15 Ekim 1943 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2

15 Ekim 1943 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Doğunun ö Doğunun mayasını, ayrı zaman ve mekânlarda, Çin, Hint, Fars, Arap ve Türk milletleri yoğurdu. © Şiponlar, medeniyet bakımından. tâbi bir millet halin- de, başlangıçta Doğunun mayasına hiç birşey katmayan, sonunda da Batıyı ancak kerrat cetveli pilânında ezberle- yebilmek ( açıkgözlülüğünü (gösteren bir millet olarak, Doğunun mizanında pay sahibi değil... o Çin, Doğuyu, çağların en eskisinde, müstesna bir ruh ve madde inceliği kadrosunda temsil etti; Hint, bu ruhu, en karanlık ve dolambaçlı iç dehlizlere ulaşdırdı; Fars, başlangıçta ve sonda derinlikleri genişletti, işe ve maddeye nakşetti ; Arap, ezelle ebet arası bir zeminde, kendisinden evvelki ve sonraki Doğunun sistemleştirilmesine sahne oldu; Türk de, Bozkırların dış çehresine benzeyen kapa- nık ruhunda, Doğunun macerasını, dışarıya sızdırmadan için için yaşarken, hiç bir kaba sığmaz kızgın bir mayi gibi, Doğunun akıcılığını ve hareket hakkını heykelleşdirdi. o Doğu, nihai eserini, bütün dinlerin babası İbrahim peygamber, hatta Adem babadan başlayıp, bayrak yarış- larındaki gibi elden ele hakiki sahibine kadar gelen müs- Mizanı... lümanlıkta buldu; ve netice olarak Batıya, fakat sebep olarak yine Doğuya bağlı öbür dinlerle beraber, vahdani- et yolunun son basamağında, topyekün mazi ve istikbalini kadrolaşdırmış oldu. ö Doğunun bu son takevvünü ibtidai çağlardaki bütün / Totem) leri, Putları, ilâhlaştırmaları, büyüleri ve iksir- lerile temsil ettiği, maddenin ötesini feth ve zabtetme ham- lesi adına, toprağın üstile göklerin dibi arasında nihai köprüyü çekti. © Tarihi Âdem babadan başlayan ve basamak basamak atlayıp nihayet büyük tahtına ulaşan müslümanlıkta Doğu, delâlet çağlarının harikalarile hidayet çığırının mucizele- rini tek vahit halinde toplamış ve bütün Doğuyu özleşdirmiş oluyor. © Ve nihayet, Doğunun, bütün insanlığı nefsine irca hamlesine kadar ulaşan üç büyük mümessili, en eski za- manlarda Fars, daha sonra Arap ve en sonra Türkten ibaret kalıyor ki, bunlar arasında Türk, bütün mecalini kaybeden Doğuyu, islâmın bayrağı altında Batının mer- kezine kadar ulaşdırmak cehdile, Doğunun son ve gerçek baş örnekliğini elinde tutmakta... BÜYÜK DOĞU ii Nİ Aİ RTE, 1001 ÇERÇEVEDEN 9 gün evvelki levha... Benim de bir şeyler katmam lâzım. “İY iebri Gök yüzüne ve insanlara. Niçin ? KURTULUŞ... Necip Fazıl KISAKÜREK İstanbulun kurtuluşu... Bay rözet, kumanda, yedi sütun üzerine başlık, nutuk, başmakale, fıkra, Şu kadar yıl evvel İstanbul kurtulmuştu. ak, muzika, Meselâ yardım etmek istiyorum, Anlaşmasına bulutların, bacalarla; Beraber geceyi geçirmeleri için... Bulunsam diyorum, akşam ye- meğinde, sofrasında, Küçük memurun, tezgâhtarın. Kızının rüyasında konuşsam, sem: “Her günkü gök damının üstün- - dedir... Pencerenin dışarısında. Ve her Allahın günü / Deniz alabildiğine mavi» Oğluna da söyliyeceklerim ayrı. Sabahattin Kudret AKSAL u, İstanbulun kurtuluşu ve Türke ait kalışı, hele bugünkü dünya şartları içinde o kadar tabii bir hâdise ki, bunu her vesile ile kutlama teşebbüsü, sadece bu kurtuluşdan ve bu aidiyetten şüphe etmek gibi bir duygu ukdesi arzeder bana... Frenklerin (kendini kü- çük görme ukdesi) dediği bu his düğümlerini yüreklerden ne gün söküp atacağız ! Azat edildiği günü her defa kutlayan bir köle, ayağa kalktığı günü her defa tesit eden bir kötürüm, dilinin çözüldüğü günü her defa ziyafetlere boğan bir kekeme, ruhunda, bir türlü, hüriyetin, sağlam- ığın ve konuşabilmenin hak ve liyakatine ulaşamamak ukdesini ya- şatmış olmaz mı Karımı: bana sadık kaldığını, talebemin bana saygı duyduğunu, kaleminin her gün işlemek liyakatini muhafaza ettiğini her sene kut- uyor muyum En tabii hak ve liyakat çerçevem bunlar Kötü bir hâdiseden kurtuluş, o hâdiseye üğrabieketeki fena şart- lardan tam manasile uzak kalınarak onu unutmak ve ebediyen kara defterden silmekle olur, DAÜSSILA Gümüş bir gölge dökülür koya, e dalında ballana dursun. Hasret, yüzümüze işlenen oya; Telinbade sevgi dallana dursun / Defne yaprakları... Sabah, kuş tüyü, Hep eski oyunlar, hep eski büyü; Nasıl çekeceğiz bu üzüntüyü ? Sılada yanaklar allana dursun / Koyda bir küçük el sallana dursun!.. İskender Fikret AKDORA

Bu sayıdan diğer sayfalar: