29 Haziran 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

29 Haziran 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 l > c Yeremlonücadelede Fridman aşısı 4 îmseye: Friedman lehinde bulunan, kendilerinizi bırakm da bunu k edm, demek akhmdan geçmez. n da • vam şudur: Ne yaparsanızaız, fakat bilerek, tecrübe edere kendi tecrübenizden doğan kanale ya pmız. Ben de önce bununhmdeydim. Fakat mes'ut bir tes bana bununla meşgul olmak imıı ver • di. Anadolunun ürra bir knde refikam ve aüem efradmdaslıyarak bastalanma Utbik ettiğim n gör • dügüm şeylerle evvelce îştm şeyler arasmdaki arnlığı anU Ve kani oldum ki Fridman aleüe ya • zılaa şeyler bitarafane flmkikat lerden mfilhem değildir. 4 re yak • lasan tatbikabm bu kanaa daha kökleştirdi. Fridman asuınin buim hiç ihmal edilemiyecek bir faydazbikinm kolay ve her yerde kabîl olur. Artık veremlfler bu osal sayee ve erken davranmak şartüe şere koşmak, tsviçreye gitmek, karnrrâda • helelere muhtaç olmaktan stedir • ler. Aşı tatbiki için çok keıütehassıs oimağa da ihtiyaç yoktîer hekim köyde, kasabada, fabra, tar lada bstalanna faydalı olal Ferdî tedavi haricinde I arasmdaki veremle mücadelede ikumet, beledtye ve cemivetlerin p«ok m ne yarar. tstanbul VereroMeadele Cemiyeti aşıya karsı aleyhtoir va zivet aldığı için biz taraftarkaı kıymetli zatalann ve astdan fs gören hstalarm delâletile aynca bi/erem • lilere Yardım Cemiyeti» t**re b* vannamesini hükumete takı ettik. Urauvoruz ki yakmda faalr geçe riz. Bununla beraber tstanbferemle Müeadele Cemiyetile teşrikmesaiye taraftar ve idarelerindeki spanser ve sanatoryomda asmrn fayırmı is« pata hannm. tstanbai Vere Mü • eadele Cemiyeti iddialarmâamamî ise kuru kuruya itiraz etmed evvel hastalarmda tecrübe eder, Vayda Binı gormezse, hatta kendisi tatbik ettiği bötun tedavi sistemlersn 8s tün oldugunu hastalan süylene va*» geemekte ve muhalefet yapnta bakh oiabilir.. Fakat ondan evvne soylerse ne yaparsa salâhiyeti, ta va • zifesi haricine çıkmış olur. Aşmm Vıvmet biçilmiyen rdaia • rindan biri de basil çikaran »1er a • rattmdaki çocuklarda koromnsAsundaki favdasıdır. Birçok muş>deler den sarfı narar Maeari«t*n k terübesi iman veremînde, Hagerek bayvanat bahçestndeki tecrübel>r«"'van vereminde aşmm bu kudretl lüzo « mu kadar ispat etti. tcan ede bu geniş mevzua dair ileride g< gorüşmek Szere şimdiiik ilhn ale«m ma> ruf simalramdan bazılarile de tatbikat yapan meslektaslanmnn bir kaçımn noktai nazarlarmı Idirmek faydasız olmıyacakhr. Görüfektir ki bizde bn derece istihfaf edaetVidtrnn aşısile verem tedavisinde yebir devir açıldığını soyHyetı çok »ruf ve muhterem simaiar vardırt Çdk kU n'ği ve süt eocuğu vuvası murü profesor Selter Berlin Tıp Ceroiynde verdiği bir konferansta muhte1 şekil • de çocuk veremlermde asılah 210 vak'ada asınm çok mSsait •yrmden bahsettikten sonra divor ki: «Biz çocuk hekimleri yetdoğmuf cocuklarra ük aylannda meyuıa cı • kan veremi mutlak öidurüd telâkki etmeğe alışmışızdır. Verem^utulmus J 5 nevzadı Fridman aşısile sadım. Bunlar şimdi 2 seneden fazladır, sapa sağlam yasıyorlar, haH bir kısmı fevkalâde gürbüşlesti. tı»de bir veya birkaç açık veremli buhan aileler arasında yaşıyan nevzatls doğuş • lanndan birkaç gün sonra konna aşı • sHe a«ilad»m. Asılanmamıs îrdeslerm» den bîr veya birkaçı veremcn öldökleri balde asılanalnaj jağlarfır. Ve reme karşı mukavemeti en i olan yaş şüphesiz nevzatlık çağıc. Daha buyuk yaştaki çocuk hastabmızdaki aşmm şifa tesirinî ispat edeek mahıyettedir. Fridraan aşısmm vemm teyrinde çok musait bir değişilik yap • tığı aşikârdtr. Böyle neticeld gören hanşri insan Fridman aşuın tesirsiz oldugunu iddîa etmek cesaitini kendinde bulur? «Berlier Kliı Woch. 1920, N. 5 1 ) . Profesor Schleich gene mi cemi * yetteki bcyanatmda diyor I: «11 se« nedir Fridman asısmı bütün likkatim • le takip ediyorum. Ben de svvelce aleyhtar idim. Fakat iki senelen fazla gözümün önünde cereyan edn şifa hâ • diseleri nihayet beni ikna stti ki bu aşı ile hekimlikte • diğer 3in şubele • rine nasip olmıyan büyük bir adım ahlmışhr... Aşmm en büyfk kuvveti her sekfldeki veremin yeıi başlamış devresmde abortif (hasta'.ıin inkişafma meydan vermiyen) şifa ile «reme maroz olanlardaki korumadır.. Alenen bir daha tekrar ederim: Aşının taraftan olan bizier şu fikirdeyiı ki beşeri • vel bir gön Friedrich Fra» Fridmanî «> bar teşekkürlere l â y i bulacaktır. Ben bunu ;>mdiden haber vermekle bah Ve fu ftkramm kayde geçirnmesmi riea eddiyorum: Ne falan ne filân adam, ne sebeple mu • halefet ederlerse etsinler, Fridman a dmm Paıtör [1] ve Jenner [ 2 ] m yanında şerefle parlamasına mâni olamıyacaklardır. Son söz o larak diyorum ki Fridman afuı bö • tun hekimliğin en sifalı ilâcıdır. Ve bunu 11 senedir tedavi ettiğim her tekilde 2000 veremli hasta Szerindeki miişahedelerime istinaden söyliyo • rum». Fransu profetorü Marcel Ray 1920 de yazdığı bir makalede diyor ki: «Pastördenberi Fridman a^uı derecesinde buyuk ve o derece methe lâyık bir tıbbî keşif yapılmadı. Bn ehemmiyette bir iki keşif daha yapılırsa beseriyet be kimlik derdinden knrhılacaktır.» Berljn Oniversiten profetörieriaden F. Kraut Alman Tıp Mecmoasmda yazdıgı bir makalede diyor ki: «5 sene evvel aşılanmış hastalarm tekrar muayenelerini yaptığim zaman oyle şayanı hayret mücait vazivetler gordiim ki seriri şifa denebilir. Butün hastalar ça • hçma feabiliyetini kazanmnlar. Ağir • lar, batmalar, nefes darlıklan tama • mile bertaraf olmustur. öksürükleri, gece terleri, ateşleri kaybolmustular. Bu müfahedelere ittinaden Fridman nralonün daha v&si mikya$ta kullanılmasim tavüyeyi vazife addederim. Hastalarunız arasmdaki veremli ailelerin çocuklarmdan yalnız aşilananlar verem • den azade kaldıklan veya fifa buldukIan halde asılanmıyan çoeuklarla e • bevevni kâmüen verentden öimufler • dtr. Aşmm hiçbir zaran gorSlmemiş • tir.» Dr. Nagelschmidt, [ 3 ] Fridman a • şnmın tatbikatmı görmek Szere Maca • ristana yapbğı bir seyahatten fu vak'ayı zikrediyor: «Macaristanda 15 yaş • larmda bh* genç kuı maayene ettim. Biiyük anne ve dedesi, ana ve baban ve S hemsiresi veremden ölmüş iken kendist Fridman aşın sayesinde yaşı yordn. «27 yaşmda difer bir genç Inzm da baban ve 6 kardefi veremden ölmâş, kendisi de 2 »ene evvel verem* tatal • muş, muhtelif tedavi usuüeri tatbik edilmiş ve faydası görülmemişti. Has • talık akciğerlerfnin zirvelermde ve bez • lerde idi. Birçok defalar kan tükSr • möş, göfcfi» ve arkası agnmıstı. OkfS • rak. iştihasızhk ve gece teri vardı. 1926 hanranmda Fridman aştsiie aşılanmış ve kendismi 1928 eylulünde gördu • ğSm zaman tamamfle iadei afiyet et • mişti. «Parüte 45 yaşlannda bh hannn Franstz profesörleri tararmdan mütte • fikan verem bobreği ameliyatla çıkanlmak istenihnis. Buna razi olmıyan kadm Berlin de Fridman mtiessesesntde Fridman aşısile asılanmış ve 6 ayda tamamile iadei afiyet etmisti. Pariste beynelmilel Verem Cemiyelinde ver diğim konferana emasmda bu kadmı tanmnak fırsabnı buldum. TamajnUe âfiyette ve her îki böbreeini nrmhafaza etmisti. Londrada tngiliz doktorlan «öyle bîr vak'a takdim ettiler: 4 yaş • lannda sag diz kapağında veremli > b> çocuk; ^9 aydanberi bir sanatoryomda alçılar içinde bareketsiz yatiyor. Bu esnada sol dizinde de veıetn t>aşhyor. Fridman aşuı yapıhyor. Her iki diz de kurhıluyor ve çocuk kalkıp geziyor.» Bu misaller istenfldigi kadar çogalhlabütr. Şimdi vereme tutulmuş ve a • • fle iyı olmuş iki Alman jıktcronna ı hSıâvesini yazacagım. Dr. Braon Ber • lin Tıp Cemiyeti huzurundn »öyle de • mişti: «Muhakkak bir akciger vere • minden Fridman aşısile eser kalmadan iyi olan birisi varsa o da benim. Hastalığım esnasındaki ruhî ve vucut rahatstzlıklannı, çalısmak arzusunu nekadar kaybettiğimi henüz unutmadım. Bugün bir hekim ve aşı île iyi olmus bir has ta sıfatfle veremlüer ordusa menfaa • tme sesimi mümkün oldağu kadar kuvvetle yokseltmek istiyorunı.» Berlinde Schonebergde verem dis panseri sertabibi Dr. Getkant has • talığım söyle anlatıyor: «Hastalıgun kürek kemiklerim arasmda ağnlardan, gece terinden, iyi yememe rağmen za • yıflamadan ve kuru oksuriikten ibaretti. Sıkletim 9 2 kilodan 77,3 e döş müştü. Bol gece terleri, halsizlik, fazlaca öksürük ve balgam buna mzunam etmisti. Röndcende şüphe kaltnamıştı. Ricam âzerine profesor Fridman tarafından aşılandım. Aşıdan 14 gün sonra geceteri ve öksSrük, balgam azaldı. Çalışma kabiliyeti yükseldi. Bir ay »onrt yemem içmem ayni kaldığı ve tekrar çalışmağa da başladığun halde 79 kiloya geliyordum. Şimdi mükemmelen çahşıyorum, sıVetim 88 dir. Ahvali u mumiyem iyidir. Bu muvaffakiyet gizli kalmadı. Dispanser hastalanm Fridman asuile aşüanmak arzusunu izhar ettiler. 83 hstaya aşı yapttm. tkisi dok • tordur. Her ikisi de ikinci devrede bu[1] kâçifi. [2] [3] yonda Mikroplarm ve kuduz aşısının Çiçek asîsîmn kâsifi. Diatermi ve elektrokoagülas • mühim kesifleri olan bit zat. Çumhurîvet' (VâNu) Beyin Bir mektubu! «Akşam» da çıkan yazı kendisinin değilmiş! Dünkü «Doğra Değfl mi?» sutu • numuzda Akşam gazetesmde, Vâlâ Nurettin Beye atfettiğimiz bir yazıya cevap vermiştik. Dün Vâlâ Nurettin Bey bize gSnderdigi bir mektupla bu yazmın kendi kalemmden çıkmış ol • madığmı bildiriyor. Işte mektubu: Crnnhuriyet tahrir madiriyeiine Efendim; Muhterem gazetenizin dünkü nüs Kasında, 2 inci sahifede, (Dogru De gil mi?) «ütununda «AnîamTyan bir arkadaşa anlatmak için» serlevhasile şaVıeımı alâkadar eden bir yazı oku • dum. Mesele sudur: Cumhuriyet, geçen gün. Seyrisefainin İskenderiye postalannı ifletmekte devam etmesi lehinr bir mütalea yü rütmüştü. Ben, bu fikri, kendi düşün cemce, pek isabetli ve haklı bulmuş tum. Zira. bir devlet müesaeseti olan Seyrisefain, Iskenderiye hattında her ne kadar senevî 260.000 lira açık veri yoTsa da, Türk bayTagını taşıyan va purların Mısırla Türkiye arasında iş lemesi yüztinden, memleket. mütehassi!<lsnn hesabına nazaran. senede 4.000.000 lira kâr ediyormus. Kâr e denlerin büyük bir kısmı şahsi müte sebbisler ise de. kazan^ıklan paradaıi hükumete muhtelif şekillerde resim verecekleri için. binnetice, Seyrisefainin devlet bütçesinden kapatacağı bu açiRi muhtelif varidat membalarindan belki de ziyadesile • gene devlet bütçe »ine iade edeceklerdir. Benim mantığıma ve ihatama gö re, bu i», gavet vazıhtır. Meselede anlaşılmıyacak birsey yoktur Halbuki (Doftru Değil mi?) siitununun muharriri beni, bu hakikati anlamamazlıkla itham ediyor, ve su satırlan yazıyor: *Dünkö Akiamda, (Aktamct) im~ rasile yazdıÇı bir yaxtda, (VâNu) Bey. itkendTİye Mtferleri hakktnda yardıihmız bir yazıyt beğenmiyor.» Halbuki dünkü Akşam gazetesin if. (Akşamdan Akşama) siitununda, (Ak.'amcı) imzasile o yazıyı yazan ben deftilim. Yedî srned<»nberi inkıtasız çalı«tıeim Ak«nm gazetesinden, aynlmiş bultınuyorum. Ötedenberi teamüldür: Bir muhar rir, bir gaze'pden çıkınca, müstear i • »imlerini. hatta kendi siitununun ser namesini de beraber götürür. Meselâ, Abidin Daver Bey, geçenlerde, muh terem müessesenizden kısa bir müd det için ayrılmıştı. «Hem nalına, Hem mıhına> sütununu ve altındaki çekiç tutan el isaretini kimse kı<!1anmadı. Ahmet Haşim merhumun «Bize Go re» sütunu. onun manevî mülkiyeti i di. Falih Rıfkının mütareke senelerin de Akşamda rağbet kazanan «Günün Fıkrası> sühınuna, bilâhare ne ben, ne de dig^r biri devam etmek üzere hak ve salâhivetini kendimizde bulmadık. Peyami, Felek. Topluigne ve Sevvah üzerinden misalleri lâyuat uzatabi» lirim... Onun gibi benim de, kendi mütevazı sah«ivetimle. uzun seneler emek verdiğim sütun. benim olmak iktiza ederdi kanaatindeyim. Hususile. (Aksamc«). (Hikâyeci) müsteaTİan benim dir. Hatta Ali Canip Beyin ve diğer edebiyat münteKabatı varsan muallimlerin mektep kitaplannda tenezzülen benden bah«edilirken, bu imzalann bana aidiyeti talebeye bildiriliyor. Kaç ank»tte ayni şey mevzuu bahsedilmiş tir. N'itekim işte. benim »ernamemin altinda. benim imzamin ustünde. benim yedi sene calıştığım bir kosede bİT yazı okuyarak, siz de bana tariz ediyor ve beni itham ediyorsunuz. Onun i çin, Akşam gazetesine bu cihetleri bildirdim. Sütunumu ve (Akşamcı) müsteanmı baska yerde kullanmıyacağımı vadettim. Fakat bilmukabele. matbu at âleminin teamülüne riayet ederek, bunlan kendilerinin de kullanmama lannı rica ettim. Sütun bajlığı ve müstear eksik degildir' Hek Aksamcı, vakti kerahatte ke yif çatan adam manasına da gelir. Ben, bunu, pek hafif mevzularda kullanır dım Seyrisefain bahnnda olduğu gibi ciddî yerlerde istimali, pek haklı şekilde yaptığmız nükteye maruz kal mağa sebebiyet verir. (Hikâyeci) müsteanma da r ben Akşamdan çıktıktan sonra. Selâmi Izzet devam ediyor. Onun zatî imzası benim mütevazı müstearımdan elbette daha şereflidir. Hulâsa, Cumhuriyette tarize uğn yan yazıyı benimsemiyorum, Ben, İskenderiye seferlerine devamı pek mantıkî buluyorum. Bu cihetlerin muhterem Cumhuriyette tavzihini rica ederim. (VâNu) lunuyorlardı. Ve basil müsbetti. Biri müteaddit defa kan tükürmüştn. Her ikisi de vazifelerinden aynlmaksızın iyi oldnlar.» Kendi müşahedelermuzden bazı vesikalarm arznu da müteakıp yazm»wa bıralayorum. Dr. FVAT SABlT 20 para yüzünden Kanlı bir cinayet Bir kışı olduruldu, uç ^ kişi de yaralandı İstanbul gazetecileri Bursa kapiıcalarında Kaphca sahiplerinin davet ettigi gazeteciler Bursada neler gördüler? Bursa 26 (Hususî) Kaplı cacılar ve otel • ciler cemiyeti geçen sene olduğu gibi bu sene de tstanbul gazete cilerini buraya davet ederek ken dilerine kaplıcah otel lerde vücud« getirilen te • kemmülâtı, hu meyanda yağlı boya ile yapılan temizliği göster • di.. Neşriyat müdürümüz bu da vete (Cumhuri İstanbul gazetecileri, Bursa rnuhabirimiz Musa V4 yet) namına beni Bursa kaplıcalar cemiyeti reisi Derüiş memur etmis olJ Beylerle bir arada duğundan tstan saiarda birkaç Musevi iilesi oturbuldan gelen gazetecilerle bhlik muş, muttasıl makine gibi konuşute ben d*e bu yenilikleri bir yabancı yorlardı. Mahmut Yesari, bu kanna* gözile tekrar seyrettim. Bir iki sene karişık seslerden çok sinirlenmişti. evvel harabeden farkı olmıyan Çeömer Rızaya: kirge şimdi cidden bir mamuıeye Ustat! Bunların çenelerine tak« dönmüştür. si koysan o bile bozulacak! dedi. Fakat ben bu hususta daha evvel Kahkahaları bastık. (Cumhuriyet) e birçok şey ler yazBahçeden avrılarak kaplıcalan, dığım için burada onları tekrarlıyaotelleri gezerken Mehmut Yesari, cak değilim. Bil&kis otellerdc görbir düziye öksürüyordu. ömer Rıza, düğüm noksanları sayacağım. kendisine: Bunlar çok basit, fakat ayni za A birader! Biraz kendine iyi manda çok elzem şeylerdir. Meselâ: baksana!.. dedi. Bazı yataklarm yanlarmda komoMahmut Yesari cevap verdi: dinler ve elektrik düğmeleri yoktur. Her yatağm başucunda zil düğme Hamamlara bakmaktan k*a * leri de bulunması lâzımdır. Halbuki dime bakmaya halim kalmadı kLM odalara ancak birer zil konmuştur. Adeta iki saattenberi hamam mü • Otel hizmetçisini çağırmak veya etehassısı oldum. Girip çıkmadıgım, lektriği söndürmek isterseniz yatakiçinde öksürmediğim hamam kal • tan kalkıp odayı dolaşmak mecbumadı... rîyetindesiniz. Bir aralık ömer Rıza, beyaz m«r* Bazı otellerde yemek takımları merlerden gürül gürül akan sicak tam ve mükemmel de§il. Hatta alesulara bakıp kalmıştı. Neden tonm lâde denecek kadar basit. . geniş bir nefes aldı: Bursaya fazla seyyah, Çekirge Veminelmai küllü şey'in hay!« ye de daha çok müşteri çekmek için dîye söylen<R. tamamlanacak noksanlar yalnız Halil Lutfi de söyle hesap ya • bunlar degil, bilhassa Bursa kap pıyormuş gibi düşündü, taşindı. Kalıcalarile otellerinin yemek ve yatak fasını sallıyarak: fiatlarını gösteren kataloğların ol Yazık!.. dedi. <Son Posta» ile maması, UtanbulcTan Bursaya gelen meşgul olmasaydım vallahi Burıabir yolcunun bile ne vapurda, ne de da bir kaplıca da ben açardım... yollarda her hangi bir kaplıca rekBursanın en büyük oteli olan 70 lâmına rasgelmemesi, tstanbulla Muodalı Kükürtlüye geldik. Buradaki danya arasma svratli vapurlar tahsis edilememesi gibi sebepler de bun su yerden çıkar çıkmaz 80 derece sıcakmış... Bu suyu yer altından lara inzimam eden geriliklerdir. gece gündüz bir dolapla çekiyorlar. Bilhassa vapur isinin halli bu arDolaba bir at koşulu... Sebebini sor> zunun tahakkuku îçin en kestirme duk. Meğer dinaroo dayanmıyormuş. bir çaredir. £vvelce Mudanya • tsÇünkü: Uç gün içinde dinamonun tanbul arasmda işliyen, Bursaiılara her tarafını kükürt bağlıyortnuş. ait, süratli bir vapur varmış.. Gene Bu otelin daha sakin ve gürültüBursalıların kendi işlerini kendileri süz bir yerde olduğunu gören Mah • görmüş olmak için böyle bir vapur mut Yesari ile ömer Rıza Beyler gealıp işletmeleri akla gelen en muceyi orada geç'rd"iler. Fakat ertesi vafık bir tedbirdir. sabah erkenden kendilerini yammızda Biraz da bu davetin karileri daha bulduk. Zavalblar Dahiliye Vekâçok alâkadar edecek taraflarım anletinin son tamimlerine rağmen salatayım: bahın kör karanlığında makamla ömer Rıza, Mahmut Yesari, M. bağrran bir süt satıcısınm ve bir de Salâhattin ve Halil Lutfi Beyleri Mucivardaki yolu tamir eden silindirin danyadan kaplıcalılar ve otelcîler gürültüsünden uyanmışlar... cen^iyeti reisi ve Bursa gazetecile Zaten talihimizin bize güldürmden Derviş Bey karşılayıp Bursağünü görmedik ki... dediler. . ya getirince doğruca (Hüsnügüzel) bahçesine gittik. Yanunızdaki ma • MUSA Rttvgacüan aytrmak itterken yaralanan kahveci Hakkı Dün akşam üzeri Çarşıkapıda pazar yerinde bir kişinin ölümü ve üç kişinin de yaralanmasile neticelenen kanlı bir cinayet olmustur. Terlikçi ömer ve kaçakçı Tatar Omer isminde iki adaş ve arkadaş Çarşıkapıdaki pazar yerinde kaçak koylü ve asker sieraraları satarlar ken yanlarına yoğurtçu Mehmet ismindc birisi gelmiştir. Bu sırada terlikçi Omer, yoğurtçu Mehmede hitaben: < Şurada iki paket sigara kaldı. On iki boçuk kurus ver de sermayesine şunlan al. Sen de kâr edersîn.» demiş. Fakat yoğurtçu Mehmet bunları on iki kuruşa alabile • ceğini söylemiş; diğerleri ise on :ki buçukta ıırar etmişlerdir. Aradakî yirmi para yüzünden çıkan kavga kısa bir zamanda çok büyümüştür. Satıcılarla müşteri bir • birlerine küfür etmeğe ve biraz sonra da dövüsmeğe başiamışlar, bîraz sonra her ürü bıçaklarına sarılarak birbirlerine hücum etmişlerdir. Kudurmus gibi gözleri kızan bu adam1ar birbirlerinin vücudüne rasgele bıçaklarını sokup çıkartnağa başla • mıslardır. Bir aralık Tatar ömer hasmı olan ytopurtçu Mehmede son bir darbe indirmek isterken yanlıslikla bıçagını arkadaşı terlikçi ömerin kasığına sapiamış ve bu sırada da ortalık karmakanşık olmustur. Etraftan; «polis geliyor» seslerini işiten kavgacılar bu sefer de ç*rşının yanıbaşmdaki Yolgeçen hanı • nın içine kaçmıslardır. Lâkin kası ğından ve göpsünden üç ağır yara alan Terlikçi ömer hanın içinde yere düsiip ölmüstür. Diğer iki kişi burada da kavgaya devam ederlerken araya han içindeki kahveci Hakkı girmiş ve bunlan ayırmak istemiştir. Bu esnada hakkı da ellerînden yaralanmıştır. Nihayet polis kavgacıları ayırmıştır. Tatar ömer yüzünden ve yo • ğurtçu Mehraet bacağından yara Iıdır. Yoğurtçu Mehmedin yarası ağır olup hastaneye kaldınlmıştır. Failleri yakalanmışhr. Ankara civarında bulunan sehir harabesî Eski eserlerin meydana çıkarılmasına ve yenilerinin iyi muhaf azasına büyük ehemmiyet veren değerli Maarif Vekilimiz Dr. Reşit Galip B.in Ankara civarında Ahiatbelinde yeni hafriyat yaptıdığmı ve bir şehir harabesi meydana çıkanldığını yazmıçtık. Resmimiz (solda) Maarif Vekili, bu harabelerde bulunan bir prensesin kabrini tetkik ederken, (yukarıda bulunan eserler hakkında sefirlere ve refikalarına izahat verirken, (aşağıda) bulunan şehir harabesini gösteriyor. Ankara 28 (Telefonla) Ahlatbelinde yapılmakta olan hafriyatta yeniden bazı mühim eserler meydana çıkmıştır. Bu meyanda eski bir mezar da bulunmuştur. Bu mezarın içinden birçok bilezikler ve altın halkalar çıkmıştır. Bunların brrkaç bin sene evveiine ait olduğu tahmin edilmektedir. Antrepoloji mütehassısi Şevket Aziz Bey hafriyat yerinde bulunan kemikler Uzerinde tetkikat yapmaktadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: