24 Ekim 1906 Tarihli Balkan (Filibe) Gazetesi Sayfa 1

24 Ekim 1906 tarihli Balkan (Filibe) Gazetesi Sayfa 1
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İSLAMİYETDE MUKADDERAT Geçen gün Avrupa mecmua-yı ilmiyelerinden birisini nazar-ı mütala'adan geçirirken, bir garib filosofun edyan hakkındaki mülahazatı nazar-ı dikkatimi celb etti. Filosof, umum edyan hakkında intikad yapıyor. Andan sonra ilhamat-ı semaviyeye, mukadderata nakl-i kelam eyliyor. Diyor ki : [Eger dünyada dinlerin kaffesi bir hakikate iktiran ideydi; neticede ihtilaf olmasaydı, dimağ-ı beşer dalaletde kalmazdı. Netice itibarıyla dinlerin kaffesinde bir ihtilaf-ı akıbet var. Katoliklerin i'tikadınca, ruh evvela a'rafda kalacak, andan sonra cennete gidecek. Rum mu'tezilesinin i'tikadınca, ruh doğrudan doğruya ya cennete, ya cehenneme gidecek. Budistlere gelince, anların ervahı, ecsad-ı hayvanatdan intikal suretiyle huzur-u ma'buda vasıl olur. İslamlarda daha başka. Anlarda mukadderat var. Takdir-i ilahi de, Müslümanlar içün cennet mev'ud. Fakat gayr-ı Müslimin, ervah-ı Nasara bu ni'metden mahrum!] Filosofun bütün edyan hakkındaki mütala'at-ı mesrudesi arasında en ziyade nazar-ı dikkatimizi, İslamiyet hakkındaki takdir, kader, mukadderat meselesi celb etti. Bu mesele şübhesiz ariz ü amik tetebbu' ve mütala'aya şayan olmağla beraber, haddimizn fevkinde mütala'alara sapmış olmamak içün, filosofun İslamiyete atf eylemek istedigi mukadderat hakkında bazı istiknahatda, kendimize kadar bazı muhakematda bulunmaktan kendimizi alamadık. İslamiyetde kader, mukadderat muhakkakdır. Hayır ve şerrin Allah'ın takdirinde mahfuz olması, iman-ı İslam şeraitindendir. Fakat bu takdir nedir? Bu takdir meselesi ehl-i İslam arasında da çok yanlış fikir ve zehablara, çok yanlış i'tikadlara mesağ açmıştır. Cenab-ı Hakk'ın takdiri, o filosofun didigi gibi, cümle İslam üzerine degil, Müslim ve gayri Müslim cümle 'ibadı, yani kulları üzerine şamildir. Din-i İslamın şerh ve takdir eyledigi takdir-i ilahi, ancak Müslümanlara mahsus degildir. Fakat şu da var ki, hayır ve şer Cenab-ı Hakk'ın malumu ve makduru olmağla beraber, hiçbir kul mutlak şerre ve hayra alet olmak içün dünyaya gelmemiştir. Cenab-ı Hak kullarının mukadderatını irade-i cüz'iyeye mu'allak bırakmıştır. Bir nsan bir kötülük yapar, bu kötülük yüzünden bir azab ve 'ikaba duçar olur. Azab ve 'ikab, Cenab-ı Hakk'ın elbette malum ve makdurudur. Fakat o adamın bu kötülügü mutlak icrasıyçün takdir-i ezeli ta'alluk itmemiştir. Böyle olsa, yani insanların her kötülügü "min tarafillah"(1) takdir ve tayin edilmiş olması, Cenab-ı Hakk'ın zulümden münezzeh olan sıfat-ı halika-yı adelesine bir nakızadır. Anınçünkü, Hazret-i Peygamber : "El-mukadderu müte'allikun bi-ef'ali'l 'ibad" yani Cenab-ı Hakk'ın takdiri, kullarının ef'al ve iradatına ta'alluk ider. Dimek olur ki, mukadderat-ı İslamiyeyi, mezkur Garb filosofu da bir çok zavallılar gibi anlayamamış takdir __________________ (1) Allah tarafından

Bu sayıdan diğer sayfalar: