5 Kasım 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

5 Kasım 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÖSMANII ı'M PARATO R LUGUN D Ir MAKTUL*VEZl'RLERjfi 41 Şehir ve memleket haberieri " Siyasî icmal ) Karagöz'ün Mezarı Mezarın imarı mes'elesi yeniden canlandı Bursa 31 (Hu. Mu.) Karagoz'e ait mezann îman ve Karagöz'ün yaşa • nns bir şahsiyet olup olmadığı hakkmdaki mSnakaşalar burada yeni bir cereyan aldı. tstanbul Belediyesine ait bir dava için Bursa'ya gelen tstvsbul Belediyesi avukatı Rami Bey; Bursa Beledîye Reisi Muhittin Beyi ziyaret ettiği nrada Karagöz mes'elesinin de avukathğını yapmış ve Bursa Halkevi nin bu mezan imar hakkmdaki te»eb büsünü çok doğru bularak Hazim Beyin teklifini Belediye Reisimize kabul ettirmeğe muvaffak olmustur. Şimdi bu iş yeniden canlanmıs ve Karagoz'e ait mezann iman mes'elesi yeniden mu • zakereye baslanmıstır. Rami Bey Belediye Reisimize demistir ki: « Hiç eski adamlar; yaşamıyan bir şahtiyete mezar yaparlar mı? Ecdadınuzm alddeleri ve hatta bizim akide • lerimu buna müsait midir? Her halde Karag^Mc yaşamış bir adam obnalıdır ki ona bir mezar yapümıs.. Sonra Haznn Beyin (Cumhuriyet) e yazdığı bir makalede: Vaktfle kendisine müderris Koprulü zade Fuat Beyin (Karagöz ya•amış bir şahsiyettir) dedigi halde sonradan (muhayyel bir şahsiyettir) de mesine hayret ettiginden bahsediyordu. Koprulü zade Fuat Bey buna neden cevap vermemiştir. Gene Sanyer'den (Cumhuriyet) e bir mektup yazan muallim beyin yazılanna da cevap veren bîr müderri» ve âlim çıkmadı.. Şu balde bu mes'eledeki bOgfler deseniz* • natamam...» Mes'elenin yeniden canlandıgı şu günlerde Bursa tarihini pek iyi bflen ve evkaf mahzenlerindeki kayıtlan tetldke memur edüen Şemsettm Efendiye muracaatle Karagoz'e ait bir kayda rast gelip gelmediğini sordum: « Henüz hayır!. Fakat aehrimizde mevcut bazı eserlere bakarak ben de yaşadıgmı kabul ediyorum» dedL Bursa müzesmm fadıl müdürü Mahmut Nedim Beye de rafiracaat ettım. Nedim Bey: c Karagöz'ün yasanns bir şahsiyet oldaguna dair tarihen bir kayda rastgelemedik. Bazıları Karagöz'ün yaşamış olduğunu soylüyorlar; lâkin delil gosteremiyorlar» eevabnn verdi. Bir kaç gündenberi sehrimizde bulunan bestekâr Muhlis Sabahattin B. de diyor ki: € Asırlar; hiç bir vakit muhayyel t ve mevhum bir Keragöz'ü bütün tafsilâtı ve inceliklerfle bize devredemezdi. Buna imkân dahi yoktur. Binaenaleyh khn ne derse desin ben Karagöz'ün yaşamış bir şahsiyet olduğu ve hayalî olmadığı fikrindeyim.» Karagöz münakaşalan üzerine bu rada en ziyade hayret uyandıran cOıet: Karagöz'ü butün dünyanın bilip tanı • masma rağmen bizim onu inkâr etmi ye kalkışmamızdır. Umumî kanaat: Karagoz denilen bir adam olmanydı ona mezar yaparlar rmydı merkezindet'ir. Buna muanz olanlar da yok değil... Fakat ekaOiyette kalıyorlar... "Cumhuriyet Teşrinisani Yazan: ** Amerika'lı Meshur bir kadın Tetkikat yapmak için şehrimize geldi Amerika Kadın Birliği azasmdan Madam (Vinter) şehrimize gelmiştir. Madam Vinter, muhtelif memleketlerde kadınlık hareketleri hakkmda tetkikatta bulunmaktadır. Dün gazetecilere «eyahati ve t e t k î " katı hakkmda şu izahatı vermiştir: Ben, Amerika Kadın Birligi € tarafından kadınlık hakkmda bir propaganda ve tetkik seyahati yapmağa memur edilmiş değilim. Yal nız, kendi nam ve hesabıma Avrn pa'da feminiztn cereyanlan ve ha reketleri hakkmda tetkikat yapmak üzere »eyahat ediyorum. Şnndiye kadar Almanya. Polonya, ve Avn« turya'yı gezdim. tstanbul'a Rutya'dan geliyorum. Orada iki ay kadar kaldım. Rusya, bugün dünyanın en çok çalışılan bir memleketidir. Orada hüküm «üren faaliyeti tasavvur edemezıiniz. Dünyanın her sanayi memleketinde işsizlerin miktan müyonları bulduğu halde Rusya'da işçi azdir. Rusya'mn muhtelif şehirlerini gezerken bazı fabrikalann işle mediğini gordüm. Evvelâ, bunun ifsizlikten ileri geldiğini zannettim. Fakat, bilâhare bana temm ettik lerine gore bu fabrikalann işlememesi işsizlikten değil, işçisizlikten ileri geliyormuş. Ru» hükumeti A merika'dan amele Utemiş, fakat Rutya bu amelenîn yol masrafmı vermek istemediginden, Amerika da bu masrafı kendisi deruhde et meğe taraftar gorünmediğinden iki hükumet bu mes'elede anlaşamamıslardır. Bilâhare, Almanya'dan Ru«ya'ya külliyetli miktarda amele gonderilmiştir. Rusya'da erkek ve kadın arasında fark yoktur. Orada erkek ve kadın yanyana çahşıyorlar ve ayni haklara malik bulunmaktadırlar.> Rusya'daki serbe«t izdivaç hakkmda tetkikat yaptınız mı? < Rusya'da, izdivacm serbest olmasma, yani tekellüf rüz evlenilip ve gene tekeüuf süz boşanılmasma rağmen Rus hükumeti izdivaç kammlarmı kendi lehlerine çevirerek mü teaddit defalar evlenip boşananlar hakkmda gayet ciddî davranmaktadır. Rusya'daki intibalanm şudur: Dünyanın hiç bir memleketinde iktisadî bir program olmadığı halde Rusya ne istediğini ve nereye gitti gini bilmektedir. Sabit bir programı vardrr. Bu programını her ne bahasına olursa olsun tatbika çalışmaktadtr. Rusya'mn şimdiki iktisadî kuvvetini teşkil eden nokta budur. Türkiye'de iktisadî yükselişi, bilhassa Türk kadınınm yükselişini tetkik edeceğim. tstanbul'da daha ziyade mahdut bir muhitte mübahase mahiyetinde olmak üzere bir kon > f erant ta vermek istiyorum. Bu konferansımda kadmlığm tekâmülünden bahsedeceğim.» M. Veyl Ankara'dan geldi Dün Terkos müdürünün iştirakile yapılan içtima Ankara'ya girferek dönen eski Reji Umumî Müdürü M. Veyl ile hukuk müşaviri Metre Salem ve Bank dö Pari Müdürü M. Barbier. diğer bazı banka müdürleri dün Perapalas otelinde toplanarak görüşmüşlerdir. Bu arada Terkos şirketi müdürü M. Kastelno da Perapalas'a gelerek M. Veyl'i ziyaret etmiş ve iki saat kadar görüşmüşlerdir. M. Veyl ile M. Kastelno arasında bu mülâkat M. Veyl'in Elektrik şirketi namma Terkos şirketini de almak için bazı teşebbüsatta bulun duğu hakkmda dün verdiğimiz ha berli teyit eder mahiyette görülmektedir. Aldığimız mevsuk malumata gore dün Perapalas'ta yapılan bu içtimada alâkadarlar Terkos mes'elesini tetkik etmişlerdir. Fransız plânında Müslüman ordular Teslihatm terki hakkmda Fransa'nın hazırladığı plânın mahiyeti zaman geçtikçe daha iyi tavazzuh ediyor. Plânın esası bundan sonra devletlerin ellerinde bulunduracakları askerî kuvvetlerin, memleketin müdafaasına ve asayişin muhafazasına mahsus roilis teşkilâtma mün hasır kalması ve meslekten yetişmiş daimî ve nizamiye ordularının ve teşkilâtımn ilgasıdır. Fransa'nm nok tai nazarına göre bu gibi ordular harekâta ve taarruza mahsus imiş. Bu esasa göre Almanya'daki mevcut yüz bin kişilik devlet ordusu ile mükellefiyeti askeriyenin cari olmadığı Ingiltere'deki gene yüz bin kişilik olan ordunun ilgasi lâzım geliyor. Millî ordular kısa bir müddet talim gören milislere münhasır kalmakla beraber mevcut ve tnüstakbeV misaklara muhalif hareket ederek müte caviz addedilecek devlete karşı kuL lanıltnak ve ileride bu maksatla toulanacak diğer kuvvetlere Sz olmak üzere teçhizatı mükemmel ve k u v vetli beynelmilel bir ordunun teşkil edilmesi Fransız plânının mühim esaslarmdandır. Fransa, millî nizamiye ordularının ilgasına taraftar olmakla beraber müstemlekelere mahsus ve meslekten yetiştirilen orduların bakasını ve devamını istiyor. Bu kayıt Fran sa'ya askerî cihetten bütün devletle. re azim bir tefevvuk temin edecek mahiyettedir. Çünkü Fransa'nın en büyük kuvveti müstemleke ordusu ve en mühim ve en emin askerî mem baı şimalî Afrika'daki muazzam müstemleke imparatorluğudur. Avrupa'daki Fransız kuvvetlerinin takviye ve ikmal membaları Cezair'de, Fas'ta ve Senegal'da bulunduğu gibi buradaki nizamiye ordulan gayet mükemmel talim ve terbiye görmüş ve bir çok harplerde ve seferlerde pişmiş olduğundan dünyanın büyük ve devamlı harp harekâtına kabiliyetli en birinci ordularından sayıhyor. Fransa'nın meslekten yetişmiş müstemleke ordulan yalnız müstemlekelerde de5;il nefsi Fransa'd* dahi garnizon bulunuyor. Fransa'da bu. lunan ve büyük ekseriyeti Müslüman unsurundan olan müstemleke fırkaia n Almanya'nın devlet ordusuna m * Fransa devleti memlek«»tin müda faasma Fransız kuvvetJerinîn ve ef" radınm kâf i gelmed'Şini pek iyi takdir eylediğinden Şimalî Afrika'cfa Müslüman ordularma bel bağlıyor. Bu ordularm emîn bir surette Akdeniz'i geçebilmesi için donanmasmı, ttalya'yı iğzap etmeği roze aidıra. rak son derecede takviye etmekte ve yenileştinmektedir. Hatta her ihtimals karşı bu Müslüman orduların daha emin olan kara volımdan ge tirmek icin Fransa hükumeti tspanya ile ittifak etmeğe çalııtmaktadır. Fransa'nın plânı esas itibarile Al. manva tarafından pek gayrîmüsait telâkki edilmemi.<tir. Maahaza Almanya memleketin müdafaasmı ve asayişini temin eden şimdiki devlet ordusu il?a edilirken Fransa'nın müstemlekelerden ziyade Fransa'da kullanılmak üzere hazırlanan harekât ordulannı muhafaza eylemesine razı olmasına imkân yoktur. Buna ttalva dahi razı olmıyacaktır. Bu nofc ta plânın münakaşasmda mühim rol icra edecektir. «dil bir kııir«*ot *#»Tl.;i »«Tnektedir. Tarhuncu Ahmet Paşa, mührü alır almaz, devlet ricaline: «Bu yola can ve başımı koymuşumdur. Ya devlet başa, ya kızgın leşe...» diyor! oaka, paşa... Ben, derya seferine varmadım, Ama, varup iş görtnüş adamlarla çok söyleştim. Devletin evvelinden bu ane gelinciye kadar, (Ali Ornıan) ın donanması kadirga alagelmiştir. Harpte, kalyon kullanıldığı vâki değildir. Kadtrgalar, daima kalyona çatip fetih ettiği nice kere vâki olmustur. Lâkin bu devletlu, cenkçi ve kürekçi ver. memişttr. Donanmayı kötürüm ve muattal etmiştir. Diye, ağzına seien sözleri söylemeğe başladı. Bu esnada, Defterdar da soze karıştı. Veziri azama yaranmak için: Efendi Hazretleri.. Sahibi devlet efendimize bu türlü sözler söylemek reva mıdır, derdemez, Me»'ut Efendi bütün bütün parladı: Sen sus... Yabane soyleme, senîn ne haddindir... Sen, bir hizmet. kârsin. Kendi hizmetinle mukeyyet ol... Diye bir güzelce hafiadı... Defterdar, bu ağır sözlerden fena balde tnahcup olarak başını önüne eğerken, meclsite bulunan diğer zevat ta birbirinin yüziine bakıyor.. Göz, kaf isaretlerile Mes'ut Ef endinin bugünkü celâdetinde bir mâna anyorlardı. Bununla beraber, aradıklan mânanın meydana çıkması gecikmedî. O anda (Has Odabaşı) meclise geldi. Elierinin üstünde ve goksü bera. berinde tuttuğu bir (hattı hümayun) u veziri azama verdL Mehmet Paşa, hemen yerinden siçnyarak hattı hümayunu aldı. üç defa operek başma koyduktan sonra açtı, baktı. Ben okuma bilmem... Reis efendiyi çağırsınlar. Diyerek etrafına bakınmağa ba$ladı... Bu hattı hütnayunun vürudO, odaya sanki soğuk bir »ükun havan getirmişti. Veziri azamm yanında etnran şeyhuliılâm efendi, sakalını fcanş tırarak: Verin.. Biz oirnyalım... Diyerek hattı hümayunu aldh. «Sen ki vezirimsin.. Münrümu veDiye okur okumaz, veziri azam Gürcü Mehmet Paşa, donakaldı... Herkes başını onüne iğdi. Bütün merlis. derin ve korkulu bîr sükuta vardı. Mehmet Paşa, ne yapaeağtnı sa ^rnruş; bu şiddetli sukut, onun bü . tün asap ve itidalini fena halde sarsmıştı. Elini koynuna soktu. Aranı vor, aranıyor; mühür kesesini bir tSrîü bulamıyordu. Nihayet keseyi güçlükle koynundan çıkardı. Şim di de elleri titriyor, al ibrişimden ortne kesenin ağzını bağlıyan ipek kaytanı kabil değil çözemiyordu. Niha yet, (Has odabası) nın yüzüne baktı. Gel şunu çözuver. Diye mırıldandı. Ha» odabaşı, ftaytanı çözdü. Keseyi Mehmet Pasanın eline verdi. Paşa, titriyen ellerile mührü çıkararak (Has odabaşı) ya teslim etti. Bu suretle, hiç bh fenalığa meydan verilmeden. Gürcü Mehmet Pa bankanın tatil zamanını intihap etmişlerdir. Çünkü: Bu sırada kasaiar açıktrr, hesap görülür. Bittabi bankaya giren çıkan da bulunmaz. Bir de haydutlar soyulacak bankanın ancak bir kapısı bulunduğunu ve bütün pencerelerin çok kaiın demhlerle kaplı olduğunu hesaba katarak memurlarm kaçabilmelerine imkân olmadığını kabul ettikten sonra bu soyguna karar vermiş bulunsalar gerektir... lşte tam bu saatte bankanın ikin. ci müdürü M. Alyanak; Dikencik çiftliği sahibi Hakkı Beyin bir işini gör^ftrmek için beraberce muame lât salonuna gitmektedir. Ve gene tam bu dakikada bankanın aralık birakılmiş olan kapısı açılmış; içeriye siyah gozlüklü temiz kıyafetli biri girmistir. M. Alyanak; bu meçhul şahsı bir müşteri zannederek: Emriniz ? demistir. Haydut; çok sakin bir tavıria sormuş: Müdürünüz kimdîr? M. Alyanak ta: Şimdilik benim. Asıl müdürü müz yoktur. Ne yapacaksmız? demistir. Haydut: Buraya taharriyat için geldim. Cevabını verirken arkasına dönsnüş vel 0 adım geride bekliyen diJer hayduda yüksek sesle: Kapıyı kapa!.. Emrini vermiş. tir. Kapı kapanmış ve arkasmdan sürgülenmiştir. Ikinci müdür birdenbire ne olduğunun farkına varama• > Ç»k geçmeden gögsüne bir ta *? •a sadaretten iskat edilmişti. Tarhuncu Ahmet Paşa, veziri a zamlık makamma geçtiği zaman, devlet idaresini pek bozuk bir ru rette ele altnışti. Bilhassa (maliye umuru), berbat ve perişandı. Bunu ıslah, çok büyük himmete mütevak kiftı. Esasen Paşa, mührü bir pa . zarlık neticesinde almışti. Padişab kendisine mührü verirken; Baka, Paşa... Her vezir, yalnız azledilmekle kurtulmaz. Eğer tak shin zuhur ederse, başın keserim. Demlş ve Paşa da: Padişahım.. Boynum, kıldan ince, kılıçtan keskindir. Ancak, be nim de iki iltknasım var. Siz de bunlan kabul eyleyin... Biri, şudur ki mali mirt, her kimin uhdesine geç miş ise tahıil ederim. Buna kimse mâni olmasın... Diğeri de selerım Gürcü Paşa zamanında usul ve ni zama muvafık olmıyan bir çok ic raat vuku bultnuştur ki bunlar bir çok masrafı mucip olmaktadır; bun. lann da ilgasma mütaade buyurulsun. Diye cevap vermişt!. Paduah, yeni veziri azamımn bu iki talebini derhal kabul etti ve ayrı ayrı iki hattı hümayun verdi Artık Tarhuncu'nun önünde müsaît bir saha açılmıştı. Hiç bir «eyden havf ve ihtiraz etmeden ileri doğru yurüye bilirdî . Fakat Tarhımcu, bovle yapmadı. (Ahvali âlem) i iyi bildiği için ihtiyatlı davrandı. Evvelâ, devlet ricaline fîkrini anlattı: Bundan sonra, evveîki zamanlar gibî hareket istemem. Benim, be. rayi hatır işîm yoktur. Hemen, şeT*i şerif ve kanunu devlet üzere hare ket etmeii ve beytülmali mamur e decek iş gostermelidir. Ne mal talebi ve ne de can havfile bizar değilîm. Bu yola can ve baş koymuşumdur. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe... Sözlerile onlan da vazifeve da vet etti. Tarhuncu'nun bütün gayesi, devIetin varidat ve masarifatmı tanzim ederek bir muvazene husule getir mekti. Bu hususta kendisine kıymettar bir yardımçı da bulmuştu. Bu yardımcı, (kâtîp çelebi) denilen Hacı Mustafa Efendi ismindeki fazil zattı. tkisi başbaşa verdiler, bir bütçe ve bir lâyiha tanzim ettiler. Hal kın ihtiyacatina taalluk eden eşyaya nerh koydular. Kantar ve terazileri ıslaha koyuldular. Lâikn, mak*adt bir türlü temin edetnediler. Çünkü saray, her işe müdahale ediyor; menfaatine halel gelenlerm şikâyetini dinliyerek halkın umumî menfaatine hiç ehemmiyet vermiyordu. Devletin maliyesindeki buhran gibi, piyasada da buhran artıyordu. Bütün bunlara sebep, kanuna riayetsizlikti. Devlet ricali, eskidenberi ahştıklan (idaresizlik) usulünü terketmiyor ve bunun en acı cezasını zavallı halka çektiriyordu. (Mabadi var) bancanm dayandığını gorünce aklı suya ermiş; yanmdaki memurlar dan Rıza Ihsan Beye fransızca: Bizi haydutlar bastı.. Bankayı soyacaklar. Mattnazele söyle Polis müdiriyetine telefon etsin!. Emrini vermişse de müdiriyet odasının bitişiğinde çalışan matmazelin ayağa kalktığmı gören diğer haydut işi sezmiş; matmazeli de memurlarm yamna gondermiştir. tlk fırsat bu suretle akamete uğramış; tnüteakıben bütün memurlar bir araya top. lanarak ufak bir hareket gosterir lerse derhal öldüreceklermi kendi lerine bildirilmiştir. Haydudun biri mahzene inen kapıyı görünce orada da memur olup olmadığını aramak için bir iki basamak aşağı inmiş bu esnada ikinci müdür kapıyı kapıyarak haydudu içeride bırakmağa çaIışnuştır. Ne yazık ki kapının anahtannı bulamamış binaenaleyh ka pıyı kapıyamamışttr. M. Alyanak burada büyük bir soğuk kanhlık göstererek kavaslarm odasmdaki tabancayi almağa koşmuş onu da bulamıymca nevmit olarak memur. lann yamna dSnmüştur. Burada memurlara fransızca hitap ederek (pencereyi açıp bağırın!.) demiş; tstanbul'dan bankadaki arkadaşına misafir gelen Matmazel Perla ismindeki genç bir musevi kızı kısaca bağır mış ama; kamalı haydudun ölüm tehdidi ile ağzını daha fazla aca mamış; sesi de bankanın genis salo. nunda boğulup kalmıştır. Haydutlar her hangi bir istimdat IhtimaHni na Şehirde yeni halâlara ihtiyaç var Şehirde mevcut umumî halâlar ihtiyaca gayrikâfi görülmekte ve mevcut olanlann da kirli ve harap olmasından fikâyet edilfnektedlr. Halâlardan bazılannın mevki ve vaziyeti de çok gayrimütenasiptir. Taksim gibi şehrin en muntazam bir meydanında köşesinden halk burnunu tıkamadan geçememekte ve burası fena bir raanzara teşkil et~ mektedir. Kredi Liyone Bankasının arka » smdaki ve hatta Yenipostane'nin arka tarafındaki sokaklarda da idrar1ar akıp gitmektedir. Sirkeci, Beyazıt, Sultanhamamı gibi bir çok merkezlerde halk kütlesi pek kesif olduğu halde buralarda umumî halâ yoktur. Bu itibarla her şeyden evvel şehrin bir çok yerlerinde halâlar yapılması ve bunlardan bazılannın tercihan tahtezzemin tesisi lâzımdır. Belediye, otobüs imtiyazındaki şartların kaldırılmasını istiyor Belediyeye verlien otobüs işletme üntiyazında bu imtiyazı başka bir sirkete devredemiyeceği, gümrük ve saire gibi muafiyetleri olmıyacağı tasrih ediltnişti. Belediye bu şartlarm imtiyazdan çıkarılmasi için hükumete müracaatte b^jlunacak ve bu müracaati Şehir Meclisi azasmdan bir zat Ankara'rfa takip edecektir. O s B9 O 0 f ö o y ı nı d! Bt istanbul'daki Bulgar talebeleri para sıkıntısı çekiyorlar Dövîz takyidatı sebebile, şehrimizd'e disçi mektebinde okumakta olan Bulgar talebeleri hayli müşküIât çekmektedirler. Bilhassa bunlardan 135 i, henüz Bulgaristan'a Türkiye'de disçi mektebine girdiklerine dair bir vesika gönderdiklerin <Jen parasız kalmıştır. Mektep idaresi ecnebi talebenm şehadetnamelerini Maarif Vekoletine gönderdiğini, şehadetnamelerin tasdikmd'an sonra vesika verebile . ceğini söylemektedir. zair, bir nikâh merasiminden bankaya dünen memurlardan Mehmet Ali Beydîr. Vaziyeti görünce hayret ve dehşet içinde kalmış; cebinden iki lira çıkarıp (ben memurum. tşte param.. fsterseniz alın!) demiş ama bir hareket görmeyince tekrar cebine sokmuştur. Bir dakika sonra gene kapı çahnmış; bu sefer de Mehmet Ali Beyin ref ikası bankaya gelmiştir. Onu da kamalı haydut; kolundan tutarak metnurlann yamna gcJ'ıürmüştür. Üçüncü dakikada bir üçüncü defa daha kapı çahnmış; fa. kat bu sefer kapıyı çalan; kapının açılmadığmı görünce cebinden a nahtarını çıkararak sürgüyü anahtarile açmış içeri girerken tabancalı haydutla karşılaşmıştır. Bu gelen de bankanın kavası imiş.. tşte bundan sonra haydudutların maneviyatı kırılmış ve üst üste bankaya gelenlerin adedl çoğalmağa başlayınca daha ziyade burada durmanın tehlikeli olacağını görerek savuşmağa karar vermişlerdir. Maamafih hiç istical etmeden ve çok geniş bir soğuk kanlıhkla evvelâ kamalı haydut müdiriyet odasına girerek soyunmuş; o soyununcıya kadar diğer haydut kapının yanında tabancasmı memurlara tevcih etmiş bir vaziyette beklemiş; sonra da kendisi ayni tnevkide soyunmağa başlamış; bittabi tabancasını ayni vaziyette tutmağa mecbur olduğundan kamalı haydut; kendisinin so yunmasma yardım etmiştir. Haydut. lar sanki babalarımn •vlerînde imişler gibi rahat rabat üstlerind^en çı Evinde 70 yük kaçak tütün bulu • nan Malatya'nın Köseleruşagı koyfl muhtan Ibrahhn ihtisas mahkeme since on beş ay hapse ve 15,290 lira cezayi naktiye mahkum edilmiştir. 15,000 liraya mahkum oldu MUSA iki haydut teslim oldu Adana'nm Kadirli kazasmda eşkiyalık yapan Mustafa ve Osman ta. kip müfrezeleri karşısında silâhlariIe teslim olmuşlardır. MUHARREM FEYZt kardıklan elbiseleri devşirmişler ve güzelce bir paket yapıp müdiriyet odasına bırakmışlardır. Bir müddet daha tabanca namlısı memurlann üzerine müteveccih kalmış...tki dakika sonra tabancanm artık gorünmez olduğunu fark eden memurlar kımıldamağa başlamışlardır. Hay dut derhal meydana çıkmış; tekrar tabancasını göstermiş; bu suretle henüz gitmediklerini; memurlan aldatmakta olduklarını anlatmıştn*. Üç dakika sonra artık tamamen kay. bolmuşlar fakat memurlar derakap kalkamadıklan için haydutların gittikleri istikameti görememişlerdir. Hâdise neden sonra polis müdiriyetine haber verilmiştir. Haydutlarm bilmedikleri ve göremedikleri mahzen katındaki büyük kasada (1S0) bin lira varmış. Bankaya para ya " tırmağa gelen çiftlik sahibinin ce binde de (600) lira bulunuyormuş.. Soygunun devam ettiği bir sırada müdiriyet odasındaki telefonun zili bir kaç defa çahnmış fakat cevap ve' ren olmamıştır. Bu telefonu eden C. H. F. vilâyet reisi avukat Hulusi Bey imiş. Banka müdürünü anyor. muş. Cevap alabilseymiş yazıhanesine pek yakın olan bankaya geli • verecekmiş ki: Soygunun tam üstüne rast gelecek detnekti.. Bu soygunun Bursa'da uyandırdığı hayret devam ediyor. Dün gelen tstanbul gazetelerinden bir tek nüsha kalmadı. Şeh rimizde çıkan (Hakkın Sesi) gazetesinm biol«rce nüshan adeta Va * pısıldı. MUSA zari dikkate alarak memurlarm hepbilseydtm geltnezdim bfle... Soyleym sini daha kuytu bir köşeye toplıyabankanın paralan nerede?..) rak muşammalar üzerine yere oturtBilâhare veznedara dönerek: rauşlardır. Kamalı haydut memurlan Biz hayatımızla oynuyoruz, şabeklemiye memur olmuş; tabancaka yapmıyoruz. Aç şu yukandaki lısı vezneye giderek; olan bitenden gözü!.. Şimdi gebertirhn senü. debihaber bulunarak hesabmı yap mistir. Buradan ümidini kesen haymakla meşgul olan kasadar Yusuf dut muhasebe dairesinde bir kasa Beyin göğsüne tabancayi dayamış; görmüş; onu da muhasebeci Afif elile koymuş gibi kasanın açık bulu* Beye açbrmıştır. Tabiî işe yaramı nan gözlerindeki (3400) lira kadar yan defterlerden başka bh şey göparayı avuçlayıp mertnerler üzerine rememiştir. Gittikçe asabileşen tafnlatarak kamalı arkadaşına toplat. bancah haydut kamalı arkadaşına emıştır. Kamalı haydut sağ elinde mir vermiş: kamayı tutarak sol elile paralan Kes şu perdelerin îplermî... toplayıp bir mendile koymuştur. FaBağla şunlan... demistir. Memur kat kasanın üst tarafındaki ihtiyat lara da: gözü kapalı gören haydut; kasadar fdam ve ölüm denilen şeyle kar. dan bu gözün açılmasını talep etmiş; şı karşıyayız; onun için bizden merYusuf Bey anahtann müdıirde olduhamet beklemeyin kimıldandığınız ğunu söyliyince ikinci müdür bunu dakikada öldüğünüzü bilin paralaişitmiş ve derhal bu anahtarlan yan çıkarm...y ihtannda bulunmuştur. nmda oturan çiftlik sahibi Hakkı Memurlardan Abdurrahman Bey Beye gizlice (al şunlan; sorarlarsa evimin anahtarlan dersin!» diye ver hayduda: Aradığın bizde yok birader!.. miştir. Biraz sonra M. Alyanak'tan anahtarlan îstetnişler; o da anahtar. Cevabını verebilmiş bittabi küfürler lann bu sabah Gemliğ'e giden birinve tehditlerle karşılaşmıştır. Netici müdür Şerif Beyde bulunduğunu cede memurlardan Neş'et Bey; kısöylemiştir. Haydutlar tekrar vez mıldanmıyacaklanna dair namusu nedardan ısrarla bu gözün anahtaüzerine söz vermiş; haydutlar bu rını sormuşlar; o da elind'eki diğer rica üzerine iple bağlamak fikrin anahtarlan vermiş; lâkin haydudun den vaz geçmişlerdir. bütün gayretleri boşa gitmiş içinde Tam bu esnada bankantn kapısı ça. (6) bin lira kadar para bulunan bu hnmıştır. Tabancah haydut yava?ça gözü bir türlü açamamıştır. O da müdiriyet odasındaki pencereden kızıp küfür ederek anahtarlan yere kapıyı çalanı gözetlemiş, zaran dofırlatmış ve (yazık... Ben Osmanlı kunmıyacak şık bir müşteri olduğu. Bankasında pek çok para olacağını nu görerek içeri alnnş v« doğruca zannedîyordum. Boyle olduğunu memurlarm yamna götürmüstür. Bu

Bu sayıdan diğer sayfalar: