsuller ha râp olmaz mı? — Evet olür, fakat Holanda ken 'disini böyle kurtarmadı mı? Mısırda vatan aşkı doğdu. Le Soir Doktor B. Behçe! Üz KÇELCALR Hastalıkları mütehassısı Hastalarını 11,30 dan bire kadar| Beyler sokağında Ahenk matbaası yanında kabul eder. İkinci bir cihan harbine doğrumu — Baştarafı 5 nci Sahifede — nu, en loı:um nl:’.':ı:“ felâketli Ti lina a büblirle di >sas cephe olacaktır. Harp devam et- fırkalar olduğunu | * anutmamalıdır. Tibyada seleri ko-| * Ja takarrür cdecektir. zafer kazanıldımı, tâli cepheleri biri- ' Hatay yolunda — Baştarafı 7 nci Sahifede — — Bu da gene Mevlâna Celâled - dinin Divamıkebiri alup doksan üç bin beyitten ibarettir. Kitaplarda süs ve tezyin cild sa - natı da yüksek. — Gene gösteriyor: — Bunlar da Damad İbrahim pa: şanın kur'anları.. 460 seneliktir. 95l de on üç sene Mmütemadi &- mekle yazılan ve Halüi Ruminin kızı Fatmanın eseri yazdığı bu çok nefis Kur'an gördük kadının bir ifti. har madalyasıdır.. Hepimiz hayran hayran bakıyo - ruz, Ne yazı ve ne sanat insana söy- lemeseler dünyada bir kadın bu ese- ri meydana getiremez diye Iddiaya kalkar.. Bu — “da eski bir hatırayı göste- vTen Kouya gazetesinin halı üzerinde yazılarla işlenmiş bir seccadede Türk halıcılığının neler yaptığını gösteren bir vesika halinde karşımızda asılı.. Mevlevilerin şişleri idman halkala- rı... Alâeddin zamanında yapılmış yük halkalara Rumi tarafından i halka armağan olarak takıi - Tülğerı Alâeddin Tebzinin başma giydiği kavuk ve Mevlânanin elbiseleri oğ- Tanun cübbesi bize kendi gitti isimi kaldı yadigâr kabilinden canh hatı- 'radırlar.. Boş bir çamekân önünde müze müdürü durdu.. — Burada dünyanın en kiymetli halısı vardı ki bunda bir santimetre- de 144 ilmik olup bütün bu hah şeç- cade beş milyon ilmikten ibaret .Asıl hususiyoti ahp büyükce bir cebe ko- nacak halde oluşu.. — Şimdi bu kıymelti halı ne oldu? — Amerikada açılan sergide Türk pavyonuna gönderdik tabil sergi s0- sunda gert gelecektir. Ve bu hah 622 Harihinde Alâedd ni Selçukinin Mev. ânaya hediyesidir. Bu hahyı göremediğimize — yanı: yoruz, ve gözümüzde masallarda u- şan sihirli halılar kadar büyütüyo- ruz.. Birden durduk.. Ya şu perdelerle kapalı yer ne- D? GÜPEİNMN Kdi e a erilir Ça — Orada Mevlânanın mezarı var- dır. Biri Mevlâna biri de babası Meh- med Olamandır ki şü ayakta bakıyo- vuz. Bir mezar olarak iİk görüyoruz. İzah ediyorlar.. — Mevlânanın pederi — oğlunun kendisinden daha dehri - olduğunu görerek hürmet ediyor o gelirken a- yağa kalkıyor onu temsile işte lüh-| din biri yatık biri de dik konmuş.. unu yakından iyi görelim de- dik.. — Memnudur. Dediler.. — Müzede memnu ne olabilir?. — Bir maarif müdürü gelmişti e- lur da bunu ziyarete gelenler olur di- ye tekyeler kapandıktan sonra böyle perde ile kapattırdı. Müzede her şey açık almalıdır ve hatta bu mezarların izahi bile kalım yazılarla asılmalıdır. Mevlâna müze- sini gez onun vaiz etliği, oturduğu kürsüyü göregiydiği kavuğu çektiği tesbihi seyret, yazdığı kitapları oku, mezarına gelince görme... Onu o mak sadla görecek ve ziyaret edecek per- de dişindan bü işi yapamaz mı ki?. Belki bugüne kadar buna lüzum hiasedilmişti fakat artık bu harem daireşi gibi bulunmuş ve tozlanmış perdelerin kalkması onun da göste- yilmesi Zamanı gelmiş ve geçmiştir nımızda yer verilmemesi lâzımgelen bir iştir düşüncesiyle; bizim mahrum YAZAN : M. SIFİR Vahidettinin doğuşunda bile bir şaamet hissedilmişti e ğa DÜNKÜ KISMIN HÜLÂSASI Beşinci Sultan Mehmed Reşat hislâm efendiye, bu işlere dair bazı emirler verdi. Şeyhislâüm ile paşalar, hep birden hâleti nezide iken, — Vahidedd'n ayağa kalkımışlar ve bu sırada, Ta has bendeleri, Çengelköyü kas- lât paşa da, avdet için müsaade bu rından Yıldızı ve denizi gözlüyor, Vahideddin, iltifathı bir tavır, yarı güler bir yüzle geri geri çekiliyor ve misafirlerine yer gösteriyorken, şey- hislâm Musatafa Kâzım efendi, dua edecekmiş gibi kollarıniı — kaldırdı, Silkerek sıyırdığı cübbesinin geniş yenlerinden çıkan ellerini göğsü al- tında kavuşturdu. Elemli bir eda ve hüzünlü bir seda ile: — Başınız sağ ve ömrünüz dalm olsun efendim, dedi.. Cenabıhafız ha- kiki zatıâlinizi ve hanedanı celilüş- şanınızı masun ve her türlü mesaibi künyeden masun ve mahfuz buyur- sun. Amin bilhürmeti uyılilmüru—; lim. Sizler bak; efendimim. Biraderi| mükriminiz, büyük hakanımız, sul- tan Mehmed Reşad Hanı hamis haz- retleri, bu akşam yediyij an xeçe cennetmekân oldular. Bu elim habe- ri zalı eşref... Şeyhişlâm efendi, daba fazla söy- liyemedi. Hıçkırarak yumduğu göz- lerinin birden — nemlettiriveren kir- Diklerinden süzülen — yaşlar, katre kâtre yanağma damlıyor, gür saka- hmin arasıha yayıltıyor ve kaybolu- yordu. Düşer gibi öne doğru sarkı- veren başı hıçkırdıkça göğsü üzerin-| de sarsılıyordu. Talât paşa ve Enver saşaların da gözleri yaşarı bi (arı eğilmiş. güğüsleri KAlkıD İn du. Vahideddin de, baştan ayakı riyordu. — Düşünmek için önündeki masaya dayanıyor, başını iki yana salhyor ve ağlıyordu. Salonu hakika- ten baygın ve melâlli bir hava sgr- muştı. Biyaz sonra, azala azala kosilen; hıçkırıkların salonu — büründürdüğü manalı sessizliği, Vahideddin yırttı. Nemli gözlerinin hüzünlü bakışları nı muhataplarının yüzlerinde gez. 'dirdikten sonra, kederli bir tavırla: — Mukadderat, — dedi. İhtilâller, muharebeler ve bilhâssa memleke- tin ziyaından Mmütevellid azim ke- derler masum ve bahtsız kardeşimi pek çok üzdü. Zavallıya debdebeli bir saltanat değil, bilâkis azap ve ıştıraplı bir hayat sürdürdü, İşte, ge- ne o mukadderat bu defa da kara elini bana uzattı. Cenabıhak, connet- mekân kardeşime mağfiretini, bana da müzaheretini ihsan buyursun. Gösterdiğiniz samimi teessürleriniz- le, payansız keder ve elemlerime iş- tirakiniz beni çok mütehassis etti. (Müteşekkirim sizlere.. Bu vesile ile, yalnız tesellilerinize, değil, bilhassa gu andan itibaren tevarüs ettiğim birinden ayırmak ve düşürmek ko-| yaldığımız ve bilâkis daha fazla te-| Makamın bana tahmil edeceği büyük lay olacaktır. Fakat esas cephe olan A)v'nıpıdı bir kere mağlüp olundu mu, öteki cephelerde ne kadar zafer 'kazanılırsa kazanılsın, artık ehemmi- yeti yoktur, h". şey kaybolmuştur. cessüs ve merakımızı tahrik eden bu mezarların açtırılmasını Konyanın değerli valisinden beklenecek bir ile- Ti hareket olur sanıyorum. Çünkü bu vaziyetin dovamı bugünün gançliğe ve kudsi vazifenin ifası hususunda da kıymetli yardımlarınıza muhtaç| olduğumu beyan etmek isterim. Hak, hepimize muin ve zahir olsun, mille- time de refah ve saadet (hsan buyur- Netice itibariyle, eğer bu dâvayı|itimatsızlığı ve inkılâbın yerleşme -| Sun. kendi mukadderatına kendis; sahip | mek, ne Foareigen Offce'e, ve ne de|gençliği tahammül edemez. olmak istiyor, Kral Paruk ve Masır|kabineye Avni halkı milli bir ordu vücude getirmeyi|ve reisleri halledebilir. Bu diploma- düşer: bunu erkânıharbi- tik ve siyast bir mesele değil, bilhas- ihtiyatlı hareketlerimizin — sebebini|cuda getiriyor. İngiltere, Fransa veltedkik etmişler ve - raporlarını im- Ve derecesini şimdi daha iyi anlıyor-| Amerikâya top tank ve mühimmat|-aratorluk müdafaa komitesine ar- S asmarlanmıştır. Tayyare gövdeleriy-| setmişlerdir. / sunüz ya? g “ Karşımdaki, zeki ve kültürlü bir'le hafif techizat İskendoriyo ve Ka- £ dika Üa Ka İ GK & d B ei B İAi a (Le Soir) terir, Kupveti, Erkek- Tidi, istihavı orttırır. Ayakta dinledikleri, kısa ve fakat 'çak cenaze ve biat merasimine ald çok mana ifade ve vadeden bu hita-|sıcak koyun ve kucaklarına ve 'beden Talât ve Enver paşalarla şey-| kıvırcık yosmaların vanak ve 'hislâm efendi, gerçekten pek mem-|larına bir türlü doyamadı. 'nun ve mütehassla olmuşlardı. Hür- İiçindir ki, tahâile, tenevvüre de DU met ve tazimlerini, minnet ve şük-İdan bulamadı. Gençliğini kad” ranlarını hemen yen; hakanın önün-|musikiye, zevk ve içkiye K de eğilmek, eteklemek Nle arz ve eda|Bu hal nihayet iptilâ şeklini ettikten sonra, birer kanapeye ilişti-|artık tam manasiyle hovardal ler. Vahidğeddin, ertesi gün yapıla-İmine daldı. jarzularını bildird! ve bilhasaa, şey-! yurulması rica ve niyazında bulun muştu, Vahideddin, gülümseyerek, kalktı, muhataplarına ayrı ayrı ilti. fatlar saçtı. Ellerini gene samimiyet. le gıktı, sarstı. Nihayet Enver paşaya , Bitap ile: — Paşa.. Şu anda pek mahzun ve l teselliye cidden muhtaç bir halde bulunduklarına — şüphe etmediğim hanedanınız erkân ve azasına ayıı ayrı taziyetlerimin — bildirilmesi ve çümlesinin benim tarafımdan teselli edilmesini rica edeceğim, Dedi, birkaç adım ilerledi ve mu hataplarını dindarane dualarla se lâmetldei, Abdülmecidin — altıncı oğlu, alt asırlık Osmanlı imparatorluğu tari- kinin altıncı Metmedi Vahideddin 1276 yılı birinecikânununun on seki zinc; günü, tesadüfün çok garip bi tecellisi olarak, sat aaltıda dünyayş gelmiştir. Sarayın eski mensuplar arasında deyeran eden bir şaylaya göre, Abdülmecide, oğlunun dünya- ya geldiği, saray hamamının halvet dairesinde yeni bir gözdesinin kok. ları ve şehvet yorgunlukları arasın- da dinlendiği bir sırada müjdelen- mişti. Hünkâr, aldığı bu haberden dolayı — sevinececeğine bilâkis acı düymüş ve kıvranmış, karşısında, as- lanının iltifatını verdiği beşaret ha- berinin ihşanını bekliyen halvet baş- kalfasına gazaplı bir nazar fırlata- rak: ' — A Kulla, ne olurdu, acele elme- yip te bu haberi hamamdan temi lenip çıktıktan — sonra verseydinil bana. Korkarım ki, bu çocuk salta- mat ve hanedanım için şaametlij bir Şahsiyet olacaki Demiş ve bu kanaatini büyük bir itikad ve israrla vefatına kadar mu- hafaza etmiş.. Vahideddini — diğer evlâdları derecesinde bir türlü seve- memiş. — Hatta, bu oğlunun da bir gün padişah olabilmesi ihtimalini düşünmemiş. Bu şerefi ona lâyık bi- le görmediği için tahsil ve terbiyesin de büyük bir kayıtsızlık göstermiş. Ne derecelere kadar doğru olduğu pek iyi anlaşılamıyan bu şayla, oğer hakikat ise, Abdülmecidin - tahmin ve tefaülündeki isabete hayret etme- mek mümkün değildir. Çünkü bilâ- hare vukubulan hüdiseler, Hünkârın dindarane bir itikat ve hüküm ile söylediği o günkü sözlerini tama- miyle gerçekleştirmiştir. Vahideddi- nin bir baykuş uğursuzluğuyla haki- katen ecdadının altı yüz senolik taç 've tahtımın yıkılmasına ve haneda> nanin dağılmasına sebep olduğu gö- rülmüştür. Baba — muhabbot ve şefkatinden roshrum kalan Vahideddin, bu suret- le haremde oynak, iki yüzlü kalfar ların ve solüâmlkta cahil, menfaat — düşkünü ağaların ellerinde ve tama> miyle başıboş hir halde kaldı. Tablir — dir kl esassız ve bozuk bir saray teis — hiyesi gördü. Genç ve güzel cariye- lerin kucaklarında, hırslı poselerlt büyüyen ve kıvırcık saç ve kaşlari — 'hele şehvetkıvılcımları saçan çapkili bakışları ile, o yaşta güzel a kadar alımlı ve yakışıklı olan D — genç şehzade, henüz tatmağa başlür — 'diğ gizl; ve şehvetli zevklerin rine kapıldı. Sarayın harem İsinden ayınlmadı. Edah di dudak- Bunün (Arkası var) Yeni Sabahdanı f ıd'.', a |

Bu sayıdan diğer sayfalar: