7 Kasım 1934 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

7 Kasım 1934 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

7 Tesrinisam 1934 ! Cumhtffiyet Her Şeyden Evvel Millî j. *.SiK!U*J4.J.i vâf* rSvEfife •* AVRUPA YOLUNDAN NOTLAR r Şehir göze Kanatsız kartal! sığmıyacak kadar büyük, devlet sınırı. gözie görünecek kadar küçük. Viyana, bir kari kalür gibi, cılız bir göv de üstünde kocaman bir baş! irran, terakki, refah, zevk; bütün bunlar Millî Müdafaası tam olanların hakkı ve nasibidir Kahramanhk itibarile Metenin, Attilânın, AIp Aslanın, Timurun, Yıldınmın, Yavuzun askerleri ne ise Gazi Mustafa Kemalin askerleri de odur; hatta daha şuurlu ve daha fedakâr kahramanlardır... Cumhuriyet İdaresi şimdi Türkün bu fıtrî meziyetlerini asnn silâhları ve fennin bilgileri ile teçhiz etenektedir Bu yazı Cumhuriyetimizin 11 in\ ci yddönümü münasebetile hazır ladığımız 36 sahifelik bayram «ayımızda çıkacaktı. On gün müd • detle kapatıldığımız için maaletef neşredemediğimiz o büyük sayı mıza ait olan bu makaleyi, bugün dercediyo r uz t arbi, tabii, rarurî hatta Hizumlu telâkki edenler var. Bunlann ba stnda Sinyör Mussolini geliyor. ltal • yan Basvckilinin harbe kasideler okuyan sesi, arada bir, medeniyet âlemi nin ufuklarında, bir top tarrakası gi • bi gürler. Bereketversin ki bu topun ahşlan, şimduik kurusıkıdır ve Sinyör Mussolininin cenkeuluğu, göriiltüsile etrafı endifeye düşürdükten sonra, n zaklardan geçip giden zararsu bir bo raya benzer. Bir Allah gibi açıktan açiğa harbe tapan Italyan Başvekilinin bu samimî ve açık sözlüliiğüne tnukabil, dostu nun kansmı sevenler gibi, harbe gizli ce sevdah olanJar da vardır. Onlar, «yere bakan yürek yakan» ve (tanun albndan ra yürüten» riyakârlar, elbeite daha tehlikelidirler. Gizli gizli pu • su kurarak sinsi sinsi fırsat bekliyenler sulhun ve sulhperver mületlerin en korkunç düsmanlarıdır. Bu gibilere göre, sulh, harbin siyaset sahasında devanu • dır. Bunlar, lüngü ve top yerine sui • kast ve entrikayı tilâh olarak kuUanır lar. |t=» îz, Turkler, harbi; ancak yurdu • ' * mtreun müdafaası ve nrohafazası için tabiî, zarurî ve lüzumlu telâkki edrriz. Emperyalist ihtiraılan, istilâ cu arzuları tatmin içtn yapılan harp, bizim için, menfur ve meTımdur. Böyle tecavüzkâr düşunceler uğrunda bir tek fişek yakmayız, bir damla kan dökmeyiz; fakat istiklâlimizi ve memleketimizi korumak için »on fişegimizi yakar, son damla kanımızı akitirız. Bu, evvelâ, eğer kalmışsa • içimîzdeki İsa ruhlu hayalperest sulhsever lerin, sonra da, hariçte, Türk topraklanna göz dikmişlerm ezber biIiTKSİ lâzım gelen bir hakikattir. Türkiye Cumhuriyeti, mukaddes bir müdafaa harbinden doğmuştur. Onu doğuran ana, bu milletin, süâha sarılmış olan, ta kendisidir. 1918 de silâhımızı bıraktığimız zaman ne kadar zel3 olmuştuk. 1922 de süngiilerimiz kizü bir parıltı ile yandığı zaman nasıl hürmet gördük. 15 mayıs (tzmirin isgaK) 16 mart (tstanbulun işgali) silâhlanmızı bırakmak felâketine ugradıgımız zaman, alnımıza yapışan kızgın damgalardir. 9 eylul (Izmirin kurtuluşu), 6 teşrinievvel (tstanbulun kurtulutu) alay larmızın bir kasırga gibi önüne geleni çiğneyip geçtiği günlerm başınuzı dimdik hrtan şerefleridir. Süngümüz kınldığı vakit, Sevrin hakaret sillesini yedik, kılıcımızdan kan damladığı anda Lozanın hürmet ve riayeti huzurumuzda boyun kırdı. Zâfın karşısında ejder gibi şahlanan, kuvvetin karşısmda böyle elpençe divan duran bir medenivetin çemberinden geçtikten sonra, Si • lâhımızı duvara asıp paslandırmak, budalalığin dikâlâsı olurdu. Onun içindir, ki Türkiye Cumhuriyeti kılıcını keskin ve bantım kuru tutmağı, yaşa ma prensiplcrinin en başına yazmıştır. t t» :»«»*«*<: Viyanadan güzel bir manzara: Stat parY Tuna batıdan doğuya doğru giderIsmail ken birdenbire dirsek çevirerek cenuba döner. Döndüğü yerde sağdan ken dine amut bir iki tepenin tatlı yuvarlakları sıralıdır. Nehir birkaç kilometre uzandıktan sonra gene sağdan bir iki tepe dizisini bükülerek saklanır. Viyana, bu iki kabartma arasmdaki geniş düzlüğe; iki milyonluk gövdesile, scl böğriinü Tunaya iliştirerek, başıle ayağını yeşil yastıklara dayayıp hamakta keyif sürer gibi, rahat rahat serilip serpilmiş: O ki keyitli bir beldedir, elbet böyle ferah bir yere yakışırdı! Şehir katmer katmer açılan üç tabakadan ibaret: Asıl Viyana, geniş düzlüğiin orta yerinde, eskiden çok kalın kale duvarlarının çemberile Tuna kıyısma ağır bir halka gib ikilitlenmisti. Evliya Çelebi bu duvarların kalınığını ölçtü, 50 adım; elinde uzun tesbihi, her ayak atışta bir parmak oynatış, tesbihin her devrinde deftere işaret koyuş; hem saymıyormuş gibi aheste beste yürüyerek, hem bu kendi icadı sağlam usulle yanlıçsız sayarak bütün o duvarların uzunluğunu ölçtü, 21 bia 550 adım: Hâlâ şehir manasına ştat denen bu ilk ve asıl Viyana Türk seyyahının adımlan içindedir! Ştadı şimdi mazgallı duvarlar yerine ağaçlı bir bulvann geniş kusağı çemberliyor. Çemberin karnında iç Viyana, sırtında dış Viyana; bir tarafında Viyananın eskidikçe kıymetleşen tarihi, diğer tarafında Viyananın gittikçe büyümüş yeniliği; şehre haşmetli bir hamail gibi sarılı bu bulvar, yalnız iç ve dış beldeleri ayırıyor değil; o, iç ve dışın bütün yan damarlarını kendinde toplıyan bir sahdamardır: Bu caddeyi iyi gez, memleketin bütün nabzını yokladın! T Dış Viyanadan sonra yazlık \ \yana, şimalle cenupta muvazi uzayan kadife tepelerin yeşilliklerine kadar beyaz gövdelerıle bırer tebessüm gibi gömülerek serpilmiş sık sayfiyeler. İçiçe üçüzlü şehirden iç Viyana devden yapılarile en ağır, genişledikçe inen binalarile dışViyana orta sıklet; yaz Viyanası ise şampanya buğulu bir yaz günü gibi hafif. Fakat gerek cenupta, gerek şimaldeki tepelerin hangisinden bakılsa yakın sayfiyeler ilk plânla büyüyerek, uzak büyüklükler mesafeyle küçülerek, üç Viyana bir te\ serpilış halinde görülüyor: Güldüm, katolik Viyana katohk akidesi gibi! Tuna kıyısmdaki şehir Tunaya aldırış etmiyor. Nehre yalmz iskele ve gümrük gibi fayda ve ticaret yapılannı bırakarak, kendisi kendine yetermiş gibi, kendini içeri çekmiş. Nehir ki şehre ruhtur, nehir yanmda nehirsiz kalan Viyana, hatasını anlamış gibi, ana Tunadan ayrılma yavru bir kol alıyor. Bu kanal îç Viyanayı körpe bir maviliğin utangaç güleçliğile şeritlemektedir! Akan suya karşı kaybeden Viyana kazancının bütün hıncını içilen sudan çıkarmış. Bizim Karakulak ayannda, gayet hafif ve lezki tayyare fabrikası içe başladıktan sonra, birkat daha kuvvetlenmis addetraek hata olmaz. Çünkü bu kartal yuvatı, yurdun gökkrini muhafaza ede • cek çelik kartallan yetistirmeğe başlamıs, Büyük Harpte olduğu gibi, bütün havacılık vesait ve malzemesini, hariçten beklemek mecburiydinden bizi kurtarmıstır. Karada ve denizde büyük zaferler *i \ zetli su; günlerce w zak bir dağdan ge Habip tirtilmiş, çok emekli su; hem de billur borulann koynunda geliyor, en temiz su; fakat yalnız içmek için değil, ya^ız mutfak ve banyo içinde değil, iki # milyonluk şehrin bütün caddelermi de bu Karakulak suyile yıkıyorlar. bol olunca güzel de nafile! Radyo kulesi Berlinin, Eyfel Parisin nasıl en yüksek sivriliğise, nasıl her yerden görünen onlarla her yer görülüyorsa, lstefani kilisesi ve kulesi de Viyananın en kabarık öğünüşüdür. Hem yavru Berlin kulesile anaç Eyfel birer çelik örgüsünden başka birşey midirler? Hendesenin sertleşerek «ivrilişi, bu, gözü doyuruş değil göze batıştır! Fakat lstefani kulesi, tarihin koynundan havada donakalmış bir fıskıye gibi fışkıran san'at, gittikçe manası artıp incelen şiir gibi, mermenn kule içinden kule çıkararak yükseldikçe incelip inceldikçe yükselişi ve billurlarla neceflerin pırıltıh kelimeler gibi şiri süslemeleri; gotik mimarî ki göke tırmanan bir iştihadır, hıristiyan dualarının en yukarı çıkanı işte göziinün önünde duruyorl Kobenzel tepesindeki gösterişli şatonun kazinosundan Viyanaya ve ovaya bakıyoruz. Şehir bütün düzlüğü doldurmuş. Tuna uzaktan kıvrak bir cadde kadar. Sonsuz ovanın ufkunda Çekoslovak ve Macar hudutlarım gölgeliyen Karpat dağları dumanlı bir hayalet gibi. Şehir göze sığmıyacak kadar büyük, devlet sının gözle görülecok kadar küçük. Altmıj bin kilometrelik bir toprak üstünde altı milyonluk bir milletin iki milyonluk payitahtı; Viyana, bir karikatür gibi, cılız bir gövde üstünde kocaman bir baş! Hey gidi Habsburg kartalı, bir kanadı mahsul doğuran zengin Macar ovası, diğer kanadı kömürle demire gebe Çekoslovak toprağı; bir tarafına ziraati, bir tarafına san'ati takan Viyana. Peşto ekip çıkardı, Prag çıkarıp yaptı, Viyana satıp kazandı. Orası ambar, ötesi fabrika, burası pazar. iki kanadı koparılan kartalın baçı şimdi düşünüp ağnyor, birçok dev« letlerin başlannı da ağntıp düşündürerek! Büyük başın derdi büyük olurmuş. Şehir dertli, fakat şehirli gülmektedir. Şehirde küçük bugünün omuzlarını büyük dünün ağırlığı çatırdatıyor gibi; lâkin şehirli mazinin kahkahasmı hale getirmeyi bilmiş. Viyana kadınının yüzünde yeni yıkanmış bir pembeliğin neşesi; kendine kolunu ve> ren, erkek değil sıhhattir. Şehre bak, nemli bir havanın tasaaı içinde; şehirliye bak, şakrak bir ziya gibi fıkırdıyor; yağmurla güneş karşılaşırsa ne olur? Viyana ile Viyanah; yedi renkli kemerin hem ıslak, hem bayram gibi cümbüşüne bak! .Taksim kazanmıs olan Türk, Istiklâl Harbinde kırık kanatlarla uçmak ve havalara hâkim olmak suretile bu sahada da ne yaman olduğunu ispat etmistir. Tayyare, bu asnn, siir'at a*rmın çocuğudur. tnsan zekâsuun icadı olan ve medeniyete bazan şeref, bazan utanç veren muhtelif sulh vasitalannın ve harp silâhlannm hiçbiri tayyare kadar Lutfen sahifeyi çeviriniz Ziltet ve hürmetl 'Yurda uzanacak düfman elleri kırmağa her an hazır bulunan kara, deniz ve hava knvvetlerinthc Yukarıda, bir tayyare filotnuz uçarken • îkincl sırada on beşlik obüslerimizden biri Yavuzun tayyareden altnmış bir reami • tanklanmız resmi geçitte borazanlar ve kartallar • tayyareye karşı motörlü toplarımız, bir sahra bataryası resmigeçitte • aşağıda, bir tayyare filomuz uçuşa haztrlanıyor. Cumhuriyetin 10 uncu yddönümü miinasebetile geçen sene gazetemize yazdığım kara, deniz ve hava kuvvet lerimize ait sahif'ler dolusu yazılarla cumhuriyetin millî müdafaaya verdiği büyük ve haklı ehemmiyeti izah etmiş ve on senede elde edilen güzel neticeleri anlatmıştım. Aradan geçen bir sene icinde, millî rr.üdafaamızın her şubesinde maddî ve manevî daha büyük yükselmeler olmuştur. Millet, hükumetin fazla olarak iste diği 20 milyonluk tahsisatı da vcrmis, kahramanlığm timsali olan Türk askeri, yeni silâh, yeni malzeme, yeni tek nikle techiz edilmiş, kara, deniz ve hava ordulanmızm harp kıymetleri bir kat daha artmıştır. ker bulunan diğer şehirlerinde, geçiş lerini alkışladığımız kıt'alara ve on ların silâhlarma bakmız. Garbin en mük mmel ordulannda ne varsa hep • sini görürsünüz. Hafif ve ağır makinelitüfek, bomba topu, piyade topu, sahra topu, dağ topu, hafif ve ağır dağ obüsü, on beşlik ve daha ağır obüsler, on buçukluk sahra toplan, on beşlik uzun toplar, motorlu tayyare toplan, dinleme aletleri, muhtelif düşman toplannın nvvkiini tayin eden yer, ses, ziyaölçme grupları, projektörler, sey yar telsizler, telefonlar, güvercinler, tanklar, ilâ... ilâ.. Bütün bu süâhlan kullanmak için lâzımgelen bilgileri veren askrrî mektepler, bunları tamir eden, hatta bazılannı yeniden yapan fabrikalar memleketimizde, tesis rdilmiştir. Artık, Umumî Harpte olduğu gibi, topsuz, tüfeksiz, cepanesiz Valpi^k tehlikesine maruz değiliz. larmı biliyor ve bir zamanlar Irlanda ve Hindiye sulanna giden büyük ba • balarına lâyık evlâtlar olmağa çalısı • yorlar. Haliçten İzmit körfezine nekledilen Üssübahrî ve Göicükte yakında büyüğü de kurulacak olan küçük tersane, her gün biraz daba tekâmül etmektedir. Gölcük tersanesinde Türk denizcileri bü* yağgemisi yapmağa basiamıslardır ki bunu müstakbel Türk gemi msaatuıuı uğurlu bir başlangıcı addetnvJc lâzımdır. Yanm asırdanberi yeni gemi insasmı unutmuş olan Türk tersanele • rinin tekrar işe başlaması sevinilecek bir faaliyettir. Çok geçmedcn, Göl cükte asrî bir tersanenin kurulduğuna ve tedricen hücım botundan ve muh ripten başlıyarak hafif kruvazöre, hatta daha büyük gemilere vanncıya kadar hrr türlii harp ve ticaret gemisinin yapıldığmı göreceğimize süphe yoktur. Deniz sanayiüniz kurulduktan sonra kendi gemilerimizi kendimizin yapm* sına çalısmaktan tabiî birşey olamaz. 1904 te tek gemi yapamıyan Japon donanmasında on sene sonra ccnebi tezgâhında yapılmış tek gemi kalma • mıştı. Türkiye Yakınsarkın Japonyası olmağa azmetmiştir. Kerşeyden evvel Millî Mlidafaa n D rfan, terakki, refah, zevk; bütün bunlar ancak millî müdafaası kuv vetli ve tamam olanların hakkı ve nasibidir. Aksi takdirde, günün birinde kanlı bir kasırga hepsini silip süpüriir.. İttihat ve Terakki, Balkan Harbinden biraz evvel, Arnavutlukta mektepler açmak için birçok paralar sarfetmişti. Harp patladı; iyi müdafaa edilemiyen o yerlerde ne mektep kaldı, ne memleket! Umumî Harpte, Cemal Pasa, Suriye şehirlerinde, Şamda imar faaliye • tine girişmişti. Düşman taarruzu kar • şısında muhafaza edilemiyen o yerler • de ne imar kaldı; ne belde... Cumhuriyet idaresi, ordu, donanma ve hava kuvvetlerini, bu kuvvetlerin sîlâh ve malzeme ihtiyaçlannı ve ordularınuzın, yurdun bir tarafmdan diğer tarafına nakilleri için lüzumu olan de miryollanru, diğer bütün ihtiyaçlardan üstün tutmak suretile, eski hatalara düsmediğini göstermistir. Süâhlanmız tamamdır amanımız harplerinde manevî kuvvet, yani cengâverlik kadar, maddî kuvvetin yani taarruz ve müdafaa silâhlarile muharebe tekniği ve harp san'ati de büyük rol oynar. Allahın ezelî ve rbedî kahraman olarak yarattığı Türk daima eşsiz as kerdîr. Metenin, Attilânm, Alp Arsîamn, Timurun, Yıldınmın, Yavuzun askerleri neyse Gazi Mustafa Kemalin askerleri odur; hatta bunlar, daha fedakâr ve daha şuurlu kahramanlardır. Türkün bu fıtri meziyetlerini asrın silâhları ve fennin bilgilerile teçhiz etmek lâzımdır ki Cumhuriyet idarrsi onu da yapmaktadır. Bugün Ankarada, Istanbulda, İzmirde... memleketm as Deniz ordusu eniz ordusu, Yavuz gibi, eş! şimdilik yalnız tngiliz ve Japon donanmalarında bulunan kudrctli bir harp gemisile çok süratli muhriplerden, mükemmel denizaJtı gemilerinden, hücum botlanndan, maynı gemilerinden ve sair yardımcı vasıtalardan mürek kep bulunmakta ve mütemadi talim lerle, kendisine tevdi edilen vazifeyi ifa edecek bir hale gelmiş bulunmak • tadır. Türk denizcileri, Barbaroslarm, Turgutların, KUıç Alilerin torunlan olduk Havacılık avacılık sahasmda da her gün yeni bir adım attığımıza süphe yoktur. Son sistem kara ve deniz tayyareleri, mükrmmel hücum ve bom bardıman tayyarelerile mücehbez ba lunan Türk hava ordusunu, Kayseride H

Bu sayıdan diğer sayfalar: