21 Aralık 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

21 Aralık 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİYET 21 Birincikânun 1936 Ameliyat Bir müddettenberi, karımın gösterdi ği bazı âraz, hastalığının mahiyeti üzerinde beni endişeye düşürmeğe başla mıştı. Kendim doktor olduğum için, hastalığm vahametini anlıyordum. Maamafih, işin ameliyata dayanacağı an laşılıncıya kadar itidalimi muhafaza etmeğe muvaffak oldum. Meslektaşlarımdan meşhur iki hekim, Arnoden ve operatör Rüten, bu ameliyatm biran evvel yapılmasında ısrar bile ediyorlardı. Bu kararı takib eden günlerden bahsetmiyeceğim. Karım, tıbbî münakaşalarda pek çok defa hazır bulunduğu için, bu ameliyatın mahiyetine büsbütün bigâne olmamakla beraber, tehlikesini tamamile bilmiyordu. Ben, kendisini elimden geldiği kadar temine çalışıyor, fakat yarı yarıya muvaffak olabiliyordum. Kendim de, korkunc bir rüyanın bitmez tükenmez safhalarını yaşıyor gibiydim. En son ziyaretimde, doktor Rüten'i, durgun, düşünceli ve halsiz gördüm. Çehresindeki bitablık, sönükleşmiş gözlerindeki endişe ifadesi, üzerimde elim bir tesir yaptı. Sıhhatini sordum. Son zamanlarda şiddetli baş ağrılanndan müşteki olduğunu, fakat bunun her halde fazla çalışmaktan ileri geldiğini söyledi. Dudaklarında acı bir tebessümle: Hatta hafızam zayıflamağa başlı yor, dedi. Birkaç hafta dinlenmek için, tatili iple çekiyorum. Birkaç gün sonra karımı kliniğe gö türdüm. Ameliyatm yapüacağı günün sabahı, adeta neş'eli idi. Bu neş'e bana bile tesir etti. maneviyatım düzeldi ve bu tehlikeli işin zararsızca geçip gide ceğine inanmağa başladım. Jorjet (kanmra adı), hissini iptal etmek için ve rilecek ilâcı, benim elimden almakta ısrar ediyordu. Bunu Lstemiye istemiye yapmağa mecbur oldum. Bir elimde maske, öbür elimde klo ruform şişesile yanına yaklaşırken, Jorjetin dudaklarında beliren istirhamkâr tebessümü ve üzüntülü gözlerini ömrüm oldukça unutmıyacağım. Maskeyi yüzüne kapadım; önce biraz çırpındı; gözleri büyük bir hayret ifadesile doldu; çan seslerinden bahsetti ve sonra geniş ve derin nefes almağa başladı. Profesör Rüten o zaman hastaya yaklaştı ve ameliyata başladı. İlk neşter darbesi benim kalbime saplanıyormuş gibi acı, şiddetli bir his duydum. Bu korkunc hisse galebe çalmağa çalıştım; çünkü zâf gösterecek sıra değildi. Tam o anda, Rüten'in ıbali nazan dikkatimi celbetti. Her zaman son derece sakin, son derece itidalli olan profesör, dişlerinin arasmdan homurdanıyor, mütemadiyen lâvaboya gidiyor, hagtanın yanına dönüyor, şaşkın şaşkm dolaşıp duruyordu. İçimi müphem bir üzüntü kapladı ve profesör, birdenbire elindeki pensi havaya fırlatıp atmca bu üzüntü büsbütün büyüdü. Rüten, pensi atmış, ayni zamanda, oradaki hastabakıcı kadına: Bu aletler pis, pis... Diye haykırmıştı. Hastabakıcı şaşalamıştı: Nasıl oiur doktor? Size pis alet verir miyiz? Ben her zaman kullandığım alet leri bilmez miyim efendim? Bunlar onlar değil. Sizindir doktor, bunlar sizin kul landığmız aletler... Doktor cevab vermedi. Tekrar işe koyulmuştu. Mehareti, kıvraklığı, sürati beni hayran eden ellerile" bir kuyumcu kadar itinalı çalışıyordu. Birdenbire durdu: Altm aletlerimi isterim, dedi. Gidin getirin. Odada bulunanların hepsini büyük ,TAL Bîr Arnavud konsolosunun hezeyanı Arnavudlar, zalimlere karşı mücadele ederek istiklâl kazanmışlar! Tiran birincikânun (Hususî muhabi rimizden) Bariden buraya gelen ve Arnavudluk istiklâl günü Baride Arnavud başkonsolosluğunda yapılan mera simde bulunan Arnavudların ifadesine göre, Barideki Arnavud konsolosu, merasim esnasında söylediği bir nutukta, Arnavudluk istiklâlinin binlerce kahra man kanı pahasına kazanümış bir istiklâl olduğunu, bu uğurda ölenlerin Asyaî zalimlere karşı mücadele ederken kendilerini feda etmiş kahramanlar ol duklannı söylemiş, Türk milleti hakkmda çirkin ifadatta bulunmuştur. Bura mehafilinde konsolosun bu söz leri fena karşılanmıştır. Kendisile görüştüğüm mevki sahibi bir Arnavud münevveri bu beyanattan dolayı çok müteessir olduğunu söyledıkten sonra demıştir ki: « Biz Arnavudlar Osmanlı tarihınin içinde yaşamış olduğumuz için onu iyi biliriz. Biliriz ki eğer Arnavudluk bugün millî varhğını muhafaza ediyorsa, bu, Türk milletinin âlicenablığı eseridir ve nihayet bugünkü Arnavudluğu idare edenler de Türkiyede yetişmiş olan unsurlardır. Arnavudluk, Türkiyeye daima minnettardır.» Kamâlist rejimin mahsulleri Iktısad Vekilinin son nutkundan çıkan mana Bütün muvaffakiyetleri şu müjde tamamlıyor: ((Türkiye peşin paralı müşteri peyliyen yegâne memlekettir!)) Türkiyeyi ve Türk milletini yüksek gayesine doğru ,bir gün evvel ulaşhrmak için Cumhuriyet idaresinin dostu, düş manı hayrette bırakan realist faaliye tinin ekonomı sahasındaki muvaffakıyetini tam bir salâhiyet ve büyük bir belâ gatle anlatan muhterem İktısad Vekili mizin radyodaki çok mühim nutkunu dinlemek fırsatını kaçıranlar bunu bütün tafsilâtile ve aynen Cumhuriyet gazete sinin (19/12/936) tarihli nüshasında kuyabilmişlerdir. Herbir satır ve kelimesinde Kamâlist davasmın tecrübe ile sabit olmuş büyüklüğünü gö'steren bu nutku ben, en ince rakamlanna kadar tekrar tekrar okun ması ve ezberlenmesi lâzım bir ders, bir konferans şeklinde görüyorum. Hani bazı ilimler ve dersler vardır ki haddizatında amelî, tecrübî olduğu halde, hoca veya profesörünün çok âlim ve mütehassıs olmasma rağmen ders talebeye anlaşılması, inanılması güç bir takım faraziyeler tesirini yapar. Ayni ilim ve fennin mütehassısı diğer bir profesör o âli, fa raziyeli ders ve konferanslardan evvel dinleyicilerin bütün dikkatini temerküz ettiren bir seri tecrübeler hazırlar, yapar ve gösterir. Her tecrübenin o andaki neticesini gördüğümüz ve anladığımız halde derste vardığımız seviye ve derece bunlan birbirlerine bağlamağa ve asıl neticeye varmağa kâfi değildir. Profesör konferanslannm birinde bir hulâsa ya par. O zamana kadar öğrendiklerimize, gördüklerimize dayanarak neticeye, gayeye doğru yükselmekte olduğumuzu lissederiz. İşte İktısad Vekilimiz radyoda kon fcransını verirken ben vardığımız noktadan daha ilerisi için tereddüd ve şüphe duyanlara Celâl Bayarın şöyle dediğini işitir gibi oldum: Geriye doğru bakınız! Bu bakış hertürlü tereddüdleri ümid ve şevk derecelerinden geçirerek sevincli kanaat haine getirmeğe kâfi değil midir?.... Konferansı gazetede tekrar, tekrar okurken gene bunları duydum. Yüksek gaye yolunda vardığımız noktaya iyice ışaret koymak için biraz durarak geriye vc ileriye bakmak ihtiyacmı hissettim. Geriye baktım. Gördüklerim arasında bakınız neler vardır: KIlî bankalarımızın yeni teşekkülü ve reorganizasyonu sırasında, «evrak ve veaikı» daha yetişmemiş mahnı vapurdan çıkarabilmek için ecnebi vapur şirketine bu bankalarımızdan birinin kefalet mek:ubunu gösteren bir tüccanmızın bu ta ebi büyük tereddüdler ve güçlüklerle kabul ediliyor. Bugün bu şirkete banka larımızdan birinin sadece telefon etmesi belki de muamelenin derhal başlamasına kâfi gelir. *** Değil yalnız ticaret mallarımızı, ken dimizi bile kendi sularımızda, kendi li • manlarımız arasında ecnebi vapurlarına taşınırken bugün ihrac malarımızı kendi vapurlarımızla ecnebi memleketlerine göndermek hazırlıklarını yapıyoruz. *** tıra bile gelmediği sıralarda mukaveledekı Fransız frangı taksitlerinin «Türk li rası» na tahvil edilmesini rica ediyor ve bunun için birkaç bin liralık fedakârlık bile yapıyor. Çivi, vida, somun gibi en sade demir işlerini kendimiz yapmak şöyle dursun Amerikadan gelen modern traktör pul luklarının demir uçları aşınmca bunlara RADVO Bu akşamki program ISTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadis 13,05 plâkla hafif müzik . 13,25 muh.telif plâk neşriyatı 17,00 konferans: İnkılâb dersleri Universiteden naklen, Mahmud Esad Bozkurt tarafmdan 18,30 plâkla dans musikisi . 19,30 çocuklara masal: İ. Galib tarafından 20,00 Rifat ve arkadaşları tarafmdan Türk musikisi ve halk şarkıları 20,30 Safiye ve arkadaşları tarafmdan Türk musikisi ve halk şarkıları 21,00 saat ayarı, Şehir Tiyatrosu dram kısmı tarafmdan bir temsil 22,00 Ajans ve Borsa haberleri ve ertesi günün programı 22,30 plâkla sololar 23,00 son. bir hayret kapladı; herkes birbirine baktı. Almmda soğuk ter damlaları birikti ve bu soğuk ter, yüzümü, sonra bütün vücudümü kapladı. Doktor Rüten çıl dırmıştı ve sanki, bende birdenbire hasıl olan bu kanaati teyid etmek ister gibi, o, şu sözleri ilâve etti: Ben, bu devrin en büyük cerrahı yım. Dimağımın, normal dimağların hiç olmazsa yüz misli ağır olduğuna eminim. Kraliçe Viktorya'yı, İmparator Napolyon'u ben tedavi ettim! Bugün Kleopatrayı ameliyat ederken bana altın nişterimi, altın penslerimi vermi yen kimmiş bakayım? Şu yarayı dikin, ameliyata yarın devam edeceğim. Ve doktor Rüten, çekilip gitmeğe hazırlandı. Bir kaç dakikadanberi tarife sığmaz bir korku içindeydim. Bu korku, bir zelzele esnasında, yer ayaklarınızın altmda sarsılırken duyulan dehşeti andırıyordu. îşin ilerisini düşündükoe, önümde derin bir uçurum açılır gibi oluyordu. Damarlarımdaki kan, vücu dümde çarpa çarpa dolaşıyor; orada kendi haline bırakılan karım, derhal bir operatör bulmanm imkânsızlığı, anes tezi halini daha fazla uzatmaktaki tehlike, bütün bunlar beynimi döndürü yordu. Orada bulunan yardlmcılardan hiçbirisi, ben de dahil olduğum halde, Rüten'in başladığı ameliyata devam edecek kabiliyette değildik. Şaşkınlık esnasında, muntazam fasılalarla kloroform vermeği ihmal et miştim. Karım, ameliyat masasmda inliyordu. Bir saniye içinde kararımı verdim. Delinin zihnini toplamak, bir nokta etrafında teksif etmek, ameliyata devam ettirmek lâzımdı. Fakat, ya şuursuz bir hareketle hastayı öldürürse? Bu ihtimal gözlerimi kararttı. Fa kat başka çare yoktu. Rüten, dedim, haklısın. Elindeki aletler pis, murdar şeyler. Şimdi emir vereceğim, altm makasını, altın pens lerini getirsinler. Sen devam ededur, iş bitmeden evvel aletler de gelir. Deli tereddüd ediyordu. Alelâcele, başladığı ameliyatı tarif ettim. Teknik tabirlerle, her uzvun ismini birer birer sayarak, onun meslekî şuurunu uyandırmağa çalıştım. Nihayet kani oldu ve tekrar işe başladı. Aletin her hareke tini bir heyecan ürpertisi takib edi yordum. Deliliği tekrar üstüne gelecek, tekrar bir buhran geçirecek, yanlış bir hareket yapacak diye korkuyordum. En hayatî dakikada, doktor, elindeki işi tekrar bıraktı: Aletlerim geldi mi? Diye sordu. Titriyerek haykırdım: Geliyor. İşte getiren adamm ayak seslerini işitiyorum. Vakit kaybetme! Çabuk, çabuk! Rüten'i tekrar ikna etmiştim. Bu sefer elindeki sürat, zekâsmdaki parlak lık artmış gibiydi. Ameliyatm bitmesine yakın, gayritabiî bir asabiyet içinde çalışıyordu. Bir iki saniye içinde yara yı dikti, hem de, yeri belli olmıyacak derecede ince ve itinalı bir tarzda. Ameliyat muvaffakiyetle bitmiş, fakat doktor Rüten, elinden aletleri atmca yanında duran muavininin gırtla ğına sarılarak onu yere devirmişti. Ağzından köpükler saçıyor, saçma sapan söyleniyor, ellerini gırtlağına kened lediği muavinini boğmağa çalışıyordu. Bin müşkülâtla kollarını bağladılar ve sürükliye sürükliye götürdüler. Rüten, bütün ömründe yaptığı yüz lerce ameliyatm en mükemmelini o gün başarmıştı. Çeviren: NÖBETÇI ECZANELER Halk Opereti Bu gece Adana felâketzedeleri için bir müsatnere veriyor Halk Opereti san'atkârlarının Ada nadaki seylâb felâketzedeleri menfaa tine bir müsamere tertib edecekleri yazılmıştı. Halk Opereti bu maksadla bu akşam, repertuarının en güzel eserle rinden biri olan «Halime» yi temsil edecektir. Halime, oryantal şarkıları, danslan ve cazib mevzuile herkesin müteaddid defalar seyretmekten zevk duyduğu bir eserdir. Ayrıca perde aralarında Yu nan operası tenoru M. Tomakos tara fmdan bazı opera parçaları söylenecektir. Bundan başka bir çok dans ve varyete numaraları da yapılacaktır. Bu müsamerenin hasılatı tamarrieft1 Adanada felâkete uğrıyan yurddaşlara gönderilecektir. San'atkârlarımızın bu samimî duygularını tebrik ederiz. bir parça çelik katarak ve tekrar bileyerek kullanamıyorduk. Halbuki değil bu basit demir uçlarını, hertürlü demir en düstrisine yarıyacak herşeyi kendi demirimizden, kendi memleketimizde yapa bilmemize iki üç senelik vakit kalmıştır. Tonu elli Türk lirasını bile geçen ecnebi kömürlerini sobalanmızda kullan mak yerine şimdilik bunun yarı fiatına satılan Türk antrasitini bugün kendi şi mendiferlerimizle taşıyarak odundan, oVEFAT dun kömüründen başka manrukatı olmı Devlet Şurası azalığından mütekaid yan yerlerimize bile yetiştkiyoruz ve orBaha Tavat uzun bir hastalıktan sonra man servetimizi kurtarmak için en mühim vefat etmiş, Edirnekapı Şehidliğine dün hazırlıklarımızı yapıyoruz. Bir gün gele defnedilmiştir. Allah rahmet eylesin. cek bu kömürü tezek yakılan yerlere bile yetiştireceğiz. O zaman fiatınm neye ineceğini tasavvur edebiliriz. Şeker, kâğıd, Maksim Varyete Tiyatrosıînda dokuma sanayiimiz ilâh... ta hep böyle HALK değil midir? OPERETİ * * * Bu gece nöbetci olan eczaneler şuniardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Etem Pertev), Alemdarda (Abdülkadir), Bakırköyde (Merkez), Be yazıdda (Belkis), Eminönünde (A. Mina^ yan). Fenerde (Emilyadi), Karagümrükte fSuad), Küçükpazarda (Hasan Hulusi), Samatya, Kocamustafapaşada (Rıdvan), Şehremininde (A. Hamdi), Şehzadeba^m . da fHalil). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Yiçopulo), Hasköyde (Nlsim Aseo), Kasımpaşada (Müeyyed), Merkez nahiyede (Matkoviç), (Vinikopulo), Şişli de (Pertev), Taksimde (Kemal Rebül). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Merkez). Heybelide (Yu suf), Kadıköy, Pazaryolunda (Rifat Muh tar), Modada (Alâeddin), Üsküdar, İskelebaşında (Merkez). TAKSİMDE Haricden her sene milyonlarca Türk lirası kıymetinde buğday ve ecnebi unu ithal etmekte olduğumuz devirleri elbette hatırlarız. Halbuki bugün, değil yalnız buğday, standardize edilmiş bir çok mahsullerimizi en iyi şekil ve tarzda ecnebi memleketlerine ihrac için teşkilâtımızın gün geçtikçe nekadar tekemmül ettiğini hepimiz görüyoruz.. Hangi birini saymah bilmem ki.. Gazete sütunları değil, sahifeler, cildler lâzım. Hem ne hacet!.. Bütün bunlan Celâl Bayar birkaç sözle hulâsa ediyor: Bir yerde «Taleb nisbetinde ihracat maIı yetiştiremiyoruz», diyor, sonra bir rakam söylüyor: «Bu senenin on birinci ayı sonunda memleketimizden Türk malı almak için piyasamizda hazır peşin para yekunu yirmi üç milyon Türk lirasıdır.» dedikten sonra bir çoklarımızın bilmediği çok mühim bir müjde veriyor: Türkiye peşin paralı müşteri peyliyen yegâne memlekettir.» Bunlar gibi, bir çok hatıraları tazele dıkten sonra vardığımız noktadan ileriye doğru baktım. Neler gördüğümü söyle meğe lüzum yok... Bunu damarlarında cumhuriyet kanı kaynıyan her Türk halecan ve sevincle görüyor. BU AKSAM saat 21 de ADANA felâketzedeleri menfaatîne Zozo Dalmas ve Tomakosla H A L İ M E Varyete Opera parçaları Biletlerde zam yoktur T E L E F O N : 42633 24 Kânunuevvel NOEL ve I Adana Kız Lisesi Müdurlüğünden: Kız Lisesi binalarının çamurlar temiz lendikten sonra Seyhan Bayındırlık Direktörlüğünce yapılan ince muayenesınde hiçbir sakatlık, ârıza ve tehlike olmaaığı anlaşıldığından diğer okullarla beraber 21 ilkkânundan itibaren tedrisat ve sınavıara devam edileceği ilân olunur. Beyoğlu Halkevinden: Evimizde, kadın şapkacılığı ve erkek pijama, göırüek ve iç çamaşırları kursu açılmıştır. Derslere 1/1/937 tarihinden itibaren başlanacaktır. Yazılmak arzu eden yurddaşların bu müddet zarfında Evimize müracaat etmeleri. Adana Kız lisesi tedrisata başlıyor 31 Kânunuevvel YILBAŞI REVEYONLARI Müştereken MAKSİM ve Tepebaşı Şapkacılık kursu GARDEN'i Lokanta dansinglerinde pek neşeli olarak tes'id edilecektir. Lüks Taamı; Yeni Eğlenceîer; Görülmemiş Numaralar Çiçek muharebesi V. BÎRSON Beyazıd dersüamlarmdan olup îstanbul Ticaret mektebi muhasebe mualli mi Atıf Cevdetin pederi ve Maarif Vekâleti Umumî müfettişlerinden Kadri ve İstanbul birinci ticaret mahkemesi reisi Faizin amcaları Filibeli Ahmed Cevdet dün öğleden sonra vefat etmiştir. Cenazesi bugün Cağaloğlunda Zekipaşa apartımanmdan kaldırılarak na mazı Beyazıd camisinde kılmdıktan sonra Edirnekapısındaki aile makberesine defnedilecektir. Allah rahmet eylesin. HAMD1 VAROĞLU TURK MODEL UCAK SERGİSİ TAKSİMDE açılmıştır. Giriş serbesttir. SHİRLEY KÜÇÜK Ayrıca Büyük TEMPLE PRENSES Bir Sürpriz!.. Istanbul Zahire Borsası komiseri 1brahim Kemal Alp kısa bir hastalıktan sonra dün vefat etmiştir. Merhum Gazi Anteb saylavı Kılıc Ali, Giresun saylavı Muzaffer, Kibrit înhisarı komiseri Münir ve îstanbul Emniyet müdürü Salih Kılıcın enişte leri idi. Cenazesi bugün öğle vakti CerrahGerek ticaret, gerek emlâk, gerek hapaşa hastanesinden kaldırılarak Aksaray Valide camisinde namazı kılmdık yat sigorta işlerinde ecnebi bir şirkete gittan sonra Edirnekapıdaki Şehidliğe def mek çok akıllıca bir iş sayılıyordu. Bu nedilecektir. kusurumuz neticesi olarak ecnebi sigorta îrketinde kaybettiğimizi kendi malımız olan «Reasürans» teşkilâtımız bize ödüyor. VEFAT VEFAT NOEL AĞACI Bütün Bayanlara Hediyeler Fevkalâde kotiyonlar. Sofralarınızı vaktinde tutunuz. ŞIK SİNEMA Bu senenin 2 yeni filmi birden Küçük yıldızın bugüne kadar çevirdiği en güzel ve en eğlenceli filmi SİNEMASININ NOEL haftası programı için yapacağı ilânları okumağı unutmayınız. Naşid, Halide, Fahri HALK Gecesi komedi 3 perde Localar 100 heryer 20, Paradi 10 Kr. Solo, Döet, Rak* S A R A Y YARINDAN İTİBAREN VEFAT Eski Şehreminlerinden Şehir Meclisi reis vekili Tevfik Türegünün refikası ve Elektrik şirketi mühendislerinden Refik Türegün ve Sular idaresi Aboneman kalemi şefi İhsan Türegünün va lidesi, avukat Ziya Karaca ve Osman Kolatm kayınvalidesi Feride Türegün vefat etmiştir. Cenazesi bugün 11.30 da Cihangir caddesindeki evinden kaldırılarak Ci hangir camisinde namazı kılmdıktan sonra Feriköydeki aile makberine tevdi olunacaktır. ÇILGIN GENCLİK Sarışın yıldız JEAN HARLOV ve WİLLİAM POWELL tarafmdan genclik, neşe, müzik ve dans filmi Ayrıca: BORİS KARLOF'un en güzel filmi Bu akşam TURAN tiyatrosunda CANAVAR iNi Sinemanın ve kalblerin kraliçesi: DAN1ELLE DARRİEUX Her vakitten sevimli artist: ALBERT PREJEAN Taklid edilemiyen komik LUCİEN BARROUX PEK YAKINDA Istanbulda emlâk sahibi bir ecnebi env lâkinden bir kısmmı bir Türke taksitle ödenmek üzere satarken en mühim şar olarak taksitlerin «Fransız frangı» ola rak mukaveleye dercedilmesini istiyor. Tecrübeli bir maliyeci olan bu ayni ec nebi zat, birkaç sene evvel ve daha Fransız frangının kıymetten düşürülmesi ha • Kara Odanın Esrarı heyecan filmi DUHULİYE 20 KURUŞ S Ü M E R SİNEMASINDA En son temsi İleri olan KONSERVATUAR ORKESTRASI Şef : Cemal Reşid Solist : Ferdi Von Ştatzer 22 birincikânun salı saat 21 de F R A N S I Z Tiyatrosunda FRED ASTAİRE GİNGER ROGERS Pek yakında şehrimize tekrar geliyorlar... JAMES ve PAT OBERiEN in Fransızca filmi | LiLiYAN HARVEY WiLLI FİRIÇ Aimanca film ^ ^ • ^ • • ^ ^ ı ^ ^ ^ a ^ ^ H ^ ^ H ^ H ilâveten Ekler dünya haberleri T A T L ! BELA komedilerinde hoş iki saat geçirteceklerdir. İŞTE Yalnız 4 gün için TURK S I BAHRİYELİLER N EMA SI I KARA GULLER

Bu sayıdan diğer sayfalar: