16 Haziran 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

16 Haziran 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

16 Haziran 1939 CUMHURİYET Halkın dilekleri Boğaziçi halkının Belediyeden mühim bir ricası Boğaziginde oturan okuyuculanmızdan otuz imza ile bir mektub aldık. Umumi bir arzunun ıjadesi olan bu mektubu aynen neşredi yoruz: «Belediyemizin Bebekle İstinye arasında bir asfalt yol inşasına karar vermış olması bılhassa bız, butun ömrünü Boğaziçmde geçırmış ve geçırmekte olan ve dünyanın en güzel köşelennden bıri olan bu sahıllerin letafetini hakkıle takdır eden Boğaziçi halkını çok sevmdırmişken, bu yolun açılması esnasında istiyerek veya istemiyerek ya pılan bazı hatalar (Rumelihısarındakı mezarlığm fecı vazıyetı, Emirgânda asırlık ve nadide çam ağa cının keslımesı) Boğazın guzelhğıni bozan bu gibi hatalar onu seven kımseler tarafından büyük bir acı ve teessürle karşılanmıştı. Geçmış hatalaf üzerinde tevak kufu zaıd gorerek bundan sonra bu gıbı. Boğazm guzelliğini azaltacak hatalarm önune geçmek ve bir emri vakı karşısmda kalmamak ıçm aşağıdaki noktayı Belediyemizin nazan dıkkatme ehemmiyetle arzeylemeğı bir vazife sayarız. Emirgânda güzellıği, sükunetile belkı Boğazm ve dolayısile İstan bulun en şirin ve cazıb bir köşesı denilmeğe lâyık ve yalnız bizim değil. ecnebilerin bile sitayişle, hayranlıkla bahsettikleri Çmaraltı mevkii asfalt yola kurban edilmemeli ve bu meydan bugünkü hususiyetlerüe yani gölgeli, rüzgârsız serin ve şirin halini muhafaza etmelidir. Poyraz rüzgârlanna kaşı mahfuz olan bu mahalle bilhassa mehtablı gecelerde sandal, motör, muş ve otomobillerle çok uzaklardan birçok güzellik âşıkı kimseler gelip bu meydanda oturarak saat lerce bu tabiî güzelliği seyrederlpr. Bugün bu meydanın genişletilerek poyraza maruz kalacak bir surette tanzim edilmesi mevzuu bahsolmaktadır ki, bunun Boğazın hususî guzelliğini mahvetmek ve o şirin Çınaraltı meydamnı alelâde bir mevdan haline ifrağ ederek halkın buranm güzelliğınden istifade etmesine imkân bırakmamak de mektir. Boğazicinde yaşamamış olanla nn. bu lâtif mevkide oturmamış olan kimselerin bunu hakkıle bilrnıyecelkeri nazarı dıkkate alarak kat'i tadılât yapılmadan evvel bir heyetin sırf bu maksadla mahalline izamile Emirgânda senelerdenberi yaşamış olan yerli ahaliden bir heyetle temas etmesini ve ancak bu temastan sonra güzel Çmaraltı mevkiinde yapılması lâzım gelen tadilâtın karar altına alınmasını nca ederiz » Barem kanununda tahsil meselesi [Baştarafı 1 inci sahlfede] B Ortamekteb mezunu olanlar 14 üncü dereceye, C Lise veya muadili mekteblerden veya ortatahsılle ayni zamanda meslek tahsili veren en az beş yıllık veya orta mekteb tahsilini ikmalden sonra en az iki yıllık meslek mekteblerinden mezun olanlar 13 üncü dereceye, D Lise derecesinde bir tahsil üzerinde en az bir yıllık meslekî tahsil yap mış veya kurs görmüş ve yahud beş yıllık meslek mektebi tahsili üzerine en az iki senelik daha yüksek bir meslek tahsilini bitirmiş veya orta tehsılıni bitirdikten sonra en az dört senelik meslek mektebinden mezun olanlar mesleklerine aid memuri yetlerde 12 nci dereceye (lise veya mu allim mektebini bitirdikten sonra imtihanla orta tedrisat mualhmlıği ehliyetnamesı almış olanlar derece ile alınabilirer.) E Altı seneden az tahsilli, yüksek mekteb mezunları 11 inci dereceye, 1 Bunlardan askerlik hizmetini ifa etmeden memuriyete intisab edecekler altı ay müddetle 12 nci dereceye alınırlar. 2 Tahsil müddetinin 3 yıldan eksik veya fazla olması halinde eksiği ilk terfii müddetine eklenir ve fazlası ilk terfii müddetinden indirilir. F Altı yıllık yüksek mekteb me zunları onuncu dereceye, G Lise tahsilini yurdda ikmal edenlerden yüksek tahsilini gerek memleketi mizde ve gerekse başka bir memlekette bitirdikten sonra mesleğin muayyen bir şubesinde ayrıca ihtısas yaparak ihtısas larını hususî kanunlarmda yazılı şekilde tasdik ettirenler 9 uncu dereceye, H Yukarıdaki fıkralara göre 15, 14, 13, 12, 11 ve 10 uncu dereceye girecekler arasında mekteblere göre, Icra Vekilleri Heyetince tespit edilecek yabancı dillerden birine ve 9 uncu dereceye alınabilecekler arasında bu dillerden ikisine hakkile vukufları kezalik îcr.a Vekilleri Heyeti kararile tespit edilecek bir komisyon huzurunda imtihanla sab't olanlar bir derece yukarısına alınabilirler. Kadroda açık yer bulunmaması dolayısile girebilecekleri dereceden daha asaâı derece bir memuriyete alınanlar şubelerinde ilk açık vukuunda girebilecekleri derecelere terfian tayin olunurlar. , ^ İleri akrobatlık Hayatın menşei Ultravirüs denilen ve camid cisimle hüceyre arasında olduğu tahmin edilen bir nesnenin, hayatı uyandırdığı iddia olunuyor , Yazan: H. BİLGİÇ Lâyihanın 3 ncü maddesi Herman Bremer adında bir cambaz, «iki katlı ölüm numarası» nı nasıl yapıyor? bugün müzakere ediliyor Akrobatların yaptıkları türlü numaralar arasında, akrobat olmıyan insanların halecanını üst perdeye çıkaran numaralar bilinen şeylerdendir. Cür'et hamleleri gösteren cambazhane kahramanların dan bazıları da, bu sahada beynelmilel meşhurlardandır. İşte «düz duvarlara tırmanmasmı bılen» ve bu hareketi modern bir şekilde, «motosikletle ve otomobille yapan» bir artist de, Herman Bremer'dir. Bravnşvayg'li olan bu adam, küçük yaşta cambazhenelerde gösterilen numaraları merakla seyretmiş, çocuk, evde bu numaralan tekrara heveslenmiş, tabiî tecrübelerde yuvarlanmalar, yaralanmalar olmuş, ev eşyası kınlmış, dökülmüş, 'cambazhğa tki katlı ölüm numarasınm nasıl yapıldığını hayret eden küçük, gösteren temsilî resim birçok defa dövülmüştür. Fakat, Herman Bremer dayak gili mahlukudur. Kira ismini verdikleri yemesine rağmen heves ettiği şeyden vaz aslan, dişidir. Artist karı koca, kendilegeçmemiş, alâkası girgide artmış ve gü rıne iyıce alışan ve uslu olan bu dişi asnün birinde de bir seyyar cambazhanede lanı kendi çocuklarıymış gibi, hatta belki küner gösterenler arasına katılmıştır. de daha fazla severler. Kira, «iki katlı Gencin hevesile istidadı atbaşı berabe: ölüm duvarı» numarasınm türlü türlü gitmiş, çevik delikanh, kısa bir müddet yapılmasına da kusursuz derecede alış sonra geniş ölçüde göze çarpmış, meşhur mış bulunuyor. Sür'at tecrübelerinde, zaKrone ve Sarrazani idarelerine geçmiş, man zaman yapılan antrenmânlarda hiç trapez numaraları yaparak bu sahada bimi hiç huysuzluk göstermez. Ahali karrinci sınıf bir artist olmak üzere tutun şısında numara yapılırken de ayni sükutnuştur. Sonralan da başlıbaşına ortaya neti ve uysallığı göstereceğinden şüphe atılmak tecrübesıne girmiş, kendi cür'et edılmiyorsa da, ıhtıyata rıayetle, aslan hamlesine uygun gördüğü bir numara ormotosiklete veya otomobıle bindırılırken taya koymuştur. Onun ıcad ettiği numaufak bir kafes içerisine konuluyor. Bu asraya «iki katlı ölüm numarası» denıliyor. Bunun tatbikı, dıkine oturtulmuş silindıri lan, henüz yavrudur ve «ölüme meydan andıran on iki metre yükseklığındekı bir okumak» sayılan bu numaralardan hele duvar üzerinde yanlamasına ve yüz kilo üçüzlüsüne daha ne zamana kadar iştirak metre hızla motosiklet veya otomobil sür ettirilebileceği, soruluyor. Cevabsız kalmektir; duvar içerisıne, kısmen parmak mıyan bu suale cevab veren; Herman lıklı bir tribün oyulmuş vaziyettedir ve Bremer'dir. Beynelmilel şöhretli artist, tribün içerisine oturan seyirciler, «iki kath «Ben bu aslan yavrusundan büyüdükten ölüm numarası» nı gayetle yakından go sonra da numaralarımda ıstıfade edecerürler. On iki metre yükseklıkteki silın ğim. Ve şimdıki çocuk, o zaman kafesten dirin altı metre yukarısında iki metre ge çıkmış olarak numaralarıma iştirakle, hernişliğinde olan bu tribünde oturanların kesi hayretten hayrete düşürecek!» di hemen daima erkekler, bazan da çocuk yor. Karısı, kocasının bu kanaatini gülar olduğu, kadmların ziyadece heyeca lümseyişle tasdik ederken, ikisi birden na kapılmalarından dolayı bu tribünde Kira'yı okşuyorlar. Dişi aslan yavrusu yer almaktan çekindikleri anlatıhyor. nun bu okşamalar sırasında kımıldanması Numaranm seyredenlere korku heyecanı munis ifadeli ve ilerisi için de ümid verigeçirttiğine de ayrıca işaret olunmakta cidir.. dır. Kaza vukuu, daima ihtimal dahi'indedır. Son bir sene zarfında dokuz motosiklet devrilmiş, parçalanmıştır. Bununla beraber, Herman Bremer şimdiye kadar bütün kazalan atlatmıştır. Bakteriyoloji ile tabakatülarz ve heyet ilimleri arasındaki fark, en az, biri göze görünmez, öteki havsalaya sığmaz olan bu iki âlem arasındaki ölçü farkı kadar azametlidir. Bununla beraber, mikroblar âlemindeki keşifler, uzun zamandanberi, jeoloji ve h\yet sahalarında ortaya atılan birçok meseleleri halle yarayacak neticeler doğuruyor. Nitekim, bakteriyoloji sahasmdaki son keşfiyat, birbiriıvden tamarjıen başka üç meselenjn karşılaşürılmasına imkân vermiştir. Ultravirüs denilen mikrobların aslı nedir? Tebellür hali, camid veya ölü madde ile canlı uzviyet arasında sarih bir tefrik yapan hal midir? Hayat, küremizin üstünde nasıl tekevvün etmiştir? En küçükten en büyüğe intikal ederken bu en küçüğün ne olduğunu muhtasar surette olsun görelim. Ultravirüs, insanda, hayvanda ve nebatta sirayet vasıtasıdır. İki esash vasfı vardır. Mıkroskopla görülmez ve bakteriyolojide malum ve mevcud olan bütün süzücü vesaitten geçer. Kuduz, çiçek, grip, ansefalit, trahom gibi hastalıklar ültravirüs'lü hastalıklardır. Ültravirüs'ün, mikroskopa meydan okuyacak ve filtre bujilerinden geçecek kadar ince ve ufak, cüce mikroblar olduğu kanaati vardı. Fakat son tecrübeler, bu klâsik noktai nazann yanlışlığını meydana koymuştur. Bilhassa, şimdiye kadar, yalnız cansız maddelere hâs zannedilen kristalizasyon halinin, ültravirüslerde de müşahede edilmesi ve bunların, münhasıran canlı uzviyet içinde neşvünema bulup meselâ kültürleTde yaşayamaması, birçok istifhamlara yol açmışhr. Bu istifhamlann en mühimmi de şudur: Ültravirüs'ler, hayatiyetlerini kaybet meden kristal bale gelebildiklerine göre, canlı uzviyetler midir, yoksa ca\sız birtakım mahluklar mı? Yoksa, bu ikisinin haricinde, canlı mahlukla camid madde arasında, mutavassıt bir cisim midir?. Bütün bu suallere verilen cevablar arasında, meseleyi kesip atan Stanloy'un mütaleasına göre: «Ültravirüs'ler, kimyagerlerin bildikleri atom veya molekül taazzuvlarile, biyolojistlerin malumu olan hüceyre taazzuvları arasında, mutavassıt bir cisimdir» Bu mütaleaya göre, ültravirüs'lerin hayatını, tamamen taazzuv etmiş hüceyrelerin veya bakterilerin hayatına benzetmek imkânı yoktur. Şu halde, ültravirüslerin, hüceyre haline takaddüm eden bir nevi iptidaî havat yaşadıklannı kabul etmek zaruretindeyiz. Bu faraziye bizi, küremiz üzerindeki hayatın menşeyıe götürüyor. Yeryüzünde hayat nereden ve nasıl vücud bulduj* Hayatın ezelî varlığını iddia edemeyiz. Zira, bizzat küremiz ezelî değildir. Hayat orada, yeryüzü tabakalarının istihaleler geçirdiği devirlerden birinde tekevvün etmiştir. Halbuki, yeryüzünün, hayatın vücud bulmasma kat'iyyen imkân vermiven ateş, yüksek hararet, yarı mayi hallerinden geçerek toprak seklini aldığım biliyoruz. Yeryüzü, öyle devreler geçirdi ki, üzerinde hayattan zerre yoktu. Sonra, hayat, birdenbire, gayet basit şekilde başladı. Evet ama, nereden geldi? Hayatın tekevvününü ilmî şekilde izah etmeğe çalışanlar iki noktadan ilerüyorlar ve iki faraziyeleri var. Birinci faraziye, yeryüzünde hayatın. camid, cansız maddeden doğduğu; ikinci faraziye, baş* ka seyyarelerden kopup, fezaları aşarak küremize kadar geldiği yolundadır. İkinci faraziye, yeryüzündeki hayatın menşeini izah eder görünmekle beraber nakıstır. Zira, haddi zatmda hayatı değil, yalnız küremizdeki hayatı izah ediyor, ve hayatın, fezada esasen mevcud bulunduğu nazariyesinden işe başlıyor. 1749 da, Maillet, Kozmozoik nazariyesini müdafaa e^erken, diğer seyyarelerde mevcud nüvelerin, feza âleminde o zaman seyahatler yaptıktan sonra, yeryüzüne gelmeleri neticesinde, bizim seyyaremizde de hayat belirdiğini söylemişti. Bu nazariye üzerînde işleyenler, hayat nüvelerinin fezadaki seyahatlerinı, meteoril'ler, meteorit tozları veya serseri kuyruklu yıldızlar vasıtasile yaptıkları hükmüne vardılar. Fakat, bu faraziyeye karşı birçok itirazlar ileri sürüldü. Evvelâ, zerre halindeki uzviyetler, fezadaki seyahat esnasında, aştıkları mmtakalarm fizik şartlanna uyabilirler mi? Uyamazlar mı? meselesi var. Kuraklık, yıldızlann ha rareti, seyyareler arası havanm düşük derecesi, boşluklar, güneş gibi bazı seyyarelerin neşrettikleri şualar, bu uzviyetlerin taşıdığı hayat usaresini imha edici müessirlerdir. Meteorit'ler vasıtasile arza kadar inen hayatın, üzerinde mesafe katettiği meteorit'in ateş halinde bulunması dolayısile, esasen yaşayamıyacağı aşikârdır. Bunlardan sarfınazar, fezada, saniyede en az bin kilometre sür'atle mesafe aşan bir tohumun, yolda tesadüf edeceği bir zerreye çarpıp dağılmamasını ve o zerreyi de darmadağm etmemesini esasen akıl kabul eder mi? Hayatın, başka seyyarelerden intikal suretile yeryüzünde vücud bulduğu nazariyesi böylece çürük çıkmca, ikinci nazariyeye, yani hayatın cansız maddeden, yoktan var olduğu faraziyesine geliyoruz. Lâkin, bu faraziyeye de, Redi'nin, «hayat ancak hayattan doğar» nazariyesi cerhediyor. Gerçi, Pasteur, yaptığı tecrübeler, bu nazariyenin doğruluğunu ispat etmiş ve hayaün mevcud bulunmadığı yerde yeni bir hayat yaratmanın imkânsızlığını göstermiştir. Şu var ki, Pasteur'ün ispat ettiği hâdiseyi bu kadar umumî manada değil de, bir hayat, ancak, onun tecrübe yaptığı muhirin arzettiği şerait dahilinde vücud bulamazdı» manasında alanlar vaj". Lâboratuvar, usullerile, sun'î surette hayat yaratmak ümidi bu gün el'an kaybedilmiş değildir. Biyoloii âlimleri, hayatın menseini ispat sadedinde, ortaya bir başka nazariye daha atıyorlar. Cansız madde ile, canlı madde arasında mutavassıt bir vücudün bulunduğu nazariyesi. 1822 denberi devam eden tetkikat, bu iki varlık arasında bir köprü bulunduğu esasım ispata matuf bulunuyor. Tecrübeler, mantar, mikrob, yaprak nev'inden. canlı mahluklar olduğu zehabmı uy<ındırabilecek yapıda cisimler elde edilmesini imkân dahiline koymuştur. Fakat bunlardaki hayat, sadece zahirî idi. Bütün bu cisimler ne tam manasile hayat ifade ediyordu; ne de canlı hüceyre protoplasma'sı idiler. Ne var ki, bu sayede, hüceyreye tekaddüm eden bir hayatın mevcudiyeti imkânı yolundaki iddialar, bir derece daha kuvvet bulmuş oldu. Nitekim, kristalleşen ültravirüs'ün, hayatiyetlerini tamamen muhafaza etmeleri, hayatla cansız madde arasında mutavassıt bir varlığın mevcudiyetini ve bu iki fjalin birinden diğerine geçmenın mümkün olduğunu ispat yolunda en kuvvetli bürhan Türk Mısır paktı [Baştarafı 1 inci sahifede] Hariciye Nazırı İstanbuldan Ankaraya giderek Türkiye ile bir pakt imzalıyacaktır. İngiliz Türk paktını itmam edecek olan bu pakta, yakında Fransa da ıltıhak edecektir. Esasen Türk Fransız paktı da bugünlerde imzalanacaktır. Salâhiyettar mehafilde Mısır Hariciye Nazırının resmî ziyaretine ve bu vesile ile akdedilecrk olan Türk Mısır paktına hususî bir ehemmiyet verılmektedir. rEminönünde yeni saat Mısır Hariciye Nazırının ziyaret programı Ankara 15 (Telefonla) Mısır Hariciye Nazırı Abdülfettah Yahva Paşanın memleketimizi ziyaretine aid resmî program hazırlandı. Aziz misafirimiz Ayın 1 7 nci cumartesi günü îstnbulda bulunacak ve ayın 18 inde Hariciye Vekilimiz Şükrü Saracoğlu ile birlikte Ya lovaya gidecektir. Yalovada Cumhur Reisimizin, Abdülfettah Yahya Paşayı kabul edecektir. Müteakıben Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlu ile birlikte şehrinize hareket edecek olan Mısır Hariciye Nazırı, Ankarada üç gün kalacaktır. Burada bulunduğu müddetçe şerefine müteaddid ziyafetler tertib edilmiştir. Bu arada, Hariciye Vekilimiz ve Mısır Elçiliği tarafından da ayrı ayrı suvareler veri'ecektir. Boksör Küçük Kemal dün vefat etti Eminönündeki yeni saat Eminönü meydanına konulan saatin beton sütunu ıkmal edılmiş ve saat mahallme vazedilmiştir. Fakat sütunun kalınlığı nisbetinde saatin küçük oluşu bir mahzur gibi telâkki edilmektedir. Meydanın tanziminden sonra saatin yerinin değişmesi muhtemeldir. Abdülfettah Yahya Paşa ayın 21 inde hareketinden evvel, Radyo evini de gezecektir. Radyoda, bu ziyart şerefine hususî bir program hazırlanmak*adır. Kardeş Hariciye Nazırının Türk radyosundan bir hitabede bulunması ihtimali vardır. Ayın 21 inci günü aksamı Ankaradan hareket edecek olan Abdülfettah sayılabilır. Yahya Paşa, İstanbulda da iki gün kalEğer, ültravirüs'lerin canlı mahluklar dıktan sonra Balkan memleketlerine gioldukları muhakkaksa, bu canlılık, haya decektir. tın en sade ve en iptidaî şekilde tezahürü demektir. Ve eğer bu nazariyeyı müdaBeynelmilel otomobil faa edenlerin mütaleaları haklı ise, o takmüsabakası dirde, hayata tekaddüm eden bir yarıcanlılık hali karşısmda bulunuyoruz deGdynie, 15 (a.a.) Beynelmilel omektir. tomobil müsabakasına iştirak etmiş olanHulâsEu ültravirüs'lerin can taşıyıp ta lar 2,650 kilometre mesafe katettikten ve şımadıkları hükmüne göre, yeryü%ünde bu suretle müsabakanın ikinci merhalesini hayatın tekevvünü esası anlaşılmış ola ikmal eyledikten sonra Polonya sahillecaktır. Insanlar, bu esastan yürüyerek rinde kâin Jastrembia Gora'ya gelmiş«sırrı hilkat» i tam manasile bulabilecek lerdir. Bugün sür'at müsabakası yapılacak ve üçüncü merhalenin kat'ına başlaler mi acaba? nacaktır. H. BİLGİÇ Motosiklet ve otomobil numaralan, farklı şekillerde de yapılmaktadır. Meselâ, Herman Bremer, motosiklete bini yor, bu sahada tanınmış akrobat Münihli Joe Rolting, ayaklarına patenler ge çirmiş olarak, motosikletin arka demirine tutunuyor ve Herman Bremer, onu yüz kilometre hızla «iki katlı ölüm duvarı» üzerinden son hızla koşturuyor. Yahud da Herman Bremer motosiklete oturmuş, arkasına bir kadın, önüne de bîr aslan oturtmuş olarak numara yaptnak suretile, herkese parmak ısırtıyor. Yukarıda ismi geçen Münih'li Joe Rolting'le ayrı ayrı motosikletlere yerleşmiş olarak bir hizada hareketle «iki katlı ölüm duvarı» numarası yaptıkları da vakidir. Numaralan ototnobılle yaptıklannda da vaziyet aşağı yukarı farksızdır. Bu arada bazan da eller havaya kaldırılır, böyle artan tehlikeyle numara daha fazla yürek çarptınr ve tamamlanır. Yukarıda bir kadından ve bir aslandan bahsedildi. Bu cihetleri izah etmek lâzımdır. Kadın, Herman Bremer'in karısıdır. Karısı henüz on dokuz yaşındadır ve cür'et hamlesine iştirakte kocasından geri kalmaz. İkisi de birbirine hayrandır; kendilerini karşılıkh yaklaştıran ve devamlı hareket halinde bir aile esası kurmalarım kolaylaştıran da, bu mütekabil cür'et hamlesine hayranhk olduğu anlaşılıyor. Erkek başlıbaşına bir varlıkken, kadmla birleşince iki varlık bir araya gelerek tekleşmiş, her ikisi birbirini kuvvetlendirmiş, sahalarında kudret edindirici olmak üzere tekmillenmişlerdir. Aslana gelince, o da bu ailenin bir uzvu, onlann bütünleşmesinde rol oynıyan sev Merhum Küçük Kemal Sporcularımızın çok iyi tanıdığı Galatasaraylı boksör Küçük Kemal, tedavide bulunduğu Taksimdeki Fransız hastanesinde dün vefat etmiştir. Küçük Kemal, tifo ve zatürrieden mustarib bulunmakta ıdi. Yapılan bütün tedavilere rağmen kendısmı kurtarmak kabil olamamıştır. Küçük Kemal, memleketımizde yetişen boksörlerın en kıymetlisi idi. Kendi sikletinde Türkiye şampiyonu bulunu yordu ve şehrimize gelen birçok ecnebi boksörlerle muvaffakıyetli müsabakaiar yapmış, rakiblerini nakavt ederek mağlub eylemiştir. Merhum, sporcular tarafından çok sevılen bir gencdi. Temiz ahlâkı, sevimli hareketleri, dürüstlüğü herkeste bir muhabbet uyandırmıştı. Küçük Kemalın cenazesi, dün ikindi vakti namazı Teşvikiye camiinde kılın dıktan sonra Feriköy mezarlığma defnedılmiştir. Küçük Kemalın ölümıle memleket, kıymetli bir evlâdını kaybetmistir. Mensub olduğu Galatasaray kulübüne ve ailesine taziyetlerimizi sunar, mer huma Tanrıdan rahmet dileriz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: