14 Ekim 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

14 Ekim 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14 Birinciteşrin 1936 CUMHURIYET Kilis Belediyesinin imar faaliyeti arttı Kasabanın yeni plânı yapılıyor. Elektrik tesisatı yakında ikmal edilecek Şehirden 40 mil ötede kan gövdeyi götürürken halk Talebeler yakında not sokaklarda geziyor, oynuyor ve yarını düşünmüyor tutmaktan kurtulacak Şimdiye kadar Üniversitenin muhtelif fakültelerinde okutulan derslere aid tek bir kitab bulunmamasmdan talebe not tutmak için büyük zorluklara katlanıyordu. Üniversite Rektörlüğü, bu mahzuru bertaraf etmek için profesörlerin vermiş oldukları derslerin not larını toplatmış ve bunları kitab halinde bastırmağa başlamıştır. Kitablardan 32 tanesinin basılması bitmiştir. Ayrıca kısmen telif, kısmen tercüme olmak üzere 100 e yakın kitab daha hazırlanmaktadır. Bunlar da peyderpey bastırılacaktır. Bu suretle ileride talebe not tutmak külfetinden kurtulacaktır. Yalnız, yeni keşifler, nazariyeler ve yeBugün yarın milliyetperverler tarafından alınması ni tecrübelere dair tedrisat ilk senelerbehlenen Madridden bir manzara de not halinde tedris edilecek, mütea[Daily Heraldın harb muhabıri Vıclor hemen her binaya o bina dahilinde kaç kib senelerde bunlar da kitab halinde Schıff, gazetesine Madridin içyuzunü gösbastırılacaktır. teren çok enteresan bir yazı yazmıştır. Eu kişi sığınabileceğine dair paftalar yapış tırılmıştır. Şehrin bir kısmı tamamile ka* Bu sene Universitede verile yazıyı kısmen alıyoruz.] Madridin tam göbeğinde kâin Puerta ranlıktır. Kuvvetli projektörlerle gökyücek konferanslar del Sol meydanından 40 mil uzakta vr zü aydınlatılmaktadır. Geçen sene olduğu gibi bu sene de Ü zıl vızıl kurşunlar işler, bombalar pat Maamafih, hava saldırımına karşı aniversitede muhtelif ilimlere dair ol larken, kan içinde Ispanyol gencliğinin lınan bu tedbirlerin kimin eseri dehası mak üzere umuma mahsus bir seri kon cesedleri yatarken bu şehirde her zamanolduğu da malum değildir. Bu tedbirler frans hazırlanmıştır. kinden daha derin bir sükun ve huzur o derece akılsızcadır ki eğer Ispanyoİ Her hafta perşembe günleri verile vardır demek mübalâğa olmaz. Halk askerî zekâsınm sıfır olduğunu çok iyi cek olan bu konferanslara, şehrimize şehirde kaynaşmaktadır. Sokaklarda bu bilmemiş olsaydım, faşist taraftarlarının gelecek olan maruf âlimlerin verecek kalabahk yüzünden hızlı yürümek her entrikalanndan bir an bile şüphe etmezleri konferanslar da dahil edilecek ozamanki gibi gene son derece müşkül dim. lursa Üniversitede bu sene verilecek Bu meyanda Mauzanarls nehrinin her konferansların adedi 50 ye yakındır. dür. 40 mil uzaktaki maktelden tama Bunlardan başka Hukuk Fakültesinde mile bihaber, herkes gülüşüyor, oyna • iki sahilinin de büyük elektrik lâmbalarikomun bilgilerine dair bir seri kon şıyor, geziyor ve eğleniyor. le tenvir edilmesi, sanki asi tayyarelere ferans verilecektir. • Buna sebeb hükumetin son günlere yol göstermek için her akşam daha ihti Üniversite, kayid müddetinin kadar vaziyetin ciddiyetinden halkı vak mamla ısrar edümektedir. Başhca caddetile haberdar etmemiş olmasıdır. Maa lerin de tenvir edilmesi bu budalalıklara uzatılmasını istedi mafih, son günlerde Madrid halkı tara* işarettir. Daha garibi Puerta del Sol meyLise mezunu talebenin Üniversiteye fından anlaşılmış bir hakikat varsa o da danmın şimal kısmı aydınlık, bu kısmın kayidleri için verilen mühlet yarm ak Madridin asilerin eline geçtiği gün elli metro ilerisindeki cenub kısmının da şam nihayet bulmaktadır. Halbuki, Ü (50,000) şehirlinin kılıçtan geçirileceğikapkaranlık oluşu, tıpkı tavus kuşunun niversiteye Anadolunun muhtelif vilâ dir. kendini saklamasına benzer. yet liselerinden mezun birçok talebeler Maamafih Ispanyollar, dünyanın yaGran Viadaki bütün kahvehaneler ve müracaat etmektedirler. Bu talebelerin rınını düşünmez bir mılleti oldukların • elektrikler apaydınlıktır. Buna mukabıl kayidleri yarın akşama kadar ikmal edilemiyeceğini gören Rektörlük keyfi dan bu tehdid de onlara vız gelmektedir. telefon şirketi de kapkaranlık ve bu kısyeti Vekâlete bildirmiş ve müddetin Mademki bugün hava güzel, sema b e r ma düşen sokaklar da zindan gibidir. teşrinievvel nihayetine kadar temdi rak ve güneş parlaktır; neden yannı dü Bu karanhktan bittabi en çok âteşin îs dini istemiştir. Vekâlet. bugünlerde Ü şünelim tarzıiıdaki düşünce her Ispanyo panyol gencliği alabildiğine istifade et niversitenin bu dileğine cevab vere lun müfekkıresine hâkimdir. Donuk yüzmektedir. cektir. lü, al dudaKİı, pembe tırnakh ateşin IsMadriddeki ecnebilerin çoğu şehri Nebatat ve Hayvanat enstitü panyol senoritalan varken yannı kim terketmişlerdir. Kalanların çoğu hangi düşünür? millete mensub olduklarına dair yakala sü önümüzdeki ay açılıyor Fakat bu düşünce de son günlerde rına küçük bir bayrak iliştirmişlerdir. KaNebatat ve Hayvanat enstitüsünün yerini hafif bir endişeye terketmektedir. lan yabancıların çoğu Fransız ve Ce inşaatı ikmal edilmiştir. Şimdi enstitüBuna sebeb şehrin harb mıntakasını an nubî Amerikalıdır. Madridde bunlara nüa balıçesinde büyük bir nebatat bahdırmasıdır. Şehrin üçte biri üniformalı, karşı hususî bir nezaket ibraz olunmak çesi vücude getirilecektir. bayrak çekilmiş bütün otomobiller ve tadır. Yabancıların çoğu mensub oldukBinanm dahilî tefrişatı bu ay niha yetine kadar ikmal edilerek teşrinisani kamyonlar sanki bir panik varmış gibi lan sefaret ve elçiliklerin isticar etmiş olmüthiş bir süratle gidip gelmektedirler. iptidasmda tedrisata başlanacaktır. dukları binalarda ikamet etmektedirler. Madriddeki ev kadmlan hali harbi Bazı sefaretler ise şehrin sukutunda tevbelki de erkeklerden daha fazla hisset kif edilecekleri muhakkak olan sağ cemektedirler. Et, tereyağı ve yumurta ve nah taraftarlarından bazı kımselere melsika ile satıldığı için günde bir veya iki ce temin etmektedirler ki, bu fena misali kere sıraya dizilmektedirler. Maamafih İngiliz elçisi asla takib etmemekte ve Bilecik 12 (HuIspanyolun bekleme kudreti harikulâde • böyle şüpheli teşebbüslere hiç girişme susî) Tayyare dir. Bu itibarla bu sıkıntı onu fazla üz mektedir. Piyangosunun son memektedir. keşidesindeki bü Bundan başka Madrid kadınları fa yük ikramiyeler Gazetenîn hayatı şizme katşı koymak için belki de erkekden birisi olan on bir gün, beş bin lira kasa lerden daha cesurdurlar. Onlar pekâlâ Almanağın hayatı bamızda bakkal takdir ediyorlar ki cumhuriyet rejimi bir ytldır! lıkla meşgul olan Ispanyol kadınlığına büyük hizmetler etRızaya isabet et miştir. Kilise tarafından Moorlardan kalmiştir. Alacağı bin ma an'ane şeklinde kadın esareti cum beş yüz liradan huriyet devrinde kalkmıştır. yüz lirasını Hima Kazandığı ikramiGündüzleri sükun içinde, hatta menr hazırlanıyor. yeietfale teberru e yeden bir kısmını nun görünen Madrid geceleri hiç te nor teden hamiyetli gen Himayeietfale Almanakta neşredeceğiniz cin bu necib hare berru eden Rıza mal değildir. Eylulde başlıyan hava hüilânlar bütün bir sene hergün cumlarındanberi Madridin merkezine keti takdirle karşılanmıştır. müşterinizin gözü önünde buşimdiye kadar 250 kilo bomba atılmış • lunacaktır. tır. Bombalardan biri Harbiye Nezareti bahçesine, diğeri bir garaja isabet etmiş İlânlar için: Bankada bir hesabın var mı? Yok ve vefiyat vukuu resmen tekzib edilmiştir. 15 teşrinievvele kadar ilânsa hesabını bü, tasarruf et ve bancıhk Şirketine müracaat edilPrado müzesi bir tedbir olarak kapankaya yatır. melidir. mış, Goya, El Grecos ve Murillos gibi Ulusal Ekonomi ve Arttırma kurumu meşhur ressamların eserleri bomba tesir Telefon: 20094 20095 s J etmez mahzenlere gizlenmiştir. Hemen Üniversitede basılan kitablar Madridde vaziyet Tarihî, bediî eserlere saygı vliya Çelebi (1653) yılı içinde gördüklerini yazarken «Ve minelâcayib» başlığı altında şu vakıayı kaydediyor: «iki yüzlü bir mutaassıb namerd me zadda dolaştırılan bir Şehnameyi pey sürüp üzerine yazdırır. Çadırına gbtü rünce de tasvir haramdır, diye resimlerini çıkarmağa koyulur, her sahifeyi delik deşik eder. Görmeli felâketi ki böyle kıymetli bir kitabm resimlerini üstad aylarca zahmet çekip hasıl etmişken böyle bir kişi bir anda ağız salyasile, bıçak u cile, tırnakla telvis ediyor. Herif, meğer kitabın parasını da vermemis imiş. Tellâl gelip te parayı isteyince: «Suratlı papaz kitabını ben nideyim?» diyerek haykmyor, Şehnameyi tellâlın başına fırlatıyor. Kaziyye Melek Ahmed Paşaya söyle nildi, o da kitabı getirtip baktı, ah edip yanındakilere gösterdi, sonra resim düş manı geçinen yobazı getirtti, saçı sakalı titriye titriye sordu: Şu yaptığın kepazelik nedir? Herif pervasız cevab verdi: Allahın emrini yerine getirdim, resimleri yok eyledim. Melek Ahmed Paşa gürledi: Bre nabekâr sen âmirü nâhi değilsin, amma ben emrü nehyederim. Herifi yatırttı, bin değnek vurdurdu, kitabm bedelini de aldı.» Öğretmen Abdürrahim Beygu tara fından yazılıp henüz basılmış olan Erzurum adlı eserin de dördüncü sahifesinde şu haşiyeyi okuyoruz: «1933 te Belediye tarafından Erzu rum şehrinin tarihî mezarlıklarından biri olan Erzincan kapısı mezarlığı sökülüp düzeltilmiştir. Halbuki o mezarlıkta 17 nci, 18 inci, 19 uncu asırlarda Erzu rumun yetiştirdiği âlim, şair, kumandan, eski devirlere mensub ailelerin mezarlan vardı. Bunların kitabeli taşlan şehrin caddelerine döşenmiştir. Böylece şehrin o asırlarda yetiştirmiş olduğu mühim si malann adlan, hatıraları mahvolmuştur. Sel önünden kütük kaçınlır kabilinden bunlardan pek azının kitabelerini tesbit edebildim. Yüzlercesini yazmak müm kün olamadı.J» Mülâhaza ilâvesine lüzum yok!... H: E. Ozlü imzasile İzmirden mektub yollı yan okuyucuma: 1 Antakyalı Sadık Efendinin manzu mesi sizin de zahmet edip yazdığınız şekilde bence mazbuttu. Gazetede bir kısmını neşrettim. Muhaberelerden kâti'oler değil imza sahibleri mes'uldur. Bu sebeble Sadık Efendinin sitemlerl hakikatte Sü . leyman Pasaya matuftur. 2 Mutazadenin cevabı rekiktir, kıy metsizdir, okunmağa değmez. 3 Viyana Dönüsü basılmak üzeredir. 4 Tevkiiler hakkmdaki mütaleanız doğTudur. Fakat ben böyle bir yaza neşrettiğimi hatırlamıyorum. Başka birinln ol masın? M. T. T. Günden güne imar edilen Kilitten bir manzara Kilis (Hususî) Kilis, yalnız Antebin değil bütün Türkiyenin en kalaba lık kaza merkezlerinden birisidir. Şehrin nüfusu 25 bindır. Buna nahiye ve köy lerdeki nüfus ta ilâve edılirse yekun ellı iki bine baliğ olur. Üç nahiye ve 185 köyü vardır. Kilis, asırlarca bakımsız kalmıştır. Şimdi, belediye, harab şehri imara çalışıyor. Şehrin terakki ve inkışafile daimî surette alâkadar olan kaymakam Nec meddin Ergin son iki sene zarfında kasabaya cidden yeni bir çehre vermeğe mu vaffak olmuştur. Değerli ilçebay, belediye işlerini de ciddî surette takib eyle mektedir. 935 bütçe 46 bin lira olan beledi ye, 936 bütçesini (emlâk satışı dahil olmak üzere) 84 bin liraya iblâğ etmiştır. Elektrik tesisatı, 37 bin liraya müte ahhide verilmiştir. Bütün tesisat kırk beş bin liraya malolacak ve, cumhuriyet bayramından itibaren şehre elektrik verilmeğe başlanacaktır. Otuz iki dükkândan ibaret et halinin inşasına da başlanmıştır. Şehir haritası dört bin liraya bir müte ahhide verilmiştir. Kazamızda iki büyük park yaptırılmaktadır. Cumhuriyet meydanı parke döşenecek ve buraya Ata türkün bir heykeli dikilecektir. Şehre gelen sulann fennî şekilde isalesi için de yedi bin lira tahsisat konulmuştur. Belediye dairesi de 936 malî yılı içinde inşa edil miş bulunacaktır. Beş tanzifat arabası vardır. Bu yıl bir de arazöz celbolunacaktır. Maarif hareketleri gitgide canlanmaktadır. İlçebayın bu husustaki hizmetleri takdire şayandır. İki yüz mevcudlu bir ortamekteb ve beş tane ilkmekteb vardır. Her nahiye merkezinde bir ilk mekteb ve dokuz köyde de üçer sınıfh köy mektebleri vardır. Hepsinin talebe sayısı 1033 tür. Hudud üzerindeki Tibil köyünde beş dershaneli ve plânlı bir mekteb binası kurulmuş, bunun için lâzım gclen otuz bin taş Kilisten taşınmıştır. Sıhhat işleri de iyidir. Kasabada 25 yataklı bir memleket hastanesi vardır. Başhekim Emin Bilgenin idaresindeki sağlık yurdu bu havalinin adeta cankur taranıdır. Yalnız trahom hastahğı salgın haldedir. On yataklı trahom hastanesi ihtiyaca hiç te kâfi gelmemektedir. Va tandaşları kör eden bu hastalıkla esaslı surette mücadele için teşkilâtı genişletmek lâzımdır. Halkevi de iyi çalışıyor. Bu seneki bütçesi 1500 liradır. Biçki ve dikiş kursunda doksan, nakışta altmış ve fransızca kursunda yetmiş genc çalışmaktadır. Yeni başlıyan keman ve mandolin kurslarına da on sekiz vatandaş devam etmektedir. Kilisin ihrac maddeleri olan zeytin ve üzüm bu yıl çok bereketlidir. Kasabada mevcud dört sabunhane mamulâtını bütün şark vilâyetlerine göndermektedir. 1 M. TURHAN TAN Inegöllülerin Posta idaresinden istekleri înegöl (Hususî) Posta seryisinin Yenişehire bağlanması yüzünden İne göllüler muhabere hususunda : geç kalmaktadırlar. Evvelce mektubiui İs tanbul Bursa veyahud Istanbul Karaköv tarikile gelirken şimdi gönderilenler Bilecik ve Yenişehri ziyaret ettikten sonra gelmektedirler. Bursadan Yenişehire iki, Inegöle ise pek çok otomobil gidip geldiği halde bura mekteblerinin evvelâ Yenişehire ve oradan da atlı arabalarla buraya gel mesi sürat istenen bu devirde ne dereceye kadar doğru olduğunu takdirden âciz kaldık. Halkımız bu ise lâzım gelen makam lann büyük bir ehemmiyet vermesini rica etmektedir. Kız kaçıran köylü çocuk Izmir (Hususî) Ağırceza mahkemesinde, garib bir kız kaçırma davası görülmeğe başlanmıştır. Siiçlu, Menemen kazasının Belen köyünden 13 yaşında Mehmeddir. Kaçırılan kız da ayni köyden 14 yaşında Şerifedir. Kız, sıhhatli ve iriyandır. Mehmed ise aksine olarak zayıf, cılız bir çocuktur ve: Ben onu kaçırmadım. Demektedir. Fakat Şerife, Mehmedin buna nasıl teşebbüs ettiğini, kendisini o vada nasıl sürüklediğini, bilâhare köylüler ve dedesi tarafından nasıl kurtanldığını anlatmaktadır. Kız ayni zamanda nişanlıdır ve nişanlısı askerdir. Mehmed kızı kacmrken bir köylü yetismiş: Mehmed vazgeç, bu kız sana yakışmaz, sen küçüksün, o büyük! Demişse de dinletememiştir. Bu kadar zayıf, sıska bir çocuğun, böyle sıhhatli, gürbüz ve iriyarı bir kızı kaçırmak iste mesi oldukça garib telâkki edilmiştir. Bilecikte hamiyetli bir gencin teberruu Cumhuriyet Almanağı Efganistan Harbiye Veziri memleketimize geliyor Efganistan Harbiye Veziri Mahmud Han 16 teşrinievvel cuma günü Istan * bulda bulunacaktır. Viyanadan gelmekte olan dost mem • leket vezirini istikbal etmek ve mihman" darlıklarında bulunmak üzere General Eyüb, Millî Müdafaa Vekâleti yaver lerinden deniz yüzbaşısı Nejad, Hari • ciye Vekâleti kalemi mahsus müdürü vekili Hasan Rifat tayin edilmişlerdir. Vezir îstanbulda iki gün sonra Ankaraya gidecektir. kaldıktan Izmir panayırı hakkında bir rapor Izmir (Hususî) Fuar komitesi, Pariste 27 kişi idama mahBaşvekilimize takdim edilmek üzere, fuar kum oldu neticelerini izah eyliyen bir rapor hazırlamaktadır. Paris 13 (A.A.) Alsasta bir askerî Önümüzdeki yıl, fuar, bir ay açık ka trene ateş etmiş olan 27 kişi idama mahkum edilmişlerdir. lacaktır. Yurddaş Gezmeğe mi gidiyorsunuz? Hayır, iş için... Evvelce gördünüz mü? ilk defa gidiyorum. Ya... Demek ki seyahate alışkın Cumhuriyetin içtimaî romanı: 1 Yazan: Hilmi Ziya değilsin? İhtiyar kadın böyle sorunca, karışmasma bakılırsa, konuşmaktan zi gülümsiyerek: Yok, efendim, ömrüm uzak memİnsan, engin denizlerde karayı gözden yade dinlemeği tercih ettiği anlaşılan ve kaybettiği zaman, günün endişelerinden saatlerce süren hikâjteler arasında zaman leketlerde geçti, dıye cevab verdi. Gerçekten Mehmed Derhir, Almanyakendini büsbütün kurtulmuş sanar: Ha zaman dışarı çıkıp kendini güvertede denizin sükununa bırakan bir yolcu daha da tahsil ederken, Mütareke olur olmaz yat, bu sırada durmuş gibidir. 1920 sonbaharında, Marmaraya işli görünüyordu. Sabahın serin rüzgârma imtihanlannı bitirmeden dönmeğe mecyen posta vapurunun yolcuları bu hissı göğsünü açıp bu temiz ve canlı sonbahar bur kalmış; ve birkaç ay sonra Bursada hiç te duyar görünmüyordu. Geride şeh havasile ciğerlerini doldururken, onda bazı emlâk işlerini halletmek için bu kürin parıltılan kaybolmadan ileriden yeni sanki uzun bir Okyanus yolculuğuna çık çük yolculuğa kalkışmıştı. Onda, genclibir toprak çıktığı için, bu seyahat bir mış ta bütün kederlerini geri atmış gibi ğinin en hararetli yollannı garb şehirlesıhhatile gururlanan neşeli bir çocuk hali rinde geçirip tam düşünecek çağa geldiği sayfiye gezintisini andırıyordu. zaman memlekete dönenlerdeki bütün Sigara, kibrit vesilesile söze başlıyan vardı. görüşler ve duygular belirmeğe başlamışArkaya taranmış seyrek saçları, hafif lar, az zamanda kırk yıllık dost kadar açılmışlardı. Gemi, bir köprü gibi denizin Önüne iğik zayıf omuzları üzerindeki iri tı. İlkönce, kaleidoskop hızile gözünün iki sahilindeki endişeleri naklediyordu. kuvvetli başile, olduğundan daha büyük Memleketi saran yangın, durgun sulann görünen bu adama yakından bakılınca önünden gelip geçen vatan izleri, ona çok sessizliği içinde sönecek yerde bu eski yirmi beşini henüz geçtiği kolaylıkla an çelimsiz ve sönük göriinmüştü: Tahta evler, kambur sokaklar, dermansız ve solaşılırdı. tekneye sığınanlan da tutuşturuyordu. Epeyce eskimiş olduğu halde, itina ile luk benizli adamlar, düzensiz ve verimKamara yolcuları arasında cepheden dönen bir hasta zabit, daima bu yol üze giyilmesi yüzünden hâlâ yeni tesiri ya siz işler, uyuşuk veya çapraşık düşüncerinden işliyen iki küçük tüccar, bir ihti pan temiz ve ütülü elbisesi, onun başka ler ona herşeyden evvel diriliğe karşı yar kadın ve bir çocuk vardı. Araların muhitlerde yetiştiği ve başka yerlerden hastalığın zaferi gibi gelmişti. Vakıâ, ilk intıbaları çok karanhktı. dan ayrılmadığı halde pek seyrek söze geldiğini gösteriyordu. adant Mütarekenin ağırlığı bu karanhğı derinleştiriyordu: Kapanan konaklar, devrilen saltanatın yükü altmda bunalıp hesabım şasırmış olan eski saray, eski vezirler, sokağa düşmüş sultanlar, kahveîerde kibrit satan grandükler, eski günlerin hatırasile yüzündekı parıltıyı üç gün daha sakla mıya çahşan içınden yıkılmış sahte zengınler; ve bunlann önünde butün çıplaklığı ve toksözlülüğü ile kızıl ve korkunc açlık görünüyordu. Bu içten yıkılışm alevleri saltanata itimadın son temellerini de sardığı sırada, anasınm evine kapanan Demir yıldırım çarpmasmdan ürken köylüler gibi, gözlerini hâdiselere tamamile yummuştu. Onun, bu cehennem gürültüsüne kulağını alıştrabilmesi için aylar geçmesi lâzımdı. Ancak son zamanlarda, o yavaş yavaş sokağa çıkmağa alışmış, insanları dmlemeğe başlamış, bastığı toprağın göçmiyeceğini iyice anlamak için, kulağını her adımda ihtiyatla işlere ve insanlara vermeğe koyulmuştu. Bunun içindir ki, bu küçük yolculukta duyduğu herşeyi sessizce ve bütün dikkatile dinlemekte idi. Memlekette gördükleri, onu bir tarih enkazı üzerinde kitabeler arayan arkeolog merakile değil; fakat yıkılmış büyük bir binanın döküntülerini toplıyarak onlardan barınacak yeni bir dam kurmak istiyen insan merakile düşündürüyordu. Ortalığı gittikçe basan bir sis içinde küçük yat, beyaz bir gecede siyahlara bürülü bir somnambül kadın gibi ilerliyordu. Mehmed Demir, zaman zaman kamaradan çıkıyor; güvertenin parmaklığına yaslanarak bunlan düşünüyordu. O, bu sırada o kadar dalgın ve zamanın geçtiğinden öyle habersizdi ki, biri yanına gelerek «iskeleye geldik» demiş olsa hemen etrafına bakınmadan bavulunu almağa gidebilirdi. Nitekim yanıbaşında bir kadın sesınin «yaklaşıyoruz!» dediğini duyar duymaz, sanki bir makine ile kımıidatılmış gibi yerınden fırlamış ve odasına inmeğe kalkmıştı. Onun bu hızlı hareketi, bir adım ilerisinde küçük bir çocuğa söz söylemekte olan genc kızla karşı karşıya gelmesine sebeb oldu. Az önceki sözleri söy liyenin bu genc kız olduğunu farkettığı ve o sırada önlerındeki karanm Mudanya değil, fakat yalnız Bozburun oldu^anu anladığı zaman, birdenbire «görüyor musunuz, ben yanlış anlamısım» demekten kendini alamadı. Bu sözler, doğrudan doğruya genc hanıma, daha doğrusu bu çarşafh kıza söylenmiş olmaktan ziyade, birkaç saniye içinde geçirdiği şaşkınlığıa otomatik bir devamından başka birşey değildi. Bundan dolayı olacak ki, Mehmed Demir acemice hareketi yüzünden utanmış, kulaklarına kadar kızararak olduğu yerde mıhlanıp kalmıştı. Genc kızın «acele etmeyiniz, daha bir saatimiz var» demesi üzerine yüreğme su serpildı. Kolunu biraz daha rahat parmaklığa dayayarak «biliyor musunuz, o kadar zihnira doluydu ki, doğrusu hemen Mudanyaya geldik diye gidip bavulumu alacaktım» dedı. Ve bu sırada daha fazla emniyetle genc kran yüzüne bakmağa başladı: Ortaboylu, buğday benizli, karaya yakın kumral saçlı ve karagözlü idi. Yüzünde ilk bakışta göze çarpan hiçbir gösteriş yoktu. Kirpiklerıne varıncıya kadar büsbü^ün boyasızdı. Bu ona belki de bir parça ihmalli bir tavır vermekte idi. Fakat gür kara saclarının parlaklığı ve gözlerinın açık ve canlı bakışı onu gerçekten güzeller sırasına çıkarmakta, ve ilkönce dıkkat etmiyenleri bile yavaş yavaş kendine bağlıyan bir derinliği olduğunu göstermekte idi. [Arkası var] J

Bu sayıdan diğer sayfalar: