9 Şubat 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

9 Şubat 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Şubat 1939 CUMHURtYET SAN'AT VEHAYAT Güzel San'atlar meseîesi Romanya Yazaa: NURULLAH BERK Plâstik san'atlar mevzuunun genış, binbir problemli dünyasına ufacık bir akis olarak yazacağım yazıları, «San'at ve Hayat» başlığı altına toplıyacağım. Bu başlığı bayat ve akademik bulacak olanlar çıkacaktır. Fakat ne yapalım ki «sanat» ve «hayat» kelimeleri birbirlerinin mütemmimidir. Hayatm tezahür ettiği yerlerde mutlak ve mutlak san'at vardır ve san'at, hayatın öz ve en mütekâmil ifadesidir. Bu ilk makaleme «Güzel san'atlar meselesi» serlevhasını koymakla da, peşin, bir prensipi işaret etmek istedim: Mevzularımızı nekadar hasbî, nekadar mücer red olarak telâkki edersek edelim, plâstik san'atların bugün Türkiyede henüz bir «mesele» şekil ve mahiyetini gösterdiklerini hiçbir entellektüel inkâr edemez. Ressamhk ve heykeltraşlık, bizde, emekleme devresini çoktan geçirmiş olmalarına rağmen, gündelik hayatımıza girmemiş lerdir. Henüz millî bir ifade değildirler. Onları kök salan, fakat dallan daha fışkır mamış bir fidana benzetebiliriz. Bu fidan yeşerecek, sonra çiçek verecek, ve nihayet herkes bu çiçekleri koparıp koklıyarak güzelliklerinden istifade edebilecek tir. Sembolü bırakıp hakikat toprağına ayak basacak olursak, görürüz ki, bu «güzel san'atlar meselesi», üç cepheli bir problem teşkil ediyor: 1 San'atkâr. 2 Devlet. . 3 Halk. Evvelâ san'atkâr, çünkü işin başı ve muammanm anahtarı odur. San'atkânn nisbî rahatı, huzuru, nisbî saadeti, yani verimi, eseri. San'atkârla, hayatile, hayat şartlarile meşgul olmak lâzımdır. Sonra devlet, çünkü san'atkârla meş gul olacak, yani onun hayat şartlarmı daha müsaid kılacak tek kuvvet odur. San'atte devletçilik sistemini müdafaa etmiyorum. Sadece diyorum ki bugün, en liberal ve en az totaliter memleketlerde bile san'at, daha doğrusu san'atın korunması ve inkişaflandınlması, organize edilmiştir. Onu bir rejim, bir ideoloji propa gandası vasıtası telâkki etsin etmesin, serbest ilhamına, entellektüel istiklâline saygı göstersin göstermesin, her devlet, güzel san'atların inkişafmı esaslı vazifelerinden biri olarak bilmektedir. Nihayet halk, çünkü san'at eseri ona hitab eder. Onun tasdikı ve hayranlığı san'atkânn en büyük mükâfatıdır. Fakat halk pasiftir. Terbiye edilir. İlkönce öğrenir, sonra alkışlar. Öğreticiye muhtacdır. Onunla da meşgul olmak lâzımdır. İşte üç yol ki sonları, güzel san'atlar meselesinin hallinde birleşir. O zaman bu kuru tasniften kurtulmuş oluruz. Çünkü bu üç yolun nihayeti, san'atın memleke timizde teessüsü demektir. Bu yollann henüz eşiğinde miyiz? Hiç bir adım atılmadı mı? Bilâkis. Daha pek yakın bir mazi ile bugünü mukayese edecek olursak, hatırı sayılacak derecede mühim adımlar atılmış olunduğunu ve dün bize kapkaranlık görünen ufuklarda parlak ışık çizgileri belirdiğini görürüz. Bunları yazarken, şimdiye kadar almmış olan güzel neticeleri bu derece ihtiyat kaydile, adeta nankörcesine bildirmekten biraz utanmıyor değilim. Fakat davamız o kadar geniş, erişmek istediğimiz merhale bugünkünden o derece yüksek ki, herkesin yapabileceği basit bir alkışlamayı, kendi imkânlanmıza hakaret telâkki ede rek ondan kolaylıkla kaçınabiliriz. Kaldı ki bugün belırmeğe başlıyan ışıklar yarın ortahğı tamamıle aydınlatacak mahiyettedir. Muhakkak ki bugün devlet adamı, devlet mümessılıle san'atkâr bir birlerine yabancı degildirler. Bu teması, seneden seneye sıklaşan sergiler, gazete ve mecmualarda güzel san'atlara aid yazıların çoğalması kadar, idarecilerin, güzel san'atların kültürümüzdeki rolünü tamamile kavramış olmalan temin etmiştir. Son seneler içinde Güzel San'atlar Akademisinin mükemmel bir şekle getiriimesi ve bilhassa resim ve heykel müzesinin açılışı iki büyük ve esash adım olmusıur. Diğer taraftan, birkaç kıymetli genc sanatkânmızın hayat şartları düzelmiş ve bol eser verebilecek bir seviyeye çıkmıştır. Evvelce Vahidin, Apollo'dan yaptığı ağdalı bir tercümesinden* başka hiçbir esere sahib olmıyan güzel san'atlar edebiya tımız, bugün sekiz, on cildi bir araya getirebiliyor. Müşkülâtla bile olsa, sırf plâstik san'atlara tahsis edilmiş olan aylık bir mecmua iki senedenberi intişara muvaffak olabilmiştir. * * * Fakat en nikbinler bile teslim ederler ki bütün bunlar, henüz bir başlangıcdır. Türkiyeye resim, X I X uncu asrın sonlarında, heykel ise 1923 te girmiştir. Tamamile ayrı bir ruh ve teknikle yapılmış olan eski minyatürlerimizi nazan itibara alamıyacağımızdan, plâstik san'atlarda an'aneden tamamile mahrum bir memleketiz diyebilıriz. Her faaliyet, an'aneye dayanarak bir memlekette kök salar. Resim ve heykel an'anesini kuracak sağlam san'at eserlerine muhtacız. Bu işte devlet, san'atkân yalnız bırakmıyacak, hem ona yardım edecek, hem de halka bir san'at kültürü aşılamak için lâzım geleni ihmal etmiyecektir. Şu hakikate vardık ki tarlamız, henüz bakirdir. Etrafını çevirdik ve çalışma malzememizi hazırladık. Tarlamızın toprağı müstesna bir zenginliktedir. Tohum larımız, bereketli mahsuller vadediyor. Biraz himmetle yarının büyük ressamlan, büyük heykeltraşlan Türkiyeden çıkabilir. İktısadî hareketler ile yapacağımız yeni anlaşma ANKARA MEKTUBLARI : NURULLAH BERK Bursa Belediyesinin fakir halka yaptığı yardım Bursa (Hususî) Belediyemiz faikir halka şimdiye kadar yaptığı yardımı yeni bir şekle sokmuştur. Bugüne kadar nüfus başma günde yanm ekmek ve rilmek suretile yapılan bu yardtmın bir defa da ve un olarak verUımesi karar laştırılmıştır. Belediyemizden ekmek alan (727) kişidir. Un tevzâi işi kabul edîldiği zaman bu mevcuddan başka çekingenlikleri dolayısile Belediyeye müracaat etmiyen yoksulların da bulun duğu nazan dikkate almarak mahalle mümessillerinden bu glbi fakirlerin isimlerinin bildirilmesi istenmiştir. Mümessiller yaptıklan tetkikler sonunda yeni listeler göndermişlerdlir. Bu suretle fakirlerin sayısı (1131) e çıkmıştır. Belediye bu mevcude göre un satm almış ve tevziata haşlamıştır. Tevziat, fakirlerin bugünden hazirana kadar olan ihtiyaclarına tekabül edecek miktardadır. Yani fakirler hazirana kadar olan istihkaklarım defaten un halinde almış bulunmaktadırlar. Bursa kaplıcaları hakkındaki karar Bursa (Hususî) Bursa Kaplıclan Türk Anonim şiriketine (100) bin liralık hissedar kaydolunarak bunun 40 bin lirasını ödemiş bulunan sabık Mısır Hidivi Abbas Hîlmi Paşa bilâbare hisse darlıktan vazgeçerek 40 bin lirasmı geri almak isteonişti. Sabık Hidiv bu maksadla Kaphcalar şirketi aleyhine açtığı dava şehrimiz ticaret mahkemesinde neticelenmiş. mahkeme, 40 bin liranm istirdadı hakkındaki bu talebin reddine karar vermistir. Kararda talebin haksız görüldüğü z,Tkredilmektedir. Karısını öldürdü Bursa (Hususî) Merkez nahiyesine bağlı Selçukgazi köyünden Hasan oğlu Ahmed admda biri karısı Remziyeyi henüz anlaşılmıyan bir sebebden dolayı tabanca ile öldürmüştür. Katil, bu cinayeti işledikten sonra kaçmıştır. Vak'ayı müteakib Müddeiumumilik tahkikata başlamış, yapılan sıkı bir arama sonun da katil Ahmed, ayni gece Kazıklı kö yündeki teyzesinin yanmda yakalanmış ve evrakile Adliyeye verilmiştir. Konya Ereğlisinde elektrik cereyanı kesildi Konya Ereğlisi (Hususî) Sümer Bank Bez fabrikasının elektrik santralında vukua gelen bir arızadan dolayı bayramdanberi cereyaın kesilmiş ve böylece fabrika da istop etmiştir. Sipariş edilen puvantör gelinciye kadar fâbrika faaliyete geçemiyeceği haber alınmıştır. Bursada bir otomobil kazasi Bursa (Hususî) «İnegöl 22» plâkalı bir kamyon şoför Bilâlin idaresmde Merinos fabrikasile Elektrik şirketi ara sındaki virajı süratle dönerken muvazenesi bozularak bir hendeğe devrılmiştir. Otomobil hasara uğramış, şoföre bir şey olmamıştır. Merinos fabrikasının hususî otomobili de Server isminde bir kadma çarpmış, kadını kolundan yaralamıştır. Şoförün bir hatası görülmediğmden serbest bırakılmıştır. Bursa Halkevinde Bursa (Hususî) HaJkevimiz her ayın ilk pazartesi gününe raslıyan ak şamları salanunda aile toplantılarma yer vermistir. Bu hafta bu toplantıların birincisi Valimiz Şefik Soyerle refıka sının da huzurlarile yapılmış ve geç vakte kadar Halkevi mensufoları arasmda ca"nimî hasbihaller yapılmıştır. Hüviyeti anlaşılan cesed Yenikapıda kazinolar önünde bulu nan cesedin, Lâlelide Şairfikret soka ğında 8 sayılı evde oturan Sabri oğlu Nazımm annesi Mehmed kızı 55 yaşlarında Fatma Zekiye Yalkma aid olduğu anlaşılmıştır. Nevyork kundura boyacıları, belediye meclisine müracaat etmişler; asansörler Dost Romanya ile aramızdaki yeni işlerken, ıçeride bir ticaret ve klering anlaşması akdi mu tabir caizse yolcukarrerdir. Yeni esaslar dahilinde yapılalann kunduralarıcak olan bu anlaşmanın müzakereleri Annı boj'amak için karada yapılacaktır. Müzakerelerde dost müsaade istemiş ICeşif bedelinden daha pahahya çıkan Daim, bir memuru Reisicumhura şikâyet ler. memleketi temsil edecek olan heyetin bu gün, yarın şehrimize gelerek Ankaraya git inşaata resmî olsun, hususî olsun her etti: Nevyork belediyesi bu müsaadeyi Üç keşif yaptırdım, bir lira yerine mesi bekleniyor. Geçen sene yeni Türk yerde tesadüf edilebıhr. İnşaat edebiyaher halde esirgemiyecek. Zira, boyaaRumen ticaret ve klering anlaşması im tmda «evvelden tahmini mümkün olmı 18 lira aldı. Bu adam hâlâ iş başmdadır. ların gösterdikleri sebeb gayet makul. Vali Avni Doğan: za olunduğu sırada, bu münasebetle yaz yan, yahud sonradan tahaddüs eden şu «Asansörler, gök tırmalıyaıı 'biroaların Kendisi iki defa da vilâyete geldığımız bir yazıda yeni anlaşmanın veya bu emrivakiler» in mühim bir mevüst katına çıkıncıya kadar aradan ge Türk ihracatçılar için bir imtihan devresi kii vardır ve pahahlığın daimî esbabı di, mesele tahkikat safhasmdadır, dedi. çen zaman öyle uzun ki, diyorlar, her Köylü ısrar etti: açtığına işaret etmiş ve (bağırsak duyu mucibesini teşkil ederler. Nitekim, başka boyacı, birkaç müşteriıün kundurasını Emsali muamelenin bir günde ya boyayabilir!» lacak...) kadar yakın diyebileceğimîz bir vilâyet merkezinde Halkevi binası Romanya piyasasınm Türk tüccan için için 1 i 0 bin lira harcandığı halde, henüz pıldığına dair elimde evrakı müspite varMübalâğah bir ıddia değil. Hatta, efhemen hemen meçhul bir âlem olduğuna çatısının örtülemedığı Kastamonuda söy dır. lâke ser çeken Nevyork binalarmın son Avni Doğan: işaret etmiştik. Haîen mer'iyette bulu lendi. İşin Kastamonuyu alâkalandıran katına vanmadan, boyanm kunduralann Istiyorlar ki, dedi, «ıüracaat ettik kirlenip tekrar boyaya muhtac hale gelnan ve yakmda yenilenecek olan ticaret tarafı şu: Ayni plân üzerinden inşaata anlaşması acaba bu vaziyette bir deği burası da girişmiş bulunuyor. IkÜsinin de leri dakikada, memura işten el çektire diğini bile söyleseler su götürür yeri şiklik yapmış mıdır? Yoksa Türk Ru keşif bedeli 120 bin lıradır. Fakat Kas lim, yahud memuru hapsedelim. Belki var. men ticarî münasebatı eski gidişinde mi tamonulular, şeytanın bacağmı kırarak, iddialarında haklıdırlar, fakat mesele Anahtar bollıığu dir? Yeni bir anlaşmanın müzakereleri binayı keşif bedelinin yansına mal etmiş tahkikat safhasmdadır. Çok eski bir âdet Kastamonu vılâyetinden ayrıldıkları ne başlanmak üzere bulunulduğu sırada ler: 62 bin liraya, üstelik mobilyaları da mucibince, Napoli sırada da Reisicumhura gene kerestekeşbu cihet tetkike değer: 1938 senesinin ha beraber olarak. ehrinin apartıman ricî ticaret istatistikleri tamamen elimizKeşif bedelini yarıya indirmenin usu lerin acıklı vaziyeti arzedildi. Cumhur kapıcılan, cümle ka de bulunmakla beraber, hemen hemen lünü keşfeden Kastamonulular, bu mu Reisimiz, Inebolu Parti başkanı Fethiye, oısını saat on ikide yeni anlaşmanın mer'i bulunduğu müd vaffakiyetlerile haklı olarak öeünüyor kazanın bu seneki ikt:sadî \aziyetini nakilidler, o saatten deti içine alan bu bir sene zarfuıda Ro lar. Bu keşfin sırrını, vali Avni Doğan sıl bulduğunu sormuşlardı. Fethi dedi sonra gelenlerden, manyaya ihracatımızuı 2,5 milyon li şu basit ve sade cümleyle ifşa etti: «Bi kı: bir hak olarak ya « İhracat geçen yıllardan azdır. rayı bulduğunu ithalâtımızın ise 1,5 mil nanm mobilyasile beraber 62 bin liraya nm liret para alır, von lira raddesinde kaldığını görüyoruz. mal oluşunu arkadaşlarımızın namuskâ Burası başlıca elma, yumurta, kereste öyle açarmış. Hiç Bundan bir sene evvel yani 1938 senesin rane ve dikkatli mesailerine medyun bu ihrac eder. îskenderiyeye sevkedilen el bir kiracıda, cümle k'apısınm anahtarı de ise Romanyaya ihracatımız bir miî lunuyoruz!» Vali, bu inşaatm başmda malardan zarar edildi, İspanya dahilî bulunmaz, herkes, ya on ikiden evvel yon liralık, buna mukabil ithalâtımız 1 ,*>geceli gündüzlü çalışan Sadık Ecevitli ile harbi yumurtaya tesir etti, arazi az, dağ evine döner, yahut yanm lireti gözden milyon liralıkh. Şu vaziyete göre yeni ti Rıza Saltuğun isimlerini de şükranla lık ve gayrimüsaid olduğundan köylü el çıkarır, isterse dışarıda sabahlar. de ettiği mahsulle azamî üç ay kendini Son zamanlarda, Napoli belediyesi caret anlaşmasından Türk ihracatçılan yadetti. idare edebilir, 9 ay kendi emeğile geçin bir kararîa bu an'aneyi kaldırmış, ka istifade etmrçler, dost Romanya ile daha * * * mek zorundadır. Keresteye gelince, çok pıcılann bahşişleri de tarihe karışmış. iyi münasebetler tesisine çalışmışlar ve Cumhur Reisimiz Inönü, küşad res müşküller içindedir..» Şimdi, bütün Napoli kapıcılan, adeta bunda muvaffak da olarak Romanyaya mini kendi uğurlu ellerile yaptıklan bu kazan kaldırmışlar, sokak sokak dolaTürk mallarının daha fazla sanlmasını İnönü, bu mevzu üzerindeki kanaatletemin etmişlerdir. Buna mukabil, Ro güzel binanın her tarafmı gezdikten son rini, şu cümlelerle beyan etmiş oldular: şıp. bu karar aleyhinde tezahürler ya pıyorlar. manya ihracatçılan ve ithalâtçılanmız bu ra, üst katta idare heyeti odasuKİa, bir « Kereste için sakat bir daire içinFakat. çılingirlere gün doğmuş. Hanl anlaşmadan ayni şekilde istifade imkâ müddet kaldılar. Kendilerine, Kastamo deyiz. Köyleri dolaşırken gördüm: Yanuda, Millî Mücadele senelerindenberi maçlar bitmiş! Ağac olmayınca toprak hanl anahtar siparişi ahyorlar. Yüz tımı bulmuşlardır. Romanyaya ihracatımızm 1935 sene çıkan gazetenin son sayısı takdim edildi. tutunamıyor, kayıyor, toprak da kalmı binlerce yeni anahtar, elden ele dolaşyor. Hem ormanı muhafaza edecek, hem mağa başlamış. sinde ancak 297,000 ve 1936 yılında da Vali: Dünya böyledıir, işte. Para ile değil, Eski ismi «Açık Söz» dü, dedi, de ihtiyacı temin edecek makul bir ted520,000 liralığı geçmediğini gözönünde sıra ile! şimdi «Doğru Söz» dür. bır bulamazsak, ileriyi temin edemeyiz!» tutarsak bu yakm komşu ve müttefik Bütün görüştüklerinden yalnız «doğKahkaha = Gözyası memlekete yıldan yıla daha fazla Türk ru» yu dinlemek istiyen ve seyahatlerinin malı gönderildiğini anlanz. Fakat, berı Gezilen mıntakanın sıhhî vaziyeti, bir Bir îngiliz doktotarafta 1935 stnesinde iki milyon liraya muhtelif safhalarında, bu ciheti zaman cüzzamlı köy ve küçük bir frengili saha runun yeni bir keşçok yaklaşmış olan ithalâtımızuı son üç zaman hatırlatmış olan Ismet Inönü de haric olmak üzere, tamamen memnuniye fi, daha doğrusu bir senedir hep 1,5 milyon lira üzerinde du diler ki: ti mucib şeklindeydi. Daday civannda iddiası var. Diyor Bu, daha iyi. Acık olmuş ne işe öyle köyler vardır ki, bizzat vali Avni ki: «Göz yaşı çok ruşu klering müvazenesi bakımından pek sıhhî ve faydah bir yarar, söz doğru olmadıktan sonra... de müsaid olmasa gerektir. Doğan şunları söyledi: * * * « Daday mıntakası en fakir mınta şeydir. Ayda bir deŞu tetkikten sonra, yeni anlaşmanın fa olsun ağlaym. Seyahat sırasmda, Kastamonu doku kadır. \ astık bilmiyen köyler vardır. ihtiva edeceği hususiyetlerin iki memleHem de bol bol!> ket ticarî münasebatının karşıhklı ve mü macılığının eski şöhreti, muhtelif mec Başlarınm altına tahtadan yastık koyar«Bir vaşıma daha girdim> diyeceksitevazin bir şekilde inkişafmı temin edi lislerde musahabe mevzuu oldu. Kasta lar.» niz. Fakat, doktor, göz yaşının her d#mBuna rağmen, o m:ntakada da, sıhhî ci mahiyette olması lâzım geleceği gö monu meb'usu Tahsin Coşkun diyordu lası 28 tane mîkrob öldürecek kadar vaziyet iyi idi ve köylülerin vasati beş ki: «Bir zamanlar, yalnız kış aylarmda rülmektedir. kuvvetli bir muzadı taaifün maddeyî 250 bin kilo iplık istihlâk edilir, 3500 altı çocukları vardı. ihtiva eder, divor. Hulâsa, ağlamak, sıhF.G. İnönü, halkın sıhhatile çok yakından hati korumak bakımmdan pek faydalı tezgâh işlerdi.» İrana kadar Tosya kuşağı gönderildiğinder* bahsedildi. Bu alâkadar olarak sualler sordular. Bilhas ve lüzumlu bir şeymiş. mıntakanın meyvacıhğı da, memlekete sa, Türkiyemizde, bir numaralı halk Bir yandan da, ruhiyat mütehassısı mühim bir gelir membaı olacak kudret düşmanı olan sıtmayı tetkik ettiler. Bir doktorlar, sıhhati korumak için gül teydi. İnönü vilâyet dahilindeki muhtelif çok yerlerde mücadele cidden iyi neti mekten daha müessır ilâc olmadığını Galatada dolaştığı görülen sabıkalı seyahatlerinde bu meseleyi bilhassa ele celer vermişti. Reisicumhurumuz, pirinç söylerler; neş'e ve kahkaha ömrü erain içicilerinden Arab Mehmed oğlu aldı. Kastamonudaki muazzam fidanlığı zeriyatı yapılan sahalarda ısrarla soru tırır derler. Yusuf çevrilmiş, üzeri aranılmca bir da gezerek mütehassıslarla görüştü. Tet yorlardı: Hulâsa, gülme'kle ağlamarun, sırff paket eroin bulunarak musadere edil kikler sırasmda, Kaliforniya elmalarraın Sıtma var mı?... noktasmdan, farkı yok. Şu halde, bu miştir. rekabeti de ileri sürüldü, nihayet İsmet Kastamonu yolunda, kendisini karşı nun ikisini birden yapsak ne olur san* Dün. Sirkecide Meriç kraathane İnönü bir defasında, ayni rekabetten bah lıyan Tosyalılara da ayni suali sordular ki? Meselâ, her gülüşümüzde, gözleri sinde müstahdem Bayram oğlu Şükrü seden bir vatandaşa şunları söyledi: mizden de yaş gelecek kadar bol kahve: «Yok» cevabını alınca dediler ki: ile arkadaşı İsmail oğlu İbrahim esrar kahalarla gülsek! « Sıtma var mı?.. Varsa söyleyiniz. Başka bir sebeb olacak! Siz hiç içerlerken suç üstünde yakalanmış Pirinç uğruna, yok, demeyiniz!» Kaliforniya elmasını gördünüz mü? lardır. * * * Hayır. * Evvelki gece 3,30 da Beyoğlunda Seyahatin Kastamonuya aid intıbala Ben gördüm. Görünüşte bizim kırBursa soikağmda Periklinin işkembeci rını kaydederken, vali Avni Doğanm, dükkâmnda birbirlerile kavga eden Hı mızı elmaları andırır, güzel kutular içinzır. Ömer, Nuri, yakalanarak merkeze dedir. Tadı yoktur, kokusu yoktur. Hiç hemen istisnasız surette bütün vilâyet getirilmişlerdir. Bunlardan Nurirdn ü elma bilmiyen adam, yanyana görünce halkı tarafından sevildiğini tebarüz ettirzerinde bir mıktar esrar bulunmuştur. bizim elmayı derhal tanır, ayırd eder. mek kadirşinaslık olur. Bunu, kendisine, hususî bir hasbıhal Zarar ediliyorsa bunun başka sebebleri Enkaz altında kalan amele olmalı... Berberler Mektebi tedris heyetile, Bersırasmda açtığımız zaman, dedi ki: hastanede öldü « Yapabildiklerim varsa bile, yap berler Cemiyeti idare heyeti arasmda Ambalâj iyi yapılamıyor, sonra mağa mecbur ve memur olduklarımdır. mektebin idaresi meselesinden dolayı bir Pazar günü Şişhane karakolu enkazı köylülerimiz de fakir olduğundan elma nın yıkıknası esnasmda duvar altmda üzerinde tam manasile çahşamıyor, elma Ancak, bütün vatandaşlara istisnasız şe ihtilâf çıkmış ve bu ihtilâf araya Ticaret kalarak ağır surette yaralanan amele ların çürüğü de çok oluyor... kilde hürmetle muamele etmeğe bilhassa Odasmın, Maarif Müdürlüğünün girmeAli, hastanede Sbnüştür. Diğer taraftan İnönü, elmanın bütün vilâyetin mühim dikkat ettim ki, bu da vazifemdir. Siz'e sine rağmen' bir türlü halledilememifti. icab eden tedbirleri almadığından dobir meselesi olduğunu, üzerinde munta bir misal vereyim: Bana şikâyet için ge İhtilâf devam ettikçe Berberler Cemiyelayı mezkur binanın yıktırma işini üzelen köylüler olur. Yer gösteririm, içerler ti mektebinin faaliyete geçebilmesi için rine almış olan rnüteahhid tevkif edil zam surette çalışılacağını tebarüz ettirdik se bir sigara veririm. Derdlejrini ve şikâ lâzım gelen tahsisatı vermediğinden mekten sonra, vatandaşa §u tavsîyede bulunmiştir. yetlerini açmalarını beklemeden soranm. teb kapalı kalmakta ve binnetice ehliyetdular: Tentürdiyotu konyak Bu vaziyetlerde, bana şu cevabı veren siz berberlerden ehliyetname almak üze Bollaştırmak, ucuzlatmak, muntaler oldu: Beni insan yerine koydun, kar re müracaat edenlerin mikdarı da çoğalzannetmiş! zam ambalâj ve alıcılann istediği renkte, şına aldın. Bir sigaranı içtik ya, bize ye makta idi. Uzun müddettenberi devam Sirkecide Ebüssüud caddesinde 62 kokuda, tadda elma yetiştirmek lâzım! tişir. Senin çok işlerin var, boşuna başını eden bu ihtilâf nihayet mekteb tedris henumarada oturan Sünon oğlu Isak, ma*t* •?* **• yetile Cemiyet idare heyetinin müşteresa üzerinde bulunan şişe içindeki ten ağrıtmıyayım... Bu tabir çok işitildi: Kerestekeş. türdiyodu, konyak zannederek içmiş, ken yaptıklan bir toplantı il hallolunmufMekki Said ESEN Tetkikîer esnasmda mevzu ormana zehirlenmiştir. İsakın ilk müdavatı yatur. Verilen yeni karara göre Berberler pılmıştır. Tahkikata devam edilmekte intikal edince, arasıra izahat için çagırılan İki buçuk senedenberi aranan Cemiyeti tahsisat vererek mektebin modir. memurlar da ayni tabirle maruzatta budern bir hale gelmesini temin edecektir. mabkum yakalandı lundular: « Bu havali halkı eskidenSuç üstünde yakalanan Emniyet ikinci şube birinci kısiTn me Bunun üzerine mektebde derslere başlana • beri kerestekeştir; ortnan kanunu....» murları. dün, iki buçuk senedenberi a caktır. Mekteb tedris heyetinin münhal kumarcılar Lâkırdmın arkası, aşağı yukan her ranan bir imahkumu yakahyarak tekrar bulunan iki azahğına Cemiyet idare heAksarayda Namıkkemal caddesinde yetinden iki kisi seçilecektir. Abdullah oğlu Süleymanm kahvesinde yerde birbirinin ayni: Zengin ve muhte Müddeiumumiliğe teslim etmişlerdir. 1930 senesLnde gümrük hal antrepo Recai, Nuri, Muammer, Selim admdaki şem ormanlara komşuluk eden ve bu şahıslar iskambille kumar oynarlarken komşuluğun bahşettiği nimetlerle geçinen sunda kesedarlık yapan Şeyh Aliye kabir kısrm vatandaşlar, şimdi dardaydı; til maksadile tabanca sıkan ve Ağırcezasuç üstünde yakalanmışlardır. da cereyan eden muhakemesi netıce Hasköyde tehlikeli görülen fakat eskisi gibi, baltayı kapmca ormana sinde 7 sene ağır hapse mahkum olan gitmeği istiyenler görülmedi. Cedlerin Siirdli Mehmed oğlu Halil, hükmü gibir ev yıktırıldı denberi kerestekeştiler, bu geçim yolu yer giymez kaçmış, sahte hüviyet cüzİtina ile yaptırılmış çok güzel Hasköyde İkinci sokağmda 5/7 numapek haklı olarak kapanmca, yerine me danı ile dolaşmağa başlamıştı. İki bubir yatak odası okaziyon olarak ralı evin arka tarafmdaki kârgir duvasatıhktır. Beyoğlu. İstiklâl cadrın b.r kısmı yağan yağmurlann tesirile selâ bir maden ocağı kapısınm açılması çuk senedenberi izi üzerinde koşan medesi 353 numaralı mağazaya münı, fabrika kurulmasmı rica ediyorlardı. murlar nihayet dün, Halili Küçükpa vıkılmış, görülen lüzum üzerine ev boracaat edilmesi. saltılarak duvarın diğer kısmı da yık Şikâyetlerin çoğu kanunun tatbikatı üze zarda Kılyokuşunda 27 numaralı evinde yakalamışlardır. ıirı' ni;hr. Nüfusça zaylat olmamıştır. rindeydi. Hatta bir köylü, Balatlardan Inönü ve köylüler DUYDUNUZMU Asansör boyacıları Reisicumhur büyük bir alâka ile soruyordu: « Köyünüzde sıtma var mı ? Varsa söyleyiniz. Pirinç uğruna yok demeyiniz!» *Tr "f* V Yakalanan esrar ve eroinciler Berberler mektebi İhtilâf halledildiğinderı tedrisata başlanıyor Okaziyon güzel bir yatak odası

Bu sayıdan diğer sayfalar: