10 Ağustos 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

10 Ağustos 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Ağustos 1938 CUMHURİYET Taymisin Türkiye hususî nüshası çıktı Ingiliz gezetesi Atatürk için diyor ki nımızda, hiçbir lider, bu yılmaz adamın yaptıklarından fazla muvaffakiyet kazanamamıştır» Bina inşaatında Avrupa Son ziyaretler, kuvvetli Dünkü celsede yeniden «Zamadevletlerinin programı şayialara sebeb oluyor üç şahid dinlendi Bir müddet evvel Dizdariyede karısı Ayşe ile kaynatası Hüsnüyü öldüren ve ustası Mehmedi ağır surette yaralıyan aşçı çırağı Eminin muhakemesine dün Ağırcezada devarr. edilmiştir. Katil Emin, bundan evvelki celsede 6 yaşında kızı Melihanın şahid olarak dinlenmesini istemişti. Dünkü celsede küçük Melıhadan başka, Şaziye ve Aztni adlarında iki şahid daha dinlenmiştir. Şaziye ve Azmi verdikleri ifadede vak'a esna sında üst katta bulunduklanndan ademi malumat beyan etmişlerdir. Küçük Meîihaya gelince, o da: « Ben uyuyordum.. Hiçbir şey duymadım» demiştir. Muhakeme, diğer birkaç şahidin celbi için başka bir güne talik edilmiştir. Katil ahçı çırağı Alinin muhakemesi Ucuz mesken melesi: 1 Avrupada bir hava paktına doğru Yazan: ALÂEDDtN CEMIL «Mesken» meselesinin insanların hayatmda tuttuğu yerin ehemmiyeti hakkında söz söylemeğe hacet yoktur. Fakat devletlerin «mesken» programlarını tetkik etmek, bizim gibi bu meseleyi henüz ele alıp düşünmeğe vakit bulamamış olanlar için şüphesiz çok faydalı olmak gerek tir. Bızim gibi dediğimiz vakit, şunu da hatırlatmak isteriz ki; biz, bu meselede geri kalan müstesna milletlerden biriyiz! Zira, «ucuz mesken» meselesini tetkık ettiğimiz zaman görüyoruz ki; Avrupa, Amerika, ve Balkan memleketleri arasında «ucuz mesken» kanunlan olmıyan bizden başkası kalmamışür. (1) Acı da olsa gözümüzü yumarak hakikati görmemeği istemedığimiz içindir ki; bugün dünya sosyal ve ekonotnık hayatını işgal eden bu meselede evvelâ kendimizden bahsetmeği doğru buluyoruz. *** Kanunlarını, faaîiyetlerini gb'zden ge çirdiğimiz otuz dört Avrupa, Amerika ve Balkan memieketinin hepsinde devletin üzerinde senelerdenberi çalıştığı bir r «mesken» prog amı bütün heybetıle gö rünmektedir. Bu programın esasında da «ucuz mesken» (2) inşaatını teşvik ve himaye belirmektedir. Diğer taraftan, «teşvik ve himaye» kelimelerinden de anlaşılacağı veçhile devlet ve mahallî idareler bu inşaatı mümkün olduğu kadar kendisi değil hususî müesseselenn yap masını temin etmektedir. Bütün bir programı ifade eden «ucuz mesken inşaatını teşvik ve himaye» cümlesinin icabını yapmak suretile devlet tarafından inşaata girişilmemesinin muhtelif hikmet ve sebebleri de vardır: Evvelâ, bu işîer ekseriya devletin nâzımlık vazifelerile bir arada gidememekte ve hususi müesseselerin devletin himayesi altında pekâlâ yapabileceği işlerin bu suretle daha iyi ve daha ucuza geleceği, yapılan tecrübejerle de sabit olmaktadır. Diğer çok mühim bir sebeb olarak da devletin bütün ihtiyaclan kendisinin finanse edebilmesine ımkân olamıyacağı gösteriliyor. Hususî müesseseleri teşvik ve himajç suretile ise devlet, mevcud «tasarruflardan» alacağı ve gittikçe ziyadeleştireceği ve tasarrufun azalmaîina sebeb olacak vergilerle inşaat yapmağa değil bizzat bu «tasarrufların» ortaya çıkarak kendi pro•gramma hizmet etmesine yardım etoiş oluyor. «Ucuz mesken» meselesinde tetkik ettiğkniz muhtelif memleket kanunlarında vâzıı kanunun şu prensipi daima gözö nünde tuttuğunu görmekteyiz: «Hususî teşebbüslerin ahval ve vaziyetten dolayı müstehlik ihtiyacını teknik teraklri ve rekabet faydalan içinde tatmin edemiyecek halde bulunduğu takdirde ve o müddet zarfında devletin ucuz mesken sahasında bizzat müdahalede bulunması kabul olunmuştur.» *•* Şimdi, bu prensiplerin murttelif memleketlerdeki tatbikatına kısa bir göz at tıktan sonra ucuz meskenden ne kasdedildiğini ve devletin anlayışına göre bu «ucuz mesken» şartlanna riayet ederek kurulmuş hususî müesseselerin nasıl ve hangi de\let teskılâtile himaye ve teşvik edıldiğini gözden geçireceğiz. Almanyada «200,000» ev için sarfolunan 800 milyon markın 600 mılyonu hususî kredılerden, 200 milyonu devlet ve komün kredilerindendir. îsveçte, ucuz ev inşaatının fc75 i hususî teşebbüslerin, ^c 20 si kooperatiflerin, %5 i komün ve devletindir. Ferhad ceketini değiştirmek bahanesile odasına giderken Meleği gene hero kapıya, hem de oda hizmetçisine sormuştu. Hâlâ gelmediğini öğrenince adamakıllı endişe etmeğe başladı. Kadm Haydarla buluşmağa gitmişti. Aralarında gene mi bir Kdise çıktı? Meleğin bu saatlere kadar o herifle konuşacağı birşey olabilir miydi? Şöyle düşündü: «Bu sokak kadınlarının hakikî tabiatlerini ne biliriz? Bir de bakarsın, herife dostluğunu yeniden tazeler, alır başını gider.» Arabada da düşünceliydi. Onu böyle görünce neş'esi ve istihzası artan Mecdi, kalm ve biraz çatlak sesile kahkahalar atıyor, soğuk espriler yaparak Nazmiye Hanrnıı, hatta Haleyi de rahatsız edi yordu. Kız bir iki kere Ferhada sordu: Bu akşam sizin neniz var kuzum? Ferhad kendini pek budala buluyordu. Mecdi denilen şu mahalle çocuğu bile belki de sadece o deli dolu neş'esile kadınlar için daha enteresan bir adam değil miydi? Ferhad onunla mücadele etmek için bir sokak kadımnm yardımına muhtac olmuştu. Fakat bir sokak kadını bile onun bütün hediyelerine ve ikramlarına rağmen otoritesi altından çıkmış, elin serseri herifile kim bilir ncrelere savuj Lehistanda; %12 komünler, %41 kooperatifler, %36 hususî müesseseler, % 1 1 hayır ve sosyal yardım müesseseleri. Fransada; %0,6 belediyeler, %4,6 ucuz mesken umumî ofisleri, % 12 tanınmış ucuz mesken sosyeteleri, %2,7 kooperatifler, %3 hayır ve yardım müesseseleri, TcO.1 tasarruf sandıkları, %21 hususî müesseseler, "c 56 alelumum ucuz mesken sosyeteleri. İngilterede, %70 hususî kapital, %30 kollektivitelerin kapitali. Saydığnnız bu memleketlerin çoğunda mesken meselesi tamamil* halledileme miş olmakla beraber eski vaziyetini de tamamile kaybetmiştir ve bazılannda mesken buhranı kalmamışür. Bilhassa ingilterede nüfusun dörtte biri yeni evde oturmaktadır. îtalyada son on senede sar fedilen «2,5» milyar liret sayesinde kira buhranı iki senedenberi hissedilmemeğe başlanmıstır. «Ucuz mesken ve ev» den ne kasdolunmaktadır?.. «Ucuz ev» den hiçbir vakit en ucuz malzeme ile yani nonnal malzemeden aşağı cinsten malzeme ile yapılmış ev anlaşılmamalıdır. Bizim lisanmızda bu ucuz eve «küçük ev» demek de münasıbdir. Fakat, küçüklük de burada, fuzulî ve lüks bazı genişlikleri haiz olmıyan mânasına geliyor. Yoksa, odaların bile dokuz metre murabbaından aşağı olamıyacağı gibi kayıdlarla mükayyeddir. Hulâsa, «ucuz ev», nonnal ve sağlam malzeme ile yapılmış, fakat bazı şartları haiz mesken ve evlerdir. Ucuz ev kanunları bu şartlan şöyle tarif ediyor: 1 Servetsiz kimselere mahsus ol ması, 2 Muayyen sıhhî şartlan haiz bulunması, 3 Meskenin karakterin« (yani ferdî ev veya kollektif bina olmasına), muhteviyabna ve binanm vaziyetine göre değişebilen muayyen âzamilerin malıyet fiatı ve kira kıymeti bakımından geçiltnesi, Bu şartlann takdir ve tasdıki, devletin ucuz mesken inşaatını himaye ve teşvik için kurulmasına emir ve müsaade ettiği teşkılâta aıddir. Her biri ayn ayn izaha değer bu şartlardan meselâ üçüncüsü hakkıhda bir fikir verebilmek için devletin aile nüfusuna göre bir, iki, üç, dört, b«ş, odalı evlerin inşa fiatlarını memleket mıntakasına gÖTe tayin ve ilân etmiş olduğunu söyliyelim. Bu arada tekmil evlere şamil umumî şartlar da vardır. Meselâ, evlerdeki koridor ve aptesanenin işgal ettiği yerin tekmil ev sahasinın ^c 15 ınden fazla yer işgal etmemesı bu kabildendir. Binlerce kütübhane dolduran binlerce kanunlan ve tarbikatım birkaç yazıya sıkıştırmak imkânsızbğı karşısında okurlanmıza bu yazılarla devletin mesken meselesindeki rolü hakkında bir fikir verebilmişsek maksad hasıl olmuş demektir. (Baştarafı l inci sahifede) Birinci sahifesi «Bir millet yeniden doğdu» serlevhası alünda Taymis'in hususî makalesine tahsis edilmiş ve Ingilterenin Ankara büyük elçisi Sir Percy Loraine'in gönderdiği mektubu imzası nın fotoğrafisile birlikte bu sahifeye ko nulmuştur. Reisicumhur Atatürkün, Taymis'in Türkiyeye mahsus nüshası için ihda ettikleri imzalı fotoğraflarımn üzerine «Asker, Devlet Adamı, ve Lider» sözleri yazılarak ilk sahifeye konulmuştur. Bu fevkalâde nüshanın kapağı Ankaradaki Zafer abidesinin büyük bir resmile süslenmiştir. Türkiyeye mahsus nüshanın mündericatı arasında Taymis'in Türkiye muhabirlerinden biri tarafından Halk Partisinin tarihi, ideali ve terakkiyatı makale Hususî nüshanın tertibinde büyük hizmeti olan Taymisin Türkiye si, Halkevlerine, Türkiyenin ziraatine, muhabiri Kernik 1923 senesndenberi Türkiyenin takib ettiği siyasete aid mühim makaleler ve Sukut ve inhitaü dolayısile her türlü Londra büyük elçimiz Fethinin bir mek cezrî ıslahata muhalif buîunduğunu biltubu vardır. dikleri Türk devleti, Avrupa hükumetleYeni ve eski Ankaraya dair Hovvard ri nazannda, ancak kendi aralarındaki Robertson'un yazısı, modern Türkiyede rekabet dolayısile salmtılı olarak yahud ki şehirciliğe aid bir makale, hatıralar büyük devletlerin himayesini açıkça kaşehri îstanbula ve buradaki imarata aid bul ederek mevcudiyetini idame edebileyazılar, Türkiyede çinicilik hakkındaki cek bir varhktı. bir ihtısas makalesi bu nüshaya başka bir Binaenaleyh Osmanlı Imparat'>rluğukıymet vermiştir. nun sukutundan sonra Türk milletinin Bayan Müfide Ferid Tek güzel bir yaşamağa hemen hemen muktedir olmr yazısile asrî Türk kadımnı anlatmıştır. yacağını zanneden galib devletlerin, Türk deniz ticaretine dair güzel bir gra Türk milliyetçiliğinin yükselmesini, inanfik ilâve edilmiştir. Türkiyenin başlıca mıyarak ve münfeilâne bir inkisarla kar serveti olan ziraatine ve hayvan yetştir şılamış olmalarına hayret etmemelidir. mesine dair mühim malumat verilmiştir. Türk milliyetçiliğinin zaferi bir derece Türkiyenin modern gazeteciliğine de mü korku ve dehşet uyandırmıştı. Lâkin sonhim bir yer aynlmıştır. Yeni Türk adli raki hâdiseler devletlerin korkularını izayesi mükemmel surette izah, Osmanlı le etmiştır. împaratorluğunun itilâ ve sukutu vakıfaBunun için Türk inkılâbı Türklerle ne bir kalemle hulâsa edilmiştir. Türk Avrupalılar arasmdaki eski uçurumu gedili inkılâbı meşhur Ingiliz müsteşnklerin nişletmemiş ve bilâkis bunu kapatmıştır. den olup son Dil Kurultayında hazır buSözün kısası bu netice, hayrete şayan lunan Sir Denison Ross tarafından mü ve cazib bir şahsiyet olan, asker olarak kemmel surette izah edilmiş, Türkiyenin büyük ve devlet adamı olarak daha bü mükemmel bir haritası ve Türkün askerî yük olan Türkiye Cumhurreisinin büyük ve medenî hayahnı gösteren eserler bir muvaffakiyetidir. zengin fotoğraflarla gösterilmiştir. Cumhurreisi Atatürkün muktedir mu Taymis gazetesinin «Bir millet yeni avinleri ve sadık arkadaşları vardır. Lâden doğdu» serlevhası altmdaki makale kin Cumhuriyetin tesisindenberi Türkiyesini aynen naklediyoruz: nin haricî ve dahilî siyasetınin mümeyyiz «Umumî Harbi takib eden bir çok in vasfı olan realizm ve radıkalızm müşa kılâblardan en az bekleneni ve ayni za rünileyhin orijinal dehasının semerelerimanda en ziyade dikkate şayan neticeler dır. doğuranı Taymis gazetesinin bu hususî Yeni rejim altında Türk diplomasisinüshasının sahifelerinde tarif ve izah edr nin gösterdiği muvaffakiyetleri diğer bir len harekettir. makalede izah ettik. Bunların arasında Türk milliyetçi hareketi iktidar mevki Yunanistanla sıkı anlaşma, Asya paktı, ine yeni adamları getirmekten ibaret kal Montrö konferansı muvaffakiyetleri varmamış, Türkiyenin siyasî, içtimaî ve iktı dır. Bu muvaffakiyetler on iki senelik bir sadî çehresini, Türk halkınm görüşünü zaman için dikkate şayan bir rökor teşkil büsbütün değiştirmiştir. eder. Asırlardanberi Türkler, Avrupada Bugün, Türk haricî politikasının baş idiler ve lâkin öz Avrupalı olmamışlardı. lıca gayesi, yakınşarkta, Balkan yarımGeniş mıkyasta fetihler yaptıklan ve di adasında ve garbî Asyada sulh ve istıkğer milletlerle kesif ve sıkı temasta bulun rarın muhafazası ve bu havalıde yaşıyan dukları halde, fikirleri, köhneleşmiş şark milletler arasmdaki nlaşmanm ilerleme lı kalıbda takaccür etmiş denilmese bıle sidir. Bu sayede, Avrupayı .ikiye ayır saplanmış kalmış görünüyordu. mak istidadını gösteren ideoloji cephele Avrupalı milletler nazannda Türkler rine girmekten kurtulmuş olacaklardır. Bu, öyle bir siyasettir ki Ingilterenin müstevli bir yabancı ırkı temsil etmekte sempatisini temin etmiştir ve Ingilterenin idiler. Garbın fikirlerine bilfiil düşman olmamakla beraber, çekingen ve uzak Türkiye ile yaptığı son malî mukavele, duruyorlardı. hâlâ kurunu vustaî, bir di siyasî istiklâlin şeraitinden biri bulunan nî hükumetin idaresi altında yaşadıkla iktısadî serbestiyi Türkiyeye teminde rından 19 uncu asırda Avıupalı olmıyan Türk devlet adamlarına yardım edecek membalardan kuvvet ve meded bekle tir.» Makale şu suretle bitmektedir: mekte idiler. Izmir incir ve üzüm kooperatif i umumî heyeti tzmir 9 îzmir incir ve üziim tarım satış kooperatifleri bırliği umumî heyeti dün Halkevinde bir toplantı yapmıştır. Bu toplantıda birliğin bir yıllık mesaisine aid idare heyeti raporu müttefikan kabul edilerek genel kurul kararlie Büyük Öndere, Başvekil Celâl Bayara ve îktısad Vekiline tazim tel grafları çekilmiştir. Ayni zamanda birliğin genel direktörüne de teşekkür edilmiştir. Birliğin bilânçosu çok par laktır ve müstahsil ortaklar bundan fevkalâde memnundur. Mareşal Göring Fransız ordusunun manevraları Paris 9 (Hususî) Fransız ordusu Alp dağlarmda senelik büyük manevralara başlamıştır. Başvekil M. Daladye ile Erkânıiharb reisi General Gamelin manevralarda bulunacaklardır. ... ve İtalyanınkiler Roma 9 (Hususî) İtalyan ordusu 22 bin kişinin iştirakile merkezî İtalyada senelik büyük manevralarına başîamıştır. Kralla Başvekil M. Mussolin: manevraları takib etmektedirler. İstanbul 9 Türk Dü kurumu ge nel sekreterliğinden: cTürk Dili> belleteninin 23 24 25 26 ncı sayıları hep bir arada olarak satışa çıkarılmıştır. Bu sayılarda beşinci Türk dil bayramı yazılan ve kurum terim kolunca hazırlanarak Kültür Bakanlığı tarafından ayrı ayrı broşürler halmde bastırılmış ve okullara gönde rilmiş olan terim listelerinin hepsi bulunmaktadır. Matematik, fizik, mekanik, kimya. biyoloji, zooloji, botanik ve jeoloji te rimlerile bunların düzeltme ve eklemeleri, kimya elemanlarının adlarile bi leşik maddelerin adlanma metodu ve matematik terimleri gütbetiği hep b'r arada olarak bu sayılarda görülebihr. Gerek bu belleteni, gerek bundan ön cekileri ve kurumun bütün yaymlarını edinmek ve belletene abone olmak is tiyenlerin satış ve dağıtma merkezimiz olan İstanbulda Ankara caddesinde Türk Kitabcılığı Limited şirketine başvurmalarını dileriz. «Türkiyenin mukadderatına nezaret etmekte bulunan asker, devlet adamı te rakki ve teceddüd namma bütün gayret ve prestijini terazinin gözüne koymuştur. Zamanımızda da hiçbir lider çok büyük zorluklar karşısmda bu yılmaz adamın yaptıklanndan fazla muvaffakiyet kazanamamıştır.» daha yüzümü göremezsin. Tahir, mahcub ve hayran, titrek sesle: Gıdık! diyebildi. Bu al boyunbağın ne güzel... Gıdık... Sevgilim... Şimdi #uslu otur. Çek elini. Konuşalmı. Tahir iki elini başının altına koyarak arka üstü uzandı. Meleğin gene gevezelıği tutmuştu ve ona Anadoluda başından geçenleri anlatıyordu. O da Tahirin yamna uzandı. Türk Dili Belleteni Diplomasinin ber zaman gayri faal kaldığı şu mevsimde, bu sene, Avrupanın hava işleri sahasmda pek mühim bir hâdise cereyan etmektedir. Avrupa milletlerinin hayatın<la, havacılığın işgal etti ği mevkii, bu hâdise çok kuvvetle göstermektedir. Meseleyi şöyle hulâsa edebiliriz: Fransız hava kuvvetlerî erkânı harbiye reisi General Villemin, General Milch'e iadei ziyaret etmek üzere ağustosun 12 nct günü tayyare ile Berline hareket edecektir. Mareşal Göring, M. Hitlerin emrile Londraya gidecek, orada bir hava paktı hakkında müzakerelerde bulunacaktır. îtalyanın eski Hava Nazın General Balbo, malum rlduğu üzere halihazırda Libya Umumî Valisidir. Fakat, havacılık işlerile gayet yakından alâkadar olmağa devam etmiş ve sıkı münasebetler ida\ me etmekte bulunmuştur. O da, Berline sayahat yapacak ve Fransız Generali» Villemin'den evAel gidecektir. Bir Fransız gazetesi bu haber etra fmda şu mütalealan yürütüyor: «Bu ziyaretlerin mahiyetini, Berlin Roma mihverinin mevcudiyetile izah etmek, yahud sadece nezaket ziyareti şeklinde kfsir etmek istiyenler bulunabiiir. Fakat, hava ordularının, Avrupada sulhu muhafaza edecek manasının bir hava misakı akdi olduğuna dair çıkan şayialara inanmak lâzım gelecektir. Roma Berlin mihveri kuvvetlenir ken, İngiltere ile Almanya arasında akdedilmek üzere bir hava paktı bu itibarla tasavvur edilmiş olabilir. Hükumetler ve diplomatlar bu ihtimale yer vermekte tereddüd etmezler; ancak havacılar böyle düşünmüyorlar. Onların mütalealarına göre, böyle bir pakt meselâ tayyare filolannm miktanm ve tayyarelerin adedini tahdid etse dahi, tayyare inşaatını, inşaat tekniğindeki tekâmülleri, yahud bu tekniğin basitleştirilmesini, pilotlann ve mürettebatın talim ve terbiyesini tahdıi edemiyecektir. Tayvarecilerin fikrince, bir hava pakAlâeddin Cemil tı, sınaî kudreti yüksek olan milletin nef(1) 2 ağustos 1938 Cumhuriyet (Ucuz inedir ve harb zamanında tayyarelerin mesken >. harekât sahasını ufaltmağı istihdaf eden (2) Habitation a bon marcb6. hayajî aTilasmalara benzetilebilir. ra dümeni kırıldığından batmıştır. Kot Ingiltere Müstemlekât Nazırî ranın içinde bulunan bir gedikli küçük zabitle arakadaşı denize düşmüşler, biri Maltada teftişlerde bulundu Londra 9 (Hususî) Müstemlekât yüzme b lmediğı için sahilden yetişecı Sıği köylü Receb tarafından müşküiât Nazın M Malcolm Macdonald bugün la kurtarılmıştır. Gedikli küçük zabit Maltada teftışlerde bulunmuştur. Na zır yarın Losdraya hareket edecektir. yüzerek sahile çıkmıştır. muştu. Ferhad tertib ettiği plânı tatbika başladıktan sonra ılk defa gülünc buluyordu. Bunu bir eğlence için yapsaydı kendi kendinden bu kadar utanmıyacaktı. Fakat ne ciddî bir maksadla işe giriştiğini düşündükce, kendi fantezisinin bile kendisi aleyhinde çalışan yabancı bir kuvvet gibi hareket edişinden büsbütün sıkılıyordu. Sonra bu ailenin içinde ne işi vardı? Evvelce Haleye kur yapmış, muvaffak olamamıştı. Mecdile arkadaşhğının da onun kızla nışanlanmasmdan sonra büîbütün başka bir safhaya girmesi lâzımdı. Hulâsa bu nişan vak'asmın kendisile o aile arasına koyduğu mesafeye niçin dikkat etanivordu? Nazmiye Hanımın iltifatlan, Halenin merhametli dostluğu kâfı miydi? Ferhad kıza gene cevab vermeyince Mecdi bir elini Ferhadın dizine vurarak: Vallahi sende bir sevdah hali var, Ferhadcığım, dedi, yoksa o Cavidan hanımı mı düşünüyorsun? Ferhadın plânında Mecdiye böyle bir zan vermek de vardı. Çünkü onun hep kendisinin alâkadar olduğu kadmlara zaaf duyduğunu biliyordu. Tekzib etme mek için sesini çıkarmadı. Bu susuş Haleyi meraklandırmıştı. Gene kız: Cevab versenize... dedi. Ferhad ona da hafif bir şüphe ver mekte mahzur görmüyordu. Yok canım... diye mırıldandı. Nazmiye Hanım böyle bir alâkaya ne inanabilir, ne de belki razı olabilirdi: Daha nesı!.. dedi, bir görüşte Ferbad Bey âsık olur mu? Mecdi öksürükle kahkaha arasında cevab verdi: Olur, olur, gönül bu... Cavidan Hanım hiç de fena değil yani... Araba Lünaparkm önüne geliyordu. Mecdi orada biraz oturtnak ve dans etmek istedi. Nazmiye Hanım da kocasıle beraber oyun oynamak istediği için hemen dönmeğe taraftardı. Hale de pek istemiyordu. Ferhada dedi ki: Rica ederim, siz inip kazinoya bir bakınız, kalabahksa girmiyelim. Ferhad arabadan indi, ağır ağır kazinonun bahçesıne girdi ve kapının önünde durdu. Kalabalık yoktu. Üç dört masa dolu idi ve pistte iki çift dans ediyordu. Ferhad geri dönmek üzere iken gözii dans eden çiftlerden birine ilişti ve ka§ları yukarı kalktı: (Arkast var) Berlin 9 (Hususî) Mareşal Balbo, Feld Mareşal Görinç;'in misafiri olaBursa (Hususî) Mudanyaya bağlı rak bugün Berline muvasalat etmiş ve Sıği köyü önünde sahile pek yakın bir büyük nı/»ra<;irpl*' karsılanm'stır. mıntakada Mudanyadan giden bir kot Mudanya civarında bir kotra kazası Mareşal Balbo Berlinde Milli roman: 41 Yazan: SERVER BED1 rız... Peki bülbülüm, üzülme sen, peki... Sen ne iyi kadınsın, Gıdık, ne iyi... Bak ama benim iki şartım var. Bir tanesini anladım, başüstüne, elbette, istersen şimdi takdim edeyim. Melek Tahirin yüzüne dik bir b^kış saplıyarak: Ne anlıyorsun? dedi, acele etme... Ben sana ne zaman parayı şart koştum. Kalbimi kırmasana... Buna çok gücendim... Şimdi kalkar giderim... Dinlesene beni. iki şartım var diyorum sana: Biri bu gece on birden fazla kalamam. Oteki de, bu gece sen benim davetlimsin. Ne demek o? O demek işte. Fazla söz yok. Bu gün sen bana bir kuruş sarfedersen bir Ne düşünüyorsun? Cevab versene... Dur gözümün bebeği... Uydurabilir miyim bakayım, onu düşünüyorum. Melek düşünmeğe devam etti: Belki de Ferhad onun kulübe geç döndüğünü hiç bilmiyecekti bile. Onu odasında sanacaktı. Şayed hizmetçiye sorarsa Melek de ona daha evvelden tenbih ederdi: «Biraz hava almağa çıktı» desin diye. Tahir sordu: * Oldu mu? Oldu gibi. Delikanlı Meleği hararetle kucakla dı: Billâhi beni şadettin, dedi, oh... Bak bir güzel yer, içer, eğleniriz.. Mehtab da var bu gece... Gene buraya geli 5 Ferhad akşama kadar iki defa kapıya Cavidan Hanımın gelip gelmediğini sormuştu. Menfi cevab alınca endişe etmeğe başladı. Yemekte düşünceliydi. Nazmiye Hanım sık sık Cavidanı soruyordu: Birdenbire kayboldu. Hasta mı? Yoksa bizden hoşlanmadı mı? Kerim yalnız başına değil, karısını da beraber alarak îsatnbula inmişti. Hale yemeklen sonra hep beraber araba ile küçük tura çıkılmasını teklif etti. Ferhad Meleğin vaziyetini anlamadan kulübden ayrılmak istemediği için tereddüd ediyordu. Fakat Halenin ısranna dayanamadı. İbrahim Bey bezik oynamak istediği için kulübde kaldı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: