May 22, 1931 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

May 22, 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

22Mayıs 1931 Cumhuriyet KÜÇÜK KÖŞE: SON TELGRAFLARİ Icra ve iflâs kanunu nasıl tadil ediliyor? İlâmlı icra ile ilâmsız icra arasmda fark gösterilecek Ankara 21 Adliye Encümeninin evvelki gün Adliye Vekilinin huzurile aktettiği içtimada adliyemiznt umumî vaziyeti mevzuu bahsolmuş, kabîne programında adliyeye dair olan fıkralar üzerinde görüşülmüştür. Encümene tevdi edilen icra ve iflâs kanunu tadilâtına ait lâyihanın esaslı surette müzakeresine başlanmıştır. Encümen reisi Mustaf a Fevzi B. bu hususta şu beyanatta bu * lunmuştur: « Eski icra ve iflâs kanununda muamelâtın tehirini ve halkın şikâ • yetini mucip oldağu tecrübe ile anlaşılan bazı merasim vardı. Yeni kanün bu merasimi kisaltmıştır. Eski kanunda ilârah icra ile ilâmsız icra arasında merasim noktasmdan fark yöktu. Eahabı me«alih bundan çok şikâyet ettiler. Her hangi bir ala • cakhntn senelerce mahkeraelerde davasın) takip ederek bidayeten, temyizen, tashihen bakkinı kazandıktan sonra elinde ilâm olmıyan bir adaraın icra dahesinde maroz kalacağı merashne tâbi tntulması sızıltıyı mucip oluyordu. Mer'i kanun bacizde îhbar esasıni kabul etniiştir. Bu da medyunun mal kaeırrnasn» iotaç ediyordu. Yeni kanun bu usulü de kaldırmıshr. Yeni ka • nun ile kabul edilen tadilâhn ana hatlan bunlardır. Encümen yeni layihayı bu îçthna devresmde heyetl umumiyeye ver • meğe, mCzakere ve kabulünü iemine çaiışacaktır. ek eski Bir nakarat Neşriyatunızm tesirleri Sirk idaresi yola geldi İdare şu tekliflerimizi kabul etti: Fiatları indirecek, 2 Talebeye vahşi hayvaniarı ücretsiz gös terecek, 3 Itfaiye tertibatını ikmal edecek Sirk idaresi cumartesi günü akşamına kadar taahhü dünii yerine getirecek vanat dersi kabilinden, bilâüc ret seyrettirmeğe razı olduğu ve halkın selâmeti itibarile itfaiye vesaitini ikmal ettiği takdirde, bi zim aleyhte nesriyat yapmakta devamdan bir zevk almıyacağtmızı söyledik. M. Vayna sirk idaresi namına bütün tekliflerimizi kabul etti, azamî cumartesi gününe kadar müsaade etmemiz şartile fiatların tenzil edileceğini, grup ha linde gelecek mektep talebesine hayvanlarm meccanen seyretti • rilmesi esasını kabul ettiğinî, boyle grup halinde bilâücret vahfi hayvanlan seyre gelen talebeden resim ve vergi ahnma > ması için derakap Defterdarlığa ve Belediyeye müracaat edecekIerini, itfaiye vesaitmin Beledi> yenin lüzum göstereceği şekilde itmam ve ikmal edileceğini va detti. Bu suretle gazetemiz, Bele diyenin ve Vilâyetin yapmağı düfanmediği ve yapamadığı bir işi temine muvaffak olmuş bulunuyor. Şimdi Belediyeye düsen vazife, itfaiye vesaitinin noksanlannı tesbit ederek sirk müdiriyetme bunları bir gün içinde ikmal ettirmektir. Sirk müdiriyetinden de bize vadettiği fiatları tenzil etmek, mektep talebesine vahşi hay vaniarı meccanen göstermek ve itfaiye vesaitini ikmal eylemek hususatını azamî süVatle ve nihayet cumartesi günü akşamına kadar tatbik etmesini bekliyo • ruz. Bunlar yapılmadığı takdirde nesriyatımızın devam edeceğini söylemeğe lüzum yoktur, sanırız. İ M1HINA | Salı sallnırmıs! Gazetelerden biri, berberler arasında bir anket açmiş, bu san'atkârların kaç dakikada erkek ve kadm saçı kestiklerini, kaç dakikada sa kal tıraşı yaptıklarını ve nihayet tatil günü hakkındaki fikirlerini so ruyor. Bu vesile ile İstanbul'un berberleri de, o refiğimizin karilerinî her sabah nöbetleşe tıraş ediyor • lar. Eh! San'atlarıdır, ededursun lar! Yalnız berberlerden biri, tatil gününün salı günü olması fikrin de bulunmus, çünkü müşterilerinin çoğu salı gününü uğursuz addede • rek o gün tıraş olmuyorlarmış! Filhakika, daha ziyade ihtiyar ka dınlar arasında salı gününün uğursuz olduğuna, salı günü başlanan ve yapılan işlerin sallandığma dair manasız bîr itikat vardır. Ve bu hikat, bh çok batıl itîkatlar gibi biz* Rum'Iardan gelmiştir. Fatih, İstanbul'u salı günü zaptettiği için Rum'lar, salıyı uğursuz addetmişler, sonra yavaş yavaş bu itikada salı günü İstanbul'u alan Türk'ler de inanmış! Bence uğur ve uğursuzluk günlerde değil; insanların kendindedh». Böyle manasız itikatları kökünden yıkmak, msanları, kendi zekâlarma, çalışmalarına, azimlerine ve bun > ların daima uğurlu olduğuna iman ettirmek lâzımdn*. Bh* esnaf derneginin umumî kâti* bi beyanat vermis; okudum; gari • bime değil, pek hoşuraa gitti. De mif ki: Her önüne gelen dükkân af • mamah! Ya ne yapmah?YaIaız açıh olan sizden mî alış veris etmeli? Başkalanna ayni kazanç yolunu kapamalı mi? Hayır, her önüne gelen dük kân acarsa belki pis olur, bdki ba«tahkhdır, belki falân olur, belki fısttk olur V. S. Türkiyedeki Rumlar Tevfik Rüştü B. Atina Ajansı müdürüne mühim beyanatta bulundu Atina 21 (Hususî) Cenevr*'den gelen telgraflara nazaran Türkiye Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Bey Atina Ajansı müdürüne beyanatta bulunarak Türk Yunan itilâfından, bu itilâfın yalniz iki millet arasında muallâk olan mes'eleleri hal ve tanzim etmekle kalmıyarak ticarî ve iktisadî sahada ve beynelmilel büyük siyasî raes'eleler kar sısında büyük ebemmiyet kazandı • ğından vc temin ettiği iştiraki mesainin Cemiyeti Akvam mehafi • linde pek iyi tesirler husule getir • diğinden, bu vaziyetin ber itibarla iki memleketm mevkiini yükselt tiğinden bahsetmiştir. Tevfik Rüftü Bey vuku bulan sual taerine İstan bul'daki Rum akalîjyetinm mev • kunden bahisle Türkiye'nm, dinî maniyeti dahtlinde, yalntz ortodoks patrikanesini tammakta olduğunu ve bu halin devletin lâîkliği 3e bîr tezat teşkil etmediğini, mübadele stı • retile Türkiye'den Yunanistan'a gîden ve artık Yunan tabiiyetme girmiş bulunan Rum'larra kısa mud • detler içîn Türkiyc'y* gelmelerine müsaade edfleeeğnıi söylemiştir. n,,:n,mn,ınlıw«ılllll!lWIİI!IWIH|l!«|(Wlt»tl(?ll(ffll1Mttiimwımııı Ceneral Kondilis Yunan Dahiliye Nezaretine mi getirilecek ? Atina 21 (Hususî) Dahiliye Nazıri Kara Panayotis istifa etmiştir. Dahiliye Nezareti için bh» çok namzet isimler ortaya atılmif ol makla beraber, en muhtemel ola • rak, Ceneral Kundilis'in mezkur ne« zarete getirileceği beyan edilmek • tedîr. Mumaileybin namzetliği hükumet fırkasımn ekseriyeti tarafın» dan hüsnü suretle karşılanmakta ise de bazı fırka erkânı tarafından 1»una itiraz edilmektedir. M. Venize • los henüz fikrini beyan etmemiştir. Ziraî kredi Taksim meydamnda kurulan sirk aleyhindeki neşriyatımızı tyi ama devlet her kasabaya kaç gimdür, karilerimiz kemali falcı, kâhin, olmamıştan haber vedikkatle takip etmektedirler. ren birer ermiş koyamaz ki... Sirk idaresi, bu neşriyattan huBir vatandaş vardır, iki avadanlf susî bir maksat takip ettiğimiz küçük bir dükkân açar, bu onun zehabma düştnüf olacak ki bir mutlak hakkıdır ve bu hakkı ona kaç gün evvel bize müracaat ekanunlar vermektedir. Onun açacaderek nesriyattmızın saiki ne olğı dükkânm pis, kötü, berbat olaca* duğunu sormuş ve: ğını kesfetmek mümkün değiMn*. Memleketin menfaati! Açtığı dükkân bizim belde, aıhhat, Cevabını almıştı. tlânlarını bi* kese zagonlanna uymıyacak olurt». le reddetttgnniz bu müessese a> tabiatile kapatıhr; o da gider zago< leynindeki neşriyatımızda memna uyacak bir îş tutar. Umumî kâtîleketin menf aatmden başka nabin ntediğm! yapmak dem^k, devlet sıl bir gaye ve saik tasavvur ekanunlannı ve kanunların takip dflebilhdi? kudretlerini inkâr etmek demek olmaz mı? Biz, »irkrn ücretlerini yüksek buluyor, bu buhran zamamnda Hak suretmden görfînen bu gibi bmlerce liramızı alıp götürecemütalealar ve dilekler çok eski bh* ğinden endise ediyor, sonra, ittarihe maliktir. faiye vesaitinin noksan olduğu • önüne gelen bir kaç tes«bbüs erbabı vaktile • bugünkü • Şirketihay nu yazıyorduk ve bunlar düze • linceye kadar da nefriyatımıza riyeyi tesis ederlerken pazar kayığı devam etmek kararını vemnistik. sahipleri feryadı basmiflar: Dün sirk idaresi tekrar bize Bnnca çoluk çocuk sahipleri müracaat etti. Bu hücumlardan îssizlikten, açlıktan Slsünîer mi? Ba hak revası nu? Falân festekis... ne istediğhnizi bir daha sordu. Kendilerine tekrar hususî ola Eğer o zaman öylesî hak revası • rak hiç bir şey istemediğimizi, na Doyun iğilseydi, sîmdi; hâlâ: Sıya sandal! Açık gel reisi Dî hatta bütfîn gazetelere gönder • dikleri ilânlarını bile istemediye Sarıyer'e, Adalar'a pazar kayıkları ile gidip gelecektik. gimizi, yalnız halkın ve memle Eskiden Babıali'ye esek, katır, ketin menfaati için nesriyatta at,sürücü beygirî koçi sırtında ge» bulunduğumuzu tekrar ettik. lirlennis. önüne gelen bir iki teşebSirk müdiriyeti namına idarebüs erbabı knpa, lândo, fayton koş• mize gelen M. Vayna'ya sirk i» mağa baslayınca ayni yaygara kop» daresinin fahiş fiatlanm indirmuş; bereket kimse aldırmamıs, digi ve grup halinde muallim yoksa kahveye, lokantaya, sînema • lerinm nezaretinde shrka gele • ya, baloya dahdah palanında gide • cek mektep talebesine muayyen ceğhnizin resmiydi. günlerde vahşi hayvanlan, hayönüne gelen bir kaç mütesebbi» otomobil getirmce aynî nakaratı çekçekçilerden, arabcılardan îşit • mistik. Bundan otuz sene evvel önüne ge« len biri Galata'da mmhnini bh* ke • bapçı dükkânı açmıstı, ucuz ve te miz olduğu için her vakit giderdik te ondan bilirim. O küçük dükkâmn sahibine balaban meslektaşlan ae zorluk çıkardtlar ne de dükkânını tasladılar. Ve bugün karşımtzda o minnnini dükkândan kocaman ve mükemmel bh «Lokantacı Abdullah Efendi müessesi» meydana getdi. Kâni tpekçi, önüne gelen biri idi, ve dükkânı avuçiçi kadardt; bugön İpekçifer'i memnuniyetle •eyredî yoruz V. S.. V. S.. Binaenaleyh o umomî kâtip ar • kadafin dediğine ragmen (önüne gelen) dükkân açar ve onun hare keti ancak devlet kanunlarma, ni zamfanna karsı mes'uldür. Bu tarzda bh* hak revası, hak sureti, mo • nopol hakkı, hak fantezisi yoktur hayatta... AKA GÜNDÜZ Yanlış bir levhaî Köprünün Karaköy taraf ındakî ve Kadıköy tskelesine giden kaldırı mın koşesindeki eski tahsildar ka • lübesmi bilirsiniz. Şimdi sigara ve öteberi satilan bu kulübenin üstund* şoyle bir levha peyda oldu: Köprii üstü Boğaâeî eiheti Halbuki orası köprünün Boğaziçî eiheti değil, Kadıköy, Haydarpaşa, Adalar ve Anadolu iskeleleri ci • hetidir. Birai daha ilerisi de Üs küdar iskelesidh*. Köprünün orta stnda açılan kısım, buradan Bo « gaziçi cihetine geçilmesme mâni dh*. Binaenaleyh bu levhayı oradan kaldırıp EmmÖnü cihetmde, Şn* • ketihayriyenm Boğaziçi iskelelerinitı bulunduğu taraftaki satış kulübe smin üstüne koymak daha makul v« k8prünün coğrafiyasına daha uy • gun olur. Amma Belediyeciler, dîyecekler, Karaköy'den köprünün sof kaldınmını takip edeede nihayet Boğaziçi cihetine gelirsiniz. Tabiî, o kadar tabiî ki hatta Karaköy'den yfîrüye yürüye Kâğttane'nîn arka sından doiaşarak Eyip tarikile d« Emraönü'ne ve köprünün Boğaziç? eihetine gelmek kabildh*. Bu levha, sağ elile sol kulağını göstermefe henziyor. Avrupa Birliği konferansı çareler arıyor!.. Cenevre 20 (A.A.) Avrupa Birliği tetkik komisyomı, zîraî iti • bar lâyihannı müzakere etmiştir. M. François Poncet, tâK komtsyonun bu mes'ele hakkmda kaletne aldığı raporu okumuttur. Bu raporda, zîraî itibar lâyihasunn Cemiyeti Akvam meclisî tarafından kabul edilmetn lüzumu beyan edilnristh*. Türkiye ve Rusya mümessilleri ziraî itibar lâ • yihası ahkâmından istifade hakkı • mn Cemiyeti Akvam azası ohnıyan Avrupa hükumetlerme de verilme • sini btemişlerdn». M. Litvinof, rehin mukabilinde para tkrmznın ziraat âlemindeki buhrana bir çare teskîl ederoiyeceğini, bu buhranı ancak bugday ihracatının ortadan kaldırabileceğmi ve ziraî vaziyetin bu su retle düzelmeti mümkün olduğunu söylemiştir. Büyutulen mes^ele! Hafize Suzan H. muvacehe edildi Neticeye bakıhrsa eldeki çocugun dogurtulması îçin bîr dolap çevrilmiş! tzjnir 21 • Hafize Suzan, Nazmîye, Hidayet, Remziye Hanunlarla doktor Kâznn Kara Ali Beyîn muvaceheleri dün birinci müstantik • lîkte yapıldı, müddeiumumî baş • muavmi de haztr bulundu. Nazmiye Hanım iceri ghrerken «Beyler, Su zan bana fena bh* lâkırdı söylerse düser bayılırım» diye söyleniyordu. Ve müteakibea Suzan Hanımın Babacanlızade namtnda bir zatın evinde karnına yastık koydugunu kaydettikten sonra simdiye kadar yazılan şekilde ifadesine devam etti ve mes'eleyi Fransız konsolosanesme ihbar ettiğtnİ de ilâve etti. Hidayet Hanım da bu sösleri teyit ediyordu. Suzan Hanım, Nazmiye'nin ay termişth, Bunda menfi müsbet bir güzellik olsa da bu daha az güç tür. Çocuklarınız var mı? Yere bakarak cevap verdi: Evet, üç tane, iki erkek bir kız. Bütün gece konuştuk ve ayrıhrken bir doctluğun ana hatlarmı atnuş bulunuyorduk. Fîip'in muha kemelerile ilk defa olarak tam bir tezat mevkiinde idim. Hayır, Miza fena bir kadın değildi. Yalnız sevmiş ve kıskanmış idi. Onu bundan dolayı levm edecek ben değildim. Son dakikada bir iş yaptım ki bundan müteakiben nedaraet ettün. Kendisine dedhn, ki: Gene görüşelim, hanımefen • di, çok memnun oldum. Şu araltk yalmzım. Belkî berabor gezebiln*iz. Daha salondan çıkarken müna » sebetsizlik ettiğimi düşünebilmis • tkn; bunu kocam hiç tasvip etmi « yecekri. Benim Miza ile dostluğmnu ötrenir ögremnez, üzerhne gelecek, benî tekdirlere boğacaktı ve elbette bihakkm. Müsahabetimizden e da telezzuz larca kendisile yaşadığmı, yiyip îçtiğmi, hususî bh* mes'eleden aralart açihnca aleyhme döndügünü, Hi dayet Hanımm ise, hemşirezadesi olan kocası Fadıl Beyî evinde bırakıp gittîğini söyledi. Asabî ve buh • ranhydt. İfadelerin yalan olduğunu iddia etti. j «Ben bu çocuğu çok seviyorum. Remziye Hanımı evimde dognrt tum, yavruyu kendime evlâdı ma nevî edindhn. Sahte rapor alma dım. Çocuğu kendi namıma tesçil ettirmek için alelusul rapor aldıracaktım. On sene cezaya da razıyım, fakat ben bu çocuktan avrılmam.*. Dedi. Remziye Hanım bir felâket geçir diğini, diğer işlerden haber! olmaetmişti. Belki beni merak etmif, evimi görmek istemişti. Filhakika iki gün sonra telefon çaldı, ve ormanda tef errüç için sözleştik. Benim der< dhn onu Odil'den bahse sevketmek, Odil'in zevklerini, âdetlerîni, mâni • Ierini öğrenmek ve bu yoldan yürü* yerek kocama belki daha hoş gö > Mkımekti. Miza'ya bir çok sualler sordum: Nasıl giyinirdi? Terzisi kim di? Çiçeklerî tanzimde perilere has bh* hüneri olduğunu duydum, çiçek tanzuni nasıl olur da bu derece şahsî bir meziyet olabilir? Fakat garip değil mi? Siz de, sizden evvel her • kes te bana onun çok cazibedar, nermin olduğundan bahsetmişsinizdir. Halbuki tayin edilen teferrüat onun bilâkis daha ziyade haşin olduğunu ve soğuk şeyler yaptığmı gösteri yor... Şu halde onun cazibesi ne idi? Nesinde idi? Muza bu son noktayı tenvir edemediği gibi buna dair hatta sabit bir fikh* de verememişth*. Anladım ki, bu suali o da kendi kendinden bh* çok defa sormuş ve halli noktasma ftdememişth*. Odil hakkinda s«yl« Mecliste Ankara 21 (Telefonla) Meclis cumartesi günü tetkik edilmekte olan bazı meb'us mazbatalannı mü • zakere edecektir. Encümen bu mazbataiann mualîel olmadığı. neticesine varmıştır. Hükumet gayrimenkul mallar, tasarruf usulünün tasfiyesi, tapu ve kadastro kanunları lâyiha lanni geri istemiştir. dtğmı söyledi. Doktor Kâzun Kara Ali Bey Remziye Hanımın kendisine Madam Ar* furgi kartvizitile geldiği için kendisini öyle tanıdığını ve öyle rapor verdiğini, sahtekârlıktan haberi olmadığını, Suzan Hanımı da tanı « madığım izah etti. Rapor muamele • sini de Fazıl Beyin annesi Ayşe Ha* nımm takip ettiğini ilâve etti. Suzan Hanım bunu inkâr ediyor, böyle bir kart vermediğinî söylüyordu. Suzan Hanımın ev sahibesi Ce • mile Hanım Suzan'm Fas'tan geldiği zaman kendisine hamile olduğunu söylediğini beyan etti. Suzan Ha nım ifadesînde bu çocuğu düşürdüğünü söyledi ve muvacehe bitti. Evrak müddeiumumiliğe verilmiştir. diklermden onun da tabiate müptelâ ve kendiliğinden gelen bir zindekî ile muttasıf olduğunu, bu noktada Villie ile aralarında iştirak bulunduğunu anladım. Kendimin muhte* melen çok usulcu olduğumu düşündüm. Vecit ve heyecan hislerimî fazla tuttuğumu düşündüm. Kocamı saran ve bağlıyan kadı • nm çocuk ve neş'eli tarafları oldu « ğu ve bunların kendisine onun ruhî evsaf ı kadar, hatta daha ziyade tesir ettiği neticesine vardım. Bir aralık müsahabet daha sami< mileşti. Ona Filip'i ne kadar çok'sevdiğimi söyledim. Evet, fakat bahtiyar mısınız? Çok, neden sordunuz? Hiç, sadece sordum, zaten seveceğraizi takdir ederim; caziptir. Fakat Odil tipindeki kadmlara o kadar zâfı vardır ki, bu hal onu koca olarak bh* mes'ele halîne koyabilh*. Kadınlar, diyorsunuz; haya tmda Odil'den başka kadtnların da hükmettiğine vakıf mısınız? Vukuf, hayır, his mes'elesi. Maba&i var Cumhuriyefm tefrikası: 67 Yazan: Andre Maruva IKLIMLER Şu halde hareketi neden camyane olsun? Yanına oturdum ve kendisini ünsiyete sevkettim. Bîr saat geç meden Odil'den bahsettirdim. Bu bahse sıkıntılarla giriyor, bu da o hatıraların kendisinde hâlâ ne şe • dit akîsleri olduğunu gösteriyordu. Odil'den bahsetmek bana pek zor gelir. Onu çok sevmiştim. Hay. ranı idim. Sonunda bana fenalık etti, ve nihayet öldü. Onu ba husus sizin gözlerinizde kirletmek iste • mem. Dedi ve yeniden yüzüme dikkatlerle baktı. Bakışında daha zi • yade arıyan, sonran, merak eden bir hal vardı. Hayır, benî de onun hatırasına karşı hasun telâkki etmiyiniz. Ona dair o kadar bahisler dinledim ki nihayet o da benden bir parça imiş gibi bir hale geldim. Pek çok güzel* Onu azap duyarak dmliyordum. Karşnnda Rene'nin, Odil'i; kaynanamın Odü'i; hemen hemenThianj teressüm ediyordu; Filip'in bana sevdirdiği Odil'den eser yoktu..4 Hayret ediyorum, six ortaya kuvetli, iradesine sahip bir şahsiyet koyuyorranuz; Filip ondan bah • Terceme eden: Haydar Rifat sederken narin, daima nazik, bâraz çocuk, ruhu mutlaka temiz bh* kamiş, öyle mi? dın olarak gBsterir. Kederle: Evet, o görüş te doğrudur. Fa Evet, dedi, hayretler uyandırıkat o, işin zahiridir. Odil'm iç yüzü eı bh* raddede güzeldi. Bununla bebir ne küstahlığı de«em... Kızgm bir raber gözlerinde bîr hal vardı ki ... Hayır, bh* fırkacı küstah sevmezdim. 'Biraz... şey... Sahtelik lığıdır. Meselâ ... ı saklamak iste demek istemiyorum.. Nasıl tabir ediği zaman, hayır, hayır bunu size deyhn, muzaffer hilekârlık gibi bir anlatmamalıyım. şey... O öyle bir fıtrat idı ki tahak Sizin küstahhk dediginiz has. küm için yaradılmıştı. Bu ruhunlat, Flip'in ağztnda mukaddes bir dan gelen bir ihtiyaçtı. Kendi hacesaret oluyor. Flip'e göre onun b&desini yürütmek, kendi hakikatmi yük meziyetlerinden biri de budur. kabu! ettirmek isterdi. Nihayetsiz güzelliği kendisine büyük bir itîmat Olabilir. Halbuki cesaret, kenvermiş, her neyi kendisi n« suretle di fena temayiHâtına, çirkin ihtirakabul ve tasdik edcrse onun hakisatma. bh* had, bir sınır çekebilmek kat ve isabet olmasma ansamim i • üzere insanın kendi nefstne karşı nanacak bir hale gelmişti. Ona tada gösterebileceği bh* kuvvettir. pan kocanızo bu gecerdi, fakat baOndaki haslât, cesaret idise bile, o na hayır, iste.hufumet buradan baş bu cesareti yalnız içmm mubah görüp çektiği işlere atılmak âz«r« fö*s«

Bu sayıdan diğer sayfalar: