12 Eylül 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

12 Eylül 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İZ tyıul fCumhariyet! SON TELGRAFLAQ Bana kalırsa 250 SENE EVVEL* Almanyada Sovyetler aleyhinde hazırlıklar , . ^ M . . Bir Fransız gazetesinin iftiralan Türkler Viyanayı almış olsalardı, bu mühim hâdise ostunruz Fransanm en büyük gaAvrupayı tamamen başkalaştıracak ve mezhep zetelerinden biri, L'Echo de, Paris, birkaç gün evvel «tsmuharebeleri Avrupayı kana boyamıyacaktı tanbul, yahut ruhuna kaybeden şehir» baslığı altuıda ve birinci sayfasında bir muhabir mektubu neşretti. Bu yazının her parçası yalan, her cümlesi heze • yandır. GayrihakDfî olduğu kadar silik ve soluk bir çıkartmaya benzer tasvirlerle doldurulan bu muhabir mektu • buna göre yeni Istanbul eskisinden besbeterdir: «Kadınmlar eşi göriilmedik bir derecede berbathr, ağustos güneşi altmda çürümüs balık, iskembe ve aptesane kokulan sizi ısrarla takip e • derler.» Bu gazeteye göre, hele inkılâp diye ymptıgumz seyler pek safiyanedir: Kendimizin Hititlerden geldiğimizi farzettiğimiz için bütün milletlerin fevkiode oldugumuza inanırmışız ve bımun için de dısan ile alakasız, yardunsız, müba • delestz yaşarmısiz. Hklerin ayknn milliyetçilik fikirlerinden ilham almışız. Vaktile tstanbul; ecnebilerin, bilhassa Fransızlarm dostane yardınule geçinirken, tiearetini onların sermayesile, zekastnı onlann mekteplerile îşletirken şimdi bütün yabanctlan kapı dışan etmeğe kantmışız: «Türkiyeye zanaatkârlarmı, tachlerini, avukatlanm verenler, sark rldarı» imü, fakat asla «Türkler değü» miş. Eğer bu işler Türklere kalırsa imis, hiçbir hazırlıklan, zevkleri, kabiliyetleri olmadüdan bu meslek • lerde nasıl muvaffak olacaldarmış?.. Bu hezeyanlar, iktibas edilmiyecek derecede küfur ve hakaret kılıklarma bürünerek, böylece devam edip gidiyor. Bugünkü tstanbulun dünküne göre bele. dî tekâmülünü, tarih tezimizm esas > Iarnu, beynehrulel münasebetlerimizin nekadar dostane olduğunu inkâr veya tahrif etmekle kalnuyarak Türklerden zanaatkâr, tacir, avnkat, doktor ye tişmedigmi, yetişemiyeceğini bir kalemde iddia eden bu muhabirin adı Char les Pichon dur ve mektubunu tstan • buldan gönderdiğine göre, kendtsi aramızdadır. Bu ftdarm derhal bulmak ve sorguya çekmek lânmdrr. Evvelâ Avrupa ve Amerika gaze telermin burada kullandıklan muhabirlerin yüzde doksan dokuzu türkçe bilmezler. Halbuki Londrada ingilizce, Romada italyanca ilâh.. bilmiyen bir ecnebi muhabiri gazetecilik yapa maz. Geçen gün, Les Nouvelle» Litteraires gazebesine, Ahtnet Hasim hakkmda btr yazı gönderen Türkiye muhabiri yalan yanlış, aslı a»tan olmıyan bir «ürü seyler uydurmustu. Joze tTOrient mü*tear ismini taşıyan bu muhabirin bir kelime türkçe bil miyen bir Musevi genci olduğunu biK • yoruz. Hasimden bahsedebilmek için yalnn türkçe de§il, biraz arapça ve aeemce de bilmek ister. Türkçe bilmiyen bir aıîsnun Türk edebiyab hakkıiKİa tenkitler yarması, gözleri görmiyen bir adamtn r*4İm tenkidi yapma«na benzemez mi? Burada beöci dmman unsttrlarmdan tercümanlar kullanarak gazetelerine hakkunızda »on derece yanltş ve müfteriyane haberler gönderen ecnebi muhabirleri Vıaklcmd« ciddî ve aeele ted birler almalıyız. Evvelâ şu tstanbul hakkmda yazı yazan Charles Pichon Efendiden başlıvarak. Bulgarlar ve Yunanlılar fcendnerSm dısarda müdafaa edecek türlü türlü nesriyat ve propaganda vasıtalarma sahiptirler. Bizde bövle seyden eser yoktur. Aramtzda, bir kelime türkçe bilmedikleri ve bizimle hlc. temas et • medikleri halde, kozmopolit Bevoğlunun ilhamile Avrunamn en büvük ırazetelerine hezeyan ve iftira mekhmlan yoüıyan bu adamiara karşı, hiç değilse, kendi tooragırruzda bazı müdafaa tertibatı alalrnı. Ve, evvelâ şu muhabiri arayıp bulahm: Kimmiş bu M. Charlea Ptehon? Ve kendisindem soralım: Türk ce bilmedî^i halde îç Türkiye hakkmda uydurulan malumah krmden, hangi müfteri casustan alrmshr? PEYAMl SAFA Nafiz Bey kollarını kavuşturdu ve kaşlannı çattı. «Hımnu diye mınldandı. Başını sallıyordu. Ağır bir sesle: Anlaçıhyor, anlaşılıyor, dedi. Tezvir, iftira, yalan, dolan fabrikası işlemiş, bir hayli de mamulât vermiş, parlak, anlaşılıyor. Salih Nafiz Beyin karşısında durarak sordu: Ne anlaşılıyor? Yalan mı bunlar? Hepsi iftira mı?.. Çattık be!.. Hangisine gksen homurdanıyor, başım sallıyor, yalan. dolan iftira diyor. Nafiz Bey soğukkanlıhkla ayak ayak üstüne attı: Yalan değil, dedi, iftira değil, hepsi doğru, hepsi hakikat... Bü tün kabahatler bende... Şişli alüftesi haklı... Onun için Beyoğulla nnda fink atıyor. Salih gene babasının önünde gelip durdu: Neden, dedi, bana herşeyi söylemedin? Neden o veremli kızı evBugün, Viyanada bayram var!.. Minimini devletini, kuvvetsiz hükumetmi yasatmak için her tedbire bas vuran Avusturya Başvekili M. Dolfüs, şimdi de Viyanamn Türk muhasarasmdan kur • tuldugu günün iki yüz ellinci yildönü münü bayram şeklinde ve pek gürültülü surette kutlulatarak bir kwım Avrupanın Avusturyaya karşı alâkasmı kuv • vetlendirmek isbyor. Yerinde turonmak için ne yapacağını sasnmts olan bu diplomat, Viyananın Türkler tarafından a~ Imamamasını, bütün Avnıpanın Türkleşmekten ve hiç olmazsa Türk idaresi altına düşmekten kurtulması manasma alıyor. Yapılan bayramm ve bu bay • rama şu veya bu milletten de bazı heyetler gönderilmesinm hîkmetî budur!. Avusturya Basvekîlmin siyaset o • yununu biz Türkler ancak tebecsümle karşılanz. Fakat Viyananm vaktile dedelerimîz tarafmdan muhasara edîlmesini manastz bir bayram yaparak olsun bize ve bütün dünyaya hahrlat • hguıdan dolayı da kendisine tesekkur ederiz. Çünkü o vakıalarm, bugün değfl gelecek günlerde de, yadolunmağa değeri vardır. Evet, Türk'erm Vivana önünde gorünmeleri tarihin en heyecanh ve en heybetK hâdiseiermdendÎT. Birçok mfiverrihler, üç vakıanm tahakkuk eden netieelermm şayet,ve şayet başka türlü belirmiş obnası halmde Avnıpanın ne şekil alacağuu derin derin tahlil et • mekten hâlâ geri kalamryorlar. Bu üç vakıa şudur: 1 Attüânm Roroayı aîmadan dönmesi (M. 452) 2 Entir Abdurrahmanm Puatyede Şarl Martele mağlup olması (M.732) 3 Türklerm 1529 ve 1683 tarih • lerinde yaptikian Viyana muhasara • lannı bnakmalan. Filhakika bu vakıalarm herhangi birine başka bir netice mukadder olmuş olsaydı bugün Avnıpanın siması böyle olmıyacakh. Roma kanunlanna Türk türeleri, yasalan kansacak, Fransada Elhamra, Ezzehra gibi bambaşka bir medeniyeti temsil eden abideler bulımacak ve şimdîki Almanyada bile Türk harsınm izleri kalacaktı. Hele Viyananm Türkler tarafmdan alrnması, Avrupayı tamamile baska • laştıracaktı. Çünkü bu büyük siyaset merkezmde dalgalanacak Türk bay • rajfr, herşeyden evvd Lehistanın parçalannMsına ve ortadan kalkmasma mâni olacaktı. Bu takdirde ise Rus Çarlığı genişlemivecek, Prusya kuvvetle nemiyecek, Yedisene muharebesi vu . kua gelmiyecek, mezhep muharebeleri bir kwtm Avrupayı kana bulamıyacakb!.. Demek ki Viyana muhasaralarmm tarihî ehemmivetleri pek büyüktür ve bu büyük hâdiseleri yaratan Türklerin kendi eserlerini gurur ile hahrlamaian da millî bir haktv. Bîz bu hakka isti • nat ederek her iki Viyana muhasarasoıa ait birer makale yazıyoruz. *•* Viyana önünde Türkler NALINA MIHINA Ağaç sevgisi mumî Harbm başlangıcmda, daha harp ilân edilir edilmez, İngilizler, lngüteredeki 21 Alman casusunun hep«nj birden yakalayıp detige bkmışlardı. Alman istihbarat dairesi, tngilterede olup biteni öğrenmek için, tngiliz adalarma yeni casua» lar gönderdi. Bunlar dan biri Karl Hana Lodi isnunde bir ihtiyat deniz yüz başuı idi. Lodi, Stokhobnda Alman caaaslarmm yolladıklan haberleri toplay n Berline gönderdigi malum bir adama tngfltereden telgraf çekerek tngüis easoslukla mücadele teşkilâhnm şüp hesmi celbetmiştL Lodinin bütün mektuplan tngiliz sansürü tarafmdan açJdı. Caso deniz yüzbaşısı, bütün top ladıgı malumaü, şifresiz ve alelâde m3rekkeple yaasnak gafletini göstermişti. tngflizler kendismi yakaladüar. Cürmönü asla gizlemedL tngüizlere: Evet easasom, dedi, siz vmtanı • nasıl hizmet ediyorsanız ben de vatanıma oyle hizmet ediyorum. C% Mnvı razjyım. Bu hariktdâde metanet ve •okugkan; lılık İngilizîerin takdirini eelbetti. O l.a dar Id Lodi kendisini hapisaneden ahp korsuna dtzmege götüren zabite: Bîr casusun dmi sdtmak »teme»» smiz; zannedtfîm. D«d*ği zaman bu tngiliz zabiti şti cevabı verdi: Hayır, fakat mert bir adamm ell. ni stkarun. tngilizlerm meşhor lntelligenee Service teskflâtmm sabdc müdürü olan Sir Basfl Thomson Alman casusu Karl Hans Lodinin kursuna diziimeden ev • veSri halinden bahsederken söyle di • yor: < Karl Lodi, kendisile temaa edenler üzerrnde çok müsait bir tesir bnalt" mıstn*. Uğradığı akıbeti kabul ederken gösterdigi kahramanca sadelik, her rur lü tîyatro tesirinden azade idî. Biran bile zâf ve zillet göstermedi. Varifeaf«| ni yaptıgmı ve vatanı için 5ldüğünö düşimmekten ve bilmekten doğan Wr oaaaretle bir facia kahramanı rolü oy • namadan, gayet sade bİT şekilde, 8lü * mü karnladı. Lodi, bütün Ingilizler için temenni edilmeğe değer bir tarzda ol* dü.» * Magror bfa tngiKze, bütön tngüfzler besabına gıpta veren bir şekilde olen Karl Hans Lodinin kurştma dizildigl AJmanyada bmber almmca, Almanlar,tngilterede 3k idam edilen ba kahr» « man casuslarmm teyidi naım lcin nS yaphlar, biliyoV musunuz? Dogduga köyde, sadece, bir meşe agaa d3rtfler ve ba kahramanm hatırasmı müstakbel nesillere yadettirmek üzere, bu agaca «Lodinin agacı» ismini verdiler. Tevekkeli, Almanya, b&ştanbaşa y * çfl bir koru halinde değill Ruslar, Italyanın Rus Alman münasebatını düzeltmek üzere tavassutta bulunacağı şayialarını nasıl karşıladılar? Moskova 11 (A.A.) Tas ajan • bildiriyor: Khintahoukun ttalyaya seyahati haV. kında Volf ajaıuı tarafından neşredilmiş olan tebKğden bahseden tzvestiya gazetesi diyor ki: «Sovyet Rusya hükumetinîn SovyetAbnan münasebah hakkmda ttalya fle bir t&kım görüşmeler yapmakta oldu • ğuna dair olan haberler asıl ve esastan •ridir. Sovyet Rusyanın Almanya ile o. lan münasebatında üçüncü bir dev • letin muavenet ve bizmetini istemesi için hiçbir sebep mevcut değildir. Volf ajansunn Almanyanm Sovyet Rusya n nm dahüt işlerine kartşmak niyetinde olmadığına dair olan beyanatma ge lince, birçok defalar bu kabil beyanat • ta bulunulmuştur. Fakat bütiin bunlar, milliyetperver sosyalist fırkasL ile hü cum kttaahnın Sovyetler aleybindeki mücadeleye iştiraki alenen Hiraf ede rek beyaz Ruslan tensik etmelerine ve para yardımı gören Alman gazeteleri nin Sovyet Rusyanm taksimi hakkmda neşriyatta bulunmalanna mâni ola • mamıştır. tki devlet arumdaki normal münasebetlere mâni olan bütün engelleri ortadan kaldırmak bir raruret ba • lini almıştn*.» imıııımıııııınııınilllllllllllllinninifllllllllllinillllllllıuııı Milletîer Cemiyeti Kübada Amerika toplanıyor aleyhine tezahürat 4 Silâhları bırakma mese Amerika yeni hükumeti lesi konuşulacak mı? tanıyacak mı? Cenevre 11 (A.A.) Mflletler Cemtyeti meclisi 22 eylulden Hibaren toplanmağa basuyacaktır. Büyük meclis. te 25 eylulde toplanacakttr. Büyük meclum ruznamesmde Lon • dra îktısat konferansına ait raporla sadec« teknik mahiyette birçok işler vardw, Bu sonuncu meseleler fimlardır: Münakalât, nansit, sthhati koruma, afyon Hcareti, çocukjarm himayesi, fik • riyat sahAsında elbirHği fle çaltsma, etaret ve bunlara benzer başka işler. Birinckeşrinin 16 smda müzakereleriae yeniden baflıyacak olan silâh • lan azaltma konferansmm rneMİsi Milletler Cetnryeti büyük tnedisinm mü • zakereleri dtşansında kalacaktr. Bu • nunla beraber Milletîer Cemiyetinin faaliyeti hakkmda • • •=* yapüma»ı adet * * « »• olan ınnı»« miizakerelere sOâhlan azalt. roa m«selesinde takdıp kalınacağı veya kalınmıyacağı meaelesi merakla sorus* turubrvtktadır. Bugün bütün düavavı ba;kı. herhangı bir işten daba ziyad* mesgul eden bu mühim meseleden a • çıkça bahsedilmiyecek olsa bile Millet* ler Cemiyeti büyük meclisi müzakere lerin« muvazi olarak bu iş hakkmda bazı görüşmeler yapılnuyacağı aasıl zan ve tahmin edilebilir. Şimdîki halde hükihn sfîren fikir ve sanlar günün siyasî meselelerinin Milletîer Cemiyeti büyük medisinin müzakereterme hâkim olaeagı merkezînde • dir. Hatta denilebilk ki Milletîer Ce • miyeti büyük meclisi on dördüncS toplantın «Silâhlan azaltma) i»mi altmda 16 teşrinievvelde başlıyacak büyük «oyun» an adeta bir başlangıcı olaeakbr. Havana 11 (A.A.) Burada Amerikaldaım emperyalizmine kar?ı protesto makammda bir nümayis yapd mıştır. Hatipler San Martini Nevyork borsastnm tahrikâhna alet olmakla hham etmialerdB. Btmdan sonra komünistier tahneve girmiçler ve daha çid • detli protestolarda bulunmmlardır. Cespedonun iktidar mevkime getirilmeu btenmiştir. Vaşington 11 (A.A.) San Martin hükumetme karn hükâmetin alacagı vaztvet daha befli değildir. M. Ruzveh bu hükumeti tanımadan evvel San Martinin »ükunu iade ede • eeğine dair kat'î bir kanaat elde et mek istemebtedir. Hükâmet San Martin hüicâmetinm ta. ntnması yarm c^elecek hafta olabilir veya hiç olmaz» demekle iktifa edecek • tir. Amer3ca harp gr«rn3erinm gcn cajnlman için hiçbir emir veriimiş degO • dir. La Havana 11 (A.A.) M. San Martin rahlif edihniftir. Yeni Reîsicumhur aaravm önünde toolanan binlere* halkın Snünde bir nutuk sâylemif, m • kil&p programinı tatbik edecegine ye mîn etmi», Kübanm teraldmi ve refa hmı UtedSiH HüHin milletlerle diha dostane münasebat arzu ettiğini bildirmif tir. Ankan 11 (A.A.) T. D. T. Ce. mivetmden: Cemiyetin düşüncelerini ve çalısmalannı yaynnaga yanyan Türkdili ath bültenin üdnci savuı da çıkmıçhr. Ba Hcinci sayıda *oz derleme islermm gi • dişi, derleme fişlerinm yüz bini aşmasi fizerine yapılan tebliğler, kanfdddclar anketinm irinci lcunu, gramer anketi uhlah taramalan, derleme kolunun ea> Iışmalanndan ornekler, dil haberleri vardır. Aynca bir franuzea kurm ile ayn Insım olarak ta Ruşen Eşref Bevin T. D. T. Cemiyetinin ilk kurulurandan birmci Turk dili kurultayuıa kadar geçen zamana dair habralan da bu sa yıdadır. Bültene abone olmak için hâkimiyeti Milliye matbaasraa dil bülteni işaretile müracaat edilmelidir. Dağıtm* yeri Akba kitap evidir. Dil Cemiyetinin bOltenl M. Heryo Rusyadan aynlırken Moskova 11 (A.A.) Ta» ajann bildiriyor: M. Heryo, hoduttaki Bi • gouovo istasyonundan M. litvinofa bir tdgraf çekerek Sovyet Rutyadaki se * yahati esnasmda kendtsme karsı gös • terilen teveecühten dolayı teşekkür etmiştir. M. Heryo, ayni zamanda mu. aszam eserlerini ve sulhperveran* fa • aliyetini hayranlıkla takdir etmekta olduğunu söylediği Sovyet milletme de teşekkür etmekte oiduğunu üâve * y lemistir. Hapisanede Isyan NouveHe Orlean 11 (A.A.) Ângola hapisanesmde 300 mahpus isyan ve gardiyanlarla musademe etmislerdir. Birçok mahpus otomobille kaçarak telftaf batlanm kesmiflerdir. Bir ölü Ue, biriai mahpuslar kampımn müdürü c\> mak üzere S yaralı vardır. Feci bir otomobi! kazası «Muhaç» ta tarihin en şanlı zafer îerinden birmi kazanan Osmanlı Türk leri Maearistanm büyük bir kısmmı ele geçirmiş olmakla beraber zafer hırsını tatmin edememişlerdi. Onlar, sadece «Vivana Valisi» dive andıklan Macar Kralı Ferdinantla değ^l, onun kardeşi ve Avrupanm en kudretli hüki ; "idan împarator Sarlkenle. karşılasmak isti. vorlardı. Cünkü Şarlken, «Pavi» de Fransa Kralı birmci Fransovayı venmis ve esh etmisti, Romayı kılıcma inkıyat ettirmiştî. Bu sebeole dezerîi bîr dü* mandı, kendisile boy ölçüşmekte zevk vardı. Türk ordusu boyle dü«ündüğü eibi devletm haricî siyaseti de Şarîkene karsı hareketi icao ettiriyordu. Cünkü Sarlken, kardeşi F<^dmandı iltizam edivor, bu vüzden de Macaristanda sükun te essüs edemiyordu. Halbuki TîîAler, Macaristana adalet, asayiş ve refah vermek istivorlardı. lenmeden tanıdığını gizledin? Kızm kanına girmişsin, senin derdinden. öltnüş o... Yalan mı bunlar?.. Nafiz Bey etrafına bakındı ve Salihe, biraz 'ileride bir sandalyenin arkasraa geçirilmiş ceketi göste • rerek dedi ki: Haydi şumm cebinde yeşil kaplı bir ufak defter var, getir onu bana. Salih defteri getirdi. Nafiz Bey ilk sahifesini açarak ve incecik yazılarla yazılmış bir takım rakamlar ve kelimeler göste rerek sordu t Bunları okuyabilir misin? Nedir öyle ulan o, piretersi gibi seyler... Bir yazı eşekarısı kadar olmalı ki ben »ökeyim. Peki, ben oyuyayım, dinlet Gün: Pazar. Saat: 6,5 yataktan kalkış. Saat: 6,5 ilâ 7 . yıkanma ve giyinme. Saat: 7 ilâ 7,5 . kahvaltı. Saat: 7,40 ilâ 7,5 vapur, köprü. Salih elini deftertn üstiine kapadı: WuppertaJ 11 (A.A.) Bochumdan gelen ve içinde 36 Hitlerci milisi bulunan bir kamyon bir yokusta yol • dan çdcmif, birkaç defa tepetaklak attıktan sonra 20 metre derinliğinde bir uçurumda parçalanmışhr. 7 kişt öl müs, 28 kisi ağır olmak üzere yaralanmışlardır. viyananm mefhv Ürtefan ktrht) I3n sesinde Viyana mtuıasarasıntn refine ait bir Keykel vardv ki Wr papasm ayaklan aUında bağvan bir Türkü Uuvtr etmettedir tşte ba bissî ve siyasî sebeplerle ve Şarlkeni bulup tepelemek azmüe Alman Imparatorlugu aleyhinde harp açıldı, 1529 senesi mayuınm onuncu giinS de ordu tstanbuldan yola çdrtu Viyanayı hedef tutarak hareket eden ba Türk ordusu yüz yirmi bin adam, yirmi bin deve ve ufak, büyük üç yüz kadar toptan mürekkeptL O devre göre, böyle bir orduyu tstanbuldan kal • dmp Viyanaya kadar götürmek, tabi • ate karşı hergün bir zafer kazanmak de. mekti. Türkler, dağlarm, nehirlerin ve düz ovalarda önlerine çtkan bataklıklarm ayaklarma getirmek istedig: sendele • yişleri yenerek flerlediler, Filibede Meriç nehrini köprii yılnldıgı için pençeleşe pençeleşe geçtiler. Topuklara Bİak birer köstek takzn şiddetli bir yağmur altmda Morava, Sava ve Drava nehnr • lerini de aştılar, Muhaça vardılar. Bu ova, şu cesur orduya henüz pek taxe olan muhteşem zaferlermi hahrlatıyordu. Daha dün denecek kadar ya km bir vakitte işte bu ovada büyük bir düsman ordusunu •kralmdan son nefe • rine kadar rmha etmişlerdi. Şimdi d« ayni ovada Macarlarm ekseriyeti tara • fından kral olarak tamlan Zapolyanın (Yanoş) Osmenh padışahma, diz çö kerek, tazimat arzeylediğini temaşa ediyorlardu ( 2 0 temmuzı 1529). Ordu, 3 eylulde Bodin önüne gel • mişti. Bu söhretli şehir, Şarlkenin kardeşi Ferdinandm elinde bulunuyordu. Türkler, ne htanılmaz zafer? alü günde sehri zaptettSer ve kale üstüne hilâlı parlattılar. Fakat burada nahoş bir hâdise oldu ve bunun Viyana muhasarasma da kotü tesiri dokundu: Ordunun başında bulunan Kanunî Sultan Süleyman, Bodin şehrinm yağma edjilmesini menetmisti. Yeniçeriler, bu umulnuyan yasalrtan tîtizlendiler, gürültü çiardJar, Sekban başıyı yaraladüar, büyük zabitleri taşa tuttular, padışahı da tayminat vermege zorladılar! Gürültü, hayli güçlükle yahştmldık tan sonra ordu ilerledi ve tstanbuldan çıkışımn ( 1 3 9 ) uncu günü (26 eylul: 1529) Viyana önüne geldi, hemen muhasara tertibah aldı ve ertesi gün padışah ta orduya yeti&erek Simering köyünde karargâh kurdu. Kanunî Sultan Süleyman, altm di reklere dayanan snmalı kumaşlarla döşeli bir otağdan muhasarayı idare ediyordu. Otağın etrafmda on iki bin y*niçeri harp nizanu üzere saf bağlamts tı. Anadolu Beylerbeyi Behram Paşa, kumanda ettigi kolordu ile Şivehat deresine kadar sağ cenahı tşgal etmisti. Vezhiazam İbrahim Paşa, kendi ordu • sunu Azizmark kapısOe Ocaklar ka • pısı arasuıa ve cViyenerberg» dagı etek lerine yerleştirmişti. Toplar da Aziz mark kapısile Viyenerberg arasma ta* M. TURHAN Mabadi 4 üncS aahifede Bırak be... Şimdi bana vapur tarifesi mi okuyorsun? Geç!.. Nafiz Bey doğnıldu: Hah, dedi, ben şirket vapurlanndan daha intizamlı bir adamım. E...y?.. Ne olmus sanki? Benim vaktim, saatim geldi mi yataktan kalkanm ve yatağa girerim. Vaktin, saatin geldi mi şamandıraya oturursun. Zevzekliği bırak. O gece sen burada iken hatırlarsın ki ben sık sik saate kulak veriyorducn ve on iki olunca yattım, değil mi? E... Peki?.. Sana herşeyi anlatmadım. Anlatamazdım. Hatta söylemedim mi?.. «Daha bazı seyler var ama sonra konuşuruz» demedim mi? Şöyle bir hafızam zorla bakayım? Ey?.. Eysi sen. Ben hikâyemi vakte göre tanzim edip anlatmağa mec • burdum. Ancak lüzumu birnci de recede olan şeyleri hîkâye ettim. O VEFAT Sabık Şurayı Devlet ve Temyiz mah. kemesi azalarmdan ve tstanbul Huknk Fakühesi müderrislermden istepan Karayan Efendi 79 yaşlannda olduklan halde 31 I • ğustos 933 tarihinde Pariste Aveno* de la Grande armedeki 53 numarah Ikametgâhlannda vefat eylediği ve 3 eylulde Jean Goujon aokağmdaki Sa* panıaz Ermeni kilisesinde cenaze ma. rasimi ifa edildigini kemali teessürle beyan eyleriz, Mütevefrantn aüerf (7262) Kavitlere devam etmektedir. Ücretlerde tenrilât vardır. (7269) iSTıKLÂL LiSESi Tefrika: 44 SERVER BED1 Sabahsız Geceler Anan karıya gidersm, ağ • zını burnunu eğer: «Vay vay vay, der, seni o yılan suratlı, o ham, o alcak mı doldurdu?», baban olacak berife gidersin, eşekçe suratım ekşkirt cVay vay vay, der, seni o K«» nteraltı nazenini, yahut Şurtl aliif • leai mi doldurdu ?» Ne demek bu «doldurdu» ulan? Ben bafız Bürhanm gazel plaği mıyim, yoksa ya • lancı dolma mı? nedir? Nafiz Bey başını salladı: Belli, belli... dedi, hem seni Syle bir doldurmuşlar ki daha par mak dokundurmadan içini dışına ve» riyorsun. Haydi, söyle bakalım, dök içini, boşalt, yüreğinde kalmasın. Ne imiş? Send«n ne saklanuşm? Söyle bakalım. Salitı ayağa kalktj ve ellerini ce» bine aokarak odada dolaşmağa başladı: Ne idi o veremli kizın adı?.. Şaban diyeceğim geliyor. Nafiz Bey hatırlatb: Şükran. Ha... işte o... Şükran... senin aftosunmuş be o?.. Ne sakladın benden?.. Anamı almadan evvel o kızla senin aranda aşna. fişne varmış... Sonra kulağını göstererek: Ya buna ne buyurulur? Bebey Allahtan korkmaz, ben anamdan böyle mi doğdum?.. Çok şükür eb* de sağ, doktor da... Hem kendine, hem karına, hem de bana fena şeyler yormaktan utanmadın mı? Üç kuruş için bana baba olmaktan çekînîyorsan ben sana altı kurus vereyim de yalan söyletne.., Şükran meselesi ayn bahis. Hoş, bea Şükranla aramızda samimiyet olduğunu da senden gizlemedim. Bunu bir nebze sana anlattım. öyle rai, değil mi? Salih şaşaladı. Vay canınm be..« L&kırdınm altından nasıl da keJkı • yorlar. Hem işin doğrusu da bu yahu... öyle ya... Daha konufulaeak seyler vardı. Nafiz Bey Salihm düşünceye daldığını görünce ilâve etti: Hem seni bugün buraya niçin çağirdım? Üst tarafını da cuma günü konuşacağımızi sana söyleme dim mi? Salih dalgın bir halde mınldandıt Söyledin. Demek senden birşey gizlemek niyetinde değilmişim. Eğer o gece sana herşeyi anlatmağa kalksaydım bu vapur tarifesi dediğin program bozulurdu. Halbuki ben öldiim AllaK bu defterin dediğinden dışan çık • mamışımdır. (Mabadi oar)

Bu sayıdan diğer sayfalar: