17 Ağustos 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

17 Ağustos 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYK1 17 Ağustos 1936 Sigorta Tekniğinin modern esasları üzerine kurulmuş yeni bir müessese: A N 0 N i SİGORTA Yenipostahane karşısında Büyük Kınacıyan hanında KUçUk Hikâye 1 T U RK ŞiRKETİ geçmiştir alabilirsiniz faaliyete Sigortaya aid her müşkülünüz hakkında gişeleı inden meccanen malumat Kan kırmızı Mahmud Yesari men vermem. Vaziyetin müşküllüğünü anlıyor musun? Kıs kıs gülüyordu: Benim kapı çalışımı bilir; kapıya koşar, küçücük kollarını açarak beni karşılar. Elimde paket görecek olsa sorar. Lâfla kansa. iyi! Kanmaz ki!.. Minimini ellerini paketlere daldınr. ne bulursa avuçlar. Yıkanmadan, kabuğile ağzına atmağa başlar. Dur. yeme! de artık. dinletebilir misin? Elinden al, bir türlü. alma, bir türlü... Göğsünü kabartarak doğrulmuştu: Bunun çaresini buldum. Aldığım vemişleri. büyük el çantama koyuyo rum... Çocukla sarmaş dolaş olurken, çantayı, karıma veriyorum. Tehlike yok! Kaşlannın arası buruşuyordu: Bazan, karım evde bulunmuyor; vahut bir işi oluyor. O zaman, çantayı hizmetçiye veriyorum. Biz, küçükle yatıyoruz. Gelgelelim. yaş yemiş, çantada uzun müddet durur mu? Çantada. kâğıdlarım da var. Bunu söylemek. anlatmak lâzım. Karıma seslenip: Yahu! Çantada elma var: yaVut kiraz var; çıkar da dolaba koy! dr e bilir miyim? Kurnaz bir gülüşle içini çekti: Küçük, zaten tetikte... Baba, ne getirdin? diye sorup duruyor... Onu güç belâ avuturken. yemişin adı, söy lenir mi? Bunun da çaresini buldum. Karıma bağırıyorum: Yahu! Çantada (Pom) var, çıkarıver. Keyifli keyifli gülmeğe başlamıştı: Karım, işin farkında lîemen anlı yor... Vaziyet, mükemmel değil mi? Parmak ısınr gibi yüzüme baktı: Bir gün. gene: yahu çantada (Pom) var. dedim. Bizim oğlan: Baba. elma almışsın, elma, isterim! Demez mi? Öp babanın elini... Peki, çocuk. bunu ne reden öğrendi? Evde, fransızca konuş muyoruz. Yatakta beraber olmasak, kulağına bir fıslıyan var, diyeceğım. Bu da değil... Dudaklarmı büzerek başını salh yordu: Karımla, şaşip şaşıp kaldık... İki gün sonra idi; karıma; yahu, çantada (Rezen) var, dedim. Dedim amma, yüreğim de oynuyordu. Çocuk sesini çı karmadı. Çocukla. gülüşe konuşa yat tık: o, uyudu. ben de aşağıya indim. Sabahleyin, işe gitmek için, giyiniyordum. küçük. sofada, mektebe gitmeğe hazırlanan ağabeysinin yanında dola şıyordu. Bir ara, ağabeysine sorduğunu duydum: Ağabey, (Rezen) ne demek? Ağabeysi, cevab verdi: Üzüm, demek!.. Ben, gene işin farkında değilim... Öğle ve akşam yemelkerinde. küçüğe üzüm vermişlerdi... Aradan iki gün mü ne geçmişti? Gene üzüm almıştım. Karı ma: yahu. (Rezen) aldım, çantadan çıkar. dedim. Çocuk, birden feryadı koparmaz mı?.. Baba. (üzüm) isterim!.. Buyurun bakalım! Bulgaristanda Türk dostluğu! Gene bir yıldönümü aleyhimizde propa gandalara vesile oldu Sofya (Hususî) Bulgar komşula rımız kendi genclerinin millî hislerini yükseltmek ve bu suretle onları komünizm cereyanından koruyabilmek için bir iki se" nedenberi bir metod tuttular. Bu usul her sene sayısı elliyi bulan bir takım millî bayramların tes'ididir. Fakat bu millî bayramlar hep Bulgaristandaki eski Türk hâkimıyetıle alâkadar oldukları ıçın dığer taraftan Bulgar gençliğıne istenılmedığı Deniz seyahatinin zorlukları Vapurda, yanıma oturdu. Çoluk çocuk nasıllar? I Diye sorduğum zaman. gülümsedi: Hamdolsun, iyiler... İçin için şaşıyormuş ta, bir türlü şaşkınlığını gideremiyormuş gibi gözlerini açmıştı: Yeni nesil. yaman yetişiyor! dedi. Sormama vakit bırakmadı: Bizim küçük oğlan, ötekilerden de baskın çıktı. En ufağı kan kırmızı! Derlerya, vallahi çok doğru... Sesinde şikâyetten, övünmekten çok, şaşan bir duraklayış vardı: Yeni nesil, yaman vetişiyor... Çocuğun, güldüğünden. aksırdığından mana çıkanp, hükümler yürüten babalar dan değilim... Evvelâ. kendimin. ale lâde. basit bir insan olduğumu kabul ediyorum. Evlâdlanm için de, ayn bir iddiada bulunamam... Elini dizime koyarak, yüzüme baktı: Yani, harci âlem martavallardan birini dinliyeceğim, diye içinden küf retmeğe başlama... Beni, cevab vermeğe mecbur etme diği için. zaten, istekle dinlivordum. Elini dizimden çekti, cebinden çıkardığı paketten bir sigara aldı, yaktı: Küçük oğlanı, öbürlerinden çok severim. Evlâd arasında seçmek doğru değildir. Fakat, ne olsa, öbürlerinden küçük! Daha sivrümediği, her söze karşılık vermediği için, daha fazla seviliyor. Akşamlan, iş icabı. ben. eve geç dönüyorum. Bizim küçük, o zamana kadar bekliyemez. yemeğini yer. Fakat yatmaz. muhakkak beni bekler. Ben, eve gidince, soyunurum. onu yatağma yatırırım. Tabiî, ben de yatarım. O, oyur, o vakit kalkarım. Sofraya oturur. yemeğimizi yeriz. Uysal uysal gülüyordu: Parmak kadar çocuğun istidadma bak... Onun keyfi gelip te, uyuyuncı ya kadar, tekmil ev halkı. yemek ye miyor, bekliyor. Bir kere alıştı. Daha doğrusu. alıştırdık, Kabahat çocukta değil... Büyüyünciye kadar çekeceğiz.. Şikâyetim... Sözünü geri alır gibi durdu: Şikâyet diyemem... Asıl anlatacağım, bu. değil... O. uyuyuncıya kadar mecburen bekliyoruz. Eğer vaktinde uyumazsa. ev halkı için felâket... Çünkü, uyku başına sıçrıyor, hırçmlanıyor, titizleniyor, ağlıyor, yapmadığı kalmı yor... Hem o, rahatsız oluyor, hem de biz! Kendisine hak verileceğinden emin bir gülümseyişle başını sallıyordu: Bizim küçük, bütün çocuklar gibi, çikolâtaya, karamelâya, çiklete, şekere bayılır. Fakat en çok sevdiği şey yemiştir. Üzüm, elma, şeftali. kiraz, erik gibi yemişleri görünce ağzı sulanır, göz ieri parlar. Bilmem, sen de benim gibi misin? Bir küçük çocuğun gözleri parlıya parlıya, ağzını şapırdatarak yemiş yiyişi, benim pek keyfime gider. Seyri, bir zevktir, alimallâh! Gözleri dalmıştı: Akşamlan, eve eli boş gitmem. Mevsimine göre, elma. üzüm, kiraz, ne varsa, ne bulursam alırım. Fakat geç döndüğüm için. çocuğa, yemişleri he Nereye ne vakit vapur kalkacağı nasıl öğrenilir? Ortada bir usul olmadığından halk ta, memurlar da sıkıntı çekiyor RADVO J Bn aksamki programJ ISTANBUL: 13 oda musikisi (plâk) 19 haberler . 19.15 muhtelif plâklar 20 halk musikisi (plâk) . 20.30 studyo orkestraları 21,30 son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansmın gazetelere mahsus havadis servisi verilecektir. [Avrupa programları gelmediğinden bu. gün konamamıstır.l Şu sicak günlerde deniz havası almak için kısa bir deniz seyahati yapmağı tasarladım. Nereye? Buna karar verebilmek için vapurları mızın ıskelelerımız arasında ışleyişlerine daır program, tarıfe, ne ismi verirseniz veriniz; basılmış bir eser tedarik etmek istedım. Böyle birşey yokmus! Bu malumatı almak ıçın Denizyollan Idaresinin Karahalde hissedilmeden, bir Türk düşmanlığı köydeki acentahğma gitmek mecburıyeti da asılamağa başlamıştır. Bu mesele et varmış. rafında birçok yazılar yazıldığı halde bu Ilk adımdaki (adım değil a! Mesele vaziyet hâlâ devam etmetedir. Bakınız, daha tasavvur halinde) güçlük, deniz 6 ağustos tarihli Utro gazetesi bu husus seyahati hakkında tahayyül ettiğim keyif ta neler yazmaktadır. ve zevkin bir parçasını alıp götüıdü. V'elçova ihtilâlinin 101 inci yıldönü Bir tren seyahati düşünseydim, oldu mü ( ! ) münasebetile Tırnova yakinında ğum yerden kımıldamadan programımın tarihî (Sveli İliyo) manastırında büyük anahatlarını çizebilirdim. Tren tarifesini merasim yapıldı ve dinî âyine Tırnova aramağa lüzum görmeden «Herkesin kimetrepolidi başta olmak üzere tam on iki tabı» diye beş kuruşa satılan faydalı eserpapaz ıştirak etti. Bundan tam 101 sene de bıle bütün memleket trenlerinin kalkış evvel başlarında yüzbaşı Mamarçef, vanş gün ve saatlerini bulabilırdim. camcı Delço, sakallı Hacı Yordan, SoBırkaç gün tereddüdden sonra bir gün malı Dimitri usta olduğu halde bu ma Karaköy acentalığına uğradım.. Vapurnastırda yüzlerce Bulgar ihtilâlcisi başpa ların hareketlerini gösteren ilânlan koy pazın önünde bir haçı bir kamayı ve bir mağa mahsus ve sokağa açılmış pencere de incılı ö'perek Bulgarıstanın ıstıklâlı ve lerden birisi bomboş. Diğerinde ufak iki büyüklüğü için ölmeğe hazır olduklanna ilân. Aradığım malumata dair pencerelerde birşey bulamayınca içeriye girdim. dair yemin etmişlerdi. İçeride, duvarlara asılmış yaldızh, Bundan sonra Tırnova metrepolidi ve lüks levhalar gözüme çarptı. Sıra ile is bir darülfünun talebesi bu ihtilâll hakkında hazıruna hararetli birer nutuk irad et kele isimleri de yazılı. Maalesef bu lev mışler, etraf köylerden toplanan halka da halarda yalnız fiatlar yazılı. Hareket zamanlarını anlamak için memurlara mıirabir öğle ziyafeti vermişlerdir. 93 harbi esnasında Eskızağra civann caat etmekten ve sormaktan başka çare yoktu. da yapılan muharebelerin 59 uncu yıldöLüks tezgâhlar boyunca giden yüksek nümü münasebetile de muharebelerde ölkristal camlı bölmeler içinde açılmış pendürülen Bulgar ihtilâlcileri namına da kaymakam Kalitinin heykeli önünde çok cereler şeklindeki ufacık delikler karşı büyük bir merasim ve âyin yapılmışur. sında bırıken ve hıçbir sıraya tâbi tutul Meraçime Eskizağra garnizon kumandanı, madığı için bu sıcakta birbirini iten ve Eskizağra valisi, Eskizağra metropolidi kakan halk kütlesi arasına ben de kanşve Eskızağranm bütün yüksek memur tım. Bu izdihama sebeb yedi müracaat lan, Sofyadan sırf bu merasim içn gelen deliğinden yalnız iki tanesinde memur buıhtıyat zabıtleri cemyetı, reis ve cemiye lunmasıdır. Biri Trabzona bilet alıyor. Diğeri onun kolu altmdan başını deliğe uzatarak Mersine ne günleri vapur var? sualini soruyor. Uzunca boylu bir zat bunlann ikisini de aşarak «Yarın Çanakkaleye giden vapur nereden ve saat kaçta kalkı yor» diye sesi çıktığı kadar bağırıyor. Camlı bölme arkasında havasızlıktan ve sıcaktan buram buram terliyen ve bunalan gene memur, bütün bu azab'ara rağmen soğukkanlılığmı muhafazaya ve nazikâne cevab vermeğe çabahyor: « Mersine (misal olarak yazıyo rum) cuma saat 3 te, pazar saat 7 de, çarşamba saat 10 da vapur var.» Diyor ve başkasmın suali veya biletile uğraşmağa başlıyor, fakat o günleri ve saatleri sayıncıya kadar soran yazamadığı için tekrar tekrar sormak mecburiyetinde kalıyor... Memur haklı, müracaate cevab veriyor. Soran haklı; verilen cevabı an lıyamıyor. Yazacak vakit bulamıyor... iki taraflı bu ıstırab ve işkence bütün gün devam ediyor. Çaresine bakılmazsa kimbilir daha nekadar güriler, aylar ve bslki de seneler devam edecek! Sebeb? Sebeb pek basit: Basılmış veya yazı makinesinde yazılmış bir parçacık kâğıdın olmaması ve bulunmaması. Malumat istiyenlere «söz» yerine bu kâğıd olsun verilebilse memurlar da, halk ta rahat edecektir. Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekıler: Aksarayda (ŞerefJ, Alemdarda (Esad), Bakırköyde (Merkezı, Beyazıdda lAsador VahrarrO, Eminönunde fA. Minasyan), Fsnerde (Husameddin), Karagumrükte (Kemal). Küçükpazarda (Necati), Samatya, Kocamustafapaşada (Rıdvani. Şehremi ninde (A. Hamdi), Şehzadebaşında (Hamdi). Beyoğlu cihetındekiler: Galatada ıBicopuloı, Hasköyde (Nesim Aseo), Kasımpaşada (Mueyyed), Merkez nahiyede (Matkoviç), 'Vinkopulo), Şişlide (Pertev). Taksimde (Kemal Rebül). Usküdar, Kadıkoy ve Adalardakiler: Büyükadada 'Merkez>, Heybelide (Yu suft, Kadıköy, eski İskele caddesinde fBü. defterler ve kâğıdlar üzerinde, ba§ kal yük), Kadıköy, Yeldcğirmeninde (Üçler), dırmadan çalışıyorlardı. Usküdar. İskelebaşında (Merkez). Sıra hâlâ bana gelmemişti. Bakmağa ve düşünmeğe vakit müsaid. Bu yeri bambaşka bir şekle ve hale sokmak nekadar Türkçede roman kolay: Gazi Orta Muallim mektebi ve Terbiye Duvardaki ceket ve entariler ta içeriEnstitüsü edebiyat muallimi Mustafa Nide, halkın gözüne baf^.ıyacak bir yerde hadın bu adı taşıyan eserini Remzi kitabde duvara asılabilirdi. Dört, beş lirahk hanesi bastırıp satışa çıkarmıştır. Değerli muallim, türkçede romanın ne ayaklı bir portmanto olsaydı, bir köşede demek olduğunu ilmî bir tasnif ve tahlılle hem şapkalar, hem ceketler hem entari anlatmak için üç büyük kitab hazırlamıı? ler... Hepsi de asılabilirdi ve hiç göze olup şimdi basılan, onların birinclsiaır. batmazdı. Tezgâhlar üzerindeki kıistal Avrupada roman. eski edebiyatımızda hikâye, okuyucu grupları, dünden bugüne camlı bölmeler masrafsız kalkabilirdi. kadar, ilk tercumeler, Ahmed Mithat Efen. Hatta bunları satmak suretile elde eclile di başhklı fasılları ihtiva etmektedir. Roman sevenlerimizin Türkçede Romacek para ile elbıse asmak için, evral1 donın ne demek oldugunu ve romancılarımılabları biçiminde kapalı bir iki tane İo zın guzidelerile eserlerini öğrenmeleri de lab da alınabilirdi. Rereklidir. Ondan ötürü muallim Mustafa Camlı bölmeler kalkmca salon daha Nihadın, bu yolda yegâne olan, eserini tavsiye etmeci faydalı buluyoruz. büyük görünecek ve herhalde gerek nıe Yeni Adam murlar ve gerek halk için daha çok ferah Dün çıkan son sayısmda Ismail Hakkı bir şekil alacak. Baltacıoğlunun külturümüzü kurtarmak Duvarlara, kara tahta üzerine tebe lâzım makalesile, kısa tetkik ve tenkidler, şirle olsun bütün vapurlann hiç olmazsa gencler icin büyük tehlikeler, memleket sutunları, Rus temel yasası, dış siyaset, Ebir haftalık hareketleri yazılabilirdi. O dison, Freud hakkında Stefan Zweig"in bir kumak bilenler bari memurları rahatsız tetkiki, ilim ve tetkik haberleri, maniîest etmeden istedikleri malumatı bu tahta tercümeleri, san'at haberleri vardır. Bu kıymetli mecmuayı karilerimize tavsiye eilânlannda görebilirlerdi. Hareket gün ve deriz. saatleri, el ilânlan seklinde olsun kâğıdVarhk lar üzerine basılabilirdi ve istiyenlere veOn beş günde bir çıkan değerli san'at ve rilebilirdi. fikir mecmuasının 15 ağustos tarihli 75 inci sayısı makale, hikâye ve şiirler, ayrıca Duvarlar vapurlarımızm resim ve fo Maksim Gorkiye dair güzel bir etüdle intoğraflarile süslenebilirdi. Sokaktaki pen gilizce ve rusçadan yapılmış tcrcümelerle cerelere ise fotoğraflar, renkli ilânlar çıkmıstır. Okurlarımıza tavsiye ederiz. ilâh.. neler konamazdı. Ç YENİ ESERLER ) Maraştaki Kanlıdere kapatılıyor HİI tın hususî mümessilleri, Eskizağradaki bütün millî teşekküller, Eskizağra gar nizon efradı ve bütün halk iştirak etti. Heykele çelenkler konulurken Eskizağ ra belediye reisi, Eskizağradaki topçu alay kumandanı, Sofyada ihtiyat zabitlen cemiyeti reisi ve Eskizağradaki bütün millî teşekküller mümessilleri hararetli birer nutuk irad etmişlerdır. Bundan sonra Eskizağra garnizonuna mensub yeni efrad sadakat yemini etmiş, garnizon ku mandanı kendilerine hitaben ve bu ihtilâlcilerin kahramanlığını nümune göste rerek bir nutuk söylemiş ve en sonra büyük bir geçid resmi yapılmışhr. Ertesi gün Geriledi. uzun uzun yüzüme baktı: Nasılmış, yeni nesil? Yaman ye Türkler tarafından katledilen ( ! ) 16,000 tişmiyor mu? erkek, kadm ve çocuğun mezarı vazife MAHMUD YESARİ sini gören Sveli Troyilso kilisesine gidi lip Türkler tarafından vahşiyane öldü rülen bu 16,000 kişi için kilisede dua ederken öldürülen binlerce hıristiyanın ruhu için büyük bir âyin yapılmışhr. Ondan sonra öldürülenlerin kemikle rinin toplathrıldığı yere gidilip orada da bir âyin ve arkasından Kalitino köyüne gidilip orada yeniden merasim yapılmıştır. Bütün bu âyinlere zabitan, askerî kıtalar, resmi memurlar ve halk iştirak et miştir ve bu âyinler esnasında hararetli nutuklar irad edilmiştir. İşte 6 ağustos tarihli Utro gazetesinin bu ceşid Bulgar merasiminden ikisi hakkmda yazdığı şeylerin hulâsası bunlardan ibarettir. Birçok defalar bu sütunlarda yazdık. Gene de tekrar ediyoruz: Gencliğin millî hislerini yükseltmek her mületin hakkıdır. Buna hiç kimse bir şey diyemez. Fakat bu başka bir rniîlete karşı düşmanlık hisleri aşılamakla değil, ancak o milletin yaptığı ve ıftihar edeceği büyük işlerle olur. Nasıl ki biz Türkler, kendi genclerimizin millî hislerini Türk inkılâbı gibi Türkün yarattığı ve iftihar edeceği büyük bir işle yükseiıiyoruz, Bulgarlara karşı düşmanlıkla değil. Acaba Bulgar dostlanmızin tarih lerinde hiç te iftihar edecek bir vak'a yok ta mı kendi genclerinin millî hislerini ancak Türk düsmanlığile vükseltmeğe mecbur oluyorlar? Burasını anlamak istiyoruz. «Denizyollan» Idaresinin pek az za manda pek çok iş görmek için nekadar calıştığını görüyor ve biliyoruz. Islah edi lecek, mükemmelleştirilecek, yeniden yarahlacak işler arasında noksanlar, kusurlar bulunması pek tabiidir. Bu kusurlar dan gözümüze çarpanlan samimiyetle alâkadarlann nazarı dikkatine koymak borcumuzdur ve terakki ve tekâmül ancak bu suretle rnümkündür. Denizyollan Idaresinin muvaffakiycti memleketin, milletin muvaffakiyeti de mektir. Onun attığı her terakki adımını, göğsümür. iftiharla kabararak takib ve takdir ederiz. V. BIRSON Müessif irtihal Otobüs kazası Denizli meb'usu esbakı ve Yüksek İktısad ve Ticaret mektebi kanunu medeni müderrisi merhum Sadık Beyin refikası, bestekâr tanburî Salâhaddin Pınarın annesi, Zonguldak Kültür direktörü Fahri Alperin, Mes'udiye Mal müdürü Hakkı Erdenin, Süreyya Paşa fabrikası muhasibi Safa Kılıcoğlunun kayınvalideleri Bayan İsmet Pınar bir hafta evvel tutulduğu hastalıktan kurtulamıyarak dün akşam üzeri vefat et • miştir. Cenazesi bugün Nişantaşı Gü zelbahçe Kuyulubostan sokak Yıldız apartımanındaki ikametgâhmdan kaldı rılacak ve cenaze namazı öğle ezamnı müteakıb Teşvikiye camisinde kılına rak makberi mahsusuna defnoluna caktır. Allah rahmet eyliye. Maraşta kapatılmasına çalışılan Kanlıdere Maraş (Hususî) Bclediye, Kanhdereyi kapatmaktadır. Dereye (kanlı) denmesinin sebebi eski devir beylerinin hudud tanıdıkları derenin her iki boyunu geçmek ccsaretini gösterenleri bu dereye atmaları teşkil eder. Kanlıdere, asırlarca bu tarihî hüviyelini taşımış ve sonraları bir pislik ve hastalık yuvası olmuştur. Şehrin pis suları bu dereden geçer ve hücum eden mikroblar çeşid hastalığa sebebiyet verirdi. Belediy"e buraya Sağlık bulvarı adını vermiştir. Bence, Kanlıderenin kapanı51, Maraş için işlenmiş en büyük vc faydalı bir hizmettir. Dere kapanırken şehrin umumî kanalizasyonu da temin edilmiştir. Gönderdiğim resim şu günlerde ta mamlanması mukarrer olan Kanlıdereyi kapanırken gösteriyor. her MEMDUH TEZEL Dün saat 6 da Şişli Bomonti istasyo nunda feci bir otobüs kazası olmuştur. Şişli cihetinden gelmekte olan bir oto büs bütün hızile tramvay durak yerindeki kaldınma çarpmış ve parçalanmıştır. Büyük bir talih ve tesadüf eseri olarak içinde bulunan iki kişiye bir şey olKristal camlı bölmedeki pencereye yamamış, yalnız üçüncüsü başından ağır naşmak için mücadele ve mübarezeye hiç surette yaralandığmdan Etfal hastanesiniyetim olmadığı için nekadar uzarsa uzane kaldırılmıştır. sın sıra beklemeğe karar verdim. Evet, bir dakikalık sürecek bir malumat almak için 30 dakika beklemek bu asırda hiç te hosa gıden birşey değil. İhracat gümrüğü başkâtibliğinden Beklemek lâzımdı, bekledim. Bekler mütekaid mülga Kademişerif tekkesi ken de can sıkıntısile bu salonun dört kö şeyhi Bay Salâhaddinin vefat ettiği teessürle haber alınmıştır. şesini gözlerimle yokladım. Gümrük mecmuası sahibi Esadın büSol tezgâh 3 müracaat penceresi olduyük babası, İzmir liva kumandanı asğu halde tamamile boş. Boş demekten kerî muharrir şehid Nihadın kayınpemaksadım, pencerelerinde oturan memur deri olan mumaileyh çok Haluk ve lar yok, demek istiyorum. Yoksa tezgâmuhterem bir zattı. hın üstünde dağınık defter ve kâğıdlar Naşı salı günü saat 11 de Etyemezde göze çarpacak kadar çoktu! mulka Kadem tekkesinden kaldırıla Tezgâh başında memur yoktu. Fakat rak namazı Sümbülefendide badeleda duvara çivilere asılmış ceketler vardı. makberei mahsusasına defnolunacaktır. Yazıhanenin iç tarafındaki salonda bir Cenabıhak gufran ve rahmeti ilâhiyesiçok erkek memurlar kollarını sıva.naış, ne mazhar eylesin. irtihal Şekerci Hacı Bekir merhumun ortanca oğlu Hasan Tahsin Tosunun mah dumu, Türk Harita şirketi müessisle rinden müteahhid Hasan Sabrinin ka ympederi. Adapazarı Türk Ticaret Bankası eski müdürlerinden Tahsin Hakkının babası İsmail Hakkı irtihali darıbeka eylemiştir. Cenazesi Gözte pedeki evinden kaldırılarak Haydar paşa İbrahimağada aile mezarlığına defnedilmiştir. İsmail Hakkı temiz kalbli ve herkesin muhabbetini kazandığı için vefatı kendisini tanıyanları müte essir etmiştir. Cenabı Hak garikı rahmet eyliye Müessif bir ziya Kadıköy Süreyya Bahçesinde HALK HALK OPERETi OPERETÎ Bu akşam 21.45 te H AL1ME Yarın Büyükdere Aile bahçesiri de Telli Turna

Bu sayıdan diğer sayfalar: