4 Temmuz 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

4 Temmuz 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURtYET 4 Temmuz 1935 KOçOk; mkâyej Son Ziyaret Tristan Bernarddan çeviren: Af. Varoğla Tarihî bir gün Duymadıklarımız ve bilmediklerimiz Toplapî sarayinda Kapı Ağası Tora gibi böyle ayaklar altîna döküveren Emman Hasan, Has odah Sarı Velinin ko di? baros Hayrettinin Amerikalılar, büyüklerine karşı gös luna girdi, Sank odası yanındaki havuza San Veli, hayran hayran havuzdakî gemi palamarları terdikleri hürmet eserlerinde daima ö doğru sürükledi: florilere bakarak dalgmlaşırken Toraman ra bağlamak için teki ulusları geride bırakıyorlar. Haberin var mı Veli? dedi, gök Hasan, onu yavaşça dürttü: diktiği (beş taş)taıl Mark Tawainin doğumunun yüzün ten altın yağıyor! Nasıl, dedi altın yağmuruna inanBeşiktaş adı kal cü yılı münasebetile, onun dünyaya Sarı Veli, bön bön, Kapı Ağasınm dın mı? mıştır. Barbarosun geldiği Hannibal şehrine bir elektrikli baktı: Hayır, bu yağmur îşi değil, bir sır« kendi adı da o sa •" " fener dikilmiştir. Bu fenerin ışığı, tam yuzuneSaçmalama Hasan, gökte darpha Sır, mır diyeceğine yağmur diyip hile verilmişti. bir sene, bu meşhur Amerikan mizah ne yok ki, altın yağsın. işin içinden çıksan olmaz mı? Beşiktaşın Hay çısmm anıdını aydmlacaktır. Hannibal, Eh, Tanrı bu. İsterse çiy yerine al Öyle demek gülünc olur. Aklımız rettin sahilinde yüCumhurreisi Rooseveltin çalışma oda tın, dolu yerine elmas yağdınr! varsa önümüzdeki sırn çözmeliyiz. ce kaptanının de Amiral Barbaros sma elektrikle bağlanmış ve Cumhur Aklm zivanadan mı çıktı, ne oldu? den şikâyet ederdi. O zaman oğlumu o nizlere âşık temiz Toraman Hasan, sağına, soluna dikDünkü kısmın hulâsası reisi, yaz» masasının üstündeki elektrik Sözün deli zırvasına benziyor. Allahm kadar meyus göriirdüm ki, kadının ma ruhu için Koca Sinan ona Türk mima katle bakındıktan sonra San Veliye SCH (Mçdam Leon Hüşö, bir komşusunun düğmesine basarak, fenerin ışığını yakzur olduğunu söyliyerek biçareyi tesel risinin en temiz çalımında bir türbe kanunu kul işi değil ki: Bozulsun. Vezir kuldu: likişini diktiği strada ölen oğlunu dü mıştır. Bir sene sonra .feneri söndürli etmek isterdim. Fakat yapamazdım, yapmıştır. (Cevhere göre mahiuz) ifabuyrultusu değil ki: Değişsin. Dünyanın Delikanlı! dedi • kafanı boş yere nerek ağlamağa başlıyor. Komşusu bu mek üzere, ayni düğmeyi, bu sefer ters bunu söylemek elimden gelmezdi. İçim de eden bir mâna vardır: ilk gününde verilen düzen, sonuna kadar yorma. Ortada ne bulmaca var, ne bil • jlamanın sebebini soruyor. Madam tarafa, gene o çevirecektir. Cumhurrede bir his, adeta Fanninin bana tercih sürer. Ne güneş yere iner, ne çinar göke mece. Bu yağmur yeni efendimiz sultan Türk celâdetini, Akdenizin dalgalı a, on sekiz yaşındaki oğlu Hanriyi isi, bu suretle, Bark Twainin heykelini edilişini kıskanır gibi bir his vardı. köpüklerinde fışkırtan bir kahraman çıkar. Yer, yerdir; gök te göktür! Mustafa tahta çıktıktan sonra dökülmetl kaybeUiğini anlatıyor. On sekiz aydınlatan ışığın bekçiliğine tayin e Kendi kendime <çocuklar hep böyle ruhile, Türklüğün asil duygusunu bu Toraman Hasan, koynundan bir avuc ğe başladı. Üzümünü ye, bağını »ormaina gelinciye kadar çok uslu ve ça dilmiş oluyor. dir» der fakat gene üzülürdüm. yurdun dört bucağında mermerleştiresan flori çıkardı, arkadaşma sundu! derler. Biz de şevketlu hünkânn mubarek' şkan bir çocuk olan Hanri bir gün arMark Twain'in fıkralan Karardan sonra, avukat, af istemek rek temsil eden yüksek bir mimar ru Bunlann üçüncü bahçede, mutfak elinden dökülen şu yağmurun aslmı aşlannın evinde bir tüccann karısüe için Parise gitti. Birçok kimseler, onun hunun burada kucaklaştığım buluruz. Mark Twaini, Beşinci Edvarda tak eşiklerinde, ahır kapılarında işi ne? tırmıyalım, dinmemesine dua edelim. ınışıyor ve kadını seviyor. Kadını, koböyle bir rahatsızlığa katlanıp Parise Barbaros Hayrettin, Gazi Yakub Bey dim ettikleri zaman, maruf nüzahçı San Veli hayret gösterdi: San Veli irkildi: ,nt iflâstan kurtarmak için annesin kadar gitmesini takdirlerle karşıladılar. adında bir deniz kahramanının oğludur. lâübali bir tavırla: Bu altınlan sen yoldan mı topla Florileri suya atan efendimiz mi? * dört bin frank istiyor. Annesi bu Fakat ben, onun, sırf bu işin zevki Türklerin, deniz aşarak ilk Geliboluya Evvelce sizinle tanıştıktı! demiş. dm? Evet, o atıyor. Her yiğitin yoğurt ırayt vermiyor. Hanri dört bin frangt için, hükumet reisini görmek, kendini geçtikleri bir yer olan âlemi sultani Hafızasının sağlamlığüe övünen İn Yalan murdardır, söyilyen daha yiyişi ayn olur. Yeni efendimiz de hazi« ıftiz babasından almak üzere onun e tanıtmak için Parise gittiğini anlıyor nin kurulmasından dolayı çehartak ya giltere Kralı Mark Twaini evvelce gör murdardır. Ben bu habbecikleri sarı çiy nesini bu yolda boşaltmak istiyor. Keyfi* ine gidiyor. dum. ni dört tak manasına Lâpsekinin (Çar düğünü hatırlıyamamış, beriki ısrar et gibi yerlere serpilmis gördüm, birer birer nin kâhyası değiliz ya. Mülk onun, devlet Gece eve dönmüyor. Ertesi sabah, pa Kimbilir o gunlerde ne elemli da dak) denılen bir nahiyesinde Gazi Ya miş: devşirdim. onun, para onun. Dilerse yakar, dilerse aro çıkan Madam Leon, o gece, Han kikalar geçırdiniz Madam Leon! kub Beyin (hicrî 867) de kendi adına Tanıştık, efendim iyi biliyorum. Mümkün ki: Kesesi delik bir dev batırır. Dilerse savurur. inin vaftiz babası olan seksen yaşında Sormayın madam! Aklıma geldik ve hayrına yaptırdığı bir cami vardır. Hatta ben sizi selâmladım, siz de bana letli düşürmüş ola! Yalanın yoksa bile yanlışın var ihtiyar fıçıcıyı öldürdüğünü işitiyor. çe tüylerim ürperiyor! Çok kederliy mukabele ettiniz. O zaman Gal Prensi Delik kese işi değil. Öyle olsaydı, ağa. Efendimizden şer iş sudur etmez* Şaşkın bir halde eve geliyor. Evde oğ dim. Fakat bazı zamanlar, acı duymu Fatih, îstanbulu denizden kuşatıp idiniz. Muhafız alayınızın başında gialtınlar, düzgün bir iz üstünde bulunur Bu paralar; ta îrandan, Kafkastan, Mı\unu, kanlı esvablannı yıkarken bulu yor, hatta hiçbir şey düşünemiyordum. kurcalarken Gazi Ömer ve Gazi Yakub diyordunuz... du. Halbuki, ben bunlann üçünü bahçe sırdan dirhem dirhem toplanıyor, buraya yor. Hanriye para veriyor ve şehirden Geceleri komşular beni beklemeğe ge Beylerin çok büyük fedakârlıklan ol Peki siz nerede idiniz? de bulmuşsam dördünü ta ahır kapısmda getiriliyor. Şevketlu hünkânn onlan saçıp [çikıp gitmesini tavsiye ediyor. Ertesi liyorlardı. Davadan, öteden beriden ko muştu. Mark Twain: ele geçirdim. Bu, altın dağıtan bir bulu savurması kabil mi? ( sabah eve gelen polislere ve müddeıu nuşuluyordu. Ben sıcak şarab hazırlı Barbaros, Cezayir Emiri olarak Tür Ben, dedim, omnibüsün tepasin tun marifetidir, Tann surresidir. Toraman Hasan, ellerini gb'ğsüne ka[tnumii/e oğlunun çoktanberi »rtada bu yordum. Bazan, kendimi rüyada zanne kiye tabiiyeti altında Afrika kıt'ası sade idim! İki saraylı tam havuzun kenannda bu vuşturdu, kara pırltılarla dolu gözlerini ! lunmadtğım söylüyor.) diyordum. Bu vak'alar hiç olmamış gi hillerine hâkim iken Endülüsteki islâm *** lunuyorlardı. Ince dudaklı, tilki yüzlü bir Has odah delikanlının gözlerine dikti: medeniyetini kaldırmak istiyen İspanya Her şey yolunda gidecek zannedi bi geliyordu. Mark Twain, bir gün, bir gazetede, adam olan Toraman Hasan, koyu kara Boş lâfı bir yana koy da bana yoli ve Portekiz gemilerine karşı zaferler ' yordum. Hanri aleyhine fazla delil yokDerken bir gece, birdenbire, artık o kendinin öldüğüne dair bir havadis o gözlerinin çfrkin ışığını berrak suya akı daş ol 1 tu. Kendisi de pek çabuk dönüp gele menhus günün, oğlumun son gününün saçıyordu. Çünkü: San Veli de; ayni durumu aldı, Arablarm islâm mimarisi içinde Kor kumuş ve gazete direktörlüğüne şu tel tarak ısrar ediyordu. cek değildi. Pekâlâ kaçabilir, emnıyetli yaklaştığını düşünüverdim. Yatağımda Saraya altın yağmuru düştüğünde kin bir bakışla Toraman Hasanı doda Granada medeniyetlerine karşı grafı çekmiş: bir yere saklanabilirdi. Fakat neylersi zangır zangır titremeğe başladım. Bu i«Bana aid olarak yazdığınız havadisi şüphe yok. Hekimbaşı yamaklanndan bi Anlamadım ağa, ne demek istiyoH niz? İki gün sonra şehre gönmez mi? şin ne zaman olacağmı hemen ertesi sa Türk zevkl gibi Türk unsuru da orada çok mübalağah buldum.» ri seferü koğuş kapısmda sekiz, yakalı sun ?. i O kadından bir türlü aynlamıyordu. bah öğrenmeğe karar verdim. Vakıâ beraber yaşıyordu. Barbaros (1533) te *** baltacılardan bır acemi oğlan da ortakapı Kapı Ağası, kaşlarını çatü. Biraz îstanbula gelerek Kemankeş Ahmed Oğlum pek mahçup, pek uslu çocuk korkunc bir gece geçirecektim. Fakat Bey üzerine paşalık unvanile Kaptanı Mark Twain, kaba ve terbiyesiz a önünde beş flori bulmuş. Fakat ikisi de şündü ve sonra sert bir hamle ile delikan* tu madam. Fakat o kadına tutulduğu hiç olmazsa, o zamana kadar, her ak derya olmuştu. damlara karşı fevkalâde nezaketle mu alıklık edip altınlan Kızlar Ağasına gö lınm ellerini yakaladı, homurdandı: gündenberi artık hiçbir şeyden yılmaz şam yatağıma yatarken ertesi sabah Dünyanın bir öküz boynuzundâ Türklüğün kahramanlık tarihine ün amele edermiş, bir gün yoldan geçen türmüş. olmuştu. Onun sokaktan geçtiğini ol fena bir haberle uyanmak korkusu kalbir adam, mizah muharririne çarpmış, durduğunu söyliyenler haltederler. Ağa hazretlen ne demiş? sun görmek için gelmişti. Kadınm otur mıyacaktı. O günden sonra, her akşam, ve şan salan bu büyük Türk amirali «Dilinize kilid vurun, bu macerayı yanm temeli paradır! Akdenizin engin sularını bir göl gibi Mark Twain dönüp bakınca çarpan a duğu sokakta, evinin etrafmda dolaş gün kararırken, Paristen gelen trenden dam: Farzet ki öyledir. Bize ne î sakın lisana almayın» buyurmuş. Altıntı, durdu. O sırada bir mahalle çocuğu çıkacak yolcuları görmek için istasyon seyrine.alarak muzaffer Türk bayrağını Aptal! diye kaykırmış. Bize ne miı1 Diz aaam öegu mıyız?, lan cebine indirmış. dolaştırmıştı. eğluma tesadüf etmiş, başka bir çocuğa da dolaşmağa başladım. Mark Twain, adamı tanımağa çalışı Evet, adamız. Toraman Hasan, bu sözli bitirir, bitirGene böyle bir akşam, yanında iki Barbaros (Milâdi 1546) tarihinin 4 söylemiş; o çocuk ta, Hanrinin aranılyomuş gibi davrandıktan sonra: Bizim de ihtiyar olacağımız, elden mez San Velinin ensesine el atü. Genc dığuıı biliyormuş, gitmiş, polise haber çırağile beraber bir adamm geldiğıni temmuzunda öldü. Bugün ölümünün Ha! Tamam! Tanıdım, demiş ve adamın kafasını havuza doğru iğdi: ayaktan düşeceğimiz günler gelmez mi? vermiş. Geldiler. Bir küçük kuş tutar gördüm. Arkalarında gri pardösüler ve (389) uncu dönüm yılını gönüller içinşapkasını çıkararak: Allah cümlemizi erzel ömürdeni Bak, dedi, bak. Burada da flori gibi, evlâdımı sokağın köşesinde yakala başlarında melon şapkalar vardı. Mu de sessiz anıyoruz. Ben de Mark Twain! demiş. muhafaza etsin, kötürüm düşünnesin, şambalara sarıh yüklerini bir arabaya var! Bu büyük kaptana karşı bizim bir vadılar. yüklediler. Saat akşamın yedisiydi. Idam cezaları tatbik edilmlGerçekten geniş havuzun dibinde bır yatalak bırakmasm. zifemiz vardır. Türbesinin etrafmı açKomşular bana karşı çok iyi davran Amin ama gücümüz, kuvvetîmîi Hanriyi bir gün evvel, sabahleyin tırarak denize karşı alımlı görünüşü hayli altın vardı. Sanki mermer altlık, yen memleket dı. Takındıklan âlicenab tavırlarla âdeyerinde iken düşünmeliyiz. Belki bir suç görmüştüm. Bir de iki gün sonra göre nü kapatan bir takım derme çatma, çirbirdenbire verimli toprağa dönüp sarı ta iftihar ediyor gibiydiler. Hatta, böyBelçikada idam cezası verilir, fakat çiçekler yetiştirmişti ve bu parlak, pek işleriz. Saraydan kovuluruz, dirliksiz ka^ cektim. Oğluma veda etmeden ayrıla kin binları oradan kaldırmak lâzımdır, le soysuz bir çocuk doğurduğumdan dotatbik edümez. îdam kararları otoma parlak çiçekler, köksüz, dalsız, yaprak hnz. Yahud bir mansabla dışan gideriz^ mazdım tabiî! Yeniden güzel bir plân üzerine koca layı kabahatin bende olmadığını söyliHapisaneye, belli günlerden başka gi kahramana lâyık bir bayındırlık ister: tik surette affa uğrar ve orada cellâd sız yuvarlak birer nebat halinde havuzun Kendi halimizde yaşarken bir çifte yeriz* yerek sinirlerimi bozdular. yoktur. rilemediğini biliyordum. Fakat başgardibinde gülümsüyorlardı. San Veli, si sendeleriz, can kaygusuna düşeriz. İşte Beşiktaş, adeta kaptanı deryalar diyaÖldürülen ihtiyarın kafası şamdanla diyan Mösyö Belloyu tanıdığım için 1917 senesinde, Kral Birinci Alber, nirli kıvrılışlarla boynunu inciten parmak o günleri düşünüp bugünden hurcumuzu vurula vurula ezilmiş diye, oğlumun ka <belki bana müsaade eder» diye düşün ndır. Kaptan atik Sinan Paşanm da ilk ve son defa olarak bir idam mahkudoldurmalıyız. Ak akçenin kara gün için Hayrettin türbesi karşısmda büyük cad munun af talebini geri çevirmişti. Fur lardan kurtulmağa çalışarak silkindi: şarlanmış bir katil, korkunc bir cana düm. olduğunu unutmamahyız. Be herif, dedi, beni boğuyorsun. denin en güzel bir köşesinde koca Sina neste infaz edilecek idam cezasmı tatvar olduğunu söyleyip durdular. Danlma ama, ne demek istediğirj Mösyö Bellonun yemek odasına gir Elini çek ki nefes alayım. Halbuki ben, oğlumun, bu işi, bir ga diğim zaman masasının üzerinde gör nın çok san'atli eserlerinden bir camii bik etmek üzere, Mösyö Deibleri gönbir türlü anlıyamıyorum. Toraman özür diledi: leyan esnasında yaptığına, kendinden düğüm patates salatası dolu tabak, şim olup sonra da Kaptan Kılıç Ali Paşa, dermesini, Belçika, Fransadan rica et Arife sivrisinek saz gelir, alıklara1 Kusura kalma Veli! Altın yağ Kaptan İbrahim Ağa, Kaptan Türk Ali ti. Mösyö Puankarenin bu mesele hakgeçtiği için ihtiyarın kafasma öyle vah di bile gözümün önündedir. Mösyö Beldavul zurna az gelir. Ben seni arif sanı* şice vurduğuna emindim. Bunu avuka lo, karısı ve çocuklarile beraber yemek semt ve mahalle adları vardır. kında Kral Albere söylediği şu söz murunun havuza da bulaşması beni şa yordum. A benim ağzı süt kokan çocu » şırttı. Ne yaptığımı bilrruyerek boynuna ğum! Aklını havuza mı attın? Kafanın Hayrettin türbesinin etrafı açılmakla meşhurdur: tına da birçok defalar söyledim. Fakat yiyordu. İçeri girdim ve hiçbir şey söyo, mahkemede, bundan hiç bahsetmedi. lemeden ağlamağa başladım. Ertesi sa iskeleden caddeye doğru yeni bir güzeliçi para kesen gibi bomboş mu kaldı? Ne Müttefiklik ödevlerinde pek faz el attım. lik meydana çıkacaktır. Şimdi ikisi de diz çökerek ve gözlerini oldu? Zaten söylediklerimi dinlediği de yok bah ne olacağmı o da bildıği için, neden la ileri gidiyoruz.... Şehrin yeni imar plânı üzerinde Be dört açarak su altı mozaiklanna bakıyortu ya! Sermaye nasıl kaçırılır ? Aklım yerinde ama senin dilin çap* ağladığımı sormadı. şiktaştan itıbaren Saray önünden Dollardı. Havuzda altın? Bu, gerçekten tu raşık. Ne dedığin anlaşılmıyor. Avukat diye o adamı tuttuğuma hiç Mösyö Bello, dedim, Hanriyi gör Frank Schmidt adında kurnaz bir haf birşeydi. Kapı Ağasınm şurada, bumabahçeye kadar uzayan şimdiki geniş .iyi etmedim galiba! Genc bir adamdı. mek istiyorum. Gökten altın yağıyor. Matralanmw Alman, gümrüğün şiddetli yasaklarına rada altm görüp toplaması belki tevil oyol da ileride Büyük Atatürkün bulvaYerinde durduğu yoktu. İşi gücü genc zı dolduralım diyorum. Bunda anlaşıl • Ah madam, dedi, kabil değil. Mumaruz kalmadan sermayesini Almanya lunabilirdi. Lâkin Topkapı sarayının bu avukatlarla içtimalar yapmaktı. Elinde hakkak beni işimden atarlar... Fakat rı halinde tanzim edilmiş olmalıdır. dan Fransaya kaçırmak için çok mü meşhur havuzunda yüzlerce florinin u mıyacak ne var? Mimar de çok dava vardı. Kıvırcık sakalına benim o dakikadaki halimi göriince acı Belki efendimiz, belki başka bir kemmel bir usul bulmuştur. KEMAL ALTAN yuyaduruşunu tefsir etmek çok güçdü, devletlu, gönül eğlendirmek istemiş. Şu« mağrur esmer bir adamdı. dı, ve hapisaneyi dolaşmağa çıktığı zaBu adam Berlinde bir notere müra hatta imkânsızdı. Ah! Cinayet mahkemesinde ona ne man kendisile beraber gelirsem, kapıraya buraya beş on flori serpiştirmiş. Bucaat ederek mühürlü bir zarf vermiş kadar kızdım bilseniz! Caka satmak nın önünden geçerken, oğlumu şöyle Toraman Hasanın manalı gülümseme na yağmur denir mi? Haydi densin diyeKarşıyaka suya kavuştu ve: tan başka bir şey yaptığı yoktu ki. Ağ bir saniye kucaklamak kabil olacağmı lerle ve manalı bakışlarla söylediği gibi lim. Dünyada dinmiyen yağmur olur mu Şu benim vasiyetnamemdir. Emin Karşıyaka (Hususî) Bir yıldanbezından, boyuna: «Reis hazretleri», yok söyledi... Beraber çıktık, koridorlarda gökten altın mı yağıyordu? Bu bir hayal ki sen hurclar doldurmağa, hazineler ri birçok şikâyetlere ve Belediye ile bir yerde saklayınız, demiştir. bilmem cmüddeiumumî hazretleri» n yürümeğe başladık. müteahhid arasmda uzun anlaşamaz Noter bu vasiyetnameyi, sağlam bir veya bir masal ise san florileri sarayın düzmiye çalışıyorsun. den başka lâf çıkmadı. Bizim felâketiHapisane çok eskiydi, gece karanlığı lıklara sebebiyet veren Yamanlar su kasaya kilidlemiş ve Frank Schmit te dört tarafına kim atıyordu? Bunlar, çiToraman Hasan, sesini yavaşlath, fi" miz ona vız geliyordu. da çökünce büsbütün korkunc olmuş yu, nihayet dün Karşıyakaya akıtıldı. Parise gelmiştir. Bir müddet Pariste çek değildi, pamuk değildi, buğday de sıldar gibi mınldandı: Jüri heyeti ntüzakere odasına çekilip tu.. Koridorların köşesindeki lâmbalar Efendimiz tahtında kaldıkça bu Bu suretle İzmirin şehircilik noktasm oturduktan sonra bir gün elçiliğe mü ğildi, halis altındı. Onlardan üç tanesini te biz salonda karan beklemeğe başla bile güçlükle seçiliyordu. Mösyö Belloelde etmek için can pazannda savaşa çı yağmur dinmez! dan bir derdi de ortadan kaldırıldı. racaat ederek kâtibe demiştir ki: dığımız zaman pek fena oldum. Jüri sa nun feneri ancak döşeme tahtalannı Şimdi San Velinin de sesî, adeta ken Karım beni aldatıyor. Kendisi le kanlar vardı. Acaba bu derece kıymetli lona dönmeden evvel mahkeme odacısı aydınlatabiliyordu. olan şu mubarek nesneyi kırlardan sarı diliğinden kısılmıştı ve o da mınldanı « hine bir vasiyetname yapmış ve Ber îzmirde buğday fiati içeri girdi. Jüri odasına lâmba götür İkinci kata çıktık, bir demir kapının linde filânca notere emanet etmiştim. papatya toplayıp ta yol boyuna dağıtır vordu: (Arkan var) îzmir 1 (Hususî) Piyasamıza muhmüş, oradan geliyordu. Avukatlara giz önüne geldık. Mösyö Bello: Bu vesikayı geri almak istiyorum. Lut sonra dualar olur. Merasim bitince, arlice bir şeyler söyledi. Hepsi bana baklan bu spor, ihtiyatsız davrananlan ö İşte burası, dedi. Pencereden oğlu telif yerlerden buğday gelmektedir. fen tavassut eder misiniz? Bugünkü satış epeyce harertli idi. Fitılar. kaya bakmadan mabedden çıkılır. A lüme sürükliyebilecek kadar tehlikelinuzu öpebilirsiniz. Aradan sekiz gün geçtikten sonra, kıl satın alma merasiminin en esaslı at 56,375 kuruştur. Fırıncılar, nerhin Nihayet Hanriyi içeri getirdiler. Kadir. Çünkü bazan oltaya yakalanan ca« Sonra kısık sesle içeriye seslendi: noterden getirtilen kapalı zarf Frank şartı budur. Şayed çocuklardan biri, navar birdenbire dibe dalmakta ve olyükselmesi için tekrar başvurdular. rarı, ayakta dimdik dinledi. Sonra be Hüşö, sizi birisi görmek istiyor. Schmite teslim edilmiş. mabedden çıkarken arkasma bakacak ta derhal kesilmiyecek olursa, motörü ni arar gibi etrafına bakındı, göremeO zaman, oğlumun, pencerenin önün Şarbaylık reddetti. Bugünlerde istik Meğer bu zarfm içinde beheri 1000 olursa, merasime yenibaştan başlamak tepeüstü devirmektedir. di. Jandarmaya döndü. Onun önünden de bulunduğunu, görmekten ziyade, his rar bekleniyor. marklık kâğıdlar halinde 100,000 mark icab eder. Çünkü çocuğun yaptığı bu geçerken nezaketle selâm verdi, sanki settim ve alçak sesle söylediği sözü i Francis Lowe isminde Amerikalı bir para varmış. tedbirsizlik, kendisine henüz akıl nef talebe, böyle bir motörle balık avına hiçbir şey olmamış gibi çıktı, gitti. şittim: yordum, yanıldığınm farkma varma Elçilik, sonradan, bu kurnazlığın farAvukata, o kadm hakkmda hiçbir şey Sen misin Fanni? diyordu. sından. Gardiyan kolumdan tutup çe kına varmış ve o günden sonra, kapalı hedilmediğini gösterir. O takdirde, ma çıkmış ve iki buçuk saat süren bir mübede ikinci ve daha büyük bir para ve cadeleden sonra 500 kiloluk bir köpeksöylememiştim. Çünkü Hanri buna dair Ayni zamanda yüzünü yüzüme değ Irince memnun oldum. Ve o son gece, zarflar X şuamdan geçirilmeğe başlan rilir, ayni merasim tekrar edilir. Ana balığı tutmuştur. hiçbir şey söylemiyeceğime yemin et dirdi ve beni, hayatımda hiç kimsenin beni o kadar korkutan, öleceğimi zanmış. baba, artık bu ikinci merasimden sonBu şekilde balık avlama rökoru Mis tirmişti. Bütün bu felâkete sebeb oldu öpmediği bir şekilde öptü. nettiğim o gece, sabaha kadar uyumuAkıl satın alınır mı ? ra çocuklarına akıl ihsan edildiğine e Zane Gry isminde bir Amerikalı mu gu için, bu kadmdan nefret ediyordum. Zavallı Madam Leon! Oğlunuzun şum! harrir kadmdadır. Bu muharrir, 1930 Evlâdımı hapse koydukları gündenberi o dakikada öteki kadını duşünmesi, Her ana baba, çocuklarmın akıllı ol min olarak, rahat nefes alırlar, Uyandığım zaman, evvelâ artık her da Tahiti açıklarında 700 kiloluk bir de kadın meydanlarda yoktu; oğluma kimbilir sizi nekadar müteessir etmiş şeyin bittiğini düşünerek müthiş bir masını ister. Japonyada bu arzuya naAmerikada av modası kılıcbalığı tutmuştur. Balık, motöre çıbir haber bile göndermemişti. Belki tir. halsizlik duydum. Sonra, oğlumun, il olmaktan kolay birşey yoktur. Birkaç senedenberi, Amerikada, de karılırken öyle bir sıçrayış sıçramış kî, de hakkı vardı; kocalı, çoluk çocuk Ben mi Madam? Hayır, bunu dü mes'ud olarak öldüğü aklıma geldi. HeKız veya oğlan çocuk on üç yaşma sahibi olduğu için vaziyetini koru şünmedim bile. Çünkü evlâdım o esna nüz başladığım bir yelek vardı, onu e girince, ana baba, çocuğu Kyotodaki niz motörile ve olta ile deniz canavar motörün üzerinden aşarak öbür tarafmak mecburiyetinde idi. Hanri, bazan da mes'uddu. Bu saadetini öpüşünden lime aldım ve sessiz, sadasız, akşama Horinji mabedine götürürler. Evvelâ ları avlamak moda olmuştur. Hem me tan denize düşmüş ve Mis Zaneyi e • mabede bir miktar para verilir, ondan harete hem soğukkanlüığa muhtac o peyce heyecana düşürmüştür, bana ondan bahseder, onu göremediğin anlamıştım. Yalnız birşeyden korku 1 kadar onu ördüm, bitirdim.» Koca Amiral Barbarosun Amerika Reisicumhuru 389 uncu yıldönümü Mark Twain heykelinin Tür kgemileri es kiden Beşiktaş ö bekçisi oldu nünde yatardı. Bar 3 Hagejçjı, ^ / /~ Ha geçiypr Tarihî roman 1 Yazan; M. Turhan Tan Altın yağmuru

Bu sayıdan diğer sayfalar: