24 Haziran 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

24 Haziran 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 24 Haziran 1939 DUYDUNUZMU Kitab? tütün ve içhi Bir İngiliz mu harriri, İngilterede hayli alâka uyan dıran bir istatistık yapmış. Bulduğı rakamlara göre, İngılizler, bır sene zarfmda. adam başma, kitab ve gazete için bir şilin, tütün için 16 şilin, içki için 26 şilm sarfedıyorlarmış. Bu nisbete bakılırsa, medenî bir insanın, okuma zevki için yaptığı masrafm 16 mıshnı tütüne, 26 mislini de alkole verdiği anlaşılıyor. Nispet, hayli korkunç ve ümid kırıcı. Bir başka istatistik daha var ki, aynı neticeyı veriyor. İlmî veya edebî bir konferans verildiği zaman, konferansı tertib edenlerin, adam başma 200 frank hesabile duhuliye verecek 500 kişi bulun cıya kadar göbekleri çatlıyor. Halbuk boks maçlannda, ringin etrafma 20,000 kişi toplamyor. İngiliz muharriri, bu şayani esef halden, medeniyeti mes'ul göstermek istiyor. Bılmem ki haklı mı? Tütün dumam ve alkol buhan, kuru lâfla yazıdan daha fazla baş döndürdükçe bu işe çare yoktur. Hele boks maçına hiç lâf yok. Yumruk kuvveti nerede, yazının mantığı nerede? Kamboca kavmi Bir Alman gazeteci, Çin Hindistanındaki hükümdarlar mabedinde gördüklerini anlatıyor Bugünkü maçlar Şekerli, limonlu ve meyvalı olup HASAN meyva özünün evsafına maliktir. Şampanya gibi lezzetli olup mide rahatsızlıklarına şifalıdır Hasan gazoz özü «Kamboca» kavAteşspor Istanbulda, Femi, Çin Hindistaninner Ankarada oynıyor da ta eski zamanlardanberi yaşıyor; bu İzmirin Ateşspor takımı, millî kümekavme eskiden «Khdeki son maçlarını oynamak üzere şehmer»kavmi diyorlarrimize gelmiştir. dı; sonraları eski iMillî küme maçları fikstüründe en sim yerini yenisine son vazıyette kalan Ateşspor, bundan bıraktı. Kavim, Hazevvel Istanbulda yaptığı oyunlarda gösreti İsanm doğuşunterdiği sürat ve tahammül bakımmdan dan sonra onuncu ve nazarı dikkati celbetmiş bir takımdır. on ikinci asırlar araİki hafta evvel, İzmirde, Galatasaravîa sındaki devrede, yaptığı maçı büyük sayı farkile kaybeden Ateşsporun, yabancı bir sahada dakültürel yükselişin ha müşkül vaziyette kalmamak için ciden yüksek mertebedî bir gayret sarfetmesi lâzım geleceksine erişti. Bu devretir. Müdafaadan ziyade, açık bir oyun de mimarlık ve plâstarzı içinde hayli bocalıyan Doğanspotik san'atı inkişaf erun düştüğü müşkül vaziyet, ayni sis derek, «Khmer devtem oyunla Ateşspor için de ciddî bir resi» namile tarihe tehlike olmak için kâfi sebebdir. geçti. İnkişafı gösGalatasarayın, geçen hafta Doğanteren muhtelif san sporla yaptığı oyun, fazla sayı elde etat eserlerine şimdı miş •olmalarma rağmen muhitte iyi karSıyamda, Çin Hinşılanmış değildir. Belki de. mevsımin çok ilerılemiş olması, bu tutuk ve doladistanmda rasgeli yısıle bozuk oyunda âmil olmakla beranir; ancak memlekeHükümdarlar nıabedinin görünüşü ber, millî küme şampiyonluğunun en tin payitahtı olan (Oturan çocuk Gıya Long adlı bir yerlidir) yakın namzedi için bu oyun, işin âşinaAngkor şehrinde san'at eserlerinın muhataralıdır. İşte, bir molada terlemiş lannca hoş karşılanmadı. başlıcaları vardır. Buğün Angkor beyaz Maymıın ve para şen insanın çıkarıp da yere fırlattığı Millî küme şampiyonluğunun, bugüncakete, çok geçmeden yemyeşil bir iç or kü gidişle bıraz da gol adedile tayin ri bir harabe halindedir. Kamboca'nm Hayvanda zekâ ormanları, tam manasile bir cüngel, bü man yılanı kıvrıla kıvrıla sokuluyor. A edıleceği ıhtimali, zihinleri ziyadesile var mı? Galiba. Hetün bu şehri kaplamış, oraya gidilen yol caba caketteki vücud sıcakhğı mı bu so meşgul ettiği için bunun manasım her le maymunda, mu lan da çalı, çırpı ve sık ağaclıklar hemen ğuk hayvanı oraya çekiyor? Oyle oîa kesten fazla Galatasarayın anlaması lâhakkak. Amerikak cak! Tam zamanında yılanın sokulduğu zımdır. lar şöyle bir tecrübe tamamile örtmüştür. Bununla beraber, Taksim stadında yapılacak bugünkü kavim, bir zamanki azamet ve haşmeti nu gören ınsan, birkaç taş atmakla onu yapmışlar. hatırlar, o hatırayı için için besler ve tekrar geldiği yere kaçırtıyor, sonradan maça saat 17.30 da başlanacaktır. Maymunlan ça istiyeceği Ankaradaki maç lıştınyorlar. Muka mabud Siva namma kurulan mabedlerın bakmıyarak sırtına geçirmek mukaddes zeminine ayak basmak, ma caket içerisindeki yılanın sokması tehlikebilinde 25 çent ücMillî küme maçlarının nihayeti yakret veriyorlar. May bud heykellerinin eteklerine yüz sürmek sinden kurtuluyor. Yemyeşil iç orman yı laştığı halde, şampiyon çıkacak takımın mun, bu para ile bir tane muz, yahut bir arzusile akın akın oraya ulaşmak için uğ lanı zehirli, lâkin mutaarnz değildir. kat'î ve keskın bir avantaj olarak henüz kese kâğıdı fmdık ahyor, afiyetle yiyor. raşır. Her sene oraya seyahate çıkan kaAngkor şehrine yaklaşıldıkça, iç or belli olrnaması, bugün bütün nazarları Bir, iki derken maymunlar bu usule fileler, serbest adım atmalarına sed çe manın muhtelif yerlerinde mabud hey Ankarada yapılacak Fenerbahçe Dealışmışlar. Paramn tadını almışlar, 25 ken sık çalılıkları her adımda bir durup kellerile karşılaşılıyor. Esasen şehrin çev mirspor takımı maçına çevirmiştir. çentin ne demek olduğunu anlamışlar. açmakla uğraşa uğraşa yorulurlar, ter Fenerin galibiyeti, İngiliz amatörle resi, birkaç kilometrelik araziyi kuşat Yani. maruf tabirile «maymunun gözü içinde bunahrlar; buna rağmen yılmaz, maktadır. İşte, gösterişli, dev cüsseli bir rini yenen bir takıma karşı alınmış bir açılmış». Sabahtan akşama kadar çalı yollarından şaşmaz, Angkor şehnne vagalibiyet olacak ve millî küme maçları mabud heykeli; bu taştan heykelin kolşıyor, topladıkları para ile, koşup yemiş dolayısile de Galatasaraya yarayacaktır. rırlar. Güçlükle açtıkları yollar, ertesi se larile bir ucundan tuttuğu gene taştan yaalıyorlarmış. Ayni ihtimal dahilinde, Fenerin mağne tekrar sılinmiştir; çalı, çırpı çarçabuk Fakat bu bir şey değil. Asıl maymun büyüyerek, eski payitahtın bir sene evvel pılmıs kalın ve uzun bir yılan, yılanlarm lubiyetı, Galatasarayı yeni bir sıkırtıya en büyüaünden tabiî cesametçe daha kazekâsı, Şempanzelerden birinin, satın sokacaktır. Millî küme fikstüründe büaçılan yollarını da görünmez hale getirlın değılse bile çok daha uzun bir yılanaldığı muzu ikıye bölüp, yanm parçasıyük değişikliklere sebeb olacak bu maç, nı 25 çente ötekı maymunlara sattığı za miştir. Kafileler için yapılacak şey, herdır ve mukaddestir. Bu mabud heykelimuhtelif cepheden tetkik edilmeğe desene ayni şekilde uğrasmaktır. İnsanlarla man kendmi göstermiş. nın bulunduğu yer, hükümdarlar mabedi ğer olduğu için senenin en mühim bir meskun olmıyan bu mabudlar şehrine varBu yolu tutan Şempanzenin, günün olan Angkor Fâth mâbedine gidilen taş karşılaşması olarak takib edilecektir. birinde, yattığı yere para biriktirmeğe manm böyle güçlüklerle uğrasmayı icab döşelı yolun baslangıç yeridır. Mukadbaşladığmı görmüşler. 25 çente atdığı ettirmesi, onların arzularını, gayretlerıni des yılanı taşıyan daha küçük boyda muzu yüzde yüz kârla satan bu açıkgöz, daima artırmakta, tazelemektedir. Kammabudların sıralandıkları bu taş döşeli cuk, irili ufaklı Budda heykellerinin bir az zamanda, hayvanat bahçesindeki bü boca'nm mukaddes yeri, kavmin gönlünarada bulunduğu mabed köşesinde, artık tün maymun sürüsünün tefecisi halme de canlıdır, dilinden düşmez, çocuklara yola, «Yılan taşıyanlar yolu» deniliyor. Angkor Fath mabedıne doğru bu yol kendisinde ayakta durmak cesaretini bugelmiş; para babası olmuş. anlatılan masallar ona dairdir, büyükle lamaz, dizlerinin bağı çüzülür, çömelir. Bu şayanı hayret maymun zekâsını rin en mühim bilgileri bu şehre aid olan üzerinden yürüyenler, eğer yerli ahali Bu irili ufaklı Buddalar, burada harabe tahlıle çalışanlar nihayet işi anlamışLir. bilgileridir. Kamboca'da herkesin haya denseler, huşu içerisinde ürperirler; yabancı seyahsalar, korkunc bir muhitin şehrin ayrı ayrı yerlerinden getirilmiştir Meğer maymun Filistinli imiş. linde bütün bir sene Angkor'un gölgesi ve şimdi mabedin köşesinde, mabudlar, uzanır. Oraya götüren yolların uzunlugu kendısıne mahsus cazibesıle ruhlarının içtima halindedir; belki de kendilerine nispetinde adım adım açılması gerek yol ürperdiğini hıssederek hem çekinir, hem İtalyan eski muharibleri inanan insanlarm mukadderatını görüşülar bulunduğu düşünülür ve senede bir de ekzotık muhitin zevkini duyarlar. Münihte Muhakkak olan yerli ahalinin de, ecnebi yor, kararlaştırıyorlardır! Hükümdarlar defa oraya varanlar, en büyük rüyasını Berlin, 23 (a.a.) Birkaç yüz İtal hakikat olmuş görmekle derin saadet du seyyahın da yarı yoldan gerıye döneme mabedi, Angkor Fath, iç orman ağaclayan eski muharibinin Münihe gelmesi ve yarlar. dığı, mutlaka ta müntehaya kadar git rının tepelerinden bakan girintili çıkıntıiı silesile Hitler, 25 haziranda öğleden sonmekten kendisini alamadığıdır. Sanki ta dokuz kubbesile, Kamboca'lıların ödünü Garblı bir gazeteci, şarkın bu esraren ileride Angkor Fath mabedinin, bu hükoparan mabudların toplandıkları muazra bir nutuk söyliyecektir. giz havalı muhiti içerisinde efsanevi bır kümdarlar mabedinin yüksekliği, uzanan zam binadır ve mabudlara makar olmağa F. T. C. şehrimize geliyor hususiyeti olan kutsî payitaht şehrini gör gölgesıle kendılerini kendisine doğru çe lâyık bir yer, bir bakıma mabed, bir baMacaristanın ve merkezî Avrupanın mek istetniş, önüne yerlilerden Gıya Long kip sürükler. Zaten bütün bu payitaht kıma saraydır.. en kuvvetli takımı olan Ferensi Varuş. isimli bir çocuğu katmış, onun rehberh sehri Angkor, oraya yaklaşanlar üzerinGiya Long çocuk, daha o yaşta bu dört maç yapmak üzere şehrimize ge ğinden istifade ederek, bir o, bir de ken de adeta büyüleyıcı bır tesır yapar; bu ıdeal ziyareti yapmış olamkla akranı çolecektir. F. T. C. ilk maçını 11 terrmuz disi Angkor'un ıssızlığında yapayalnız do tesirden sıyrılmak imkânsızdır, faniler cuklara karşı öğünebilir; fıakat, yabncı gecesi Taksün stadında oynıyacaktır. laşmışlardır. Garblı seyyah, bu seyaha için bu manevî nüfuza tâbi olmak mukadbır seyyahın o mukaddes yerlere gırıp çıkİkinci maç 13 temmuzda yapılacaktır. tini rehberi olan küçük yerlının zıyareti derdir. Onceden ve sonradan, yakından masına delâlet ettiğinden, üstelik hatta F. T. C. takımı 15 ve 16 temmuzdaki tarzında anlatmağı tercihle yazısına bir değil de uzaktan, bu tesir bir vehim sukendisinin de göründüğü resimler çektirmaçlannı Ankarada yapacaktır. hususiyet vermeği gözetmiş, çektiği re retinde tefsir olunsa bile! dığinden dolayı, büyüklerin de hışmına simlerde de bu çocuğu, o dekorlar araAteşspor şehrimizde sında belirtmiştir. Meselâ, Giya Long «Khmer devresi» nin san'at eserleri uğnyabilir. Lâkin, küçücük aklile fena İzmir Ateşspor takımı. dün akşam geç mı yapmıştır sanki? Kendilerinden başvakit şehrimize gelmiştir. Takım 15 odenilen Kamboca'lı çocuk, yola düzülü esatırî taştan figürlerin taşıdıklan taştan yar. Çalı, çırpı ve saır nebat kabılınden mukaddes yılan, hükümdarlar mâbedine kalarınca unutulmuş olan eski payitahtı, yuncudan mürekkebdir. Kafile reisi, bu maça en kuvvetli kadro ile geldik, de şeylerin engel oluşları şöyle bir tarafa, uzanır ve oraya bacaklan korkudan tit bütün dünyaya tanıtmakta Giya Long yürüyüş, türlü hayvanlardan dolayı da riyerek yalınayak basan Giya Long ço çocuk rol oynamıştır. mektedir. İŞTİHASIZLIK HAZIMSIZLIK ŞİŞKİNLİK BULANTI GAZ SANCI MİDE BOZUKLUĞU DİL BARSAK ATALETİ İNKIBAZ • SIKINTI SİNİR ve bütün mide ve barsak rahatsızlıklarına karşı HASAN MEYVA özü KULLANINIZ. Mide için her yemekten sonra 1 2 tatlı kaşığı yarnn bardak su içinde ve miishil için her sabah veya gece yatarken aç karnına 1 2 çorba kaşığı y a n m bardak su içinde köpürterek içmelidir. HASAN MEYVA ÖZÜ Avrupa ve bilhassa İngiliz meyva tuzlarından daha yüksek olduğu kat'iyetle sabittir. Buna rağmen Avrupa meyva özlerinden beş misli daha ucuzdur. HASAN MEYVA ÖZÜ yalnız bir ttirltt olup şekersizdir ve çok köpürür §* 3 0 , 5 0 r 8 0 kr Bayburd Belediye Riyasetinden: *Jvr m iki Dö isli • * " misli ^JvJ IVI • «2500» lira bedeli keşifli su proıesi pazarhk suretile eksütmeye çıkarılmıştır. Talıblerin eksiltme kanunu ahkâmını tamamen ifa ve ikmale mecbur oldukları gibi su mühendis ve mütehassıeı olmaları şarttır. Belediyeler imar birliği fen şubesinde bu hususa aid tanzim edilen evrakı tetkik etmek yahud başka tafsilât almak istivenlerin Ankarada Beled:^ eler İmar Bırliğine, yahud Bayburd Belediye riyasetine müracaatleri ilân olunur. (4300) SİNGER Bayanlara mahsus elmaslı ve pırlantalı S İ N G E R saatlerinin yeni modelleri gelmiştir. Fiatları 75 lira ilâ 500 liradır. EMSALLERİ GİBİ ON BEŞ SENE GARANTİLİDİR Taşradan taleb vukuunda yeni katalog gönderilir. SİNGER SÂAT MAĞAZALARI İstanbul Eminönü. Tel: 21964. Bayi olmıyan yerlerde SİNGER saatlerini satmak için bayi aranıyor. Türkkusu îstanbul İspekterliğinden: 1 Geçen sene ve bu sene Türkkuşuna yazılan üyelere kamp için vesika verilece&inden 26 haziran akşamma kadar (taşradakilerin mektubla) müracaatleri. 2 İmtıhanlarını bitirenler derhal sevkedilecektir. (4506) Zürra, ekinlerini temizlemek, mahsulünü kıymetlendirmek mevsimi geldi Dünyanın en maruf iki parçalı 10 yere ayıran Tahta Kalbur Makinalarımızla ekinlerini temizle Tarım maklneierl evi 74 TUnei cad. Galata İstanbul ^ B. N. KAZANCİYAN Merkez mUmessilllğl: sonra ne hale geldiğini hem de bu müthiş yüzle açan annesi önüne bakıyordu. Yer lattı ve terzi kadından bazı elişleri alma gibi yapışan, iradeyi felce ugratan, vücudü yüksek bir yerden düşmüş gibi kıran illetin bütün safhalarile beraber yakın de pamuk parçalan vardı. Türkân anne yı ümid ettığıni de söyledı. dan görmüştü. Aman Alîahım ne fark! sini izahat vermek işkencesinden kurtarAnnesinin buğday renkli çekik yüzün ve lapalaştıran büyük kederlerden biriyNe korkunc fark! Kendisine aşı yapıldığı mak için: de akşam gölgelerini içen mahzun elâ göz di. Ağlamak istedi, fakat muvaffak olahalde, Türkân, o zaman bu hastalığm si Biliyorum, dedi, adamı gördiİTi, leri, rüzgârda bir an parlayıp sönen kib madı. Bir an, zihni bomboş kalmıştı. rayetinden o kadar ürkmüştü ki evde eli çuvalla... Yanımda Afif vardı... Anla rit alevi gibi canlanmış, fakat, belki de Kulaklarında şehrin uzaktan gelen uğulni hiçbir şeye süremez olmuştu. İşte o kor yacak diye ödüm koptu, onu kapıya ka fazla ümid etmenin cesaretsizliğile tek tuları vardı: Vapur düdükleri, tramvay ku, bu korku! Hatta sonraları bu kurun dar getirmedim. rar kapakları düşük ve yorgun halini al çanları, arka mahallede oynıyan çocuktusu artmıştı da: Genc kız yalnız çiçek mıştı. Akşam karanlığında rengi belli ol ların haykırışları ve akşamm havasında Kadın sesli sesli içini çekti: Roman: 8 Yazan : Server Bedi hastalığından değil, ihtilâtlarını düşüne Haydi, dedi, bu da bir gün, iki mıyan dağınık saçları, mahzun yüzünün birer ses kubbesi gibi kabaran, sonra birrek alelâde gripten bile korkuyordu. gün, üç gün daha sürsün? Sonra? Uskararsız ve karışık çizgilerile garıb bir a denbire yıkılıp dağılan satıcı sesleri... Fakat mart ayının henüz ılınmanr.ş se Hayır! Kapağını ve son sahifesini rin rüzgân Türkânı üşüttü. Yakasını ka yırt, kitabı ver bana. Beşiktaşta, Türkânın sokağına geldiler. tünden şilteyi alınca kupkuru bir kerevet henk vücude getiriyordu. Sanki bu saçKendini bir anda bütün bu dünyanın dıpatmak isteyen genc kız fizik kitabım Peki. Genc kız evinin kapısına bir göz atınca, kaldı. Ustüne iki minder koyabildim. O ları, bu çizgileri ve bu ruhu dağıtan ayni şmda sanan Türkân, ruhunun muvakkat talih rüzgârıydı. Türkânın gözüne, annesiyere düşürmüştü. Afif kitabın yere değmis olmak ihti birdenbire durdu. İçeriden çuvallarla bir rada oturacağız. boşluğunda biraz dinlendıkten sonra teknin son günlerde incelen boynu ve gözleriAfıf eğıldi ve kitabı yerden alarak mali bulunan ilk ve son sahıfelerini yırttı, şeyler çıkıyordu. Türkân anladı. Annesi Türkân karanlık ve uzun taşjıktan arrar endişeler âlemine dönmüştü. Annesiburuşturdu ve uzaklara attıktan sonra ki nihayet evdeki fazla iki şiltenin pamukla ka odaya doğru yürürken, annesine cesa nin altında o gün gene çok agladığını belli nin sözünü hatırladı: Ya birkaç gün sonTürkâna uzattı. rını da satmış olacaktı. Afifin bu manza ret vermek için sesini yükseltmek ve tok eden halkalar da çarptı. Birdenbire an ra ne olacak? Birkaç gün sonra... Birkaç Genc kız omuzlannı kaldırarak biraz tabı kıza verdi. nesine karşı derin bir merhamet duymuşrayı gb'rmemesi ve felâketi anlamaması laştırmak gayreti içinde: geri çekilmiş ve kendisine bir silâh tevcih Gülerek yürüdüler. gün... Birkaç... Bu «birkaç» nekadar için, evın kapısına kadar gelmesini isteedıliyormuş gibi kitaba korkuyla bakıyorBeşiktaşa gelinceye kadar, Türkân, Ne yapalım, anneciğim? dedi, tu. Onun boynuna sarılmak için kımıl azdı. Her mesele onun içinde hallolunadu. çocukluğundanben kendis.nden ayrılmı miyordu. O köşede ayrılmak iç:n bile bir hasta olmıyalım da, elbet bir çaresi bulu dadı, fakat bu hareketi görmiyen kadın, caktı. Afif iş bulacak, kendisi de çalışa Aman! dedi. Tutamam. yan bu hastahk korkusunu anlattı. Hele az dursalar Afifin gözleri kapıya gidebi nur. Afifle benim bazı tasavvurlarımız sendeliyen adımlarla sokak kapısına doğ rak para kazanacaktı. Şimdi o kadar yorru yürümüştü. Türkân, arka odada kevar. Gel de anlatayım. Afif ilkönce anlamadı ve kızın yüzü çiçek, çiçek hastalığı! Kendisince bu kor lirdi, geriye dönmeleri lâzımdı. gundu ki bu inkılâbın birkaç günde değil, ne hayretle baktı. Sonra birdenbire hatır kunun bir başlangıc tarihi de vardı. On Haydi, Afif dönelim! dedi. Ben çarşıya kadar gideyim de ge revetin üstündeki mindere oturdu. Birbirkaç ayda bile olabileceğine inanmıyordenbire bütün vücudünde baygınlığa benIadı. İclâl ona Türkânın hastahk korku bir sene evvel, evlerinde çahşan Halime Bunu söylerken kızarmıştı. Afif sebe leyim. Hınzır herif bu saate kadar beni du. Bir omzunu kaldırıp indiren sinirli larını anlatmıştı. Afif biliyordu ki Tür isimli bir kadının on üç yaşındaki güzel bini sormadan itaat etri. Döndüler ve so bekletri. Verdiği para da para değil, sa zer bir yorgunluk duymuştu. Boğazını şişkin hava tabakalarına benzer bir garib terzi kadın gözü önüne geldi. Adı neydi kân için yere düşen bir maddeye el sür kızı çiçek hastalığına tutıı'muştu. Kadı kaktan uzaklaştılar.. Türkân rlcdikodu daka. tazyik sıkıştırıyor ve nefes alabilmesi için onun? Kalyopi demişlerdi galiba. Niçin mek, atesi tutmak gibi birşeydı. Güldü: nın yeri yurdu olmadığı için kızcağız dan korktuğunu sb'yledı. Bıraz dolaştılar Fakat kızile beraber arka odaya girdi. onu sık sık yutkunmaya mecbur ediyor Türkânı çağırmıştı? Maksadı açık değil Peki, dedi, eve kadar ben taşırım. Türkânların evinde kalmış ve tedavi edil ve aynldılar. Türkân, ayak üstü, annesine kahve fadu; genc kız biliyordu ki, bu, beyne bir di. Fakat eyde ne yapacaksın? Kitabı kay mişti. İşte o zaman Türkân beraber oyGenc kız eve geldiği zaman pamukla lını, İclâlin münasebetsizliğini, Afifle beyengec, boğaza bir akreb, kalbe bir sülük nadıkları bu güzel çocuğun hastalıktan rı alan adam gitmişti. Kapıyı kederli bır raber i§ aramağa karar verdiklerini an[Arkası var] nar suyla yıkayacak mısın? UÇURUMDA

Bu sayıdan diğer sayfalar: