2 Ağustos 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

2 Ağustos 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 2 Ağustos 193» KUçükİ hikâye İ Çoksevilen erkek Duymadıklarımız ve bilmediklerimiz Kab kalaysızmış! Bir aile efradı zehirlendi ve kurtarıldı Tarihî romam : 3 Yazan: M. Turhan Tan Puşkinin aşklannı yazdığı defter Sovyetler, Çarhk devrinin muharrîr leri içinde, yalnız Puşkine büyük bir yer ayırmışlardır. Nitekim, yakında, Mos kovada, bu şairin hatırasını kutlulamak üzere büyük merasim yapılacaktır. Bu münasebetle, Sovyet gazeteleri, Puşkin hakkmda birçok yazılar yazmakta ve bu arada, büyük şairin yaşadığı devrin en müthiş Don Juanlarından biri olduğunu söylemektedirler. Puşkin, 18 şubat 1931 de Natali Guçarova ile evlendiği zaman, günü gününe tuttuğu mükemmel bir defteri varmış. Bu defterin her sahifesinde, münasebette bulunduğu bir kadının ismi yazılı imiş. Pifirdiği yemekten zehirlenen Kansmı 113 üncü sahifeye kaydetmiş. Hatice Puşkin, evlendikten sonra, gene defŞehrimizde, zehirlenme vak'alan son terini doldurmağa devam etmiş, hatta bir günlerde hayret edilecek surette ço aralık baldızını da deftere kaydetmiş. ğalmıştır. Dün gene bir aile efradı ze Şair öldüğü zaman, defterin 203 üncü hirlenmiştir. sahifeye kadar dolduğu görülmüştür. Cerrahpaşada Hobyar mahalleslnde Ahlat sanmış ! • Benî t î r dakika dinler misiniz? îye ısrar ve: «Sen olürsen, ben yaşa 1 Buyurunuz. mam» diye yemin eder. Eğer kendisine Genc adam başmı çevirerek yanın bir hediye getirsem, bir elmas ve hatta daki masada oturan adama baktı. Bu bir çiçek. Hemen kızar: «Bana böyle hasır koltuğun içinde hafif vücudile şeyler getirme. Ben yalnız seni istiyo âdeta kaybolmuş gibi idi. rum. Başka şey istemiyorum» diye baGözleri camın dışına bakıyor. Beyoğ ğırır. Düşününüz, bana nekadar dikkat lu kaldırımJarını doldurmuş insan ka eder ki uyuyup ta gözlerimi yumdu labalığı içinde sanki birini seçmeğe ğum zaman göz kapaklarım kara göz gayret ediyordu. lerimin rengini alırmış... Başımda ne Rica ederim, bana iyi bakınız. kadar beyaz tel var o hepsini bilır. Yüzümde harikulâde birşey gorüyor aşk canım... Hakikî aşk. Ötesi yok... musunuz?.. Fakat geliniz de bir de bana sorunuz. Genc adam onun yüzüne dikkatle Ben ihtiyarladım.. Rica ederim itiraz baktı. Sarı bir yüzü, kesik bıyıklan etmeyiniz kendimi çok yaşlı hissediyo vardı. Şakaklarma doğru ağarmış saç rum. Ve bütün bu aşk meseleleri beni l a n etrafı minimini çizgilerle dolu göz alâkadar etmiyor.. Bu şeyler bana çok leri ve papiyon kravatınm üstüne taşan uzak... Böyle artık. Değiştirmenın imboş bir torba gibi uzamış ikinci çenesi kânı yok. Hayret ediyorsunuz, benim ile alelâde bir insancıktı. Genc adam: yaşımdaki erkekler böyle konuşmaz Hayır efendim, diye cevab verdi. lar. Onlar aşka dört elle sarılırlar. Ve Sizde hiçbir harikulâdelik görmüyo zannederler ki, eğer aşk ellerinden giderse kendilerine hiçbirşey kalmıya rum. O, tatmin olunmuş bir insan rahatile caktır... Halbuki ben (Niçe) gibiyim... Şu meşhur (Niçe) yok mu?... İşte ben gülümsedi. de onun gibi: «Kadınlar, muharibleıin Değil mi, dedi? dinlenmesi için halkedilmiş mahluk Sonra başını sallıyarak. lardır» diye düşünüj'orum. İnanınız ba Ben de bunu biliyordum. Diye ilâve etti. Genc adam hemen na bir zaman geliyor. Muharib dinlenhemen bir buçuk saattenberi kahvenin mekten yoruluyor... Yalnız ortada bir cammdan sokağı seyretmekten başka mesele var... Kanm... Karıma fena birşeyle meşgul olmıyan bu adamın sı lık yapmak istemiyorum. Ona karşı •"•. * • > kıldığını ve kendisile konuşmak iste büyük dostluğum var... diğini hissediyordu. Ve işte bunun için Tannnm günü Tahminen elli yaşlannda görünen a gelip kahveye oturuyor, eşimin geç dam gene söze başladı: mesini bekliyorum. O, geçer geçmez Biliyor musunuz? Ben hergün bu yakasına yapışacağım. Ona meseleyi kahveye gelir, neden pencereden ba anlatacağım. Sonra, onu karıma götükanm. receğim: «Cicim diyeceğim. Üzülme Bilmiyorum efendim. sakın. İşte bak sana kendi bir eşimi Ben kendi eşimi aramak îçin ge getirdim. Benim nem hoşuna gidiyorsa lir... Pencereye oturur ve önümüzden hepsini onda bulacaksın ve beni kay geçen şu kalabahğa bakarım. bettiğini anlamıyacaksın» bunu yapın Eşinizi mi?... ca da çekileceğim... İhtiyar bir adam Evet eşimi... Siz de bilirsiniz elbet gibi kendi köşeme efendim ne dersi te insanlar çifttir. Hepimize tıpkı, niz... Bu hareketim... amma tıpkı benziyen birer insan var Birdenbire susmuştu. Zayıf elile dır. Ben de diyorum ki Istanbulun masa komşusunun kolunu yakaladı. en kalabalık caddesi olan şu Beyoğlu Gözleri dehşetle bir tarafa dikilmişti. caddesinde elbette bir gün bana ben Zayıf yüzü kıpkırmızı olmuştu: Ziyen bir adam göreceğim. Ne oluyorsunuz. Genc adamın hayreti gitgide artı Diye genc adam sordu ve onun gö yordu. Öteki bu hayreti galiba onun zünün çevrildiği istikamete baktı. U gözlerinden okumuştu: zun boylu, güneşten yüzü yanmış, çok . Dudaklarınızı yakan suali bili yakışıklı bir delikanlı ile, incecik ve yorum diye söze başladı, bana: minimini bir kadm kahvenin önünden «Peki be adam, zorun nedir... Zo geçiyorlardı. Kadm delikanlının kolu run nedir de eşini böyle arayıp duru na, kolunu geçirmişti. Başını yana doğyorsun» diye sormak istiyorsunuz ve ru çevirmişti ve birbirlerine büyuk bir bu suali dudaklarımzda okudukça ben aşkla bakarak konuşuyorlardı. de size yeni bir sual sormak mecburi Yaşlı adamın gözleri yerinden oynayetini hissediyorum. mış gibiydi. Genc adam gayriihtiyarî: Delikanlının gözlerinin içine baktı: Karmız mı? Diye sordu. Beni sevebilirler mi?.. Evet... E O, titriyen bir sesle: vet. Ben sevilebilecek bir erkek mi Evet, dedi... yim?.. Genc adam kendini tutamadı. Du Genc adam daklarma gelen müstehzî tebessumü Bunun cevabı çok müşkül, dedi. gizlemeğe çalışarak: Neye sevilmiyeceksiniz. Her insan sevi Memnun olunuz. dedi. İşte bak lebilir. sanıza o sizin arkanızdan pek ağlıya Hakkınız var, dedi. Her insan sevilebilir. Ben bunu kendi hesabıma cağa benzemiyor?.... Daha birşeyler söyliyecekti. Fakat pek iyi biliyorum. Ben seviliyorum. Ebirdenbire bir hıçkırık sesi duydu. Bavet müthiş surette seviliyorum. Beni çılgın gibi seviyorlar. Pek çok, amma şını çevirdiği zaman... Küçük ve zayıf pek çok seviyorlar. Kanm İstanbulun adamın koltuğun içine gömülmüş gibi en güzel kadmıdır. Kadm değil, sank' düştüğünü gördü. Kollannı masanın bir bebek. Daha otuz yaşmdadır. Fev üstüne dayamıştı. Alçak... Yalancı kadm. kalâde zariftir. Gayet güzel boyanır... Diye söyleniyor. Ve tıpkı âciz ve ihAyaklanna kadar misler gibi lâvanta tiyar bir kadın gibi ağlıyordu. Genc kokar. Öyle miniminidir ki bir metro krep döşinle giyinir. İstanbulun en cici çift çoktan kalabahğa karışmıştı. kadmıdır ve beni çılgınlar gibi sever. *** Genc adam bu gevezeye karşı hiddet Delikanlı: Suymağa başlamıştı. Hani siz demin neler söylüyor Sizi bu kadar sevdiğini nereden dunuz... Demek istedi... Fakat söylebiliyorsunuz, diye sordu. yemedi. Ve hayret dolu gözlerle de Kendisi bana söylüyor.. Fakat ri mindenberi çok sevildiğinden şikâyet ca ederim sakın zannetmeyiniz ki ba eden şu erkeğe baktı. ,na sadece «seni seviyorum» diyor, ha O, bir çocuk gibi hıçkırarak ağlıyoryır. Bunu lisanı halile, başka sözlerle du. anlatıyor. Kanm beni «Güzelim» di Onda azametle uçtuğu göklerden düye çağırır.. Ne buyurursunuz bana «bü şüp parçalanmış bir tayyare harabiyeti tün hayatımda tahayyül ettiğim erkek vardı. sendin» der. «Sen benim tipimsin> di SÜVEYDA H. Nevyork civarında, Olean şehrinde, terbiye edilmiş bir ayı, kapah bulunduğu ahırın penceresinden, karşıkı arsada çalışan işçileri seyrediyormuş. Aksamüstü, işçiler çekilip gidince, ayı bir yolunu bu!up ahırdan çıkmış ve doğruca arsaya gitmiş. Karnı acıkmış olacak ki, etrafta yiyecek şeyler arandıktan sonra, bir köşede eline geçirdiği dinamit kartuşlanndan on üç tanesini arka arkaya yutmuş. Fakat dinamitler, ayının midesinde bir dakika ancak durduktan sonra müthiş bir patlayışla patlamış ve zavallı ayı darmadağın olmuş. Halk hem gülmüş, hem acımış. Tulumba sokağında oturan Hatice, oğlu Hakkı, kızı Saime.'Seher, Nuriye, Toto evde pişirdikleri yemeği yemişler ve biraz sonra zehirlenme alâmetleri gdstermeğe başlamışlardır. Zehirlenenler hemen Haseki hastanesine kaldırılmışlar ve mideleri yıkanarak muhakkak bir ölümden kurtubnuşlardır. Bunlardan iki tanesinin hayatı teh likeli görülerek hastanede ahkonul muştur. Yapılan tahkikat sonunda bu aile efradının yemekleri kalaysız kabda pi şirdiklerinden zehirlendikleri anlaşıl mıştır. Aşk buna derler ! Platonik aşk dünya yüzünden kalktı dıyenler aldanıyorlar. Bakınız Japonyada ne olmuş: Tokyonun en zengin tüccarı Sakaı Gasiuka ismindeki Japon, geçenlerde ölmüş.. Olmesile beraber de, bütün hayatınca sakladığı bir sır meydana çıkmış. Meğer bu zat, 1900 senesinde bir genc kızı seviyormuş. Aşkına mukabele göremeyince, yaşadığı kadar bu genc kızın hatırasına sadık kalmağa ahdetmış ve sevgilisinin, tıpkı benziyen bir heykelinı yaptırarak bahçesine diktirmiş. Sakai, tam otuz sene, her akşam, bu heykelin karşısına geçer ve tapınırcasına ilânı aşk edermiş. »,. Sadakat böyle olur! Yeni Emniyet Sandığı Dırektörü işe başladı Şimdiye kadaı vekâleten idare etmekte olduğu Em niyet Sandığı Di rektörlüğüne asa leten tayin olunan Reşid Çavdar dün bir yazıcımıza şun ları söylemiştir: « Direktör bir yıla yakm bir za mandanberi hasta idi ve işi ben idare ediyordum. Bu keReşid Çavdar re direktörlüğe getirilmem fazla bir değişiklik yapacak değildir. Emniyet Sandığı idare durumu mütemadiyen makineleşmektedir, Bu suretle hem işyardan (memurdan) tasarruf etmiş, hem de iş sahiblerinin iş lerini süratle görmüş olmaktayız. Sandığa yeni memur almıyoruz. Bu suretle son 2,5 yıl içinde 20 işyar (memur) tasarruf ettik.> Ahların manası Vaktile, Pariste, şahidlere sorgu sormak hususundaki mehareti ile şöhret kazanmış bir hâkim vardı. Birkaç gün evvel Nis civarındaki köşkünde vefat eden bu zat, hâkimliği zamanında, bir gün huzuruna getirilen bir şahid kadına sordu: Evli misiniz madam? Kadın cevab vermeden içini çekti ve hâkim derhal kâtibine: Yazınız, madam evli değildir, dedi. Kadın, sorulan suallere cevablannı verdi, çekildi. Bu sefer erkek bir şahid geldi. Hâkim ona da ayni suali sordu. Tesadüf bu ya, adamcağız bu suale, tıpkı biraz evvelki madam gibi içini çekerek mukabele edince, hâkim, kâtibe: Yazınız, dedi, mösyö evlidir! Izmirde Hava Kurumu için çalışmalar Izmir 1 (Özel) Dün Hava Kuru munda İlbay ve Parti başkanı Avni Doğan ve İzmirdeki saylavların da iştirakile bir toplantı yapıldı. Bu toplan tıda Kuruma yardım işleri görüşüldü. Toplantı sonunda Avni Doğanla görüştüm. Bana altı kazanın mahsulünden yüzde üçünü verdiğini, memurların, orta hallilerin vazifelerini yaptıklarını, ekseri zengilerm kendilerini gösterdıklerıni söyledi ve «fakat paraya düşkün duygusuz bazı zenginler inad ediyor lar. İsimlerini sormayınız. Daha umudumu kesmedim. îzmir gencliği bunlar aleyhine kalktı. Zorlukla durdurabıl dim. Bu zengilerin de harekete geçe ceklerıni umuyoruz» dedi. Gümrükçünün anlayışı ! Viktor Hügonun şaheserinden ıktıbas edilen Sefiller filmi Almanyada yasak edilmiştir. Bundan başka, geçenlerde, bir Alman gümrükçüsü, yolculardan birinin elinde gördüğü Sefiller eserini: Gene mi bu murdar marksist kitabları! Diye müsadere etmeğe kalkmış. Kitabın sahibi, eserin marksizmle filân alâ kası olmadığını iddia ederek kitabını kurtarmağa çalışmışsa da gümrükçüye derdini anlatamamıştır. Nihayet gümrük memuru, kitabm marksist bir eser olmadığma inanmış fakat bu sefer: O halde nasyonal sosyalistlerin aleyhinde yazılmıştır. diye tutturmuşrur. Yolcu: Nereden anladın? diye sorunca: İsmine baksana, Sefiller diyor! demistir. İki sabıkalı yankesici yakayı ele verdi GÜMRÜKLERDE General Seyfinin tetkikleri Şehrimizde bulunan Gümrükler Ge nel Muhafaza Kamutanı General Seyfi dün gümrüklerde meşgul olmuştur. General Seyfi birkaç gün daha şehrimizde kalacaktır. Vilâd, genc Macann omzuna kuvvetli bir yumruk indirdi: Beğendim, dedi, gerçekten beğen* dim. Bundan sonra öldüreceğim adamların ruhlannı da bağırtmayı boşlamıyacağun. Yalnız sen, büyük işlerde bana güzel fikirler vermekten, yenilikler öğretmekten geri kalma. Ödevin budur, ye rin de sarayımdır. Artık Macar yurdunu unutacaksın! Demetriyos Yaksiçin gözlerinde bir pınla belirip söndü, ince dudaklarından birkaç teşekkür kelimesi döküldü. Vilâd, kendi dehasına hayranlık göstermekle beraber o dehayı yükseltecek yollan da bilen delikanlının mırıldanışını işitmemiş, gibi davrandı, başını ardına çevirip ko • ruculara sordu: Dilenciler ne oldu? «, Cevab verildi: Yediler, içtiler, size dua ettiler, barakada emrinizi bekliyorlar. Girin, hepsini birer kazığa zincirle bağlayın, barakayı ateşe verin. Ve Demetriyos Yaksiçe döndü: Bunların üzerinde senin dedikle * rini sınamak istemem. Çünkü dilencile « rin ne kalbi, ne de ruhu vardır. Onlaı midelerine bağlı olarak yaşarlar. Onun i> Ben, diyordu, ölümün bütün acı çin kendilerini sadece yakhnyoruml larını, öldürmek istediğim insanlara tat*** tırmak isterim. Ip, satır, balta, topuz bir Bu kan ve vahşet dolu günün gece • çırpıda ölüm getirir. Böyle bir durumda ne ölen acı duyar, ne öldüren tad duyar. sinde Vilâdla Demetriyos ve Bükreş kiSeyircilerin bile ipe çekilmiş, yahud kı lisesinin başpapazı birlikte ycmek yiyorlıcla başı uçurulmuş bir adamm ölümü lardı. Henüz ilk lokmaların alındîğı bir nü görmekten alacakları haz eksiktir. sırada voyvada birden dalgınlaştı, ye Yalnız zehir, ölüm mahkumunu seyre meği ve yanındakileri unutmuş gibi gödeğer bir biçimde kıvrandırır, çırpındmr, rünerek uzun bir zaman düşündü, sonra inletir. Fakat onun da büyük bir eksiği uykudan uyanıyormuşçasına silkindi, devar: Kansızlık!.. Zehirle ölenlerin kanı rin derin içini çekti. Yaksiç, dedi, bugün kaç kişi yakakmaz, kan görülmiyen ölüm sahnele rinde de hiç tad olmaz. Bunun için ben tım, kaç kişi kazıklattım, kaç kişi par • yakmayı veya kazıklamayı tercih ede çalattım? rim. Yakılan adamın ölümü seyre do yulmaz birşeydir. O gibilerin kanlan kı Yataktan kalkarkalkmaz merre * zıi bir alev olur, fıskiyeden fışkıran su sim Mariçeyi kendi elimle öldürdüm. lar gıbı gökyüzüne sıçrar. Hiç kir oJun, Sonra rinrk yi\T Mjr», J.I:LI.... hiçbir çıra bu güzel kokulu alevi vere teşe atttrdım, içlerinde yalnız seni ayramez. Kazıklanıp ölenlerin inceliği kıv ladım. Arkasından bir düzineye yakm ranışlarındadır. Hiçbir köçek, hiçbir us kadm ve çocuk öldürttüm, yirmiden fazta oyuncu kadın, kazık üstünde kıvranan la dilenci yaktırdım, bir papaz kazıklatölüm mahkumu kadar ahenkle bükülüp tım. Altı yüz Bohemyalı tecimen (ta doğrulamaz. Bu oyunun müziği de ken cir), şimdi pazar yerinde kazığa vurul disindedir. Kazıklanan adam hem oynar, maktadır. Bulunduklan köylerde, kasa hem ırlar! balarda oturan halkın sayısını bana doğru bildirmedikleri için beş yüz boyarda Biraz durduktan sonra sordu: kendi evlerinin önünde kazıklanmak ü Sen, benim bu düşüncelerimden, zeredir. Demek ki bin beş yüz elli kadar bu buluşlarımdan daha üstün birşey dücana kıydım. şünebiliyor musun? Başpapaz, bu korkunç hesabm kafa Elbette düşünüyorum. Eğer sizi adam öldürtmekte biraz acemi görmesem sına aşıladığı sersemlikle Vilâdin önün deki ekmek dilimini aldı ve mınldandı: ortaya atılırmıydım? Canın sağ olsun! Fikirlerini açık söyle, eğer bana Voyvada, genc Macarla konuşurken bir yenilik öğretirsen seni başboyar ya parım. onun hulus çakmak şeklınde araya söz Teşekkür ederim. Fakat başboyar karıştırmasına kızdı: Papaz efendi, dedi, başkalannm olmaktan ziyade adam öldürmek san'a tinde ustahğımı tanımanız beni bahtiyar malına el atılmamasını kilisede bağıra bağıra söyliyen sizsiniz, değil mi? edecektir. O, damdan düşercesine yapılan bu Buna da peki diyelim de bahse sorunun ne yüzden yapıldığını anlamı geçelim. yarak şaşkın şaşkın cevab verdi: Muhterem Voyvada. Benim sizde Evet! gördüğüm san'at eksikliği, eti ve siniri O halde ne halteder de benim ödüşünüp yüreği, ruhu unutmanızdır. Siz nümdeki ekmeği alırsın? öldürmek istediğiniz adamlara yalnız ten Ve papazın birşeyler söylemesine acısı sunuyorsunuz. Bunu nekadar ustameydan vermeden hizmetçilere emir verlıkla yapsanız, bir mahkumun ruhunu adi: teşe vermekteki inceliğe yaklaşmış ol Alın şu soysuz herifi, saray avlumazsmız. sunda kazığa vurun! (*) Anlamadım delikanlı. Fikrini aç. (Arkan var) Ornek göstererek sizi aydınlata cağım voyvada. Deminden beş on kadı(*) Kazıklı Voyvadanın buraya ka n:n memelerini kestirdiniz, sonra da ço dar jazdığımız vahşî cinayetleri Angecuklarının kafalarını koparıp o meme lın Eflâk tarihinde ve Bonfiniyüsün elerin yerine koydurdunuz. Bu, bizim serinde birer birer ve uzun uzun yazılı Macar delikanlılarmın ateşte yakılma olup Hamer, her iki tarihten yaptığı sından da, papazla eşeğinin kazık'an iktibasların yerlerini göstermektedir. masından da ince bir işti. Fakat adam Bizim neşri, İdris ve Âli tarihlerinde öldürmek san'ati bakım.ndan sakattı. de bu cinayetler hakkmda hayli yazı Çünkü usta bir san'atkâr, o analara ken vardır. Biz, en küçük bir katış yapma di çoci^larının başlarını koparttırmakla dık, Hamerin bilhassa Angelden aldıişe başlardı. Bu biçim davranılışladır ki ğı malumatı roman üslubile tefrika M. T. T. ölüm mahkumu kadının ruhu da acı du mıza geçirdik. [Eflâk Voyvadası Vilâd metresini öldürdükten sonra 400 Macar gencini yaktınyor, aralanndan «Voyvada, sen bir dâhisin, fakat eksiklerin var» diye bağıran genci yanma çağırıyor. Kili seye gidiyor. Ters cevab veren papazı kazıklatıyor, çocuklu kadınların me melerini kestirip yerlerine zavallı yavrularm başlarmı yapıştırtıyor]. Voyvada kızmadı, belki hoşlandı, bir yılan bakışile Yaksiçi uzun uzun süzdü: Gittikçe, dedi, gözüme giriyorsun. Bana üstad olacak çağda ve kıratta değilsin. Lâkin en iyi şakirdim olacağına kuşku yok. Hele kiljseye girelim, sonra görüşürüz. Vilâd, hepsi soğuk terden ıslak bir örtü içinde kalan boyarlarla, subaylar la ve Demetriyos Yaksiçle birlikte kiliseye girdi, kutsal resimler önünde diz çöküp dualar okudu, mum yaktı, papazlara para dağıttı ve ayrılacağı sırada başpapaza saygı gösterdi, o akşam saraya gelip yemekte bulunmasmı söyledi. Sokağa çıktıklan vakit Yaksiçi sağ yanma almıştı, şen şen konuşuyordu, adam öldürmekte gözettiği incelikleri anlatı yordu: İp, satır, balta bir çırpıda ölüm getirir. Fakat çırpmdırmıyan ve yahud kansız olan bir . ölüm seyrinin ne zevki vardır! [ İki giinlük hulâsa ] yardı, iniltisi keskinleşirdi. Yankesici David ve Agob Son günlerde yankesiciler gene fa aliyete başlamışlardır. Fakat polisin sıkı takibatı karşısmda hemen yakayı ele vermektedirler. Dün, meşhur sabıaklı yankesicilerden Davidle Agob suç halinde yakalanmış lardır. Bunların çaldığı para 500 lira kadardır. Çaldıkları arasında gümüş bir ta baka ile bir de sarı altın iira vardır. Polis paraların çoğunu yankesicilerden geri almıştır. Tahkikata devam e dilmektedir. MÜTEFERRÎh Yahudiler aleyhine saçma bir kâğıd Bir, iki gün evvel tünelin içine Yahudiler aleyhine saçma, sapan bazı sözleri ifade eden bir kâğıd yapıştırılmıştır. Polis bu kâğıdı yapıştıranlan sıkı bir surette araştırmaktadır. Bunun, Türkiye Mu sevilerini Filistine çekmek istiyen ve bu hususta teşvikatta bulunan, gene Muse vilerden mürekkeb bir şebekenin eseri olduğu zannediliyor. Müsteşar incelemeler yapıyor HALKEVMDE Muhasebe kursunun yoklamaları Bundan üç ay evvel Istanbul Halkevî tarafından açılan muhasebe kurslarımn yoklamaları bitmiştir. Yoklamalarda kazananlara bu bir iki gün içinde hazırlanan sertifikalar verilecektir. Yoklama • lara 14 kişi girmiş ve 10 u kazanmıştır. Kazananlar şunlardır: Enver, Halid, Baha, Abdullah, M. Baha, Hadi Ala%öı, Osman Alâettin, Osman Aydın. Şehrimizde bulunan Gümrük ve Tekitler Müsteşarı Adil Okuldaş beraberinde Gümrükler Genel Dırektörü Mahmud Nedim ve mezuniyeti yeni biten Gümrükler Başdirektörü Seyfi olduğu halde Istanbul gümrüklerini gezmişler ve servislere yeni verilen şeklin ne derece muvaffak olduğunu incelemişlerdir. Müs teşar ve diğer zevat yeni gümrük satış salonunu da gezmişlerdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: