8 Aralık 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

8 Aralık 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

r, Anayurda gelen kardeşlerimiz Göçmenler için yaptırılan 300 ev merasimle açıldı, kardeşlerimize nakdî yardımlar yapıldı Konya (Hususî muhabirimizden) Konya vilâyetine yeniden gelmiş olan göçmenler, vaziyetlerini tesbit etmeğe muvaffak olarak göçmenlikten kurtul muşlardır. Buraya gelen göçmenler Akşehir ve Çumra kazalar'nda iskân edil diler. Akşehire gelen göçmen sayısı 300 evde 1091, Çumraya gelen göçmen sayısı da 403 evde 1547 dir. Çumrada bu göçmenler için yeniden 300 ev yaptınl dı ve göçmenler tamamen evlerine yerle* şerek kendi öz evlerinde saadetlerile baş başa kaldılar. Bu evlerin açılış töreni ya pıhrken göçmenler vali Cemal Bardakçıya gözyaşlan arasında şunları söylüyor lardı: « Memleketimîzden çıkarken bu kadar düşünüleceğimizi ve refahımızm bu derecede temin olunacağını bir hikâye olarak dinliyorduk. Bize vadedilenlere içimiz inanmıyordu. Bu tatlı diller oraya gidinciye kadardır. Ondan sonra ne halimiz sorulur, ne de düşünülürüz, diyorduk. Buna rağmen anayurda gelmekte ve Türk yurddaşlığı şerefine kavuşmakta acele ettik. Bu acelemizi ancak, kısa da olsa esaret hayatı geçirmiş olanlar takdir ederICT. Biz müreffeh olacağırr.ızı tahmin eyliyerek buraya gelmiş değiliz. Biz hürri yetsizlikten kurtulmak, esaretten kurtul mak ve Türk bayrağı altında ölmek için buralara gelmiştik. Buralarda refaha kavuşmaktan ziyade sürüneceğimizi tahmin ediyorduk. Fakat hürriyetin refah ve saadetin üstünde olduğunu uzun senelerin acı tecrübelerile anlamıştık. Buraya gel dikten sonra bize vadedilenlerin hatta eksik olduğunu gördük. İşte o zamanlar bizim bir hayal gibi karşıladığımız evler hazırlandı. Bunların içine girerken ve onlara tesahüb ederken o vakit içimizden böyle düşünmüş olduğumuza utanıyoruz.» Vali de onlara Cumhuriyetin her söylediğini yapacağmı ve onun vaidlerinin ancak hakikat olduğunu söylerken gözlerini yaşartmıştı. Çumra Konyadan. sonra istasyon üzerinde küçücük bir kaza merkezidir, 300 göçmen evi bu küçücük kasabayı hem büyülttü hem de ona modern bir çehre verdi. Nüfusu artan bu kasabada mekteb ihtiyacı da kendisini göstermiş olduğu için simdi bir de tam teşekkü'lü ilkmekteb yapısı kuruluyor. Bu yapı için de iskân tahsisatından 20,000 lira sarfedilecektir. Çumradaki göçmenler için yeniden fakat ilkbaharda 40 da dükk^ın yaptırılacaktır. Bu dükkânlara geçecek olan göçmenlere gene hükumet tarafından sermaye de verilecektir. Şimdiye kadar kendilerine 310 çift öküz, 259 pulluk, 30 araba ve 21,071 dekar arazi verilip tapuya bağlanmıştır. Aynca 206,144 kilo yemeklik ve 77,250 kilo da tohumluk buğday verilmiştir. Mufıtaç olan göçmenlere aynca 217 kat erkek elbisesi kadınlara da 864 metro pazen ve basma dağıtılmıştır. Muhtelif şekillerde 7,524 lira da nakid olarak yardım edilmiştir. Akşehirde yerleştirilmi; olan göçmenler için de 316 yeni ev yaptırılacaktır. Bu evlerin inşaatına aid hazırhklar hitam bulmuş olduğundan ilkbaharda hemen te meller atılacak ve kısa bir zamanda bitirilecektir. Akşehirdeki göçmenlere de 44,796 dekar arazi verilmiş ve tapuya bağlanmıştır. Tevzi olunan yemeklik buğday 297,510, tohumluk buğday 100,225 kilodur. 2,250 öküz, 231 pul luk, 40 araba, 20 kat eıbise verilmiş ve 2,575 liralık da nakid yardım yapılmıştır. Kendilerine ayrıca yakacak odun ve kömür de dağıtılmıştır. Akşehirdeki göçmen evleri de bitirilip kendilerine teslim edildikten sonra işler tamamlanmış ola caktır. CUMHURÎYET 8 Birincikânun 1937 JConyaya yerleştirilen Faillerin derhal meydana Buna aid vesaik Çekoslogöçmenler sevinc içinde çıkarılması memnuni vakyada müzayede ile yetle karşılandı satılacaktnış İzmir (Hususî) Biri cinavet, diğeri havdudluk şeklinde vuku bulan ve halkı oldukça heyecana düşüren iki hâdise faillerinin kısa bir zamanda meydana cıkarılıp yakalanması, büyük bir sevincle karşılanmıştır. îzmire tütün nakleden Boladanlı şoför Eminle muavini Alinin Tireye beş kilometro mesafede. Tasçesme yakınında, tabanca kurşunlarile feci şekilde öldürülmeleri üzerine yapılan tahkikat cinavetin filhakika rekabet yüzünden doğduğunu göstermistir. Katiller, Ödemişli kamyonet sahiblerinden Osmanla muavini Refik, arkadaslan Celâl. Mehmed ve Mehmedin muavini Alidir. Osmanla, maktuller arasında, nakliyatın ucuz yapıldı&ı meselesinde ihtilâf çık mış ve bundan sinirlenen Osman, di Şerlerini teşvik ederek bu cinayeti iş letmiştir. Caniler. karanlıkta yolu beklemisler. kamyoneti durdurttuktan sonra çamurluğuna çıkarak zavallı şoförle muavi ninin beyinlerine ateş acmıslardır. Cesedlerini de çıkarıp vol üstünde bırakmıslardır. Refiğin Ödemişteki evinde, hâdise esnasında gij'diği gömlek, henüz yıkanmış, fakat kan lekeleri tamamen silinmemiş olarak bulunmustur. Pantolonunda da lekeler görülmüştür. Maa mafih tahkikat derinleştirilmektedir. Bergamanm Turanlı nahiyesinin Sarıcalar köyünden bakkal Zühtünün dükkânına müsellehan ve maskeli olarak giren şahıslar, zengin tanıdıkları ve ayni zamanda palamut ticareti yapan Zühtüyü soyma^ı, çok evvelden kararlastırmıs ve yatsı namazında. herkesin camide bulundueu sırada dükkâna girmiş, mavzer ve tabancalarını çevirerek: Kasayı aç! Kumandasını vermislerdir. Zühtü, anahtarı alıp kasava doğru giderken, anahtarı kasden düşürmüştür. Haydud lardan biri, elindeki lâmbayı uzatarak anahtarı bulmasma yardım etmis, Zühtü bundan bilistifade lâmbayı üflenrş ve yanıbaşmdaki kapıdan kendini rüzgâr hızile sokağa atmıştır. Hâdiseyi jandarma ve bekçilere haber vermiş, nihayet hepsi de yakalanmıstır. Silâhları da sakladıkları yerdje buhjtn.muştuT;., Haydudlar, Bergamanın îğrigöl kö vünden Kara Mustafa ,ile Povra«k kövünden Hahl Ibrahım, Husnu, Cevaplı kövünden Mustafa oğlu Abdullah ve Alâaddin çiftliğinden Hüseyindir. Mayerling faciası esrarı etrafında yeni bir takım rivayetler dolaşmağa başlıyor. Arşidük Rodolphe ile Mary Vetsera'nm aşk macerasına ve ölümüne aid bütün vesaikin, İmparator François Joseph'in yegâne mutemedi olan Kont Edouard Taafe tarafından bir dosya halinde muhafaza edildiği ve bir bankada saklanan bu dosyanın, Kont Edouard'ın oğlu Kont Heinrich'e teslim olunduğu söyleniyordu. Kont Heinrich de bu dosyayı, Bohemya'da kâin Pilsen civarında bulunan Ellischau şatosunda muhafaza etmişti. Şimdi, onun oğlu Kont EdouardTaafe, şatoyu satmış bulunuyor. Kont Edouard, büyük babasından kalan vesaikin 1938 kânunusanisinde yapılacak olan müzayedesine intizaren şatoyu henüz terketmemiştir. Avusturya, Çekoslovakya hükumeti nezdinde teşebbüste bulunarak bu satışa mâni olmak ve bütün dosyaların, federal hükumet hazinei evrakına iadesini temin etmek istemiştir. Fakat, Prag hükumeti, bu hususta henüz bir karar vermiş değildir. Çekoslovak gazeteleri, Maarif Ne zaretinin, Kontun kütübhanesinde evrakın bir fihristini yaptırmak üzere, Ellischav'a bir heyet gönderdiğini yazmışlarsa da, bu haber henüz tahakkuk etmemiştir. Mahud Mayerling dosyasının, Avusturya hazinei evrakına iadesi ihtimali ne kadar zayıf ise, bir iki ay sonra, zengin bir Amerikalının veya bir tarih meraklısının eline geçmesi, yahud da bütün bu faraziyelerin hilâfına, bizzat Kont Edouard Taafe tarafından badema ikamete karar verdiği Irlandaya götürülmesi ihtimali o kadar kuvvetlidir. İzmirdeki feci cina Gene Mayerling faciası esrarı! yet ve haydutluk zaflyct ve Clılorcse benizsizlik icin yegâne deva kanl ihya eden Ennmntrlupeü'obatarr.r.ndanterllpediluKFtir. Operatör Urolog BERLITZ Akşam lisan kurlan 373 ist klâl caddesi Dr. Mehmed Ali Hastalıktarı mütebassısı Köprübaşı han Tel.: 21915ı ., MUKEMMEL REKUM UCUZ FİATLA t TEDIYATTA KOJLAYÛK . •İftuALATASESLİ HAN. İDRAR YOLLARI INGiLiZCE v, s. Hattada 3 ders Ayda 4 liradır. fl.NECİP .IrmEFON 41453 Tahmin edilen f.ati Kurıı^ Sa. Yüzde 7,5 Teminat * Kütahyada 6. Sayılı J. Okul Komutanlığından: Tutan Lira K. 19,000.00 Çoğu 190,000 Azı Kilo 160,000 Francala nev'inden bî rinci ekmek. 1 6 savıh Jandarma Okul ihtiyacı için yukarıda miktarı yazılı ekmek kapalı zarf usulile eksiltmeve konulmuştur. 2 Talibler kapalı zarf mektublarını kanunda yazılı şartlar dahilinde muayyen saatten bir saat evvel Komisyon Başkanhğına makbuz mukabilinde teslim edeceklerdir. 3 Eksiltme 20/12 '937 pazjırtesi günü saat 10 da Kütahyada J. Okulu Satınalma Komisvoru'nda vanılacaktır. 3 Saıtnameyi görmek istiyenlerin Komisyon İşyarlığına müracaatleri ilân olunur. (8049) 109 50 1425 Baş, diş, nezle, grip, romatizma nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı keser. tcabında günde 3 kaşe alınabilir. Taklidlerinden sakınımz ve her yerde ısrarla • " * " Gripin isteyiniz. Yeni meydana çıkan bir hakikat Mayerling faciasının yakında aydın lanması ihtimali gittikçe kuvvetlenmektedir. Kont Taaffe'ın, bu faciaya aid evrakı ihtiva eden mahud çekmecesi müzayedeye çıkarıldıktan sonra, bugüne kadar esrara gömülü kalan bu büyük aşk faciasının asıl ehemmiyetli kısmı olan Arşi dükün ölümü safhası da anlaşılacaktır. Maamafih, bugüne kadar, Arşidükün pjiitnü, Marie. V.etsera ile olan aşk macerasmıh'bir neticesi gibi telâkki edildiği halde, asıl sebebin büsbütün başka oldu ğuna dair şimdiden bazı rivayetler dolaşmağa başlamıştır. Bu rivayetlere göre Arşidükün Marie Vetsera'yı, iddia edildiği kadar kuvvetli bir aşkla sevmediğine inanmak lâzım geliyor. Arşidükün ölümü, İmparator aleyhine •tertib edilen ve Arşidük Rudolph'un dahil bulunduğu bir suikasd işinden mütevellid imiş. Bu suikasd muvaffakiyetle neticelendiği takdirde, imparator tahttan uzaklaştırılacak ve Arşidük Avusturya Imparatoru ilân edilecekmiş. Marie Vetsera'nın adınm bu vak'aya karıştırılması, Habsburg hanedanmın şeref ve haysiyetini korumak maksadına matuf resmı bir manevradan ibaret imiş. Konya Ereğlisinde bir kaza Konya Ereğlisi (Hususî) Kaza nuzın Çavuşlu mahallesinde mukim tenekeci Emının dört yaşındaki çocuğu evlerinin önünde bulunan 9 metro derinli ğindeki kuyuya düşerek çok feci bir şekilde ölmüşlür. Müddeiumumilik bu fa* cia hakkında tahkikat yapmaktadır. Mes'ud bir düğün Deve kini buna derler Aydın (Hususî) Aydınm Hacıaliobası köyünden tülü denilen bir güreş devesi, kin beslediği sahibi Kara Os manı feci bir şekilde öldürmüştür. Kara Osman, haşarı olan devesini arasıra döğermiş.. Hâdise günü de gene hırpalamıştır.. Osman, tarlaya gitmiş ve kendisini gören deve, ona doğru gelmeğe başlamıştır. Devenin kendisini okşat mak istediğini sanan Kara Osman elini uzatmış, fakat kindar deve, bir hamlede Osmanı elinden kaparak evvelâ hamutuna (devenin sırtındaki bir nevi semer), sonra yere çarpmıştır. Deve bu nu müteakıb sahibini altma almış, ezmiş ve fırlatmıştır. Bununla da kızgınlığını tatmin edememiş olacak ki, ya nma çökmüş ve arasıra kımıldıyan u Büyük Millet Meclisi Muhafız bölük kumandanı Yüzbaşı Kemal Yorulmazla Bayan Muzafferin düğünleri evvelki gece Perapalas salonlarında yapılmıstır. zuvlarını ağzına alıp kırmak, çiğnemek Bu düğünde Başvekil Celâl Bayar da bulunmuş, yeni evlilere iltifat etmişîer suretile zavallıyı öldürmüştür. Deve dir. Yukarıki resım, Başvekilimizi yeni evlilerle bir arada göstermektedir. müşahedeye alınmıştır. Dlliniz Beraet etti Bursa (Hususî) İhtilâs suçundan beş sene dört ay on güne mahkum olan Nafıa Vekâleti Bursa su işleri müdürlüğü muhasebecisi Haydara aid bu karar Temyiz mahkemesince bozularak muha sebeci Haydar yeniden Ağırcezada mu hakeme edilmiş; neticede beraet etmiş ve kendisi tahliye olunmuştur. Simdilik öyle. Sonra? Sonra ne zaman? Allah uzun ömür versin amma sen ölmiyecek misin? Tabiî. îşte o zaman hanım zengin olacak. Hesabını yapmıştır o. Sen ellisini geçkinsin. Yallah yallah on on beş sene daha yaşarsın. Hanım o zaman otuzunda olacak. Tam keyif çağı! Anladın mı? Sen çantada keklik. Bir taraftan da yavuklusile gezip tozacak. Böyle olsaydı işleri tıkırında giderdi, ötekinden korkmazdı. A!.. İlâhi... Öteki domuzuna akıllı imiş ayol... Karının maksadını anladı tabiî... Baktı ki ikiniz arasında fingatmak istiyor, pişto"a sarıldı. Onu hep memlekete götürmek istermiş: «Yoksa vururum seni» diyormuş. Evet, bunu ben de duydum. Az değil o. Mandepsiye basacak takımdan değil. Pek güzel Rukiye Hanımcı|ım ama Zehra onu seviyorsa mandepsiye bastırmak ister mi? Yavrucum, onun da gönlünü yapacak, senin de... îkinizi de idare edecek. Üçünüz de memnun olacaksmız. Sen gözlerini yumduktan sonra hanım mirasa konacak, dilediği adamla yaşıyacak. Hiç senin gibi yağlı kuyruğu elinden bırakmak bozuk!.. her yemekfen Jonra HA J/4/V meyvaözü İçiniz L Hangi adam? Zehra birinin metresi imiş. Bunun doğru olabileceğine inanmıyorum. Buna înanmıyorsun da ötekine nasıl inanıyorsun? Ötekini gözümle gördüm. Kimi? paslı ,midenız Korkuyorum ! Tefrika: 5 6 Herkes, dedim ya. Senin benim yanımda çalıştığını da biliyorlar mı? Bilmez olurlar mı? Helbet! Şimdi bana geldiğini de öğrendiler mi? Söyledim. Allahm bildiğini kuldan ne saklıyayım. Hepsinin gözleri dolu dolu oldu. Bildiklerin bu kadar mı?? Rukiye gülerek: Eksik mi söyledim? diye sordu. Zehra bahçeye çıkıyordu. Bahsi kestim: Konusuruz daha! dedim. Zehranın kıyafetinden sokağa çıkmak niyetinde olduğunu anladım. Kameriye tarafına bakmadan, ilkönce ağır adımlarla, sonra bir kararsızhktan kurtulmuş gibi hızla yürüdü, sokağa çıktı. Onun arkasından birkaç adım atarak hangi istikamete gittiğine bakan Rukiye, düşünceli bir tavırla yanıma geldi: Şimdı birisi olsa da peşinden gitse.. dedi. Artık birşeyi merak ediyorum, Ru Yazan: Server Bedi kiye Hanım. O söylediğin mevki sahibi adamın kim olduğunu öğrenmek istiyo rum. Meraklanma, onu da öğreniriz. Bu dünyada hiç birşey gizli kalmaz. Kalmaz. Bunu bildiğim için şimdiye kadar fazla telâş etmedim. Hakikat yürür ve ayağımıza gelir. Rukiye çenesini a\uclıyarak başını salladı: Allah bugünleri bana gösterdi. Her gece dua ediyordum. Çok geçmeden hakikati anladın. Doğrusu, çok birşey anlamadım, Rukiye Hanım. Gene mi böyle söylüyorsun? A Fazıl Beyciğim, korkarım sen gözünle görsen inanmıyacaksın. Öyle değil, be kadın, öyle değil. Bak ben sana anlatayım: Zehranın kö yünde bir yavuklusu olduğuna emınım. Bu adamın İstanbula geldiğini, Zehrayı tehdid ettiğini biliyorum. Bütün o korkular herifin yüzündendi. Hatta belki Zehra senin odanın üstüne çengeh vur duğu gece, yavuklusunu içeriye almıştı. Rukiye sıçradı: H a h ! Allah senden razı olsun! T a o zamandanberi söyleyim, söyleyim diyordum da bir türlü cesaret edemiyordum. Ona yakın şeyler söylemedin değil. Hakkın varmış. E, gördün mü beyciğim, daha ne istiyorsun ? Du...r! Şimdi sana sorayım. Elini vicdanına koy dz öyle söyle. Zehra o adamı seviyor da niçin beni bırakıp ona gitmiyor? Niçin? Çünkü, gencliğinde böyle masum bi sevda çekmiş. Onu unutmağa çalış mış, bana varmış. Derken herif îstanbula gelip kıza tebelleş oluyor. Kız istemiyor. Olur a: Seviyor amma istemiyor. Çünkü bana hürmeti var. Olamaz mı bu? Rukiye hiç tereddüd etmeden: Olamaz Fazıl Beyciğim! dedi. Neden olamaz? Kadın onu seviyor, senden ayrılmak istemiyor amma senden çıkan var da ondan. Çıkan nedir? Nihayet şu evde iki lokma ekmek yemek, üç tane de entari giymek değil mi? Bunu öteki de temin eder ona. Rukiye başını arkaya salıvererek sun'î bir kahkaha attı: Hahaha...y! Güleyim bari... îlâhi Fazıl Bey, sade iki lokma, bir hırka mı? ister mi? Onun için yavuklusile beraber memleketine gitmiyor. Bunda anlaşılmı yacak ne var? Rukiye Hanım, sen bana pek fena bir insan tarif ediyorsun. Insanlann çoğu böyledir oğlum. İnan bana. Bu kadar alçaklığa inanamıyorum. Sence nedir öyleyse? Demin söyledim ya. Belki o adamı seviyor, fakat benimle evli olduğu için vicdanı onunla yaşamayı kabul etmiyor. Bu da herifi kızdırıyor, tehdidlere sevke diyor. Öyle olsaydı sana herşeyi ta başında bir bir anlatırdı. Vicdanını açardı. O zaman ben onunla yaşamağa razı olmazdım. A... Çocuğum, işte o zaman razı olurdun. Bakardın ki Zehranın kalbi tertemiz... Hiçbir taksiri yok... Başına bir adam musallat olmuş... O zaman Zehrayı daha çok severdin. Bana öyle gelmiyor. Öyledir, oğlum, öyledir. Rukiyenin belki de hakkı vardı. Öme1 rin benimle husus konuşmak istemesini düşündüm. Keşki bir gün ve saat tayin etseydim... Bu adamdan herşeyi öğren mek mümkün olabilirdi. Hatta o mevki sahibi adamın kim olduğunu bile. Rukiye birdenbire canlanarak: Peki. dedi öteki adam ne oluyor? Ömeri. Ömer mi? Köydeki yavuklusunu sövlemivor musun? Onun adı Ömer. Rukiye hayretle sıçradı:" Ay!... Onu gördün mü? Tabiî... Biraz evvel burada idi. Sahi mi söylüyorsun? Bir yaşıma daha girdim. Burada mı? Burada. Hem sen gittiğin gündenberi burada idi: Benim uşağımdı. Rukiye başını salhyarak: Yalan vallahi! dedi, olamaz. Uşağın mı? Kabil değil. Sen daha sapıtma " dın, Fazıl Beyciğim... Bir aralık sen de oynatacaksın diye korktum ama birşeycik olmadı. Hayır, hayır... Sana inan diyorum, yalan söylemiyorum. E nasıl oldu bu Allahını seversen? Rukiyeye vazıyeti biraz anlattım. Gözleri eski mecidiyeler gibi büyüyerek beni dinliyordu. Ellerile dizlerini dövmeğe başladı: (ArTtası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: