10 Ağustos 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

10 Ağustos 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURIYET 10 Ağustos 1938 Tarihî roman : 2 ( Şehir ve Memleket Haberlerl ) Siyasî icmal Pasaportsuz hırsız Hal kın şikâyetleri p Köylüden mahsüliinün dörtte birini ahyorlar Bir köylüden aşağıki şikâyet mektunubu aldık. Bu şikâyete alâka • darların dikkatini ehemmiyetle celbederiz: Biz köylülerin biricik gıdası ekmektir. Bütün bir sene yaz ve kışta uğraşıp çıkardığımız buğday ve mısırımızı un yapmak için değirmenlerde gördüğümüz zorluk ve verdiğimiz ücret dayanılmaz bir dereceyi buldu; o kadar ki, eski âşar beliyesine çoktan razı olduk. Bir çuval buğdayla değirmene gidiyoruz. İki üç gün nöbet beklemiye mecburuz; fakat bu, bir şey değil. Sıra gelip çuvallarımızı değir menin sepetine boşalttığıfnız za man, değirmenci, 100 küo buğdavdan 25 kilosunu (değirmen hakkı ve muamele vergisi) diye alıyor. Bu, mahsulün dörtte birini ver mek derhektir. Değirmencinin aldığının yarısı un yapma ücreti, yarısı da mua mele vergisidir. Değirmenler kiloda 20 para değirmen hakkı, 20 ve bazan 25 para muamele vergisi alırlar. Yani devletin tahsildarlığını değirmen sahibleri yapıyor ve muamele vergisini değirmenci devlet hesabına bizden alıyor. Devletin '.anunları buna müsaid mi bilmem? Fakat bugün değir menlerde muamele vergisi buğday ve mısır olarak değirmenci tara fından almır, Maliye ile nasıl hesab görüyorlar? Devlet namına makbuzsuz aldıkları bu vergiyi veriyorlar mı? Burasım araştır mak bizim vazifemiz değil. Bizim şikâyetimiz, yegâne gıdamız olan ekmeği, şehirlilerden ve her yerden pahalı j'ediğimizdir. 100 kilo un yapmak için 25 kilosunu veriyoruz. Sonra işitiyoruz ki, etraf kazaların hepsi böyle değilmiş, meselâ Babaeski değirmenleri kilosu nu 15 paraya üğütüyor, bizde kilosu 40 para. Bütün bir sene uğraşıp çıkardığımız mahsulden ekmek yapıp karnımızı doyurmak için de ğirmencilerle ortak olduk. Mahsulümüzün dörtte biri onlann. Gazeteniz, arasıra köylüden bahsediyor, bizim bu büyük derdimizi ortaya koyarak büyüklerimizin bu işe bir çare bulmasını dileyoruz. Uzunköprünün Kırkavak köyünden Akif Akel Trende yangm Tutusan bir vagon, katarda müthiş panik tevlid etti Dün sabah 7,13 te Yeşilköyden hareket eden tren Sirkeci istasyon sahasına girdiği sırada hat boyundaki memurlar, bir vagonun üstünden duman ve alev çıktığını görmüşler ve derHal bağırarak ve işaret ederek trendekileri ikaza başlamışlardır. Makinist ve ateşçi bu işaretlerin farkında olmadıklarından tren yoluna devam etmiş, fakat fevkalâde kalabalık olan trende işareti gören yol cular arasında bir panik baslamıştır. Üzeri tutuşan vagon, kadınlar vagonunun yanındakı vagon olduğundan kadmlar arasındaki korku ve heyecan son haddini bulmuş; bu arada, esasen istasyon sahasmda ağır giden trenden kendini atmak istiyenler de olmuştur. Tren istasyona gırınce halk büyük bir gürültü ile dışan boşalmış ve ancak o zaman makinist yangından haberdar olmuştur. Derhal itfaiye vaziyetten haberdar edilmiş ve bu esnada istasyon dışma çıkanlan tren, gelen itfaiye tarafından söndürülnjüştür. Milliyetler meselesi alkan devletleri, gerek kendi aralarındaki politika işlerinrle, gerekse dahilî siyasetlerinde, huzur ve sulhu devamlı surette, muhafaza edecek isabetli tedbirleri alarak umumun takdirini celbediyorlar. Selânikte Yunan ve Bulgar Başvekilleri arasında imzalanan muahede ile Balkan anlaşması misakına dahil devletlerle Bulgaristan arasındaki münasebetler, dostluk ve sulhperverlik esaslan üzerine yeni baştan. kurulmuştur. Hududdan geçerek dört Yataganlarını dizlerine yatırarak başbaşa veren tarafı dolandırmıya kalkmış bu üç delikanlı, nefes almak için sahile çıkmış Hanri adında bir genc, bir müddet evdeniz ejderlerini andırıyordu Tarihî roman, tarihi tahrif etmek degildir. Bu sebeble Türklerin zaman zaman Rumeliye geçtiklerini, Bizans İmparatorluğunu hisnaye içjn Bulgarlara ve Sırblara karşı harb ettiklerini burada laydet^eğe mecburuz. Bizzat Süleyman Paşa, İstarrbul kayserlerini şimal komşularma karşı korumak maksadile yapılan bu l.arblerde kumandanlık etmişti. Hikâyemize zemin yaptığımız geçiş tâbir caizse millî geçiştir. Kayserlerin davetile ve onlann gönderdiği gemilere bine rek müttefik sıfatiie Rumeline geçen Türklerin orada gördükleri güzellikleri, feyzü bereketi ballandıra ballandıra hi kâye etmeleri genc Türklerde derin bir iştiyak uyandırmış ve son geçiş işte o iştiyaktan doğmuştur. O sırada ordudaki siyasetçilerin ka bul ve müdafaa ettikleri iki büyük «noktai nazan> vardı. BİT zîimre, Anadolu yakasmda kuvvetlenip karşıya atılmak, bir zümre de Rumeli yakasmda kuvvet kazanıp onunla Anadoludaki küçük beylikleri kaldırmak fikrini müdafaa ediyordu. Rumeline geçilmesini geri bırakhrmak istiyenler oraya geçilir geçilmez bütün orta ve cenubî Avrupanın Türkler aleyhine ayaklanmasından ve Türk kuvvet kaynaklarının bu büyük hareket önünde kifayetsiz kalacağından endişe ediyor lardı. Bu sebeble de Selçuk devleti enkazını birleştirerek dağımk Tirrk kuv vetlerini bir bayrak altında toplamayı ve sonra Avrupa yakasma geçmeği münasib görüyorlardı. Öbür taraf ise Türkün Türke kılıç çekmesini istemiyen milli yetperverlerdi, onlar Rumeli yakasmda kaz^nılacak toprak, kazanılacak halk ve sonunda elde edilecek kuvvetle Anadoludaki Türk hükumetleri üzerinde manevî bir tazyik yapılmasını, kardeş kanı dökülmeden bir Türk birliği kurulmasım istiyorlardı. Genclik, siyasî mülâhazalarla değil, fakat kan coşkunluğile işte bu fikre iştirak ediyordu. Aydıncık harabelerinde ve parlak bir ay altında yapılan müzakere, gencligin galebesini temin etmişti. Bu, şüphe yok ki, tabiî bir neticeydi. Çünkü onUn hırslandıran, heyecanlandıran siyaset olma yıp harb aşkı, gaza aşkı ve zafer aşkıydı. Ace Bey gibi, Fazıl Bey gibi ihtiyat taraftarı olan büyükler de halis Türk olmak haysiyetile nihayet Kara Abdur rahmanların, Kara Aygudlarm ağzında canlanan gaza ve zafer aşkına karşı siyasî akidelerini sevine sevine feda etmişler ve zaferin siyasetten dogmasını iîtedik leri halde genc Türklerin ateşli sözlerine kapılarak siyasetin zaferden doğmasmı kabul eylemişlerdi. Sık sık Rumeline geçıruş, o topraklarin güzelliğine hayran kalmış olan Türklerin bütün bu geçişlerinde ve dönüşle rinde istifade ettikleri nakliye vasrtalan Bizans kayıklan, Bizans gemileri idi. Bu sefer ayni yola çıkmak istiyenlerin o vasıtalardan istifade etmelerine imkân yoktu. Çünkü dönmek için değil, yerleşmck için geçeceklerdi. Fakat ne yapmalıydı?.. îzmit körfezinde minimini bir tersane kuran Kara Mürscl Beyin kayıklannı mı kullanmalıydı, yoksa başka vasıtalar mı aramalıydı?. Kara Abdurrahmanla iki arkadaşı bu meseleye hiç de alâka göstermiyorlardı. Onlar karşı yakaya ilk geçip yerleşen Türk olmak şerefini düşünüyorlardı. Bir kıt'adan başkaya geçerek Türk ordular.nın kılavuzu olmak!.. işte üç delikanlıyı şevke ve hatta raksa getiren ruhî amil. Delikanlılar, Aydıncıktan ayrıldıktan sonra sahilin bir köşesine uzanarak mü zakereye girişmişlerdi. Marmara kıyısı nın muhafız kumandanlarından olup Sü leyman Paşanm daveti üzerine memur oldukları yerlerden Aydmcığa gelen genc muharibler, İzmitten Karaburuna kadar uzayan üç yüz kılometrehk sahilin bütün girintilerini, çıkmtılarını çoktan beilemişlerdi. Nerenin sığ, nerenin derin olduğunu eksiksiz gediksiz biliyorlardı. Şimdi nemli kumlar üzerinde karaya yaslanmnk ve sakin bir gece geçirmek ister gibi cilveli hareketler yapan denize baka baka plân çiziyorlardı. Yatağanlannı dizlerine yatırarak başbaşa veren bu üç delikanlı nefes almak için sahile çıkmı? deniz ejderlerini andırıyordu, durumlarında öyle bir heybet vardı. Kara Abdurrahman bir aralık sordu: Söz gene senin Aygud. Suyu nasıl pececeğiz? Yüzerek! Bu, Nilüfer çayı, Sakarya ırmağı değil, deniz be. Yüzerek geçmek kolay mı? Baska bir yol düşün. Yol birdir, o da yüzmektir! Ince Balaban söze karıştı: Aygud Alp hem yüzer, hem yüzdürür. Bize göre hava hoş. Onun bacaklarma yapışırız. Kayabaşı ırlaya ırlaya karşıya geçeriz. Bununla beraber onlar da, Kara Abdurrahmanla Ince Balaban da, yüzerek geçmekten başka bir yol bulamıyorlardi. Bulundukları noktadan cenuba doğru bütün sahil boyunca ve ta Egc denızine çıkıncıya kadar tek bir kayık bulmak imkânı yoktu. Bulunsa da kullanmak güçtü. Öbür yakadaki Binzans harb gemilerinin bu yakadan gelecek büyük ve küçük gemileri muayene, hatta musadere etmeleri yüzde yüz muhtemeldi. Böyle bir akıbet, kararlaştırılmış olan istikşaf işini giiçleştirecek, yahud suya düşüre cekti. Ondan ötürü Aygudun fikrini kabul e<üp yüze yüze karşıya geçmek doğru veya zarurî görünüyordu. Bu roevzua ilgili olarak hatıra gelebilen bütün ihtimaller soğukkanlıhkla sıralandıktan, inceden inceye gözden geçirildikten sonra kat'î karar verildi ve yüzerek geçilme esasmda ittifak edildi. Şimdi sıra nereden geçilmenin uygun olacağmı düşümncğe gelmişti. Aygud Alpa göre her taraf müsavi idi. O, beş kilometrelik bir yeri geçmekle seksen kilometre genişliği kulaçlıya kulaçlıya aşmak arasuıda hiçbir fark göremiyordu. Fakat öbürleri bu fikirde değillerdi, en dar bir noktadan geçmeği ve fayda alınacak bir noktaya vanlmayı istiyorlardı. Kısa bir müşavere neticesinde Koru cuk (şimdiki Çardak) mevkii hareket noktası olarak kabul edildi. Ertesi gece tam yatsı vakti oradan denize atılmak kararlaştı. Zamanımızın spor meraklıla rı Manş, denizinden geçmek meselesinin beynelmilel heyecanlı bir ülkü teşkil ettiğini bilirler. Her sene Amerikadan, A vustralyadan, hatta Mısırdan ve Hindistandan bir sürü yüzgeç gelir, Fransa ile İngiltere arasındaki hırçın denizi aşmak tecrübesine girişir. Bu şöhret delisi in sanların önünde, ardmda, sağmda, so * lunda motörler, sand^llar yürür. İcab ettikçe kendilerine su verilir, ekmek sımulur ve takati kesilenler hemen kurtarılır. Bu külfet, bu yorucu zahmet fanî bir şöhret için ihtiyar olunmaktadır. Ajanslarm medenî memleketlere uçuracaklan kısa bir habere mevzu teşkil etmek, meçhul dudaklar tarafmdan isimleri bir kerecik! zikrolunmak için Himalâya eteklerinden, Misisipi kıyılarmdan, Nil hur malıklanndan Manş sahillerine koşan bu adamlarla bizim yüzgeçlerimizi mukayeseden kalemimiz teeddüb eder. Manşi geçmek istiyenler zevale mahkum bir haz için o zahmete katlanıyorlar. Berikiler mensub olduklan milletin âli emellerini omuzlarında taşıyarak Çanakkale boğazını aşacaklardır. Manş yüzgeçlerile il gili olan sade bir «gün» dür. Çanakka leyi yüzerek geçenleri tarih seyretmiştir. Üç genc Türk ertesi gece Korucukta bulunuyorlardı. Çimenler üzerinde yürüyerek ve arasıra kır menekşesi, papatya, Gelincik tophyarak tenezzüh edenler gibi üçü de müsterihti. Ince Balaban bo yuna Aygud Alpa takılıyordu. Bir aralık aralarında şöyle bir muhavere geçti: Ayağımı ıslatmamak için ne yapayım? Kuzum Aydug, bir yol göster. Koynuna sok! Cambazlığım yok ki dediğini yapayım. Sırtına otursam nice olur? Ben bu sözün karşılığmı yolda veririm. Niyetin kötüye benziyor Aygud. Şimdiden ocağına düştüm. Su içinde ters bir iş yapma. Küçük bir gargara gevezeliğe birebir gelir. Aman kardeş, bana sataşma. Su oynaktır, ayağım kayar, bir yerim inci nir. Dedim a, tek bir gargara! O gün de üzerlerinde birer yatağandan başka silâh yoktu. Onlar, muazzam bir maceraya atıldıklarını bildikleri halde gündelik silâhlarından başka birşey almağa lüzum görmemişlerdi. Fakat üçü de Türk yatağanmın Türk elinde çelikleşmiş bir yıldırım olduğunu biliyordu. Ve bu kayıdsızlık o bilişten ileri geîiyordu. Delikanlılar biraz şakalaştıktan sonra ağırbaşlılıklannı takındılar, kollarını göğüslerine bağlıyarak gözlerini karşı sahile diktiler. Ay, hâreli ve oynak mantosunu denize bırakıp köpükler içinde yıkanıyordu. Rumeli yakası, gökten yere süzülmüş koyu esmer renkli bir bulut parçası gibi uzakta kümeleniyordu. Gök, berraktı ve geçilecek deniz, yelpazelenen engin bir tarla gibi vavaş yavaş sallanı"nEJoA iArkast var> . Yazan: M. TURHAN TAN vel sahte bir pasaportla hududdan geçerek, Adanadan Istanbula gelmiş ve burada Beyoğlu, Şişli taraflannda müte addid apartıman ve evlere girerek mü cevherat ve sair kıymetli eşyalar çalmış, fakat bir gün bu açıkgöz hırsız suç üstünde yakalanmıştı. Hanri, bilhassa Beyoğlunda Antuan, Fani ve İbrahimin oturdukları apartımanm bir gecede bütün dairelerinin kapılannı bir demirle açarak girrniş ve külliyetli miktarda mücevherat ve saire, Şişlide înayetin evine de gündüz girerek gene eşya ve mücevherat çalmıştı... Hanrinin bunlardan başka gene o civarlarda yekunu on beşi bulan müteaddid sabıkası vardır. Açıkgöz hırsız, gayetle şık giyinerek apartımanlara giriyor ve bu suretle kapıcıların şüphelenmesine mahal bırakmadan işlerini bitiriyordu. Fakat zabıtanın sirkatlerden evvel daima ayni şık adamın görünmesi, nazan dikkatini çekmiş ve sıkı bir takibat neticesi bu hırsızı ele geçirmişti. Hanri yakalandıktan sonra suçunu tamamen itiraf etmiş. ve çaldığı eşsyanm bir kısmı sattığı yerlerde, diğer bir kısmı da sakladığı mahallerde bulunarak istirdad edilmişti. Üçüncü cezada devam etmekte olan bu muhakemenin dünkü celsesinde iddia makamı, mütaleasını serdederek, gündüzün İnayetin evini soymaktan Türk ceza kanununun 491 inci maddesinin dördüncü bendine ve gece yaptığı hırsızhklardan da 493 üncü maddenin birinci bendine ve pasaportsuz seyahat suçundan da pasaport kanununun 21 inci maddesi delâletile ceza kanununun 350 inci maddesine göre cezalandınlmasını istemiştir. İddianameyi müteakıb reis, suçluya, bir diyeceği olup olmadığmı sormuştur. Hanri, cevaben: « Suçluyum.. Ve hiçbir diyeceğim yok... Vereceğiniz karara intizar ediyorum» demiştir. Bunu müteakıb heyeti hâkime, karar için, muhakemeyi başka bir güne, talık' etmiştir. ŞEHİR İŞLERİ Silâhtaraga Kemerburgaz yolu Silâhtaraga ile Kemerburgaz arasındaki yolun yeniden yapılması dün müteahhide ühale olunmuştur. Birkaç güne kadar inşaata başlanacaktır. Tramvay şirketinin tasfiye işi Amele kesilen ceza yekununun taksimini istiyor Tramvay şirketinde çalışan vatman ve biletçilerden taavün sandığı için kesilen yüzdelerden şimdiye kadar yüz seksen bin lira toplanmıştır. Mukavelename mucibince şirketin de sandığa ayni miktar parayı koyması lâzım gelmektedir. Bundan başka gene bu ameleden ceza ola rak kesilen para da yirmi dokuz bin lirayı bulmuştur. Alâkadarlar şirkete müracaat ederek şirketin hükumete geçmesi mev zuu bahsolduğundan bu paralann ken dilerine taksim edilmesini istemişlerdir. Fakat şirket bu müracaati reddetmiştir. Bunun üzerine istihkak sahibleri mahkemeye müracaat ettikleri gibi aynca Nafıa Vekâleti nezdinde de teşebbüste bulun mağa karar vermişlerdir. Yol vergisini bedeneri edecekler Yol vergisini bedenen ifa edecek olanlarm listesi hazırlanmıştır. Bunlar 15 eylulden itibaren muhtelif mmtakalara sevkedilerek yapılacak yollarda çalıştırılacaklardır. Kara nakliyatinîn bir elden idaresi Kara nakliyatmın bir elden idaresi için Belediyece yapılmakta olan tetki kata devam edilmektedir. Boşaltma, doldurma ve taşıma işlerinin Belediyenin de iştirak edeceği bir şirket tara fından idaresi düşünülmekte ve bu hususta bir proje hazırlanmaktadır. Otomobillerin senelik muayenesi Bu ayın on beşinden itibaren otomobillerin senelik muayenelerine başlanaADLİYEDE caktır. Ayın on beşine kadar şoförler, Belediye fen heyetine müracaat ederek Carih kasabın sorgusu bir sıra numarası alacaklardır. Gerek Dört beş gün evvel Sirkecide kasab bu sıra numarasmı almıyanlardan ve Ganiyi bıçakla ağır surette yaralıyan gerekse gününde muayeneye gitmiyenkasab Şerifin sulh ikinci cezada sorgulerden on lira para cezası alınacaktır. su yapılmış ve tevkifine lüzum görül GÜMRÜKLERDE müştü. Kasab Şerif, dün de Adliyeye geti Mühim bir tamim rilerek dördüncü sorgu hâkimliğinde Sırf ambalâj için ithal ve sonra ihrac yapılan isticvab sonunda mevkufiyetiedilen maddeler hakkmda gümrüklere nin devamına karar verilmiştir. mühim bir tamim gönderilmiştir. Afyon yutmaktan değil Tamime göre, yerli mahsullerin ihracında kullamlan çuvallarla zeytinyağ veremden ölmüş varil ve fıçılann ithalinden ihracma Bir müddet evvel Kasımpaşada üvey kadar geçecek miktar iki senedir. Bü çocukları Cevdetle Necatiye afyon yuttün bu maddelerin haricinde zarflarla turmak ve işkence yapmak suretile ömaden suyu şişelerinin bir sene zarfın lümlerine sebebiyet verdiği iddia edi da ihracı lâzımdır. Yalnız, 933 senesi len Salihin muhakemesine dün Ağırcetemmuzu başmdan 935 senesi ikinci zada devam edilmiştir. teşrinin son gününe kadar memlekete Dünkü celsede Salihin tevkifini mügirmiş olan zeytinyağ varilleri bir defa teakib ölen Necatinin ölüm sebebi hakya mahsus olmak üzere üç sene müdde kmda Morga yazılan müzekkereye ce te tâbidir. vab olarak gelen rapor okunmuştur. Bu İNHtSARLARDA raporda Cevdetin afyon yutmaktan değil, veremden öldüğü bildiriliyordu. Renkli fişekler hazırlanıyor Bunun üzerine heyeti hâkime, Cev Cumhuriyetin on beşinci yıldönü detin ölümü ile Salih hakkında açılan münde fazla miktarda renkli fişeklere ikinci takibatın durdurulmasma ve muihtiyac olduğundan înhisar idaresi bun hakemenin yalnız küçük Necatinin ölülan hazırlamak için hararetli bir şe müne sebebiyet suçundan devamına ve kilde çalışmaktadır. O zamana kadar gelmiyen bir şahidin ihzaren celbine her vasıtadan istifade edilerek ihtiyaca karar vererek muhakemeyi başka bir güne talik etmiştir. kâfi fişek yetiştirilecektir. Bu muahede, bütün Avrupa tarafın dan memnuniyetle karşılandığı sırada, Romanyanın, kendi memleketi dahilin deki bütün ekalliyetlerin tabiî haklarr nı tamamile tanıyarak dahilî emniyetini sağlam esaslar üzerinde yeniden kurmuş olması, her tarafta memnuniyet uyandırmıştır. Çekoslovakyadan sonra muhtelif yabancı ırklann fazla miktarda yaşadıkları bir memleket de Romanyadır. Romanya Umumî Harbden sonra iki misli büyüyerek Transilvanyayı, Bukovina'yı ve Ba sarabyayı ve Banat'm bir kısmını almış ve neticede umumî nüfusunun üçte birini yabancı milliyetler teşkil etmiştir. Meselâ bugün Romanyada bir milyon Yangınm lokomotiften sıçrıyan bir kıvılcım veya köprülerden atılan bir siga Macar ve altı yüz bin Alman vardır. radan çıktığı tahmin ediliyor. Tahkikat Çekoslovakyadaki Alman, Macar ve yapılmaktadır. diğer ekalliyetler gibi, Romanyadaki MÜTEFERRtK ekalliyetlerin de hukuku mahfuz olacağı sulh muahedelerinde tasrih edilmiş ve bu Son dört ayda Istanbulda işlerin bakılması Milletler Cemiyetine b r rakılmıştı. nekadar yangın oldu? Yapılan bir istatistiğe göre, 938 seneMilletler Cemiyeti, devletler arasındasinin ilk dört ayı zarfmd aşehrimizde ki meseleleri bile halledecek bir vaziyette 202 yangm olmuştur. Bunun 74 ü ts olmadıktan sonra, millî hükümranlık tanbul, 88 i Beyoğlu, 11 i Üsküdar, 14 ü hakkile sıkı alâkadar olan nazik dahilî Kadıköy, 6 sı Adalar, 5 i Bakırköy ve işlerle meşgul olamıyacağı aşikârdır. 5 i de Sanyer mıntakalarmdadır. Ya nan binalardan 145 i sigortasız ve 57 si Milletler Cemiyetinin bu aczi bugün büde sigortalıdır. tün Avrupa sulhunu tehdid eden Çekoslovakyadaki Alman ve Macar ekalliyetYeni Deniz kumandam leri mese'esini hâd bir şekle sokmuştur. İstanbul Deniz kumandam Mahmud. Romanya ise daha müdebbirane davdonanmada başka bir vazifeye naklo lunmuş ve İstanbul Deniz kumandan ranmış ve ekalliyetler meselesini hem lığına albay Mehmed tayin edilmiştir. kendi siyasî varlığım koruyacak, hem de bütün ekalliyetleri memnun edecek bir Fuar için tayyare seferleri surette kendiliğinden halletmiş; ileride yapılamıyor Çekoslovakyada olduğu gibi bütün Av Fuar dolayısile İstanbul îzmir ara rupanm siyasî ufkunu karartacak ve sulsında tayyare seferleri içrası düş^ünül hu tehdid edecek bir vaziyetin doğmasımekte îdj.îzmirdeki Tayyare îstasyonu r ikmal edilemedi|;inden bunun gelecek na ev\ eıden manı olmuştur. V & f c •dmtftttrfl'''' Romanya'dâT Yunanistanda ve Bulgaristanda olduğu gibi, partilerin ilga Bir orman yangını Çatalcanm Yeniköyünün Taşlıdere edilerek otoriter bir rejim kurulmuş olmamevkiinde bir orman yangmı çıkmış, sı, milliyetler meselesinin hallini kolaylaş150 hektarlık arazi dahilindeki ağaclar tırmıştır. Halbuki Çekoslovakyada deyandıktan sonra söndürülmüştür. Yan mokrasi sistemi devam etmekte ve bunun gının sığır çobanlarının yaktıkları ateş için hükumeti elinde bulunduran Çek ten ileri geldiği anlasılmış, Ekrem, Bayunsuruna mensub partiler diğer milliyetram, Sülevman, Müslim. Nazif, Hüsa meddin. îbrahim ismindeki çobanlar lere geniş müsa^ıdeler verilmesine ve bilhassa arazisi muayyen mmtakalarda otutevkif edilerek Adliyeye verilmiştir. DENİZ İSLERİ ran Almanlara ve diğer milliyetlere tam muhtariyet verilmesine şiddetle muhale " Liman nîzamnamesine aid fet etmektedirler. müzakereler Daily Mail gibi Ingilterenin en çok' îstanbul limamnın nizamname proje okunan gazeteleri Südet Almanlarına sini tetkik eden komisyon dün de Ti verilecek muhtariyetin İngilterenin cenucaret müdürlüğünde toplanarak proje bî İrlandaya vermiş olduğu muhtariyetin üzerinde müzakerelerine devam etmişayni olması icab ettiğini ve hakikî muhtatir. riyetin başka türlü olamıyacağmı ehem « Karaya oturan vapur miyetle kayıd ve ihtar etmektedirler. kurtarıldı Romanya hükumeti, Rumen olmıyan, Geliboluda Zincirbozan mevkiinde lâkin Romanyada yaşıyan muhtelif ırk bundan bir hafta evvel karaya oturan ve milliyetlere mahsus olarak 4 ağustosta İngiliz bandıralı Aktü vapurunun ha neşrettiği ve neşri tarihinden itibaren tatmulesinden bir kısmı tahliye edildikten sonra dün sabah Gemi Kurtarma şir bik mevkiine koyduğu anayasa ile dil, keti vesaiti tarafmdan yüzdürülmüş ırk ve mezheb farkı gözetmeksizin bütün tür. Vapur, hamulesini tekrar aldıktan ekalliyetlere kendi mekteblerini, kültür sonra yoluna devam edecektir. müesseselerini kurmak hususunda geniş «Sus» ta da tadilât yapılacak hukuk vermiştir. Ekalliyetlerin yaşadık Denizyolları idaresi. Sus vapurunda lan yerlerdeki hükumet memurlan mahiçbir yolcunun ayakta kalmaması için hallî lisana vâkıf bulunacaklardır. aynen Trakta olduğu gibi bazı değişik Ekalliyet mekteblerinin masarifine likler yapmağa baslamıştır. devlet yardım edecektir. Her çocuk ancak babasınm dil ve milliyetini muhafaza Yeni araba vapuru Şirketi Hayriyenin Hasköy fabrika edecektir. Ekalliyet muallimleri umîımî sında yaptırdığı üçüncü vapur olan 77 ahkâm haricinde bir kayda tâbi olmıyanumarah araba vapuru, dün Halicden caktır. Hükumet, mahkeme ve belediye çıkarılmış ve Boğaziçinde tecrübeleri dairelerinde her ekalliyet mensubu kendi yapılmıştır. dilini kullanacaktır. Ekalliyetler her yerŞirketin ilk motörlü gemisini teşkil de bankalar ve kooperatifler kurabileeden 77 numaralı araba vapuru, beş otomobil almakta ve mazutla işlemektedir. ceklerdir. Dil, ırk ve mezheb farkları hüVapurun, dün Üsküdarla Kabataş a kumet memuru olmağa mâni olmıyacakrasmda yaoılan tecrübeleri iyi netice tır. Çekoslovakya, milliyetlere aid ana * vermiştir. Bu gemi, ajmi zamanda mem yasa üzerinde aylardanberi bir karara leketimzide yapılmış olan ilk araba va gelemediği halde, Romanya böyle bir purudur. anayasayı hazırlamış ve tatbik etmeğe 1 VİLÂYETTE baslamıştır. Bu hâdise sulh lehinde büyük bir himmet teşkil etmektedir. Hava tehlikesinden korunma komisyonunun içtimaı Muharrem Feyzi TOGAY Dün, Vilâyette Vali muavini Hüdai Karatabanm başkanlığında hava tehlikesinden korunma komisyonu içtima ebmiştir. Bu toplantıda yeni teşekkül eden hava tarifelerine karşı korunma komu tanlığının gönderdiği talimatname 0kunmuş ve komisyonun tevsii ile tak viyesi ve verilen vergiler dahilinde bazı tedbirler alınması karargir olmuştur. Cumhuriyet Nüshası 5 kuruştur. Senelik Alü aylık Üç aylık Bir uyhk 1400 750 400 150 Kr. 2700 Kr. » 1450 » » 800 • a Yoktur

Bu sayıdan diğer sayfalar: