28 Nisan 1944 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2

28 Nisan 1944 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

00 00 BÜYÜR DOĞUYA DOĞRU dü Nişan tablaları ğ Hareketsizliğin, işsizliğin, başıboşluğun, insani memu- riyetsizliğin, içtimai mesuliyetsizliğin ve her türlü kötü- lüğün tarihi ve ananevi kaynağı olan kahveleri, şark hu- dudundan garp sınırlarına kadar, köylerde, kasabalarda, şehirlerde ve her yerde kapatınız! © İçkiyi tam ve mutlak olarak yasak ediniz; devlet ge- liri bakımından gerekirse dışarıya içki ihraç eden, fakat kendisi bunun tek damlasını kullanmıyan bir cemiyet haline geliniz, yâni icabında meyhaneciliği sarhoşluğa tercih ediniz! © Kumarı, bütün âlet, edevat ve mekâniyle tahrip ediniz/ © Evlenme borcunu, en genç ve bellibaşlı bir çağda, as- keri mükellefiyet haline getiriniz; ve ancak tahsil çağın- daki genci ve özürlüleri, tıpkı dskerlik vazifesinde olduğu gibi, tecilli sayınız! ğ Fuhşu, bütün kibar ve süflü şekilleri içinde boğunuz! o Beyaz perdeden, baldır ve bacak mecmuacılığına kadar, daima Avrupa ithalâtçısı, şahsiyetsizlik, fikirsizlik ve hayvanilik temayülünün bütün tesir kutupları üzerine çul- lanınız d Halk arasında, göz göre göre, köşe başlarında işeyen- lerden, yere tükürenlerden, kusanlardan, elâleme sarkıntı- lık edenlerden, dilenenlerden, mesul kılıklar altında yap- madığı kepazelik bırakmıyanlara kadar, sokağı ve hayatı murakabe edecek bedii ve ahlâki zabıta müeyyidesini kad- rolaştırınız! & Komonizma işportasının modası geçmiş reçeteciliğiyle, uyuz geçiren ırkçılık kaplanının oltacı Türkçülüğü tar- zında, kolay,. açıkgöz ve kalpazan ideolocya oyunlarına, bütün tecelli zeminlerini paydos ediniz! © Dikili taşlar gibi, yalnız madde ve müşahhas hedef- ler halinde gösterdiğimiz bu sahaları temizlemekle, onlara dikeceğiniz yeni mimarinin yarısını meydana gelirmiş ve bir milleti kurtarmış olursunuz! BÜYÜK DOĞU 1001 Çerçavaden IMKANSIZ FİRAR demektir! Alip başımı gitmek isterim bu şe Uzaklara, uzaklaras: Ne çıkarsa önüme A MAHALLE Necip Fazıl KISAKÜREK bisiler Aynı hodbin ruh kanunu, yine herkese, kendi basit kadrosu içindeki hâdiseyi, en büyük içtimai ve milli mesele telâkki etmek vehmini aşılar. Biricik dert, mesele, dava, mevzu, işt mahalle kadrolarına inhisar eden şikâyet unsurlarından ibüreke erkes roman okur; okuduğu romanlar içinde de bir tanesini K en çok sever. Fakat herkesin en çok sevdi yazılmamıştır. Herkesin öz hayatını, öz dertlerini çerçeveleyen roman... Ah, bir muharrir çıksada bunu yazsa; görürlerdi o vakit roman ne Yer iği bir roman vardır ki, o, ANADOLU HAVALARI e böylelerinin Köylerin var, vatanım! tir, eniz, kara; Ahır sekisinde oturulur, Varmak, yabancı hi yeli ven — Kuzum, şu bizim mahallenin derdine ait bir yazı yazsanal., İstanbul türküsü söylenir e iyii a eri Güzelliği, uzaklığındandır bize Bilsem ki yokluğumu sezecek Ve meselâ, (Bakarkörler) meydanının, (Vurdumduymaz) tarafına yöllernin ehir, doğru, (Eğribüğrü) mahallesinde, rüzgârdan sallanan bir yağmur olu- Bir dakika durmaz giderim. una ait adam nazarında, bütün dünyanın Dalin ölçüsü, Fakat okadar küçük ki burada m, yeri Bir kuş uçması bile bundan müh Hem bir İşe yaramıyacak bu gidiş; Vardığım yerde bir akşam kacağım ki : ârdan sallanan yağmur oluğu... işte bu yağmur oluğunun tamirine bağlı... Böyle insanlarsa, bir, on, yüz, bin, onbin, yüzbin değil, sayısız... Halbuki bütün mahalleler, tek bir mahallede birleşir; vatan ve im. memleket mahallesi... (Bilmem ne?) meydanının, (Bilmem nas fına doğru, (Bilmem ne türlü?) vatan ve memleket Biricik dert, mesele, dava, mevzu, işte budur! Ve bu mahallenin, bütün mahallelerle içiçe, terkip gözü Birşey konuşulm altında ve şahıs kaygısı üstünde teşekkül edebilmesi için, hem hükü- Şehirlerimizde dolaşıyor çoban- larınızın namı, Ekmeğinizi methediyor gelenler. nl?) tara- mahallesinde, rüz- Saatlerce karşılıklı oturulup ıyan kahvele” rinize meftunum. Bulduğum her o bıraktığım r kadar eski. Ve aynı gideli çevremde kuruluvei rmiş... Si “Sabahattin Tahsin TEOMAN 2 metten şahıslara, hem de şahıslardan hükümete doğru, büyük bir telkin ve terbiye havasına maya tutturabilmek lâzım... Öyle bir maya ki, zaten tuttuğu anda, ortada ne rüzgârdan sallanan yağmur oluğu kalır; ne de böyle mahallelerde, herbiri ayrı, münferit ve müs- takil dert hüviyetcikleri... Gerçek mânada cemiyet mahallesine gire- bilmek için, nefs mahallelerimizden çıkalım!.. diy O insanlara hayret etmiyorum! . Neden konuşmalı? Havaya, bulutlara, suya, sabuna dair mi?., Özdemir ASAF

Bu sayıdan diğer sayfalar: