23 Ağustos 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2

23 Ağustos 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Halk Divanı © (Büyük Doğu) mefküresinin (Baş Yücelik Hükü- meti)nde, halk kendisini * devletin, devlet de halkın esiri bilecektir. Yarısı siyaha ve yarısı beyaza boyalı bir teker» leğin siyah ve beyaz yarım daireleri gibi, her ân halkla hükümet, birbirinin üstünde ve birbirinin altındadır. © Selim duygu ve düşünceye dayanan hiçbir ferdi ve içtimai alâka ve himaye isteği yoktur ki, devlet ve hü- kümetin hassasiyet ve mesuliyet çerçevesi dışında gösteri- lebilsin... Bizim anladığımız devlet ve hükümet ruhunun «bu beni alâkalandırmaz» diyebileceği bir mevzu hayal edilemez. , © Delilerin çılgınca istekleri de beraber, her dâva sa- hibi, sonünda ya hastahaneye, ya ıslahhaneye, ya hapisha- neye, ya kanaat ve itminana, yahut hak veya hıksızlı- ğının teslim, tespit ve takibine sevkedilmek üzere, başlan: gıçta her hakka sahiptir. Cemiyetin gözü önünde herkesi, istihkakına göre ölçmek, ana ölçüdür. © Cemiyette tek işsiz, tek aç, tek bakımsız, tek mazlum tek mağdur, tek muztar yoktur ki, gerekirse ( Baş Yüce)nin kulak zarlarını patlatacak kadar mükemmel bir haber verme ve hesap isteme cihazının manivelâsını el altında bulundurmasın... O Bu manivela, doğrudan doğruya (Baş Yüce)nin şah- sına bağlı bir iş şubesi marifetiyle dâvasını tespit ettire- cek her ferdin, senenin bellibaşlı günlerine mahsus olmak üzere her yıl ilân edilecek ve kurulacak (Halk Diva- nı) nında mevki istemesidir. © (Halk Divanı), Baş Yücelik sarayında bu ismi taşı- yan büyük bir salonda açılır ve herkes dinleyici ve s:y- redici sıfatiyle bu salona girebilir. © ak Divanı) nda mevki isteyen herkes, evvelâ dâvasındaki ciddiyet, sonra onu (Baş Yüce)ye gelinceye kadar alâkalı makamlar nezdinde takip etmiş plup olma- 7001 Çerçavaden mak, sonra da ortaya attığı şartlar üzerinde doğruluk ve hâlislik noktasından şiddetle mesuldur. Bunlar üzerinde en küçük eksiklik, yanlışlık, öe yalancılık, cür'et edicisini «milletin fikir, hürriyet ve dâva hakkını suiistimal nok- tasi> ndan en acı mahkümiyete sürükler. Buna karşılık, doğru olmak ve daha evvel takip edilip neticelendirile- memiş bulunmak şartiyle en küçük hak, (Baş Yüce) nez- dinde derhal kabullerin en büyüğünü küzanır; ve kemmiyet ve keyfiyeti daima (Baş Yüce)nin takdirine kalmış ola- rak sahibini mükâfatlandırır. © Bizzat (Baş Yüce) ve arkasinda bütün hükümetinin hazır bulunacağı" (Halk Divanı) na mahsus bütün şartlar, edepler, usuller, nokta nokta ve çizgi çizgi örgüleştirilmiş ve kanunlaştırılmış olacaktır. Halk: Divahınde ve bu edep- ler içinde halk, bir veya birçok ferdiyle, haklarını, (Baş Yüce) ye karşı bağıra bağıra müdafaa eder ve neticeyi alır. , ; © Cemiyetle halkın bütün ihtiyaç ve dâvalarını cevap- landırmak ve ait olduğu iş ve vazife sahasında takip et- mekle mükellef hükümet cihazı, her vekâletteki hususi .cihazdan başka Düzenleme Vekâletidir. © (Halik Divanı)nın mânasını, halk, haklı olduğu mev- zuda devlet reisini bütün hükümetiyle beraber her- hangi bir ferdinin huzuruna çıkarıp hesap vermeğe ve yol göstermeğe memur, bu ana şart dışında da aynı ferde, aştığı edep ve hak'sınırı nisbetinde mesuliyet yükletici bir adalet tertibi diye anlayacak ve ona göre sayacaktır. © (Halk Divanı) buluşunun üstün mânası da, daima en küçükle münasebet halinde bir en büyüğün, hâkimiyeti * nisbetinde mahküm ve mahkümiyeti nisbetinde hâkim, ve bütün tezatları toplayıcı ve kapatıcı ve son derece nazik ve İnce ve yeryüzünde bir misli Yi bir ruh ve şekil belirtmesidir. iin O©rgüsü '— BUYUK a Necip Fazıl KISAKÜREK NEBAT VE KANTO O neo; omuzlar üstünde, kocaman bir kutuya benzer birşey görüyörum ?.. Tabut mu dedin?,. Demek o da şimdi Avrupa malı bir (ambalâj içine girmeğe mahküm !.. Sabahle- yin; sebzeci dükkânından alış- verişe çıkmış hamarat bir ko- kana gibi, koltukaltları yap- rak ve nebat dolu, Kıyamete kadar içinden hiç çıkmayaca- ğı yeraltı apartmanına giden ölü 1.. Ya en öndeki, çelenk- “İ lerin önündeki manzara?.. O da cenaze marşını çalan ban- do1.. Demek bu nebat yağ- , yok, değil mi?.. murundan sonra, bir de kasap havası lâzım |.. Kimsesiz, sefil, itibarsız ö- lülerin, çelenk ve marş nasibi Ne gezer !.. Sen, ey çirkinliklerin en müt- hişinden affedilmiş kimsesiz- lik, sefillik, itibarsızlık; var ol!.. Namütenahi tabiilik ve ses- sizlik kahramanı ölü.,, Sonra üç tabut... Müslüman, Hıristi- er ve Yahudi tabutları... Din- ik tabutunu henüz görme- "Sefarethane kavaslarının? üniformalarını andıran cicili bicili tabutlara nisbetle, çiy tahtadan, ziynetsiz İslâm tabu- tunu düşün!.. Davullu zilli (kanto) şamatalarına nispetle de derin ve ilâhi sükütu... Yal- nız bu fark, seni İslâmın bü- yüklüğüne ve soyluluğuna gö- türse yetmez mi? ir milletin hayat ve ölüm talâkkisinden en keskin çizgi- leri, ölü etrafındaki merasim- den başka nerede, bulabilir- sin?., Hiçbir yerdel.. Bu mev- zuda en derin ve 'en güzel şahsiyeti, en sığ ve en çirlân şahsiyetsizliğe feda edebil- mek içi, duygu ve düşünce- 4S5$ e de sıfıra inmiş olman lâzım... Hayır, sıfır iddisızdır!.. İnsanı (metafizik hayvan) diye târif eden filozofun ilk şartına olsun uymamaktan. korkmu- yor musun?.. Bak dostum; belki bu adam bir iki şiir karaladı, birkaç lâf etti diye bir gün tabutumun önünde nebat taşırlar ve (kan- to) oynarlar 0 şu iki mısraı noktalamiştım : o gün ölmasin m. çelen- gim, toparabam; al bini götürsün, tam dört

Bu sayıdan diğer sayfalar: