19 Kasım 1943 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4

19 Kasım 1943 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Adalet Mefhumu Gençliğimde, kendime yay terbiyesi vermeğe Çalıştığım sıralarda, isyoner) lerin parasız dağıttıkları kitaplardan (Em ) elime geçmişti. Bundan şu «Melik adaletle diyarı sabit kılar, rüşvet alan onu harap eder». Adliyecilerle tanışmağa başlayınca ai «Adalet en esasıdır» düstu- öğrendim. Bir saatlik adalet yetmiş Silk ibadetten bayern sözünü de ha. distir diye işittim. Adaletin mutlak olamıyacağını oöteden- beri anlıyordum, Bütün dünya ve insanlık hükümleri gil bunun da izafi olduğuna ani çi fakat ne olursa ve nasıl O lursa olsun, er cemiyette bir adalet olmak ea ve adaleti hafifseyen ayy milli bir hayat olamıyacağı tabiidir be Ki ağam ini sağla- mak ve iel içindi Kanun, milli idareden Se bir şey de. ğildir. Bir sergerdenin, adaleti büyük olsa da, sözü kanun yerini tutmaz. Onun için değilmidir ki mutlakiyet devrinde adalet mefhumü bilinmezdi eençliğimizde «Hürriyet, hürriyet» diye mim şüp- hesiz Permi Lİ ri nürdük,. Adaletle hür- riyet ikizi birinin bulunmadı yi ötekinin amli kim Kanunlar, milli iradeyi ai ettiğine göre, sosyal adaletin tam ifadesi sayılamaz mı? Fertleri olgun halkçı bir memlekette, kanunların sosyal adaleti sağlamaları ge- rektir. Bundan “ötürü kanunlar, milli ira- denin her halde pek az yanılan bir ifadesi olmalıdır K origin çokluğu, sık sık eklerle dü- zeltilmesi, daha bir kaç yıllık bir deneme- den SONE; büsbütün değiştirilmeğe ihtiyaç göstermesi; zamanm sosyal veya ekonomi n olacak surette emdi ış olduğunu gösterir. Oysa ki, gerçe bir milli irade, ancak uzun incelemelerle ve derine girebil- milli gi EN derinden mekle sağlanabili Bir an Meclisinde omebuslara düşen ————— ADESENİN GÖZİYLE AMELİ DAVALARIMIZ İçtimai hayatımızın tezad kutuplarından korkunç bir örnek... Kâzım Nami DURU Re büyüklüğü ve önemi söz götü mez. Bir kanun üzerine rey veren se ral 0. nun gerçek bir ihtiyacın karşılığı olduğuna inanmalıdır, 1941 yılında başimdan şöyle bir olay geç- ti; nisanm, büyük ve küçüklerince sayı lan bir kunduracı ustası, dükkânında böş çocuğu çırak dıye kullandığından ötürü mu amele vergisile mükellef tutulduğundan sız. landı. «Şehirdeki okullar, okul çağındaki çocuklardan en çok 956 60 mı okuta. biliyor. © 40 1 sokaklarda haylaz ve serseri dolaşıyorlar, Ben, bunlardan bir ka çını yanıma aldım; her birine haftada yir mi beş kuruş yevmiye verebiliyorum; bu onlarm ancak bir haftalık ekmek parası dır, Böylelikle beş çocuğu, hiç olmazsa ser. serilikten kurtarıyor, bir iş öğrenmeleri çalışıyorum. Kazancım, çoluk çocuğumu yeter derecede besliyemiyor bile, Ben nasıl muamele ie verebilirim? Nasıl defter tutarım ? isime pek haklı Balak ertesi gün mur, beni acına acına dinledi; sonra önü me muâmele vergisi kanununun bu mese- leye ait kısmını sürdü. Oradan utana, uta na, belki de gözlerim yaşlı olarak çıktım, Bu kanunda benim de bir reyim vardı! Ne ma. liyeci idim, ne iktisatçı. Kanun, maliye ve bütçe encümenlerinden çıkmış, Meclise g lince de hemen rey birliğile kabul edilmiş. ti, çünkü hiç birimiz, bu yalın kanunun böyle sosyal bir önemi olacağını mıştı anlama. yle bir kânunu milli a sayabilirmiyiz? Evet, naz bakımdan böyle saymak gerektir; fakat iğ; bikine Pre sosyal adalet mefhumu kay bolup gi Pb a içine daha derin dalabildi. ğim için, kanunların hayat (Realite) lerins gok aykırı düştüklerini görebiliyorüm, Ve Millet Meclisinin gerçek hayatı inceliyen ve ona göre işleyen bir (Pote) olması g* rektiğini daha iyi anlıyorum. Çevreme baktıkça, Süleyman Peygambe- rin yukârıki misalini tekrarlamak zorunda kalıyorum. Acaba, diyorum, içtimai adaleti tutmak ve rüşveti ortadan kaldırmak bizim neslimize nasip olacak mı? imdi bö; bir ifadesi

Bu sayıdan diğer sayfalar: