April 28, 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

April 28, 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cumhmriyet CÎTSÜLTAH Yazan: M. TURHAN = Dil anketi = 44 üncü liste 102 Cem'in Fransa toprağmdan çıkarılarak. Papa'ya teslîm edilmesi için çevrilen entirikalar! Son zamanlarda ağır basan Papa idi. Fakat ilkin o da, Fransa kralı yanında bir muvaffakiyet elde edememişti. Sekizinci Şarl, Macar kralı Matyas Korven'e yaptığı gibi Papanın sefirine de ekşi yüz göstermiş, Cem Sultam kimseye veremiyeceğini söyleuıişti. Şu kadar ki Papa, bu sözden fütur getirmiyerek Paris'e iki memur daha göndermişti, yeni den müzakereye girişmişti. Bu memurlar, Floransa dükası Loran dö Medici'den de Fransa kralına kâğıt almak istemişlerdi. Çünkü Locan dö Medici, Avrupa saraylarında hatırlı bir prensti. Ayni zamanda Mısır ve Fas sultanile muhaberesi ve mü nasebeti vardı. Onlar da Floransa'ya elçiler gönderip Cem'in Fransa toprağradan çıkanlmacını, Papaya ve rilmesîni istiyorlar*... Bu müslüman hükümdarların düşünceleri ayrı, emelleri birdi. Fas sultanı, Cem'in Rados şövaliye«erine bir misakname ile teslim olduğunu, şehzadenin serbest yaşaması lâzim gelirken esir muamelesi gördü^ünü ve onu kurtarmanın adalet borcu olup bunu da Papanın yapabilece ğini yazıyord, Loran dö Medici'den yardım istiyordu. Mısır sultanı «Kaytebay» ise Cem'in Beyazıd'i korkutacak bir yerde hapsolunmasını rica ediyordu ve onun ya Macaristan'a, ya Venediğ'e götürülmesi teklifinde bulunuyordu. Bunun için bir çok para vereceğini de söylüyordu. Şayet Cem, bu iki yere götürülemezse Papantn olsun ona vazıyet etmesi de Kaytebay'ın teklifi cümlesindeadi. Papa, Cem sultanı Fransa toprağında bulundurmak istiyen dö Büsson'u kardinallığa terfi etmek vadile kandırdıktan sonra Sekizinci Şarl'ı tazyika başlamıştı, hıristiyan âleminin menfaati namına şehzadenin kendi emri altına konulmasında ısrar gösteriyordu, kral da yavaş yavaş yumuşuyordu. Cem, bu alış verişlerden bihaber, bir kurtuluş yolu anyordu, Türk yoldaslarile ^IfafDVfa verrp plânlar kuruyordu. Bu plânların, temelini Sofu Hüseyin Beyin getireceği «e vap teşkil ediyordu. Lorren dükasından yardım aramağa giden bu zat, şatonun anahtar deliklerinin de kahplannı beraber götürmüştü. Çünkü kapılar, şövaliyeler tarafmdan kilitleniyordu. Kaçmak için ewei% bu kilitlere hâkim olmak lâzımdı. Cem, bekleye dursun, şatoda bir aşk daha filizlenmeğe başlamıştı. Rados'tan gemiye binildîği sırada müslüman esirlerden ahçı sıfatile onun yanına katılmıs olan bir genç, gizliden gizli, Mari'ye gönül vermişti. Sarışın kız için çılgın bir iştiha taşıyordu. Cem'le Mari'nin ve diğer Türk'lerm bundan haberi yoktu, onlar, kaçmak tasavvurunu bu gençten de saklamıyarak aralannda müzakereye devam edip gidiyorlardı. Ask hastası ahçı, ilkm bu tasavvura candan taraftar idi. Çünkü Cem'in ve öbür Türk'lerin kaçma ları halinde ştoda kalmayı, bir yo lunu bulup Mari'nin hizmetine gtr meği tasarlıyordu. Lâkin Cem'in, gafil bir gevezelikle, Mari'yi de kaçırmak istediğini söylediği günden sonra yüreği kararmıştı, Cem'i bu ta savvurunda husrane uğratmak çare lerini aramağa koyulmuştu. Cem'in henüz yanında bulunan neditnleri, sadık adamları da Mari'yi birlikte kaçırmak fikrini hos bulmamışlardı. Onlar atta, avratta ve yurtta uğur arıyan Şark'lılar idi. Damarlarında sövaliye kanı taşıyan bir kadmı düpedüz uğursuz buluyorlardı. Hele Cem'in yer yüzünde başka kadın yokmuş gibi Mari'yi beraber sürüklemeğe kalkışmasını büsbütün manasız görüyorlardı. Şu kadar ki görüşlerini Cem'e söylemeğe cür'et ede miyorlardı. Sehzade, onlar için yarım bir mabut idi. Felâketin içlerinde uyandırdığı derin bir acısile o yarı mabudun her emeline hürmet etmek istiyorlardı. Bu sebeple şu manasız lığı da, yürekleri yana yana, ha* metmeğe savaşıyorlardı. Yalnız ahçı, aşkın yarattığı bir telâs ve bir ıstırap ile Cem'i mürakabe altmda tutuyordu. Evveice onun kaçmasinı isterken şimdi onu yaka* latmak ve bu hizmetine mükâfat olarak Mari'ye kapılanmak fikrini güdüyordu. tste bu sırada Lorren dükasma gonderilen Sofu Hüseyin Bey geldi. Bir Fransız köylüsü kıyafetinde idi. Para ile elde ettiği bir köylünün samanlığmda saklanarak şatoya gir mek fırsatını anyordu. Bir kaç gün bu fırsatı bulamadı, geri döndü. Nihayet bir gün satonun biraz iteri sinde ve bir kıyida Ayas, Celâl ve Şadi Beylerle Şirmert Ağaya ras geldi, tamlmaz bir kıhk içinde bu lunduğu içinyavasca seslendi: Tırunayın, bakınmayın, daha ileri gidin, ben Sofu Hüaeyn'im! Garip Türk'ler, gurbetten kurtuluş müjdesi almıslar gibi sevindiler, heyecanlandılar, ileriye doğru yürii düler. Kimsenin göremiyeceği bir noktaya gelince durdular, Sofu Hü seyin Beyi beklediler. Aylardanberi sıkıntılı bir hayat geçiren fedakâr dost, yoldaşlarınm yanına geldi ve hemen bir tomar anahtar verdi: ışte dedi hızır parmakları, inşallah yolunuzu açar! Ve sonra anlattı: (Mabadi var) Ankara 2 7 ( A . A . ) T. D. T. Cemiyetinden: Karşıhklan aranacak arapça ve farsça kelimelerin 44 nu • matalı lUtess şudur: 7İHTİYAR 1İHTAR 2tHTlLÂF 8ÎRADE 3tHTİLÂS 9İRCA 4tHTİRA 10İRSl SİHTİSAS 11lRŞAT 6İHTİSAS Hususiyetten 12 tRTİSAM Sobranya'da garip ve şiddetli münakaşalar Yüz verilen gayriresmî teşkilâtın ika ettiği hâdi seler hükumeti de yaka süktirmeğe başladı IBirinci sahifeden mdbait] kurtarmağa gelmistir» deniliyor, bu tamamen yalandır. tsittiğiniz gibi böyle hâdise Istanbul'da da olmustur. Fakat Türk hükumeti derhal tedabir almıstır. Bu vaziyet Türkiye ile olan münasebatımızın dere cesini göstermektedir. Razgırat hâ dUesinin mes'ulleri varsa adalet bunların cezalannı verecektir. Anadolu ajansmın Sofya muhabiri Ali Naci Bey verdiği bu inanıl mıyacak haberin hakikî cephesini görmek üzece mahalline yani Razgrad'a gitti. Eğer yanlıs haberi tashih etmez ve mükellef olduğu vazifeyi hakkile yapmazsa kendisine karsı tedabir alacağız. Çünkü burada öyle ad*am duramaz. Gospodin Pastuhof'un söylediğini az çok doğru bularak söyliyeceğim ki onun dediği gibi bazı milliyetçi tesekküller son günlerde kanunun hudutlan haricine çıktılar. Onların bu hareketleri meydandadır ve Bulgaristan'ın menfaatlerine zarar verici sekildedir. Bilinsin ki: Onlar, bu hareketlerile, hükumetin kendilecine karsı olan siyasetini değistirmif olacaklardir.» Sosyalist meb'us Pastuhof tekrar söz alarak dedi ki: « Gayrimes'ul tesekküllerin Bulgarutan'ın her tarafına yayıldıgını bizzat Basvekü de itiraf edi ~ yor.» Bu söz mecliste büyük bir gürültüye sebep oldu. Çîftçi meb'uslar, gayrimes'ul teşkilâtı himaye eden Aleksandr Çankof'a hücum ettiler. Gürültüler arttı, münakaşalar şiddetlendi. Bu gürültüleri Ba^vekü Mufanof'un su son cümleleri kesti: « Bulgaristan'da ve Türkiye'de karsıhkh vukua gelen iki hâdisede de ecnebi parmağı vardır.» Meb'uslardan bazıları: Bu ecnebi parmağı nereden uzanıyor? diye haykırdılar. Basvekil bu suallere cevap vermek rstemedi. <Onu ben bilirim> der gibi başını sallıyarak sükunetle kürsüden indi. Cumhuriyet İki noktaya isa ret etmek istiyoruz: Evvelâ Bulgar Başvekili hâdisenin vukuundan mü" tevellit asıl tecavüz suçunu bir tarafa bırakmıs ve şuyuunun seklini suç addederek bunu Ali Naci Beye yüklemek isteraistir. Bir faraziye ola rak, Ajans muhabirinin yüzde elli mübalâğa ettiğini kabul etsek te bu, tecavüz hâdisesinin fecaatini ve a ğırhğını azaltamaz. Kaldı ki Bulgar gazetelerinin büyük bir kısmı hâdise hakkında Aji Naci Beyden çok ağır kelimeler kullanmıslar ve «ci nayet» demişlerdir. Saniyen, Bulgar Başvekili «tstanbul'da da bir hâdise ohnustur» diyor ki bu söz hakikatin tamamen aksi nedir. Çünkü tstanbul'da vukubu * lan hâdise, tecavüz değildir. Türk gençliği Bulgar'Iarın yaptığı, gibi Türk mezarlığına tecavüz etmenıis, dünyanın hiç bir medenî milletine nasip olmıyan yüksek bir asalet ve nezahet göstererek Bulgar mezarlığına çelenk koymustur. Türk hükumetinin aldığı tedabir ise sadece müsaadesiz yapılan bu içtimaa nihayet verdirmek için ahnmıstır. Binaenaleyh iki vak'a arasındaki tamamen zıt ve biribirile hiç münasebeti olmıyan fark meydandadır. Bu akşamki program c Tercih ediniz: Yeni karşılıklar Liste : 38 AHMAK: Kaln kafalı, vurdum duymaz, AİLE: Soysop, çoluk çocuk, ev halkı, AKIBET: Son, dip, Al.tM: Her şeyi bilen, çok okuyan, AR: ütanma, ARIZ: Gelen, do. kunan, ARIZA: Engel, meydana çıkan, ARİZA: Büyüklere yazılan mektup, ARZ: Küçükten büyüğe söyleyiş, ASIL: Dip, kök, soysop, AZAP: Sıkıntı, AZİL: İşlnden çıkarma, AZİM: Dogru, sağlam niyet, AZIZ: Çok sevgili. Üsküdar 25 inci mektep muallimi Adil AHMAK: Budala, AİLE: Ev horantası, AKIBET: Son, A I İ M : Bilgiç, çok bllld, AR: Utanma, ARIZ: Sonradan gelen, dadanan, ARIZA: Tümsek, inisçıkış, dadanmış, ARZ: Göstermek, gösterllmek, ASIL: Öz, kütük, AZİL: İşten çıkarılniA, AZİM: Kurmak, AZİZ: Mutlu. Üsküdar 22 inci mektep muallimleri *•* AHMAK: Kalın kafalı, bön, avanak, alık AİLE: Horanta, AKIBET: Son, ilerisi, bitim, ÂLIM: BUgiç, bügiU, bUen, AR: Utanma, sıkılma, ARIZ: Sonradan ya puma, gelme, ugrama, ARIZA: Ziyatüık, kötüluk, düzgünsüzluk, ARİZA: Dert dökme, saygı bildirme, ARZ etmek: Dertleşme, gösterme, ASIL ASL: Kök, temel, başlangıç, soy, AZAP: Üzüntu, eziyet, sıkıntı, AZİL: Tutulmamak, çıkarmak, kovmak, AZİM AZM: İyice isteme, isteklik, yılmamak, AZİZ: Değerli, yüce, kuüu. Üs. 46 ıncı mektep muallimleri • ** AHMAK: Ahk, bön, AKIBET: Son, biterü, ÂLİM: Bilen, AR: Utanma, ARIZ: Gelen, olan, ARIZA: Engel, bozukluk, ARZ Gösterme, söyleme, ASIL: Kök, örnek, AZAP: Sıkıntı, AZÎL: Çıkarüma, AZİM: Yılmamazlık, AZİZ: Kııtlu, yüce. Üsküdar 24 üncü mektep muallimlert * * • AHMAK: Budala, AİLE: Ocak, AKIBET: Son, ÂLİM: Çok okumttç, AR: Utanüacak şey, ARIZ: Olan, ARIZA: Engel, ARIZA: Yazılı kâgıt, ARZ: Anlatma, ASIL: Kök, AZAP: Büyük sıkmtı, acı, AZİL: İşten çıkarma, AZİM: Başlamak, AZİZ: Çok oevgill. Üsküdar 19 uncu mektep muallimleri *•* AHMAK: Budala, aptal, salak, AİLE: Evbark, çoluk çocuk, AKIBET: Son, olacak, ÂLİM: Bilgiç, AR: Utanç, ARIZ: Yapışık, yapısan, ARIZA: Bdzukluk, düzensizlik, ARİZA: Sunulan yazı, ARZ: Göstermek, söylemek, saygı, ASIL: Öz, iç, maya, AZAP: Sıkıntı, üzüntü, AZİL: İşten etmek, uzaklastırmak, indirmek, AZİM: Üstüne düşmek, AZİZ: Sevgili, yüce. Üsküdar 15 inci mektep muallimleri *** Liste: 39 BAHANE: Yapma, uydurma, kurma, BAHAR: Yaz başı, ot ve ağaç çiçeklen mesi, BEHRE: Pay, BİGÂNE: Yabancı, büdik, olmıyan, BEYHUDE: Nafile, boş, ENCÜMEN: Toplantı, öbeklenme, toplan. ma, bilgiçlerin bir araya gelmesi, ENDAM: Yapı, boy, bos, biçim, ENDİŞE: Diişünce, kaygu, tasa., ESİR: Tutsak, kul köle, düskün, ESMER: Karamsı, konur, EŞYA: Tastarak, yük, EVHAM: Kuruntu, yersiz, korku, kuşku. V MÜNtH : 23,05 5 inci senfoni (Beethoven). BUDAPEŞTE : 23,05 Macar sonatian. HAMBURG : 24,50 Kentet (Schabert). BERLİN : 17,40 Schubert'in eserlert. BUDAPEŞTE : 23,05 Macar sonatian (Donanhip). J ÎSTANBUL s 18 saz: (KemaJ Niyazi Bey ve ar * kadaşlan), 19 doktor îhsan Rifat Bey Çocuk Haftası münasebetile konfe rans, 19,20 orkestra konseri, 20 saz (Belkis Hanım), 20,30 saz: (Hanımlar saz heyeti). 21,30 orkestra, konseri, sonra: Ajans habeTİeri ve saat ayan. ANKARA : 12,30 Ankarapalas'tan nakil, 18 alaturka saz, 18,40 keman konseri (Ekrem Zeki Bey), 1920 fransızca ders, 19,50 gramofon konseri. 20.10 Ajans haberleri. BERLİN: 17,40 Fr. SchuDcrt'in eserlerinden konser, 18,20, musahabe, 18,35 mandolin, 19,20 yeni kitaplaı, 19,40 gençlik saati, 20,20 musahabe, 21,05 millî saat, 22,10 üç perdelik bir opera tem sili: (Le Concert de COUT), 24,15 ha« vadisler ve dans musikisi. HAMBURG: 18,05 gençlik saati. 18,35 Laypzig*den: (Konser), 19,35 musahabe, 20 musahabe, 20,25 zrraatçiler ve nasihatler, 20,45 musahabe, 21,05 millî saat, 22,10 Berlin'deki operanm nakli, 24,05 havadisler, 24,25 kıraat, 24,50 salon musikisi, 1,20 gramofon plâklan, 1,30 Berlin'den. MÜNtH: 18,35 orkestra konseri, 19,50 mu • sahabe, 20,10 konferans, 20,40 hafif musiki, 21.05 millî saat, 22,05 seyahat şarkılan, 22,50 çocuk korosu, 23,45 orkestra konseri: (Beethoven'in 5 inci senfonisO. 24,25 havadisler. VtYANA: 17,50 muhtelif konferanslar, 18.55 Avusturya be'stekâTİarının eserlerinden konser, 19,40 sesli filimierdcn niâk lar, 20 musahabe, 20,15 jimnastilt, 20,30 spor haberleri, 20,45 musahabe, 21,25 konferans, 22, hafif musiki, 23.05 konser: Synphonie en re majeur3fBa'ch>) keman ve orkestra için, concerto en W mineur (Bach), keman ve orkestra îiçin concerto en re majeur (Mozart), 24,35 havadisler, 24,50 dans muaikisi BUDAPEŞTE: 20,35 Skandi . Ali Rıza Bey hayret ediyor İBİrinci sahifeden mdbait) hiç bir ise yaramadığı ve içinde ne vesika, ne de tarihî kıymette bir şey olmadığı dairei aidesi tarafından resmen ve sarahaten büdirilen bu ği S 10 kurusluk menf aat te zayi olmakla beraber kimsenin mss'uli yeti mevzuu bahsolamıyacaktı. «Kör ölür badem gözlü olur» tâ birine masadak olarak, bugüne kadar kimsenin hatınna bile. g«tirm«diği bu kâğıtlara bugün muhayyel bir takım kıymetler veriliyor. Bunlan tefrik etmek için tayin olunan komis yonun mütehassıs olmadığı gibi iç tihadî hükümlere istinaden işe ts tanbul defterdarı, merkezde levazım müdürü ve vaktile Tapu Müdiriyeti umumiyesinde bulunan zat ve kâ ğıtlarin satılmasına müsaade eden Maliye Müsteşarını, bilhassa bu meselenin esası hakkında en mukni delilleri göstermedikten sonra dahi kanstırmak fikrimce haksızlıktır. Eğer komisyon vazifesini ifa etmemişse ve evrak arasında tarihî kıy Rieti haiz evrak varsa bu zevatı değil o komisyonu mes'ul etmekle ik tifa etmek lâzımdır.» Bugün resmen kâğıtlann tasnifi için bir koraisyon teşkil edildikten ve tasntf komisyonu tarafından ikmal olund'uktan sonra hazineye velevki ehemmiyetsiz bile olsa bes on kurusluk muntazam bir menf aat temini için bu evrakın satılmasma makamı vekâlet namma müsaade edilmis olması en tabiî ve cari muameleden başka bir şey değildir. Bu tarzdaki bir muameleye dünyanın her tarafında müsaade salâhiyetî vermek mevkünde olan memur ların yapacaklan şey bilâistisna bu müsaadeyi vermekten ibarettir. Hiç şüphe etmiyorum ki Şurayı Devlette bulunan zevatın bilâistisna kâffesinin idare mevkünde bulundukları takdirde bu meselede verecekleri karar bizim karardan kat'iyyen başka türlü olamazdı. Bu itibarladır ki henüz haberdar olamadığım bu karar fil hakika verilmiş ise hayretten başka vereceğim cevap yoktur. Eğer bu muhayyel kıymetli kâ ğıtlar satılacak yerde yakılmış ol saydı hazinenin satışla elde etti n«v şarkılan, 21,05 konferans, Tsigan 23,05 Macar sonafc lan, 24,20 havadî» ler, müteakibenl Tsigan musikisi devam ediyor. ı Bu aleşanüel Pefte radyosunda bazı sonatlannı divliyeceğiniz Macar bestekân$ Ernst Dohnanyi 21,35 TÜRKİYE TURİN6VEOWMOBİLKLÜBIİHİMAYESİNDE SiNEMADA MARY DUGAN'ın DAVASI HUGUbTTE DUFLOS ve CHARLES BOYER tarafından • Ü İ M M H H <2596> ^ S/z degelin 6UN EMSALSİZ BİR SEYAHAT IEVKİ AMERİKANIN LÜKS OTELLERİ MUHTEŞEM TRANSATLANTİKLER AVRUPA VE AMERİKANINEN GÜZEL ŞEHİRLERİVENİHAYET Polis mektebi dahiliye 1 inci komiseri Derviş Emüı **• BAHANE: Utkâr, mmk, BAHAR: Yeıü. lik, körpelik, yay, çiçek, koku, BEHRE: Pay, buluntu, Azık, BİGÂNE: Yabancı, yat, Uisiksiz, BEYHUDE: Boşuboşuna, yazıklı, ENCÜMEN: Dernek, öbek, toplantı, ENDAM: Yapı, biçim, boybos, yakışıklık, ENDİŞE: Düşünce, kuruntu, üzüntü, ESİR esaretten: Tutsak, bağlı, düşkün, ESMER: Kanur, yağız, gölgeli, EŞYA: Nesneler, zetler, varlıklar, EVHAM: Kuruntular, korkular. Çengelköy 28 inci mektep muallimleri OPERA'da 2 büyük fılim birdea görünüz; FRANZ LKHAR'm meşhnr opereti Bugün hepiniz; BEKÂRLISA VEDA MöLLîsinemada SENiNLE BİR SAAT 2 sözlü büvük filim birden Bugün Mümessilesi. Sevimli M A R T H A EGGERT ve canci^er kotnikler PAT VE PATAŞON MUCıT kahkahalı komedisi Yaz fiatları: Duhuliye 25birinci ve balkon 35, hususî 50, localar 200 kuruştur. ^ I M İ H H M ^ M M (2599) ^ JEANETTE MAC DONALD ve MAUR1CE CHEVALiER'nin son operetleri, ayrıca Mümessilleri. VARŞOVA : 1 7,35 gTamofon plâklan, 19,05 konser, 20.30 hafif musiki, 22,05 musiki musahabesi, 22,20 senfonik orkestra konseri, 1,05 dansrng. ROMA: 22.35 Ariosto'nun yüzüncü yıldS nümü münasebetile konferans, 23.05 konser: (Mozart"ın, Brahms'm, S. Saens'in sonatian), 24,05 bİT komedi. PRAG : 19,10 Kuartet ile Fransız musikisfriden konseT, 21,30 Brno'dan (Mussorgs ki'nin bir operası), 24,05 havadisler. BELGRAT: 21,05 musahabe, 22,20 Varşova'daki konserin nakli. SON AŞKIM (2615) Bu mükemmel tilimleri seyretmeden geçmeyiniz. Mümessıli: DON JOSE Mu|IKA. Bir kaç hikâye Bir kaç tahlil... Kıvmetli sair ve muharrfr arkadasîmız Nacip Fadıl Bey vaktile gazetemiz» de çok beğerulen edebî hikâyelerini ve son zamanda Hakimiyeti Milliye'de neşrettiği tahlilleri «Bir kaç hikâye, bir kaç tahlil» isimli bir ciltte toplamunr. Necip Fadıl Beyin şürleri kadar beğe nilen nesirlerinin bu sekilde ilk olarak kitap halinde çıknrsı şüphe yok ki edebiyat âlemimiz için memnuniyetbahş bir hâdisedir. «Bh kaç hikâye, bir kaç tahlil» Ankara'da tabp'unmuçtur. tstanbul için tevzi mahalli Ahmet Halit kitaphanesidir. İRTİHAL Eminönü evlenme memunı Hasan Hikmet Beyin valdesi ve Fatih da iresi muhasebecisi Halil Beyin hemşiresi Fatma Zehra Hanım rahmeti hakka kavusmuştur. Cenaze namazı bugün cuma namazından sonra Fatih camii şerifinde eda edilerek E dirnekapı'da a ile kabristanına defnolunacaktır. Merhume dindar, ha luk bir hammdı. Mevlâ rahmet ey liye. (2608) ŞİKAGO &ERGİSİ Bugün M E L K sineması E Yıldızların en gözeli LiLY DAM TA'yı son eseri ti'minde takdim edıyor. Venedik... Gondollan.» Serenatlan... Aşk. llâveten: Paramount dünya havadisleri. ŞİKA60 Sl'lİ DMET EDİYOR GEÇ HALMAY/N/Z CILG1NLIK GECESİ Bugün 11 de tenzilâtlı maiine • • • • (2597) Taksim'de T Ü R K smeraasmda Her hisli insanra görmesi icap eden MATTA. MİLLÎ TÜRK SEYYAHAT ACENTALIĞI Üsküdar Hâle sinemasında Karım Beni Aldatırsa GALATA SARAY tllc türkçe büyük operet fümi. tlâveten: Dünya havadisleri. (Sabık M A J i K ) muazzam bir sn^eser Emsalsiz fransızca sözlü filim ilâveten: Dünya havadisleri. Busrün saat \\ de ienzilâtlı matine. (2593) Z A V A L L I A N N E C İ 6 İ M

Bu sayıdan diğer sayfalar: