8 Aralık 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

8 Aralık 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Blrincikâmm 193S CUMHTJRİTET Tatlı müsabakamız On gün neşredeceğimiz rey varakalarını kesip saklayınız ve sonra mütalealarınızla beraber bize yollayınız bize Roman Musiki anketimiz On beş on altı yaşımızda iken okuduğumuz bazı macera romanları vardır. Muharrir, merakımızı uyandırmak, sinirlerimizi germek için anlattığı hikâyeyi dağıtır, gücleştirir, vak'a kahramanlannı, içinden çıkamıyacaklannı sandığımız karişık vaziyetlere sokar. Ve sonra bir takım tesadüfler uydurarak, birkaç sahife Değerli musikişinas Muhiddin Sadık içinde işi tatlıya veya acıya bağlar. Roile Konservatuarın loş bir odasında karşı Karilenmize tatlı bir Şeket bayıami sandık kesme şeker hediye edilecektiı. manı bitirir. karşıya oturuyoruz. Kıymetli viyolonse vesilesi vermiş olmak üzere hazırladığı Rey ve mütalealann muvaffakiyetine güOn beş on altı yaşlanmızda iken bu re verilecek hediyelerin tasnifi şöyledir: listimiz fikirlerini böyle söylüyor: mız tatlı müsabakası devam ediyor: gibi eserleri zevkle, ihtirasla okuruz. Sür Halkın düşüncelerinin daima bir Müsabakanın esası şudur: Birinciliği kazanan tatlıya rey prizlerle dolu bir hayat, bütün günlerini aynası olmuş bulunan Cumhuriyetin bu 1 Bugünden başlıyarak 10 tane yaveren karilerden: mektebe gidip gelmekle geçiren çocuklar zı neşredeceğiz. mesele ile meşgul olmasını büyük bir takBlrlnelye : 4 sandık, için bir idealdir. 2 Her yazı bir başka tatlının pi dirle karşıladım. Şunu ilâve etmek iste • Ikinclye : 3 sandık, Başımızdan geçebileceğini havsalamı rim: Bu alâka biraz geç gelmiştir. Ma • OçOncOye : 2 sandık, §irilmesini tarif edecektir. Bes klşiye yarımsar sandık za sığdıramadığımız o harikulâde vak'a amafih ben on beş senelik san'at ha3 Her yazmın altma bir de rey arı kitablarda okuyarak, hayalimizde ol yatunda bir gazetenin san'ata böyle bir puslası konacaktır. tkinciliği kazanan tatlıya rey sun vaşamaya can atanz. 4 Her rey puslasında o tatlının alâka göstenniş olduğuna şahid olma veren karilerden; Fakat bir zaman geliyor ki, artık bu mıştım. Gazetenizin mevzuu bahsettiği ismi bulunacak ve reye iştirak eden kariBlrinciye : 3 sandık, Ikinclye : 2 sandık, gibi eserlerden pek hoşlanmaz oluyoruz. gibi maalesef epey zamandanberi şehri lerimiz bu ismin hizasına rey puslası koOçOncOya : 1 sandık, Elimize aldığımız bir romanda, birbirini mize arsıulusal şöhreti haiz olan çalgılar nacaktır. B«f klşlye yanmşar sandık kovalıyan, umulmaz vak'alardan ziyade, gelmemektedir. Bu belki vergiler yüzün5 10 tatlıdan yalnız üçiine rey veÜçüncülüğü kazanan tatlıya ruh ve his tahlili arıyoruz. rilecektir. Binaenaleyh yalnız üç tatlıya den, belki de halkın alâkasızlığmdandır. aid kuponda tatlı isminin yanına birinci, rey veren karilerden Çünki mekteb sıralarından aynlıp ha Halbuki kültür bakımından bu nevi zi Blrlnelye : 2 sandık, ikinci, üçüncü diye yazılacaktır. yata atıldığımız dakikadan itibaren, o yaretlerin sık, sık olmasına ihtiyac var Iklnciye : 1 buçuk Sandık 6 Müsabakaya iştirak eden karileUtopie sandığımız sürprizler birer haki dır. Yalnız bir noktayı işaret etmek isteOçüncDye: 1 sandık rimiz ayni zamanda şu suallere cevab vekat oluyorlar ve bize sahife çevirmek zah rim: Ben kendi hesabıma bu nevi büyük Bes klslye yarımşar sandık receklerdir: metini bile vermeden «ce\.» diye karşı çalgıcılar gelirlerse ancak memleketin Şeker hediye edilecektir. A Niçin bu üç tatlıyı diğerlerine mıza çıkıyorlar. küçük bir zümresine hitab edebileceğıne Müsabakamızda on tatlının tarifi yatercih ettiniz> Yaşımız ilerledikçe hayatın sürpriz kaniim. Çünkü o konserlerde çahnacak B Bu tatlı yazılan şekilden başka pılacaktır. Bunlardan beş tanesi pişiril leri birbirlerini daha sık kovalıyorlar ve olan parçalar Listin Sonadı veya Şumesi kolay olanlanndan ayrılmıştır. Diusulle daha iyi pişirilebilir mi? en mahirane yazılmış macera romanla manın Karnavalı gibi parçalardır. Buna C Şahsan en beğendiğiniz tatlının ğer beşi daha çok uğraşılmak icab eden nndan daha hayret verici olabiliyor benzer musiki edebiyatı ancak musiki tatlılardır. tarifini yapınız. lar. tahsil ve terbiyesile dolu olan insanlar 7 Karilerimizin yollıyacakları rey için olabilir. Fakat bizim memleketimizOnlara alışıyoruz, kanıksıyoruz. Vak'a, varakalan, gazetemizde ayrılmış bulu hareket ve sürpriz romanlannı mektebe de musiki terbiyesi mevzuu bahsolunca nan ve salâhiyetli adamlar da katılan jüBir kilo unu bir tepsiye koymalı. Or giden on beş yaşındaki oğlumuza, yahud yapılacak ilk şey bu değildir. ri heyeti tarafından tasnif edilecek, bu tasmı açıp iki yumurta, bir kaşık yağ, da Evkaf mütekaidi kayınpederimize bıBu meseleyi kökünden inceliyecek osuretle birinci, ikinci, üçüncü seçilen tat pek az miktarda tuz ve aldığı kadar su rakarak gittikçe artan bir mertkla tahlilî lursak yarınki içtimaî varlığımızı yürütehlarla bunlara rey veren kariler ayrıla koyarak unu katıca yuğurmalı. Bu yu romanlara dalıyoruz. cek olan yavrulanmıza kadar gitmemiz caktır. ğurulmuş hamuru dörde bölüp yarım Onlara hiçbir zaman kanıksayanuya icab eder. Musiki işini kökünden halletsaat bırakmalı. Sonra o hamur parça cağız. 8 Jüri heyeti bundan sonra, karimek için ilk mekteblerdeki çocuklara lerin reylerle beraber gönderdikleri mü larını birer birer ince açmalı. Ilıkça yağı san'at görgüsünü ve san'at terbiyesini aÇünki, dünyada, nekadar insan varsa, talealan tetkik edecek ve üç tatlı hakkm üzerine sürmeli. Hamuru büküp katmerşılamak lâzımdır. Ve... o kadar da tahlil edilecek ruh vardır. da mütaleasmı bildiren karilerimiz ara lemeli. Ufak ufak kesip tane tane açmaHepimizin sonsuz bir zevkle dinledi N. smda birinci, ikinci, üçüncüyü ayıracak lı. Kızgın yağda kızartıp bir kilodan aşağimiz ince hisli solist birdenbire susuyor hr. ğı olmamak üzere hazırlanmış soğuk tatve sonra: Müsabakada kazanan karilerimîze 27 lıya atmah. Fakat bu söylediklerimden sakın yanlış bir fikre zahib olunmabin, diye devam ediyor. E' 'el«* beynelmilel san'atMillî tasarruf haftası perşembe günü kârları hududlanmızdan geçirmek için başlamaktadır. Haftanın programı millî bütün mânilerin, ve bunların en mühimREY PUSLASI ekonomi ve tasarruf kurumu larafmdan lerinden biri olan vergilerin kalkmasına tamamen hazırlanmıştır. taraftanm. Onlardan mahrumiyet, onlan Birinci »eçilen tatlı: Hafta zarfmda radyoda her akşam dinliyememek musiki severler için adeta ikinci seçilen tatlt: tasarruf mevzuu üzerinde bir konferans aç kalmak demektir. Yalnız söylemek isverilecektir. tediğim şey şudur: Bir taraftan mevzuüçüncü »eçilen tatlı: «.. Bu yıl vitrin müsabakasına iştirak nis un bu cephesinde fazla ısrar ederken, beten azdır. Buna sebeb haftanın yılbaşı diğer taraftan musikinin ilk başlangıc Gönderenin adı: ve bayrama tesadüf etmesinden dolayı kültürüne ehemmiyet vermiyecek olursak mağazalann vitrinlerde kendi malfennı hodbinlik yapmış oluruz. Adresi : teşhir etmekte olmalarıdır. îkramiyeli Milletlerin arasında san'at ve külNot: Bu rey varakasile beraber yukanda 6 numaralı maddede sorulan yemiş satacak bakkal ve yemişçilere kâtür temaslannın beynelmilel faydalan a, b, c suallerinin cevabları da ayr\ bir kâğıda yazılarak yollanacaktır. gıdlar ve makbuzları tevzi edilmiştir. nedir?... Müsabakanın hediyeleri çok zengindir. Herhangi bir milletin varlığını gösterecek olan şey ancak onun san'atıBir boksörü ağır surette dır. Buna misal olarak tarihten birçok sahifeler alabiliriz. Binaenaleyh beynelyaraladılar Dün gece saat 23 raddelerinde Çarşî milel bir dil olan musiki hiç şüphesiz ki kapıda bir kavga sonunda bir boksörü üç milletlerin en iyi propaganda vasıtasıdır. yerinden bıçakla ağırca yaralamışlardır. Çünkü san'at ferde değil bütün bir cemiNuruosmaniyede marangozluk yapan yete hitab eder. Muhiddin Sadıka göre.. Spordaki kuvvetimizi göstermek için hiçbir fedakârlıktan kaçınmazken, san'at sahasında hasislik doğru değildir GUN DE Belediyemiz BUJ 27 sandık şeker mükâfat veriyoruz u bizim İstanbul Belediyesi Ka* dar hemşerilerinin suyuna giden, onların hayırına çalışan bir müessese yoktur da, gene kadrini bılmez, nankörlük eder, ikidebir sebebli sebebsiz millet olduğuna bütün tarih şahiddür. Ve çatar dururuz. son îstiklâl Harbi ve inkılâb mücadeleİnişi yokuşu çok olan îstanbulda, ayalerindenberi Türk nekadar kuvveti yıpğımız kayıp ta düşmiyelim diye kaldınmranmamış, nekadar zinde bir millet ol ları bilhassa tamir ettirmez, kızanz. Fazduğunu son ve kat'î olarak bir kere dala ışık gözlerimizi kamaşbrmasın diye ha ispat etmiş bulunuyor. Böyle olduğu sokak fenerlerini seyrek yakbnr, içerileve bütün ecnebiler buna kani bulunduğu riz. Nezafete yardım etsinler diye sokak halde beynelmilel spor hareketlerine iş kedilerini, köpeklerini üretir, barbar batirak etmek, sporcularımızı dünyanın ğırınz. Dalgınhk halile yanlış vapura dört tarafına yollamak için masraflar ebinip te füzulî seyahat etmiyelün diye diyoruz. Fakat kültür ve san'abmız ec Üsküdar ve Kadıköy iskeleleri arasındanebilerin meçhulüdür. Halbuki Türk, şu ki parmaklığı kapatünr itiraz ederiz. son inkılâb senelerinde herşeyde olduğu Su mudur, süt mü? diye tereddüde düşgibi san'atta da umulmaz merhalelere emiyelim maksadile güğümlere etiket yarişmiştir. Ne yazık ki garb derecesinde pıştırtır, küplere bineriz. hatta zamanı mukayese edecek olur Halbuki zavallı Belediyemizin her sak onlardan daha ileri gitmiş olduğumuzu anlatmak için san'atkârlanmızı işinde, her yaptığmda pek büyük bir sık, sık baska milletlere gönderemiyoruz. hüsnü niyet vardır. Memlekette bir Konservatuar var. Ve bu Konservatuar talebe yetiştiriyor. Yalmz bu yetişen talebenin temiz bir masikiyi lâzım gelen sıklıkta dinliyemediğini, şu veya bu parçanm beynelmilel şöh retler tarafından nasıl çalındığını işitmeğe de bu vergiler yüzünden fırsat bulamadığım görüyoruz. Bu vaziyette Avrupaya gitmeğe kudreti yetmiyen bir talebenin hakikî bir san'atkâr olarak ye tişmesine ve tahsilini ikmal etmiş adde dilmesine imkân var mıdır? Meselâ, dünkü gazetelerde havadis vardı: şöyle bir «Belediyenin Zincirlikuyuda yapbr makta olduğu asri mezarlıkta lâhidler 75, tahtalı mezarlar 50, bir kişilik kabirler de 25 liraya satılacakmış!» Bu haber, ilk bakışta insanı hayrete düşürürse de, biraz üzerinde durup la düşününce, aziz Belediyemizin bu işte de çok hayırlı bir maksad güttüğü anlaşılır. Filhakika, Ölen yurddaşlardan, son meskenleri için bu kadar fahiş bir bedel aramak, onlara: «Ölmeyin!» demektir. Öyle ya! Tahtalı bir çukura bu zamanda hangi babayiğit, çıkanrda, bir tahtada elli lira sayar. On beş liralık dünya evinin kirasını ödemekten âciz bulunan halk ahirete giderken böyle ağır bir haracı elbette veremiyeceği için, tabiatile ölmemeği tercih edecektir. iste bizim böyle bir belediyemiz var. Belediyemiz için üç defa: «Şa.. Şa.. Şa!.» diye bağınlmasını teklif ediyorum. Var mısınız?. Ercümend Ekrem TALU No. 6 Gözleme Cumhuriyet T a t l ı müsabakası Tasarruf haftası perşembeye başlıyor Bu sual hakikaten hepimizin yü reğindeki acılanmızı uyandırıyor. Mu siki tahsili hiç şüphesiz en fazla dinlemeğe dayanan bir tahsildir. Ve bizim ta lebelerimiz dinlemekten mahrumdurlar. Bu mahrumiyeti memleken'mizin bellibaşh san'atkârlan on senedenberi verdikleri onserlerle gidermeğe uğrasıyorlar. Bu elbette hiç yoktan daha iyidir. Fakat talebeler dinlemeğe daha mütenevvi, da ha çok, daha fazla, ve daima dinlemeğe muhtacdırlar. Kıymetli arkadaşım Ce mal Reşidin sövlediğini burada tekrar lıyacağım. Kitab ve nazariyatla musiki olmaz. Musikiiii öğreten şey gene musikidir. SUAD DERVIS Zahire Borsasında Son hafta içinde şehrimizde buğday stoku biraz artmıştır. Borsanın tertib ettiği istatistiğe nazaran evvelki hafta 7,188 ton olan buğday stoku geçen hafta 7,364 tona çıkmıştır. Maamafih şunu da ilâve etmek lâzımdır ki geçen haftaya kadar stok her hafta bir miktar düşmekte idi. Borsada haftanın birinci gününden başlıyan durgunluk dün de devam et miştir. El'an değirmenciler borsada mu bayaata başlamamışlardır. Dün buğday üzerinde yapılan bütün muamele 6,30 dan satılan bir vagonluk iki sert buğday satışıdır. Halbuki dün de haricden 120 ton buğday gelmiş Ziraat Bankası da 300 ton arzetmişti. Un satışlan ise hararetli ve düşük fiatli şeklini muhafaza etmektedir. Dün borsada yumuşak unlar 815 kuruştan 825 kuruşa ve sert unlar da 750 kuruştan 780 kuruşa kadar satılmışlardır. Hırsız talebe Arkadaşlarmın eşyasını çalıp satıyormuş Universite Fen fakültesi talebesinden Semih ile Yaşann dershanede asılı du ran paltolannın cebinden birer çift eldivenleri ile birer şarplan çalınmış ve vak'adan polis haberdar ediîmiştir. Yapılan sıkı bir arama sonunda ayni mektebden talebe îsmail Safanın bu işi yaptığı anlaşılmışhr. Bu talebsnin daha bir çok hırsızlıklar yapbğı ve çaldığı mal lan koltukçu Hulusiye sattığı anlaşıl dığından Hulusi de yakalanmıstır. Mülkiyenin 59 uncu yıh İzmirde de kutlulandı Mülkiyelilerin toplantısından bir intıba îzmîr 5 (özel) Mülkiyenin açıhşının 59 uncu yıldönümü, Izmirdeki Mülkiyeliler tarafından İzmirpalas salonlannda kutlulandı ve bir şölen verildi, nutuklar taati edildi. Çok zengin olan toplantıda İlbay ile şehrimizdeki mebuslar, generaller, müdürler ve Mülkiye mezunlan vardı. Geç vakte kadar samımî konuşmalar yapıldı ve eski hatıralar yaşatıldı. Coti isminde genc bir boksör, dün akşam eglenmek için Çarşıkapıda Şen bahçeye gitmiştir. Coti bahçede yer meselesinden Hisarlı Sabri admda birile kavgaya başlamıştır. Etraftan yetişen garsonlar bu iki genci ayırmışlarsa da her iki kavgacı sokağa çıkarak kavgalarına devam et mişlerdir. Boksör Coti rakibini dög meğe başlamıştır. Bu hal karşısmda Sabri belinden bir bıçak çıkarmış ve Cotiyi üç yerinden tehlikeli surette yaralamış ve kaçmıştır. Yaralı kanlar icinde Cankurtaran otomobilile hastaneye kal dınlmış, carih de kanlı biçaSile polislerin sıkı bir araması sonunda yakalanmıstır. duğunu sıkılarak farketmeğe başlamıştı; çünkü bayağı zamanda, gün, ve hatta birkaç saat geçmezdi ki sokağa çıkmasın. Bu değisikliğe bilhassa çocuklar dikkat etmişlerdi. Hele en büyükleri, can sıkıcı bir safiyetle hayretini beyan eylemişti. Hizmetkârlara gelince, bunlar, kendi aralannda fısıldamak ve dadı ile bir olup her türlü faraziyeler yürütmekle iktifa ettiler. îren, böylece hayret uyandıran huzurunu izah için, evinin icabatını ileriye sürerek, bazan da pek yerinde sebebler ^östermeğe istediği kadar çalıssın, hiz metcilere biraz yardım edecek olsa taciz etmiş oluyor, ısrar etti miydi, o zaman da süphe uyandınvordu. Fazla olarak, âkilâne bir teenni ile kendisini mümkün mertebe çözden uzak bulundurmak ve odasına güzel E;üzel kapanın ta is islemek ve yahud kit?b okumak kurnazlıâını ?österemiyordu. Bütün had duvgular gibi, kendisinde asabivete tahavvül eden korku, onu b>r odadan ötekine dolastınp duruyordu. Kaomın zili ve yahud ki telefonun çıngırağı çalındıkca, yerinden hopluyor ve huzur ve sükununun parçalanıp mahvoldu^unu duvar eibi oluvordu. Icinde bulunduğu aciz halinden, bir hayatın Bu nevi temaslann bizim gibi genc milletlere olan faydasmı söyler misiniz?.. Namütenahidir. Son inkılâb senelerinde Türk san'at ve kültürü tahmin etmediğimiz kadar ilerlemiştir. Buna bir misal Cemal Reşidle Hasan Feridin konserlerinin ve bestelerinin beynelmilel şöhretidir. En büyük nota tabii bugün o san'atkârlanmızın eserini neşretmiştir ve mevcudü kalmadığını bildiren bir mektub yollamıştır. Bu merhaleye varmış olduğumuzu başka milletlere daha bariz bir surette öğretmemiz için beynelmilel san'at ve kültür hareketlerine ve temas larına muhtacız. Türkün çok kuvvetli bir yıkılması ne demek olacağını anlıyordu. Evinde geçen bu üç günlük mahpusiyet, ona sekiz yıllık evlilik hayatından daha uzun göründü. Üçüncü günü, haftalarca evvel kabul edilmiş ve şimdi meşru bir mazeret ol madıkça reddine imkân kalmamış bir davete icabet edecekti. Esasen, ölmek niyetinde olmadıktan sonra, hayatmı hapse den bu görünmiyen korku parmaklıklarını nasıl olsa kırması lâzımdı. Biraz insan yüzü görmeğe, birkaç saat, nefsinden uzak, korkunun öldürücü yalnızlığından uzak bulunarak dinlenmeğe muhtacdı. Sonra, yabancı bir evden, dostlar muhi tinden daha emin neresini bulabilirdi? Etrafını ihata eden gizli teaddi çemberine karsı bundan daha iyi sığınak mi olurdu? Yalnız kan ile yüzvüze geldiği gündenberidir ilk defa evinden cıkıp ta, kendini sokakta bulur bulmaz, tekrar onunia lcarşılasmak ihtimalini dü^ünerek ürperdi. îstemiyerek, kocasının koluna yapıstı, çtözlerini kapadı ve bekliyen otomobile doğru hızla yürüdü. Otomobil, gecenin karanlığında, te^ha sokaklarda ilerilemeğe baslavınca. îrenin üzerindeki agırlık kalktı. V* yabancı evin merdivenlerini çıkarken, kendini tahtı emniyette hissetti. Eski Avusturya elçisi hakkımızda güzel bir kitab yazdı Avusturyanm eski Ankara elçisi O gust Kral «Atatürkün Memleketi» admda bir kitab yazmıştır. Senelerce mem leketimizde elçilik eden Ogust Kral Türkiyede gördüklerini objekrif, fakat cazib bir üslubla bir araya toplamışbr. Esasen Türkleri çok seven ve mükemmel türkçe konuşan eski elçinin bu kitabı, almanca bilen yabancılara memleketi mizi olduğu gibi tanıtacak mahiyettedir. Ogust Kralm bu kitabı Avusturya ve Almanyada büyük bir rağbet kazan mıştır. mızıka yeniden başlar başlamaz, îren serinletici, teskin edici, elâstik bir suyun içine atıhr gibi, tekrardan dansa atılıyordu. O, hiç bir vakit iyi bir dansöz olmamışb. Hareketlerinde çok ölçülü, çok mütereddid, çok ihtiyatlı idi. Lâkin o akşam,' yeniden kavuşulan bir zevkin sarhoşluğu bütün kayidleri bertaraf etmişti. Başka zamanlar, onun en cılgın ihtiraslarmî mümkün mertebe tahdid eden edeb ve haya zinciri birdenbire kopmuş ve şimdi o, kendini alabildiğine koyuvermiştî. Vücudünün üzerinde hummalı kollar ve eller, temaslar, ateşli sözler, şehevî kahkahalar duyuyor, ve bir yandan da mızıka durmadan kanını kaynatıyordu. Vücudü öyle gerilmişti ki, elbiseleri adeta tenini yakıyor gibi idi. Bunlan, gayrişuurî bir hamle ile kopanp atmak, ve böylece bu hududsuz sarhoşluğu iyice içine sindirmek istiyordu. Nen var, îren Birlikte dansettiği erkeğin henüz tesiri altında sendeliyerek, mütebessim çehresîni döndü, bakrı. Kocasının sert ve soğuk bakışı karşısmda altüst oldu. Korkru. Acaba pek mi mtıhteris görunmüş, çılgınlığile sırnnı mı belli etmisti? Bremen vapuru ve Amerikadaki komünistler Nevyork 7 (A.A.) Nevyork Tay mis gazetesi, Bremen vapurunun muvasalatında sahil muhafaza gemileri ta rafından himaye edilmesi hakkında verilen kararın vapuru bombardıman etmeyi istihdaf eden bir komünist sui kastinin haber verilmesi üzerine ittihaz edildiğini bildirmektedir. Birkaç saat, eskiden nasıl idiyse, öyle, şen ve kaygusuz olacaktı. Hatta, neşesi, daha da ziyade, daha da şuurlu olabilecekti, zira bu, hapisten çıkıp ta güne kavusan bir mahpusun neşesiydi. Burada, sanki onu her türlü endişeden koruyan bir duvar vardı. Gayiz ona kadar erişemezdi. Bu yerde, yalnız onu takdir eden, sayan, seven insanlar, kötü niyet beslemiyen, hoppalıktan başka birşey düşünmiyen, tıpkı şimdi kendi gibi haz içinde yüzen sosyete adamlan bulunmakta idi. Kapıdan içeriye Rİriyorken, kendisine teveccüh eden bakıslar, nekadar güzel olduğunu bir daha ihsas etmiş ve bunu anlamak. güzelliğini daha da artırmıştı. Bitişik odada çalmakta olan mızıka kendisini kıskırtıvor ve damarlarına isliyordu. Derken. danslar başladı ve farkmda bile olmadan. danseden ciftlere o da Vatıldı. Hir, o pünkü gibi dansetmemisti. Bu ba<5 döndürücü hareket onu her tazvikten kurtanvor. dansm ahend bütün vücudüne vayılarak, onu ateşin inhinalarla kıvTandınyordu. Mızıka sushıkca, ortalığı kaolıyan sükut ona ıstırab veriyordu; asabiyet pürheyecan vücudünü yakıp tutuşturuyor ve Edebî Yazan : Stefan Zweig Yabana bir adamm çehresi imiş gibi, onun tetkik ediyor, ansızın ken dinden uzaklaşmış bu munıs çızgılerden, sekiz yıllık hayat birliğinin, lâkayd hislerinden gizlemiş olduğu ahlâk ve secı yeyi öğrenmeğe kalkışıyordu. Alın asil ve açık, ve zorlu bir fikir hamlesile kalıba dökülmüş gibi idi; buna mukabil, ağız, sert ve merhametsiz görünüyordu. Enerji ve kuvvetle yoğurulmuş, erkekçe çizgilerinde bir gerginlik vardı. Lâkin, ihakikî esran muhafaza ettiklerinden şüphc olmıyan gözler, kitabın üzerine ığilmiş ©Iduklanndan bu tetkikten haric kalıyordu. îren, sanki bu kıvnmlarda bir af, roman 6 Çeviren: E. Ekrem Talu yahud ki bir mahkumiyet kelimesi se zilebilirmiş gibi, istifhamlı bir bakışla, karşısmdaki çehreyi ancak yandan gö rebiliyordu. Bu garib çehre huşuneti ile kendisini korkutmakla beraber, metanetile de, ilk defa olarak, dikkate değer bir güzellik izhar ediyordu. Birdenbire, ona memnuniyetle, sevincle ve gururla bakmakta olduğunu hissetti. Bu esnada kocası da başmı kaldırmıştı. îren, bakışlarındaki istifham ateşi, onda şüphe uyandırmasın için, hemen karanlığa kaçtı. Üç gündenberidir kapıdısan çıkmamıştı. Birdenbire daimileşen huzurunun, etrafında nazan dikkatini celbetmekte ol (Arhan var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: