3 Kasım 1906 Tarihli Balkan (Filibe) Gazetesi Sayfa 1

3 Kasım 1906 tarihli Balkan (Filibe) Gazetesi Sayfa 1
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MUSAHABE Geçen gün yüregi pak bir Müslümanla kendimize kadar sohbet idiyorduk. Bahs ü kelamımız kendimize aid idi, zavallı arkadaşım bana soruyordu : Azizim, şu bizim işler neden hep böyle Arab sohbeti gibidir, neden böyle her şeyde hep Türkler kabahatlidir, hep Türkler vahşidir, hep Türkler, hep Türkler acaba? Mesela şu İstanbul. Eger İstanbul'da bizim hükumet yerine başka bir hükumet olsa acaba ne yapar? Her gün bir komite gürültüsü, her gün bir muharebe korkusu, fakat hele memleket dahilindeki fesada karşı ne yapabilir. Mesela bakarsın bir komite bir resmi mahalle veya bir kasabaya girer, yakar yıkar; sonra asker gelir bittabi bunları vurur. İrtesi gün birçok bedheva gazeteciler, Türkler yine Hristiyanları kesiyor, Hristiyanlar şöyle zulüm altında, böyle bilmem nede diye, kıyametler koparmağa yetişemezler, buna hükumet ne yapsun? * * * Dostumun şu fikri basit olduğu kadar da şayan-ı dikkatdir. Zira bizi ma'nen maddeten küçük düşüren, hep düşmanların haksız ithamlarına hedef eden sebeb ki, şu zavallı dostum gibi heman ekseri efrad-ı milletin gün günden yuvarlanub durduğumuz girdab-ı felaket, ne olduğunu bilemeyecek kadar gafil bulunmasıdır. Dostum diyor ki, neden bizim her işimiz arabsaçı gibidir. Neden olacak? Hayat-ı ictima'iye ve siyasiyemizde intizam, istikamet olmadığından. İntizam-ı ahlak, intizam-ı hayat ile tecelli ider. Bizim hayatımız ise daima leyte ve le'alleye(*), daima yalana dolana, riya ve tabasbusa; hud'a ve desiseye, hülasa hep zillete, hep fesada münhasır kalmıştır. Yekdiğerimizi aldatmağa; yekdiğerimize külah geçirmege, nasıl olursa olsun şu amal ve menafi'-i hissiyatımız husul bulsun da, ağyar içün kıyamet kopsun dir geçeriz. İşimiz gücümüz nefsaniyet, şahsiyettir. Allah Kur'an'ında yekdiğerinize gıybet itmeyin, yekdiğerinizi tecessüs itmeyin didigini her birimiz pek ra'na biliriz, fakat bir din kardeşimizin gıybetinde beş dakika bulunmasak sanki çatlarız. Anınçün ki, ömrümüz fısk ve fesad ile hep laklakliyat ile geçer. Hayat ve ahlakımızda şiraze-yi intizamdan çıkar gider. Hep de böyle perişan oluruz. Fakat Hristiyan bildigimiz İngilizleri, Almanları, onların, o millet efradının her birinin hayat-ı hususiyesi düşünecek olsak, belki hayretden kendimizi alamayız. Bir İngiliz medar-ı maişet ittihaz eyledigi kendi işinden gücünden ma'ada, aharın hukuk ve hususiyetine taalluk ider bir şey söylemek, dinlemek degil, aklından bile geçirmez. Bir İngilize, yahu senin falan dostun şöyle imiş, diyecek olursan, emin olunuz ki, İngiliz böyle hitaba karşı (benim işim degil)den başka bir söz söylemez. Tıbkı bizim gibi degil mi? Var mı bize yekdiğerimizin ırz ve canıyla, mukaddesatıyla fısk ve fesad içinde ömrümüzü öldürelim?! ------------- (*) leyte ve le'alle : "Bugün yarın” gibi sözlerle oyalama, işi sürüncemede bırakma

Bu sayıdan diğer sayfalar: