27 Mart 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

27 Mart 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Mart 1933 Cumhurivet' MILLI KULTUR SAH1FES1 On altıncı asırda Yazılmış türkçe Türk grameri Bftyük Selçuk imparatorîuğonun lcu • rulueile, Mısır garbindeki şimalt Afrika memleketleri müstesna olarak, bütün isI&m dünyası Türk'lerin nüfnzu altma girnrifti. tste on birind asır sonlarmda o lan ve bütün dünya tarihinin gidisini değistiren bu büyük hâdiseden sonra, Türk d3i, müslümanlar aresmda, böyük bir ehemmiyet kazanmağa başladı. Kâş • gariı Mahmud'un Divanı Lugatüttürk ath meşhur eserinden başlıyarak, on altıneı asra kadar, islâm dünyasmın bir çok yerlerinde Turk diline ah lugat ve gramer kitaplan vazıldıçmı görüyoruz. Yalmz Türk müellifleri değil, Arap ve Fars milletlerine mensup yazıcılar, dil d*er de bu gayrete işrirak ediyorlar; hatta, ürkçe öğrenmenin baska müslüman millet'ere ne kadar Irnm olduğımu anIatmak îçin bir takım hadisler büe uyduruyorlardı. tşin doğrusu aranirsa, Türk'lerin hâkîm olduklan kıt'alarda, Mınr'da, Suriye'de, Hindistan'da, tran'da yanyan ve Turk devletlerinin hizmetme grirmek istiyen islâm ışıklılan (münevverleri) içm turkce öğrenmek lâzımdı. Oralarda, saray ve ordu dili olan tfirkçeyi öğren • meden buyük hizmetlere geçmek, Törk hük&mdarlannın ve büyüklerinm fltifatmı, bimayeshn kazanmak rordu. tşte bondan dolavtdir ki, Arap ve Acem dülerinde Türk gram«rine ah epeyce eserk r yazıbmstır. Fakat, Türk'lere Türk gramerini oeretmek için Türk dilile yanlan flk krtabı, ancak on ahmcı asnn nk yansmda bulabiliyoraz. Berjrama'lı Kadri Efendi isminde birî tarafından (Hicri 9 3 7 ) de yazılan ve Ka noni Süleyman'm veziri azaım tbrahira Pasaya takdim edilen bn gramer kitabı, bondan yirmî flri yıl evvel Bursa'h Ta hir Bey mernom tarafından bulunrmış • tur. O zamana kadar böyle bir Idtabra mevcot olduğu asla bflinmiyordu. Mü • effifi hakkmda eski tarihî metnbalaTda hiç malumat olmadığı gibi, K£tip Ce'e bi'nin «Keşfüzunun» unda da boyle bir kitaptan hiç bahsolunmuyordu. O «ralarda bn eseri tetldk eden Kâzım Na | mi Bey (Turk Yordn) mecmaaMnda buna ait kuçük bir makaie yazdı; ben de Tahir Bey merhumun arzusu üzerine bunu tetkik etmiş ve ehemmiyeti hakkm • da kücuk bîr rapor yazmıştıın ki, bu rapor Tahir Bey tarafmdan o «ralarda çdcan (Bilgi) meemuasmda neşredü • mistir. Aradan geçen ozun yıllar, bu eski Türk graroerini ve onun değerH ya • zıcm Bergama'lı Kadri Efendiyi unut • turduğu içm, bc eski dilcmıizi yeniden hatnlatmak maksadtle bu »ahrlan yanyorum, Benim tetkik etmis olduğum nüsha, 974976 »eneleri arasında istmsah edilmjş 183 küçük sahifeden mürekkepti ve her sahifede on iki kücük sabr vardı. Dil tarihi bakimmdan büyük ehemmi yeti olan bu küçük kitabı o zaman ben de istmsah etmiştim. Bunu yapmakla çok ivi ettîff'mi sonradan anladun: Çünkfi, ldtap eiden ele dolaşhktan sonra nihayet yok olmus! Bunun, on sene evvel, Maarif Vekâ'eti Talim ve Terbiye heyeti relsi thsan Beyden haber abnishm. O zamandan sonra bu eski nüsha tekrar meydana çıkh mi bümiyorum. 6mcı asırda Türk'lerle Bizans arasında İlk yapılan ittifak ve muhadenet misakı [Çin tarihlerinde TuTiü yani Türk adile maruf olan Türk imparatorluğanun Şarkî Rotna devlctile ilk münasebetleri hakkmda en mühitn malumat, o devir müverrihle rinden meşhur Menandr Protektor tarafından oerilmiştir. Türk tarihi hakkmda şimdiye kadar Garpta yaztlan eıerlerde bu müoerrihin malumatından parça parça ittifade edilmiftir. Lâkin bu malumattn tam bir tercümesi hiç bir dilde yoktur. Edebiyat Fakülteti mezunlarmdan Pav laki Efendi, taUbim üzerine Me nandr'ın bu parçannı aynen tereame edip bana vermifti. Millî traihimize ait yazılartn her nmf halk arannda büyük bir atâka uyandır dtğt bu nrada bunu nefretmeği faydalı gördam. Bu tercüme Mignet'mn mefhar Patrologie kolleksiyonunvn 113 üncü cildindeki metne gSre yapılmiftır.] Halk türkülerimiz 17 ve 18 inci asırlardan TÜRKÇEYE DOĞRU Osmanhca anJayıştan türkçe anlayışa !![• Dil ile düşünme ve anlama ara ~ sındaki sıkı bağlantı, bizim yıllardan ve yıllardanberi dilimiz olan o eski yapma osmanlıcanın vereceği duyguların, düşüncelerin ne kadar boş, ne kadar uydurma olacağını gösterir; ve o düşüncelerin vereceği *anlayış» m ( 2 1 ) budun varhğından ne kadar aykın olacağı da hemen meydana çıkar. Çünkü dil korumunun yarattığı sözlerin anlattığı manalar, gözümüzün önünde olmakta olan olup bitmelere uygun olup olmadı ğına göredir ki bir topluluğun şenlik kertesi ( 2 2 ) ölcülür. Bir topluluğun içinden olan teklerin Snı ne kadar ilerletnis olursa onlarm özü de o kadar olmakta olan olup bitmeleri görmeye başlamış, şenliğe o kadar yaklaşmış, ilklikten ( 2 3 ) o kadar kurtulmuş olur. Ve teklerin konuş tukları dili yapan sözlerin manalan da o kadar olmakta olan varlıklan anlatır, demektir ki sözlerin anlat • tığı manalar teklerin kurmasına ( 2 4 ) ötedenberi duyulagelmekte olan ma* sallann ( 2 5 ) vermekte olduğu uy durmalardan ( 2 6 ) çok yaşamakta o~ lan olmuslara, arta kalmış kuruntu lardan ( 2 7 ) çok olmakta olan olup bitmelere uyar. Demek ki bir topluluğun şenlik kertesi ilkönce konuştuğu dilin içindeki sözlerin anlattığı manalara göre ölçülür. Bir dilin sözlerinin manası ne kadar olmakta olan olup bît mderden çok uydurmalara, olmuş lardan ziyade kuruntulara uyarsa o topluluğun şenlik kertesi de ona göre anlaşılır. tşte bu yüzden bakılınca eski osmanlıcayı yapan sözlerin anlattığı manalar en çok olmakta olan olup bitmeîer değil, bir takım uydurma * lar olduğu, ve bu sözlerin anlattığı manalarla işlemekte olan ândan çıkacak düşüncelerin varhktan ne kadar uzak olacağı, dirim yürüyüşünden ne kadar aykırı olacağı meydana çıkar. Dilde köklü olan şey sözlerin anlattığı manalarda acıklık, aydmhk bulunması, iki türlülükten, karanlıktan kurtulmuş olmasıdır. Halbuki sözlerinin en çoğu yabancı bir dilden alınmış bir dilde, o yabancı dilin aözierinin manası budunca şınrra aykın yadellerin ( 2 8 ) olup bitmelerini, olmakta olan varliğı değil, duyulagelmekte olan uydurma!an, yadeîlerden alınmış saçmaları ( 2 9 ) anlatacağına göre aydınlık değil karanlık bulunur. Ve böyle karanlık manalan anlatacak dil ile konuşan tekler arasında dilden aranılan ve adına "anlaşma, tanışma; denilen şey pek meydandadır ki gereği gibi olamaz. İşte eski «Osmanlı'lık» taki «Osmanlı> takımımn kullandığı «Lisanı osmanî» ile ?halk» takımımn kullandığı «türkçe» arasındaki ayrılık, derin uçurum bundan ileri geliyordu. Ve bu ayrılık yıllrca, çağlarca sür müştür. Çünkü bu aradaki ayrılık, eykırıhk salt ( 3 0 ) bir dil ayrıhşı değil, hem de o dilin veroMği bir «anlayı*>, bir «kafa> aynlığı idi. Osman lıca anlayışı yapan eski Osmanlı'lı ğın bütün topluluk kurumlarmın kaynağı ise o eski ortaçağ ( 3 1 ) bilgisi, iskolâstik batağı o l " ' Tnedrese» idi. Bundan dolayıdır kİ o osmanlıcanın yarattığı «osmanhca anlayış» eksrksiz bir ortaçağ kafası idi. Halbuki Türk'ün özü uydurmayi değil, olan varlığı, kuruntuyu defil, [*] Bundan evvelkı tarihli nüshamızdadır mafcalc 23 mart olmakta olanı, arta kalanı değil, yaşıyanı görmek, bfltnek ve yaşamak ister. Türk'ün özündeki doğruluğa, varlığa olan akış kendini hep bu, olmakto olan varlıklar içinde yaşa mağa götürür. Nitekkn Türk, tarihi* nm uzun çağiannda hep böyle ya * şarrıştır. Bunun için Türk verimi kendi varlığının öz kurallanna ( 3 2 ) tr yarak yaşamıştır. Halbuki Osmanlı'lığın kendi varlığı yapma olduğu için Osmanlı veriminiyürüten, yahut deha dosru yürütmek istiyen kurallar yadillerden alinmıştır; ve osmanhca sözlerin anlatmak istediği manalar da hep böyle yadeîlerden alınmış u y durmalardır. sacmalarcTır. Meselâ şo osmanhca siire bakın: (Arşa as şhndengeri tigi süreyya [Halk türküleri, hem şiir hem de mutiki baktmtndan, çok ehemmiyetlidir. Türk halktmn inee ve derin duygulart, Türk lirizmi bu türkülermişlerdir. de en açtk ve en temiz olarak görü • Tertip edilen bu suikastten kurtulanlür. Türk Dili Tetkik Cemiyetinin, lar memleketlerine avdetlermde trani'yurdun her bucağtnda söylenen bu ler tarafmdan isittiklermi ifsa ve işaa etmiflerdir. Fevkalâde zeki ve fatin btr türküleri toplatmam, yalntz dil tet sahsiyet olan Dizabul ise murahbaslankikleri için değil, Türk zevkmin, nm telef edildiklerini anlamış, itte bu Türk rukunun anlaşılman için de vukuat İrani'lerle Türk'Ier arasındaki çok faydalt olacaktır. husumete sebep teskil etrmştir. Bun Bizim »u neşrettiğimiz türküler, dan istifade eden Soğdlular reisi Maniah17 . 18 inci anrlarda »öylenen tür Diıabul ile mülâkatında, pek çok ipek sarfeden Bizantin'lere tavsiye ve bun külerdir. O anrlarda yaztlmış eski lan tercih ederek ipek ticaretini bunlarm mecmualardan toplanmış olan bu inhisar ettirmek kârlı ve her iki taraf hak türküler, halk edebiyatımtzm enginkmda çok hayırh olmakla beraber bu ligini gösteren değerli orneklerdir.i sayeden Bizantm'lerle Türk'Ier arasın 1 da bir de muhadenet teessüs etmiş olacagma kani olduğundan, hatta, Türk'Ier Sabah hüsnümin bağında tarafmdan gönderüecek murahhaslar Yasemende gül dolasir meyanmda kendilerinin de bulunmastna Yanağında gül açıhnış müsaade buyurulduğu halde maalmemYavru bir bülbül dolaşv nuniye gideceğini ilâve eylemiştir. A canrnı sensiz olamam Ohrrsam da hiç gületnem Arayup semtin bulamam Gayri yerden yol dolaşır Samur kalpağını vurmuş Vezir otağını kurmuş Bülbüller divana aurmv^ Rakip engel kol dolaşır Meylim ol selvi dalına Hevesim tatlu diline Sanlsam ince beline Korkanm yad kol dolaşır cevh«ri) Bunun içindeki sözler Türk özüne ne kadar aykırı, ne kadar osmanhca anlayışa göredir. Türfcçede «gök> vardır, «yer» vardır. Bunlarm ikisî de olmakta olan bir varhknr, gozfimüzün önünde yaşamakta olan birer olup bitmedir. Bundan baska türkç*de ne «arş» vardır, ne de «ferş>. Bunlarm ne olduklarını Türk kafası hiç anhyamaz. Çünkü olmakta olan birer varhk değil, yadeîlerden alınıp öt«denberi duyulagelmiş olan birer «ydurmadır. Böyle uydurma sözlerle sövlenümek istenilen masallardan ise Türk hiç bir sey anlamaz. Hele kıhcm, neresi olduğu bilinmiyen arşa asıimasına, uydurmanın acemce bu kadar büyültülebilmesine ise şaşa kaJır. Gene meselâ Osmanh'hğm ahlâk kurumu da gene yad kurallardan toplandığı içm Türk yerimile tabafı tabana aykın idi. Osmanlı ahlâkrada meselâ «kadın» ı topluca verimder ayırdığı için Türk gövdesinin yan sını inme inmişe döndüren, o yadel Ierden alınmış ve Türk'lük ile hiç bir ilişiği olmıyan eski çürümüş «fıkıh» ın Osmanh'hğa verdiği kapah, kapanık, kötürüm «taifei nisa» ile; Türk tarihinin bize gösterdiği erkek ile birlikte verimin her türlü yürüyüşünde, gidişinde atbaşı beraber giden açık, verimli, yüksek «Türk kadmı» nı bîr göz önüne getirin. tşte osmanlıca sözleri birer birer mceden inceye araştmrsak hepsinin böyle Türk varlığı ile taban tabana aykırı, yadeîlerden alınmış uydur malan anlatmak istediği, ve onun yanmda türkçe sözlerin ise hep Türk verimini yaratan, olmakta olan varlıklan anlatmakta olduğunu görü rüz. Osmanhca sözlerin karanlığına karsı, türkçe sözlerin aydınhğı hep bundan ileri gelir. Ve bu sözlerin anlattığı manalardır ki «Türk an iayısı» doğar. Bundan dolayı osmanhcayı atıp türkçeye geçmekle biz salt bir dil ~ den ötekine geçmiş olmakla kalmıyacağız, bir anlayışı atıo öteki anla • yısa geçmiş olacağız. tşte büyük dil inkılâbile biz, bizde osmanhca an * layıstan kalmış olan son izleri de atıp yepyeni bir varhk olan, ve bugünkü şenlik âcununun bir anlayı şından başka bir şey olmıyan «Türk anlayışı» nı yeni baştan aydın ede~ ceğiz, ve böylece kendi oz varlığı mıza kavuşmuş olacağız. Halil Nimetullah Darulfünun müderrîslerinden (21 > Zıhniyet. (22) Medeniyet derecesi. (23> Iptidailik (24) Muhayyele. f25) An'ane. (2i) Hurafe. <27) Hnlya. (28) Yabancı diyar. (29 Mevhum <30) Sade (91) Kurunuvusta C32) Kaideler. Varsam öldürürler varmasam öldüm Ne sarp yerde şu dilberin kalesi Varsam öldürürler varmasam öldüm Dedim dilber zülüflerin burmalı Kaslar kara gözler siyah sürmelı O dostumun hatırcığın sormah Sorsam öldürürler sormasam öldün. Yine bahar oldu bezendi bağlar ötüsür bülböller şen oldu dağlar Bir dilberin meftunuyum ağalar Desem öldürürler demesem öldün» Aşık oldum ise neyledim san» Yeter cevrücefa eyledm bana A dostlar kalmısım bu işte tana Sevsem öldürürler sevmesem i ""irnuıu I Mnrahhaslar bundan bHistifade. TürkTürk elçilerinin tekrar vüsulünden lere tâbi olan memleketlerle, ahalisinin dolayı, tran Şahı tran ümerasına ve adedi, evsah hakkmda tafslât verirken, Katulfa vaki olan iradesinde, Skit mflBizantin'lerle Türk'Ier ara*mda bir miletinm kurnaz ve kaypak olması hasesakı muhadenetin aktinî ileri sürmüş bfle, tranilerin Türk'lerle dostluk yapIerdtr. Hattâ bu ittifak husulpezir olurmalan kat'iyyen faideli bir şey olmısa, Türk'lerin. B ; «ntin'l«rin düsman yacagım bildirmistir. Hatta, elçilerin avlan aleyhinde, Bizantinlerle beraber det edememeleri içm, ağu istimalile bunharbe am^de olduklarını da ilâve lardan bir kaçının öldürülmelerini de ettiler. Bunun üzerine Maniah tenbih etmis ve hakikaten yemeklerine Kadri Efendi, yaptısı isin ehemmiveve maiveti ellerini kaldırarak bukanştmlan ağu yüzünden Türk elçileHm pek iyî anlamışhr: Eserinin başında, nu yeminle temin ettiler. Hattâ rinin çoğu vefat etmis ve ancak üç dörtbrahim Pasaya takdim için «o zamana vaitlermi her hangi bir sebepten do kadar kimsenin at ovn«tmadı«ı bir mey dü kurtulabihırişlerdir. Bunu baska bir layı ifa etmedikleri surette gerek kendisebebe atfetmek istiyen traniler, Türk,danda at oynatıp, görülmemiş bir eser» lerini, gerek Dizabul'u ve hattâ bütün lerin, pek soğuk iklim ahalismden olup yaadtğmı söylüyor. Türk dilinin gramemilieti tel'in edeceklerini söylemişlerdir. memleketlerinde karlı havalara alısık olrini yaDmak lüzumunu anlamıvan o deBu sayede ve bu suretle Türk'Ier Biduklanndan, İran'ın boğucu sıcağına vir hattâ daha sonraki devirler adamzantin'le dost olmuşlardır. dayanamıyarak vefat ettiklerini, işaa etlan arasında, Kadri Efendi bir istisna teşTürk'lerle komşu olanlar da Bikil ediyor; ve bu khabm faydasmı şu zarflan, istifhamlan, harfleri. muzaf ve zans'a bu münasebetle murahhaslar gön* satırlarla anlahyor: muzafünileyhi, faü ve mefdü, hali, is dererek böylece Bizansı ziyaret etmeleri «... Onun içîn Türkî lu^atte yazıldı tisnalan, müpteda ve haberi, ismi işarearzusu uyannuş ve bunlar da hâkımlen ki bu dü ehline fayda eyliye. Sair Iugatti, kelime ve manayı, izafetleri anlah Dizabul'a müracaat ederek, göndere • leri dahi bvmf» kıvas evlevio anlsra dacekleri murahhaslann hüsnü kabule yor. Sontmda da sair «Hayali» nin bir ni âlim ola. Muradı yeten mukaddimagazelini alarak gramer noktasından onun mazhariyetlerini temenni etmişlerdir. h vazıh talipleri tezcek murada yetistiDizabul izhan muvafakat etmişse de, tahlüini yapıyor. rir. Cemii omründe sâyler edip ilîm öğbunu ishen daha bir çok akvam rü Şu kısa sabrlardan da anlaşılıyor ki, renmiyenlere gayet faide eyler. Mütalea esasmm ayni talepte bulunmalan, DiBergama'h Kadri'nin eseri, bugim anlaeyleyip faidesmin tertibin anlaytm ta«zabul nezdinde fena bfar tesir uyandır dıgımız manada ihnî bir gramer değü'diit eylevİD der ki bu bir hüedir. fili bâdığtndan, bir çok talipler meyanın dir; son zamanlara kadar memleketi lal ile çeker, büyük dağlan bir kuskü üe da ancak Liliya hâkhnine müsaade e mizde yazılan gramer kitaplan, Cevdet yermden oynatır. Zira her taife kendi dildiği bildirilmistir. Paşanınkmden Şeyh Vasfi Efendinmkilugati kaidesmi tiz anlar, ta ki sonra sair Bizantinler bunlan da kabul etmislerlere kadar, hep Arap grameri taklit elugatleri kendi lugatme kıyas edip sehl dir; yollarmda Seihun nehrini geçtikten dflerek yazıldığı için, Bergama'h Kad zamanda çokfas*anayetişir.» ve bir çok mesafe katettikten sonra Hari'ye b« hususta kabahat bulmak insaf! Arap grameri taklit edilerek yazılan zar denizme vâsıl olmuslardır. Orada Zisızlık olur. Türk'lere Tdrk gramerini bu eser, önce kelimenm tarif ve tak marh üç gün tevekkuf etmiş ve o sırasimile bashyarak, fiflleri, malum ve meç öğretmek lüzumunu duyması bile, Berda murahhaslann Türk diyanndan avgamaiı Kadrfye kültür tarihimizde bir lııl sekfllermî gösteriyor. Sonra, fiflle det ettiklerini ve bu münasebetle bir yer ayırtmaia kâfîdİr. Fakat, filoloji lin bazı vecihlerini, ismi zamanı, ismi çok mevaddi mühimmenm naküi ol • noktasından da bu eserden edüecek is m°kânı, ismi aleti, ismi tasgiri, ismi menduklarını padişaha bfldirmelerini soy • tifadeler az degildir. »ubu, îsmî tafdib', fili taaccübu anlah lemek için Yorgryi gondermiştir. FCöprülüzade yor; sonra, ismi cinstcn bashyarak isim^ BıluiMİı ~~ MEHMET FUAT. Dizabul bu sözleri pek doğru bula rak, Bizans padişamna, mumaneyh de Köpndüzade Mehmet Fuat beraber olduğu halde, bir çok ipekle bediyeler, nakk para ve mektuplar gönJustin padisahm dördüncü senei saldermistir. Maniah bu laymetli eşyayı tanah iptidalannda Bizana'a Türk hâmilen yola çıkar ve yolda tesadüf murahhaslan geldiler. ettigi memleketleri geçerek, karü, Türk'Ier zaten çok terakki etmişlerdi. dumanlı daglar aşarak, ova, tepe, göi, Mukaddema EfteKtler'in, sirodi de sehir, hattâ Kafkas dağmt da geçerek Türk'ler'in idaresine geçmiş olan Soğdnihayet Bizans'a muvasalat ederler. lular , metbulan olan Türk padisa Orada saraya kabul olımduklannda, hma o esnada müracaat ederek, Midi • hediyeleri, mektuplan takdim ederken yahlarla ipek tkareti yapmalanna mübunca zahmet ve meşakı sef eriyeleri • saade edilmesini temin için Iran'a bir nin boşa ghmemesini temenni etmişlerheyeti murahhasa göndermesini rica etdir. tüer. Buna Dizabul razı olarak heyetin Padisah tercümanlan vasıtasile Skit irsafine müsaade eder ve bu heyete Malisanmda yazılmış olan mektubun meniah rek taym edflir. alini anlayınca, murahhaslan buyük tran'a muvasalatlannda, ipek ticarescvinçle kabul etmiş ve mulâkatlannda tinin serbestisme müsaade edilmesini Türk'lerin yerlerile yurtlanndan ve h3Şahtan rica ederler. tran Şahı «Türk'kumetlerile Örf ve âdetlerinden malulerin hudutlara tecavüz etmelerinden mat almağa koyulmuftur. Murahhaslar cevaolannda, dört evaJetleri olup, ülkefüphelenip, böyle şeylerden asla ho» Ierinin yegâne hâkimi Dizabul olduğu • lanmadığmdan bu fnsattan istifade ile* nu ve ahiren Eftalk'leri de ziri idare • isi ertesi güne imhal ediyordu. lerine alıp, bunlan da kendilerin* bir Bu hale karsı Sogdlular rica • ver?i ile mükellef hıttuklannı bevan etlannda urar ettiklerinden, Hosrev bir tiklerinden, imoarator, murahhaslara himeclis aktederek işi müzakereye koyar. Bu arada, kansmın ırzına padisahm ceb taben «Eftalit'lerin tekmil memleketlerini yedi zaptınıza gecirdmiz mi?» di ren tecavüzunden dolayı münfail olduye sordukta, murahhaslar «tabiî» de ğundan hemcinslerini Türk'lere gamazmişlerdir. layıp ticaret eden Eftalit Katulf, tran «tmparator tekrar «Acaba EftalH'ler Şahına hakipay olarak, getirüen ipek koylerde mi? Yoksa şehirlerde mi otuleri tekrar beraber almalarma müsaade nıvorlar» diye sormus. Elçiler «Padi • etmemesini, bilâkis bunlan satın ala şahrm, bu kavhn sehirlidir.» demisler. rak ve haksizlık yapıldığma zahip ol Padisah «Demek ki siz şitndi o sehirlerin mamalan için bedelmi vererek ve Türkde sahibi fatihi oldunuz, değil mi?» delerin ipeklerini istimale taKp ve ragıp ynce elçiler «tamamüe» diye cevap oMuklarma zahip olmamalan içm de vermisler. Padisah «Türk'lere karsı isipekleri elçiler huzurunda^yakmasım telyan eden Avar'lann adedinden de ve kin eder. tpekler ateşe verilir, elçiler ise aranızda hâlâ bunlardan adam var ise pek az memnun olarak memleketlerine bun'îan da bize malumat verebflir misiavdete mecbur olurlar. Muvasalatlannniz?» diye sormuş. «Padisahım aramızda, vaki olanlan Dizabul'a arzettikten dan kaçanlarm adedi ancak 20,000 den sonra, tran devletfle dostluk peyda edilibarettir, öbürleri bizden fevkalâde mesi hususunda ikinci bir heyeti murahmemnundurlar.» demisler. hasa gönderilir. 2 Kime şekva edem senin elinden Yakvp' vücudümü nar eden sensin Beni görüp nicün saptın yolundan Bülbül gibi işkn zar eden sensir Mail oldum senin göğsün ağma Bakmamısm bu sinemin dağına Girmek istedikçe hüsnün bağına Etrafını böyle har eden sensin Düsürmezdun şanunı ben bu zulme Alma ahun iyi gelmez yoluna Evvel meyil verüp geçüp yanıma Sonra konusmağa ar eden sensin Cemali pakini goreraez oldum Amldım yanmda yaramaz oMum Bir yerde oturup duramaz oldum Dünyayı başıma dar eden sensin 3 Gel dinle bu sözüm ey benim canım Ya niçin illerle sohbet edersin Geçmedi pek çok nasihat evledim Bana inat edip nisbet edersm Bahar eyvammda bülbüller öter öttükçe derdime nice dert katar Hicran atesine yandığım veter Gine öldürmeğe dikkat edersm Ben âsık olalı düşmüsem zare Unulmaz derdime gel eyle çare Su âlemde sevmediğim ağvare tltifatiar edip minnet edersm Bizi öîdürmeee bilürüm kastm Beni helâk eder ol çeşmi mestm Verirken bir selâm anı da kestin Cevrm artırmağa gayret edersin 4 Bizden selâm eyle sevgili yare Selâm it hatntn sor seher yeli Bi'dir ahvaltmi dostuma bari Ne söyler sevdiğim gör se4ıer yeli Sen badı sehersin esersm yakm Dağıt kâküllerin zülfüne takın tllerin yanmda buluşma sakin Bekle bir tenhada gir seher yeli Gönül intizardır nazlı dostuna Seni havale eyledim yârin üstüne Muhabbetnamemi yârin destme Ilet bh* tenhada vir seher yeli Bakmaz oldum gök yüzünun ayını Kaddimi döndürdü Mansur yayim Benim için dostun hakipayine Ağla yüzünü sür gir seher yeli 5 Ay efendtm bana meylin var ise Muhabbetin benim üe yar olsun Eğer senden gayri Mr yar s«verser Bülbül gibi işim gücüm zar olsun Tamaım yok bu dünyanın maluıa Atlasuıa dibasına şalma Ben de Mecnun gibi dostun yoluna Terkettiğim elimdeki var olsun Tâneylerdim ili günü kınardun Ask ucundan gece gündüz yanardun Pervaneveş etrafmda dönerdim Gam degildir bu vücudüm nar olsun Nice kere fırsat geçti elimden Kimse mcinmedi elim dih'mden Beni her Idm ayırdıysa gülümden Bençileyin eğlencesi har olsun . 6 Nazh dilber bana teklif eyledi lerm hâllermi, ismi adetlen, i l V

Bu sayıdan diğer sayfalar: