7 Ağustos 1939 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 8

7 Ağustos 1939 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tabiat ve ilim: Merihte Neler var, Neler Yok? dereceye kadar düşze de dayanabi D. .“ . . Birkaçgin evvel, Merih yıldızı dün- yamıza çok yakından geçti — Baştarafı 5 inci sahifede — #onra ziya tahlil ületleri tetkiki ı » Buğday şürfeleri sıfırın allı gapılmış, dünyamızı: de |272 derece soğukluğa dayandı. (bulunas idrojen azot v. sıfırın üstünde 180 dereceye daya- — ların Merihte bulunmadığı görülmüş. |Dabilir. dür. Sonra, — insanlar da, hattıüstüva — Fakat bugünkü zayıf kayıt âletleri| memleketlerinden kutuplara kadar — ge kadar hassas olursa olsun, Merih | dünyanın her tarafına yayılmış vazı- — Özerinde bulunan bazı cisimlerin, yette değil midir? Meselâ Siberyada Ö mevcud olmadığını isbat etmiye he- rkostkda kışın — 44 derece soğuk “nüz kâfi değildir. olur. Yazın 10 dereceye kadar çıkar, — Lowell, lik ve Vilson daima ras9d-| Halbuki burada oturanlar bu sıcak- hanelerinde, muhtelif renk perdeleri bk tahavvülünden ölmezler. arasından alınan fotoğraflar, Meri-| Binsenaleyh, ne hava kesafetinin hin etrafını kuşatan — havanın, ziya | azlığı, ne kuraklık ne hararet tahav- “tahlilleriyle rarzedilmiş olan kesa- vülleri, hatta bizim dünyada bile, ğ |termesine mani olamaz; en kçüğün- Merih seyyaresinin etrafındaki su 'den, en büyüğüne kadar yanl, insana tabakasının kalınlığı 100 kilometre- Küdar.... dir. Merihin havasında birçok uhıv.l “vüller olur. Merihin havası da, tıpkı bizim gibi, hayvanlar ve nebatlar liml. ; — için bir yorgan vazifesi görür. |üzerinde parlak, Merih üzerinde hevanın ısısı 27 ga. |İ€T görmüşler, ve Merihlilerin bizim. nedenberi tetkik — edilmektedir. Ve le muhabere yapmak istedikleri fik- “nihayet kat'i olurak tesbit edilmiş-|rini İleri sürmüşlerdir. tir. Sonra, Telsa ve Markoni tarafın- Merih üzerindeki bir noktada sı- dan, kaydedilen elektrik mıntakası — ecaklık, yirmi dört saat içinde, güneş ayni tefsirde bulunulmuştur. döğüarken havanın isisi sıfırin içinde, 'akat Lowell gösterm'ştir ki, Me- ultında on derecedir. Öğleye kadar|rih üzerindeki eprojektörlere kralı sıfırın üstünde 30 dereceye — kader| mıntakaların şekillcetnden başka bir. — çıkar. Günoş batarken, gene sıfırın| şey değildir. "Telsiz telgraf işaratle. altında 10 dereceye — düşer. Merih rine gelince, bunların menşej tama- seyyâresinin vasati sıcaklık 4- 15 de.| men arzdır. — recedir, Dünyamızda ise 4- 16 dere-| — Gerek bazı heyet âlimlerinin Me- — cedir. Her iki seyyarenin kutupların.|rih yıldızına aid meçhulleri hallet- da da, sıcaklık rejimi aynidir. mek ümidleri, gerek bazılarının bu Merihte yol âlimleri, Merihi tetkik ederlerken, ifaa benzer leke- — fetinden çok daha kesif olduğunu uzvi hayatın muhtelif şekiller gÖ- | Gaçen asrın sonlarında, bazı heye: | (ANADOLU) 6 Ağustos 1939 PAZAR Paris Tayyare (— Nİ istasyonu l ÇIM_DllSİ_._ER I — Baştarafı 7 nci Sahifede — insan gibidir. Çünkü, gece uçuşlarını bertaraf etmek şartiyle, en kesif sislerde tay- yarelere (göz) olan, ve onlara, köre tehberlik eder gibi yol göstere- rek kendilerini sahil selâmete çıka- ran bu istasyonlardır. Bence tayyare kazalarının önüne geçen ve yüzde yüz ölümle neticele- necek olan sukütlara karşı koyan, telsiz telgraf, modern teknik saye- sinde tayyare seyahatlerinin kaza- sız bir surette yapılmaama sebeb ol- maktadır. Gece Kaidesi 1200, ve dılıları bin sekiz yüzer metre olan bir müselles düşü-! nünüz. İşte, bu müselles şeklindeki tarla, gece olur olmaz ateşler içinde parlamıya başlar. M 80 kilometrelik bir mesareye ay- dınlık götüren kuvvetli fenerleri ta- marmlıyan diğer yirmi beşer kilomet- irlikte hakikaten görülmiye şayan- (dır. Gece tayyarenin ineceği tarla, bu ışık deryası içinde gündüzden daha çok ziyadar olmak renkli elektrik ampülleriyle gösteri- len hudud, kapı, ve mesafe aralıkla: n tayyareye iniş ânında hiç bir güç- lük vermemektedir. İstasyon ciyarımdaki yüksek bi- . yüksek cereyanlı hatlar, ve bacalar da renkli lâmbolarla isaret edilerek herhangi bir tehlikenin önü. ne geçilmesine vesile olur. İstasyondaki yeşil Jâmbalar, yo- lun açık olduğunu gösterir. Kırmızı lâmbalar ise, yolun kapalığını anla- tır. Gece, tayayrenin yere inmesi ye- Vdi büyük projektörle yapılır. Merihte hayat seyyare üzerinde görülen kanalların Merih yıldızı arza çok benzer, Yal-|hakikateri kanal olduğuna inanma-| giz havası, umumiyetle insanın yaşı- (ları, yen! bir ilim meydana getindi : yabileceği havadan daha hafif ve da-| Yıldız'ar arası seyahat!i. ha az kesiftir. Fakat üzerinde uxvi-| — Merihle muhabere için şimdiye ka- — yetin yaşamasına müsaiddir. Bizde,|dar biribirini nakseden birçok fikirs “ovalarda yetişen bir hobat yavaş ya-|ler ileri atıldı. Nihayet âlimler tara- yaş yüksek dağ başlarında da alıştı-|fından iki tanesi üzerind; karar kı-| mlarak yetiştirilebilir. Geyikler ve|lindı; Buradan küvvetli ışık yakarak “ayılara alçak sahalarda rastiandığı|işaret vermek, diğeri de telsiz dal- gibi hava kesafeti daha az olan dağ| galarından istifade etmek. — tepelerinde do rastlamak mümkün-| Fakat radyografi — teki — dür. İnsan bile, deniz — seviyesinde|dalgalarının Merihe kadaı — san meselâ Tibet gibi, Himalaya değ.|le, Mrihin havasına çarpınca tekrar mükemmelen yaşadığı gibi, ayni in-|ger'ye döneceğini iddia etmektedir. Tarının yüksek sırtları gibi alçak taz-| — Kuvvetli bir ışık vüede getirm. yikli yerlerde yaşıyabilir. ve onunla işaret vermek bahsine ge- Merih yıldızınm havasında su bu-|lince, Merihten — görülebilmesi için, harı az olmakla Merihte hayat oima- ması lâzım gelmez. Afrikada ve A- — Merikada öyle nebatlar vardır ki, kurak mevsimlerde, ihtiva ettikleri — süyün yüzde ellis'ni kaybeder. Fakut — © zaman daha mukavomatli olur. — Isının haddinden fazla değişmesi- — Me canlı maddeler çok dayanır, me- — Belâ dünyanın sıcak mıntakalarında — yetişen bazı nebatir, sıcakık »| Traş Meraklılarına ışık yakmamız lâzımdır. mişti. bir işık yaparak komşumuüz Merihi etmiyoruz? (2 — Acun üzerinde mevcud traş bıçaklarından üstün olan Sahra Gold traş bıçaklarını mutlak tecrübe ediniz, 10 adedi 60 kuruştur. Her yerden arayımız, SATIŞ YERİ: Kemeraltı karakolu karşısında MAZHAR ÖNGÖR sıhhi ağızlık ko. lonya ve pipo pazarı, “Uria tahaffuzhanes'nden: Yerli tesh'n Sömi kok kömürü alınacak. Tahaffuzhane kalöriferi ve sair ihtiyacı için açık eksiltme ile 50 ton yerli Sömi kok kömürü almacaktır. * Muvakkat teminatı 102 lira 12,5 kuruştur. Açık eksjltme 10/8/939 Perşembe günü saat 11 de Urla tahaffuz. hanesindek” hususi komisyonda yıpılmhn;; ı:.ımıı:—ı yi görmek ir- a komisyona müracaat etmeleri olumur, S arar ” 25 290 2 6 — (2642) ee ipar burada en az 60 milyon mumluk bir 1938 te, Amer'kada, yıldızlar ara- sında muhabere yapmak için çok kuv vetli bir projektör yapıldığı söylen- Bu ilmen mümikünken, niçin böyle kend' mevcudiyetimizden haberdar Sisli zamanlarda kullanılan pro - iektörlerin sayısı ve kudret derece- leri birer misli fazladır. Sisin kesafa ti hudud Tâmabalarının da değişmesi- ni ve bunların yerine daha kuvvetli- Terinin konulmasını icap ettirir. Trenlerde olduğu gibi burada ha- fenerler büyük projektörlerle | Iki tip Yanıma geldi, Onun ve benim doğduğumuz memleketten, çocuk- ken beraberce oynadığımız biri ge- çiyordu: — Bak -dedi- gördün mü? — Gördüm dedim- Bay (...) — Amma da yaptın ha?., Filânca- ların oğlu değil mi 07. — Ta kendisi!. — Kendisini adam sanıyor. Anası, akşamları bir dilim ekmeğe yoğurt sürer, üstüne kırmızı biber eker, çe- nesine dayardı. Şimdi, adam gibi, ku- rula kurula yürüyor. Sonradan gör- me dediğin, işte buna derler. Bunu söyleyen hemşehrim, zen- gindi, İsminin ucunda eskiden bir (zade) lâkabı vardı. Şimdi o asalet unvanı gitmişti. Zenginliğine de me- telik veren yoktu. Halbuki, küçük, iken mahalle arasında beraberce çe- Ia boğuşa boğuşa, memleketin bir kiymeti olmuştu. O, bunu çekemi- yordu. Cevap verdim: — Elbette ki tahsil anadan doğma olmaz, sonradan elde edilir. Senin servetin ise, hem anadan babadan kalır hem de sonradan görme, dedi- 'iîn insanlar gibi bilâhare kazanılabi. Çocukluk dostum kızdı, bana şa-, ka tarzında, fakat ters ters şu cevabı verdi: — Sen de onlardansın. İyi amma, | yarı açlıktan nefesiniz kokuyor. Dayanamadım, Gene ayni tarzda sözünü karşıladım ; — Biz öküz değiliz ki, midemiz - den zorumuz olsa... Kahvehanede - oturuyorduk. Ya- armdaki at, bana, çok yakından ta- mıdığım bir arkadaşın son bir maka- lesinden bahsediyordu: ©, ne uslüptur, ne muhakeme, ne mantıktır?. Muhatabım, heyecanlı heyecanlı =lıhyoıdıı. Bir aralık durdu ve sor- — Kendisini tabii tamırsmız, değil mi?. — Eyek “döğlüğ: bönü Ük'çok yar kından. zırlarımış bir tayyarenin hareket em- ri düdükle yahud kampana ile veril- luklarına doğru havalanır. Tayyare garlarında düdük ” ve sampana kullanılmamasının sebebi, ve onun yalnız gözüyle iş görmesin- den ileri gelmektedir. Yelok Kermalpaşa icra memurluğundan: Maralı tapuya müstenid kazan göl kıymetli numaralh tapuya müste: mevklinde tapuda: (6 vi * «eyanname) |. 18785 M. M miktarında tema: lira kıymetinde kez T ve kır mevkünde F numar: man oğlu Ahmad Joğlu — Pettah ile mahdu! 18785 M. M, ve vaziyet beyanname- sinde yapılan mesahaya göro ayni hudut dahilinde ve ötedenberi borç. İonum tahtı tasarrufunda olarak he |beş yüz yetmiş M. M miktarında he ye kadar Kemalpaşa Jerasında yapı lacak bu artırmada satış bedeli tah- bulursa en çok artırna ihaleleri ya- pilacak akıl takdirde en çok artı pın taahhüdleri baki kalmak şartil (Bu artırmada dahi satış bedeli tal mez. Yalnız gar direktörünün kolu| Mtiyet vermeden yürüyen, yarı dağı- havaya kalkar; ve tayyare süratle kıyafetli, L laçık kapıdan gök yüzünün sonsuz-| ti Bilotun kulaklarının kapalı olması Kuyucaktan koca Ali oğlu Osma- nın bali tasfiyede bulunan Ulucak kredi kooperatifine borcundan dola. yı mahcuz temmuz 832 tarih 3 nü- inde içersinde borçluya aid bir ve: İki yemiş ağacı mevcud y 57T M, M. miktarın- da harap tarla ve ayni terili ve 4 HH kaştcak S M ve tahminen eksi yol garben molla “1 Ah şimalen hact Os cenuben savran tapuda |yeti umumiyesi 27570 yirmi yedi bin | İşbu güyri menkul üzerinde herhan- yeti umumiyesi (300) lira değerinde|lar ellerindeki resmi vesafkleriyle bir kıta tarlanın mülkiyetleri açık | birlikte Yirmi gün zarfında leraya artırma suretile ve birinci artırmaları | müracaatları lüzimdir. Aksi halde 8-9-939 cuma günü saat 11 den 12|hakları tapu sicilince malüm olma- min olunan: kıymetin © de 75 ini|ayrıca 96 de iki buçuk tellâliye alı. İsatış 15 gün uzatılarak ikinci artır-| çesi veya m'lli banka itibar mektubu maları 28-9-039 cumaertesi günü ay-|ile ve 87-3409 dosya numataafla Ko. İni snat ve: ayni yerde yapılacaktır.| malpaşa fera dairesine mürsenatları Bu sırada, karşıki yaya - kaldırı- mından, başı açık, hiç kimseye ehem makale muharriri geç- — İşte -dedim- geçiyor! Muhatabım, hemen - gözlükler'ai taktı ve ona baktı. Sonra suratını bu- — Bu mu -dedi. vah vah.. Ben de Hunu, şöyle adam akıllı bir insan yaz. |dı sanmıştım. Bırak öyle ise gözi den düştü. ) ——— gi min olunan kıymetlerinin ©6 de 7Sini , |bulmazsa 2280 numaralı kanun ma- . |eibinca satışları geri bıirakılacaktır. « İgi bir şekilde hak talebinde bulunan. bi — Aman azizim -dedi. ne yazıdır |3 ".İT&Ü'Ö'H&" birinde, dalka-| vi ayak hizmetçiliği yaptığını bildiğim, fakat kıyafeti, kalıbı yerin. de birini gösterdim: — Yapma -dedim- makale gözün. /den düşmesin., O yazı yı,şite şu zat Sultan Reşadın -4 HÜLÂSA Beşinci Sultan Mehmed Reşad hâleti nezide iken, Vahidettinin bendeleri Çengelköyü kasrından Yıldızı ve denizi gözlüyor, Padi- şahin haberini bekliyorlardı. O sırada, Harbiye Nazırı Enver Paşa, beklenilen bu haberi tele- fonla bildiriyor. O akşam da Sad- razam Talât paşa beraberinde Har biye nazırı ve Şeyhülislâm olduğu halde Vahidettine geliyor, sabık hakanın vefatı haberini veriyor. Vahidettin cali bir teessür göste- riyor. Mukadderatın cilvelerinden şikâyet eder gibi görünmekle be- raber sürurunu saklıyamıyor. Vahidettin hayatında di iki hedef tanırdı. Kadın ve salta. nat, 55 yaşında olduğu halde bir Ermeni kızınım ayakları altında| hüngür hüngür ağlamıştı. Niha-| yet Hakanlar arasına karışacağı gün gelmişti. Asırlardanberi - böyle nice nice, mMerasimi göre göre kararan ve kart YAZAN : M. SİFİR Cenaze Mera- simi Nasıl Yapıldı? bitkin sesini yükseltti. — Bu mağfumu nasıl bilirsiniz?. Gözleri tabuta dikili olduğu hal- de scasiz ve hareketsiz duran vücud. ler birden titredi ve silkindi.. Kalkıp inen göğüslerden fışkıran hıçkırıklar arasında acı iniltilere benziyen ses- ler işitildi. — İyi biliriz. Haca efendi, siyah cübbesinin geniş yenlerinden - titriyerek çıkan ellerini kaldırdı. Okuduğu acıklı bir dua ile hem ağladı hem ağlattı. Sa- bık hakanın tabutu, maiyeti ve bem delerinin omuzlarında, alınan hü zünlü tehliller, tekbirler ve tiz ses- lerle okunan cidden tesirli kaside ve Mmersiyeler arasında, yavaş yavaş Ba: bissaadeye getirildi. Şeyhislâm Mu sa Kâzım efendinin kıldırdığı cena- ze namazından sonra bu matemi alay gene harekete geçti. Vahidettir bastonuna dayanarak, bir parça da gözyaşı akıtarak kardeşinin tabutu- nu orta kapıya kadar takip etti. Be- şinci Sultan Mehmed artık tac va tahtını, pek de uygun gitmiyen bahtı laşan servilerin gölgelediği Kubbe- altı meydanının kumlu yollarında, #altanatın beyaz sorguçlu, kırmızı elbiseli askerleri dizilmişler, siyah İstabulinli saray hademeleri ile, re- dingotlu haremağaları da birer ke- nara büzülmüşlerdi. O esnada, hırkai saadet dairesin- in altın yaldız. ve 4 e gırma çiçekler ve dallarla işlemeli ipek bir kumaş ile örtülmüş daha üstüne de Beytullabın üzerinde kalın ve- sarı kılaptanlarla bazı âyetler yazılı ye- l ve kırmızı atlas bir kapı perdesi yayılmış, kıymetli taşlarla zinetli bir kemerle sarılmış olan Sultan Meh- med Reşadın tabutu dürüyordu. GCümüş buhurdanlarla yakılan am- berlerin, buhurların, öd âğaçlarının keskin kokuları her tarafa yayılmış- tı. Ortalığı matemli bir sessizlik sar- mıştı; biraz evvel, eski halifenin son) dünyevi merasimini yapan Hoca efendiyle ağalar birer kenara çekil- ' miş ağlıyorlardı. Bu sırada, ağarmış saçlı, esmer betlzli, narin ve kırışık yüzlü; kır Biyıklı yeni padişah müşir Ünifob masiyla görünmüştü. Göğsünde, ba- bası Sultan Mecidin ihdas eti şanlardan birkaçı ile murassa hane- danı Al Osman nişam gözlerinde de altın çerçiveli gözlüğü takılı idi. Ke- derden mi, sevinçten mi bilinmez ar- tık, pek coşkun görünüyordu. Göğ- sü, içindeki heyecanı saklıyamıyor- du. Kalbinin çarpıntıları yürürken bile farkediliyordu. Alkışçı hademe- lerin, maşallah 'şevketinle bin yaşa balananların, pedişehim'çolk yağa avazeleri kubbelerde cıvıltılı ve çıl- eşraf ve kazasker efendiler ayakta, -| dıkça paylaşmadan hariç kalırlar. - |Satış pesin para ile olup müşteriden - |mir Şartname ilân tarihinden itiba- ren herkese açık bulündürulacaktır. e | Taliplerin ©* de yedi buçuk pay ak- muştu. rışlarla nihayet bulduktan, mızıka- lar durduktan bekliyen kardeşinin tabutuna doğ bakışlariyle, karşısındakilere de bi rer varca keder ve elem dağıttı. $i nirli hareketlerle birkaç defa yutkun. kdu ve nihayet kendi gibi geçkin ve ve şehzadelerle vükelâ ve diğer hazır' gın akisler yapıyordu. Biraz sonra, Vahidettin veliahdiyle birlikte, cena- * |bı hakka münacaatta bulunduğu hır-|tır kai saadet dairesinden çıkmıştı. Ar-| Ti tık cülüs tebriği ve bi'at merasimi Boşlamıştı. Mızika çalıyor; nakibilk- yeni hakanın karşısında divan duru>. yorlardı. Şehzadeler el sıkarak, na-| zırlar, âyan ve mebuslarla Kafkas-| tan gelen muhtelif murahhaslar sa- çak öperek tebrik ve bi'at vazife- lerini yapıyorlardı. Vahidettin, şeh-) zadelerle vükelâyı ve ilmiye ricali|cek nokta, bu adam şimdi mi ile ruhani reisleri ayakta karşılamış, hepsine ayrı ayrı iltifatlarda bulun- Merasim, mutad alkışlar ve bağı- sonra, Vahidettin a kolti « veliahdiyle birlikte musalla taşında|vevik bir hmAkeLIe kalktı. Salor jüd ” ru gitti. Tabutun başında bekliyen gez ihtiyar hoca, hüzün ve gam saçan|ronra, durdu ve gözlerini ile beraber kardeşinin hırslı nazarları önünde bırakmış, içinde ve eşiğinda 'nice nice mazlum ve masum kanları akıtılan bu fani ve köhne saraydar uzaklaşmıştı. Cenaze merasiminden sonra - Ba- biğliye gelen Sadrazam Talât paşa ile Dahiliye nazırı İsmail Canbulat bey, Sadaret dairesindeki — istirahat salonuna çekilmişler, karşı karşıya geçmişlerdi. Talât pasa, hüzünlü bir eda ile, Sultan Reşada ait cski bir ha- tırasını anlatıyor. merhumun Allahı 've dinine olduğu gibi millet ve mem- leketine de bağlı ve çok temiz ve saf #iedanilı büyüK Bir İhsan ve alçak gö- nüllü, iyi niyet sahibi, kıymetli bir zat olduğunu söylüyordu. Ziyam- dan dolayı hissettiği —acıları sayıp döküyordu. Bir aralık, sözü Vahidet- tine intikal ettirdi. Onun hakkımda vaktiyle duyduklarını ve edindiği duygularını, muhatabına uzun uza- dıya anlattıktan sonra, hüzünlü bir tavırla başını önüne eğdi. Ve: — Vallahi bilmem, Canbulat.. Dedi. Bu adamın yüreğinde, bize karşı sinsi bir kin ve husumet sak- hdır. Ötedenberi bilirim, Kürt Şe rif paşa, miralay Sadık, Gümülci- neli İsmail ile gizli muhabereleri var- dır. Hattâ, Mevlânzade Rifatın Pa- riste çıkardığı Serbesti gazetesini gizlice getirip okuduğunu çok işit- tim, Şehzade Yusuf İzzeddinin inti harı meselesinde de, Sultan Azizin yebzadeve sultanları arasında, Enr verin dolayısiyle fiırkanın aleyhine bir cereyan hasıl etmek için bir hay- fi uğraştığını da bilirim. Sonra, kiç irimizi de sevmez. Bu sebeble kendi haline bırakmağa da gelmez. Aley- himize harekete geçmek için müsait hırsat ve zaman gözliyeceğine emi- nim, Bunun için, şimdiye kadar yap” tırılan tarassudu biraz daha şiddet vE ikkatle devam ettirmek ve bilhat” sa, saraya girip çıkacaklar hakkında çok müteyakkız hareket etmek İâ* zım, Kime vereceğiz bu işi?.. İsmail Canbulat bey; - yüzünün sinirli hareketleriyle gözlüğünü OY" nattıktan sonra, alnını kırıştırarak biraz düşündü. Ve: — Münavib birini buluruz bu İ? için. Bir şey değil bu. Asıl düşüni ir de memurları arasında tabiatiyle bir ğişiklik yapmak istiyecek ve bilhastâ Hplikt — istiyt" Başmabeyinciliğe ve başkâi dilediği adamları getirmek cektir. Buna karşı ne yapacağız?- Talât paşa, yaslandığı sâatinin ile oynıyarı sünceli bir tavırla biraz gezindiktE kırpmar üddet bakt dan muhatabına bir mi Ve: Ş ee V — Yeni Sabahtarn — - leği

Bu sayıdan diğer sayfalar: