11 Haziran 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

11 Haziran 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

11 Haziran 1939 CUMHURİYET Tarihten yapraklar Kanser hakkmda yeni bir tecrübe Gafenko İstanbuldan geçerken Rumen Hariciye Nazırı dün geldi [Baştarafı 1 ind sahifedei Halis, Rumanyanın Ankara büyiik elçisi Stoyka, İstanbul konsolosu Lukoviç, konsolosluk erkânile millî elbiselerini lâbis Rumen artistleri ve kolonisi tarafmdan karşılanmıştır. Valinin eşi, Madam Gafenko'ya mutena bir buket takdim etmiş, muhterem misafir, kendisini karşılayanların ellerini birer birer sıktıktan sonra selâm resmini ifa eden bir kıt'a askerimizi teftiş etmiştir. Bu esnada mızıka Türk ve Rumen millî marşlannı çalmıştır. Ekselâns Gafenko, kendisini karşılayan zevatı Daçya vapuruna davet etmiş ve salonda hasbıhallerde bulunduktan sonra, askerî üniformasını giyerek Vali ile İs tanbul kumandanının ziyaretlerini ma kamlarında iade etmiş ve saat 17 de Taksime giderek Cumhuriyet abidesine bir çelenk koymuştur. Rumen Hariciye Nazın, Taksknden doğruca Sıraselvilerdeki Rumanya konsoloshanesine giderek Rumen kolonisini kabul etmiştir. Bunu müteakıb Ekselâns Gafenko maiyeti erkânile birlikte Top hane rıhtımına inerek motörle Haydar paşaya geçmiş ve dün akşamki eksprese bağlanan hususî vagonla da Ankaraya hareket etmiştir. Katranın, bu hastalıkta mühim rol oynadığı anlaşılıyor Sipahiler Sultan Osmanın katlinden mütevellid Paris Belediyesi lâboratuvan direktömes'uliyeti omuzlarından atmak için Davud rü Dr. Kling, senelerdenberi tetkik etmekte olduğu bir mevzu üzerinde son tecr'iPaşayı öldürmeğe kalkmışlardı Genc Osmanın intikamı Yazan: KADİRCAN KAFL1 Genc Osmanın ölumünden sonraki aylar hep kargaşalık içinde geçmiş, vezirler, valiler değişmiş, şurada burada eskı padişahm intikamım almak davasmı güdenler belirmişti. On sekiz yaşındaki padişahın Yedikulede boğdurulması halkm üzerinde müthiş bir tesir bırakmıştı. Bu büyiik cinayetin bütün günahını sipahilere yükletiyorlardı. Her nerede bir sipahi görülse açıkça nefret göstermekten çekinilmiyordu. Sipahiler bundan dolayı ısJırab duyuyorlar, yüzlerinin karasını silmek için fırsat arayorlardı. Sultan Mustafa sarayın içinde oda oda dolaşıyor, kapıları vuruyor: Osman... Saadetlu hünkârımız, gel! Saltanat bana gerek değildir. Beni bu ağır yükten kurtar! Diye bağınyordu. Bir gün kayığa atla girmek, saraya döndüğü zaman kayığı arkasından getirtmek istedi. Günlerce bir odaya kapanarak kimseye söz söylemiyor, ağlıyordu. Bazıları onu «veli» sanıyorlardı. Fakat çoğunun, «deli» olduğundan şüphesi yoktu. Bu acı hakikat askerin pişmanlığını büsbütün arttırıyordu. Hocalar da Sultan Osmanı tebcil ediyorlardı. Cerrahpaşa camii şeyhi lbrahim Efendi ramazanm son cumasında, avluya kadar her tarafı dolduran cemaate şöyle demişti: Ummeti Muhammed, padişahı veli üç giindür bir tenha odaya girip kapanmış, namaz kılıp ağlamaktadır. Hiç kimseye söz söylemez. Esranna ancak kendisi vâkıftır. Sultan Osman Hanın mertebesini rüya âleminde görmüşler: Pek yüksek bulmuşlar. Hak taâlâ rahmet eyliye!.., Camiin derin sessizliği içinde hıçkınklar duyuldu; başlar göğüslere düştü ve gözlerden yaşlar damladı. * Yolsuzluk almış yürümüştü: Ayasof•ya ve Sultanahmed müezröıliklerine bir eşekçi ile bir borazan tayin olunmuştu. 4 ayda üç sadrıâzam değişti. 1623 senesi birincikânunun birinci günü sipahiler divan etrafmda biriktiler: Sultan Osmanın günahı haksız yere bize yüklenmiştir. Her kim bu cinayeti işlemişse elbet belli olmalı ve cezası verilmelidir. Dediler. Oradan dağıtılınca Ortacamide toplandılar; padişaha bir arzıhal gönderdiler: Eğer Padişah Sultan Osmanın katlini ferman buyurmuşsa bunu ortaya koysun da bizim namusumuzu halkm iftirasından kurtarsın! Ertesi gün divanda bağırıştılar: Sultan Osmanın katili her kim ise bize teslim olunsun! Sipahilerin ihtiyarlanndan birkaçı Şeyhülislâma gittiler: Katillerin idamı lâzım geldiğine dair fetva versin! Dediler. Padişaha sormak lâzımdır. Eğer Sultan Osmanm öldürülmesi Padişahın iradesile olmamışsa dilediğiniz fetva verilir! Cevabını aldılar. Vaziyet Sultan Mustafaya bildirilince şöyle bir ferman çıktı: Sultan Osman katlolunsun demedim. Davud Paşa öldürdü. Katilleri her kim ise haklanndan gelinsin! Külâhlı, kaftanlı, şalvarlı sipahi kalabalığınm ortasında gür sesler yükseldi: Tiz, katiller bulunsun! Evvelâ Cebecibaşıyı yakaladılar, saray içindeki bir çeşme önünde boynunu vurdular. Sonra Davud Paşanın konağına hücum ettiler. Paşa kaçmıştı. Ancak iki gün sonra Eyüb civannda Topçularda Hamza Bey adında bir sipahinin samanlığında buldular. Perişan bir halde genc Osman gibi bir arabaya koydular, Yadıkuleye götürdüler. Olede Davud Paşanın karısı olan Sultan ve dostları da boş durmuyorlardı. Sipahılerın ve Yenıçerılenn zorbalarına paralar buyruldu; cellâd Süleyman usta da idamda acele etmemesi için kandırıldı. Davud Paşa vaktile Sultan Osmanın idammdan sonra aldığı fetvayı ve Sultan Mustafanın fermanmı da koynunda saklı>ordu. Ertesi gün divandan sonra Cellâd çesmesi önüne götürüldü. Cellâd ona diz röktürdü ve boynunu kolay kesebilmek icin yakasını kıvırdı; kılıcmı çekti. O anda Davud Pasa koynundaki kâğıdlan çıkardı, havaya kaldırdı ve bağırdı: Ben Sultan Osmanı bu temessüklerle şeriate uygun olarak öldürdüm! Para yemiş olanlar hemen yaygarayı bastılar: Vurma, görelim aslını! Para yememiş olan Yeniçeri ihtiyarları ise daha sert bir sesle çıkıştılar: Vur!.. Öldür!... Cellâd Süleyman durmuş, bu seslerden hangisinin daha kuvvetli olduğunu anlamağa çalışıyordu, çünkü ona göre hareket edecekti. Çok geçmeden: Çalma... Vurma!... Diyenler üstün çıktı; kılıç kınma girdi. Kuloğlu admdaki yeniçeri, Davud Paşayı kaldırdı; askerin ortasında olduğu halde ortakapıdan çıkarıldı. Bir ata bindirilerek Ortacamie götürüldü. Divandaki vezirler, hocalar ve ağalar baka kalmışlardı. Yolda Davud Paşayı kurtardıklannı sananlar her biri onun elbisesinden birer parçayı kesip alıyorlardı. Adamcağız ölümden kurtulmuştu ama şimdi de fena halde bunalmıştı. Yarıölü bir halde, soluya soluya, sele kapılmış bir kütük gibi âdeta sürükleniyordu. Nerdeyse çırılçıplak kalacaktı. Sipahinin birisi kavuğunu, diğeri dolamasını, üçüncüsü de atını verdi. Camie vanlınca vezir elbisesi giydirerek sadakat yemini yaptılar. Şimdi sipahiler ve yeniçeriler ellerindeki elbise parçalarını gösteriyorlar, kendilerine birer rütbe, yahud memuriyet alıyorlardı. Bu sırada sarayda divanda olan Sadrıâzam Gürcü Mehmed Paşa hemen cellâdı çağırdı: Davud Paşayı meydandan kim götürdü? Sipahiler götürdüler. Halbuki orada bulunan sipahiler bunu kabul etmiyorlardı: Hâşâ... Bizim alâkamız yoktur. Mehmed Paşa da, herke» gibi, ne yapacağını şaşırdı, konağa gitti. O kadar düşündüğü halde ne yapacağını kestiremiyordu. Kapıcılar kethüdası Ahmed Ağa da bu hali görünce: Sultanım, nedir düşünceniz? Bana söyleyiniz! Eğer bugün olup bitenlerden ötürü ise bana ferman buyurun, Allahm yardımile vanp o fitneyi bastırayım ve o mel'unu katledeyim! Dedi. Hemen bir ferman yazıldı. Ahmed Ağa 200 kadar kapıcıyı ardına takarak Orta camie koştu. Orada bulunanlar arasında: Kapıcılar kethüdası geliyor! Diye bir ses duyulunca ortalığı şaşkınlık kapladı. Biraz sonra Ahmed Ağa görününce hepsi dağıldı. Hemen camie girildi; Davud Paşayı yakapaça dışarı çıkardılar. Sultan Osmanın, Yedikuleye götürülmek üzere bindirildiği arabaya attılar; Yedikuleye götürdüler. Kânunusaninin dokuzuncu günü, Sultan Osman gibi, boğduruldu. Davud Paşanın diğer üç cinayet arkadaşı da birisi istanbulda, diğeri Köstendilde idam olundular. Sonuncusu olan Budin Beylerbeyi Derviş Paşa idamı için gönderilen kapıcı gelmeden önce attan düşüp öldü. Genc Osmanın intikamı almmıştı; ortalığın artık durulması lâzımdı. Halbuki böyle olmadı. Çünkü Genc Osman filân hep bahaneden ibaretti. Hakikatte împaratorluğu idare eden tek kuvvet «şahsî menfaat» ten başka birşey değildi. Bulanık ruhlu zorbalar, yaşaybilmek için, durmadan ortalığı bulandırmakta devam ediyorlardı. belerini muvaffakiyetle neticelendirrri.ş, ve bazı kanser nevilerinin, katrandan mütevellid olduğu iddiasını bu tecrübelerle ispat etmiştir. Katran, gerek yolların inşasında, gerek sanayide mebzulen kullanıhr bir madde haline geldiği cihetle, Dr. Kling'in vardığı bu netice, büyük bir ehemmiyet arzetmektedir. Doktor, tecrübelerini, yirmi tane beyaz fare üzerinde yapmış ve birkaç ay zarfmda, enselerine katran sürdüğü bu farelerin kebedlerinde ve cildlerinde kanser yaraları peyda olduğunu görmüştür. Bu vadide ilk tecrübeyi yapan Japonlar, 1914 senesinde, tavşanlarda, katran vasıtasile kanser tevlid ederek, iki yüz tavşandan on iki müspet netice almışlardı. Dr. Kling, kanserin yegâne sebebi katran olduğu iddıasında bulunmamakla beraber, bu maddenin, bu korkunc hastalık âmilleri arasında en mühim rolü oynadiğını söylemektedir. Katranm kansere sebeb olması, ihtiva ettiği benzopirenden dolayıdır. Katranlı yollarda yüzde 5 nispetinde benzofiren mevcud olduğundan, bu yolların tozunu uzun zaman teneffüs edenler kansere yakalanmak tehlikesine maruz kalmaktadırlar. Doktor Kling'in teklifi üzerine, maymunlar üzerinde bir tecrübe yapılması kararlaştırılmış ve sureti mahsusada inşa ettirilen katranlı bir yol, etrafı tellerle çevrilerek, en nadide cinsten yedi tane maymuna tahsis edilmiştir. Fakat, bu tecrübe, bu suretle pek pahalıya mal olduğu için, masrafı çıkarmak üzere maymunların teşhiri muvafık olacağı düşünülmüştür. Yakında, maymunlar, ayaklarında patenler olduğu halde bu katranlı yolda kaymak suretile teşhir edileceklerdir. Katranm kanser tevlid edip etmediği de, insana en yakm mahluk olan bu hayvan üzerinde yapılacak tecrübeler neticesinde, kat'î surette meydana çıkacaktır. ..I'J Rumanya Hariciye Nazın Gafenko diin vapurdan indikten sonra İstiklâl marşlarını dinliyor, Gafenko'nun beyanatı Muhterem misafir, İstanbula muvasalatmı müteakıb matbuat mümessillerini Daçya vapurunda kabul etmiş ve aşağıdaki beyanatta bulunmuştur: « Şu dakikada size söyleyecek fazla birşeyim yoktur. Sadece tekrar îstanbula geldiğımden dolayı büyük bir sevinc duymakta olduğumu yazabilirsiniz. Türkiye ile dostluğumuzun derecesini biliyopsunuz. Bilhassa güzide Hariciye Vekiliniz Ekselâns Saracoğlu ile ara mızda çok samimî dostluk bağları cnevcuddur. Kendisile Ankarada tekrar görüşeceğiz. Beynelmilel mühim vaziyet itibarile mülâkatımız enteresan olacaktır. Bu fırsattan isüfade ederek, ayrıca Türkiye ile Rumanyayı alâkadar eden bilumum müşterek meseleleri konuşacağız. Arzumuz, Balkan Antantının birliği ve ebediyen devamıdır.» Galata rıbtırrunda, resmi selâmı ifa eden askerin önünden geçiyor, n Ankaradaki program Sinema gibi! i.L'.f, Üniformasuu giydikten sonra Taksfm ' meydanına " ğHînek üitere Daçia vapurundan tekrar çıkıyor, Adanada iki genc kızın da dahil olduğu haydud şebekesi yakalandı Adana (Hususî) Son günlerde şehrimizde bazı zevata tehdid mektublan göndererek para sızdırmak hevesi baş gösterdi. Kimyager Ahmed Rıza Işçenin, kendi evinde bir hırsız tarafından öldürülmesile hasıl olan umumî heyecan ve teessürün âsab üzerindeki tesiri devam ettiği bir sırada şunun bunun evine tehdid mektubu atılması, cidden telâş ve endişe tevlid edici bir hâdise olarak karşılandı. Fakat, uyanık olan Cumhuriyet zabıtası, umumun huzur ve emniyetini ihlâl mahiyetindeki bu hareketin faillerini yakalamakta gecikmedi ve bu hâdisenin ciddiyetten uzak bir çoluk çocuk grupu tarafmdan yapıldığı anlaşıldı. Ekselâns Gafenko, bu sabah saat 1 1,40 ta Hariciye Vekilimizi, saat 12,50 de de Başvekihmizi ziyaret edecek, bu ziyaretler kendisine öğleden sonra iade edılecektir. Gece Hariciye Vekilimiz tarafmdan misafir nazır şerefıne. Ankarapalasta bir ziyafet verilecektir. Salı günü ziyaretlere ve mülâkatlara devam edilecektir. Misafirimiz, saat 17,15 te Ankaradan ayrılacaktır. Cumhur Reisimizi ziyaret Muhterem misafirimiz, çarşamba sa bahı Pendiğe muvasalatla oradan Yaîoyaya gidecek ve Cumhur Reisimiz İsmet İnönü tarafından kabul edılecektir. Ekselâns Gafenko, öğleden sonra îstanbula avdetle saat 18,30 da Daçya vapurile Rumanyaya hareket edecektir. Dragu'nun beyanatı Ekselâns Gafenko'nun refakatinde olarak şehrimize gelen Rumanya Matbuat Umum Müdürü Dragu, kendisile görü şen bir arkadaşımıza şunları söylemiştir: « Rumanya için bir Dobrice meselesi yoktur. Rumanya, hiçbir zaman bir Dobrice meselesini müzakere etmiyecektir. Esasen bu mesele mevzuubahs da edilmemiştir ve edilemez de...» Dragu, Türk îngiliz anlaşmasının akisleri hakkmda da şunlan söylemiştir: « Türk îngiliz anlaşması münasebetile Yugoslavya tarafmdan Rumanya nezdinde bazı teşebbüsler yapıldığma dair yabancı gazetelerde çıkan haberler, tamamen uydurmadır. Yugoslavya, Türkiyenin hareketi dolayısile Rumanya nezdinde herhangi bir teşebbüste bulunma mıştır. Böyle bir mesele mevzu bile olmamıştır.» Cumhuriyet abidesi önünde defteri mahsusu imzahyor, Bir tavzih Esnaf Bankası tasfiye murakıbı Zühtü Bilimerden aldığımız mektubdur: «Değerli gazetenızın 10/6/939 tarihli nüshasımn 2 ncı sahifesinde (Esnaf Bankasının tasfiyesi meselesi) başlığı altında neşredılen yazmın son fıkralarında eski Valinin 15,000 lira borcu olduğu hakkındaki cümleler yanhştır. Mumaileyhin Süt şirketine kefaletten dolayı altı bin lira borcu görülmektedir ve bunun tahsıli için iki sene evvel mahkemeye müracaat edilmiştir. Geri kalan dokuz bin lira başkalarının kefaletile verilmiştir. Bunlar da mahkemededir. Keyfıyetin bu suretle tashihin; say gılarla dilerim.» Mesele hakkmda alınan malumata göre, bundan birkaç gün evvel, şehrimiz İş Bankası müdürü Hâmidin evine küçuk puslalar halinde tehdid mektublan atılmaya ve bunlarda «... filân yere, şu kadar zaman zarfında şu miktarda para bırakmazsan seni şöyle asarız, böyle yakarız...» tarzında ifadeler kullanılmaya başlamış. Hâmid, keyfiyetten derhal zabıtayı haberdar etmiş ve zabıtamız da bu mektub atan kahramanları ele geçirmek için icab eden tertibatı almıştır. Şehirde fena bir emniyetsizlik ve huzursuzluk havası yaratan bu haberin şüyuu daha her Ceyhanda büyük bir köprü tarafa ulaşmadan, zabıtamız, evvelki gün yapılıyor Hâmidin evine ayni mealde puslalar aCeyhan (Hususî) Kasabarnızdan Refakatinde Bükreş elçimiz Suphi Tannöver olduğu halde abideden ayrılıyor, tan iki çocuğu yakalamış ve basit bir inakan Ceyhan ırmağı üzerinde evvelce celemeden sonra da hâdisenin bütün maNafıa Vekâletince inşasına başlanan bühiyetini efkân umumiyeye izah etmiştir. yük demir köprünün yapılması işi, ırYakalanan çocuklar, Ali Ulvi oğlu IImağın taşkm bulunması dolayısile fasıhan ve Aziz oğlu Şinasidir. Mektublar, iaya uğramıştı. Son günlerde havalar müsaıd gitmeye ve sıcak seviyesi eski Şinasinin ablası 14 yaşmda Cemüenin halini bulmağa başladığmdan köprü inkalem ve mürekkebile; İlhanın ablası 19 şaatma yeniden devam edılmeğe başlanyaşmda Nazmiye tarafından yazıhnıştır. mıştır. Zabıta bunları tespit ettikten sonra yaSonbahara kadar tamamlanması bekkalamış ve kanunî muamelenin ifası için lenen bu köprü. yalnız kasabamız için Adliyeye sevketmiştir. değil, bütün muhit için büyük bir kazanc olacaktır. Pendik ortamekteb elişi sergisi Pendik orta okulu kız ve erkek talebeKongreye davet sinin bir yıl içinde yaptıklan el işi ve resımlerle hazırladıkları serginin bu aEski Emektar Yardım birlığinden: Bırlığm senelık kongresi 17/6/939 cu yın 12 sinde açılmak ve sonunda kapanmartesi günü saat 14 te Divanyolundaki mak üzere her gün saat 14 ten 17 ye kabirlik binasında akdedileceğinden aza dar umumun ziyaretine açık bulundurulacağı haber almmıştır. ların gelmelen rica olunur. Yoldan çıkan tramvay Şehreminınde, Taşkasab caddesinde Müminin idaresindeki araba ile Topkapıdan gelmekte olan vatman İsmaılin idaresindeki tramvay çarpışmıştır. Çarpışma neticesinde araba hasara uğramış, tramvay yoldan çıkmıştır. Ve Rumanya konsoloshanesınde şerefıne verilen çayda

Bu sayıdan diğer sayfalar: