13 Temmuz 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

13 Temmuz 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AJ «tluOıUZ i/JJ Cnyıhttnyet' SON TELGRAFLAB Inhisarların ıslahı ınhisarlar Vekili Rana Bey mütehassısların verdikleri raporları izah ediyor Ânkara 12 (A.A.) Gümriik ve tnhisarlar vekili Ali Rana Bey sualleri • mize cevaben Anadolu ajansına şu beyanatta bulunmuştur: « Mütehasstslar tetkiklerini bitirdiler. tnhisarlarm merkezi idaresi ve tütün, ispirto, tuz inhisar »leri hakkmda dört rapor verdiler. Bu raporlar çok faydalı ve san'h tavsiyeleri ihtiva et mektedir. Bu tavsiyelerin tatbikine ça lışacağız. Bir kısmmm tatbiki için ec nebi mütehass» yardınuna ibtiyacınuz olacaktır. Mütehassıslar inhisarlarm tevhit e • dilmiş olmasıni isabetli buldular. tnhisarlarm Ankaraya nakli muame • lenin selâmeti için bu sene de talik e • dümiştir. Tütün kanumı tadilâtı mhisarlar u • mum müdürlüğünce brtjrilrruştir. Şimdi lâyiha vekâletimiz ve diğer alâkadar vekâletler tarafmdan teikik edilecektir. Benzine ispirto kanştırma kanun lâyihası Ziraat Vekâletince hanrlanmaktadır. y Talebe Birliğinin gezintisî illî Türk Talebe Birliği evvelki gün Yalovada ve Büyükadada bir gezmti yaptı. Aralarmda ben de bulundum. Sabahm saat sekizile dokuzu arasmda, Akaym en güzel vapurlarmdan biri, yataklı vagon ve Razgrat hâdisesi kahramanlanndan mürekkep bir gençlik yığmını Marmaraya doğru taşunağa başladı. Son gün lerde havalann bir hezeyam mürtei* arazı göstermesi, bu gezintiye iştirak edenleri azaltmıstı. Uç yüz kişi kadar dık. Birlik reisi Tevfik, bana, daha bü yük bir gençlik yığınmın tesanüdünü görmek istediğini ve bu azlıktan biraz canı sıkıldığmı söyledi. Ona dedim ki: «Zaran vok; mücadele zamanlarmda bmlerce kişi olarak geliyorlar, eğlen cede azalıyorlar. Aksı olsavdı. yani gezmtilere bmlerce genç gelseydi de Yataklı Vagonun önünde küçük bir kalabalık bulunsaydt daha fena olurdu. Demek seninkiler mücadeleyi eğlenceye tercih edivorlar.» Birlik reisi Tevffc, aynî zamanda gençliğin orkestra şefidir: Yüzlerce taze ve dinç gırtlak, onun riyaseti altmda, istiklâl ve gençlik marşlanra vapurun guvertesinden ufuklara duyurdu. Yukarda cazbant, umumî neşenin oynak veznini verirken, asağida, kamarada, P. C. N. dan Fahrinin gramofonu bize Münir Nurettmi, Safiyeyi, ve benim Sahibmin Sesme okudugum »iirleri dmletiyordu. Ben genç muallitn dostum Kemal Hayvamla beraberdim. Bir aralık Yüksek tkhsat ve Ticaret talebesinden Hüdai Beyle felsefî ter tipte bir sohbete daldık. Bir gezmti de bulunduğumu o kadar unutmuştum ki Yalova iskelesme ç i ı p ta parlak ve yeıil bir tabiat tarafmdan kucakla nmca hayrette kaldnn. Geceyansı ögle gunesme tesadüf etmeğe benaer bir hayret ve göz kanvışması. Yalovadan Büyükadaya giderken, birlikten genç Rüknettinin monologları milleti katdttı. Bunlardan biri, Hikmet Feridunun Akşamda yaptıgı edebîyat anketme alayh bir cevaph. Gençler benden de bir siir okumamı istedi'er Rübabm cevabmı soyledim. Fikretm ölümünden sonra bösbütün susan Rü • babmm tozunu aldık. Gençliğin ruhımdaki bütün meselelere tellermde cevap veren bu saz, baktık ki, hâlâ o kud retli sesi çıkanyor, hâlâ bu cenuyeti terennüm eden yegâne alet odur. Büyükadada, iskele kazinosunun onünde, biriat reisi Tevfîk yükseğe'çiktı ve bizi etrafma tophyarak dedi ki: « Gençler!.. Her yerde duyulan stzin sesinizda. tstiklâl marstnı da «z, ayak bastığmu! her yerde söyliyerek memleket ufuklarnu çmlattmız. Büyükadaya da bu sesi duyurunuz ve gür, zâfstz, tereddütsüz bir sesle, her vafciS ki gibi, burada da millî havamm okuyunuz » tskele civarmdaki otellerm taraçalarmda bulunan ecnebiler ve ekalliyetler hürmetle ayağa kaiktilar. Müzik başladi. On dört milyonun sesini paylaşan üç yüz hançere marsımrzı okudu. Ada halkmm bir kısmı da iştirak etmişti. Gençlik ve memleket şarkılan söy lenerek yapılan bir gezintiden sonra iskele kazmosuna gelmdî. Adada otu • ran Nuruliah Ata da gençüği ziyaret etmişti. O da Fikretm «Leylei Fırak» ismmdeki ştrini karikatürize ederek okudu: Elinde bir mendil, hıçkırarak ortaya geldi ve en hazin şeyde bile güldüriicü unsurlar bulunduğunu biraz kaba, fakat muvaffakiyetli bir komik in sadile ispat etti. Ben de, mukayyet kafiye merakhsi olan babamm, doğdu • gum zaman, ağabeylerim Selâmi ve llhamiye kafiye olsun diye ısmrrni evvelâ «Grami» koyduğunu, fakat iharami» ye benzediği için bu ismm ar^ıem ta • rafmdan beğenilmediğini, sonradan bir Acem şaîrinin tsmi oldtığu için «Peyami» adının Tevfik Fikret tarafmdan Safa gibi bir şairm yınnurcagma munasip göraldüğünn anlattım. Fikrertin istiari bir tabirle vaftiz babam olduğguntı soyledim ve gene bir çirini, Halukun Vedaını okudum. Dönüşte ismini bümediğim iki genç, güvertede harikulâde güzel zeybek ve benim güzel defterim.. S a n a tarif edeyim de beraber gülelim.. Zira evde herkes onlan beğeniyor, kimse benimle beraber gülmüyor. Anneleri zayıf vücudüne sımsıkı yapışan elbiseleri, kır saçlarının üzerine çarpık oturttuğu ufacık sapkası, kuru ayaklarına takrtığı çok uzun topuklu iskarpinlerile yeni üst baş giydirîl • miş eski bir kuklaya benziyor. Vahap uzunca boylu, kumral Adolf Menju vari, bıyıkh bir genç.. Avrupada zannadersem giyim tah • sil etmiş.. Gayet şık giyiniyor, enfes kokular siirünüyor, pek az konuşuyor. Konuştuğu zamanda ya bana kompliman yapıyor, yahut Avrupadan bahsediyor. En sinirime dokunan Süheylâ.. Belki çirkin değil.. thtimal benden başkası için çok güzel de olabilir. Fakat o kadar şımarık, o kadar sun'î halli ki bütün letafetinî kaybediyor. O da kardeşi gibi mütemadiyen gezdiği yerlerden bahsediyor. Söylediği kelimelerden ziyade hareketler yaparak lüzumlu lüzumsuz kahkaha • lar atarak durmadan anlatıyor. Gördüğümüz filimlerden kapının önün Bana kalırsa Emniyet Sandığı icra işlerinden şikâyetçi Sandık bir kısım mevduat muamelelerini kaldırdı, ikrazat faizleri de indi Yeni odünç para kanununun tatbikı üzerme Emniyet Sandığı, yüzde yedi faizli olan üç sene vadelî mevduat muamelelerini kaldnmtşhr. Bunun sebebi kanun da mevduat faizlermm azamî yüzde altı buçuk olarak tesbit edilmesidir. Sandık, altı ay vadeli mevduat fa • izlerinin yüzde beş, bir sene vadeüle rin faizinin yüzde altı, iki seneiiklerin faizinin yüzde a!h buçuk ohnasmı movafık görmüstür. Sandık müdürü Tevfik Bey dün bir muharririmize demiştir ki: « Bu kanundan evvel taahhüt ettiğimiz üç sene vadeli tevdiatm fa izleri, kanunun tayin ettiği miktardan fazla olduğu için, bu faizlerin tesviyesmi ilerde ittihaz edilecek karara gore muamele yapmak üzere muvakkaten tevkif ediyoruz. Fakat alâkadarlar kanundaki hükmün; kanunun neşrinden evvelki muamelelere sümulü olamryacağmı ileri sürerek itiraz ettiklermden ortaya hukukî bir mesele çıkmıstır. Biz de bu meselenin halledümesi icin keyfiyeti merciimizden istizan et Kanun hükmünün makablme samil olduğu bildirildiği takdirde tevkif et • ti«Hmw faiı paralan idarei hususiveve verilecek, aksi halde sahiplerine iade olunacaktır. Bu mesele ile yalnız biz değil, bütün malî müesseseler alâkadar buluntnaktadtrlar. Yaptığumz ikrazatm faizleri, esasen kanunun tayin ettiği milrtardan aşağıya mdirildiğinden bu hususta yeni bir değişiklik yoktur. Sahiplermin borclarmı ödeyememeleri dolayrsile geçen eyiâldenberi icraya verilen dosyalann 1000 kadar olmanna mukabil ancak 60 parça emlâk satıla bfhnistir. Bu da icra işlerinin çok uzadığmı göstermektedir. Yeni kanuna göre, satışa çıkarılacak emlâkin müzayede bedeüeri, mubam • men krymetlerinm yüzde yetmis beşi IHEM L NALINA MIHINA Alman murahhasına cevap: Sümer Bank! I ondra konferansmda Alman murahhaaı Her Posse, Turkiyemn sanayileşmesi dünya için felâket olduğu yavesini yumurtladığı günde, garip bw tesadüf eseri olarak Su mer Bank ta işe başladı. Sümer Bank, Türkiyede sanayii kurmak ve korumak için teessüs etmiş bir bankadr ve Alman murahha» sacma soderile konferansta herkesi emettiği ve uyuklathğı sırada, onun işe bafla ması Türkiyeyi Avrupa sanayiinin e«iri halmde bvakmak istiyenlere tam yerinde ve tam zamammda bir eevap ol Almanya, işbaşmdaki ricalinm U mumî Harpten evvel ve harp içmdeki incelikten ve siyasetten mahrum «iyasetleri yözünden mağlup olmuştu. Gö rüyoruz, ki Alman ricali, ne o feci hezimetten ve ne de o hezimetin elkn aktbetlerinden en küçük ibret derri bile almamışlar, eğer alm*ş olsalardı, srf 3thsat buhranmı yenmek için milletlerin elele vermelermi temin mak sad3e toplanm» olan bir konferans ta, bir gün Sovyet Rusyayı, ertesi gün Türkiyeyi kredıracak tekliflerde bu lunarak çam devirmezlerdi. Fikrhnizce, mötemadiyen gaf yapan Alman siyasetidir ld asıl, dünya için bir felâket teşkil etmeğe baflanuştır. Fakat btrakfr hm Almanlar, siyasî oot kırma röko runu knadursunlar. Biz kendi işnnize bakalım. Türkiye, kendi ziraî mahsullerini i«Hyecek ve ihtiyaçlarmı temin edecek bi» miuî sanayi kurmağa azmetmiştir ve bunu yapacakta. Pancanrmzdan şe • ker, yünümüzden sroiseftk kumaş, kozamızdan ipekli, derhnizden kundn • ra, pamuğumuzdan bez, üzüm ve mari" mhden ispirto yapacağıx. Devlet, 9 milyon sermayeli Sanayi ve Maadin Bankasmm yerine 20 milyon sermayeli Sümer Bankı ikame etmek ve bu yeni müessesenm başma, şimdiye ka< dar bulunduğu vadfelerde daima yüksek bir kabiliyet ve muvaffakiyot go«termiş olan krymetli bir gend getnr mek suretile, Türkiyeyi Iâam olduğu kadar, sanayileftirmeğe, karar verd^im' anlatnuştır. Gazi Mustafa Kemal Türkiyesi, ka rar verdiği şeyleri mutlaka yapmakla meşhurdur; Her Posse gibüer istedik • leri kadar saçmahyadursunlar!... Avusturya ile Müna seba t ımız 3,5 milyon liralık bir itilâfname imzalandı Ankara 12 (A.A.) Hariciye Vekâleti umumi kâtibi Nutnan Rifat Bey ile Avusturya maslâhatgüzan M. Bischoff arasında bugün üç buçuk milyon liralık bir ticarî itüâf • name îmzalanmıştır. İtilâfname ımıvazene esasi ve mütekabil listelere müstenrttir. On gün tonra mer'iyete girecektir. Vekiller Heyeti Dün Paris ve Londra nrrüzakereleri ile meşgul oldu Ankara 12 (Telefonla) He yeti Vekile bugün öğleden sonra toplanmıştır. Bu içtimada Paristeki ticarî miizakerelerle Londra müza • kereleri hakkında murahhaslanmız • dan gelen malumatm tetkik edQdi • ği zannolunmaktadır. "Emniyet Scmcfığı madarS Tevfik Bey ni buhnadığı takdirde aJâkadarlarm borçlan beş sene müddetle tecil edü • Iecektir. Maamafih tecfl şeraib, bmm öte • denberi gosterdiğimiz kolaylıklara nisbetle ağır olduğımdan bu yol, alâka darlar için zararhdır. Ve işlerin çok uzamastm mucip olacaktB. Bilha»»a icra memurlarmnı, »atdığa çıkanlan em lâke, hakiki krymetlerinden çok yüksek kıymet koymalan da işlerin mtacmı güçlestirmektedir. Sandık idaresince 45,000 Ura laymet takdk edilen etnli ke krada 90,000 lira kıymet komd • mustur. Bu da, ötedenberi icra işlermin Sıtiyaca muvafık bir n*le getirilmesi için yaptığmn teşeboihlerin nekadar haklı olduğunu teyit eden bir mtsal dîr.» Çinde vaziyet Londra 12 (A.A.) TaymU gazetesi başmakalesini Çin meselesine hasretmiştir. Taymis, Çin harp gemilerind'en bir çoğunun son bozukluğunu memleketteki kanşıkhğın bir alâmeti olarak telâkki ediyor ve diyor ki: «lsyanın müsebbibi kim ve ne olursa olsun, Çin donanmaıınm üç en iyi harp gemisinin müzayede ile tatılığa çıkanldığı bir hakikattir. Kantonlularm bu gemileri almamalarına sebep Nankin hükumetine büyiik bir hakaret yapraamak endişesindendir. Çin hükumeti ne zaman yabanci devletler veya komünistlerle mü> • külât karşısında kalsa, mahallî bir takım grup reisleri, bu vesilelerden isyan ederek istifadeye kalkışmış lardır.» Taymis, şimdiki halde ihtilâlin merkezi olan Kanton tarafınd'an gösterilen misalin diğer yerlerden de takip edildiğini, Yag • Tse havza • sında komünistlerin faaliyette olduklarını yazıyor ve şurası şayanı memmıniyettir ki, vaziyet her tarafta bu kadar karanlık değildir. Zira vilâ yetlerin birbirlerini kıskanmalarina ve şahsi ihttraslara rağmen, Nankin hükumeti, işlerini düzeltmek ve otorîtesrni tanıtmak için çalisiyor» diyor. Yeni yeni İhtilâflar Yunan muhalifleri hükumetle anlaşamıyorlar Atina 12 (Hususf) Hükumet firkası ile muhalefet fırkalan arasmdaki ihtilâflar devam etmektedir. LJderlerin mü'âkatlanndan hâlâ bir netice çıkmamıştır. Muhtelif meselelerde bir tiirlü anlaşmak kabfl oimamaktadır. Meselâ hürriyetperver firkanm lideri M. Me takas Ayan Meclisinin lüzumsuz olduğunu ve derhal lâğvini talep ediyor. Halbuki hükumet buna muanzdır. Bu su retle M. Metaksasın kabmeye girmesi ihtimaK ortadan kalktığı gibi kabinede hürriyetperver fırkayı temsil eden Maarif Nazırmm da vazifesmden azlolu • nacağı anlasılmaktadır. Zonguldakta şiddetli yağmurlar On temmuzda Zolguldakta ya • ğan şiddetli yağmurlarla 9 ev ve iki bahçe tamamen sular altında kalmıştır. Bundan baska iki tahta köprüyu seller götürmü», bîr fırıa yıkılmıstır. Zonçuldak deresîndeki sular kabararak Ankara köprüsünün üstüne kadar çıkmıs, bu civarda bulunan altı kisi boğulmaktan güç halle kurtarılabilmiştir. Zonguldak ve Kozlu shnendifer rayları tellerin getirdiği kumlarla tamamen örtüldüğünden münakalât bir gece için durmuslur. Kafkas oyunlan oynadılar. Elrmde bir silgi ile beni gençler den aytran yaş farkmı sümeğe çahştığun için, ben de, bilir bilmez bu oyunlara kanşbm. Vel hasıl pek coştuk, velhasıl pek eğlen • d8t, velhasıl bu gezinti pek insanca, pek efendice geçti. Nasıl geçmesm ki benim bütün bu aziz kardeşlerhrv, hürriyetle disiplin arasmdaki hududu biliyorlar. Tevfiğin bir işareti, Birlik kâtibiumu • misi Şükra Kayanm bir sözü, onlan topluyor, dagrayor, vazifeye ve zevke göturüyor. Düşünün ki aralannda ilâç için bir tek müdenîs te yoktu. Onlar şimdi Ankaradan gelecek yeni kadronun heyecanı içinde ohcaklar, böyle eğlen • eelere yanaşrrayorlar. Gebnezlerse gelmesinler. Gençlflc, kendi kendisme, vazifenin ve zevkin hududunu çizn>e«rni öğretryor; hep bfliyor ki en büyük kürsü üniversitede değil, hayatın ortasmda • dır. PEYAMİ SEFA den geçen satıcılara kadar herşey Avrupa hakkında yeni konferans lar vermesine vesile oluyor. Musi • kiye hasret kaldığını, tstanbulda güzel bir müzik dinliyebilmek imkânsız olduğunu söyliyerek sabahtan akşama kadar gramofon çahyor. Eğer bu çaldıkları fokstrotlardan, havaî şarkılardan ibaret olmasa maalesef söylediklerine bak vermek mecSu • riyetinde kalacağım. Geçen gün de gene bir fokstrot çalarak musiki insanın ruhunun gıdası olduğuau, halbuki burada ruhunun aç kaldığını söylüyordu. Bu ezberlenmiş kelimeler fena halde sinirime dokundu. Büyük bir safiyetle: Ama Süheylâ, bu çaldıklarını her kazinoda dinliyebilirsin. Eğer operalardan, yüksek konserlerden filân bahsediyorsan o baska.. Daha memleketimizde öyle şeyler yok.. Madem ki şimdilik gramofonla kanaat ediyorsun. Orada bir çok klâsik parçalar var. Ne için onlan çalmıyorsun?. Zannedersem görmedin.. Elimle gösteriyorum: Şu yandaki iki albüm.. Dur, Türkiye İtalya münasebatı Birinci »ahifeden mabat Suikast meselesi Atina 12 (Hususî) M. Venize îosa yapılan suîkastin tahkikatına de vam olunmaktadır. Dün dmlenen şahitlerden bir kısmı bu suikastin Etniki Eteriya (Miilî Şirket) nanundaki bir gîzli cemiyet tarafmdan tertip oldu |unu ve iki nazırm da bu cemiyete dahil bulunduklarmı söylemişlerdir. ttalyan matbuatının kaydetti ği şayialara göre Sovyet Rusya Avu*turya ile de böyle bir misak yapmak niyetindedir. Stefani ajansının teblîğı Roma 12 (A.A.) Stefani Ajansı tebliğ ediyor: Başvekil, Türkiye Hariciye Vekili Tevfik Rüştii Beyi kabui et miş ve kendisile bir buçuk saat süren »amimî bir mülâkatta bu • lunmuştur. Her iki devleti alâ kadar eden meselelerle Türkiye ile İtalya arasında mevcut dost luk muahedesine ilham veren direkMfler Eförüşülmüştür. M. Musolini sonra, Moskova dan gelen Sovyet sefirini kabul etmiş, kendisile siyasî meselsler hakkında jjörüşmüştür. Tahdidi teslihat Müzakereleri M. Henderson Paristen Romaya gidiyor Paris 12 (A.A.) Havas ajaım bfldiriyor: M. Dakdiye ile D. Pol Bonkurun M. Hendersonla yapmıs olduklan ikmct mülâkat, Franaa nazarlarma M. Hen dersona Fransanm silâhları bırakma konf eransmdaki heyetler arasmda noktai nazar ihtilâflarma yol açan mese leler karşısmdaki vaziyetini tarif et • mek fırsatmı vermiştir. Bu suretle Fransn noktai nazan hakkında malumata sahip olan M. Henderson saat 20,30 da Romava hareket edecektir. Yeni bir kanun Atma 12 (Hususî) Dün resmî gazetede Belediye intihabatmın gayrimuayyen bir zamana talik olunduğuna dair yeni bir kanun nesrolunmuştur. Konya ovasına daimî su verilecek Konya 12 (A.A.) Ziraat Vekâleti Su işleri müdürü Suphi Beyle müteha*sıs M. Basyola sulama sa • hasında tetkikatta bulunmaktadırlar. Bu tetkikatın sonunda kanallar te • mizlendiken ve bentler yapıldıktan sonra Konya ovasına her zaman için su verilmesi temin olunacaktır. Kont Zepelin balonu bir kaza geçirdi Sevil 12 (A.A.) Kont Zeppelin balonu dün gece Almanyaya dönmek üzere Sevilden havalanacağı sırada balonu şişiren gaz, tayfanm yerde bulunduğu bir anda, sıcakhk yüzünden inbisat etmiştir. Bunun netice • sinde yere bağlı halatlar kopmus ve balon hızla yükselmeğe baslamıstir. Fakat içinde bulunan birkaç tayfa balonu durdurmağa ve za • rarsızca yere indirmeğe muvaffak olmuşlardır. Bundan sonra balonun benzin ihtiyacı temin edilmis ve Almanya istikametinde havalanmıştır. Cumhuriyet Nüshasi 5 Kurustur Ziyafetler' Roma 12 (A.A.) Bu akşam M. Musolini Tevfik Rüştii Bey şerefine bir ziyafet verecektir. Yann Türkiye sefaretinde bir resmi kabul yapılacak, Sovyet sefaretinde de bir öğle yemeği verilecektir. ben sana çalayım.. tki saat mütemadiyen çalıyorum. ve inadıma, en çok sıkıldığını anladığim parçalan... Nekadar güzel calmmış.. diye bir kaç kere tekrar ediyorum. Zavallı Süheylâ gıdasız kalan ruhuna çekilen bu ziyafetten bunalıyor.. Nihayet dayanamıyor: Çok teşekkür ederim Meral. Artık yoruldun.. Jstersen biraz çı kıp hava alalım, diyor. Siyah gOI Vaymar 12 (A.A.) Büyük bir gül bahçesinde siyah gül elde edilmeğe muvaffak olunmuştur. Dünyada ilk siyah güHi 1900 sene • sinde Ayzenatta bir bahçivan yetîştir mişti. l 1400 Kr. Senelik Altıayhk 750 Üc avhk 400 Bir ayhk 150 şeraiti i i I Türkiye Hariç için 170Ö Kr. 1450 800. yokrur Büyük hikâye: Yazan: Perihan ömer Oölge Çiçegi Demincek en hoş olan zevkler kıea olanlardır diyordun. O hal<Ie kendin ne için kısa bi rzevk vermek istemiyorsuni Vermek baska, almak baska.. tnsan daima pahah satmak fakat ucuz almak ister.. Talhanın cevap vermesine mey dan kalmadan kapıda pümeş'e annem görünüyor. Size müjdem var! diye bağınyor, Macide ablam Süheylâ, Vahap çarşambaya hepsi buradalar.. O kadar sevmîyorum ki bir kaç ay için Viyanaya gitmişlerdi. Pek tnethediyorlar, pek sevdîklerini ya zıyorlardı. Ben eh artık orada da yıllanırlar dedimdi ama birdenbire gelmeğe karar vermişler. Macide ablam mektubunda, yedi senedir tstanbulu sizleri öyle göreceğim gel • di ki tnsan nerde olsa memleketini anyor; diyor. Artık güzel bir ev buluncıya kadar dünyada bırakmam, bizde kahrlar.. Macide ablası annemin en çok sevdiği akrabasıdır. Ben pek küçükken bir iki kere görtnüştüm.. Fakat pek iyi hahrhyamıyorum. Hele Vahapla Süiıeylâyı büsbütün hatırlamiyorum. Allah vere de yedi sene Parisin, Almanyanın, Viyananm sadece sefahat yerlerini dolaşan bu mirasyedi mahdum beyle kerime hanım fazla rüppe olmasalar... 9 Temmuz Evde yalnızım.. Hepsi bir tarafa gitti. Rahat bir gün geçireceğim için seviniyor, önümdeki uzun saatleri nasıl dolduracağımı düşünüyorum. Evvelâ okumağa karar verdim. Elime bir kitap alarak şezlonga uzan dım. Fakat neden bilmem bugün okumak bana istediğim zevki vere miyor. Gramofon cabn^a a b e l cdiyorum. Gözümün önüne Sühey • lânın sabahtan akşama kadar bir plâk bitmeden bir diğerini seçmeğe uğraşması, durmadan oturup kal karak gramofonu kurmağa çalışırken adeta bir nevi spor yapması ge liyor. Gülerek vaz geçiyorum. Ben böyle mesgul olacak bir şey anyarak ortada dolaşırken Hatice yemek hazır olduğunu haber verdi. tste miye istemiye indim. Koca sofraya tek başıma oturup biraz yemiş ye dikten sonra kalktım. Merdivenleri çıkarken düşünüyorum.. Bu evde tam yedi sene yaşadım.. Hergün yeni bir acı ile kararan uzun yedi sene.. Birden ayağım kayıyor.. Düşmemek için trabzanı tutuyorum. Bu, bende eski bir hatırayı canlandınyor. Daha on iki yaşında idim. Gene ayni merdivenden koşarak iniyor dum. Ayağım kaymıs bir kaç basamak birden düşmüştüm. Fena halde canım yanmıştı.. Ağlamağa hazır» lanırken karşımda Talhayı görünce hemen susmuş zedelenen bacağımm Ustünde doğrulurken tüyleri dökül.iüş bir tavuskusu gibi eski guru rumu muhafazaya çalışmıstım.. A ma canım o kadar acıyordu ki kı • pırdanamamıştım.. Acıdan buruşan yüzümü onun görmemesi için elle • rimle kapıyarak olduğutn yere o • tnrmuştu». ^MabmÜ r) 3 Temmuz Misafirler geldiler ve zannımdan da daha züppe çıktılar.. Ben hiç olmazsa annelerini ağır başlı bir hanımef endi olarak düsünmüştüm. Halbuki o da çocuklarından geri kalmı yor. Hatta onları'geçiyor bile.. Bak

Bu sayıdan diğer sayfalar: