4 Haziran 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

4 Haziran 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Haziran SON MUSAHABE Heryo kabinesi bugiin Resmen teşekkül edecek Yeni Başvekil haricî pürüzlerin halli için geniş bir müzaheret istiyor Paris 3 (A.A.) Reisicum hur M. Lebrün bugiin öğleden sonra M. Herriot'yu kabul ede cek ve yeni kabineyi teşkile kendisini resmen memur eyliyecek tir. Yeni kabinenin yarın akşam teşekkülü muhtemeldir. Mecliste istizah takrirleri üzerine hemen müzakereler başhyacaktır. M. Heriot Lozan'a azimetinden evvel meb'uslardan açıkça itimat istiyecektir. İtimat takriri kabul edildikten sonra meclis temmuz ayı bida yetine kadar içtimalarını tatil edecektir. M. Chautomps, M. Daladier, M. Painleve'nin yeni kabineye dahil olmalarına muhakkak nazarile bakılmaktadır. M. Herriot çok evvelden bazı siyasî rical ile, bilhassa M. Bon • cour ile görüşmüstür. M. Herrio şimdiye kadar tahdidi teslihat, emniyet ve selâmet, tamirat borçları ve bütçe muvazenesi mes'e lelerini müzakere için en ziyade salâhiyettar parlâmento azasının muzaheretini teminden başka bir şey diişünmemiştir. M. Chautemps'in Adliye Nezareti ile beraber Basvekâlet mua viliğini deruhde etmesi muhte meldir. Harbiye Nezaretine kimin getirileceği henüz malum değildir. Yeni meb'ıısan reisi Paris 3 (A.A.) M. Bouisson meb'usan Meclisi Reisliğine tekrar intihep edilmiştir. Yeni Âyan Reisi Paris 3 (A. A.) Âyan ko ridorlarında Maliye Encümeni Reisj M. Jeanney'in Âyan Reisliğine yegâne namzet olacağı ve hemen hemen ittifak ile intihap oluna cağı söylenmektedir. Beden terbiyesinde Bir mukayese Cumhuriyet TARİHÎ MUSAM&gS KÜÇÜK Türk toprağımcfa Zîrînî lîona AHMET REFIK Sebebi tahriri hümayundur ki İftiharül ümeraül izamül isevıyye Tököli İmre hutimet avakibühu hilhayr dergâhı mua'tâma arzuhal ıdüb zevcesi Zirin Ilone nam müste'mene Orta Macar rüesasından kıîâü buka sahibesi iken nice eyyam hanımanın terk ve zümrei a'da ile kı talü cenk idüb akıbet esir ve badehu halâs oldukta da?ılub nıemalikı mahrusetül me*alikime geliib kefülemanı himayeti padişahaneme iltica eylediğinden maada bu kadar zaman uğuru hümayunumda gayretü ha miyyet ve sadakatü istikameti zuhur itmekle kendüsinin biemrillâhi tealâ müddeti hayatı inkıza bulduktar. sonra mezbur müste'mene tevabi ve levahikiyle memaliki mahrusemden her ne mahalde tevattun ve karar murad ider ise beylerbeğiler ve savir hükkamı vülât taraflarından mümanaat olunmıyıp himayet ve «ıvanet olunmaları babında istidayi inayet itmeğin memaliki islâmiyyeden murad eyledikleri mahallerde kendü hallerile sakin olmalarına ol tarafin hükkâmı mümanaat itmamek içün yazılmıştır Fi evahiri Z. 1106*. Zirini İlona zevcinin bütün felâ ketlerine iştirak etti. Harp devam ettiği müddetçe kâh İstanbul'da. kâh Belgrat'ta oturdu. Karlofça musalahası. on altı senedenberi süren bu elim harbe niahyet verdi. Muahedenamede Tököli İmre ile beraber Avusturya'ya karşı Türk ordusunda hizmet eden Macar'ların Türk tebaası olarak kalmaiarı meşruttu. Bunların miktarı 300 süvari ve 500 piyadeden ibaretti. Hepsi de Karlof • ca'ya yerleştirildj. Zirini İlona kocasile beraber İs tanbul'daki evine geldi. Fakat bir müddet sonra orada oturması mü nasip görülmiyerek Erdel kapı kethüdasımn evine taşınması için kendisine divandan hüküm gönderildi. Bu ev gayet dardı. Bu sefer İlona, kendisine Fener veya Balat'ta bir ev verilmesi için divana müracaat etti. «Ücreti kendü tarafından verilmek üzere» münasip bir ev tedarikî için İstanbul kaymakamına hüküm yazıldı. Rus traktörleri ve Harp tankları Gorgulofun Müthiş itirafı M. Lunaçarski şiddetli Dumer'in yerinde başkası bir talepte bulundu da olsa öldürürdüm! Moskova 3 (A.A.) Kara teslihatı komisyonunda M. Lunacarki şu beyanatta bulunmuştur: « Her gün Stelingrad fabrikasın dan çıkan 140 teraktörün imali zamanımın en büyîik hars muvaffakiyetle rinden bîrini teski! eder. Teraktörlerimizle her gün diğer bazı memleketlerde yapılan birimle herr.civar memleketlere pönderilen yüzleıcc tank arasında hiç bir mukayese yaoamayız ve yapmayız. Tekerlikli teraktörün asrî bir tank haline ifrağ clunabileceği hakkındaki iddiaları kabul edemem. Bunu söylemek'e hariçte bir taarruz vukuunda hudullarını müdafaa için, Sovyet Rusya'nın kendi sanayiinden »tifade etmiyeceğini söylemek istemi yorum. Bütün tankların, zırhlı otomobillerin ve zırhlı katarların millî müdafaayı tehdit eden hassaten taarruzî eslihadan addedilmesini teklif ederim.» Paris 3 (A.A.) Gorgouloff mes'elesine ait tahkikat bilkuvve hitam bulmuştur. Katil ögleden sonra son defa olarak istiçvap edümiş ve bu istiçvap esnasında istintak hâkimi kendisine emracı akliye mütehassıslarının vermîs' olduğu. raporu bildirmistir. • n'"* Gorgouloff, ölmek istediğini ve fakat diinyayı komünistlikten tahlis et mekkten ibaret olan fikrinin anlaşılmasını istediğini söylemiş ve sözlerine şu suretle devam etmiştir: «Çok namuslu bir adam sıfatüe kendisine karşı hiirmet ve takdir beslediğim M. Doumer'e karşı hiç bir kinim yoktu. 0nun yerine başka bir reisicumhur olsaydı, gene öldürecektim.» Dava vekilleri. mütemmim tahkikat ve istintak icrasım ve maznunun akliye mutehassısları tarafından tekrar muayene edilmerin: istemiştir. Amerika, iktisat konferansına da gelmiyor! Gorguloff mahkemeye verildi Paris 3 (A.A.) İstintak hâkimi müteveffa M. Doumer'in katili Gorguloff lehinde tahkikatın tevsiini ve Cenevre 3 (A.\.) Cemiyeti Ak mukabil muayene yapılmasını kabvı! vam mehafili, beynelmilel bir iktisat kon etmemiştir. Bundan dolayı Gorgulot'f feransının içtımaa daveti projesini mü kasten katil töhmetile cinayet mah sait bir surette karşılamaktadır. a kemesine sevkedilecektir. Bir çok kimseler, Londra'nın intiha^ı edilmesmi, M. Mac Donald'ın mezkur konferansı Cenı'vetî Akvamın her türlü müdahalesirn'.tp âzade bulundurmak tasavvurunun neticesi olduğunu Sofya 3 (A.A.) Sabık Varşova beyan etmektedir'tr. sefiri merhum Cevat Beyin cenazesini hâmil tren Sofyaya muvasalat Amerika iştirak ittemiyor! etmiştir. Vaşington 3 (A.A ) Borçlarm yeCenaze istasyonda Türkiye Sefiri niden tetkikine aleyMar olan mehafil, Tevfik Kâmil Beyle Sefaret erkânı Amerika'nın iktuaf konferansına iştiLehistan elçisi, Yunan maslahatgürak etmesine mvhs!»fet etmeğe hazır zarı, Bulgar şimendüferler Umum lanmaktadır. Çürıl.ü bu mthafil, bu iştiMüdürü ve diğer zevat tarafından raki Amerika yı hiiV umetler arasındaki selamlanmıstır. Cenazeyi hamil eksborçlan müzake:ey mecbur etmek için pres Istanbula müteveccihen hareket i yapılan bir hıle a.'detmektedir. etmiştir. Cevat Beyin cenazesi bugün geliyor Oyunun, jimnastiğin ve sporun ma hiyetini bundan evvelki yazılarımda tarif etmiştim. Bugiin de bu üç faaliyet arasında tahlilî bir mukayese yapacağım. Oyun hariçten hiç bir tesire tâbi olmıyan ve kendiliğinden zuhur eden insiyakî bir harekettir. Jimnastik bir başkası tarafından tertip edilen aklî bir temıindir. Spor ise rekabet zevkini atesli yen, hissiyatını fazla tahrik eden, kuvvetli ve şiddetli bir surette cehdi iltizam eden bir mümaresedir. Oyunda hareketlerin muayyen vezni ve şekli yoktur. Hareketler kuvvani ve terkibidir. Vücut makinesi heyeti umumiycsi ile faaliyete gelir. Jimnastik temrinleri siyak ve nizama tâbidir. Tahlilî olan her hareketin başlangıcı, seyri ve sonu muayyen ve mahduttur. Sporlarda ve bilhassa atletik sporlarda mümareselerin siyak ve nizamî şüuru olmaktan ziyade otomatiktir. Şiddetli cehdi istüzam eden her mümarese bir ahenk mahsulüdiir. Oyunda çocuk hareketleri bir sevki tabiî ile keşfeder. Jimnastik temrinleri ilim adamları tarafından keşfedilmiş vücude tesirlerine göre tesbit edilmiştir. Spor mümareseleri bir çok tecrübelerle muayyen prensiplere tâbi olan mütekâmil bir (Style) şeklini almış. Oyunda his, jimnastikte akıl, sporda teheyyücat galiptir. Oyun zihnî jimnastikten az, soor heyecanı jimnastikten çok faaliyete getirir. Oyun neş'e, jimnastik sıhhat, spor bir hırs membaıdır. Oyunun verdiği çe • vikliğe, jimnastik tenasübü ilâve eder. Spor bu iki vasıftan azami bir (randiman) alır. Oyunda dimağın müdahalesi daima başlangıçtadır. Jimnastikte her mümareseyi yaparken dimağın muayyen bir adele kütlesine ayrı, ayn emirler ver mesi iktiza eder. Sporda ise dimağ her mümareseyi daimî bir kontrol altinda tutması lâzımdır. Oyun vücude düzen veremez, hareketler daima nakıs ve rasgeledir. Jimnastik oyunla isletilen uzuvları muay yen temrinlerle biçime koyar. Adele ler tam bir inbesatla işler. Bu itibarla vücudün kusurlarını dü zeltir. Jimnastikte vücudün bir kısmı tevezünî ve bir kısmı kuvvani olarak işler. Bu sebeple her temrin bir kontrola tâbidir. SDorda, oyunda olduğu gibi vücudün hareketleri kuvvanidir. İra denin kudretli tesiri altında her uzuv azami cehdini sarfeder. Oyunda vücut kuvvasını rastgele sarfeder. Neş'enin, zevkin, eğlencenin tesirile yorgunluk duyulmaz. Jimnastikte kuvvet ve kudret hesaDİa sarfedilir ve vücut bütçesi daimî müvazeneyi temine çahşır. Sporda sarfiyatm hududunu tahdide heyecan mânidir. Vücudün evvelden birikmiş serveti yoksa, sermayesini yer ve iflâs eder. Oyunla jimnastiğin tesekkülî, spo • run tekâmülî bir mahiyeti vardır. Beden terbiyesinde oyunla jimnastik vücut terbiyesinin esasını teşkil eder, binaenaleyh bir prensiptir. Spor îse tatbikattır. Oyunla jimnastik bir terbiyedir, spor bir harstır. Oyun ve jimnastik insanlara hayatın her devrinde lâzımdır. Her yaşta oynanacak oyunlar ve yapılacak jimnastikler vardır. Sporlar ve bilhassa atletik sporlar, heyatın mahdut bir devresinde yani gençlikte yanılır. Bazı gazetelerin elli ya • sında bir boksör veya futbolcu veya iskrimcinin resimlerini basarak reklâm yapmaları yanlıştır. Elli yaşında tenis oynanır, golf oynanır ve itidal ile büyük gezintiler yapıhr. Fakat iddialı güreşler ve zorlu sporlar yapılmaz. Hayatın da dört mevsimi vardır. İlkbahar, yaz, Sonbahar, kıs. Her mevsimin icap ettirdiği faaliyeti dikkate almak lâzımdır. öyle olmazsa kış vaktinden evvel gelir ve tulü hayata medar olması lâzım gelen beden faa liyetleri bilâkis insanı vaktinden evvel tekaüde sevkeder. Her şeyden evvel vücudün sıhhatini, çevikliğini, terbiyesini temin etmek lâ zımdır. Manen ve maddeten terbiyesi yolunda, sıhhati yerinde olan insanlardan iyi ve mükemmel sporcu yetişebiiir. Zekâ, ahlâk, adele, miisavi oyun, jimnastik, spor. SELlM SIRRI yuyordu. Deiikanlı başını eğip kadının saçlarını kokladı. Içinden taşan minnet hisleri içinde ancak kadının elierini okşadı. Aceleci Hostum Mim. Agâh Agâh ölmüş! Dediler. Yüreğim bir anda dört defa hopiadı. İçime bir hamlede dört defa dört tutam acı doldu. Çünkü tamdığım ve sevdiğim dört Agâh var. Acaba hangisi öldü? Çocukluğumda komsum olan Serez'li Agâh mı? Kırk senelik bir tanışıklık ve hatıranın.. Hayır, o değil. O ol mamalı. Ebüzziya Tevfik denilen büyük adamın sağlığında tanıştığım meslektas pepe Agâh mı? Oimaz. Biraz daha kitap satıp kazansın, hayatta bir lokma rahat nefes alsın, ondan sonra düşünürüz. O da değil. O da yaşamalı. Yoksa gazeteci ve mülkiye kaymakamı Agâh, harbin zafer sahalarını beraber dolaştığımız gürültülü Agâh mı? Hayır, hayır, üçü de ölmesin. Yoksa Mim. Agâh mı? Mutlaka bu ölen Agâh tanımadığım bir beşinci Agâh'tır. Fakat ben bu toprakta bütün Agâh'ların, bütün Mehmet'lerin, bütün Fatmaların ö lümüne yanarım. Hiç, hiç bîrî olmesin. Derken öğrendim. Bu benim dördüncü Agâh'ımmış. O Agâh'Ia ben Ankara'nın kara ve ak günlerinde tanıştım. Bir kapı yoldaşı oldum. Aylarca, senelerce viran bir evde be raber, çıplak bir odada karşı karşıya yaşadım. Onun dış yüzü daima gülümserdî. Fakat içyüzü hüzünle, esrarla, felâketle dolu idi. Ben onun dışından çok içini bîlirim. Issız dağIardaki kaya parçalarına bile söylemediği iç yüzünü, iç sırlarını benim önüme yüzde yüz mikyash harta gibi açardı. Beni o kadar çok severdi. ki yapacağı her hangi mühiro bir işi mutlaka bana sorardı, benim kısa aklımdan akıl danışırdı. ölmek e peyce mühim bir iştir. İşte bunu bana sormadı. Oğlan son günlerde karakterini mi değiştirdi ne? Yoksa mutlaka sorardı. Eğer soraydı kendisini ölümden menederdim. Nitekim bir iki defa razı oîmamıştun. Bana (ne dersin? Artık öleyün mi?) demisti. Ben de şimdilik vaz geç demiştim. Sözümü dinlemişti. Bu seferki acelesine ve kendi başına hareket edişine hem şaştım, hem kızdım. Agâh yavaş adamdı. Yavaş yü rür, yavaş söyler, yavaş güler, yavaş kızar, yavaş haykırır, avaş ağlar, yavaş dost olur, yavaş yaşar, yavaş hasta olur, yavaş iyileşir, yavaş öksürür (ah bu menhus yavaş ök«ü • rük!), yavaş yer, yavaş içer, yavas okur, yavaş yazar bir msan, bir dosttu. ölümdeki bu aceleciliğine hiç mana veremedim. Dedim ya, bir kaç aydanberi ben görmiyeli oğlan bütün karakterierini değiştirmiş. Kötü a • dam olmuş, eğer olmasaydı en yakını olan bana soracaktı. Ben de ona şimdilik ölmeraesini gene tavsiye ede • cektim. Eğer Agâh kötüleşmeseydi, böyle sıra bozanlık etmezdi. ölüm sırasının önündeki dostlarının hak • larına riayet edecekti. Beni bile geride bırakıp öne geçti. Agâhtan bu bozgunculuğu, bu sıra bozanlığı bek« lemezdim. Yakında karşılaşınca yüzüne karşı teessüf edeceğim. Bend°n sonra ölüverseydin ne olurdu sanki? Diye sitem edeceğim. Zaten ben hep iyi dostlartmdan hep bu hiyaneti, bu sıra bozanlığı görmüşümdür. Şimdi zebanilerden topuzları yesin de aceleciliğin ne fena şey olduğunu öğrensin. Ninem Agâh kavga etmesini de bilmez, yumruklaşmasını bilse neysene, hiç olmazsa bir kaç zebaniyi haklardı. Ben bu işi iyi bilirim, çocuğun imdadına çabuk yetiçmeli yim. Dünyada yediği yumruklar yetişmezmiş gibi bir de maskara zebanilerin topuzları altında gene kan kusmasın. Çabuk yetişirsem nasıl olsa beş o nzebaninin pestilini Sırat Köprüsüne sererim de ninem A gâh'ım, dünya köprüsü gibi o köprüyü de çabuk geçer. , i , Zirint îlona i Türk'ler Viyana'dan dön' 'ken, orta Macar Krallığının sarp bir kilesini genç ve güzel bir kadır mü • dafaa ediyordu. Bir asır evvel ceddi : Mikloş Zirini'de, Kanunî Sultan i üleyman zamanında, Türk'lere karşı Zigetvar kalesini böyîe müdafaa e*mişti. Fakat bu sefer İlona, Munkar kalesini Türk'lere karşı müdafaa etmiyordu; bir zamanlar babasının, uğurunda canını feda ettiği katol'k Avusturya'hlara karşı müdafaa ediyordu. Zirini İlona, orta Macar Kralı Tököli İnv/e'nin karısıydı. Macaristan'ın yüksek bir ailesine mensuptu. İlk evvel Prens Rakoçi Fereç'le evlenmişti. Fakat Avusturya'lıların protestau Macar'lara karşı tevali eden zulümleri hür gönüllerde isyan ateşleri uyandırdığı zaman, kendini protestan Macarların başına geçen Tököli Imre'nin kolları arasına attı, ve yıllarca süren bu hürriyet ve istiklâl mücadelesinde kocasile beraber çalıştı. Munkaç, Macar'ların kahraman lık dasitanında bir şaheser oldu. Macar şairleri, ceddinin yaşadıği top rakları candan müdafaa eden asil bir Macar güzelinin bütün fazilet • lerini saf ve ahenktar bir lisanla terennüm ettiler . Fakat talih İlona'ya yar olmach. 0nun bütün muvaffakiyeti ancak Türk'lerin zaferile temin edilebile cekti. Türk'ler, Eğri kalesinden çekilmeğe mecbur olunca, İlona icin artık hiç bir muvaffakiyet ümidi kalamazdı. Onun üç senedenberi gcsterdiği azim ve cesaret Türk'lerin zaferine itimadındandı. O ümit *e kaimayınca, İlona için Munkaç'm tes • liminden başka çare yoktu. Nitekim öyle oldu: Yukarı Macaristan Valisi Karaffa büyük bir kuvvetle Munkaç kalesini kuşattı. Kendisi için artık hiç bir ümit kalmadığını, kocasının halini bütün taf silâtile haber verdi. İlona, üç sene süren tatlı emellerinin sukutunu görmekle dilhun olarak Karaffa'ya teslim oldu. Üç çocuğile beraber Viyana'ya gitti. İmparator, İlona'nın çocuklaıını vesayeti altına aldı. Ken • disinc cihazını iade etti. Munkaç kahramanı, nihayet manastır köşeierinde ikamete mecbur edildi. Harp elân devam ediyordu. Tököli İmre, Türk'lerin emrine tâbi, Bel grat'ta oturuyordu. Nihayet, güzel zevcesi Ziri İlona'ya kavuştu. İmparator, bu civanmert kadını kocasının yanına götürdü (1692). O tarihten itibaren Zirini İlona, Türk toprağında yaşamağa başladı. Bir araiık Tököli hastalandı. Zevcesi İlona ile beraber İstanbul'a geldi. Fakat Avusturya'hların yeni bir hücumu üzerine Tököli'ye serian orduya gelmesi için hüküm yazıldı. İlona İstanbul'da kaldı. Kendisine bir ev tahsis edildi. Zavalh kadın, artık ana vatandan büsbütün ümidini kesmişti. İstanbul'un güzel seması, yeşil koruları, mavi denizi hassas gönlünü Türk topragına bağladı. Kocası ölse bile artık bu güzel diyardan ayrılmak istemiyordu. Kocası bu arzusunu saraya da bildirdi. Türk toprağının her tarafında oturabileceğine dair di • vandan şu berat gönderildi: ' ilona İstanbul'un cazip güz^Ilik • lerinden bir sene kadar istifade edebildi Düşmanları bir türlü peşlerini bırakmıyordu. Nihayet, Tököli'nin İstanbul'da oturması da mahzurlu görüldü. Tököli'yi Ziirini İlona ile beraber îzmid'e göndermeğe karar verildi. Bu karar derhal icra edildi. ' Tököli, cKraliçe ve sair etbaile yanlarına mutemet adamlsr koşuiup» İzmid'e sevkolundu. Ayni zamanda kendisine ve maiyetine yetişecek veçhile «1113» senesine mahsuben üç bin modra şarap gönderildi. Zirin İlona, kocasile beraber, Izmid'e geldi. Burada, kendilerine Papasoğlu İskender'in evi tahsis edildi. Fakat Tököli, kilise hayratı olan daha bir kaç ev işgal ettiği için hakkında şikâyet vaki oldu. Evler kendisinden istirdat olundu. Zirini İlona, orta Macar Krallığında, kendisine ecdadından kalan servetten, araziden debdebe ve azametten mahrum, kocasının bütün felâketlerine iştirak etti. Dört sene, İzmit görfezi sahil lerinde, eski Bizans prenseslerinin hatıralarını saklıyan yeşil ovalarda mahzun ve mükedder dolaştı. Zevci kâh İzmit'te oturuyor, kâh köylerde yaşıyordu. Tököli'nin esaret hayatı çok sürmecii. ölüm ona da nihayet verdi (1705), fakat güzel ve fedakâr llona'yı esaretten kurtardı. Zirini İlona Macar tarihinde büyük bir nam kazandı. Bugün, hiç bir Macar yoktur ki, Munkaç namı anftdığı zaman, beyaz sinesi ağır bir inci gerdanlıkla müzeyyen, siyah saçları pırlantalarla dolu, ecdadı bütün kahramanlıklarile Macar tarihini dol • duran bu güzeller kahramanin' gözleri önüne getirerek size derhal şu ahenktar kelimeleri telâffuz etmesin: Ziırını İlona İle AHMET REFİK CÜMHVRÎYErin tehikas' 59 DÜMAN Muharriri Mütercimi 7. Turgenıyef Haydar Rıfat Affedersiniz. Ben karar verir kaçarsam, bunu benimle yapmağı göze alan bir adamla yapabilirim, yoksa damarlarında kan yerine kesilmiş süt tatıyan soğuk bir kızın ya nında küçük düsmek istemediği için yapmak istiyen bir adamla değil! Benim muhabbetimi celbetmiş olan bir adamın merhamete lâyık bir mevkide olmasını ve merhamete lâyık bir rol oynamakta bulunmasını ilk defa gördüğümü itiraf ederim. Halbuki ben 'daha ileri giderek, daha büyük bir derecede merhamete lâyık bir hal bilirim ki, o da ruhunda hâkim olan hitsijrati daha kendi bilmiyen bir a damın vaziyetidir. Deiikanlı da ayağa kalkarak: Demok istediniz ki. . Kadın bir anda elini alnına gö • tiirdü, ve gene o anda delikanhnın boynuna öyle bir şiddetle sarıldı ki. böyle bir kuvvete bir kadıda nadir tesadüf olunur. Boğuk bir sesle: affet beni, affet, ne kadar fena, nc derece kıskanç olduğumu görüyorsun. Sana, senin merhametine, ne kadar muhtac old'uğumu görii yorsun. Evet beni kurtar, bu gir dapta büsbütün boğulmadan beni kurtar. Bu insanlardan, bu âlemden uzaklaşalım. Uzaklara, serazat bir köşeye çekilelim. Orada belki sana lâyık, senin bana yaptığın feda • kârlığa lâyık bir kadın olurum. Da ıilma, affet, ne emredersen onu yapmağa, nereye istersen oraya gitmeğe hazırım. Kadın delikanlıyı bırakmıyordu. Göğsünün üzerinde bu genç ve har vücudün neyrnit haleçanlarını du malar içindeyim, çaremizi düşüne • lim. Sana söyliyeyim ki bütün param ondadır; bende elmaslarım var. İs panya'ya gidelim, iyi mi? Yeniden yüksek sesle söyliyordu: Kadın birden basını kaldırdı: Bu aktrisîer neden böyle ysğ Kocamın ayak atışı .. Odasına lanırlar, şişerler? Hatta Madlen gircii. ı Brohan neye dönmüş? Dcd< ve sür'atle çekilerek bir san s dalyeye oturdu. ! Gene yavaş yavaş (Ayol, susuyorDelikanlı gitmek istedi. Kadın yasun? Konussana. Başım dönüyor. rım biı sesle: j Benden süphe etme. Yarın beni ne Ne diye gidiyorsun? Otur. Zarede görebileceğini sana bildiririm. ten senden şüphe ediyor. Yoksa onFakat o kıza ne diye içini anlattın. dan korkuyor musun? Fakat ne ^üze!!..) Bu noktada asaDedi, gözlerini kapıdan ayırmı biyetle gülmeğe başhyarak mendiliyo)'du, nin dantelâsını yırttı. Evet, o, şimdi girer, bir şeyler Bitişik odadan ceneralin sesi geldi: anlat, bir şeyler söyle, hadi... Girebilir miyim? Deiikanlı kendine gelememişti, su Hayhay... Hayhay... suyordu. Kadın yüksek bir sesle: Kapı açıldı, ceneral göründü, de Yarın tiyatroya gitmiyecek ükanhyı gorünce alnında buruşuk misiniz? • Su bardağı > piyesini oynu lukiar peyda oldu. Bununla beraber yorîargene selâm verdi, vücudünün yukarı Dedi ve yavaş sesle ilâve etti: kiimına bir muvazene verdi. Bu böyle devam edemez, hum Misafiriniz oldugunu bilmiyor, Agâh'ın bu aceleciliğine benim gibi pek eski dostu olan meşhur Dayko Baba dahi çok kızmış olacaktır. Heygidi eski Ankara hep! Hey gidi... Sey.. Agâh için hemencecik rahdum, dikkatsizliğimi affedersiniz. met okumayınız. Tasarruf devrin Bat'ia hâlâ eğlenebiliyor mısınız deyiz. Azıcık bekleyin, bir kaçımız M siö... Litvinof. bir araya gelelim, o zaman topumuz* Ceneral delikanhnın bu aile is bir tek rahmet okur, işi geçiştirir ınini daima tereddütle biraz tevaksiniz. kurla söylüyor. Onu unutmuş ve yanSormadan ölen Agâh'tan hahselış bir şey söylemekten utanıyormuş gibi bir vaziyet ahyordu. Soyuna so derken Yunus Nadi'den de bahsetpuna ehemmiyet vermen^k suretiyle mek vazifedir. Agâh, Nadi Beye ve mübalâğalı selâmlarla delikanlıyı (proleter patron) derdi. İşte bu pro| leter patron olmayasdı, Agâh buntezyif gayesini güdüyordu. dan on iki sene evvel ölecekti. Fakat Burada sıkılmıyorum, M'sien Nadi bırakmadı. Muvafakat etmi le general. yorum, dedi. Agâh ta çok sevdiğr Sahi mi? Ben bir şey bulmu proleter patronunun emrine riayet yorum. Yakında da gidiyoruz, değil etti. Nadi Bey eğer seyahatt? bu mi kancığım. Kâfi . Bugün taliine lunmasaydı Agâh ne kadar can atsa, beş yÜ7 frank kazandım. zor ölürdü. sans mes'elesi... Cumhuriyet müessesesinin kıdemKadın şuh bir eda ile elini uzattı: siz ve genç proleterleri! Çahştığınız Haniya! Isterim, toplu iğne alamüessesenin proleter patronuna inacağım. nınız, bel bağlayınız. Canım Agâh Sonra, sonra. Ne o, mösyö, gigene bahtiyardır. Hiç olmazsa ta diyor mısınız? butluk bir kaç tahta, uzanacak bir Evet, gördüğünüz veçhile giçokur ve örtecek bir kaç dost buldu]* diyorum. AKA GÜNDÜZ . Mabadi var

Bu sayıdan diğer sayfalar: