31 Ekim 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

31 Ekim 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şive farkı Gaip aranıyor Babıali yokuşundan kitapçı camekânlarına bakarak iniyo rum... Yeni romanlar, hikâyeler, şiirler... Kitapların üzerlerindeki imzalara bakıyorum: Enis Fuat, Suphi Kaya, Besim Cemal, Tekin Rıza... Birer tane alıp yaprak larını çeviriyorum: Yeni türkçe öğrenmiş bir müsteşrik türkçesi.. Sayısı değişen, durağı değişen mısralar... Kafiye, bazan göz için, bazan kulak için, bazan var, bazan yok! Resim sergisine girîyorum: Duvarda san'atın Zaroağaları ile kundaklı bebekleri yan yana... Ya, kirpikleri birer birer, kaşları teker teker, saçları tel tel çi • zilmiş bir baş... Yahut ta, dört köse bir kafa, miistatil gözler, müselles kaşlar! Şehir Tiyatrosuna gidiyorum. Elimdeki Darülbedayi mecmuası yeni piyeslerle beraber, ras gele müellif isimleri sayıyor: Naciye Güzin, Ahmet Fikri, B. Şazi, Ferit Safi! Hasılı, öyle imzalar ki, şimdi/e kadar, ne bir mecmuada, ne bir gazetede görülmüş... Hangi san'at bahçesinde yetiştikleri malum değil... Renkleri meçhul, kokulan meçhul! Edebiyat, resim, temaşa sahalarındaki bu manzara beni şaşırtıyor doğrusu... Gazetelere şöyle bir ilân vermek istiyorum: Gaip aranıyor Reşat Nuri, Peyami Safa, Mahmut Yesari, Halit Fahri, Yakup Kadri, tbnül Refik Ahmet Nuri, Valâ NuretUn, Çalh İbrahim, Namık İsmail isimli san'atkârlar kaybolmuşlardır. Nerede olduk lannı, ne yaptıklarını görenle rin, bilenlerin güzel san'atlar namına gazetemize haber vermelerî rica olunur. Akbaba Ağaoğlu Ah . met Bey üstadı • mız, İstanbul şi. vesinden bahsederken şöyle şikâyet etti: Bunca yıl. dır İstanbul'da yım, bunca ytldır matbuat âlemindeyim, bir türlü dilim tstanbul çi. vesine alışmadt.. Sonra, bir saniye susup ilâve etti: Çocukla rım, tıpkı bir İs. tanbul'lu gibi (gediyrim) di. yorlar, ben bir türlü onlar gibi (gediyrim) di yemiyorum ! Ressam Ratip Tahir sakal ko. yuvermiş. Sor . duk: Ayol, sakal koyuvermek ne reden aklına gel. di? da: Hayretle sor . Buhranın ( Yo Yo) su! Şahitler! Mahkemede , reis maznuna sordu: Hırstzltk vak'ast oldağu gece başka yer . de olduğunu id dia ediyorsun, değil mi? Amerikan karesi Gaip akıl Hangi ah lıma?!.. Harp Şu (Yo Yo) nu ver de biraz da ben oynıyayım! Halk şiirleri Bire ağalar, bire beyler, ölmeden bir dem süretimt Gözümüze kara toprak Borazan Tevfiğ'in bir monoloğn Balıkçı Panayot, başinda tabIa, rakıdan kısılmış dik sesile bağırarak köşeyi döndü: Lüferaki, lüferya!.. Cumbalı evin bıyıklı mada ması, çoraplar düşük, saçlar sa çak saçak, kapınm önüne fırlar: Balukçi, balukçü Geliyor!.. Baluklar tazedir? Canlı canlı.. Canlı canlî.. Hayde.. Sen canhya bakma. Sen de canlısîn ama, taze değilsin! Duducuğum, ben kendimi satmıyorum, balıklan satıyorum. Bak kulaklarinm arkasına.. Ne olmuş? Kıpkırmızı! Boya değildir a.. l Dolmadan bir dem süreliml Aman hey Allahım aman, Ne aman bilirsin ne zaman, Ustümüzde çimen, orman Bitmeden bir dem süreliml Karacaoğta.» Dinlenmek fırsatı Veliefendi'de mevsimin son at yarışı yapılıyordu. Karısı mutlaka gitmek istedi. Bey her za • manki gibi naçar boyun iğdi. Bu vaziyeti gören kaynana hanım da sormıya lüzum görmeden hazırlandı. Gittiler. Yarışların bi rincisi henüz bitmişti. İşin bahsi müşterek kısmına gidilmemesi için bey miitemadiyen karısmı lâfa tutuyordu. Vaziyet fecidi: Kaynanaya susmak düşüyordu. İhtiyar hanımefendi şöyle bir etrafma bakındı, şık tuvaletleri gözden geçirdi. Baktı kî olacak gibi değil, kendisile meşgul olan yok... Damadınm kulağına iğildİ: Oğlum, dedi, iyi ki bu ara'daki fasılayı veriyorlar. Hayvanlar biraz dinlenmiye f ırsat bulurlar bari.. Züğürdün biri, uzaktan tanıdığı bir zengine yanaştı: Beyefendiciğim... Perişa nım... Merhametinize muhta cım... Bana biraz yardım ediniz. Zengin, kolay kolay kesenin ağzını açanlardan değildi: Peki, dedi, sana on lira vereyim... Yalmz bir şartla... Emrediniz! Bak, benim gözlerimden bir tanesi camdır. Hangi gözümün cam olduğunu bilirsen on lirayı alırsın! Züğürt hemen cevap verdi: Aman efendimiz, onu bilmiyecek ne var? Sağ gözünüz! Aferin... Al on lirayı... Bunu nasıl feildin? Gayet kolay efendim, de * min zatıâlinizden merhametinizi niyaz ettiğim zaman gözlerinizin içine bakıyordum, o zaman farkettim... Peki ama, nasıl farkettin? Şey... Efendim... Cam gözünüz, kendi gözünüzden daha merhametli bakıyordu!... Ragıp Bey meşhur çirkinler • dendir. Celile Hanım da meşhur güzellerden... Bir gün, Ragıp Bey, Celile Hanıma iz'divaç teklifinde bulundu: Hanımefendi... Benimle evlenmek ister misiniz? Ne?... Sizinle evlenmek mi?.. Bunu, şimdi değil, seyahatten dönüçümde konuşuruz. Ay, seyahate mî çıkîyorsu nuz... Hayîr, şimdilik öyle bir niyetim yokl Cam göz Etme anam.. Bu kan degii ki boyansın, allık sürsün! Peki.. Kaça veroorsun?.. Balıkçı, madamın alnını ka • rışlar gibi elini açıp uzattı: Böyle olur! Tart bir okka... Balıkçı tartar, madam bir gümüş çeyrek çıkarıp uzatır. Bir kuruş daha vereceksin.. Bu sefer madam balıkçının alnını kanşlar gibi yaparak sorar: Ka böyle olur demedin? Eh.. Böyle dedim.. Bizde söz bir, Allah bir.. Döne döne pazarlık yok.. Saysan a bir kere! Madam hayretten gözleri açılarak haykınr: ** Ka, tuuuuu... Altı parmak imiş zoo!.. " V Nazım Bey, kumar merakluı • dır. Bilmez, yutulur, fakat gene oynar. Hem de her yerde, her rasgeldiğile ve her oyunu oynar. Bir gün, Beyoğlu'nun gizli ku Evet efenmarhanelerinden birine düştü. dim... Poker masasım kurdular ve dört Peki, seni o yabancı adamın arasına beşinci gece başka yer. olarak girip oyuna başladı. de görenler var Aldı, verdi. Verdi, aldı.. Nihamt? yet, yerde elli lira toplandığı ve Var efen önünde de üç yüz lira bulundu dim... ğu bir esnada bir de elindeki kâ•öyle ise adğıtlara baktı ki, dehşet: Dört tareslerini ver de neas!.. sahit çağtraltm... Derhal, paralarını sürdü: Olmaz e . Restim! fendim, aram aVe mes'ut bir heyecanla kâğıtçtktır... lannı açtı: Yani bita Kare as! raf kalmazlar , Oyunculardan, çarpık burundoğru sb'ylemez. ler diye> nü^korlu, keskin, bakışlı, hali, tavrı hiç kuyorsun? ıtimat vermiyen biri, sakin bir sesle itiraz etti: Haytr efendim... Doğru söy. Pardon beyim, bendeniz ka> lerler diye çe zantrım... kimyorum! Ve kâgıtlarını açıp gösterdl: Amerikan karesi: Sineğin papazı.. Kupamn kızı.. Lokumun valesi.. Karonun da onlusu!.. Şimdiye kadar (Amerikan ka resi) diye böyle acayip bir sey işitmemiş olan Nazım Bey hay retle sordu: •** ""• Aman beyim, böyle şey olur mu hiç?.. Amerikan kares" Bir gîuzeliR mecmmayarit efenl&înT,] ne demek?.. Pokerde böyle kâ ğıt yokbır,. „ . , , Hasretinden dertli sinem dağlıdtrî\ Fakat oyundaki diğer adam Ne gündüzüm günduz, ne gecem lar da ona hak vermezler mi?.. gece, Olur beyim, olur.. Ameri Benim göynüm o güzele bağlıdır! kan karesi meşhurdur.. • * • Nazım Bey ısrar etti, oyuncu • Bir yâr sevdim bu âlemde birinci, lar ısrar etti, nihayet kumarhane sahibinin hakemliğine müracaat Koynuna saklamış çifte turuncu! ettiler. Yâr eline almtş aşkın kthct, Kumarhane sahibi kâğıtlan Çarka durmuş, benim içim zağ\ gözden geçirip karannı verdi: lıdır! Olur! Karacaoğlan Bunun üzerine, Nazım Bey önündeki paraları verdi ve tekrarj Ziyafet cebinden yüz lira çıkarıp oyun» Ahmet Beyle Mehmet Bey bir devam etti.. münakaşaya tutuşmuşlardı: Aradan on on beş dakika geç] Benim dediğim gibidir!... mişti, Nazım Bey bir de baktı ki,. Hayır, benim dediğim gibielinde demin canını yakan ka | ğıtlar: dir!... Bahse girer misin? Elli lira.. Yüz lira.. Girerim... Nesine? Re»t!.. Eğer sen kazanırsan, ben Nazım Bey memnun ve müs •] sana evde bir ziyafet çekerim... terih kâğıtlarım açtı: Yok, ben kazamrsam, o zaman Amerikan karesi!.. sen bana bir ziyafet çekersin... O zaman, masa başinda buluş Mehmet Bey bahse girmeği kananlar kahkahalarla gülerek bul etmedi. Sokağa çıktıklan varaz ettiler. krt, knünakaşa esnasında hazır Aman paşam, siz hiç poket] bulunanlardan biri sordu: oynamadınız mı?.. Nasıl olur?..] Amerikan karesi oyunda ancak;] Galiba bahsi kaybetmek • bir kere kabul olunur! ten korktun... Zavallı Nazım Bey, ancak Bilâkis kazanmaktan korkzaman batakhaneye düşüp bo tum... ğuntuya geldiğini anladı! Neden* Çimdik Aman birader, onun yemeklerini yiyip te mide hastahğına tutulamam!... Halk şiirleri m Vazgeç! Cemal Bey hastalanmıstı. Karısı telâşa düştü: Aman bey, doktor çağıra lım.. Hangi doktoru? Doktor Lokman Bey var dır.. Onu çağıralım. Tanır mısm? Evet.. Rahmetli ilk kocamı o tedavi etmişti! Cemal Bey yatağın içinde doğruldu; Zahmet etme karıcığım, i yileşir gibi oluyorum.. Doktor istemez! Bekie artık! Beyefendrmmîyormu? Zannetmemefendim... RahaUîz galibV, atefi varmîş, Fransîz BaK, şu Alman'a bak.. Şemsiyesini açmak cür*etinde bulunuyorj L( Alman* karikatüıü) Kendİsî mî «iyled»? Evet... Kapinin önuâien geçerken düy'dum, sütaeye: Yanîyprum, diyordıH Sakın karına geceyi nerede ge çirdiğimizi söylemc. Söylemem.. Amma sen »öyle bakayım: Bız geceyi nerede geçirdik?.. ^F karikatüra)1

Bu sayıdan diğer sayfalar: