4 Mart 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

4 Mart 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cvtmhariyet c 4 Mart Tahlil ve tenkid A Kışdan bahara geçerken rin pek rağbette olduğunu »öylemis • tik. Hakikaten meselâ kürklerde Iran astragani, tay derisi, kaplan derisi ve saire gibi her zevk ve her keseye göre elverişli olanlarin hepsi birden giyili • yordu. Mantolarin alttna giyOen gün • diiz elbiselerinin bOhassa eteklerinnt kisa olmasina dikkat ediliyorda. Diğer taraftan yiinlii mantolarin üstlerine boğa tarnnda olduğu kadar, pderm, ya» ka ve bele kadar manan parçalar şekImde kürkler konuyordu. Elde mnb • telif kürklerden manson taşimak ta pek moda idi. Bütün bunlarda gaya olarak gözetilen nokta kadin vücu • dünün ahenginin güzelliğini meydana çikarmaktL. Onun için vünlu manto • larda ekıeriya kemer de kullaniüyor • du. Yakında kı*a veda edecegiz, baha ra gireceğiz. Baharda bilhassa ev, lttr, •por ve gündüzlük sokak elbise v« tayyörlerinde diyagonal kumaslarla ekoselerin hâkîm olacağı şimdiden tahmin edOmektedir. Bunlar etamin, yünKi ve saire olabOir. Renklerde bilhassa beyaz zemin Szerine koyu yesOti o • lanlar tercih ediliyor. Diğer taraftan kalm ve ince çizgili kumaslar da epeyee rağbettedir. öğleden sonraks ziya • retlerde, çaylarda «pekine» cmsinden tafta tayyörler kuUanüacaktir. Etek Iikler gerek ufkî, gerekse amudi çiz • güi kumaslardan seçüiyor. Pelili olanlarma tesadüf olunacak, caketlerin tam açiğı olduğu gibi, erkek caketlerinden malbeın olarak tek dügme fle kapa • nanlan da bulunacaktir. İnce, zarif, yahod danteOi bir korsaj ba kiyafetin şiklığmı tamamlayacak vasita olacaktir. Ba sene baharda Iral • lanümasi pek moda saytlacak renkler Caneb Şahabettin: Hayatı ve seçme şürleri Yazan: Sadettin Nüzhet Basan: Yeni Şark Bltik Yurdu İsmet İnönünün Başbakanlıkta onuncu yıldönümü! «Milletin makus taliini yenen adam» Cumhuriyet ve inkılâbın, Atatürk yaratan dimağı, Ismet Inönü işliyen kolu olmuştur [Ba« taraft birinct xahifede\ şına getirdiği yıla çevirmek, o zamanki Türkiye ile bugünkü Türkiye arasindaki farklan görmek, Basb?kanm zamanında ne büyük isler yapıldığını anlatmağa kâfi gelir. İsmet Inönü, bu on senelik başba • kanlığında, Atatürkün itimadına ta • mamen lâyık, basancı bir adaro olda • ğuna ispat ebnistir. O, bu on sene içinde, hiçbir sey yapmamif bile ol • saydı, memlekete hediye ettigi 2200 kilometroluk yeni çelik yol, onun için, başlı ba?ına bir zafer abidesi teskil eder. Fakat tsmet tnönü, bu on sene içinde, yalniz 2200 küometro demiryolu yapmakla kalmış değildir. O, îf başma geldiği zaman, harbden yeni çıkan memlekette, henüz hiçbir sey yapılmif degildi; yurdun uzak bir köşesinde, dısandan köriiklenen bir irtica ve is • yan hareketi baslamışb. Bu hareketi basbran sükunet, emniyet ve asayisi yeniden kuran tsmet tnönüdür. Millî îmüdafaa kuvvetleri, büyük bir harbden yıpranımş bir hîlde çıknuştı, ordunun elindeki silâhlann, vesaitin çoğu eski ve kansıktı, eksikti. Bunlan yenüiyen ve yeni teçhizatlı kuvvetli bir ordu yapan odur. Donanma bastan asağı tamire ve yenilenmeğe muhtacdı. Mevcudlan tamir ettiren ve yeniden on iki harb gemisi yapbran, tzmit körfezinde yeni bir müstahkem mevki ve deniz üssü kuran odur. Dört beş tane eski tayyareden ibaret olan hava filomuzu, kuvvetli bir hava ordusu haline koyan, Tayyare Ce miyetinin on senede 50 milyon lira toplamasını temin eden odur. Millî modafaamu için mevcudiyetleri elzem olan askerî sanayü, tayyare fabrikastna varmcıya kadar, kuran odur. Devletin maliyesini düzelten ilk defa muvazeneli bir bütçe yapan ve bu açıksız bütçe ile on senedir mem • lekeb* idare eden ve her ise para ye • tiştiren odur. ««• <.'i LDevlet merkezi Ankarayt, lumfa blr Asya kasabası halioden.mamur bir Avrupa şehri haline sokan odur. Ununu, sekerini gömleğini, bile Avrupadan getirten bu memlekette yepyeni bir ıanayi kuran odur. En ileri memleketleri bile aciz ve ümidsizlik içinde bırakan buhrana rağmen, Türkiyenin iktısadî, malî işlerini düzelten ve Türk parasım kıyroet • lendiren odur. Memlekette mektebleri yüzde yüa artıran, yeni mekteb binalan yapbran, Universiteyi kuran odur. Birkaç tekneye mhisar etmiş olan deniz ticaret filomuzu, memleketin ihtiyadanna kifayet edecek dereceye yükselten odur. Demiryollarından baska yolları, köprüleri yapbran odur. Büyük küçük devletlerle dostluk muahedeleri yapmak suretfle Türkiyenin siyasî mevkiini kuvvetlendiren, devleti M3letler Cemiyeti azalığma kabul ettiren odur. Adliye, ticaret, dahüiye, gümrük rum. Belki onun siyasi bir adam ol J madığını, siyasette müessir rol oy ' nıyacak mevkide bulunmadjğını ve hele ölümünden sonra aldığı hüvi yetin yalniz edebî olduğunu söylemek istiyorum. Cenab sair miydi, iyi nazım ve nesir yazar mıydı, bilgisi kuvvetli miydi?.. Bugün tahlile değer noktalar bunlardır. Sa rfettin Nüzhet, bu lüzumu ihmal eder gibi görünerek ölmüs edibin bir kaç gazete sütununda ağlıyan sa kat düsüncelerini uzun uzun tah • lile girişiyor. Cenab, btr kanaate dayanmıyan ve manasız teheyyüclerden doğan o düşüncelerin cezasını sağlığinda çekti, hicab ve ıstırab içinde göçtü. Aramızda yasayan o • nun budalalıkları değil, siirleridir. Biz Cenabı ancak edib olarak ha tırlıyabiliriz. Eğer onun siyasî ba kımdan tahattur edllmesine imkân olsaydı bizzat Sadettin Nüzhet, bile bir kitab yazmaya lüzum görür müydü? Ben bu nokta üzerinde bîraz fazla durdum. Lâkin Sadettin Nüzhe • tin büyük bar emek mahsulü olan bu yeni eserini okuyanlarm da ayni düsünceye kapılacaklarını sanıyo • rum. Hatta kitabin bu kumı söyle bir okunup geçilecek ve bütün dikketler, seçme «iirler tarafında toplanacaktır. Çünkü hakikî Cenab, oradadır!. ler, inhisarlar, maden, mülî bankalar, ziraat, orman, baytar, posta ve telgraf, sıhhat islerinde bütün gÖrülen faali • yetlerin ruhu ve bası odur. Hulâsa, tsmet Inönü, Büyük Onder ve Basbuğ Kamâl Atatürkün düsün« düğü ve yapdmasmt istediği siyasî, içtimaî, harsî ve iktısadî bütün inkılâb lan bütün yenflikleri, bütün faaliyeüeri on senedir tatbik ve tahakkuk et tirmis, Ulu Başkanm en kudretli icra v?sıtası olmuştur. tsmet tnönü, daima, dâhi Şefinm gösterdiği yolda yürümüs, daima onun flkirlerine ve ühamlanna sadık ve bağlı kalmıştır. Cumhuriyet ve inkılâbın, Atatürk düsünen dinvağı, tsmet tnönü isliyen kolu olmuştur. Tıpkı bir ordu • nun başkumandanile erkânıharbiye reisi gibi beraberce çalışarak tarihe parmak ısırtan bu büyük eseri vücude getirmislerdir. Biri düşünmüs, bulmus, yaratmif, öteki çalışmıs, yapnuf, ba • sannışhr. t* başında, iktıdar mevkünde uzun müddet kalanlan, zaman ekseriya yıp> rabr, manen ve maddeten yorar, eskitir, ihtiyarlatır. Fakat, tsmet tnönü, bu umumî kaidenin bahtiyar bir müs • tesnası olmuştur. Yıllar, onu yaprat • mamas, büakis dinclestirmiştir, her geçen sene, onu manen ve maddeten kuvvetlendirmiş, yenilemis, gencleş tirmiştir. Bu on sene, Basbakan için, elle tutulur, gözle görülür, bir tekâ • miil, bir olgunluk devri olroutur. Bu • nu, sözlerinde, nutuklarmda ve işlerrade açıkça görmek kabfldir. Bu, onun daima okuduğunu, kısa istirahat za • manlannda da mütalea, tetkik ve te • tebbula bilgUertni arbrdığmı gösterir. Nutuklarmdaki olgunluk ve dolgun • luk bunun en büyük delüidir. Bir Başveküin on sene mevkiini muhafaza edebflmesi bir muvaffaki • yettir, fakat bu on senenin çok mühim işler ve k»U« faaliyetlerle dolu olması daha büyük bir muvarfaki7«ttir. Birincisi görülse bile ikincisi çok nadir • dir ve tsmet tnönü on sene başbakanlıkta kalmaktan ziyade, bu on senede memlekete yaptığı uğurlu hizmetlerle ve Büyük Şefin emniyet ve itiroadraı muhafaza etmif olmakla öğünebîUr. Atatürk on dört sene evvel, tnö nünde, ona: «Siz yalniz düsman ordusunu değil, milletin makus talihini de yendiniz» derken ne doğru söylemistL O en karanlık gecelerden daha karanhk günlerde, «Inönu zaferi» mil letin kara talihi üstünde doğan ük ıyıkfa. Ba ısığı yakan talihli adam, hakikaten milletin talihini degistiren bS yük isler görmeğe muvaffak olmuf tur. tsmet lntönü talihli bir adamdır. Onun en büyük talibi, Kamâl Atatürk gibi tarihin ender gördüğü Büyük bir Şefin irimadmı kazanması, tarihin yürüyafünü degistiren bir dehanm basveküi olmasıdır. İsmet tnönü ancak yıldızmm bu parlakhğı ve Basbuğu Atatürkten aldğı ilham ve kovvet sayesindedir ki «milletin makus talihini yenen adam» olmak serefini kazan • mısbr. ABİDİN DAVER ^fa «ene ilkbaharda tayyorlerden gîyilecek biri Bu tene moda olan kürklerden: kaplan derisi sunlardir: Anber, sedef, menekse, koyu yesü. Hele beyazla karistırilmi» bahriye mavisinin pek fazla rağbet kazanacağı tahmin edilmektedir. Bu senenin modasi hakkmda geçenlerde yazdığimiz bir yazida muhtelif zamanlarda moda olmus biçimler ka nstmlarak yapilan manto ve elbisele Bay Sadettin Nüzhet, tabir ho? görülsün, pir aşkina çalısan ede biyat gönüllülerindendir. Içığı ber diyara ulasan, yüzü biçbir yerde görülmiyen «iir perüine condan bağlıdar. Bu bağhlık yüzünden o peri uğrunda nefes ve ömiir tüke • ten ozanlar için kitab seklinde beykeller dikmek ister, yorulmadan çaItsir, asanmadan didinir. Sesleri Anadoln ufuklannda ebedî bir hava dalgası gibi titreyip duran, fakat mubarek naslannın nerede gomülü olduğu bilmmiyen kaç halk sairi, Sadettin Nüzhetin edebiyat askile yeniden hayat buldu?. Bunun bir fihristini yapmak, genc san'atkân hepimize sevdirmeğe kâfi gelîr. SadTettin Nüzhet, son günlerde Cenab Şçhabettini de bir kitab haline koydu ve büyük edibi befiğe düstüğü giinden mezara girdiği güne kadarfci hissî hayatile okuyucu lanna tanıttı. Toprak altına giren varlrklaınn dağılması nasıl mukadderse yeryüzünde kalan «öhretlerin de jrün geçtikçe tahallül etmesi, fnhilile uğraması tabüdir. Bu manzaradan toplu bir varlüc vücude getirınek, bütün eczası dağılmvs bir ce*ed*i eski sekline sokmak kadar müşküldür. Her güclüğü yenen sanatkârlar, malzeme bulmak imkâ Aından dolayı mhilâl etmek üzere bulunan söhretleri ve o seöhretle • rin istinad ettigi kıymetleıri zinde • lestirebilivorlar, ayağa kaldınyor lar. Fen, öteki tfi tabiatin anun • «ız tahakkümüne mağlub olarak • yapannyor! Fakat sahıbini kaybertikten do • Iayı avare kalan bir kıymeti hem tahül, hem tahallülden tahli» et • mek kolay bir mesgale değildir. Nitekim Cenab Şehabettini sattrlar arasında yasayan bir varlık haline getirmek için Sadettin Nüzhet te hayli külfete katlanmıstır. T&m yirmi bes kitab, elli altı gazete ve mecmua kanştırmıstır. Fakat onun bu külfetlere tahammül etmesi sayesindedir ki biz Şahabm ilk sürini 1885 te yazip bastırdığmı öğreniyoruz. Fuzuli veya Nedim de Sadettin Nüzhet gibi bir edebiyat gonüllüsü* nün tahlilinden geçmlj olsalardı bugün onların, yahut benzerlerînin dahi hissî ömürlerinin her dakrkasını böyle tebellür etmis görürdük. Ne yazık ki eski devirlerde yasayan üstadlardan çoğu, hakikaten ölmüstürler, çünkü bilinmiyorlar. Sadettin Nüzhet, Cenabın bütün bir hayat neler yazdığım giinü gününe tesbit ettikten, onun kırk do • kuz senelik edebî ömrünün mah sullerini • tarih strasile ayrı ayn ve yer yer gösterdikten, genc ve ihtiyar kalem sahibleri tarafuıd'an sık sık yapılmıs hücumlan da sira ladıktan şonra • kendi nam ve h«sabına • su hükmü veriyor: «Cenabı, hiçbir ilmin hakikî mütehassısı olarak gösteremeyiz. O herşeyden az çpk anlıyan, fakat hiçbir teyde derinlesemiyen bir an • siklopedikten başka brrjey değildir. Hatta bazan en basit mevzularda bile yanlıslar yaptığı vakidir.» Sadettin Nüzhetin en basit mevzularda hata ettiğini söylediği Cenab Şehabettin için gösterdiği misal, onun Rusyadaki iki Katerini bir makalede birbirme kanstmnıs olmasmdan ibarettir. Eğer bu mi saller üçe, beşe çıkarlsaydı ayni hükme bizim de i^tirak etmemiz zarurilesrrdi. Fakat misal tektir ve Cenabın ilmî kıymetini sarsacak bir kuvvette değildir. Biz, isim mülâbesesile hâdiseleri hikâyede ya • nılmayı basit görürüz. Hele üstad geçinrp te en büyük tarihî sahsi • yetlerin babalarını dedelerinden evvel yasatanlan, amcayı baba yerine koyanlan gördükten sonra... Sadettin Nüzhet, Cenab Şehabettini küçültmek için yalniz Katerin meselesini ileri sürmekle iktifa etmemis, onun Türklüğe saygı göstermiyen bir adam olduğu noktasında sahifeler imtidadınca tevakkuf etmistir. Bir Pilevne sehidinin oğlu için bu, pek ağnr bir ithamdır. Hele Sadettin Nüzhetin bu töhmeti müsbet bir haktkat olarak göstermeğe çaleıır görünmesi çok acıkhdır. 1tiraf ederim ki bu bahse taalluk eden sahifeleri içim sızlrya sizlıya okudum. Cenab, mubarek Tück yurduna karsı bariz bir giinah islemekle resmen itham olunup ta mahkemeye sevkolunsaydi Müddeiumu minin okuyacağı iddianame, Sadettin Nüzhetin bu uzun ifad'esinden daha sert olamazdı. Bu sözümle Cenabın siyasetteki yanlıs düsüncelerini, patavatsu • hklanm mazur görmek isteıniyo JBaşka memleketlerde '""" kahramanlık.. Kadın j saylavlarımız Iiştığı yerterde birçok hizmetlerde boiundu. Devlet daireleri, husutî mües • seseler onun sâvmden müstağtti kala cak btr vaziyette olmadığı gibi hayir cemiyetlerinin birçoğunda fahrî ola • rak vücud yipratan, ahnteri döken kadmlann ekserisi erkeider kadar, hat • ta onlardan ziyade muvaffak oUnak tadirlar. Türk kadmı muhakkak ki yeni gir • diği siyasal hayatta da ayni gayret ve kudretle çahşacak, kendisine temin e dflen bu yüksekliğe lâyik olduğunu is • pat edecektir. Türk kadmı, medeniyet âlemmde kiskanilacak bir mertebeye çikmasi dokyisfle kendisine hak kazandığı bu mevkii bağislayan Biiyük Atatürke ve Cumhariyet Idaresine ebedî minnet ve şukranlarini sunmaya borçludur. Ba borcunu da siyasal sahada gösterece • ği bayirlı faaliyetlerle ödiyecektir. Hadiye iclâl Türk kadınına bu ünü Cumhuriyet idaresi ve Atatürk vermiştir Vsinci Büyük Mület Meclisine sayolarak tam 17 Türk kadmı girdi. fuphesiz ki AUtürkün inkılâb se • rinra ük günlermdenber» Tirlr kaJbM. verdiği haklarin, Cumhariyet tdaresinin yillardanberi Türk kadmı • na bahsettiği yüksekliklerin en büyS • ğüdür. Bugün Avrupada ancak şimal memleketlerinde ve tngHterede kadmlann saylav seçflmek haklan vardir. En hürriyetperver sayilan Fransada bfle kadinlar hiç olmazsa belediye in tihablarina karismak ve aza seçflmek için uğrasip dururlarken on on be* sene evvel saltanat ve mesrutiyet dev • rinin yalniz kafes arkastada oturmaya mahkfim ettigi Türk kadmmin 1935 yilinda bu iftihar edflecek işe mazha • riyeti dost ve düşman bütün millet • leri Türk Cumhariyet tdaresine nn • rendirecek bir harekettir. Türk kadmı epeyce zamandir soysal hayata karisU. Kendisine bunu temin edenleri de hiç mahcub etmedi. Paralı parasiz ca j>ehri halkin • .unden kalkarak Bü ~* üzerinden uçmuş ve 18 »o dakikada Honolulu adalarina *ıtmiştir. Bu seyahat esnasinda katettiği mesafe 2400 mil, yani 3840 kflo • metrodur. Bravo Kaliforniyalı Mise! Monden hayatfa.. ' tspanyada cumnuriyetin ilânı ü zerine tahtindan çekilmeğe mecbur kalan Kral Al fons kederini a zaltmak için diin yada dolaşmadık yer birakmiyor. Hatta bir müd det evvel bura ya da gelmişti. Diğer taraftan artık yetişmiş olan kiz Kral Alfonsun gclini larinı ve oğulla Kübalı Kontes rinı evlendirerek sağlığinda mürüv • vetlerini görmek istiyor. Geçenlerde kizınm düğünü olmustu. Kraldaki zenginliğe bakin ki kizina bu düğünde dört kilo inci hediye etmişti. Bu sefer de oğlu evlendi. Fakat hükümdar sü • lâlesinden değil, Kübalı bir Kontes aldı. Bu resîm iste o Kontesindir. Şim • di Amerikada Floridada, Miamide bal ayı geçiriyorlar. Yeni baş tnveletleri Yüzü güzel gösteren son moda kuvafür Bulgaristandaki münevver Türk kadınları Resmini gördüğünüz genc kiz Bul • garistanm Şervi kasabasindan Nigâr ö n c e saçlarinizi Indaklanniun ve kaslarinizin üzerine dökünüz. Sonra onlan kivirarak yukariya doğm kal • dirmiz. Aynaya baktığmiz zaman çehrenizde mühtiy bir değisiklik göreceksiniz. Yüzünüz fevkalâde göze çarpar bir hale gelmistir. Gozleriniz büyümüstür. İste, ba sene ilkbahar için kadm baş tuvaleti modasi bu esasa istinad etsnin cumhuriyeti ve onun kadinbğa aid sütunlarmı ve jrazilanm dikkatle taldb ettiklerini bildiriyor. Yakm uzak bütün memleketlerdeki Türkler ve Türk kadınları arasindaki oyandclık • tan Ubndir ki Bulgaristandaki ırktaş > mektedir. Resimlerimizin birindeki kıvrimlar daba sade ve daha az miibalâ • ğalıdir. Bukleler bilhassa alnm üstün de ve şakaklarda, ensededir. Diğerin • de ise alin üstünden ziyade tepeye ve ensenin üst tarafına ehemmiyet ve rilmistir. Bukleler fazla mübalâğah dir. Alnin üstü bir saçak gibi kaşlarin üstüne düsmektedir. lanmiz müstesna kalamazlardı. Mem leketunizden disarida kalmiş Türk kadmlarmin ana vatana ve gazetemizle kadmlık sütunlarina karşi gösterdik • leri bu alâka iftihar edflecek, sükrana lâyık bir harekettir. Sayılan binlere varan tstanbul avcılanmn sabirsızlıkla beklediği yeni bhlik resmen tesekkül e.tmiş bulunmaktadır. Birlik müessisleri ilk toplantılannı yaparak programIarını çizmisler ve filen harekete gf»çmislerdir. Birlik tesekkül mak sadını nizamnamesindeki <u mad de ile ifade etroektedir: Asil ve sıhhî olduğu kadar eski ve millî bir sporumuz olan avcılıkla atıcılığın mazbut bir sistem dahi • linde ve fennî kaideler altında mem leketimizde yayıhp genîslemesine, tstnabul avcı ve atıcılarının daha yakından tanısarak karsıhkh saygı ve sevgi ile birbirlerin© bağlanma lanna, genclerin avcılık ve atıcıljkta maharet ve meleke kesbetmele rine, avcılığm yalniz vurmak değil, avı yetistkmek ve korumak olduğu fikrinin tamimine ve diğer vilâyetlerimizde teessüs etmis olan avcı • lık ve atıcılık kulüb ve ocaklarile samimî münasebetler tesisme hiz • met etmek üzere «tstanbul avcılar ve atıcılar birliği» unvanile bir birlik kurulmustur. Birliğin idare ve hakem heyeti azalan, reis Asım Turgud, ikinci reis AIi, umumî kâtib Ali Turhan, muhasebeci Orhan, aza Sami tsmail, Fabri, Hulusi, hakem heyeti, saylav Ahmed Şevki, operatör Murad tbrahim, Said1 Salâhattinden mücekkeptir. Genc te«ş«kküle basladığı iste verimli muyaffakiyetler dileriz. Avcılar ve atıcııar bırlığı Hakkıdir. Bize fotoğrafüe birlikte gönderdiği bir mektubda Bulgaristan • dalri münevver Türk kadinlarmm hep M. T. TURHAN

Bu sayıdan diğer sayfalar: