2 Mart 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

2 Mart 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

£ Mart yat Anadoluda AMİD Melatyada Ulucamün / dşandan pek cazib bir gürünüşü yaktır, icetiye git - Taeden kapılarındaki ” kitabeleri okuya — Tim: Gark kapıındaki / araben kithede (H 745) 1344 tarihinde Keyhüsrer oğlu Keykave zamanında Ehubekir Ha Şebahetin İlyası ütad mimar Hur Şark kapetındaki arabca Kitabede e| Allehm kullarındambir kulun - emnile ÇH ZİD) 1370 ayları içinde üstad Hur- zerin camii yenilediği okunur. Demek ki endördünü aurda tecdid edilecek dere ecde erkimiz olan bu şaheserin kuruluy tar Tihi kalenin tarihi olan en ikinci asra kar) dar gerilemektedir. Bu tarihi malümatı kapılardan aldık * tan tonra içeri girince dışadan kâmilem kerme taştan yapılmış gördüğümüz binte n Griğinal kısmını tuğla mimarisi esaer | n göre yapılmış buluyoruz ki aa gek-| aeişken bu noktayı evvelâ izah edeyim?) Kayıeri abidelerini — gezerken Selçuk aimarisini taş ve tağla / diye iki kuma ayıtarak Kayteridekilerin tamamile ker” amimarisine göre yapılmış olduğur u söylemiştim. İşe Malatyada da ik defadir Ki okuyucularıma bu Ulucami ile) bir tuğla mimaris mü getinil - dmüş bir eserden bahtedeceğim. Her iki wr| Şölşim l T ve konstrüksiyor Grelü olduğu halde tuğla ve taş zi Hinde oldukça bariz san'at ve işçilik farkİ Jarı bulundağu gibi mimari tersimatında| ve plân tertibalında da bariz farklar yardır. Binaenaleyh - Kayserideki Sel Şuk camilerinin plân krakilerini bafıza * Tarında sakhyabilenler buradaki Uluca- lünım tarif ederken bu farkı göre ceklerdir. Bu her iki mimari usulün hü Yiyetini araştırmak / istediğim — vakit taş) amimarisiat daha çek verli bularak tuğla ümarisinde İren kokusu histetmekteyim, Bu ber iki mimarinin mükayesesine a gene temas etmek üzere şimdi doğru” dan doğruya - binanin / kompazisyonunu tetkike geçiyorum. Bisanın on dördüncü aurdaki tami at kaımlarle orijinal — kurmlar açıkça görülmektedir. Çünkü erijinal kum tuğ- İ ve üstad Husrevin tamir aksamı kes: mme tapır. Tuğla komm göyledir; Evvelâ murab. bat'bir saha vardır, Mabrab tarafı ma - sif bir duvar halinde yükseliyor. Mihra- bin karşısına gelen cepbede geniş bir ker| merle şimdiki avluya çıkılıyor. Buradan çıkmadan murabbam ortarnda tetkikatr amiza devam edelim. Yanlırda nisbeten üçük birer kemer daha vardır ki bu ker merlerden de yan taraflara değru camil İ bürbütün isi zonlaşırdığı San'at tetkikleri YOLUNDA 20 — Malatyada Selçuk mimarisi y gK Kapınndan görünüşü genişlemekte yazl namaz safları uramak- Tadır. Fakat biz mihrab duşanı ile bu ke merlerin teşkil ettiği bir murabba orta sndayız Ki bu mürabbam dıliları yük Seldikten venre kemerlerin üstünde ma üfleşmekle heraber köşelerden de gayet Tan'atk bir swrette birer gi daha kaza kaldesile mınmıştı. Bu tarif etiğim yen haricden görülen kubbenin alhdır ki bansiyetleri de tamamlıyayım Normal olarak duvar inçastında kullanı” Jan tağlamın eb'adı takrben 006X 025X025 dr. Yani ait santim ka, Jıalığında olup eni boyu yümiyer san” üm Bu tuğlalarla dümdüz. duvacr işle dikleri balde tuğlaların duvandaki bağ Tantı şekilleri #le bile hendesi tezyinat vi- cude getirilmişi tezyini Fakat bu tezyini düz şekillerle tmiyerek çok yerlerde tağlaları girintli İçaikıntl işlemek süretile de bu düz satib- Şinat vücüde - getirmişlerdir. iç kaldesi hizatında dolaşan mozaik çi İniden bir yazı vardır. Zaten — okunmas ğ halde - yüksekte * olman için bu yazıyı okuyamadığıma müteemifim. Belki & - yettir. Belki de binanın tarhini alfkadar| eden bir vesikadır. - Bunun — balli işini Malatyadaki haymetli arkadaşlara tevdi Kukbe kaldesinde toksimata göre bapı İyarak kuibbenin kilid taşına doğru bü - küle büküle yürüyen firuze — renkte sılı tuğlaların yaratlığı güzellik fevkalüdedir. Bunlar kubbenin kilid taşı etrafında tak-| İriben iki metro kutrundeki - bir dairenin hududunda Rihayet buluyarlar. Kilid ta- y yerinde yetmiş santim kadar kutru ha” Bu çi 'nide mor ve firuze renklerden birer yellesin yekdiğerine köşeli bir yıldız hasıl olmuştur ki b üçer| iz dairevt bir çini safhası vardır karışmasından al) lesin her üçer dilımda — birer tane) olmak üzere alı defa - Mühamided adı| yazılmıştır. Bu belki — Peygamberin adı ve belki de yapanı mimanın. İkinci ihtimz! zayıf bir ihtimaldir. Çünkü Selçuk san atkânları isimlerini - babaları ile birlikte yazarlardı Mimar SEDAD ÇETİNTAŞ Cumhuriyetin e a kâtibin. arkasından gilmesini| elile işaret etikten sonta ayağa — kalkır 'oda kapısına doğru yürürken içeriye ter Tiyla giren bir gencin önünde durdu ve bir an düşündükten sanıa elini — omzuna koydur; — Adın neydi tenin? — dedi, Şikrü, değil mi? Şükrü, evlâdım; yürmi beşinde Yer ea Allak aa daha uzun önür ler venin; gek, otur bakayım şuraya, Cenci bir sandalyaya aturtu ve tabar Kanından çıkardığı bir sigarayı onun Zana koyarak gene kendi elile yaktı: — Evlâdım, dedi, babanı soracakın, değil mi? Kaç gündür. yatıyor bizde) Başka kimsen var mı senin? Bir dayın o- Tacak galiba.. Değil mi? Çocük felüketi hâlâ anlamamıştı. Ser. fabib gene elini onun omuzuna kayarak, pratik adamların ölçülü isticali içinde so- Tuyordu: dedi debi tefrikası: 5 BiZ iNSANLAR Yazan: Peyami Safa Genc, başını önüne sarkıtı ve kal in içinde ansızm bir gözyanı — güddesi| patlamış gibi gözlerinden yaşlar boşaldı. Sertabib onun yanındaki sandalyaya o7 urarak: — Haydi bakayım, dedi, biraz di len. ondan gonra git, dayına” haber ver, haydi erlâdım. Sonra ayağa kalkti ve kapının önün 'de duran gene bir hastabakıcı kıza elini alladı — Gell Geli Yaklaş bakayım. (di, yaklaş, iyice yaklaş! Küçük yüzlü. cıva damlaları kadar parlak ve hareketli bakışlarile gözleri her tarafa dönen, ağzı çok boyah, sıçııyarak 'adım attıkca beyaz önlüğünün - önünde bir pantantif sallanan, ufak tefek bir kız iletledi; sertabib burmunu ona yaklaştı - Tarak evvabını kokladıktan sonra: ön 5 Brbacğinn tendin buka inse.| w miydi? Valide de vefat eki, değil | mi? Hepimizin sonumuz bu, evlâdım... | Dayına haber vermek isler misin3 —— | — Tamaml dedi, başhamşite senden siklyetçiz Temarüz ediyornmuşsun. b ım diye gelmiyormuştun, sonra da Jâ- yantalar sürerek teşrif / ediyormuysun. Burası hastane, kızım, hasta olursan va- marak mürabba, sekiz dilli olmuş daha İşonra da bu sekiz köşe darevi kuhhenin ka taraflara gitmeden buradaki insai ve İcab eden yerlerde ter” İyini maktadln bu tuğlaların boylarını kız ekilleri! Te goe gelyeieerergekir n lerd Kubbenin Cumuniyer — Yugoslav Meclisin- j de bir hâdise oldu, İ Muhalif meb'uslardan biri| Nazırı Şevki Behmen'i düelloya davet etti Belead (H muhabirimizden) — Yugoslayyanın m Ti meb'usani — olan Skupatinada bir hit dit olmuş ve ma halif - meb'udlardan Birisi, Yugotlar ka: binesinde — Nera retsiz Nazir / ola - çak bulunan / Şevki Behmeni — düelloya davet etmiytir. Şoti Benmen Bu meb'ann imi Milenko / Glisiç'i ve altmaş yaşında bulunmaktadır. Bu zat mecliste Bütçe müzakerah sırasında sör alarak hükümetin mali siyasetini tenkid| etmiş, Bata ve Tata müeses $e yapılan müsmadat aleyhinde bu muştur. Bu srada bazı kabine erkânına 'da çatmı ve sra Şevki Behmene gelince: * | e— Ben 60 yaşındıyım. Buna rağ - İmen bu kürtüden Renülz 40 yaşında bur. hınan Şevki Behmeni alenen düclloya davet ediyoruma demiştir. Bu sözler ciddilikten 'iyade şaka diye telikki edilmiştir. SOSYETELERDE Yeni tramvay tarifesinin tatbikına dün başlandı Yeni tenzilöti tramvay taritesinin) tatbikna dünden itibaren başlanmıştır. Dün yeni terifeye göre halk birinci mevkide iki ku'aya Kadar olan yeler) içim 53, iki kat'adan farla mosafeter için) 7 iklnci mevkide iki kat'aya kader olan| mesafe için 35, Üi kıt'adan fazla ye için 55 kuruş vermişt Nafın Vekiletinin serih emri üzerinc Maarif Vekâletine mensub bütün mek. zebler talebesi hertürlü mesafeler için birinei mevki için 45 ikinci mevkide de (2 kuruş bilet Gereti vermeğe başlamız.| li hardır. CEMİYETLERDE Bir cemiyet feshedilı İktısad Vekileti, bir türlü heyeti v-| mümiye halisde taptanamıyan Kümu ve Yo Meyyacilartermiyetini” dt d, A remiyetin azaer olan Yaş yemiş $i ve manavlar Sebreciler ve Bahçı - Yanlar cemivetine, kuru yemişçiler e| Bakkallar cemiyetine Mtihak. rlecek < dir Sahibi malüm olmıyan vapur Bünden üç y evvel Karadenizde E - İyeğli açıklarında bir Yunan gemisi bati İit Ö zamandanberi vapumun kurtu Tılmasına çalışılmaması - ve - vaparun metrük bir şekilde bırakılması Osman kaptarı ve çerikleri mücssesesin! hare -| kete getirerek vapurun denizden çık: İılmasına başlanmıştı. Osman kaptan vapuru denlzden çi -| İkararak dün İetanbıla getirmiştir. Yapurun üzetinde bandıra bulunma. at ve hiç kimse tarafınden sahtbliği İâdla Göflmemesi yüzünden — Osman kaptan gemin ine aidi olacağıı ileri sürerek alâkadar mazumlarda te. şebbüsata girişmiştir. Pakat, böyle me elelerde karar vermek aslâhiyeti yak 'maz İera Vekilleri Heyetine ald oldu - iendan alikadarlar Osman - kaptanın istidasını Ankaraya- gündermişlerdir. Vapurda bulunan malzeme Muhafaza teşkilâti. momurları tarafından mühü: lenerek emniyet slna alınmıştır. a bakarlar. Hastalık — bahancsile - izin gününü uzatmak olmaz. Hiç müdafan için ağzmi açayım deme, kulak. anmar Daşhemşire senin âmirindir, onunla an * İat, yoksa ben adamın gözünün vaşına bakmam, aaladın mi sultanım, işte sana son ihlar, Bir daha tekertü tedlerse selâmı keteriz, Marşl Ki birşey söyliyecekti, tertabib onun arkasında duran hademeye bağırdı:. — Haytola Süleyman? — Efendim, at O numaranın “ailesi gelecek mi? Yokım hastanenin tabutuna ' konacak? Ölü bekliyor. Sentabih ağlıyan gence yan gözle ba- karakt — Beklesin. biraz, dedi, fazla kohuş- man, çekil, hen haber yollanım, Hademe giderken, sertabib hastabakı c kıza dünerek tekrarladı:. —Maent Yerine oturdu ve odadan çıkan kırın rkasından yan gözle bakarak söylendi — Seni bana yolladıkları zaman ben 'ne mal olduğunu anlamıştım ama arkahı geldin, ne yapabilirdim? Bir tecribelik ömrün kalmışar, küçük hanım, hiç bana gelmertin. Her hödite karşıtında, birinden gelen İesiri & olandan lâp et gibi ayı myor, birinden ötekine şaşırmadan geçi” FELSEFEYE DAİR 1937 Paris -37 Yazan: Mehme: Sebacinm bapında hakiksti — aramakla | vaktini geçiren gene filozof, bu işte ket> | Gisine rehberlik edecek hiçbir kimse bu İamamıştı. Bütün alim ve Elozofların ki blanıı kapamağa, ve bilgi binasını, te İmelinden başlıyarak, yeniden, yalnızba.- yna, gücü yeltiği derecede, tssir elmeğel katar vermişti Şimdi, etekbaşına karanlıklar içerisine den yürüyecekti. «Kararlarında kav'iyet, hateketlerinde itinan Tazımdı. Acele € deme düşebilirdi: yavaşça — ilerliyecekti Karanlıkta rasgele gitmek onu zaruri bir netkteye ulaştırmazdı; ancak talihin eseri olarak yeni bir hakikat bulabilirdi. fakat bunun bir kiymeti olamazdı. - Kendisine| daba önceden bir yol çizmesi lâzımdı, ve| beter züninin müktedir. olduğu - bütün geylerin bilgisine ulaşınak için, kendisine | her itikamette rehberlik edebilecek —ve aldanmasına müni olacak «hakiki bir sulm, hakikate götüren bir takım kaide »| ler, aramak mecburiyetinde idi. / «Zira diyordu, hekikati urultüz aramiktana,| hiç aramamak daha hayırlıdır. «Çünkür| nitamsız letkikler ve müphem teemmül -| ler tabit nurları karaltır ve gözleri körler türler; ve bu tayzda karanlıklar içerisin: de dolaşmağa abşan bir kimsevin gözleri nihayet » kadar zayıllar ki gündüz ay- dinliğina tahammül edemez olurlar. Şu halde bir vsul zarasi dd Bunun için, işine yarıyacak ç eilim veya san atb vardı: Mantık, hendesecilerin tahlil, 've cebir. Birincin, —ekıyaslarile malüm) eyleri başkalarına izah etmek, veya, bi- Tizmiyen, ve onun bize öğretmesi gelen, şeyler hakkında muhakemi düşünmeden söz tüylemekten başkan bir| ik görmüyor; edaima şekillerin mülâhı zasına münhatır kalano ikinciri zibni ye-| Tuyon, üçüncüsü ise, lüzumsuz bir takım kaide ve rakamlarla emuğlak ve müp -| kemo bir halde bulunuyordu. «Kanunlar| man çokluğu ekseriyetle - ahlâksızlıklara| İyal açar, halbuki az ve fakat sıkı bir sv- Tetle tatbik edilen kanunlara — sahib bir, daha iyi idare ediliyor — Fuzali| bir sürü kaide yerine, bazit, fakat dalma fakib edilecek csnı birkaç.kaide Va -| zetmek ve emantık, tahlil ve cebrin -| vantağlarını adi ve fakat / kusurlarından ari yeni bir wsul bulmak icab ediyordu.» ve bulmuştur 1 — #Hakiki olduğunu bedihi olarak bilmediği, hiç birşeyi arla doğnu olarak kabal etmiyecekti ve verdiği hüklm - Terin, cancak kendilerinden hiç şüphe e- dilmiyecek derecede açık ve seçik olarak idtak etiği şeyleri bulunduracaktı Çünkü, «her iim yakini ve bedibi / bir Bilgidir: diyordu, muhlemel olan bütü bilgileri reddetmek, ve ancak yakini vel zayrikabili şek * bilgilere ilmad etmek icab eder, Böylece, bedaheti hakikat yanı olarık vazediyor, ve etariteye « darbeyi vuruyordu. Ortaçağ gökten inen hakikatlere, bilâşek ve güphe, İnanıyor. du. Medretelerde (Ecoles) cüvtnd böy- zora iliraz götürmez bi delildi. öle dünyada yerdiren Vizeie Aristo'yu göstererek: eİşte, diyordu, bü- tin Bilenlerin hocasnın.. Saniyen, baki- kati bulmak için, senelerce medreselerde okunular mantık kaidelerinin yardımına Üniyae olmadığımı gösteriyordu. «Efâ DT aiina yan T9 gibet tazihii sayımiz. 4x çkmişli, İyar, kendisi için umulmadık hiçbir vak'a timali kalmamış, her türlü imkânlarla dolu; haştanbaşa olagan bir vukuat âl mi içinde, olman mümkün şeylerin nevi-. lerine ve şiddetlerine karaı hududauz bir tecrübe ve itiyad zenginliğile mücehhez miş gibi Arhal karar vermeğe hazır idare ada çevikliğile en ameli mesel lerden en karışık ruh ilerine kadar bep- sine yetişmek iradesini kendinde buluyor” 'da. Orhan, bir hattane değil, hasta ol - maya ve ölmeğe mahküm inınnların bah- una ald müşterek bir davaya — bakan ve| Karşıında er geç herkesin mazaum mev- neler| künde bulumabileceği sağlık mah İrinden birine - riyaret eden bu adamın hareketlerini samimi bir hayranlıkla ta Vah ediyordu. Sertabib onun - gözlerile İkarsılasıncaz | — Menenfit had., dedi, bizim üstad Tni söyledi? | — Ever, Asitana kalısa tüberküilör- müp hem de, Dur bakalım, kendii gehin de. Değildir intallah. Bu sözlerden sonra ontalığa bir seniz-| Tik çöktü, Gencin - hıçkırıkları duyulu - yordu. Sertabib ona yan gözle bir dahal haktı ve içine dolan bir teessürü derhal| uzaklaştırmak istediğini zannettien kuv> eti bir hareketle alt düdağım buruştur. bir üç yüzüncü yıl sergisi ve d Kara Hasan tan ve Aritto'nin yaptıkları bütün Bd fülleri okumuş oltak dahi, gene bir, hiç) bir zaman, ilozof olamayız, diyordu, © üer bir kaziyye halckında sağlam bir hü küm vermek kabiliyetinde değilk. eZi tak aklelüm sahibi her kimse, tabii nurun yardımile, doğrudan doğruya, bir - bade ile, bedihi olan hakikatleri, merel, avar olduğunu, düşündüğünü, bir müelle ç hatla mohat olduğunun bulabilir İL — «Tetkik edeceği ” müşkül İher biritini, onları daha iyi halletmek için icab ettiği şekilde, bölümlerer ayıracak- ta. Böylece, birinci ksidede vazettiği ber dahet premipini takib ederek, mürekkeb. izafi, müphem, güç olan şeyleri, —müter| aati bir tahlille, en sonunda bir bada ve aalarile açık ve seçik bir tarzda bilebilece. d basit, mutlak, bedihi, kolay olan şeyle Te irca edecekti. Müstr - bir - filazofın| işatet etiği gibi, hemşeyi — onu teşkil eden abedanet alamlarının, ebesit tahiato leril bulunciya kadar unuurlarına ayıracaktı. Ve neticede tahi| zincirini hadı halkası -| 'na bağşyacaktı, NL — GEn basit ve en kolay - bilinen seylerden başlıyarak, basamak/ basamak, en mürekkehlerinin bilgisine kadar yük Selmek için, düşüncelerini bir nizam d hilinde sevkedecekti, hatla tabisten bir - birine takaddüm etmiyen şeyler arannda| dahi bir nizam - farrederekn. - Büylece, tahlilin muvasalat noktanını terkible ha - zeket goktası kabul ederek, - mürekkebin Dasitten, izafinin mutlaktan nasil çıktığ- aa prensipten — neticeye kadar yükselem halkalar aranındaki — mabzarlu — bağlan| gözterecek, hulâsa hakiki ilmi tesis eder cekti. #Çünkü, diyordu, biz bir bakı bir zincirin bütün halenlarını ayırd ede » deyiz, fakat her halkamın - kendisinden evvel veya sonra gelenle nasil birleştiğini| gördüğümüzde, birincinin sanuncuya l bağlandığını anlıyabiliriz.m Ona göre| bu kaide, ilim Tabyrinthe'ine nüfuz et -| mek Aüiyenlere These'nin ipinden dak z elzem değildir. «Bu nizamı takib et- mek ittemiyenler, bir binanın - dibinden bir hamlede merdivenleri nazan selere benzerleri Üsul ve nizam ayni| yeylerdir. IV —Her tarafta b kadar tam tadad- Jar, ve o kadar vmümt görden geçirmeler. tekrarlar, yapacaktı ki hiçbir şeyi ihmal| etmediğinden kat'iyetle emin olsun, Çün- hi Birçok kimseler. prensiplerden çabuk neticeler - çıkarmak jatiyerek aradaki neiceler zincirini tama- men katetmezler, ve tabii farkınn varma: dan birçoklarini ihmal / ederler. - Fakal göphesiz, bir tanesi ihmal edilir edilmez, hatta bu en eheramiyetsizlerinden - biris bile olsu, zincir derkal kopar, ve netice İnin bötün karflği znil olur.r | Böylece, ösükra talii, talil de hada öt İmam ederek, bütün usul en sonunda ha *i Bilgiler elde etmek gayesine çevrilmiz luyar, ve bunun için de «tahi ve cebrin en iyi tarafları alınarak birinin kültün kasurları diğer tarafından tashih diliyocm du. Şimdi ona ilmi tesir etmek kalıyordu. Mehmed Karahasan ekseriyetle sak| bütün meslek hayatında buna benzer te gelki veziyetlerinde - kökleşen hususi bir İiriyadın, ayni - noktada iki çizgiyi biraz iriyormuş gibi bir mana ver) rilmeğe müssid, sarih bir kerkinlik peydi etmişti. Üst dudağının fazla geniş, biyık- ve çıplak derisi üstünden ebsik olme an istihza, alt dudağının ciddiyeti ve a- Ççık yeyil gözlerinin şefkatile de kararak Yüzüne bir tatklık veriyordu. Orhan gözlerini - sertabibden ağlıyan Onün da kendisi gibi iki c kaldığını ve derin bir #ndişe içinde harab olduğunu düşünüyor 'du. Nesati de yan gözle bu gence bale eyaşlarile bir hizada bütün çizgi- '" Ge Tıraşı uzamıp sakalile yüzünün kılıız ta- rafları, derisine kirli ve soluk bir ebruli d maazarası vermişti. Harekehiz dır Tan ve terbiyesini muhafaza eden bir cud içinde tek başına aşayişini kaybeder rek, dağınıklığı ve çarpıklığı, - saçlarile boyunbağına yukarıdan ve aşağıdan mer” İhamer verici bir ahenkle - bağlı gürünen bu yüze daha fazla bakamadı. Orhanın beklediği daktor Mümt dil odaya girmiyüi, Herkes ayağa kalktı. Büyük dahiliyeci bütün odadakilere mü savi bir meyille dağıtığı baş selâmını or: | hesdei| Vö İlikek, ne deneniz / diyiniz, Aİ d T (Ğinden Aşk ola değil, aâşk olsun!.. Tamvay sabalığındaydik, Köp: tü / dureklarından — birinde iki yolcu geldi. Biri bay, biri bar yan, Etkek yanımızda kaldı, kadın içeri gürdi. Fakaf bu kalışta ve gitişte bir hunur et vardı. Bay, vik kostümlü eşini *kar 'ese kanarya sakar gibi bariz bir karuyuş. - işeri bırakınıı. Bayanı da görü arkar kalan bir ahâ gibi süzülmüşü. Biraz sonra yanıbaşımda düran genc bir bay, açık kapıya bağını çevirdi, uzun ve müz teharrik bir sardalya — fıçaına benziyen arabanın isini süzmeğe koyuldu. — Er Kalabalığa katan bay, bir çehre ile onu süzüyordu. Bir aralık kapıyı Kapıyacak oldu, elini uzatiı. Far kat ne düşündüyse bundan vazgeçti ve kapıya uzanan elini birden genc yolcur mun yakaıma atarak bağırdı; — Kime bakıyortun çapkın? Vatman, frenleri Tanriya eme dip başını arkaya çevirirken kükanc bay, bir daha gürledi — Kanıma bakiyorsun değil ni ucuturum vallahi!.. Ben Bit adamın natıl — uçurulacağım. merak etmiştim ve ihtiyat da elden bir yardım. Gene, korkudan sapsarı kesilmiş: di birveyler geveliyordu. Benim merakım — ve onun korkumu çek sürmedi, - kukanç yolcu, tahanlıkta güzel çehre temaşa et meğe yeltenen genci kolundan yakaladı. vev.. uçurdu. Arabanın içinde ve dışn- da bulunanların bir ağızdan kopardıklar vaveylâ, ademı uçuran pehlivan için kaş, kaldınma doğru uçup giden genc için de bir vğurlayış olmuştu. ... Dayak, tarihte okunürken veya hayat ta seyrolunurken nihayet - rikkat uyan- dinr. Fakat sle ve tekme atmağa lenez- Zül etmeyip te kolunu mancımk veya ma niveli gibi kullanarak cezalandırmak ie tediği kişileri uçuran şu adamın görterdi”. Hi marifet, hepimizde bir hayret uyas” umiştı. Marilet diyorum, Çünkü incit- mmiyen dayaklar gibi bu uçurma işi de pek ustalıklı idare olunmuş ve yaze, bir ânzaya uğramadan kaldınma ) olduktan sonra gene hakikaline, yaz” ni yürüyen bir adam vaziyetine avdet et Enine az testdüf olunucağına emin ol duğum bu hâdise urasında tabitile e ki dayak sahnelerini hatırladım. Malüm olduğu üzere eiki anırlarda dayak ver men atılırdı. Sadınazamlar bile devlet kud- retini halka histettirmek için sopa ve far Jake kullanırlardı. Yeniçerilerde he da- yak, kanuni meratime bağlıydı. Sopa yi yecek suclu, bu merasime göre, ancak ak” yam namazından sonm Hasırovası deni- len yere getirlir ve karailatli yatınlarak uaulü dağresinde dörülürdü. Bi acıklı merasimin gülüne tarafı, da- yağa mahküm adama, yere yatırılmazdan yak alılanın da iki üç yüz sopa yedikten 'sonma al kan içinde ayağa kalkar kalk yaz iki elini göğrüne bağlıyarak » bekti rulünce ve tühirince - niyaz eylemesiydi. Ben Bu aşkola sözünün neye delilet ettiğini hakkile anlamış değilim. — Fakat 'adam uçuran babayiğitin bileğindeki kuv- vete karşı aşkoltun demekten kendimi a. Tamadim. 'M. TURHAN TAN elinin başparmaklarım da yelek ceblerine :. sertabibin önünde durdı — Bu yatak meselesi bir facin halini H bir kardiyakla ayni yarakta yatırmağa mecbur ol sunuz; kardiyak sabaha karyı ölür, kim se façkında olmaz; yanında yatan hasta a farkında olmaz, Yarım sant, bir saatı sonra biçarenin nöbeti tutar, yatağın içinz de oturur, neden sonra görür ki yanındar kinin çenevi sarkmış. Üntüne iğilir, bakar: Gözler dönük! Anl yalnayak koridora koş kadar bağınr. Bütün hantalar uyanırl. Dehşet, mirim, dehşetl Bizim böyle bir yatakta çilt yatan hastalarımız var, de * üi m> Sertabib parmağını dudağinin Ttine kaydı — O bahti kapatın! dedi, sabahtan - beri koğuşlar birbirie girdi. dehyet, fer yatak yök, « hasta kiyamet, bugün sizin poliklinik mahşerdi, değil mi? — Mahterl Sertabib hokkasının kapağını bu ba — Demindenberi sizi bekliyor... dedi. Doktor Orhana döndü: dü. Kenralarında iki deri / kabardı hana bir daha tekrarladıktan / sonra, ikil Tarkan vari yakmıyarak yangörle bizgin bayı süzük « y ğ önce saşkola yoldaşıma denilmesi ve daz — v

Bu sayıdan diğer sayfalar: