18 Ağustos 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

18 Ağustos 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ağustos'1932 "Cumhuriyet SON TELGRAFLAP İspanya'da ihtilâl hâlâ yatıştmlamadı Grenata'da ilân edilen umumî grev şehirde bütün hayatı durdurdu Garnata 17 (A.A.) Mutlakiyet taraftarlarının ifratkârane hareketlerini tenkile memur olan hükumet hususî murahhaslannın siddetli vaziyetlerine gayrîmemnun olan umumî mesai konfederasyonu gece yarısından itibaren umumî grev ilân etmiştir. Hususî murahhas, bu grevin gayrikanunî mahiyette bulunması hasebile bütün mesai mukavelelerinin iotal edilmiş olduklarını beyan eylemiştir. Greve müzaheret edecek olan Sendikalar derhal kapatılacaktır. Umumî mesai birliğine mensup senidikalar efradı grevi takviyeye karar vermıVerdir. Grev emri sür'atle elden ele dolaş mış ve hemen taksi şoförleri, kahve garsonlan, Iokantalar ve oteller mUstahdemini ve tipoğraflar tarafından tasvip ve takio edilmiştir. Mahallı gazeteler intişar etmemislertevkifatîn mecmuu 300 den fazlaya yükselmistir. Millî mesai konfederasyonn, mutlakiyet taraftan fesadı takip eden şiddet hareketlerinin tenkili için gösterilen sertligi protesto etmek üzere umumî bir grev ilân etmiştir. IIU OI f II Bir gazeteye... Her güzelin bir kusuru vardır. Bu atalar sözü, beyninizin daracık yolla rında, bir sinek gibi vızlıyarak dolaşıp duruyor. Ve arayorsunuz: Hani Ke riman'ın kusuru? Bulamıyor ve çıldınyorsunuz. Bir müsabaka açuuz ve iki tramvayı doldurabileceğinden şüphe ettiğim karileriniz arasında, Keriman HahVin bir kusurunu bulana büyük bir ikramiye veriniz. Paris'teki muhayyel muhabiriniz, Dünya Güzelinin kolunda bir sivilce başlangıcı sezecek olsa, derhal size telgraflar verecek ve siz bunu gazetenizin birinci sahifesinde: «Zavalh Ece, yaralar bereler içinde kivranıyor!» Diye ilân edeceksiniz. Fakat yazık ki Dünya Güzelinin yattığı otellerde haşerat namına bir ufacık hayvan yok ve onun emsalsiz vücudü üzerinde en hafif bir leke yapmıyor. Deli olacaksınız. Dün ancak şöyle diyebümişsiniz: «(Paris'teki istikbal umulduğu kadar parlak olmadı!» Eh, bu da bir şeydir: Ka* rilerinize anlatmak istiyorsunuz ki, vaktile açıkça yazdığmız gibi, güzellik müsabakalan para dolabıdır, «Cumhuri • yet» in seçtiği güzel Türkiye'yi değil, Fuıdıkh mahallelerini bile temsil ede • mez; nitekim, işte, kimbilir hangi malî entrikalarla Dünya Güzeli seçilen bu hanım da Paris'te hiç bir alâka uyan • dırmadı; Paris, ki dünyada güzelliklerin payitahtıdır ve orada her güzel şey, kâinahn her tarafma uzanan derin ve kuvvetli ihtizazlar yasar. Keriman buna muvaffak olamadı. O halde? Keriman öyle pek ahun şahım bir şey değildir. Ait tarafında da şövle buyuruyorsunuz: «Fransız gazetelerinin güzellik müsabakasuıa karşı gösterdikleri alâkasızlık umumî gibidir. Fransız gazeteleri içinde güzellerle meşgul olan yegâne gazete, (Camdide) mecmuasıdır. Fakat (Camdide) in bu neşriyatı Türk güzelini adeta istihfaf eder mahiyettedir.» de • dikten sonra aleyhimizde ne kadar hezeyan varsa tehalükle sütunlannıza ge« çhiyorsunuz. Oh!.. «Cumhuriyet» in muvaffakiyetini baltalıyan ne kadar yazı varsa, Türk milletinin aleyhinde bile olsa, vüreğinize su serper. Fakat sevincinizi tehdit eden felâketleri görmuyorsunuz: Türk karii büiyor ki, Fransa'da bu müsabakadan bahseden mecraua yalnız Candide değildir; her gün klişe lerini koydugumuz hemen bütün büyük Fransız mecmuaları, kapaklannda Ke • riman'ın resnnlerile ve içinde onun gtfzeüiğine ait senalarla çıkıyorlar. lftira ediyorsunuz. Bunlar arasına sıkırtırelığınız «•bir tezvir ve iftira» kelimeleri «zavalh Dünya Güzelinin nezaketen alkışlandı • ğım> söyliyen Fransız gazetesine cevap olmaktan ziyade, kendi hesabınıza bir itiraftır. ÇUnkU, Fransa'da bu gazeteden başka mes'eleye alâkadar olan bir mecmua bulunmadığmı ortaya atarak, Dünya Güselinin orada kötü bir not aldığını ima etmek istiyorsunuz. Kıskcnç telmihlerinizin oku, «Cum • huriyet» gazetesinin sahifelerini delerek millî gurura kadar isIiyebUirdi; fakat, bereket, önümiizde bir kalkan var: Kariin suuru!... Baul^da neş eli günler ? Hiicum kttalartmn lâğvı Seville 17 (A.A.) Emniyeti umumiye miidürü, San Jurjo kıyammda aldıklan vaziyet hasebile hücum kıtalannı lftgvetmiştir. dir. Siyasi tevkifat '\ Madrit 17 (A.A.) Merkez dahil blmak üzere bütün tspanya'daki siyasî Madrit 17 (A.A.) Başvekil M. Azana, mutlakiyet taraftan fesat hareketinde methaldar olan şahsiyetlere ait ziraî arazinin hükumet tarafından vaziyet edilmesi hakkındaki kanun lâyihasını Reisîcumhur M. Zamora'ya imza ettirmek üzere Lagranja'ya gitmiştir. lyi malumat alan mehafile göre, Son Jurjo muhakemesinin önümüzdeki pa • zartesi günü başlanması tahmin olun • maktadır. •**$ Mutlakiyet taraftarlarinın mallan musadere edileeek Sanayi Kredi Bank:ası için . . . Mütehassıs bir heyet teşekkül ediyor Ankara 17 (Telefonla) Sanayi ve Maadin Bankasmm Sanayi Kredi Bankasına tahvili kanununun tatbiki hakkmda İktiıat Vekileti bir tali • matname hazırlamaktadır. Talimatname cumarteıiye kadar bitecektir. Bunıro tatbiki için bankada çalışmak iizer« mütehassulardan miirekkep bir heyet teşkil edilecekth*. Heyet kanunda tasrih edilen hususah yapacak, talimatname ahkâmını tatbikla Sanayi ve Maadin Bankasınm bir an evvel Sanayi Kredi Bankasma tabavvîilüne çalışacaktır. Bu beyete lktisat Vekâletinden müşavîrlerden birinin mümeasil olarak tayini, Maliyeden de Muhasebei Umumiye Müdürü Faîk Beyin tayini muhtemeldir Sınaî tetkikat Rus heyeti bugün Ana' dolu'ya gidiyor Ankara 17 (Telefonla)Rus mütehassısları bugün de Ve kâlette tetkikatla meşgul ol muşlardır. Bir kısmı saat 3 te Maadin Umum Müdürlüğün de içtima ederek tetkikatta bulunmuşlardır. Heyet yarın öğle trenile lzmir ve Eskişehr'e hareket edecektir. Rus mOtehassısIarı şerefine gardenparü Ankara 17 (A.A.) Soryet Büyükelçisi M. Suriç, Ankara'da bulunmakta olan Sovyet sanayi mütehassısları şerefine bu akşam saat 17 de bir gardenparti ver miştir. Ziyafette sıhhiye Vekili Refik Bey, tktisat Vekili Mustafa Şeref Bey, GUmrükler ve Inhisarlar Vekili Ali Rana Bey, Ziraat Vekili Muhlis Bey, Maliye Vekili Abdulhalik Bey, Nafıa Vekili Hilmi Beyler hariciye ve iktisat Vekâletleri erkânı, matbuat mü messilleri ve Ankara Ticaret Odası erkânı hazır bulunmuşlardır. Millî MOdafaa Vekili tedavi için Bursa'ya geldi Bursa 17 (Telefonla) Millî Müidafaa Vekili Zek&i Bey tedavi için bugün Bursa'ya geldi. Bir müddet askerî hastanede kalacaktır. Muu Maarif Vekili Niğde'de... Niğde 17 (A.A.) Maarif Vekili Esat Bey refakatinde teftiş heyeti rei»i Rıdvan Nafiz ve kalemi mah•us miidUrii Nihat Beyler olduğu halde dün akşam şehrimize muva • «alat etmiş, hararetle karşılanmış • tır. Vekil Bey, yolda Incesu kaza Hierkezine uğrıyarak hükumet erkânı ve muallimlerle görüşmüştür. Esat Bey şehrimizde bir iki gün kalarak ilk mekteplerin idarî ve terbiyevî vaziyetlerinin tetki kedecektir. Vekil Bey, hükumet dairesîni, kumandanlığı, C. H. Fırkası merkezini ve Belediyeyi ziyaretten »onra mektepleri, kütüphaneyi ve müzeyi gezmiştir. ^"^ PEYAMt SAFA Dahiliye Vekilinin Trabzon'da tef tişleri Trabzon 17 (A.A.) Dahiliye Vekili ŞUkrti Kaya Bey refakatinde Girerun meb'usu Kâzım Bey olduğu halde dün akşam şehrimize muvasalat etmiş ve doğruca Trabzon Halkevine gitmiştir. Mumaileyh vilâyet hududunda Vali Rifat Bey, C. H. Fırkası reisî, jandarma kumandanı, meb'uslanmız ve bir çok zevat tarafından karşılanmış ve halkın tezahüratı arasında Vakfıkebir'e girmiş • lerdir. Vekil Bey Vakf ıkebir'de köy muhtarlarile komışmuştur. Belediye tarafından şereflerine 50 kişilik bîr akşam ziyafeti verilmiştir. öğleyin Erzurum'a hareketl muhtemel bulu nan Şükrü Kaya Bey avdette bir kaç gün şehrimizde kalacaktır. tktisat Vekili Mustafa Şeref Bey buradaki işlerini ikmale çalışmaktadır. Bitirebildiği takdirde cumartesi günü tstanbul'a hareket edecek ve oradan Avrupa'ya gidecektir. lstirahat için yapılacak olan bu seyahat bir ay kadar sürecektir. iktisat Vekili Bir adamı parçalıyan canavarlar Adana 17 Dörtyol'da oturan Durmuş, Bahri Hüseyin ve Osman geçen gece Mustafa oğlu Halil'in yolunu kesip üstüne saldırarak zavallının başını vücudünden ayırmışlar ve vücudünü parça parça etmişlerdir. Hunhar caniler yakalanmıştır. Ci nayetin sebebi malum değildir. iran sefîri Bursa'da Bursa 17 (Telefonla) İran sefiri bilesîle buraya geldi ve Çekirge Palas oteline indi. Musa izmir Rıhtım şirketi îzmir 16 Rıhtım şirketi davasına bugün devam edildi. Vekiller müdafaalannı yaptılar. Müdafaa yann da devam edecektir. şeyi taahhüt eden bunlar değil mi? Hiç bir mektubuma cevap vermedin, fakat benden aldığın şeyleri niçin iade etmiyorsun? Resimlerim... Biliyorsun ki onlardan bende birer tane vardı. Onları bulamadımv Evim dağılb*ı. Eşyam bende değil. Günün birinde vereceğim. Hususiyetime ait bazı şeyler an lamak için bana karşı malik olduğu bu haktan istifade etmek istedi: Ne zaman? Dedi, bunun hududu yok mu? Ne zaman toplanacak • sın? Bunları bana bildirmen lizımdı. Bütün zâflarıma rağmen ben »e»in erkek arkadaşlarmdan aşağı kal • ısam. Ayrılırken bile konuşabilirdin. Sen buna tahammül etmiyeceğimi mi zannettin? Beni bu kadar âciz bul duğunu hissettirmeğe hakkın var mı? Ne yapıyorsun şimdi? Hep oteilerde mi kalıyorsun? Sükutumun içînde utanç ta bulun • duğunu farzetti ve dizimin üstünde duran bir elimin üstüne elini koya ruz? Bu, elbette sebepsiz değildir. Niçin müşterilerimizi kaybediyoruz? Bu da elbette sebepsiz değildir. Tütün hakkında yaptığımız münakaşalann en ehemmiyetli noktaları bunlardır. Biz, bazan, bütün kabahati teşkilâtsızlıkta buluyoruz. Teşkilât muayyen faaliyetleri disiplîn altına alabilir, daha faydalı neticeler verebilir. Fakat ortada yaratıcı bir faaliyet yoksa teşkilât mucize yarata maz. Ihracat faaliyetimizi canlandırmak için Tütün lnhisarımızm bir rol oynaması mes'elesine gelince çok düşUrunemiz Iâzımdır. Tütün işinin tecrübelere tahammülü yoktur. tnhisar tdaresinin ihtisası ile rfış piyasalann ihtiyaçlan arasında çok büyük farklar vardır. Dış piyasalara uymadıktan sonra tnhisar Idaresinin de muvaffak olması imkânsızdır. Biz, Bulgar'lar ve Yunan'lılar gibi dış piyasada SERBEST TİCARET sisteminde çalışmak mecburiyetindeyiz. Tütün ticareti çabuk hareket eden, çabuk ka. rar veren, mes'uliyetli kombinezonlara giren teşebbüs kudreti ister. Bunu ancak hususî firmalar yapabilirler. Azacık ağırca kımıldanan ihracat teşkilâtı başkaları yanında işlememeğe mahkumdur. Böyle bir t e c rübenin ne gibi menf i neticeler verebileceğini, şimdilik, burada uzun uzadıya yazmağa lüzum görmiyoruz. Tütün işini tam manası ile bir dış ticaret işi şeklinde münakaşaya ahştıktan sonra tutulacak yol kendisini göstermekte gecikmiş olmaz. Bizim bazı firmalarımız vardır ki bu yolu Köprünün Kadıköy iskelesin de, kâh yeşil hareli kenar sularına dalarak, kâh kitapçı kulübesinde sıralanan Avrupa mecmualannı seyrederek, kâh geleni geçeni süzerek vapur bekliyordum.. Bir denbire eski bir aşina ile gözgöze geldik: Başında yepyeni bir me lon şapka, arkasında kibar bir elbise ve zarif bir sakalla süslenmiş güzel yüzünde tath bir tebessüm Hakkıdır. Cidden lâyık! Çok le bana doğru yüriiyordu.. Böyle güzel kız diye fısıltılar işitiliyordu. tesadüflerde sorulması usulden O gece otelde istirahatle vakit geolan ilk sual malumdur. O da bu çirildi ve bir yere çıkılmadı. Güzel hazır cümleyi tekrarladı: ler ertesi günü saat üçe kadar ser . Nereye böyle?... best idiler. Saat Uçte tekrar otomoAy gibi, günes gibi malum bir, billere binildi ve meşhur Baule plajisimden bahsettim: ları gezmeğe gidildi... Ahmet Haşim'e!... Baule nasıl bir yer? Dostumun gözleri havada meçBaule, aklın, havsalanın tasavvur edemiyeceği derece güzel bir yerdir. hul bir noktaya daldı ve dudak DeavriIIe, Tronille plâjlarını gürenları, gizli bir kıpırdanışla bu isler Baule'u bundan daha yüksek temi kendi kendine bir kaç kere Iâkki etmektedirler. Fransa'nın, Afısıldadı: Ahmet Haşim, Ahmet merika'nın, Ingiltere'nin en yüksek, Hasim, Ahmet Haşim... en zengin insanlarma, en güzel, en Sonra, cehaletin mutantan gurulevent kadmlarına burada tesadüf etmek kabildir. Hele kaç gündür derile, kaşlarını, ellerini, omuzlarını vam eden müthiş sıcaklar herkesi bu kaldırdı: sahiüere atmış. Rıhtım boyu geçile Tanımıyorum! cek gibi değil.. Bir pijama, mayo ve Canım, dedim, tanımaz olur enfes kadın vücutleri meşheri ha • musunuz hiç.. Şair Ahmet Haşim.< linde... Servet, ihtişam, renk, güzel» Hk adeta birbirile müsabaka edi • Hayır.. Bu melon şapkah, kibar yor... Ve otelciler, lokantacılar, maelbiseli, sivri sakallı muhteşem ğaza sahipleri bu müsabakanın müzat, Ahmet Haşim'i tanımıyorduM kâfatlannı topluyor.. Herkes memKitaplannı saydım, tanıtamadım.. nun... Herkes neş'eli... Burada hiç Kendisini tarif ettim, tanıtama bir yeisli yüze, hiç bir endişeli insana dım.. Şiirlerini okudum, tanıta tesadüf etmek kabil değil... madım.. Muhatabım böyle bir Diplomatlar, buraya gelirken büisim duymamıştı! tün siyasî dedikodulan eski bir elbise Ahmet Haşim kimdir? gibi çıkarıp yurtlarında bırakmış Güneşli bir yaz bahçesinin yelar.. Tüccarlar, sanayi erbabı, defGece gazinoda Dünya Güzeli şeteri kebirlerini, yevmiye defterlerini, refine bir ziyafet verilecek ve sonra şil gölgelerile dolu sessiz bir odamuhasebelerini unutmuşlar... Hergüzeller halka takdim edilecektir. da, nekahet günlerini geçiren bu kes her türlü kaygudân âzade... GaGüzellerde bir hazırhk bir hazırlık... büyük sairi tarife ne hacet?.. Ozete okuyan bile hemen yok gibi... M. F. FARUK nu hangi Türk karii tanımaz? Ben size, asıl kim olduğunu me> rak ettiğiniz bu Ahmet Haşim'i tanımıyan zatı tamtayım: Bir müderris! IBârnakdUim mabaif) son zamanlarda bulduklan için sesrüşümüzü d*eğiştirmek mecburiye siz sessiz çok muvaffakiyetli işler Ne dersiniz: Darülfünunumus tindeyiz. Niçin muvaffak olamıyo • yapmağa ve büsbütün kahramanlarıslaha muhtaç mı?... (Birincî sahifeden mabaif) yakışacak bir nefasette idi. Bütün Baule halkı öğledenberi otelin ö nünde bekliyormuş. Güzeller otomobilden inerken ayrı ayrı alkışlandılar. Fakat Keriman Hanım diyebilirim ki bütün bu alkışların muhassalasmı topladı. Zinde, narin kameti •evimli, tetlı tebessümü ile bütün nazarlan üzerine toplamıştı. Herkes kendisini beğeniyordu, etraf tan: Bakın karşıdan zarif mayolu, yüksek boylu bir kadın geliyor... önünde arkasında birer tabelâ asılı.. Bir rekiâm mı?... Yoksa Baule plâjınin ihtişamile mütenajip bir dilenci mi? Hayır ne rekiâm, ne dilenci... Yanınıza yaklaştığı zatnan sırtmdaki ve önündeki Ievhalarda şu yazıyı okursunuz; « Allah aşkına, rica ederiz, krizden bahsetmeyin!» Bu vaziyet dahilinde krizden kim bahsedebilir?, Kim bu kelimeyi ağzma alabilir?. Hatta aşk krizi dahi olsa bile... Pijama... Pijama... Cazband... Romba... Koktel... Güzellik, İhtişam... Nes'e ve kahkaha... Manşdeni • zi'nin bu sahilinde yalnız bunlar hâkim... Hele Dünya Güzeli de buraya şeref verince bütün şehirde hükümferma olan neş'enin ne büyük bir kudretle arttığını artık siz ta savvur edin... İşte Keriman Hanımın arkadaş • larile beraber öğleden sonra bu plâjda gezinmesi herkese başka ve bediî bir heyecan mevzuu o!du... Denizden çıkan nefis kadmlar birer demet pembe bîıket gibi oto mobilin önüne atıhyorlar ve: Yaşa Dünya Güzeli! diye haykırıyorlardı... Keriman Hanım için Baule plâjı da. cidden yüksek ve candan bir istikbal resmi yapmıştı. Burada da herkes Türk güzelini çok beğeniyor ve Dünya Güzeli unvanına bihakkın lâyık buluyordu. Böylece bütün plâjlarm azameti tetkik edildiklen ve bütün plâjlara Dünya Güzelini doya doya alkışlamak ve takdir etmek fırsatı verildikten sonra otele dönüldü. "Allahaşkma rica ederiz, Darülfünunumuz krizden bahsetmeyiniz!,,Islaha muhtaç mı? üNiitLAKıSLEPı Tütünlerimiz mes'elesi dan çıkmış mıntakalarımızı tekrar harmanlara sokmağa başlamışlardır. Bu f irmalann yaptıklan iş tam manası ile inkişaf etmektedir. Bu da bize gösteriyor ki mes'elenin en ehem • miyetli ağırlık noktası dış piyasa dadır. Ihracattaki durgunluğun en başlıca sebepleri ticaridir. Ihracatımızı yükseltmek için de ticarî yolları seçmek Iâzımdır. Bize kuvvetli bir rekabet yapan memleketler gibi çalışmak ise, her şeyden önce, bizim için kat'iyyen unutulmaması icap eden bir rekabet zaruretidir. Yurdumuzda büyük tütün şirketlerinin teşekkül etmesi, hiç şüphesiz, çok arzu edilen şeylerdendir. Fakat böyle şirketlerin, her şeyden önce, dış piyasa zaruretlerine göre kurulması ve eski ticaret an'anesinden ayrılması icap eder. Tütün işi yalnız kuru bir sermaye işi değildir. Müşterisi, teması olmıyan bir teşkilâtın sermayesi kuru bir para yığınından başka bir şey midir? Kıymet yaratan ve kendine sermaye bulan şey yalnız ve yalnız EMEKTİR. Modern ticaret hayatmın en büyük sermayesi emek ve iş yapmak kudreti olmuştur. Millî bankalarımız bu iş yapmak kudretini, bu görünmez sermayeyi canlandırırlarsa ihracat işlerimizin müsbet bir surette inkişaf ına yardım etmiş olurlar. Rolünü bitirmiş hiç bir fikir, hiç bir sistem yaşıyamaz, Onun için CANLIY1 VE YAŞIYAN1 BULMAK mecburiye tindeyiz. Af. NERMİ YUSUF ZIYA Fındık Fatma Kansçrden öldü tstanbul'un meşhur yankes!ciler!nden fındık Fatma, evvelki gün Ba lât'taki evinde kanser hastalığından vefat etmiştir. Fındık Fama, senelerdenberi tstanbul' sokaklarıhda bir çok safdilleri avlamış ve bu yilzdeh sık sık mahitemelere düşmüş, hapis yatmış, bu suretle şöhret almıştı. Haber verildiğine göre fındık Fatma va« rislerine bir miktar para ile Fatih taraflarında kârgir bir ev bırakmıştir. Yalova'ya ait bir bröşör Yalova'daki Bizans zamanından kalma kilise ve su depoları hakkında bir broşür hazırlamaktadır. Broşürde 8 plân ve bir çok resimler bulu nacaktır. Aynca broşüre, bu binalar halt « kında tarihî malumat ilâve edile • cektir. Cumhuriyet Abone • şeraiti • Senelik Altı aylık' Üç ayhk Bir ayhk Türkiye için 1400 Kr. 750 400 150 Hariç ıçm 2700 Kr. 1450 800 Yoktur e CUMHURİYET'in edebî tefrlkan: 34 Bir Tereddüdün Romanı Peyami Safa Her türlü projelerin roilyonlarca ihtimalden birine şuur Vermekten fazla kıymeti olmadığı • m ve müphem sezişlerimizin hari cinde hiç bir tahmine istinat edile • miyeceğmi söyledim. Tasdik ettiniz. Sonra ben küküm verdim: «Aramızdaki mukavelenin istikbal üzerinde da kat'i zannettiğimiz hesapların birer hayalden fazla kıymeti yok • tur.» Değil mi? hatırlamıyor musu nuz? Ah, yenilmez ve korkunç mantıkl Fakat bütün kadmlar, bu ezelî düşmanla mücadelenîn faydasızlığı> nı çabuk anlarlar ve aklî sahadan kaçmak için, beyinlere durgunluk verîd bir kıvraklık ve hüner göste rirler. da böyle yaph. Hemen bahsi makul zemininden çı« kardı ve iki insan arasındaki çapraşık his münasebetlerinin karanlık muha sebesine irca etti: Nerelerden geldiğimi hiç dü şiinmUyorsunuz, düşünmüyorsun, dedi, hîç olmazsa aradaki... şu . mesafeye hiirtnet et, ve saat kaç, bili • yor musun? Bana hangi istikballerden bahsediyorsun? Benim istikbalim de senin emrine mi tâbi? Mukaveleleri bırakalım, seninle ilk tanıştığımız gece, o küçük lokantanm oıasa başında, gene böyle yanyana oturmuştuk. Fa • kat böyle mi duruyordun? Mukavele ne demek? Niçin bana mukaveleler • den bahsediyorsun? Hatta sözün ne kıymeti var? Bakış, duruş, ellerin bir hareketi, başın bir iğilişi... Asıl her rak: başını uzattı ve iki elimi birden tuttu: niçin gülünçtür? Macera, ihtiraslari" mızın en kaba görünüşü değil midir?, Sana bir şey soracağım, doğru Dinle beni, dedi, seninle müna cevap vereceksin, dedi. Ben bu gece sana macera olsun kaşa etmeğe gelmedim. Bir irzum var. Yapacaksm bunu. Vadet. Edi Peki. ^ diye gelmedim. İstedim, mecbur otV yor musun? dum, macera olsun diye gelmedim. Rivayet doğru mu? Reddin sertliğini tadil edebilecek Evet. Fakat macera oldu. kadar hafif bir hareketle başımı sal*j Sen mi istedin? Sen mi teklif et. Ne yapabilirdim? ladım. tin? Araya girenler varmış. Böyle bir maceradan kendini Vadetıniyor musun? Bilmedan Ben istedim, ben teklif ettim. menederdin? mi reddediyorsun? Birdenbire nasıl oldu bu? Se O da niçin? Hangi ideale göre Bilmek istemiyorum. Ben senin nin ben evlenmek için ne düşündüğükendimi... Biçeyim? Şimdi bana bir ya her arzunu yapmalıyım, ya hiç bi nü bilirim. Nasıl oldu bu? «finalist» gibi görünüyorsun. Gaye * rini. Huyumu biliyorsun. Muvakkat Bunları öğrenmek sana hîç bir... lerden nefret etmez miydin? Ben isten hoşlanmıyorum. öğrenmek istiyorum. tediğimi yapıyorum. Hatta benliğim Bilâkis, hep muvakkatten ho$ Bırak. Ben böyle romanları sev. ve gururum bile bana tamamile ah • lanıyorsun. Münasebetimizi muvak • mem. Pirandello'nun piyesi için ne mek bir bur juva muhitînden sirayet e. kat istiyen sen değil misin? söylediğimi bilivorsun. Romancı den şeyler gibi geliyor. Bizim münasebetimiz başlarken nın evinde o kadının bulunması deh Sana öyle, bana da böyle gelir. bitti. şetli sinirime dokunuyor. Buna rağ Dinle beni. Kabul et veya etme, Elimin üstünde bir örümcek gibi si men çok güzel piyes. Fakat, piyes işte... Anlıyor musun? Bu gelişin, ve teklifimi yapıyorum, şimdi şoföre enirli bir kımıldanışla duran elini birdenbire çekti. Başını arkaya dayıya bizim şimdi burada, bu vakit, bu ko mir vereceğim, beraber gideceğîz. Orak gözlerini yummuştu. Uzun bir ne. nuşuşumuz da hoşuma gitmiyor. Müm dan olduğu gibi duruyor. Nasıl hazırkün olduğu kadar az vak'ası olan landığını biliyorsun. fes alarak dudaklarını ısırdı; sonra ansızın gözlerini açarak bana doğru kitap ve hayat istiyorum. Napolyon (Mabadi var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: