8 Şubat 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

8 Şubat 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

c 8 Subat 1939 CUMHURIYET 1912 de, siyasetin galebe çalmasına mukabil, bir infilakın vukuuna öyle inanılmıştı ki ateşin önüne f Yzâ n • 1 a" g ç e k bl oa a ı emk a i l m d İ j Umumi Harbin taşlaîigıcı BÜYÜK DAVALAR BUGUNUN SAN'ATKARLARI DuYDUNUZMU V Bir konferans Amerikalılar, tor> lantılara ve ziyafetlere revnak vermek için, yeni bir usul buldular. Bu usul, oradan Parise de sirayet etti. Birkaç gün evvel, meşhur bir Fransız ressamınm atölyesinde verilen bir akşam ziyafetine, bütün kadın davetlıler, çıplak sırtlarına meşhur bir şahsiyetin resmini yaptırıp gelmişler. Ziyafet pek eğlenceli, pek orijinal olmuş. Hele cazband çalmağa başlayıp da çiftler ayaklanmca, herbiri bir kadın sırtmda fırıl fınl dönen bu meşhur simalar kalabalığı, hakikaten fevkalâde enteresan bir manzara teşkil etmiş. Heykeltraş Zühtü Mürjdoglu Soldan itibaren t Bulgaristan Kralı Ferdinand, Avusturya • Macaristan Imparatoru Fransova Jozef, Almanya tmparatoru İkinci Vilhelm, Fransa Cumhur Reisi M. Poincare ve Lloyd George Diplomasi sahasında, kendi kendine husule gelmiş felâketlere tesadüf edilmez. Bu ciimleden olmafk üzere, Büyük Harbin zuhurumı da birtakım hâdiseler silsilesinin hazırlacfoğına göre, 1914 senesine tefcaddüm eden bu hâdisatm başlangıcını ve sebebini araştırmak:, mes'ullerîn tayinâ babmından faydalı ve zaru2 Osmanlı devletine karşı yapılan akdine karar vermişti. Zira, daha bidave Balkanlarda, Slavlıkla Cermenlik a yette Türk Bulgar münasebatuu sarsan rasında, hafî şekilde mevcud mücade Trablus harbinin, Bulgaristanı, umulmaleyi taforik eden hücum; dık vaziyetlerle karşılaştırabileceği kanaatindeydi. Türkiyenin dahilî siyasetindeki temayüller, ittihad ve ıslahat prograrolanm varkuvvetile tatbik etmeğe çalışan «Genc Türk» lerin faaliyeti, Bulgarlan, Sırb^arı ve Yunanhları, Makedonyada derhal uIahat yapılmasını istemek hususunda haklı gösteriyordu. Rusyanm siyaseti, bu Balkan devletleri birliğinin teşekkülünü teshil etti: hatta Sen Petersburg'un himayesi altında bir Sırb Bulgar anlajması bile yapıldı. Bu, Avusturya Macaristanın derhal kuşkulanmasma sebeb oldu. Sağdan soldan, bilhassa Paristen, Balkaa devletlerine, ihtiyatlı hareket tavsiyelerinde bulunuluyor, için için tutuşan yangınm önüne geçibnesine çalışılıyor, fakat Avusturya ile Rusya arasmdaki sinsi rekabet, diplomasi teşebbüslerinin bütün tesirini ve bütün samimiyetini izale ediyordu. Prestij kaygusu, hiç belli olmadan, başlıca rolü oynamakta idi. Bu arada, Türkiye, Avrupa hududlarının tehlıkede olduğunu hissederek, îtalya ile alelâcele sulh akdetmiş, o zamana kadar yanaşmadığı bir tarzı halli kabul ederek Trablusu İtalyaya terketmi|ti. Türk îtalyan harbinin bu neticesi, Balkan ihtiraslarını büsbütün alevlendirdi. Uşi sulhunun imzasından iki gün sonra, Yunan Sırb Bulgar müttefik orduları, Osmanlı hududlarını aşmış bulunuyorlardı. Viyana kabinesinin, bu vaziyet karşısmda aldığı tavır ne olursa olsun, Alman zimamdarları, Avusturya Macaristam, umumî bir muhasamayı göze alacak derecede tutmağı, o tarihte henüz düşünmüş değillerdi. Budapeştede toplanan bir harb şurası üç kolordunun silâh altına alınmasına karar verdi; Bosnada ve Sırb hududunda hazırlıklar başladı. Fakat Berlin ihtiyatkâr davranıyordu. îkinci Guillaume, Arnavudluk ve Dalmaçya sahili uğruna, Paris veya Moskovaya karşı hiçbir zaman harekete geçmiyeceğini bile söyledi. 23 teşrinisani 1912 de de, bir av partisinde, Arşidük Fransova Ferdinand'la buluştu. İhtiyatkâr davranmak hususunda kat'î nasihatlerini tekrarladı. Ona atfedilen, mahud, «Benim kılıcımla fazla şakırtı yapıyorsun gibi görüyorum» sözü bu münasebetle söylenmıştir. Londrada 17 kânunuevvel 1912 de toplanan sefirler konferansında, Balkan harbinin ortaya çıkardığı hâd meseleler, muslihane bir tarzda halledıldi. Aradan henüz iki sene geçmeden vaziyet değişmişti. Balkan devletlerinin kazandığı muzafferiyet neticesinde şarkî Avrupada bozulan muvazene, Cermenlik ve Slâvlık rekabetini, ilk patlak verecek hâdisenin herşeyi mahvetmesini intac edecek derecde ajtırmıştı. îşte, 1912 de gene diplomasinin galebe çalmasına mukabil, mevziler öyle tutulmuş, siyasetler öyle gerginleş miş ve fikirler, bir infilakın vukuuraukarrer olduğuna öyle inanmıştı ki, iki seneye varmadan bütün dünyayı saran ateşin önüne geçmek imkânı bulunamadı. 3 îngiltere ile Almanya arasmda, mütezayid bir şekilde devam eden, denizler üzerinde hakimiyet rekabeti. * ** ridir. Fransa, îngiltere ile mevcud ihtiBüyük Harb ateşini tutuşturan ilk kı lâfları tasfiye ederken, Mıstr üzerinde vılcım 1912 senesjnde fışkırmrçıtır. Çün sahib olduğu haklardan feragat etmiş, kü, Avrupayı harabiye sürükliyen ınmu buna mukabil, Cezayire salıib olan Franmî âfetin bütün unsurlan o sene bir ara sanm Fastaki hususî vaziyetini Büyük ya toplaomış; facianm mevzuu tespit Britanyanuı tanmnasını temin eylemişti. edilmiş,; aktörler rollerira aknış ve prova Fransız bükumeti, ayni mevzu üzerinde, başlamrç buhınuyordu. Ispanya ile de müzakerata girrşmiş, muAlman devletinin teessüsünden itiba tabık kalmiftı. Almanyayı da vaziyetten ren Büyük Harbin başlangıcı tarihine ka haberdar etmiş ve onun tarafmdan hiç dar geçen devreye bir gaz atalma. bfr itiraza ugramamıştı. Buna rağmem, 1878 Berlin Uoongresinden sonra, AFransa ile Aimamya arasmda, T«nca vusturya ve Fransa zaıarma olarak yeni bâdisesi üzerme zuhure gelen ilk diploAlnjan împaratorlugu büyük bir kudret matik hâdise, Algesiros konferansına iktisab etmiş bulvmuyordu. Avrupayı müncer oldu. Bir îki sene sonra, Pansevk ve idare eden Bkmark'tı. 1879 da, iher'in Agadir açılklarma gönderilmcsi Avusrurya Macaristam eli altına al yüzünden çıkan ikinci bir buhran, 1911 mış, 1882 de, îtalyayı kendi manzu Fransız Alman itilâfile neticelendi. mesine itlhal etmişti. îttifalb müselles Fransa, Kcmgo'nun bir kısmını Almanteşekkül etmişti. Bismark, Rusya ile de yaya terketmek suretile, lendisinin, Fasbir dostluk ve mütekabil emniyet mua ta Ikat'î sırrette yerleşmesini, Almanyahedesi akdetmişti. Diğer taraftan,Jngil ya kabul ve tasdik ettirmiş oluyordu. tereyi ku^ulandırrnaktan ve deniz haLâkin, Almanyanm, Fas meselesine kimiyetini omun elinden almağa çalışdef atla vukubulan müdahalesi, îtalyayı maktan tevakki ediyordu. Buna mukada, buna müşabiiı bfr tezahüre sevketbil, Fransayı, Avrupa hariciınde faaliyemişti. te sevkediyordu. Bundan beklediği İki 26 eylul 1911 de, îtalya tarafından türlü menfaat vardı. Afrikada Fransız İngiliz relkabeti, Akdenizde Frans*z I Türkiyeye karşı açılan harb, Balkanlartalyan rekabeti. Bismark, bir yandan h da ve dolayısile, Balkanlarda menfaattihadı temin, bir yandan tefrikaya sev tar olan büyük devletlerde, hududsuz akediyordu. Orrun siyasetinin sırrı bura kisler uyandırmıştı. Almanyanın Fransaya karşı Fas meselesinde aldığı vazida idi. yet îtalyanın Türkiyeye karşı vaziyet alFaka*, Bismark'ın ölümünü müteamasını intac ettiğinden, diplomasi sahakıb hatalar başladı. Coprivi, Rusya ile sındaki gerginlık, Avrupanm garbından yapılan mütekabil emniyet muahedesıbirdenbire şarkma geçmişti. 1912, bu inni, Avusturya ittifakile kabili telif görmediği için, fesihotti. Bismark'ın Büyük tikal hareketinin \ukubuldugu senedir. İşte o tarihte, Balkan kargaşalığmm, Britamya ile idarei maslahait politikası Cermen Slav rekabetinin içine yuvartakib eylemesine ve Avrupa üzerindekı emellerini tahdid etmesine mukabil, İkin lanan Avrupa, bir daiha o kargaşalıktan ci Guillaume ve yeni ricali, daha geniş kurtulamadı. Bu kargaşalık, girift iki türlü hadisat emeller beslediler. Berlin, müstemlekât süsilesinden mürekkebdir. ticaretinin genişletflmesi yoluna atıldı ve Bu silsilelerden birincisi ve temeli teşdolayısile kuvvetli bir filo rnşasma girişti. Weltpolitik başlamifb. Bu yeni istika kil eden şey, iki asırdanberi devam eden met, tesirini göstermekte gecikmedi. în Slavlık ve Cermenlik ihtilâfıdır. Esasen, Cermen Slâv rekabeti, 1908 giltere telâşa düştü ve «muhteşem infirad» ı elden bıraktı. Diger taraftan, en Bosna hâdisesini, yeni bir ihtilâf mevzuu diselenen Rusya mukabil bir agırlık a olarak kullanmıştı. Rusya, Habsburglar ramağa başladı ve Fransanm yolunu imparatorluğunun, Bosna Herseğin ilbuldu. Fransa ve îngiltere, harble netı hakı müzakeratını idare ediş tarzını affet.jlenmesine ramak kalan birçok müna memişti. Avusturya Hariciye Nazırı zaalaTdan somra, aralanndaki anlaşmaz d'A Erenthal, Boğazlar meselesinde talığın başkalanna yaradığmı anlayıp, 1904 dilât için Avusturya Macaristanın guya vadederek, te, muhtelifün fih işleri hal ve tesyiye e muzaherette bulunacağını Rusya Hariciye Nazırı îsvolski'den, Çar derek dostça bir yakınlaşma tesisim kararlaşhrdılar. Üç sene sonra, îngiltere ile Rusyasmm, Bosna Herseğin ilhakına Rusya arasmda da bir anlaşma husulü muvafafakti cevabını koparmıştı. Rusya, imkânları belirmiş, bu iki devletin As bu meselede, Viyana hükumetinin kendi,'adaki eski rekabetine nihayet verilmesi sine oyun oynadığına kanaat getirmişti. Bunu 1914 te hatırlamaktan geri kalmaihtimalleri tahakkuk etmişti. dı. Bu vaziyet üzerme muhtelif sîyaset «ahnelerinde, üç muhtelif Vıâdiseler sılsıBalkan kargaşalığmı teşkil eden ikinci lesi zuhura gelmiş ve Büyük Harb, işte hâdiseler silsilesi, İtalyan taarruzu ve u <ı silsilelerin heyeti umumiyesinden çık Trablusun işgali üzerine Osmanlı imparatorluğunun içinde husule gelen buhrandır. mıştır. 1 Müteaddid defalar, şiddetli bir O sırada Vişi'de tedavi görmekte olan fransız Alman gerginlifine sebebiyet Bulgar hükumeti reisi M. Geşof, îtalya,eren ve iki millet arasmda, gitgide da nın Türkiyeye ilâm harbettiğini haber alır •>a büyük bir huzursuzluk tevlid eden almaz derhal memleketine dönmüş, Sırbistan ve Yunanistanla derhal bir ittifak "as hâdiseleri, Heykeltraş Zühdü Müridoğlu Nevyork sergisındeki Türk paviyonu için aylardanberi hazırlamakta olduğu iki figürü birkaç gün evvel bıtırdi. Ankara cadde sindeki geniş ve yüksek tavanlı atölyede birbiri ardınca iki munis dev. Tasavvurdan oluş halıne geçtiler. Atölyenin bu köşesine bir imkân hazinesi gibi yığılmış olan muti ve uysal çamurun evvelâ kaba taslak bir forma, sonra hayatın dınamizmesine geçtiğini ve nihayet insan zekâsı nın iki asil ve itinalı tebessüm haline geldiğini gördüm. Hiçbir şey insanoğlunun kendi yaratılışında mevcud olan güzellık rüyasını iaÇünkü, kadm sırtlarında göriilen si hakkuk ettrmek için biçimsiz ve hafızasız malar, Hitler, Mussolini, Daladye, Çang madde ile giriştiği mücadele kadaı; güzel Kay Şek, Ruzvelt, Şarlo gibi şahsi değıldir. Bir düşüncenin fizyolojik bir yetlermiş. ürperme halinden, yavaş yavaş bir muayAncak sırtta taşmıp getirilirlerse bir ayiniyete geçmesi, aydmlığın şartlan için raya gelmeleri mümkün olan bu meşhurde kendisini denemesi, tartması, bin türlü ları ayni ziyafet masası etrafında, velev hesabm, her an yenileşen bir yığm gücboyadan ibaret görmek, az ibretamız lüğün imühanuıı vere vere nihayet günün Heykltraş Müridoğlunun eserlerinden: manzara mıdır? birinde zaman kanunlarını yenen imkân Çıplak lann serhaddinde atılmış bir zafer çığlığı haline gelmesi hergün tesadüf etsek bile vermeğe çalışan eserlerdir. Ufaktefek şeyler Her eser kendi kendımizin peşînde yabizi gene hayrette bırakabilecek bir vakıinsanların gözünü pılan meşakkatii bir yolculuktur. Bu yoladır. doyurmaz oldu. culuk nekadar güc başlar ve uzun sürerse Zühdü Müridoğlunun bitirdiği bu iki Dünyann her tarayaratılışm bize bahşettıği şeyleri o kadar eser yarın Atlantığin ötesinde Türk isti fında, eflâke ser çekuvvetle meydana koyar. dadmın kendisini çok yeni olarak tecrübe ken binalar, um Heykeltraşlık, tabiatle olan sıkı münaettiği bir san'atta kırdıgı rökorlardan birimanlara sığmıyan sebeti dolayısile bu yolculuğun en tehlı ni gösterecek. Vakıâ bu onun için yeni gemiler, uçsuz bukelisidır. O musıki ve şiır gibi kendımizi birşey değildir. Yabancı gözlere o daha caksız caddeler yap kendi içimizde değil, etrafımızda ara talebeliğinde iken eser beğendirmeğe alışmak merakı gitgide artıyor. Bu arada, mak mecburiyetindedir. Binaenaleyh bir mıştı. Pariste Jinon'un atölyesine devam yiyecekleri de, en aç gözlüleri bile bakar taş veya maden parçasına hayat mucizesiettiği zamanlarda Salon d'autonne'e iki ni geçirmekte en sade tarifini yapabilece bakmaz doyuracak büyüklükte yetiştir eser kabul ettirmişti. Bugün muvaffak ğimiz bu san'atın icab ettirdiği tecrid bü meğe kalkışanlar var. heykellerinden biri de Amerjkada bulunTohumu, toprağa ekmeden evvel, hutün dığer kardeşlerinden çok fazladır. Omaktadır. Bununla beraber memleketi susî bir terkibe batırmak suretile, şimdinun için en san'atkâr kültür ve medeni mizin heykeltraşlık san'atmın inkişafı için yetlerde bile hakikaten san'atmda mu ye kadar görüjnıemiş irilikte sebzeler yebahşettiği imkânlardan velevki küçük bir vafiak olmuş, söylenecekle iktifa etmiş ve tiştirmenin yolu bulunmuş. parçasının bu öz san'atkâra aynlmrç ol Yakm bir atide, balkabağı iriliğinde san'atın asil çerçevesinden dışanya kayması. Ona kejıdishden bir parçayı meymamış heykeltraş pek azdır. Ve gene o fıstık, kubbe kadar karpuz yiyebilecekdana çıkarmak fırsatının resmî makamlar mişiz. nun jçindir ki bizim şaheser diye selâm tarafından verilmiş olması dostlannı elHabbeyi kubbe yaptığımı zannetme ladığımız birçok büyük eserler, bu san'abette ki sevindirir. tın hayatiyetini alması lâzım geldiği ci yın. Haber Amerıkadan gelıyor. Zühdü Müridoğlu genc heykeltraşlahetlerdeki noksanlannı ebediyen yabanrımız içinde en iyi yetişenlerden biridir. cı kalmaları lâzım gelen şeylerle tamamBiliyordum am Güzel San'atlar Akademisini birmci Iıyan eserlerdir. San'at tarihçilerini bir ma, hangi şehirde likle bitirdikten sonra Parise gitmiş. oramezad tellâlı haline getiren büyük, aza olduğunu şimdi unutda üç sene muhtelif şöhretlerin yanmda metli, şişkin kelımelerin sık sık kullanıl tum. Bir traıarhane çahştıktan sonra memlekete dönmüştür. ması bu yüzdendir. başhekkni, hayır saTalih yetişecek g«nc adamlan bir takım Nasıl şiir, her türlü mevzu endişesin hıbi bir kadına şu tecrübelere mahkum etmekten hoşlanır. mektubu yazıyor: Bu sadece mukadderatın yaptığı bir nevi den uzak sadece bir nağme ve parıltıda «Son defa lutfettiğiniz bın lırai^k iaçetin imtihan değildir, belki bunda baya ise hakikî heykel de maddeye sirayet ettineyi aldım. Sonsuz teşekkürlerimi tak tın bir istidadı tamamlamak, pişirmek rilmiş şahsî bir ritimdedir. Geri kalan taiçin kendi kavranılmaz manbğile verdiği raf müphem bir edebiyat ve yahud da de dün ederim. Bu para ile, tımarhanenin virdir, yani bir neslin müşterek hastalıkla bahçesine bir yüzme havuzu yaptırıyo bir nevi ders de vardır. ruz. Hastalarımızdan ikisi, dün ilk defa Üzlet, haksız istihfaf, yanhş tanmma n yahud rüyet yanlışlarıdır. Zühdü Müridoğlu bu hakikati çok iyi olarak havuza daldılar bile. Birisi, binanın acılığı ve bir üevi çemberin içinden nihayete kadar çıkamamak hissini veren bir anlamış olanlardan biridir, onu tamamile nın ikinci katından, öteki dördüncü ka çok hazin tesadüfler şahsiyetin son yapı tahakkuk ettirmiştir, demiyorum, çünkü tından atladı. Onlann, atlarken; öteki cılarıdır. Zühdü Müridoğlu da böyle ol böyle bir zafer için henüz çok gencdır, hastaların da bu atlamaları seyrederken du. Gencliğinin çok kıymetli birkaç se fakat onun yolu üzerindedir. Büyükten, aldıkları neş'eli manzara, sizin hayırsever nesini, kendüini yetiştirmek için bütün şiskinden, manalı ve acayibden kaçar. O yüreğinizi cidden iftiharla dolduracak bir muhit zenginliğini istismar etmesi lâ nun figürlerinde her nevi barokün, işare birşeydi. Hele havuzumuza su geldıkten zun geldiği seneleri küçük bir şehirde her tin, sembolün yokluğu buradan gelir. O sonra bu manzaranın büsbütün merakh şeyi kendi kafasından çıkarmak, en basit ister ki heykeltraşlık san'atı, çizginm, for olacağına şüphe yok!» hakikatleri bile kendi kendisinde aramak mun ve sırrını kendi nabzında bulduğu o Amenna, doktor! Yalnız bir mesele şartile geçirdi. Ekmek parası peşinde ge çok şahsî ritmin terkibi olsun. Bunun için var. Bu gıdişle, o zamana kadar tımarçirilen bu yalnızlık senelerini bu satırla dir ki gördüğüm birkaç portresi görenle hanedeki deliler sağ kalırsa*. .< rın muharriri iyi bilir. Bunanla beraber rin içinde duyulmuş ve ve sevilmiş musisan'atı nihayet dılden gelen şair yurdun ki parçaları gibi beraberlerinde getırdıkleher köşesinde kendısine mahrem bir dost ri asil hava ile yaşarlar. İ Habbe ve kubbe Deli kalırsa... bulabilir. Hatta bunu vücude getirebilir. Belki bu onun vazifelerinden biridir. Fakat memlekette an'anesi olmıyan plâstik sajı'atlara mensub olan bir san'atkâr için üzlet mutlakbr. Şimdi bunlan yazarken hayalimde Paristen bir istidad ve heye can ocağı halinde dönen ve sonra anlaşılmamazlık içinde bir kıvılcım gibi sön< Muhiddin Sebatinin hazin ve sempatik yüzü canlanıyor. ' Zühdü Müridoğlu bu yalnızlık senelerini biraz da tabiatindeki mes'ud intıbak kabiliyetinin yardımile kendisi için en az meraretli bir şekilde geçirdi. Kendi içine ve san'atına kapandı. Onun Anadoluda iken yapmış olduğu bir Vagner operasınm dekorlarını gördüm. Göz ve zekâ için muhteşem bir ziyafet oUn bu eserlerin hâlâ bir eskisi halinde kalması hakikaten hazin bir talihtir. Zira bu krizler Vagner trajedisinin ilham ettiği en güzel şerhler den biridir. Onları seyrederken daima hatırıma, Vagner'in dehasının Avrupanın ortasında bir yangın gibi tutuştuğu seneler de bu muazzam eser için Liste'in yazdığı sahifeler gelmiştir. Alelâde dekorasyona hiç düşmeden, plâstik endişeyi hiç kaybetmeden yapılmı? olan geniş. ve asil tercümede musikiyi, Vagner'in musikisini bir hava gibi teneffüs etmek mümkündür. Zaten musikiyi kendisine yardımcı bir disiplin gibi alan Zühdünün bütün eserlerinde bu hava mevcuddur. Onun portreleri şe'nide gayrişe'niyi, elle tutulmazı VLADİMİR [TORMESSON Realiteye tasarruf etmedikten, geçiciyi kendimize mahsus bir havada en asil çizgilerile tespit etmeğe muvaffak olma dıktan sonra niçin san'at yapmalı? Bir gün eski Snayii Nefise mektebinden kalmış olan bazı eserlerm de saklı bulunduğu bir atölyede onunla san'at meseleleri Lâlelide Fethıbey caddesinde 63 saüzerinde konuşuyorduk. Karşımızda her yılı kahvede oturan 18 yaşında İhsan, esan lâmiseyi kendisini okşamağa davet ekici îsmailin dükkânına giderk kendisine den bir kadim Apollon vardı. Eski şairaid bir sandalyeyi istemiştir. O sırada lerin güzelliğini methede ede bitiremedıkmezkur sandalyede bir müştcri oturmakta leri ilâhî tirendaz ebedî gencliğinin içinolduğundan aralarında münakaşa çıkmış, de nadır ve mes'ud bir rüya gibi gülüyorİhsan zorla sandalyeyi müşterinın altm du. Bu harab taş parçasmı, bu zemin kadan çekip almak istemiştir. Bu yüzden tını aydınlatan loş ışık içinde bir haya çıkan kavga büyüdükçe büyümüş, cam kaynağı yapan sır ve sabn düşünürken çerçeve yere inmiştir. Eskici Ismail, eline birdenbire gözlerimiz, karşıda iki pen geçirdiği bir kunduracı bıçağile İhsana cerenin arasında duran küçük bir heykehücum etmiş, kendisini sırtından ağır suret le takıldı. Bıyıklı bir genc adamı tasvir te yaralamıştır. Yaralı, Cerrahpaşa haseden küçük, itinalı bir heykel. Ve gene tanesin kaldınlmış, carih İsmaıl yakala birdenbire bir ölü karşısmda imiş gibi narak birinci sorgu hâkimliğince tevkifine bir yeraltı mezanna inmiş gibi tiksindik karar verilmiştir. O zamana kadar tabiatin bu kadar mu vaffak taklidini görmemiştim. bu bir heykel değıldi, çirkin bir büyü ile birdenbire rini birçok muvaffak ve parlak eserlere hayatın mucizesinden sıyrılmış, sadece neden tercih ettiğimi anladım. uzviyetinin takalluslan ve gılzatları ile Hakikî san'atkâr hayatı olduğu gibi kalmış bir insan vücudü idi. Bir riyaziye kabul eden değil, ona kendi kanının si formülü kadar vazıh ve onun kadar zihnî caklığını ve kendi rüyalarının fevkattabiolan kadim heykel bakiyyesinden hayatm iyesini aşılıyandır. Zühdü Müridoğlu bu bu sefil ve hazin artığına geçmek bizim itibarla san'atına en güzel yolu seçmiştir, için yüksek bir hakikate ermek, gözlerimi ona sadece sabırsızlığımızdan bahsedebize gerilmiş bir perdeden kurtulmak gibi liriz. olmuştu. O gün ben dostumun tecrübeleAhmed Hamdi TANPINAR Bir sandalye için... Kunduracı bıçağile arkadaşını yaralıyan eskici tevkif edildi

Bu sayıdan diğer sayfalar: