9 Mayıs 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

9 Mayıs 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

«*a= 9Mayısl93r j Küçük Hikâye Bir kaza Macarcadan taşıyan eski usulden bir âşıktı. Du daklarını ısınyor ve başını önüne iğiyordu. Evet kaza meş'um bir kaza idi. Ve sakatlanan taraf zarar, ziyan istiyebilecekti. Fakat belki de o; kadın bu kadar adi ve bu kadar basit ve çocukça olan bir suali ona sormakla hata işlemis Rusyanın kabul Bu sene Çlne elçi göndereceğîz etmediği gazeteci Venizelosun Yaptıkları Matin muharrirlerinden hiçbirine vıze vermedi diye, Paris matbuatı ateş püskürmektedir. Petit Parisien, Fransız muharrir leri arasında gözetilen bu farkı pro testo ederek, diplomatlarm refakat lerinde bulunacak bütün gazetecilere müsavi muamele edilmesini istemektedir. Bu kabil seyahatlerde, memle ketten dışan kaidesi cari olmak lâ zım gelir. Petit Parisien, bu durum karşısında, Moskovadaki bütün mu habirlerin geri çağırılacağmı oran • lıyorv .Yazan: Sabık lntellicens Servis Şefi Sir Bazil Tomson Fransız gazeteleri ateş General Ho Yao Tso 39 püskürüyorlar yann Ankaraya gidiyor Rokföy, Venizelos ve avenesînîn zayıf tarafını Paris 8 (A.A.) Sovyet hükürneEvvelki gece İstanbula gelen Çin ^ayet iyi bulmuştu: Suikasd korkusu! ti, Jurnal muhabiri Geo Londonla elçisi General HoYaoTso yann akRejisör, bu haberi vermek icin gü zel bir sahne tertib etmişti. Venize losun evine gece yansmdan sonra gitmiş, pürtelâş Giridliyi uyandırtmış, ona heyecanla şu sözleri söylemişti: « Ekselâns, sizi öldürmek isti yorlar. Tertib ettikleri suikasdin bütün delilleri elimizde. Hemen hareket et mezseniz bu feci cinayetin önüne geçemeyiz.» Venizelos Fransıza şu cevabı verdi: « Verdiğiniz habere hayret et mem. Hasımlarım, üç senedenberi beni öldürmek istiyorlar. Madem ki öyle istiyorsunuz, gitmeği kabul ediyorum. Kendimi ve hayatımı sizin ellerinize teslim ediyorum.» Eğer Venizelos açıkça Giride git mek üzere vapura binseydi Yunan hu* (Bastarah 1 inei sahifede) kumeti, buna muhalefet edemezdi. Fa«Habeşistanda, halledilmesi lâzım okat, böyle yapınca reı'isörü, kendi de ' Ian bir durum vardır, çünkü daha fazhasını gösterecek bir fırsan kaçırmış ola sabretmek imkânsızdır. Bu ttalya için lurdu. Fransa Bahriye Nezaretine bir bir prestij ve bir para mcselesidir.» sürii yan komik yan facia telgraflar Roma (A.A.) Müstemlekeîer çekmek imkânmı bulamazdı. Rokfö bakanhğı müstesan Lessona, saylavlar yün bu telgraflannda Venizelos bilâkurultayında Habeşistanı: merhamet gayet gülürlç bir halde tas1 1928 tarihli dostluk andlaş vir ediliyordu. Onun telgraflan, Franmasına riavet etmemek, sız kabinesinin bir içtimaında okun • 2 Topraklannda hüküm süren muş ve nazırlan kahkahalarla güldüranarşi yüzünden komşulan için bir teh müştü. like teskil etmekV itham etmiştir. 28 eylul tarihli raporunda şöyle diM. Lessona, ltalyanın, Asab lima* yordu: nında Habeşistana serbest bir mıntaka €VenizeUstler, oule bir disiplimiz temin ettiğini, Asab ile Dessi arasında lik. sır tutamamaziık ve çalışma me bir yol yaphrdığmı, ve Somalide gümiodsuzluğu içinde yuvarlanıyorlar ki rük hududu çizmediğini hatırlatmıştır. onîart kendi başlanna bırakmak bizim Lâkin Habeşistan, bunlara asla mu • için daha iyi olur.i> kabele etmemiştir. Sonra, Venizelosun Falerden va Gene müsteşann ifadesine nazaran, pura binişini şöyle anlatıyordu: Habeşistanda ne birlik ve ne de tesa* «/CırJfe Venizelhl zabit, kıyafelle • nüd vardır. Necaşi, 40 vıldanberidir, rini değiştirmek için Fransız mektebine hükmü alrmda bulundurduğu ucsttz, bucaksız ülkeleri barbarcasma istismar geldiler. Bir koyun sürüsile kar$da§ • etmektedir. tığımı zannetlim.» M. Lessona, demiştir ki: Rokföy, bu mükemmel rej'isör, Ve« Yabancı matbuat, Habes. milnizelosun hususî kâtibi Markatonakinin letine yalnız ayakta durmak hakkını ve Amiral Miyaulisin hallerile bilhasdeeil, fakat henüz terkedilmiş olan sa alay ediyor, Venizelosun hususî kâGalla gibi yeni müstemlekelere de matibi benim kıyafetime girerek deniz lik bulunmak hakkmı tanıyıp tanımamak lâzım gcleceğini soruşturmağa baj binbaşuı Rokföy oldu. Amiral ise bir lamıştır.» Fransız deniz gedikli zabitinin üniformasuu sırtladı, diyor. Fransız bahriye zabtti, bütün ma lum ve meşhur demagoklar (avamfi ribler) gibi Venizelos ve avenesinin (Bastaraft 1 inei sahifede) zayıf taraflannı gayet iyi bulmuştu: zıyor: c ttalya hükumeti, Macaristamn Suikasd korkusu. andlaşmaları değiştirmek hususundaRokföy şimdi artık kendi tamamen ki siyasasına yardım etmeğe devam muhitinde, kulislerde idi. Mükemmel ediyor.» bir oyun oynuyordu. Birinci perde. VeBudapeste Hırlap gazetesi diyor ki: nizelosun vapura bineceği yer hak «Roma konferansının mukaddera ' kmda Yunan zabıtasmı aldabnaktu tı, Küçük Andlaşmanm elindedir.> Zabıta ve hükumet, Venizelosun PiPester Hoyop gazetesi de şunları redcn vapura bineceğini zannediyor yazıyor: «Barış prensiplerinden mulhem lardı. Onlann bu yanlış düşüncesini bulunan Macar siyasası bütün ulus kuvvetlendirmek lâzımdı. şamki ekspresle Ankaraya gidecektir. Öğrendiğimize göre, temmuzdan sonra hükumetimiz de Çin? bir elçi gönderecektir. Bunun için yeni büt çeye tahsisat konacağı anlaşılmışnr. Türkiye ile Çin arasında bir de tica • ret muahedesi imzalanacaktır. Şimdiye kadar Türkiyedeki Çin tebaasınm hukuku Danimarka elçiliği tarafından himaye ediliyordu. 17 senedenberi bu vazifeyi gören Danimarka elçiliği Çinlilere aid bütün mua • melâtını yeni Çin elçiliğine devret miştir. Istanbulda 3040 kadar Çinli vardır. Bunlar ekseriyetle esnaflıkla geçınmektedirler. Balkan antantı konseyinîn toplant'sı (Baştaraft 1 inei sahifede) sini Romanyaya götürecek vapura gittnistir. Tevfik Rüştü Aras Galata nhtımında sabahleyin kendisini karşılıyan zevat tarafından uğurlanmıstır. Bakanla birlikte Kamutay ikinci Başkanı Hasan Saka, Matbuat Umum Müdürü Vedad Nedim ve haricive memurlanndan Abdülhak Şinasi de Bükreşe gitnvMerdir. Italya ve Habeşistan Venizelosun kaçmastna yardtm eden Amiral Kondaryotis , lerinden biri idi. Yunan müfrczesine kumanda eden zabite şu sözleri sövledi: « Burada intizam ve asayişi mu* hafazaya ben memurum. Size de hiç ihtiyacım yok. Gemide kimseyi ralıatsız etmemeniz! rica ederim. Vapur benim himayem altındadır. Eğer vapur kalkmadan evvel çıkıp gitmezseniz, sizi de Venizelosçu dostlarınızla bera • ber alıp götürürüm.» Bütün gün vapura birçok bavullar yükletildi. Fransız mülâziminin sözleri ve bavullar firarilerin Pireden vapura binecekleri hakkmdaki kanaati kuvvetlendirdi. Akşamüstü, karada, ikinci bir sahne için hazırlıklar alımyordu. Saat 5 te Venizelosun iki atlı konak ara • bası, içinde Venizelos olduğu halde bütün caddeleri dolaşo. Atinalılann gayet iyi bildikleri bu araba, Giridli yi Teoharise çay içmeğe götürmüştü. Orada, Venizelosun samimî dostlann» dan olup biraz kendisine benziyen bıri daha buraya gelmişti. Öteki davetlıler çekilip gittikten sonra. Venizelosa ben * ziyen adam. itina ile Venizelosun $ekline sokuldu. Zavalh adam, efendisi Venizelosun gözlüğünü takarken hiç birşey göremiyorum yahu! Diye ha fif hafif şikâyet ediyordu; fakat kimsenin bu şikâyete kulak astığı yoktu. Venizelosun arabası yola çıkn ve Üniversite sokağmdan geçti. Zabıta, tarassud ve takibi artırdı. Araba Venize • losun evine gelip te içindeki 2 numa • ralı yani sahte Venizelos, efendisinin yerine eve girince, bütün elektrikleri yakü. Birinci kattaki açık pencereleruı önüne gelerek kendini gösterdi. Sonra, sokaktan geçenlerin kendisini görebi lecekleri küçük kütübhane odasına yerleşti. Bir koltuğa gömülerek gazeteleri okumağa daldı. Atlı polisler, tokağın iki köşesinde, piyade polisler de en önde nöbet bekliyorlardı. Gece yansından sonra saat 2 de Teoharisin kapısında bir otomobil durdu ve 1 numaralı, yani hakikî Veni zelosla Amiral Konduryotis, binbaM Mavrudis ve Teoharis buna bindiler. Otomobil lâmbalannı söndürmüş ol • duğu halde, Faler yolunu tuttu. Bir kaç dakika sonra, ikinci bir otomobil de Panelinyor lokantasından hareket ediyordu. Bunun içinde de yüzbaşı Şansor vardı. Yüzbaşmın otomobili İceşif kolu halinde öne geçti. Bu ted bir, lüzumsuz değildi. Çünkü bazı sokaklar zabıta tarafından kesilmişti. Üçüncü bir otomobil de, bir Yunan küçük zabitinin himayesinde Venize losun evrakını hamilen arkadan ge • liyordu. Saat altı buçuk olmuştu. Genc "ka "] dın aynanın önüne gitti. Dudaklarmı j bir rujla daha koyulaştırdı. Kaşları nın üzerinden küçük parmaklarını geçirerek onlara intizam verdi. Sol eline eldiven gıydi. Sonra perdeleri yan kapalı ve loş odanın her tarafına bakarak birşey unutup unutmadığını araştırdı ve unutmadığını görerek memnun oldu. Eve de vaktinde dö nebilecekti. Yeniden aynada yüzüne baktı. Sonra aynadan çekilerek, orada oturan erkeğe yaklaştı. Henüz el divenini giymediği sağ elile onun omzuna dokundu ve tath bir sesle: Beni seviyor musun? Diye sordu. Erkek büyük yazı masasınm önünde oturuyor ve demin denberi eline almış olduğu gaze tenin büvük harflerle dızılmiş ser levhalarmı okuyordu. Kadınm suali onu yerinden sıçrattı ve boş bulun duğu için gayriıhtiyarî: r Hayır! Cevabını verdi. Bu cevabı verdiği anda yaptığı münasebetsızliği anla mıştı. Bırinci defa başbaşa kaldıkları yarı loş odada bu çift bırbirlerine ü midsiz bakışlarla baktılar. Aralarında tamiri imkânsız birşey olmuştu. O bu birinci aşk randevu « sunda ona bu suali soran kadın a: «Çok», «ölünceye kadar», «elbette küçük metresım» cevablarmdan bı rini vereceğine ona «hayır» demışti. Bu hayır onun dudaklarından kayı vermişti. Nasıl bir geçicınjı donmuş bir kaldırımdan geçerken ayağı ka yarsa, nasıl bir dansör çok parlatıl mış bir parkede kayarak muvazenesini kaybedıp duşerse işte bu kelime de dudaklarından öyle kaymış, dü şüvermişti. Bu cevab o kadar yerinde deŞildi ki genc kadın gayet gulünc birşey karşısında kalmış bir insan gibi gülmeğe gayret etti. Fakat bu gülmek arzusu dudaklarında acı bir gergın lıkten başka birşey ifade edemiyen ve ancak biran yaşayıp sönen bir gülümseme oldu. Sonra dudaklar övle garib bir tarzda takallüs etti ki kadın ağlıyacaktır, zannını veriyordu. Erkek hâlâ soğukkanlılığını top lıyamamıştı. Kendi kendine: «Ehemmiyetsız bir kaza» diye düşünüyordu. Ve o da becerıksız beceriksiz gülüm süyerek kadına elini uzattı. İkisi de manevî bir telâş içerisinde idıler. Böyle bir kazanm çok tehlikeli oldu ğunu anhyorlardı. Onlara bu anda birini boğazlamışlar gibi geliyordu. Ve bu boğazlanan onların aşkı idi. Daha doğrusu sinirlerini ve hıslenni birkaç zamandanberi yoran et ve gururlarının bu isteği idi. Böyle buluşmuş olmalan, böyle birbirlerini anlamış bulunmaları onların havatında iyi veya kötü bir dönüm olabilecekti. Fakat şimdL Şu anda hakikat or taya çıkmıştı. Bu kaza hakikaten müthiş bir kaza idi. Evet onların aş kı boğazlanmıştı. Ve işte şurada yerdeki Acem hahsının üzerinde kanlar içerisinde ve parçalanmış bir halde yatıyordu. Bu yerde yatan cesedde anî surette ölmüş olanlarm cesedle rirde görünen perişanlık vardı. Erkek için, için güldü ve: «Haydi Morga telefon edelim, ce sedi kaldırsmlar» diye düşündü. Genc kadın şapkasını adeta kopa rarak başmdan çıkardı. Eldivenlerini de öyle... İkisi de hâlâ susuyorlardı. Millet lerin tarihmde bir ihtilâl ne ise bıraz evvel geçen şey de onlann kendi ta rihlerinde o idi. Birisi kurulmuş ni zamları ayak altına almış ve çiğne misti. Bir âlemi temelinden yıkmış tı. Bu ortaya attığı karışıkhk yeni bir nizam olacağı güne kadar herşey bir hercümerc içinde kalacaktu Genc kadına mevcud nizamlar aleyhine bir şey yapılmış gibi geliyordu. Kaba eller resmî bir kanunu yırtmışlardı. Sanki dünya yıkılıyordu... Ve bu hıs içerisinde nazlı kadın ağlamağa baş ladı. Erkek modern bir digçi şöhrctini t i Fakat bütün kadınlar ilk mulâ katta daima ayrılırken bu suali sor • mazlar mıydı?... Kadın daima macerası olacak er kek tarafından sevilmek isterdi... Erkek: «Bazan ev kadını ruhunu ta şıyan öyle kadınlar vardır ki diye düşünüyordu. Bir erkek ona aşkını göstermek için ruhunu nekadar te mizleyip verse o son dakikada döner, daha evvel gözünün önünde temizlenen bu yerde bir toz tanesi kalıp kalmadığını teftiş eder.» Erkek bir parça psikanalizmden anlıyordu. Ve onun için kadının tah teşşuurundaki hislerı tahlile gayret ediyordu. Ona saatlerce ispat etmeğe uğraş tığı aşkla onu neden ikna edememiş • tı? Neden bu kadın acaba ona bu kadar tehlikeli bir sual sormuştu?. Kadınların sevdiği erkek olarak tanılan bu adam ona bu şöhreti temin eden bütün hayatında birinci defa olarak ilk samimî aşk sözünü söylemişti. «Hayır». Ve hayır diyerek te uzun müddet muallâkta kalacak bir işi halletmiş bulunuyordu. Ve erkek buna teessüf ediyordu: «Bu aşk bir zaman daha pekâlâ yaşıyabilırdi.» Erkek adeta muayene odasına geçmek, tentirdiyod kafein alarak yerde yatan bu ölüye bir enjeksiyon yap • mak istiyordu. Kadının psikanalizmden haberi yoktu. Fakat erkekleri iyi tanırdı. Bu «hayır» hâlâ onun kulaklarında ötüyordu. Rengi yemyeşil olmuştu. Me yus gözlerle bir noktaya bakıyordu. Eğer şımdi şu anda tavan çökse, du varlar yıkılsa hayret etmiyecekti: «Evet, demek istiyordu. Yanlışlıkla hayir dedi» diye düşünüyordu. Ve elli senedenberi Freudün birleştirmeğe gayret ettiği küçük parçaları, kadın farkma varmadan birbirine yamaü yor ve ondan bu neticeyi çıkarıyor du. Erkek farkına varmadan tahtel şuurundan gelen bu cevabı şuurunun kontrolundan geçirmeden ağzmdan çıkarıvermişti. Ve işin ehemmiyeti burada idi. Evet saat dört buçuktanberi (ka • dın evine geldiğindenberi) saat altı buçuğa kadar kadın ona bu suali sorduğu ana kadar erkek hep ken • di kendine sorduğu suale tahteşşuu runda «hayır» cevabını vermişti. Kadına keder veren bu aşkm ölümü değil, şahsan böyle fena bir muame • leye maruz kalışı idi: «Bu benim ta lihim, diye düşünüyordu. Kaç gün denberi üstümde bir uğursuzluk var. Hep böyle şeyler benim başıma ge lir. Geçen gün o otomobil kazası, şimdi de bu macera!!...» Yavaş, yavaş yerinden kalkmıştı. Erkeğe duyurmak istemiyerek ihtı yatlı adımlarla banyoya geçti. Mendilini ıslatarak ağlamaktan şışmiş gözlerine kompres yapmağa başladı. Kara gözlü erkek bıyıklarmı mü temadiyen parmaklan arasında ezi yordu. Ve ta kalbinin içinden hayret ediyor ve: «Neden onu sevmiyormu şum, bu da nereden çıktı?» diye kendi kendine soruyordu. însanın ta içindeki bu his âleminin sırrına kimsenin vâkıf olmadığını düşünerek omzunu silkiyordu. Kadının kırdığı izzeti nefsini ta mir etmek için neler yapmak lâzun geldiğini düşündü. Şimdi dört ayak üstü yerde yürüse, şarkı söylese, hezeyan etse, havlasa nasıl olurdu? Ça ğınlan sıhhiye memurlan ve polis ler kendisine deli gömleğini zorla giydirirlerken kadın da başına gelen şeyin bu cinnetten dolayı olduğunu görerek teselli bulmaz mıydı?... Fakat bu fedakârlık ona çok ağır geldiği için başka birşey düşündü. Bütün bu geçene bir şaka süsü vermek üzere ayaklarınm ucuna basarak banyonun kapısma geldi ve kapıdan başını uzatıp, gözlerının birini kısıp birini açarak: Guguk!... < Dedi. AUxandre Marai Tevfik Rüştü Aratın beyanatt Tevfik Rüştü Aras, Bükreş toplanbsı hakkmda kendisinden malumat istiyen gazetecilere yalnız §u malumau vcrmiştir: «Bükreşe Balkan antanu toplantısmda bulunmak üzere gidiyorum. Oradaki konuşmalann dört, beş gün içinde biteceği tahmin olunabilir. Ortada bir ruzname yoktur. Yalnız günün siyasal ve ekonomik meselelerini gözden geçireceğimiz tabiidir. Ekonomik işlerle bilhassa beraber gelen kamutay ikinci Başkanı Bay Hasan Saka meşgul olacakhr. Bükreşten doğru Cenevreye gideceğim. 21 mayısta toplanacak olan konsey işlerini bitirince Ankaraya döneceğim.» Dış Işleri Bakanı Bükresten Cenevreye giderken Belgradda durup durmıyacağını soran gazetecilere de cevab olarak: «Eğer Bükreş Cenevre yolu Belgrada uğruyorsa M. Yevtiçi görmek üzere oraya da uğramaklığım tabiidir. Yalnız yolun oradan geçmediğini zannediyorum» demiştir. Bulçar ve Macar f silâhlanma meselesi Romanya elçiti de gitti Romanyanm Ankara orta elçisi M. Floti de Balkan andlaşması konseyinde bulunmak üzere Bükreşe gitmiştir. Köstencede karsılama hazırlıpı Köstence 8 (Hususî) Balkan antanb konseyinin toplanhsı münasebetile buraya gelen Tevfik Rüştii Arası karşılamak üzere Rumen hükumeti tarafından memur cdilen M. Davidesko, Elçimiz Hamdullah Suphi, sefaret başkâtibi Cevdet, Balkan andlaşması daimî bürosu işlerile meşgul olan Bülend Uşşaklıgil hususî trenle Köstenceye Rüştü Arası gelmişlerdir. Yann sabah buraya vâsıl olacak olan Tevfik bu zevat ile Köstence belediye reisi ve resmî memurlar karşılıyacaklardır. Rıhtım ve istasyon Türk ve diğer Balkan bayraklarile donanm'«hr. ABDULLA H Yanan gazetelerinin neşriyatı Atina 8 (Hususî muhabirimiz den) Gazeteler Bükreşte toplanacak Balkan andlaşması konseyinde Bulgaristanm Balkan andlaşmasına girmesi meselesinin de mevzuu bahsolacağını ve bunun için BelgTad ile Sofya arasında şimdiden konuşmalar yapıldıgmı yazıyorlar. Matbuat Bulgaristanm andlaşmava girmesini umumiyetle hoş görmekte, fakat buna pek te inanılamıvacağını yazmaktadır. Gazeteler Balkan andlaşmasmın daha ziyade kuvvetlenmiş olarak çıkacağının muhakkak olduğunu ilâve etmektedirler. lara mahsus haklardan başka birşey istemiyor. Macaristan arsıulusal konferans • larda halk bakımmdan diğer uluslarla muamele istiyor. Şimdiye kadar Avusturya ile îtalyanın takdir ettik leri bu Macar noktai nazarı diğer u luslar tarafından anlaşüınca mesele kalmaz.» Habsburglar meselesi Paris 8 (A.A.) «Oeuvre» gaze « tesine göre, Tuna ülkeleri işlerine karışmamak için bir anlaşma yapıl • ması, ltalyanın Avusturyada Habs burgların yeniden tahta geçmesi projelerini himaye etmekten vazgeçmesi demek olacaktır. Balığa bomba atarken Yedikulede, Gazlıçeşmede Hacı Hasanm deri iskelesinde sabah saat 8,50 de Kocamustafapaşada Akarca sokakta 35 sayılı evde oturan Osman oğlu Numan balik avlamak için tedarik ettiği bombayı denize atarken bomba pat • lamış, sağ elinin bilek kısmı tamamen kopmuş, ve yüzünden ve göğsünden de yaralanmıştır. Zavalh Numan ifade veremiyecek bir halde Ermeni hastanesine kaldı nlmıştır. Hâdisenin kaza eseri olduğu anlasılmıstır. ^ I ••€««» 25 eylul 1916 sabahı, yüz kadar Venizelosçu Yunan zabiti ile küçük zabiti Atinadan Pireye indiler. Bunlann arasında binbaşı Pangalos ta bulunuyordu (muahharen Yunanistanda diktatör olan general). Bu aldatmacın tesiri çabucak görüldü. Falerde ya pılan tertibat hemen gevşedi. Buna mukabil Pirede iki piyade bölüğile müteaddid polis kıt'alan Pireye gele rek nhtımlan tuttular. Müsellâh bir zabit ve asker grupu, yolculann binecekleri zan ve tahmin edilen Hesperya vapurunu işgal etti. Fakat güverteye çıkar çıkmaz karşılannda bir Yunanh kaptanı yerine de Vertamon isminde bir Fransız zabiti buldular. Bu mülâzim, Rokföyün en faal muavin (Arkası var) Hendekte güzel bir bekçi teşkilâtı yapıldı Eroin kullanan mektebliler varmiş Şehrimizc'e bazı mektebler talebesiı>;n eroin kullandığı haber alınmış. polis kaçakçılık bürosu tarafından tahkikata baslanrrmtır. tm ı • Hindli hududda niçin beklemiş Geçenlerde otomobille Hindistan dan gelerek Londraya giden binbir marifetli Hindli; Turinı? Kulübün mü * saadesini beklemek icin hududumuzda 9 gün beklemek mecburiyetinde kil dığmı söylemişti. Turing Kulübden aidığımız bir mektubta bu bekleraenin kulüble hiçbir alâkası olmadığı söylenmektedir. Frengi ile mücadele Frengî ve belsoğukluğundan konınmak için asrî Teksayt prerervatiflerini eczanelerden arayınız. Hendek.*Hususî» Burada güzel bir bekçi teşkilâtı yapılmış ve bu teşkilât jandarma kumandanlığına bağlanmıstır. Bekçilere bir örnek elbise yaptırılmıştır. Gönderdiğim re*im bekçüeri yeni elbi selerile göstermektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: