21 Ağustos 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

21 Ağustos 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

21 Ağustos 1399 KUçUk hikâye Göl perileri Baki SUha Bursalıların haklı dilekleri Suya, demiryoluna ve hastaneye ihtiyac var Bursa (Hususî) Bursanın zengin ve verimli topraklannda en yüksek ka lıteli her çeşid mahsul yetişmektedir. Bir taraftan ormanları, madenleri ve bin bir türlü yerli mamulâtile bir san'at ve ziraat merkezi olan Bursa, diğer taraftan tarihî eserleri, tabiî güzellikleri ve maden sulanle hakikî bir turist ve spor şehri olmuştur. Her biri birer hazine değerinde olan bütün bu zenginliklere rağmen Bursayı iç pazarlardan uzak bırakan şimendifersizlik, Gemlik körfezinin coğrafî vaziyeti nasılsa burasını da ayni şekilde iktısadî hareketler bakımından üç tarafını mahsur, bir tarafını açık bırakmış bu lunmaktadır. RADYO aksamki programj Türfeiye Radyodlfiızyon Postaları DALGA UZUNLUGU 1639 m. 183 Kcs. 120 Kw T. A Q. 19.74 m. 15195 Kcs. 20 Kw T. A. P. 31.70 m. 9465 Kcs. 20 Kw 12,30 Program, 12,35 Turk müziği (Pl.) 13,00 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 13,15 14,00 Muzik (üzorak'm violonsel konsertosu PL), 19.0C Program, 19,05 Müzık (Dans muziği Pl.) 19,30 Türk müziği: Incesaz faslı (Safıye Tokyayın iştirakıle). 20,15 Konuşma, 20,3C 1 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroıoj. hab«rleri, 20,50 Turk müziği (Okuyan: Müzeyyen Senar, Çalanlar: Vecihe Daryal Cedet Kozan, Kemal Nıyazi Seyhun), 1 Hüseynî peşrevı, 2 Lemi Hüseynî şarkı (Zaman olur ki..), 3 Isak Varan Hüseyni şarkı (Bas'gın suların), 4 Sadeddin Kaynak Huseyni §arkı (Ayrılık yıldönümü), 5 Ud taksimi, 6 Neşet Halil Karcığar şarkı (Aşkmla yandım), 7 Lemi Karcığar şarkı (Bir gölğe ol), 8 Ud3 Ahmed Karcığar şarkı (Zahmı hıcranın gibi), 9 Halk türküsü (Ikide turnam), 10 Karcığar saz semalsi, 21,30 Konuşma, 21,45 Neseli plâklar R 21,50 Müzik (Me lodıler Pl.), 22.00 Müzik (Kuçük Orkes • tra Şef: Necib Aşkm), 23,00 Son ajans haberlerı, ziraat, esham ve tahvılât, kambiyonukut borsası (Fıat), 23,20 Muzık (Cazband Pl.), 23,55 24,00 Yarınki program. Bu anlatacağım hikâyede adı geçen Celâl Bey, uzun memuriyet yıllarından sonra yıpranan kafasını dinlendirmek için, hayatını ufak bir bahçeye ve onun çevrelediği minimini bir eve hasretmişti. Henüz yaşlı sayılamazdı. Fakat vaktınden evvel ağaran saçları, hafif kanburu ve kalın camlı gözlükleri onu altmış beşlik sevimli bir ihtiyar haline getirmisti. Mücadeleci ve oldukca haris tabiatli idi. Uç senedenberi ınsanlardan uzakta, şehre faytonla bir buçuk saat uzakta bulu nan bu kır ve köy evinde bir dul kızı ve üç çocuklu kadın ahcısından başka kımsesi yoktu. Bütün gün ufak bahçede çalışıyor, akşamları evine beş on adım ötedeki kır kahvesine giderek, akşama kadar pamuk tarlalarında çapa çapahyan, harman yerlerinde irğatlık yapan amelelerle görüşüyordu. Bazı akşamlar, sürülerin dönece«i saatlerde kızı Muallâyı yanına alarak, tatlı bir meyille ufak bir gölün kenannı süsliyen tepeye çıkarlardı. Hayatlannı uzaktan uzağa takib ettiğim bu baba. kız, ekseriya akşam üzerleri Sa\'an suyjnun kenannda mahzun bir siluet teşkıl ederlerdi. Niçin bu hayatı yaşamağa mecbur olmuşlardı? Niçin genc k'z şehre hiç inmiyordu? Bu iki kişiden ibaret olan ailenin ahbabı, dost ve akrabaları yok muydu? Çok geçmeden, köy halkı onlara en münasib ismi bulmustu: Uuğursuz Evliyalar. Hemen her aksam Savlanın durgun sularına dalarak semadan akm akm meçhul ülkelere doğru yol alan bulutlan seyreden Muallâyı, ilk görüşte, uzun maceralardan sonra, hayata ve insanlara küsmüş bir ihtiyar kız olarak tanımıştım. Ufacık köyde, biz de on, on iki kişilik bir aile idik. Yazm sıcak günleri bitinciye kadar burada kalmağa mecburduk. Birkaç gün içinde canımız sıkılmağa başlamıstı. Bütün köy halkı, sabahleyin erkenden tarlasmın basma gidiyor, ta alacakaranhğa kadar, çeşme başlarında, çit duvarların çevrelediği ufak bahçelerde kuş uçmu yordu. Büyük bir merakla hayatlannı öğrenmeğe çalıştığım Uğursuz Evliya'ar, peri masallannda olduğu gibi gündüzleri göze görünmüyor, alacakaranhk basınca göl başma iniyorlardı. Muallâ ile bir defa olsun, karşı karşıya gelıp görüssem, *mu buralarda yapayalnız ve mahzun yaşamağa mecbur eden sırrı öğrensem, ihtimal hayatım değisecek, onun derdlerine tatlı sözlerle teselli bulmağa calışacaktım' İlk günlerde, belki babasının sıhhati icin gencliğini feda eden asil bir kızdır diye düşündüm. Fakat merakımt hiçbir ihtimal söndüremiyordu. Muhakkak görüşmek istiyordum. Bir akşam üzeri yalandan hastalanarak aspirin iste mek bahanesile bodur akasyaların süs ledıği kapılarım çaldım. İçimde zapte dılemez bir heyecan vardı. Kapıvı Mualââ açtığı takdirde yalan söylemeğe mecbur olmadan, hakikati apaçık anlatacak, kendisile tanışmak için çok siddetli bir arzu duduğumu söyliyecektim! Bir kaç dakika sonra düsündüğümün tama men aksine olarak Celâl Beyle karşılaştım. Elindeki zarif gümüş saDİı basto nunu sol koluna takarak nezaketle elimi sıktı ve: Buyurun efendim, dedi. Şaşkın bir halde ve ayni nezaketle mukabele ederek: Teşekkür ederim. Evde bir hasta mız var, köyde aspirin bulamadık; sizde bulunabileceğini söylediler. Lutfederse niz çok müteşekkir kalacağız, dedim. Birkaç dakika sonra, çok sade döşenmiş, naftalin kokan bir odada karşı karşıya konuşmağa başladık: f Veliefendide yapılan Şimendifer siyasetimizin her gün yeni bir merhaleye varan muvaffak tatbikatı, bırçok şehırlerimızı bu medenî vasıta ile ıç ve dış pazarlara yaklaştırır ve böylece büyük iktısadî hareketlere yol açarken Bursa gibi müstesna hususiyeltere sahib bir şehrin böyle münzevî bir halde kaîışı, Celâl Beyle birkaç gün içinde ahbab üzerinde durulmaya değer bir mevzu oluvermiştik. Fakat Muallâ ile görüş teşkil ediyor. mek imkânı hasıl olmamıştı. Esrarenşiz Sadece İstanbulla deniz ve demiryolu kız, aksam üzerleri uzaktan uzağa bir irtibatı bulunan Bursanın iç ve orta Anahayal gibi görünüyor, günün diğer saatdoluya zaman ve seyahat bakımından lerinde gözden kayboluyordu. Avrupa pazarları kadar uzak bulunması Gün geçtikçe güzel, fakat sıtınalı köacınacak bir haldir. Bursanın 37 kilo yü sevmiye başlamıştım. Hemen her metrelik bir şose ile bağlı bulunduğu Kaakşam Celâl Beyle birlikte kır kahve raköy güzergâhında yatan ve devamlı sinde buluşuyor, rasgele mevzular üze surette isjiyen servetleri burayı bir an evrinde uzun uzun görüşüyorduk. Köylü vel Karaköyden geçen Anadolu hattına lerin ekserisi Celâl Beyden hiç mem raptettirecek mahiyeüedir. nun değillerdi. Kahveye geldiği zaman Balıkesir Kütahya hattının inşasm bazan benim bile duyabileceğim bir sesle: dan sonra Bursa A nadolu arasındaki Uğursuz Evliya gene geldi! diyorticarî sevkiyatın bir k'smı bu güzergâh talardı. Celâl Bey bunlan duysa bile duyrafından emilmiş bulunduğuna göre, mamazlıktan geliyordu. Bir gece kahveBursa, eski mahsur vaziyetinden bir kat de kendisile uzun uzun konuştuktan sondaha tecrid edilmiş demektir ki, büyük ra, geç vakit yalnız kalmıştım. Yaşlı bir bir san'at ve turizm merkezinin sadece köylü yanıma gelerek: şoselerde yapılan nakliyat ve sevk'yata Beyefendı! Sızınle bıraz konuşa bağlı bırakılmasının doğurduğu neticeler caklarım var, müsaade ederseniz anlatadıkkat nazarlarımızı çekecek bir dereceyi yım, dedi. bulmuştur. Gözleri fıncanından fırhyarak, ağzı İnegöl Pazarcık Karaköy şosesinde köpüre köpüre anlatmağa başladı: Sizin dostunuz Celâl Beye bizim yapı'an nakliyatın daha çok Bursadan Aköyde Uğursuz Evliya derler. Bunlar nadoluya gönderilen mahsulât ve ma bizim köye ayak bastrkları gündenberi mulâttan ibaret bulunduğunu söylemek, bu hattın Bursa icin olduğu kadar Anaortalığm beti bereketi kayboldu. dolu icin dahi oldukca lüzumlu ve ehem Neden acaba? ">. <? Neden olacak, gölün perilerini ka mivetli bir hat olacağını anlatır. Turistik ceoheden de: Devlet merkezi çırdılar! A beyim... Sabahleyin alacaolan Ankara ile Bursa gibi bir istirahat, karanlıkta kızım dediği Muallâ Hanımla birlikte gölün içine girip balık gibi yüzü su ve spor şehri arasında ya^ılan ve gıt yorlar,sakalaşıyorlar, daha neler, ne'.er... tikçe adedi artan yolcu naklivatının saHerkes Muallâ Hanımı Celâl Beyin kı dece şoselere inhisar etmesi, iç turızmi teşvik prensipimizin tahakkukunda biraz zı zannediyor! mü'kü'ât manzarası ifade etmeVedir. Kızı değil mi? Bütün bunlardan sonra, yüz binlerce Ne arar beyim nikâhsız karısı... Nasıl olur, Muallâ Hanım pek nüfusu barındıran Bursa mıntakası hal kının refah ve saadetini temin bakımıngenc? İnanmazsanız yarın sabah gün dan ve millî emniyet noktai nazarından doğmadan benim göl kenanndaki eve da bir zaruret şekline giren bÖyle bir hattın insasma bir an evvel baslnması Burbuyurun, size her şeyi ispat ederim. *** salılann en büyük dileğini teşkil etmektedir. O geceyi uykusuz geçirdim. AlacaGarbî Anadolunun en mütekâsif bir karanlıkta herkes uykuda iken İbrahim Ağanın evine koştum. ihtiyar hoca boz nüfu«unu barındıran Bursanın hastanesi ması sürüye geç kalan öküzleri ahırdan de ihtiyaca kâfi gelmemekte, hatta ih çıkarmakla mesguldü. Bir aralık bir güb tiyacın bir kısmını bile karşılıyamamakre yığınının üzerıne doğru yürüdük. Ib tadır. Bursa gibi her sahada inki^af etmiş rahim Ağa ellerı titriye titriye üzerinde kalabalık bir vilâyet merkezindeki has ince bir sis tabakası bulunan gölü göster tanenin yatak sayısı 150 den ibaret budi; ölü sularda narin saçlarını yıkayan lunduğu için her gün burada yığılan hasbir salkım söğüdün altında garib bir siluet talann manzarası insana adeta bir nöbet vardı: Muallâ, Celâl Beyin kolları ara bekleme hissini vermektedir. Binaena leyh Bursanın ikinci bir dileği de modern sında mühteliç pozlar alıyordu. ve muazzam bir hastane insasıdır. İbrahim Ağa yüksek sesle bağırdı: Uzaktan Bursayı bir su şehri olarak Gördün mü beyim Uğursuz E\litanıyanlar burada yazın su buhranile karyaları... Gördün mü? Baki SÜHA şılaşınca saşıp kalıyorlar. Haklan var. Çünkü, Uludağ yamaclarındaki kaynaklardan billur sibi berrak suların fı«kırmasına rağmen Bursa yaz günlerinde bü yük bir su sıkmtısı çekmek garabetini arzetmektedir. Mevcud 14 kaynağın ıhti yaca kâfi gelmediği görülmekte, diğer taraftan bosuna akan birçok sular esaslı bir su etüdü yapılamadığından ve bu ise Belediye tahsisatı yetmediğinden şehre getirilememektedir. Su şehrinin yıllardanberi cektiği su suzluk, son zamanlarda halkta bu işe devlet yardımınm çare bulacağı kana atini uyandırmış ve bu maksadla Bursa meb'uslarına da bir müracaat yapılmıştır. Hulâsa; Bursayı son günlerde meşgul eden bu üc mühim dileğin üçü de Bur?a icin hayatî bir mahiyet almış bulunmaktadır. Musa Ataş Doğrusu köyümüz çok güzeldir. Yalnız bir kusuru var: Göl sıtma yapı yor; siz galiba yeni teşrif ediyorsunuz. Biz üç senedenberi buradayız. Bu mevsimde, devamlı olarak kinin kullanmak iâzımdır. Aksi takdirde sıtma muhak kaktır. Hastanız da sıtmaya tutulmuş olacak. Hasta olan benim. Başımda şîddetli bir ağrı var. Her akşam üzeri yarım saat kadar devam ediyor. Sıtmaya yakalanmam ihtimali çok kuvvetli. Size bir tavsiyede bulunayım: Her gün bir tane kininle beraber, iki üç kadeh de rakı yuvarlayıverin, hiçbir şeycığıniz kalmaz! Rakı şart mı? Hemen hemen sart gibi bir şey. Akşam üzeri bir tane kinin a'd'kian sonra göl kenarında üç kadeh rakı insana hayat verir. Arzu buyurulursa yarın aksam beraber icelim? Yann sürek avına gideceğiz, başka güne bırakalım. *** Frauke Lauterbach ve Victor Staal «Mabadi gelecek nurrr isimli komedi filminin bir sahnesinde Operalar ve operetler Süyük konserler 21,20 Mılâno; Opera musikisi. 13,05 Hamburg. Hannover saray konserl, Grıyg ve başka bestekârlar. 19,55 Droitvich: Şubert, R&spighl, RimskiKorsakof. 21,05 Beromünster: Konser. 21,05 Londra Regional: Vagner konser» 21,20 Bohemya: Griyg'in bestesl. 21,30 Prag: Besteler 22,20 Lüksemburg: Berllyoz konserl. 22,25 Munih: Haydn, Brams. 22,35 Kopenhag Kalundborg: Danimarka musikisl 23,15 Brüksel I I : 3 bestekâr. 23,45 Brüksel: Ba^ka 3 bestekâr 24,05 Prag: Ostrcü'in eserleri. Oda musikileri Hilde Schneider bu mevsim gtireceğimiz «Cenntfte seyahat» film>nde Ursula Grablev « Büyük tehlike » filminde 16,30 Hamburg Domizettln'in kuvarteti. 19,25 Layptsig: Bariton Filip Göpelt, viyölon ve viyolonsel refakatile. 22,20 Presburg: Bella kuvarteti. 22,35 Prag: Dvorafe kuvarteti. 23,35 Kopenhag Kalundborg: Betoven, Brams. Solistlerın konserleri İngilterede 1915 te kaybolan Harbiye Nazırı Lord Kiçner'in hayatını gösteren büyük bir fılm çevrilmesi için hazırlıklara baslanmıştır. • f Holıvudda Cary Grant iki fılm i^ çin angaje edilmiştır. Bunlardan bırı «.Hutjat için pa>aporl» isimli bir rccnandır. Diğen Walter Scott'un Ivanhoe adh eserıdir. 18,20 Roma: Piyano19,20 Zaarbrükken: H Butz, piyano. *ff Hazırlanmakta olan Balalaika fil 19,30 Kolonya: Rıhsard Ştravs'un sonadl. mi için Nelson Eddy ve Ilona Massey 19,35 Doyçlandzender: Arno Erfurt, piyano çalıyor den sonra Marla Sheiton da angaje edil19,35 Zaarbrükken: Tatürlü parçalar. mistir. Morla Sheiton Holivud'un meshur 22,40 Stokholm: Sonat. makyajcısı Jack Dovvn'un karısıdır. TAT Janet Gaynor Holivudun yüksek sahsiyetlerinden biri öian M. Adryan ile Kütahya (Hususî) Şehrimizde ve cievlenmıştir. varda başlayan ve on beş dakika süren Kütahyayı su bastı •^ Charlie Chaplin uzun zamandanberi lâkırdısı edıîen «Büyük Diktatör» i*Jc Greta Garbo'nun başrolünü oynadığı Nınocka'nın önümüzdeki mevsim ilk simli filmini nihayet çevirmeğe baslamışgösterilecek filmlerden olması için çalışıl tır. Malum olduğu veçhile bu film Hitler'e dair mizahî bir eserdir. maktadır. ~JC Şımdi Avrupaâa bulunan Nonma •^ Fransada Henry Lavedan'm «DüShaerer Holivuddan ayrılmadan e\vel ello» isimli eseri fılme alınmaya baslan«Kadınlar» isimli büyük fılcnini bi mıstır. Baş roileri Yvonne Printemp, tirmistir. Bu fılmde 151 kadın rol al Pierre Fresnan ve Raimu deruhde etmişlerdır. mıstır. ~İC Maruf Amerikan muharriri Louis k Maruf artist Paul Muni ilk defa Bromfield'in bir eseri «Hınd rüyası» isolarak sahneye çıkmak üzeri Brodvay tiyatrolarından biri tarafmdan angaje edil mile fılme çekılıyor. Myrna Loy ve Tymiştir. Paul Muni bir komedıde başrolü ron Povver'in başrollcrıni oynadık'arı bu fılmin haricî manzaraları Amerikalı opeoynayacaktır. ratörler tarafından Hindistanda çekılmiş•+T «Ebediyen sizın..» filmi için Lotir. retta Young'un bir mantosu 25,000 do" ^ «îzabel» filmi icin dekorlar hazırlara mal olmuştur. Artistin bu fılmde giydıği diğer 19 elbıse ile beraber yı'kun lanmaktadır. Bu film Erich Engel tarabüyük bir servet ediyor. fmdan sahneye vazedilmiştir. Bu fılmin " A Fransada cevrilecek olan Sainte dekorlan için bir Fransız kabaresi yapılTT Helene filminde Napoleon rolünü Charles mıştır. Dilber ve güzel genc dansöz.'.er aBoyer oynayacaktır. telyelerde hazır bulunmaktadır. şıddetli fırtma ile kanşık yağmur neticesinde şehrin garbi cenubî istıkametindeki yokuş başmdan korkunç sel dalgaları yürüdü. İleridenberi normal selleri önleyebilen şehir içindeki sel kanallarının istiab haddini bir kaç misli aşacak kadar bir vüs'at ve azamet kesbeden seller Sultanbağı deresi boyunca evleri, bahçeleri bastı. Buralardan getirdiği enkazla Şengül ve Pekmezpazarı köprülerini tıkadı ve buralardan taşan sular bir koldan itfaiye meydanma bir koldan Pekmezpazan çarşısı ve Çemaleddin mahallesi semtlenne yürüdü. Mecra boyun ca ve mecrayı doldurarak inen sular balıklı, meydan Polatbey mahallelerine vayıldı. Bu semtlerde mevcud bütün dükkân. han ve evlere uğrayan sel, buralarda hayli tahribat yaptı. Bazı ev eşyalarile han ve dükkânlardaki ticarî eş\ aya zarar verdi. Nüfusça zaviat yoktuv. Malca zarar henüz tespit edilmemiş ıse e 100150 bin lira raddesinde tahmin edilmektedir Yağmur ve sel esnasmda fasılasız denecek bir şekilde devam eden şimşek ve vıldınmlar korku ve heyecanı artmyordu. Şehir içinde bir eve yıldınm düşerek o semt elektriklerini söndürdü. Selin devamı müddetince belediye zabıtasi le itfaiye teşkilâtı, polis ve jandarmamız mal ve can kurtulması hususunda cansiparane çahşmıstır. Sel diner dinmez Belediyece tedarik edilen amele gurupları muhtelif semtlere dağıtılarak sele uğrayan cadde ve binalarm temizlenmesine, yıkılan j r erlerin onarılmasına, çay mecralarınm açılmasma baslanmıştır. Bu yıl birbirini müteakıb gelen ve biri diğerinden fazla bir şiddet ve vüs'at gösteren sel felâketleri göstemniştir ki bu şehirde mevcud sel kanal ve mecraları bu afet ve felâketleri önlemeye kâfi değildir Sellerin taşıp yayılmasından tamamen kurtuimak için bir taraftan selleri kıs men olsun sehir dışma akıtacak yeni kanallar açmağa. bir yandan da mevcud şehir içi mecralarımn kenarlanna yeni setler eklemeğe ihtiyac vardır. Bir kaç vüz bin liraya mütevakkıf olduŞu tahmin edilen bu tesisatm bu günkü şerr'ı bütcesıle meydana getirilmesine imkâr görülmemektedir. r Çankırıda açılan güzel bir sergi j avcılar bayramı J DUnkü avcılar bayramında bulunanlar Her sene yapılan avcılar bayramı. bu sene de Veliefendide yapılmıştır. Dün sabah saat 9 da sehrimizın bütün amatör ve profesvonel avcıları, Veliefendide toplarunışlardır. Merasim Bakırköv Halkevi bandosunun çaldığı İstiklâl marşile baslamıştır. Bunu müteakıb av mevzuu üzerinde enteresan musahabeler ve atıs tecrüh^leri varılmış ve gi''^l bir öğle vcmeçi venmistir. Toplantı öğleden sonraya kadıar çok samimî bir hava içinde devam etmiştir. Jamanak refikimizin muharrirlerin den Oseb Keşişyan ile Bayan Zarohı İstanbulyanın evlenme merasimi dün öğleden sonra Beyoğlunda Yeni Şişlı spor cemiyeti salonlarmda yapılmıştır. Yen^ evlilere saadet dileriz. c EVLENME J Dikiş Yurdundan mezun talebeler Çankırı (Hususî) Çankırıda Şükriye Bozkurdun açtığı «Doğu Biçki Dikiş Yurdu» nda çalışan yirmi kız talebe, sekiz avlık çalışmalarmın mukâfatı olarak merasimle diplomalarını almışlar ve eserlerini Çankırı Halkevinde teşhir etmişlerdir. Sükriye Bozkurdun ilk defa olarak açtığı bu sergi muhitte çok fazla rağbet görmüş ve takdir olunmuştur. Sergiyi gezen kız velıleri, ÖLÜM yurdun gelecek seneki çalışmalarma kızlarının da devam edebilmesi için şimdiden müracaatta bulunmuşlar ve yeni çalışma senesi için epeyce talebe Yahyaefendi türbedarı merhum Hakavdedilmiştir. san Hayri Efendi damadı, ve Cumhurıyet Merkez Bankası İstanbul şubesı memurlarından Cemal Kutri ve Sami Kutri pederi eski Evkaf murakiplerinden Av ni Kutri vefat eylemiştlr. Cenazesi 21/ SON P U S E 8/939 pazartesi günü Beşiktaşta Sinan llâveten : Hatayımızln anavatana llhakı bUtün teferruatlle paşa camiinden ikindi namazmı müteakıb kaldınlıp Yahyaefendideki aile kabYarın akşam M Ü N I R N U R E D D I N ve arkadaşları ristanma defnedilecektir. c Bu akşam I sinemasında JEAN GABIN

Bu sayıdan diğer sayfalar: