18 Mayıs 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

18 Mayıs 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 18 Mayıs 1936 Küçük Hikâye Insanların kıymeti | Yağmadan sonra AdisAhabanm hali Yalnız Avrupalıların silâhla müdafaa ettikleri yerler kurtulabildi ParisSoir gazetesinin AdisAbaba muhabiri bildiriyor: Kargaşahk esnasında elçiliklere sıgı nan dört bine yakın Avrupalı, artık sı ğındıkları yerlerden çıkmışlardır. Bunların çoğu, evlerinin ancak külünü bulabilmiştir. Yangından kurtulan evler de, yağmacıların eline düşmüştür. Senelerdenberi didinmeler neticesinde meydana getirebildikleri servetin mah volduğunu gören bu biçareler, ilk gün pek acınacak bir halde idiler. Enkaz arasında çadırlar kurarak, yahud gelişi güzel sığınacak yerler tedarik ederek kadınlannı, çocuklarını barındırmağa çalışan zavallılar, yiyecek, içecek tedarikinde de çok güçlük çekmişlerdir. Bunlann içinde gözü açık olanlar, bazı şüpheli Habeş kulübelerini tarıyarak yağma edilen eşyalarından bir kısmını meydana çıkarmışlardır. Oturduğum o telde tanıdığım bir Ermeni, üç taler mukabilinde karyolasını, iki talere dolabını, dört talere sandalyelerini ve yanm talere karısının dikiş makinesini kurtarmıştır. Necaşînin, buradan hareket etmeden evvel şehrin tahribini emrettiği rivayetine inanmıyorum. Fakat, İmparatorluğun uğradığı askerî hezimetten sonra pavitahtın Habeşler tarafından harab edilmesinin, tamir kabul etmez diplomatik bir mağlubiyet olacathnı herhalde tahmin edememi<=ti. Sehirde kalan Habeş nazırlan, sadece kendi sahı«larını ve mallannı emnivet altına almak kavgusuna düsmüşlerdir. Sehirdeki zarar bir kaç milyon taler tahmin edilivor. AvrupaMann, kendilerini silâhla müdafaa ettikleri her yerde, vagmacılar maglub olun cekilmi«lerdir. M ^ d â is tasvon, Habesistan bankası, Emperyal oteli, doğıı Afrika Fransız kumpanvası, Fransız Habes bankası bu suretle kurtulmu^tur. B'i binalardan bir kısmı ancak be$ altı ki«ilik bir müdafaa kuvveti tarafından muhafaza edi'mistir. Meliha!.. Faik!.. Beyaz pantalonlu, beyaz gömlekli adam olduğu yerde durdu. Kazinonun parmakhğı yanındaki iskemlede oturan genc kadın.elini ona doğru uzatmıştı: Allah.. Allah sen misin ayol. Ne zaman İstanbula döndün, diyordu. Üç sene oluyor. Üç sene ha!.. Hain seni... Beni bir kere bile aramadm. Faik iri açılmış gözlerle hâlâ bir sarmaşık dalı gibi ince olan bu genc kadma bakıyordu. Hiç değişmemişti. Sanki ondan dün ayrılmış gibi idi. Güneşten bakır renginı almış olan teni hâlâ taze ve gergindi. Bir asma yaprağı rengindeki gözleri hâlâ en temiz bir çocukluğu ifade eden hayran bakışlarla dolu idi. Yalnız dudakları... Evet bu dudaklann manalan çok değişikti. Garib bir çizgi bu dudaklara yepyeni olgun bir ifade vermişti ve bu dudaklar artık bir genc kızın çocuk kahkahalarile gerilen henüz olmamış bir pembe kiraza benzemiyordu. Bu dudaklarda şimdi güneşte kalmış bir nar çiçeğinin veya kızıl bir karanfilin kadın rengi ve onlarda hayatı bilenlerin garib bir güliîmseyişi vardı. Faik onu uzun, uzun süzüyordu. Ne kadar güzeldi yarabbi!.. Hâlâ nekadar güzeldi. z Üzerindeki düz spor elbisesi kenarları geniş şapkasile ince ve küçük burnu kalkık kaşlarile ve omuzlarına doğru dal galana dalgalana inen simsiyah saçlarile hâlâ ne güzeldi: Ne bakıyorsun öyle yüzüme çok değiştim değil mi? Hiç değişmemişsin Meliha.. Hâlâ sen bıraktığım gibisin fakat ben!.. Onun saçlan biraz seyrekleşmişti. Biraz da şişmanlamışh. Bunu gören genc kadm doğruyu söylemedi: Sen de hiç değişmemişsin dedi. *** Şimdi karşı karşıya iskemlelerde oturuyorlardı ve birbirlerine yüz bin sual soruyorlardı. Onlar birbirlerini görmiyeli on beş sene olmuştu. Faik: Nekadar güzel zamandı onlar diyordu. Nekadar iyi zamanlardı onlar. Ona aşkını itiraf edememişti. Onu aşkmı itiraf edemiyecek kadar yüksek, irişilemez görürdü. Onu sevmekten bile çekinecek kadar ona karşı bir parça da tapmağı andıran garib bir zâfı vardı. Ve bu zâfı ömrünün uzun senelerini geçirdiği gurbette hep hissetmişti. Bütün hayatınca onun için Meliha biraz da mabudu hatır latan bir şey olmuştu. Peki şimdi ne yapıyorsun evlen din mi?.. Evlendim ya!.. İhtiyar kız mı kalacaktım... Ya sen?. O bir kabahat itiraf eder gibi söylü yordu. Ben de.. Hem de sekiz yaşında bir kızım var.. Mes'ud musun Faik? Saadet ne idi?.. Saadet kalblerin iriiilmez rüyası değil miydi: Kanm çok iyi bir kadındır görür;en seveceksın. Ya senin kocan?.. Kocam mı?.. Biran tereddüd ediyordu. Saadetini îöylemekten mi çekiniyordu. Yoksa!.. İyi bir adamdır... Çok sade bir insan... Kim bilir seni nekadar sever!.. Sever tabiî, sekiz senedir berabe riz. Artık kardeş gibi bir şeyiz... Kardeş gibi!.. Ona bakıyordu. Onun kocası olmak ve sonra kendisini ona kaıdeş hissetmek!.. Bu mümkün mü idi? Genc kadın birdenbire: İşte, dedi bak geliyor.. Geliyor işte.. Karşıdan beyaz pantalonlu gümüşi ceketli bir adam geliyordu. Kalın bir ensesi, kapaklan şiş gözleri ve kıpkırm;îi bir yüzü vardı. Karısınm yanında bir yabancı görünce sert, sert ona baktı. M«*Iiha bir şeyden çekinir gibi idi. Çok nazik bir sesle: Faik dedi, işte kocam... Gülümsemeğe gayret ediyordu. Şimdi kocasına dönmüştü: Şekerim dedi, sana kendisinden her zaman bahsettiğim çocukluk arkadaş'm Faik birdenbire karşıma çıktı. Düşün on beş sene görüşmemiştik. Allahım hiç değişmemiş. Şişman adam: Memnun oldum beyım... Memnvn oldum. Diye kısa bir selâm verdikten sonra kaba bir tavırla karısına dündu: köşkün bahçesini... Haydi kalk dedi. Öğle oldu. Git İspirtizma yapardık geceleri. ıiğin yerden dönmesini bilmezsin. Sofra Bir gece Bismarkın ruhu gelmişti. ya oturmak için seni bekledim... Nıha Gülüşüyorlardı. yet dayanamadım geldim. Bismarkın ruhu ne demişti hatırla Faiğe rasgeldim de. dın mı Faik? Genc kadın onun kabalığını tahfif etFaik hatırlıyordu. Nasıl hatırlamazdı. mek için gülmeğe gayret ediyordu: Bismarkın ruhu onun parmakları değü Kocam boğazına biraz düşkün miydi? On yedi yaşındaki liselinin yapadür de bugün yemeğe geciktim... Hakmıyacağı itirafı Bismarkın ruhu yapma mışmıydı?.. Bismark o gece masaya §u kın var canım... Fakat Faiği görünce saatı düsünemedim. sözleri söyletmişti: Benim bildiğim iyi bir ev kadını «Faik Melihayı seviyor. Onlar evle kıyamet kopsa yemek saatini unutmaz... nirlerse mes'ud olurlar.» Birdenbire sözünü kesti. Yanlarından Ve herkes nekadar amma nekadar geçen uzun boylu dağınık saçlı bir genc gülmüştü... On beş yaşındaki on altı yaşındaki kızların kendi yaşlanndaki deli kadını aç gözlerle süzüyordu. O uzakkanlılara ehemmiyet verdiği nereden gcr laştıktan sonra: Güzel kız değil mi dedi. Enfes rünmüştü. Meliha o gece masadan hı şey... şımla parmaklarını çekmiş ve ruhtan büGenc kadın güldü: tün korkusuna rağmen masaya yani Bis Evet çok güzel... markın yüzüne! * * * Bunak!.. diye bağırmıştı. Onlar uzaklaşırken Faik büyük bir keOh ne güzel günlerdi o günler.. derle arkalarından baktı. En büyük sa Sanki o zaman yaz geceleri banr adeti bile ona az gördüğü en sonsuz hür başka idi değil mi? Akasyalann, hanımmetlerin fevkinde tuttuğu, el ile dokunulellerinin, ıhlamurların kokusunu Meliha sa renkli bir toz halinde dağılacak bir hatırlıyor musun? kelebek gibi nazlı bildiği bu kadın... KalMeliha hatırlıyordu. Ne güzel zamanbinde ilâhileştirdiği Meliha bu kaba, saba dı o zaman... O elli yaşlarındaki beyaz kocanın önünde boynu bükük bir mah saçh biraz kamburu çıkık riyaziye hocakum gibi yürüyen kadın mıydı? sma âşıktı ve o akasya kokularını ciğerBir pars gibi mağrur ve vahşi bir genc lerine çekerken riyaziye hocasını düşünür kız olan o Meliha, şimdi bir köpek gibi ve kalbinin tatlı tatlı çırpmdığını hisse zelil olan bu Meliha mıydı?... derdi. * * * Faik onun yüzüne dikkatle bakıyor ve Faik bu tesadüften sonra birçok dü kendi kendine düşünüyordu. Bütün o şündü ve nihayet şu neticeye geldi: «İrr genc kalbinin ilk heyecanı ve ilk acısı, sanlann ve hâdiselerin kendi kendilerine ilk ümid ve ilk inkisarı olan bu aşkı idi. bir kıymetleri yoktur. Onların kıymetleri Onu nekadar sevmişti... Hele on beş bizim onlara izafe ettiğimiz kıymettir. sene evvel ondan aynldığı o gece. O Meliha bir liselinin kalbinde tahtını O gece bilhassa ona vedalaşmağa gelkurmuş olan bir Meliha idi. Bu Meliha mişti. Herkesten sakladığı bu Anadoluise, şişman, huysuz ve terbiyesiz bir adaya gizli geçişi ona bildirmek iştiyakıle mın nikâhh kansı olan bir başka Meli ve o akşam ona aşkmı itiraf etmeği ve ohadır.» nu kolları arasma alarak o kadar çok SUAD DERVİŞ sevdiği o yeşil gözlerini öpmeği istemişti: Biliyor musun îstanbuldan ayrılİzmir sebze ve meyva satış dığım son gece ben niçin sana geldim. Meliha kahkahalarla gülüyordu. kooperatifi Biliyorum. Bana beni sevdiğini İzmir (Hususî) İzmir ve civarı sebsöylemek için. ze ve meyva satış kooperatifi, bu sene Hain benim seni sevdiğimi biliyor mahsul mevsiminde daha geniş mikyasta iş yapmak ve bilhassa ihracatı artırdun ha! mak istemektedir. Bu tasavvurun, for O zaman pek bilmiyordum ama sonra daha büyüyünce daha yaşlanmca malite ile alâkadar kısmını temin için, düşündüm . Bana o gece niçin geldiğini kooperatif reisi Ankaraya gitmiştir. Bu kooperatif, İzmirde, Buca, Dedebaşı, anladım. Balçova, Narlıdere ve Cumaovası gibi Halbuki sana birşeyler söyliyeme en zengin ve bol bir sebze ve meyva miştim... mıntakasının faaliyetini tanzim ve ıda Evet hatırhyorum. Gittikten sonra re etmektedir. Ayni zamanda Ziraat bir boy geri dönmüştün. Ben sana: «Ne Bankasile de yakından alâkadar olmakvar kardeşim» diye sordum ve sen: «Hiç» ta ve bankanın yardımlarına dayanmak tadır. diyerek benden uzaklaştın. Eti medeniyetini aydın RADVO latan kıymetli eserler Bu akşamki program J Etilerin kiiltür merkezi olan Küşara şehrinin bulunduğu yer tesbit edildi Kayseri (Husu sî) Türk yurdu, üstünde uzun yıl lar fermanları okunan ve hükümranlık yapan eski Türk ve Etilerin îşsiz ve ölmez kültür eserlerini asırlardır koynunda saklıyan feyizli bir tarih ve ilim hazi nesidir. Bu kültür hazineleri, uzak değil, hemen hemen !umhuriyet dev rine kadar cehalet ve şahsî menfaat ler uğrunda yağma edilmişti. O devir ler, tarihe ve ilme karşı her vakit küf ranı nimet ve hiyanet etmişlerdir. O zamanlar bu haziÇatalhöyüğe nelerden yalnız ecnebiler istifade eder ve biz bunları sat makla hasis menfaatlerden başka birşej düşünemezdik ve düşünememiştik!.. Bu gün Avrupa müzelerindeki kıymetli eserler ve şöhretli parçaların en çoğu bağrımızdan çıkarıp kendi elimizle sattığımız veya çaldırdığımız birer cev herdirler. O zamanlar Türk toprağı. beynelmilel ilmin ve kültürün didiştiği, delik deşık ettiği bir (antikalar pa zarı) olmuştu. ISTANBUL: 18 senfonlk musiki (plâk) 19 haberler 19,45 plâk neşriyatı veya RetransmLs. yon 20 halk musikisi: Sıvaslı Veysel ve Ibrahim 20,30 stüdyo orkestraları . 21,30 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajanjsmm gazetelere mahsus havadis servisi verile. cektir. VİYANA: 21 Budapeşteden naklen büyük konser 23,15 orkestra konseri 24,20 büyük kon . serin devamı 24,50 Viyana musikisi. BUDAPEŞTE: 18,05 senfonik konser . 18,35 konferans19.05 konser 19,55 Şanla birlikte piyano konserl 21,20 orkestra konseri 24,10 cazband takımı. BÜKREŞ: 18,20 radyo orkestrası 19,20 konser 21,05 klâsik musiki . 22.15 şarkılar 22,45 konser 23,50 almanca ve fransızca haberler PRAG: 16,05 orkestra konseri 17,15 hafiı m u sikd . 18.45 piyano konseri . 19,15 karışık yayın 20,55 $arkılar 21,50 koro konseri . 22,40 oda musikisi. VARŞOVA17.20 salon musikisi 18,25 şarkılar 19,05 pivano ve keman konseri, karısık yayın 21.35 eski Leh sarkıları 22 05 gramofon . 23 05 orkestra konseri 24,ıo hafif musiki MÜNİH: 19.05 eğlenceli ve çarkılı yayın 21,15 bilmeceler . 21,45 ş a r M ı facla 23,05 h a . berler 23,25 musiki 23.45 komışma 24 05 Şanla birlikte gece musikisi. yakın tepelerden biri Başbakanımızın ismini taşıyan nefîs muzlar Antalya (Hususî) Hayri ismin de bir muallimin fennî surette yetiş tirdiği muzlar, son defa İsparta Demiryolunun açılma merasiminde İsmet İnönüne takdim edilmişti. Muzların sıcak iklimlerdeki müma sillerinden koku ve lezzetçe farksız olduğunu gören Başbakan da beyani takdir etmiş ve bu muzlarm kendi ismile revaç bulmasma da muvafakat etmişti. Şimdi burada herkes bu meyvayı îsmet İnönü muzu diye anmaktadır. Resmimiz müteşebbis Hayriyi bir muz ağacmın yanında göstermektedir. Güzel bir karar İzmir (Hususî) Halkevimiz, bu sene mektebliler ve federe olmıyan ta kımlar arasında şampiyona maçları tertib etmişti. Mekteblilere aid maçlar, bazı hâdiselere ve ihtilâflara yol açmıştır. Bu itibarla, Halkevi, gelecek yıl hiçbir futbol hareketi hazırlamamağa kadar vermiştir. Mıntaka heyeti ve Halkevi reisi, Parti başkanı Avni Doğanla ko nuştum. Bana şunları söyledi: « Bizim istediğimiz, yalnız adaleyi değil, ayni zamanda genclerin âsabını tenmiye eden bir spor terbiyesidir. Bu nun haricinde, münakaşalı, velveleli hakeme veya sporcu arkadaşlarma karşı buna aykırı hareketlerle dolu bir spor, ne mıntaka, ne de Halkevi teşki lâtının göz yumabPeceği bir iştir. Hâ diseler karşısmda yepyeni bir çalışma yolu tutarak genclerimizi, çocuklarımızı arzu edilen hedefe götürmek kararıru lerinde, ev eşyası olarak kullandıkları renebilirler verdik. Onlara Türkkuşu, atıcılık, atlı spor ve atletizmin muhtelif şubelerini ve denizciliği açacağız. Halkevi, yeni yılın çalışmasını bu esas üzerinde tek • Şimdilik altmış beş lira aylıklı yemesi ve yatması Haraya aid olsif edecektir. Türk çocukları da esk: Bizans tarihinde maruf maviler be • mak üzere elektrik ve Dizel motörlerini çalıştırmağa muktedir bir yazlar rekabetini bittabi istemezler makinist alınacaktır. Bu şeraiti haiz olanların ehliyet vesikaları ve Buna mâni olmak vazifemizdir. bonservislerile Hara Müdiriyetine müracaatleri ilân olunur. (2530) O zamamn açtığı yaralar, el'an bağrımızda açık duruyor. Biz buluruz; sat mak için Avrupalı arardık; onlar gezer, arar, bulur; bulduklarını Avrupaya ta şırlardı. Avrupanın o muhteşem müzelerini biz, işte böylelikle doldurduk ve böylelikle doyurduk!.. Cumhuriyet devri, bizdeki ihtırasa darbe, Avrupa müzelerine artık birer kilid vurdu. Tarihimize karşı candan gelen bir a[âka ve bu gibi kıymetli eserleri birer cevher gibi muhafaza etmek vazifesi ancak Cumhuriyet devrinde ve Cum huriyetin elile başladı ve o günden be ridir ki başta Maarif Vekâleti olduğu halde her vilâyetin muallimleri, kültür Amerikadan veni gelen Türk san'atkâr ameleleri bu hususta seferber edilerek içinde kıymetli eserler bulunan Prof. ZATİ SUNGUR bulduklarile birer müze yapıldı. Bu Kayseri müzesinin kapısı Şimdiye kadar muvaffakiyetle gös , gün hemen hemen bütün vilâyetlerdeki ve tarihi ehemmiyetini asla takdir ede termiş olduğu ilk programım çarşamba ' müzeler, işte o alâkanm doğurduğu medikleri birçok eşyalar hep buralar akşamı tamamîle değiştireceginden bu canlı ve kıymetli eserlerdir. dan çıkarılmış kıymetli eserler olduğu mühim birinci numaraları görmiyenler Türk Tarihi Tetkik cemiyeti gibi kül artık tahakkuk etmiştir. Nuh Mehmed, lutfen acele etsinler. türel idealler peşınde koşan yüksek ilim burada gezdiği zaman, az paralarla bunİkinci büyük program için biletler cemiyeti de dahil olduğu halde bütün lardan birçok eserler toplamış ve kam şimdiden gişelerimizde satılmakadır. medeniyet âlemınin, bu topraklar üs yonlarla da müzemize getirmiştir. Buntünde asırlar önce yaşamış milletlere lar, üzerlerinde Eti markaları bulunan Yeni çıktı ve bilhassa Etilere ve Eti tarihine karşı küçüklü büyüklü, sırlı sırsız muhteiif gösterdiği ilmî alâkadır ki bUgün yur küpler, vazolar, topraktan yapılıp pışıdumuzdaki birçok Höyüklerin, eski me rilmiş insan ve hayvan başları, nazar Meşhur Plütarkın deniyet ocaklarının bağırını delik deşik lıklar,, muhtelif devirlere aid ayrı ayrı etmiş ve buradan çıkarılan eserler ta paralar ağırşaklar, demirden ve üzeri \Haydar Rifatın kalemile tercüme edilmiştir. rih yollarını aydınlatan birer meş'ale altın kakmalı yüzükler, kandil ve sa 40 kuruş. iredir. Bunların içinde nazari dikkatimi olmuştur. Eti tarihinde bir dönüm noktası ya çeken bir şey var: Siyah ve gayet sert ratacak derecede mühim olan ve Eti taştan yapılmış ve bir elmas parçası lerin kültür merkezi sayılan mahallin kadar muntazam işlenmiş bir çift bü M. Turhan Tanın de bugünlerde tesbit edilişi bunu ispat yükçe tavla zarı. Tavlanın Acem malı, eserleri eder. Bu hâdise ile tarihimiz ve tarih ve Acemlerin icad ettiği bir oyun olduçilerimiz için yeni bir faaliyet ve yeni ğunu söylerler. Yek, dü, se, şeş, düşeş 1 Cem Sultan. Tarihî roman. gibi kelimeler herkese bu kanaati verbir etüd sahası bulunmuş oluyor. Çok sevilmiş ve çok beğenilmiş neBundan beş, altı ay önce idi. Ameri miş olsa gerek!.. Halbuki Çataltepede fis bir eserdir. Fiatı yetmiş beş kanın Şikago Üniversitesi profesörle bulunan bu zarlardan anlıyoruz ki tavkuruş. la ya eski bir Eti oyunudur, yahut ta rinden eski yazılar mütehassısı doktor 2 Kadın avcısı. İçtimaî ve edeEtilerin zarla oynadıkları tavladan başGelb isminde bir âlim Vekâletin müsa bî roman. Güldürürken, düşündü adesile Türkiyeye gelmiş ve Etiler hak ka oyunları vardır... Bu, üzerinde dukında uzun tetkikatta bulunmuştu. rulması lâzım gelen tarihî bir meseled'r. rür, heyecandan heyecana düşürür. Maarif Vekâleti o zamanlar bu müte Sonra Etilerin bakır ve altın işlenle Fiatı: Yüz kuruş. hassısa, vilâyetimiz müze müdürü Nuh de çok meşgul oldukları külçe halinde 3 Timurlenk. Muhteşem bir Mehmedi terfik ve Nuh Mehmed bu bulunan bakırlardan anlaşılıyor. Köy devri zarif bir uslubla canlandı nunla uzun müddet gezmiş ve onun ta lülerin rivayetine göre burada işlenmiş nr. Fiatı: Bir lira. kib ettiği ilmî etüdlerden çok istifade altın yüzükler ve altın külçeler bulun4 Tarihte Türkler için söyleetmişti. muşsa da bittabi aşırılmıştır; kimde ve nen sözler. Büyük emekle derlen Doktor Gelb, bu geziş esnasında en nerede olduğu da belli değil... Yalnız miş hükümleri ihtiva ediyor. Hem çok Hititlerin ilim ve kültür merkezi o yeni yapılacak hafriyatta bunlardan çok bulunacağı ümidi gayet kuvvetlidir. Çalan Küşara şehrinin nerelerde bulun zevk, hem bilgi verir. Fiatı yirrai mak ihtimali bulunduğu üzerinde tet taltepe denilen yer muazzam bir Hö beş kuruş. kikat icra etmiş ve en nihayet Aksaray yüktür. Üstünde bu adda bir de köv Bu nefis eserleri Cumhuriyet kazasına bağlı Çataltepe ve eski adı var. Höyüğün çevresinde ve bir iki saat müesseselerinden tedarik edebilirAcem Köyüğü olan yeri tesbit ve bu mesafelerde olmak üzere müteadd'd siniz. Posta ücreti alınmaz. rada bulunduğuna karar vermiş gibi idi. höyükler sıralanmıştır. Fakat bu mütehassıs uzun müddet TürBuranm bir merkezi medeniyet bu kiyede bulunamıyacağı için bu husus lunduğunu etrafındaki höyükler de gösZayi nüf us cüzdanı taki etüdlerini başka bir zamana tehir termektedir. Nuh Mehmed, buranm bir Beyoğlu Nüfus dairesinden almış olederek Amerikaya dönmüştü. Bu va krokisini yaparak Vekâlete bildirmiştir. duğum 1071 numaralı nüfus cüzdanımı ziyeti müzemiz müdürü Nuh Mehmed. Çatalhöyük, Eti tarihinin karanhklan kaybettim. Yenisini alacağımdan eski Vekâlete bildirmiş ve Vekâletin müsa nı aydmlatacak bütün esrarı göğsünde sinin hükmü kalmamıştır. adesile bu mıntakalarda uzun zaman saklamaktadır. Beyoğlu Ağacami Nane sokak 20 nudanberi araştırmalar yapmakta idi. Bu Maarif Vekâletinin ve onun çalıştır maralı evde araştırma müsbet neticeler vermiş ve dığı Nuh Mehmedin bu hizmetleri ta Petro kızı Anastasya Mister Gelbin şüphelendiği Çataltepe rih bakımından şayani takdir ve şük nin hakikaten, Etilerin kültür merkezi randır. bulunduğunu ispat edecek kuvvetli de SAHİR ÜZEL liller ve eserler bulunmuştur. Kültepe, Satınalma Komisyonu ilânlaıa | Alacahöyük, Alişar zaman zaman tarihOtomobil müsabakası çilerin araştırmalarma saha olduğu halTürkiye Turing Kulübden: Gümüşsuyu hastanesinde mevde. Çataltepede şimdiye kadar hiçbir Bükreş Turizm mevsimi münasebetıle 4 cud köhneye tefrik edilen o n a hafriyat yapılmamıştır. Tarih için ba haziran 936 tarihinde Romanya Otomobil kir bir hazine olan bu tepelerin altın Kulübü tarafından bir otomobil müsabaka ded mikroskop 20/5/936 çar da çok kıymetli eserler bulunduğu şun sı (Rallye) tertib olunmuştur. Vatandaş. şamba günü saat 14,30 da açık larımızdan buna iştirak etmek istiytnler dan bellidir ki, bura köylülerinin ev şartlarını Türkiye Turing Kulübünden öğ arttırma ile satılacaktır. Mikros Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlar. dır: Istanbul cihetindekiler: Aksarayda (Sarım), Alemdarda (Ali Rıza), Bakırkoyünde (İstepan), Beyazıdda (Cemll), Eminönünde (Mehmed Kâam), Fenerde (Vitali), Karagümrükte (M Fuad), Küçükpazarda (Yorgi), Samat>ada (Teofilos), Şehremininde (Nâzun), Şehzadebaşmda (Üniversite). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Merkez), Hasköyde (Yeni Turkiye), Kasınjpaşada (Turan), Sarıyerdo (Asaf), Şişlide (Merkez), Taksimde (Matkoviç), (Kemal Rebül). Üsküdar. Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Şinasi), Heybelide ıTa nas), Kadıköy, eski İskele caddesinde (Büyük), Kadıköy, Yeldeğirmeninde (Üç ler), Usküdar, İmrahorda (İmrahor) Nöbetçi Eczaneler Fransız Tiyatrosunda E Z A İstanbul Komutanlığı I Karacabey Harası Müdürlüqünden: koblar hastanede görülebilir. Beherinin tahmin fiatı dört liradır. Arttırmıya gireceklerin altı liralık son teminat makbuzlarile birlikte vakti muayyeninde Fındıklıdaki Komutanbk Satm alma Komisyonuna gelmeleri. (2648)

Bu sayıdan diğer sayfalar: