26 Mart 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

26 Mart 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

36 Mart 1932 SON TEİGRAFLAB MUSAHABE: Cnmkcfriyet ILMÎ MUSAHABE: POLİTİKA CİLVELERt: İçimizdeki baba Içimizdeki baba? Bu da ne de mek? Malum olan bir hakikat varsa her evlâdın bir babası vardır ve her evlât babasmı sever ve hürmet eder. Çünkü ta küçük yastanberi babasmı büyük görmüş, olgun görmüs, kuvvetli görmüstür. Ondan baska kendisini besliyen, büyüten, ter • bîye eden, adam eden o olduğu için ona karşı kalbinde muhabbet ve saygı ver tutnauştur. Bu itibarla kendisine nisbetle da ha mükemmel gördüğü ve varhgmı medyun olduğu bir babayı evlât se • ver ve sayar. Acaba babamıza karşı gösterdi • ğimiz bu saygı ve muhabbeti ayni şekilde nefsimize karşı da göstermiş olsak nasıl olur ? Yani kendi kendi mizi babamız gibi sevsek ve hürmet etsek doğru olmaz mı? Nictzsche (Niçe) divor ki: *Necip ruh, kendi kendine hürmet etrae • sini bilen rubtur» bu büyük müte fekkir bu sozlerile kendî manevî mevcudiyetine hürmet etmeği bilen insanlar asil bir ruha maliktirler, demek istiyor. Nefsine hürmet, kendini büyük go. rerek onun karşısmda el bağlayıp hayranlık göstermek değil, günden güne inkişafmı, tekâmülünü gormek istediğimiz bir kabiliyeti takdir ve hürmet demektir. Çocukluğunuzda bnbanıza karşı kalbinizde beslediğmiz hürmetin a • zalması, saygısızliğın gittikçe art • ması, sizin ablâk itibarile dustüğünSze bir delildir. Kendi şahsınız için de tasavvur ettigîniz îdeale karşı hürmetsizlik ayni mahiyette bir ahIâk •ukutuna alâmettir. Ne olduğu • nuza değil, ne olacağınıza, ne olmak istediğinize, ne olmak için dünyaya geldiğinize karşı hürmet etmek lâ znndır. 12 bin tonluk bir Fransız gemisi karaya oturdu Gemideki yolcular başka bir vapura alınarak tahlis ameliyesine başlandı MarsUya 25 (A.A.) Bara daki telsiz telgraf istasyona â tideki telsizi almıstır: «Providence» Transatlantiği tmroz adasının cenup sahiüerin de karaya otarmattar. Şimdiki halde Gelibola fenerinin 14 mil açığmda demirli bulunan Fran ms milli bahriyesine mensup mDordogne* nakliye gemisi ile irtibat tesit eylemiş bulunmaktadtr. [CUMHURİYET Ajansın ka raya oturduğunu bildirdiği Provi dence gemisi, Pake kumpanyasma aff 12 bin tonluk bir nakliye vapurudur. Bu vapurun bugün için limanı • Boıza muvasalatına intizar olunuyordu. Geminin karaya düstüğü hak kında buradaki acentasma da ma lumat gelmisth*. Geminîn tahlisi için Türk Gemi Kurtarma şirketi, Bü yükdere'de bulunan Sezar vapurunu göndermiştir. Providence vapuru tzmir'den yük alarak Hmammıza bareket etmiş, fakat iki üç gündenberi devam eden şiddetli fırtina ve sis doJayısile Ak • deniz'de müthiş dalgalarla müca • deleye başlamış, nibayet tmroz adasının cenup sahillerinde karaya düşmüştür. Gemi, karaya düstüğü vakh ka • rinesi yanlmış ve içindeki yolcular o sırada o civarda bulunan Fransız bandıralı Dordonya vapuruna nak ledilmislerdir. Çanakkaie'de bulu nan Lavalet vapuru da kazazede geminin tahlisine gitmistir.] Yeni bir (Television) denilen aletin bin lerce kilometre uzakta bulunan nanzaralan, insanlan, hayvanları, ve her nevi hayatî sahneleri gözlerimizin önlerine getirdikleri karilerimîzin malumudur. (Oceanographie) (1) âlimlerin • den meshur (Dr. Hartmann) işte bu âleti, üzerinde yaptığı miihim tadi lâtla, Okyanus'larm derin uçurum larmı, hayvanlannı, ve en azılı de niz mahlukatının dehşetli raücade • lelerini bize kolayca sevrettirecek bir hale sokmağa muvaffak ohnuştur. Bu yeni âlet gayet şid detli elektrik projecteurelerile mücehhez bir (Television) (emetteur nasir) î île bir de elektrikle idare edilen ve mühim manzaralarla hâdiseleri derhal (pellicule . cüleyit) ler üzerine nakşeyliyen bir sinematoğraf âhizesinden mürekkepth*. Halkın bediî ihtiyaçlarını tatmm maksadile yeni filhnler hazırla makla mesgul olan sinema mühen disleri artık deryaların karnındaki hâdiseleri tesbit için dalgıçlara raahsus kıyafetlere girerek korkunç ummanlann diplerine dahnak tehlike • sinden kurtulmuşlardir. (Televisuel) (transmetteur) ü bir elektrik kablo suna talik ederek istenilen derinliklere sarkıttıktan sonra bunlar, ge minin içinde hazırlanmış (piece obscure . karanlık oda) da müsterih oturmaktadırlar. Son yapüan tecrübelerdekî mu • vaffakiyetler çok parlaktır. Gemide sureti mabsusada hazırlanmış karan', lık odadaki (ecran hail) üzerme teressüm eden televizuel hayallerde, Okyanus'ların en derin mubitlerinde vukua gelen hâdiseleri, kolayca seyredenler hayret içinde kalmışlardır. Karanlık odada televizyon levha ımm karşuında bekliyen sinema mühendisleri dikkate şayan manzaralara tesadüf ettikçe bir elektrik düğ • mesine basarak denize sarkıtılmış televiziyon aletinin içine yerlestiril • miş olan fotoğraflı sinema âhizesini derhal faaliyete getiriyorlar. tlk defa karanlık odada meydana gelen televiziyon tasvirler, geminin telsizi vasıtasile derhal (emettrices naşir) istasyonlara açurulacak ve oralardan da cîhana dağitılacak ma • hiyettedir. Bundan sonra radyo ve televiziyon raeraklıları kendi salonlarmda ra • hatça oturduklan halde en uzak ummanların çok derin muhitlerini ve oralarda vukua gelen f acialan temasa edebileceklerdir. Şiddetli elektrik ziyalarmın, etraflarına muhtelif de rinliklerden topladığı deniz ejderle rinin rahat durmıyacaklan yekdiğe rinin gırtlağma sarılacakları şüphe sizdir. (Dr. Hartmann) ın tahtelbahir televizörü, yandan açılan kapağında bir çok (quatz) dan mamui adeseleri havi kalra kenarlı çelikten bir kü • redir. Bunun içindeki çok kuvvetli projektörlerin saçtığı şiddetli ziyalar bu adeseler vasıtasile harice intisar eder. Kapağın merkezine iki küçük objektif yerleştirihnistir. Bunlardan biri harîcî manzaralarm hayallerini (Nipkow) (disque . kurs) u üzerine düsürmeğe ve oradan da elektrikî (fluctuastion temevvüç) leri toplı • [1] Oceanographie: Büyük denizlerin ahvalinden bahseden yeni bir ilimdir. değüdir. Fakat ruhumuzun derin liklerinde bize akıl öğreten, bize menbiyyattan sakınmağı ihtar eden, bizi fenalıktan koruyan ruhani bir baba tahayyül etmek ve onu saymak ve sevmek, iyiyi, doğruyu, güzeli bulmak için herkese lâzımdır. SELİM SlRRl mislerdi. Bugün de raaskara herifin eski Almanalar'dan, Şarivari'den, Tentamore'den alıp şu bizim Rus zadegânımızın önüne muzafferane bir tavır ile dökmediği saçma kalmıyor: onlar da guya bu fikrî, ruhî nimetlerin yüksek mezayasına karşı alabildiklerine gülmek suretile anlayış ve memnuniyet ve kadirsinaslıklannı gösteriyorlardı. Bu serseri ruhlar o uluorta kahkahalarile farkında ol maksızm bir ecnebi zekâsınm faikiyetinL. Ve kendilerinde birbirini tenşit edecek kabiliyetin külliyen fıkdanmı tasdik ve tesçil etmiş bulu • nuyorlardi. Halbuki orada cemiyethnizin en narin çiçekleri, en güzide tipleri toplanmış addolunuyordu. keşif Tuleytule! Sakıt İspanya Kralı: Avrupa, yakm Asya ve Afrika'nm türlü i\Şfnnde dolasıp duruyor.. Bu yolculuklannda kendisine Duc de Tolede, is • mini takıyormuş!.. Tolede, tndülüs islâm hükumetinin bizce çok malum Tuleytule şehridir. Tarih ne öğütlü vak'alar doğurur!.. On iki asır evvel, Berber Hazar Türk'lerinin sanlı bir torunu, Zeyyad'ın oğlu Tarık, Afrika'dan îspanya'ya geçiyor, Türk cengâverliğine, Türk yiğitliğine, Türfc başbuğluğuna yaraşan yıldırun ça bukluğu ve çevikliği ile koskoca İspanya'yı zaptediyordu!.. Kadis meydan muharebesinde Kral Roderik'i mağlup ederek, Got hüküm. darhğının payitahtı Tuleytule şeh rine girdiği zaman, koca Tarık, Roderik'in sarayında üç buçuk asırlık Got sülâlesinin hazinelerlni hele yirmi beş Got Kralınm yanyana dizilmiş müressa taçlanm ele steçîr mişti! *** Tarihin ibretii cilvelerine bakuuz ki, on iki asır sonra İspanya tahtmdan yuvarlanan sakıt Kral, hâlâ, bu şehrin sa'şaalı ismme sığmarak içini kemiren hüzün ve splîn kurdunu yen» mek ümidile, Tuleytule dükü na • mile yeryer gezip tozuyor!.. TuJeytule!.., Türk'ün sanlı ve comert kanı burada da aknuşbr! Tuleytule! Bu beldede, Türk taribinin şerefli ve şanlı bir yaprağıdır!.. «Televizyon» ile denizlerin en karanlık yerlerini de görebileceğiz yan (photo electrique) selüllere sevketmeğe mahsustur. Harice neşir keyfiyeti de gemideki kablo, yahut televizör bir (recepteur) vasıtasile icra edilir. Kapağın merkezindeki ikinci kü • çük objektifin vazifesi de hayalleri sinematoğraf âhizesine sevketmek • ten ibarettir. Alet tebdili mekân ettirdiği sudan daha hafif olduğundan çelik kürenin altına onu istenilen derinliklere indiren bir propülzör pervane ilâve edilmiştir. Bu alet derinlerdeki su tazyikına komprime hava ile dolu bir si lindirin nâzımlığı sayesinde taham mül etmektedir. Doktor Hartmann son 20 senedenberi meşgul olduğu (Oceanographie) ilminîn bu alet sayesinde çok inkişafa uğrıyacağı, derin sularda yaşıyan ve shndiye kadar mechul kalan (Faunemecmuai hayvanatın) tetkiki mümkün olacağı kanaatindedir. Milyonlarca sene evvel arz üze rinde yaşadıkları muhakkak olan ve fakat yekdiğerini müteakıp vukua gelen arzî inkılâplar muhitlerini barmılamıyacak bir hale sokması üze rine denizlere iltica etmiş olanları îlmî ihtimal dahilinde bulunan çok büyük hayvanların menselerile ha vadan tekrar su muhitine yüz binlerce senede intikal ederken geçirdikleri istihalelerin müteakıp halkalan da bu sayede meydana çıkacağı ümit edüiyor! Doktor Hartmann bu aleti icat etmeden evvel dalgıçlann kullandık ları vasıtalar üzerinde mühim tadi • lât icra etmiş ve bunlarla bizzat da larak pek mühim tetkikatta bulun • mustur. Hartmann boyle bb damla uneliyatı esnasında Sicilya adasile Afrika arasındaki derin snlarm dibinde ta rihten evvelki zamana ait çok büyük bir şehrin harabesme tesadüf etmişti. Şimdi deniz televiziyonile vaktile izine rastladığı denizaltı şehrînde uzun uzadıya tetkikatta bulunmağa hazirlanıyor. Bir çok âlhnler, Ifartmann'ın bun dan evvelki (geologique) devirde Akdeniz'in yermde kaim olduğu iddia edilen (Atlantide) krt'asınm bakayasına tesadüf «ylediği kanaatindedirler. Bundan evvelki arzî devirde Af • rika'nm şima] ve Avrupa'nm cenup kısımlan sular altında olduğu, şimdiki Bahrisefid'in bulunduğu yerde beserî medeniyetin mehti olan bir kıt'amn bulunduğu hakkında ilmî bir nazariye vardır. Bir çok müdekkikler, bu kıt'amn, Cebelitarik boğazv nın yanlması üzerine Atlâsî Bahri rauhit'ten hücum eden sularm altın • da kaldığına ve Akdeniz'in böylece teşekkül ettiğine kaildîrler. Bu na • zariye Akdeniz kenarmda yaşamış eski railletlerin müşterk ve an'anevi rivayetlerindeki müthiş tuğyanlarla da teeyyüt etmektedir. tşte bütün bu mühim mes'elelerin tzahını Dr. Hartmann'dan bekliyo • ruz. ABDÜLFEYYAZ TEVFtK Bükreş'te Nümayişler Darülfünun hükumet tarafından kapatıldı Bükreş 25" (A.A.) Diğer bazı merkezlerde de talebe nümayişleri oîtnusttn*. Bilhassa Ya»»rde vahhn kanşık Iıkiar çtkmısttr. Askerî kuvvetlerin müdahalesine mecburiyet hâsıl olrauştur. Biri zabit bimak üzere 20 yaralı vardır. Hâkumet Darülfünunu kapatmışhr. Bakres 25 (A.A.) Talebe nü mayifleri münasebetile 300 tevkifat yaptlmıştır. Mevkuflardan bazıları Bzermde kotnünist liderier tarafmtlan yazılıp talebeyi isyana teşvik eidcn mektuplar bulunnraştur. Türkiye ve Milano sergisi Sergiye resmî surette iştirake karar verildi Roma 25 (A.A.) Türkiye Ihracat ofUi ile Istanbul'daki ttalyan ticaret odatı arasında girisilen tnüzakereler neticesinde Müâno'da açüacak on uçüncii aergiye Türkiye'nin resmen iştiraki temin edilmiştir. Türkiye Cumburiyeti bu büyük sergiye ilk defa olarak istirak et • mektedir. Türkiye'nin resmî surete vaki olacak bu iştiraki ecnebi hükumetlerin bu sergiye gösterdikleri şiddetli alâkaya bir deiildir. Bu sergiye istirak eden railletle • rm adedi, Türkiye de dabH olduğu balde otuzu bulmaktadır. Bunlann arasında Türkiye, Belçika, Çekoslevakya, Mısır. Fenlândiya, Fransa, Ahnanya, Hrndistan, tngiltere, Yugosiâvya, Felemenk, Lehistan, Ce > nubî Afrika, tsviçre, Maearistan ve Sovyet'lerin bu sergide hususî paviyonları bulunaeaktir. Y.O. (Deli mart» Kendisini gösterdi Herkes yeniden laşlık tedarîkâtına başladı Hepimiz ükbahara girdiğimiz nederken, kış birdenbire geri geldL Dun sabah yataklanndan V»llt^n tstanbul'lular, her tarafı bembeyas karla ortülmüş gSrdüler. Bh* kaç gündenberi havalann çok sert ve so> ğuk olarak devam etmesi martın son muzipliği olarak telâkki edüiyor, havalann ne kadar soğursa soğusun kar yağacağına kimse ihtimal vermi • yordu. Balkaniarda, hatta Trak ya'da kar yağdığına dair gelen ha berler bile khnseyi korkutmamıştı. Fakat lisam avamda deli mart na« mile anılan mart ayı hakikaten isn»i» nin müsemması olduğunu isbat ettL Bahara doğru giderken ortalığı bir» denbire karakısa çevirdL Evvelki gece yansından sonra yağmağa başlıyan kar, sabaha karşı şiddetini artırmış, dün de akşama kadar fasılalarla devam etmiştir. Bir kaç gün evvelki güzel hava lara, aldanıp ta bahann geldiğine za> hip olarak paltoları, fanelâlan çıkaranlar, hatta sobalan kaldırmağa teşebbüs edenler, şimdi yeniden kânunusani ayına giriyorlarmış gibi kıslık tedarikme başlamışlardır. Kışın geri gelmesi, en ziyade komür ve o« duncuların yüzlerini güldürmüştür. Dün cuma olduğu için yeni odun ve komür pîyasasını anlamak kabil olamamıstı. Fakat mubakkak ki, bütün bir hafta evvelki fiatlar alıcı aley • hine hayli değişmiştir. Maamafih, bu son kann uzun müddet devam etmesine imkân gorülmemektedir. Dün aksam Yeşilkoy as * kerî Rasat merkezinden aldığımız malumata göre bugün hava ekseriyetle bulutlu olacak, rüzgâr mütehavvil olarak ve mutedil sür'atle esecektir. Havanın yağışlı oiması ihtimali pek azdır. Barsa'ya da kar yagıyor Bursa 25 (Hu. Mu.) Dünden . beri buraya kar yağmağa başlamış» tır. Ankara memurin kooperatifinin kongresi Babanıza biri taarruz etse, ona hakaret etse derhal sizin de izzeri nefsmiz rencide olur. Çünkü bir aile rabıtası dolayısile bu hakaretten size de bir parça isabet etmîştir, çünkü aîlenin feref ve haysiyeti baba ile evlâdı ayni derecede alâkadar edi • yor. tşte bu haysiyet nefsinizin içinde saklı olan ruhanî bir baba için de aynen vardır. Ben babamın oğlu olduğum gibi, oğlumun babası olduğum için nef sin»e karşı hürmetle mükelefim de • mek lâzımdır. Derler ki aile bürun manasile bir saygı mektebidir. Bu saygı asağıdan yukari çıktığı gibi yukarıdan aşağı da inanek suretile muzaaf olur. Kendi kendini terbiye eden, yükAnkara 25 (Telefonla) Heyeselten. insanın içinde bir baba var • « Vekfle yann bötçe tetkîkatına de dır. Yalniz sekli bhaz tersinedir. Mevam edecektir. Ba tetkikah üç dört selâ kırk yaşında bir insan yirmi yagün daha sürecektir. şında bir gencin oğludur. Nitekim altmış yaşma varanm babası kır • lnndadır. Kendinize hayatta bir içtiİstre» 25 (A. A.) İki tayyare ma î mevki temin etmek için on sekiz çarpışmış ve yere düştnüştür. Tay yaşradan yirmi beşine kadar cahştı • Ankara 25 (Telefonla) Ankara yarelerin ikisinin de plotlan telef olnız, didindraiz, emek sarfettmiz. Femenmrin kooperatifmin senelfk heyeti muştur. na. temayüllerrnizi susturdunuz, bir amumiyesi bugün toplandı. İçtima, bî • metot dahilinde uğrasarak kendi lânço ve raporon tetküri için haftaya tanizi terbiye ettiniz. Şahsmızda say • Ukedüdi. Lugo 25 (A.A.) Gece yansında mağa ve sevmeğe mecbur olduğunuz Orense'de umumi bir grev patlak verraiştir. Grevcuer Orense civanndald San babanra manevî uzviyetini teskil eden işte bu mesaidir. Ankara 25 ( Telefonla) Frannz ta Barbara barut depostma hacum et Her kalbinde insaf ı olan kirase i»efiri ba akşamki trenle tstanbul'a ba • raişler ve bir çok infilâk maddeleri ele çinde saklı olan bu babayı sevmeğe reket etti. geçirmîşlerdir. ve saymağa mecburdur. Polis takviye kuvvetlerinîn gehnesi 1 Aile filosofu Şarl Vağner: <Ha • beklenmektedir. IU"*"' '"' askerî kıt'a Mu&a 25 (A.A.) Marmaric'e yayat büyük bir mekteptir» diyor. Filnın muhafazası alundadır. rım saat mesafedeki kumluk mevkiine hakika bu büyük mektepte gençlik • Rados'tan 2 Marmaru'li tarafından çıteki acı tecrübeler, olgun yaşta bu • kanlan kaçak 300 kflo seker yakalan • hmanlara bir ders olabiidîği gibi olParis 25 (A.A.) Fransu Bankannş ve faflleri Muğla thtisas mahkemegun yastaki tecrübelerden ihtiyar • smm haftalik bilânçosu kasadaki al • cme sevkedflmistir. tm mevcudunun 351,353,104 frankfak lıkta istifade memuldür. Fakat gençbir tezayüt ile 76 milyar 541,637 fran ler kendilerine takaddüm eden ço cukluk hayatmdan hiç bir ders al ga bafiğ olduğu gosterumektedir. Atma 25 (Hususî) Bir aydanberi madıklarmdandır ki bütün delilikler devam eden bir cinayet davan netice > gençlikte yapıhr. Hakikatte doğum Nnde, öldürülen, parça paçra edilerek yaşı çocukluk değil gençliktir. Btrnun Paris 25 (A.A.) Tiyatrolar ve muhtefif paketler balinde yakılan Ata • içindh* ki her yaştan zîyade içimiz • sinemalar müdürleri tatbOc edilen vernasapulos namındaki adamın kansı, kay> deki babanın nasihatlerine, irade • gilere karşı mücadele maksadüe bir ftpıw îdy ı t w l hizmetçi nraebbet knre • sine ve idaresine gençlikte şiddetle grev komitesi tesis etmişler ve bütun ğe ve maktulön karısınm âfikı olup ta muhtacız. temasa mahallerinm 29 marttan îti maktulân parça parça ve paket balin • Kendini körükörone sevmek, ken baren kapattlmanna karar vermişlerdeki fttffffni de nakleden Maımlopulos dine f azla ehemmiyet vermek doğru dir. Heveti Veküede Bir hava faciası \ ispanya hâdiseleri Fransız Sefiri 300 kito kaçak şeker Fransa'daki altın Kral Karol eski zevcesi ile nihayet barışıyor Piza 25 (A.A.) Piza'dan mö • farakat eden Kraliçe Helenen'in Romanya'ya döneceği ve paskalya yor • tusu münasebetile Kral Carol ile bansacağı temin olunuyor. Atina'da idam karan Fransız tiyatro ve sinemalan Rusya'da yeni fırkalar Moskova 25 (A.A.) Hükumet su ile mSteharrik eesim 3 elektrik fabrikası inşasma karar vermiştir. Bunlann mecmuu kuvveti, takriben bir müyon küovat olacaktır. yirmi sene hapse mahkum olmuşlardır. CUMHURlYET'in tefrikası: 1 ını ve hafif ihtizazını hatıra getiriyorlar. Fakat onlann çapkin fransızcalannın nağmelerile kuslann tabiî ötüşleri arasmda müşterek bir nokta bulunmuyordu. Her şey tabiî cere yanını koğahyordu. Paviyonun or kestrasi bazan Travyata'dan bir parMuharriri Mütercimi ça, bazan Ştravs'tan bir valsı yahut /. Tuıgeniyef Haydar Bifat Mayestro tarafından çalgıya alınıms Oğlum CemfiePe bir Rus şarkısı çalıyordu. Kumar sa 1 lonlarında oyundan mütevellit hum1862 senes! ağustosunun onunda manın en asil hatlara bile naksettiği BadenBadenHn mahut mükâleme fena işaretlerle ayni şaşkm, haris, salonunun önünde büyük bir kala menfur, yırtıcı ifadeleri taşıyan ayni bahk vardı. Hava lâtif idi: Yesil asfanalar yeşil örtüler etrafmda kayğaçlar, sevimli şehrin beyaz evleri, naşıyorlardı; arasanız içlermde muhsenri ferahlandıran dağlar, her şey temelen vaki ile tanıdığmız, en zevkbir senlik havası teneffüs ediyor ve siı bîr zarafetle geyinen, ölmüş bayakmıyan, parlak bîr güneşin şuaa basının köylüleri dövdüğü zamanki tından ayrı bir inşirah buluyordu. muhteliç hareketlerile çırpınan me • Her çey gülüyor ve bu canveren güselâ Tambof çiftliklari sabibi siskoyu lfisSn m'ikâsı genç, ibtiyar; eirkhı, gözleri evlerinden dısarı fırlamiş olgüzel b&tfin simalarda parhyordu. duğu halde, masanın «müstatil!..» sadaları ak&etraeğe baflıyan dört Parisii bir takım bafif kadınların köşesine sarı Napolyon kümelerini dfizgüne müstagrak beyaz yüzlerî yığan Krupiye'lerin soğuk gülüsleribfle ba umumi neşata halel vermi • ne dikkat etmeksizin vücudünün yayor; şapkaları ve atkıları üstündeki «ngin kordelâlar, tüyler göz ılmakta nsını masanın üstüne yatırmıs olarak •lele vermis, ilkbabar çiçeklermin ve görürsünüz. O, o anda, talihi her ne olursa olsun. verilen o isaret uzarîne, ftlacab kuf kanatiarnun canlı iltima T5ÜMAN artık kazanç ihtimalini kaybetmiştir. Fakat bu hal kendisini akşama doğru, en tatlı bir inf ial ile zadegân muhalefet fırkası reislerinden Prens Koko'nun sözlerini tekrarlamaktan menetmez. O Prens Koko'nun ki Paris'te Prenses Matfld'in saraymda, nnparatorun huzurunda, iltibash bir eda ile: «Madam! Rusya'da mülkiyet kaidesi derm bh* surette sarsılmış bulunuyor!» cümlesini sarfetmiştL Bermutat «Rus ağacı» nın etrafına, erkek kadm aziz vatandaslanmız gene dizilmisti. Bunlar içtimaî seviyemizin en yüksek derecesinde bulu nanlara has bir surette birbirmin yakımna vekar ve eda ile toplanmışlar.. fncelik, kibarlık, naz ve Utiğna tasan bir meclis kurmuslar. fakat o gök. lerde uçan vazı ve hallerine lâyık bir musababe zemini bulmak ayn bir melekeye mütevakkıf olduğundan, o cihet mefluç bırakılmış; bos, ma nasız fıkralara, yahut aralarına aldıklan, çenesinde bir sakal taşıyan.. Paris'in duyulmamış meshur üdebasmdan birmin her türlü zarafetten ari, hayide tekerlemeleri karşmnda ısmarlama kahkahalara revac ver ni basta ve nüktedan addeder; <zafasıl teskil edecek derecede olduğu manımızın kahramanları» an'anelemuhakkak idi. Gene meselâ Baron Z.. ki zanunca rme yalnız kendisinin sadık kaldığına kanidir. Evza ve etvara riayetî, bütün kemalâti cami, ve mezaya âleakide ve din menzelesine çıkarmış minde kendisine muadil tek bh* kişi çıkarmak imkânı yoktur. Edip o, hetır. ökçelerinin üzerine basarak bikim o, hatip o.. Ayni zamanda hemen liltizam yavaş yürür. Hareketsiz tut< mütemadiyen oynadığı kumarın en tuğu yüzüne uyuyor rau, uyamk mı inceliklerini nefsinde inhisar altına olduğuna şüphe götürür bir gurur va» alan gene o, idi. ziyeti verir. Halbuki kendisi esniyeGene meselâ Prens V.. ki tRnin rek, yahut münasebetsiz bir halde ve halktn hâmisi olmakla müftehir gülerek muhatabının sözünü keaer. ve meşhurdur. Hakiki. hayatta ihtiİşi gücü parmaklanna ve brnaklanna sası, müskiratm ihale ile idare olundikkatle bakmak, şapkasını durup duğu sıralarda güzel avrat utu ile dururken alnından ensesîne, ve en yaptırdığı içkileri memleketin en sesinden alnına atmaktır. ücra köşelerine kadar sokup payanBunlar ve daha yanların • sız bir servet yapmaktan ibaret budan ayrılmıyan diğer ayni güzide ar» lunmuştu. kadaslan dünyanın en büyülc En Gene meselâ Ceneral O.. ki mey • zengin.. En kuvvetli bir devletinin danda olan yürümekten... Adamakıl ricalidir. Bir kısmı diplomatlandır. Meselâ Kont X.. CenapLan ki salı oturup kalkmaktan âcizdir; fakat nayii nefiseye muhabbet ve iptflâ Nam ve şanlan Avrupa afakını tutdünyada muhtemel ki bh f erdi mağsuu, musiki ile derin ülfetini dünyamuştur. Âleme ve o arada bilhassa lup etmiş, yahut belki tek bir şeyi lara duyurmuştur; şarkıları flâhî bir mensup olduklan devlete fikri, izi, hâkimiyeti altına almış olsun. nuru bunlar verir. Malumat ve ihaaşk üe söylediğine kanidir; amraa Gene meselâ zadegândan P.. ki, talan bir raddededhr ki, meshur hatta notayı parmaklarile takip edematuhluğile eğlendirir, yani müfit «altın irade» nin Papa tarafından ısrek okuyabildiği ve terennümdeki bir zatı âlidir ve faydası budur; vüdar edüdiğini ve fakirler vergisinia istidadı da muvaff akiyetsiz bir kıpb ile arasıra operakomiğe giden Pa • cudü öküz kadar kuvvetli, ruhu mer fakirlere tarholunur bir vergi oldu>> ğunu zumederîer. Mabaâi var ~ risMi bir berberin ortasinda haddi mer gibi hissiz olduğu halde kendisî

Bu sayıdan diğer sayfalar: