9 Ekim 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

9 Ekim 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHUKIYET 5 Bîrînciteşrîn 1939 TARIHİ ROMAN Buhara Güneşi Yazan: ORHAN RAHMt Gidiyor değil, sanki uçuyordu. Arkasına hiç bakmadan yolun tâ ötelerinde kaybolunca Aybey başını salladı: Tann neler yetiştiriyor? Bu da adsızların bir başka çeşidi! Diye mırıldandı. Biraz sonra kendüerinden bir atlı bölüğü yaklaşmıştı. Başında Salak vardı. Pulakın leşine bir tekme attı: Ben anlamıştım zaten... Dedi. Aybeyi kucakladı ve ağır ağır yola düştüler... Karanlıklar, siyah ve görünmiyen bir yağmur gibi dağlan, ovalası basıyordu. *** Bir ay sonra!. Günün yeni doğduğu saatler... Ortalık bir gümüş aydınlığı içinde... Bu bir ayda neler olmuştu. Ak Türkeşlerden sonra Kara Türkeşler, Gültekinin atlılanmn ayakları altında yenilmişler, can vennişler, küçük kafileler halinde, bir daha toplanmamak üzere dağılmışlardı. Gültekin sırü sıra iki Kagan taa çiğnemişti: Biri Ak, diğeri Kara Türkeşlerin!. Ve ordu karlı bir dağ tepesinden yuvarlanan çığ gibi büyükdükçe büyümüş, bir çok kabileier, Bozkurt bayrağı atına girmişlerdi... Sağ, sol, şimal, cenub, hep baş eğiyordu. Ordu mancn ve maddeten zengindi... Aybey iyileşmişti, yarası kapanmıştı. Kendini çok iyi buluyordu: Garib şey. diyordu. Hançer ve kılıc yarası kapandıktan sonra, gücüm, kuvvetim daha artıyor, döğüşme zevkim, kabardıkça kabanyor, sanki akıttığım kan yerine daroarlanma daha çok kan geliyor. Salak bir defasında şu cevabı vermişti: Bazı insanların çeliğine böyle su verilir. Ocağa soktuğun bir çelik nasıl taze bir kuvvet alırsa, çelik kıhcdan yara alan her insan yapısı da öyle kuvvet bulur. Yakar çok uzaklarda kalmıştı. Dilber Hatun ise yakınlarda!. Ve bazı haberler gösteriyordu ki; Buhara illeri ateş içindedir. Hatun Han da Arab pişdarlanna karşı kıhcını sıyırmış, toprağını, tacını korumağa hazırlanmaktadır. Bu vaziyetlerin konuşulduğu bir gün, Gültekinin yar.ında bulunanlardan biri: Bir kadın dedi nasıl olsa kadmdır işte!. Ne yapabilir, bir erkek gibi ^arpışır, orduya kumanda eder mi? Aybey gayrühtiyarî: Fakat diye bağırdı Arkadaş! O kadın, başka bir kadmdır. On erkek kıratında bir bahadır. Gültekin bu cevab üzerine manalı manalı ona baktı ve yalnız kaldıkları bir sırada: Görüyorum ki evlâd dedi ona aid her şeyde çok titizsin... Demem ki, kadm korkaktır, kadın akılsızdır. Kadın bir erkek gibi çarpışamaz. Fakat ne de olsa, gene kadmdır. Aciz kalınca onlann yeisi büyük olur. O nispette de yıkılmaları çabuktur. Bunu unutma! Aybey ses çikarmadı. Hayır ağam, hayır! O. başka bir kadmdır! Diye bağırmamak için kendini zor tuttu, biraz daha düşününce: Kimbilir, belki onlar doğrudur! Yann öbür gim aldanmıyacağımı bana kim söyleyebilir ? Diye mınldandı. #** Karaboğa!. Sana güveniyorum. Ne yapacağız? Bilmiyorum, biîmiyorum. Vaziyetimiz çok fena H a n ! . Dilber kadır, önündeki tepsiye bir altm çekiçle vurdu... Kaldırın şu yemeklerü. îstemiyorum, canım istemiyor, yiyemiyecegim! Anlayın bakalım.. Arablardan yeni haber var mı? Kubbeden sarfcan bir avizenin ışıkîarı altındaki geniş odada ağır ağır dolaşmağa başladı. Karaboğa bir sedir üzerinde oturmuştu. Her ikisi de çok meyus görünüyorlardı. Hatun Han hançerile oynuyor, yüriiyor, gidiyor, geliyor ve düşünüyordu. Bir aralık Karaboğamn karşısmda durdu: Gördün nıü Karaboğa?.. Aybey beni unuttu! Benim ne karanlık günler geçirdiğimi bilmiyor. Bu günlerde de bir nevi hastalık geçiriyorum. Sıhhatimi kaybettim. Kalbimde çarpıntılar duyuyorum. Aybeye güvenmiştim. Onurr yüreğinde bir aslan yatıyor sanmıştım. Karaboğa başını salladı: Kendinizi çok üzüyorsunuz. Bu milletin bir çekeceği varmış. Aybeye gelince, fikirlerinize ortak değilim. O, yabanda kalmıs bir pırlanta gibidir. Seni unuttuğunu da hiç sanmam. Öyle anlamıstım ki... fkArkas\ var) ( Şehlr ve Memleket Haberlel:!] Siyasî icmal Sömikok ihtiyacı Fiatlar yüksek, stok mevcudu çok azdır Aktürkeşlerden sonra Karatürkeşler, Gültekinîn atlılarının ayakları altında can vermişîerdi! Ne yapayım be vicdansız, be kaltaban herif; sen beni düşman içinde, düşmanla vuruşurken arkamdan kılıc sallayıp gebertmek istedin!.. Aybey hem bunlan söylüyor, hem de tereddüd ediyordu. Karşısındaki aman dileyen bir adamdı. Yüzü, gözü toprak içinde, zilletlerin zilletine düşmüş, âdeta acınacak bir hale 'gelmişti. Ne duruyorsun, haydi, erkekçe atıl! Tann belânı versin, kalk, aptal gibi durma! Pulak sanki duymuyordu. Gözlerini yere dikmişti. Aybey: Delirdi galiba! Diyerek yanına yaklaşb. Fakat Pulak tam bu sırada bir yıldınm sür'atile hançerini çekti, Aybeye sapladı. Aybey göğsünden oldukça ağır bir yara almışb. Fakat, Pulakın hançer tutan elinin bileğinden yakalamıştı. Dehşetli bir hiddet içindeydi. Sanki delirmişti. Avucundaki bileği şiddetle kmrdı. Pulak inledi ve hançerini yere düşürdü. Aybey hançeri kaptı ve Pulakın gırtlağına bütün hıziyle sapladı. Pulak, mezbahada kesilen bir hayvan hırıltısı çıkardı. Sendeledi. Yuvarlandı, Aybey, bunu hayal meyal görebildi. Kollannda, bacaklarında bir ağırlık duydu. Gözleri karanyordu. Dağlar, taşlar, ormanlar dönüyordu. Ölüyorum! Diye inledi ve sonra kendinî kaybetti. Gözlerini açtığı vakit, kendini aynı yerde buldu. Fakat haürlayamadı, gün batıyordu. T â uzaklarda bir toz bulutu vardı. Başmı kımıldatınca sağ tarafında birisini gördü, doğrulmak istedi, yapamadı. Tanımıştı: O ! . O, idi. Türkeş Prens... Düşman cengâver, onun gözlerini açtığmı görünce yanına geldi. Yorgun, mustarib bir hali vardı. Aybey hayretle ona bakıyordu. Vak'aları bir tiirlü hatırlayamıyordu. Fakat ayakucunda Pulakın cesedini görünce, herşeyi hatırladı. Öldürmüş, fakat vurulmuştu. , * Ya sonra?. , , Nasılsın delikanh?. Bunu Hitay türkçesile düşmanı soruyordu. İyiyim yiğit!.. Seni unutmîyacağım. Bana, bir kahpelik haberini verdin... Adın ne? Meçhul cengâver omuzlannı silktî. Uzaklara baktı: Adım mı?.. Adım ha?.. Kalmadı artık, kalmadı!.. Yiğitim, savaşı biz kazandık galiba!.. Muhatabı içini çekti, başmı salladı: Siz kazandınız delikanlı, siz!.. Bize gelince, biz bittik, yok olduk... Ben de kısmetimi başka yerlerde aramağa çıkan insanlardan başka bir şey değilim... Sen, bu herifin peşine takıldıktan sonra, her iki taraf biraz dinlendi. Sonra gene çatıştık. Sizin bahadır Gültekini döğüşürken gördüm. Aslan gibi vuruşuyordu. Seni hatırladım... Senin gibi bir düşmanla kendimi denemek isterdim. Ya sen benim kılıcımın, yahud da ben senin kılıcının harcıyız. Zaten sen bir yiğit olmasaydın haber vermezdim. Senin gibi bir delikanlının kanı kancıkça dökülmemelidir. Bizimkiler çil yavrusu gibi dağıldıktan ve çoğu kıhcdan geçirildikten sonra ben seni aramağa çıktım. Kısmetimde seninle döğüşmek yokmuş yiğit! Seni yaralı buldum. Sana küçük bir iyilik yaptım. îçim şimdi döğüşmüş kadar rahat!. Adını söyleseydin!. Olmaz delikanlnn... Bak ben de senin adını sormu3'orum... Benimki Aybey! Gültekinin baştuğ cusuyum... Öyle anlıyorum ki, sen de telelerden birisisin, belki de Türkeş Kagunının oğlu! Meçhul cengâver bu sözlere karşı: Kagan ö'dü dedi Şadlardan (beylerden) bazılan da öldü. Kalanlar vardır tabiî... Hiç olmaz?a bir tanesi... Bilmem! Ben biliyorum, birisi sağ kaldı, o da karşımda! Muhatabı uzaklara doğru baku ve eğildi: Gel seni kucaklayayım! Uzaktan gölgeler geliyor. Belki sizinkilerdir. Esir düşmek istemern. Gün gelir belki de seninle gene karşılaşınz ve o gün... Ben sana kılıc kaldırmam bahadır! Ben de sana yiğit!. Meçhul atlının gözleri yaşarmıştı. Birden doğruldu. Tekrar yolun üstüne baktı. Ve sonra bir hamlede atına sıçradı ve üzengilere dokıındu. Temyize intikal eden bir rüşvet davası Harb ve kanalların ehemmiyeti Birkaç şahidin ifadesile fennî ve tıbbî bir hakikati karşılaştırmakta olan Ceza dairesinîn kararı merakla bekleniyor Mevzuu dıkkat ve alâka uyandırıcı bir dava, bugünlerde Temyiz ceza dairesine intikal etmiş bulunuyor. Dava, bir rüşvet alma davası mahiyetindedirv ancak rüşvet diye verilen paranın, bunu alan polis tarafmdan yutulduğuna dair bir kaç memur ifadesine karşı tıb müesseselerinin bunun aksini gösterir müşahedeleri, muhakeme safhasmdaki iddiaya karşı müdafa ve sair cihetler, davayı orijinal olmak üzere barizleş tirmiştir. Ve etrafında birbirine zıd muhtelif görüşlerin karşılaştığı bu davanm en hararetli muhakeme safhası, bilhassa paranın yutulup yutulmadığının araştırılması olmuştur. Bir kere, yutulduğu iddia olunan para, içeriye girdikten sonra bunun yukarıdan tek rar dışarıya almmasmı imkânsız bı rakacak zaman aradan geçmeksizin ve yüzde yüz isabetli netice veren en teknik vasıta ile tıbbî müdahale yapıldığı halde, ele geçmemiş, dolayısile de bu müdahale, paranın içeride bulunmadığını kat'iyetle ortaya koymuştur. Şu halde yutulduğu iddia olunan şey, ne oldu, nereye gitti? Kaldı ki, bu öyle u fak bir şey de değildir; iddiaya göre, katlanarak beyaz bir kâğıda sanlmış üç kâğıd liradır ki, banknot kâğıdlarımn sertliğini yanısıra, bu kâğıd paralann bir, iki değil, üç tane olduğunun da hesaba katılması lüzumlu görülmektedir. Üstelik, birkaç memur, yapılan rüşvet meşhud cürmünde bu polisin üzerine hücumla, kollanndan tuttuklan, boğazını sıktıkları, gırtlağma parmak sokarak tazyik ettikleri, buna rağmen de bu polisin beyaz bir kâğıda sanlı parayı * beyaz kâğıdda para tmlunduğunu sarahaten görmemiş olduklannı röyle mekle beraber susuz olarak bu halde de yutmağa muvaffak olduğu ifadsile, şahid mevkiindedirler. Halbuki,... Bir kömtir ve soba satış mağazası Kış geldiği halde îstanbulda ihtiyacı karşılayacak sömikok mevcudu yoktur. Kömür tedarik etmek istiyenler basvur • duklan yerlerdrn menfi cevab almıslar dır. Ellerinde biraz kömür olanlar da bmuı 26 29 lira gibi yüksek fiatlarla »armaktadırlar. Bunun sebebi son zamanlarda şehrimize kömür gelm»mesidir. Belediye îktısad müdürlüğü vaziycti tetkîke başlamış, alâkadarlardan ma'.umat istemiştir. Sömikok fabrikasının bütün istihsalâtının îstanbula sevki için emir verilmiştir. Halen îstanbula sevkedilmek üzere Zonguldakta 17,000 ton kömür bulunduğu bildirilmiştir. Bu kömürlerin ihtiyacı kısmen karşılayacağı umuluyor. Diğer taraftan hükumet sömikok fiatını 15 lira 75 kurus olarak tespit etmiş, Belediye de bura nakliye ücreti olmak üzere dört lira ilâve etmişti. Fakat kömür buhramndan istifade etmek istiyen bazı kimseler, bunu ıhtıkâr vesilesi yapmaklaHalbuki, «üç aded kâğıd liranm en dırlar. sıkı bir sarma ile de tulünün paket halinde yirmi santimden daha uzun ve arzı itibarile daha geniş bulunması lâzım geleceği, derhal ve susuz olarak ve hele beş kişinin birden buna mâni olmak üzere tazyiki halinde kat'iyyen yutulamıyacağı, bu suretle en kuvvetli Bir cerh avk'ası Bir baba, kızını kaçıran delikanlıyı ağır surette yaraladı alnız Avrupa değil bntün dünya işlerinin son derecede kanş mış olması büyük küçük denizlerin ve kanallann siyasî ve iktısadî ve bahusus askerî ehemmiyetini artırmıştır. Meselâ Şimal denizile Baltık denizini biribirine bağlayan Kil kanah geçen Umumî Harbde olduğu gibi şimdiki bir adamm bile ağzı zorla açılarak muharbde dahi büyük rol oynamaktadır. kavemeti giderilebileceği» adlî tıb mecNorveç ve tsveçle Danimarka arasınlisinin iki raporile kat'ileştirilmiştir. Diğer taraftan, «iki saat zarfında kuv daki ve daha ziyade Danimarkanın kavetli müsül içirilerek, en teknik vasıta rasile adalan beynindeki Iskajarak, Katile mide ve barsakların yıkanıp muhte tegot, Sund, Büyük Belt ve Küçük Belt viyatınm tamamen ihrac edildiği ve ih boğazlannın seyrisefain yollannı mayinrac edilen ınuhteviyat arasında para ve leyip başka gemrlerin geçmelerine mâni paraya delâlet edecek hiçbir nesneye ve seliloz asarına rasgelinmediği> de, Cer olan Almanya; yalnız kendi arazisinden rahpaşa hastanesi başhekimliğinin ra geçen Kil kanahndan serbest ve emin olaporile sabit olduktan başka, adlî tıb rak harb gemilerini bir denizden ötekine meclisinin yukanda zikri geçen iki ra geçirmek suretile bütün Baltık denizine poru ise, diğer cihetler bir tarafa, artık hâkim olmuştur. Bu yüzden İngiliz dobu vaziyette paranın yutulduğuna hük nanması son güne kadar Hela yanmadamolunamıyacağmı, vüzuhla teyid edici smda ve harb limanında İngiltereden esastadır. yardım bekliyerek müdafaa eden kahraBütün bu anlatılanlara göre, bu daman ve fedakâr Lehlilerin kara ve deniz vada tıbbın müşahedesile birkaç şahid ifadesi karşılaşmış, neticede de, Topha kuvvetlerinin imdadına gidememişti. Bunede işaret memuru iken arabacı esnafı ranm muhafızlan ancak Varşova'nm suhakkında zabıt tutmamak üzere bilva kutundan sonra teslim olmuş ve harb gesıta para aldığı sübut bulduğu kaydile, mileri civar bitaraf memleketlere iltica polis Puad Coşkun hakkında altı ay etmişlerdir. ceza verilmesi cihetine gidilmiştir. îs Şu kadar var ki Kil kanah otuz beş tanbul ikinci cezasının müçtemi hâkimbin tondan fazla gemilerin seyrüseferine lik bulunduğu sırada başlıyan muha kemede geçen îddia ve müdafaa safha müsaid olmadığından Almanya ileride lanndan sonra, asliye cezalann münfe bu gemileri dahi «imaldeki boğazlardan rid hâkimlik olması üzerine münferid geçmek mecburiyetinde bırakmamak için olarak verilen bu karann avukat Kâmi burasını derinleştinneğe ve genişletmeğe Nazım Dilman tarafından yazılan Tem karar vermiştir. Fakat bu işin başarılması yiz lâyihasında, yukandanberi zikri ge birçok senelere ve yüz milyonlarca tahsiçen cihetlere dokunuluyor, Temyiz ce sata muhtac olduğundan yakın bir istik za dairesinden karann bozulması iste balde bu işin başarılacağına inanmamak niliyor. Bu arada «adlî tıb müessesesi lâzımdır. nin ve fennin manası» ve «fennin katGerek Avrupa gerek Asya kıt'asında iyetine muhalif mahkumiyett noktalar rmda durularak, ev\ elce acele itirazla gayet geniş arazisi olup ekserisinin ağız asliye birinci ceza kararile tahliye olu lan başka devletlerin elindeki denizlerde nan ve son tahkikatm açılmasile tekrar sevahili olan Rusyanın geçen birkaç sene tevkif edilen Fuad Coşkunun, «bu ve içinde yaptırmış olduğu kanalların ehemdiğer sebeblere binaen mahkumiyet ka miyeti de şimdi anlaşılmışhr. ran nakzedilerek usulün bu babdaki Bu kanallardan üçü ikmal edilmiştir. maddesine göre esasm tetkikile beraeti Biri de devam etmektedir. ikmal edilenve resen tahliyesi, bu karann telgrafla lerden birincisi Baltık denizini Ladoga Müddeiumumiliğe iş'arı» isteği ileri süve Onega göllerinden de istifade ederek rülüyor. Mevzuu, izah olunduğu gibi orijinal olmak üzere tebarüz ederek Bahrimuhiti Müncemid şimalinin bir kodikkat ve alâka uyandıran bu davada lu olan Bahriebyaza bağlayan Stalin kaTemyiz mahkemesinin vereceği karar, nalıdır. merakla beklenilmektedir. Bu kanal ile Sovyet erkânıharbiyesi Baltık denizindeki kuvvetlerden en yeni olanlannı Bahriebyaza ve buradan da Atlas Okyanusuna çıkarmağı tasmim ftmiştir. Lüzumu halinde Bahriebyazdaki modern harb gemilerini bu kanaldan Baltık denizine geçirebilecektir. Yeni muh ribler de bu kanala uygun olarak yapıl mıştır. Ikincisi Marinski kanah ismini taşı makta olup Onega gölünden başlayarak Volga nehrinin yukan mecrasmdaki Ribinski'de müntehi olmaktadır. Bu ka nal ile Baltık ve Bahriebyaz ve Bahrihazer biribirine bağlanmıştır. Üçüncüsü Volga*yı Moskova nehrine ve şehrine bağlayan Kalinin kanalıdır. Dördüncüsü Volgayı (Don) nehrine bağlayan ka naldır. Şimdiden hafriyatı bitmiştir. Yalnız kapaklannın konulması kalmıştır. Tarihî eserlerîmiz Bebek Istinye yolu Koruma heyeti, tescil Yeni istimlâklerin intacına çalışılıyor işine devam ediyor Maarif Vekâîeti Abideler Koruma heyeti çahs,malar;na devam ediyor. Heyet mümkün olduğu kadar kısa bir müddet zarfında şehrimizdeki bütün eski ve tarihî eserleri tesçil edecektir. Bu eserlerin bulundukları yerler harita üzerinde tes pit edilmekte ve derecei ehemmiyetlerine göre numaralandınlmaktadır. Kıymetli binalar, saheserltr, birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü derccedeki eserler olmak üzere beş kısma aynhnışlardır. Belediye bunlardan üçüncü ve dördüncü derecedekileri istimlâk edebilecektir. Harita üzerinde derece işaretile numarası gösterilen bir cserin fişi açıldığı zaman bu fişte bu eserin hangi devrs aid olduğu, kimin tarafmdan yapıldığı, tarihî ve mimari bymct ve mevkii kayıdlı bulunacaktır. §imdiye kadır şeîıir harîcinde 145 eser tespit edilmiştir. Heyet 6 ay zarfında îstanbul cihetind?ki eski eserleri tespit edeceğini ümid etmektedir. Heyet ilk is olarak Eminönü ile Unkapanı arasmdaV> sadece mevcud olan eski eserleri tespit edecektir. Çünkü, Belediye, bugünlerde Eminönü Unkapanı yolundaki binalann istimlâkine başlayacaktır. îstimlâk kanıınunun değişmesi üzerine asfalta çevrilecek olan Bebek İstinye yolu güzergâhmdaki istimlâk muamelâtı da muvakkaten durmuştu. Istimlâke tâbi binalardan bir kısnvnın muameleleri yeni kanunun çerçevesi dahilinde ikmal edil • diği cihetle bu yol üzerinde tekrar hareket başlamıştıı. İstimlâk edilecek yerler çok olmakla beraber bunların da müm kün olan sür'atle ikmaline çalışılacaktır. Yolun Emiıgân kısmına tesadüf eden bir parçası denize doğru beş metre kadar doldurulacaktır. Bunun için de bu hafta içinde fennî tecrübeler yapılacaktır. On iki metre uzunluçunda demir kazıklar hazırlanmaktad.r. Hazırlanan bu kazıklar bu saha dahilinde tespit olynan muhtelif yerlere konacaktır. Yapılacak tfcrübelerden müsprt bir netice elde edilecek olursa hemen burada denizin doldurul masına başlanacdktır. Ş a y ^ tecrübeler tasavvur edilen ameliyatın değiştirilmesine lüzum gösterirse ora göre tedbirler alınacak ve ne miktar uzunlukta demir ka* zıklar konulması kararlaştırılarak bunlar da yaptırılacak'ır. Dün sabah bir ağır yaralama vak'ası olmuştur. Mevlânekapıda Ayazmada bahçivan Alinin kızı on dört yaşında Mahmudi yeyi, o civarda korucu Mustafa kaçır mış, bunun üzerine dün sabah Mustafanın oturduğu yere gelen kızın babası Ali, Mahmudiyeyi ahp geri götürmek istemiştir. Bu yüzden arada kavga çıkmış, Ali kama çekerek Mustafayı vücudünün muhtelif yerlerinden ağır surette yaralamıştır. Bahçivan Ali, hâdiseden sonra teslim olmuştur. Ağır yarah korucu Mustafa, hastaneye kaldırılmıştır. Hâdise etra fmda polis ve Adliye tahkikata başla mıştır. Diğer vak'alar Yenişehirde Hacıilbey sokağmda oturan Ahmed oğlu Mehmed, ayni evde oturan kayınbiraderi îbrahim oğlu Nazım tarafmdan dövülmüş ve tahta ile başmdan yaralanmıştır. * Beyoğlunda oturan Mustafa oğlu Yaşarla Galatada oturan Bahtiyar oğlu Yaşar, iş yüzünden kavgaya tutuşmuşlar, Bahtiyar oğlu Yaşar»Mustafa oğlu Yaşan kolundan yaralamıştır. * Fatihte Sofular mahallesinde oturan Mehmed oğlu Mehmed, şoför Mustafanın idaresindeki 3065 sayılı otobüste elinden yaralanmıştır. * Şehremininde Odabaşında oturan Said oğlu Mehmed Ali, sarhoşlukla düşmüş, göğsünden yaralanmıştır. Muharrem Feyzi TOGAY ölüme sebeb olan şoför İzmir, (Hususî) Gazi Bulvannda İtfaiye binası önünde İbrahim Erdeniz nammda ihtiyar ve mütekaid bir itfaiyeciyi kamyonetile ezerek ölümüne sebebiy?t veren şoför Hasan Şenol hakkındaki tahkikat sona ermiştri. îlk defa, şoförün suçu olmadığı zannedilmişti. ahkikat aksini göstermşi ve dün, şoförün tevkifıne karar verilmiştir. Yedinci ceza hâkimliğine verilenler Mevlânekapıda Melekhatun mahal lesinde evvelki gece gürültülü b^r hâ dise olmuştur. İddiaya göre, Şükrü adlı bir makinist, o mahallede oturan Kadriyenin kızı Mahinev, diğer ismile Sabahatle tanışarak, bir müddet beraber gezmiş, sonra ayrılmıştır. Evvelki gece Şükrü, Beyazıd meydanmda gene ka dma rasgelerek, Tavukpazannda Melâhatin nişan gecesinden dönen gene kadmm aşın derecede sarhoş olduğunu görmüştür. Bunun üzerine kendisini bir taksi otomobiline bindirmiş, annesinin evine getirmiştir. Fakat kızm an nesi, kapıyı açmamış, «ben, bu kızı reddettim. Artık benim kızım değildir» demiştir. Lâkin kızm ağhyarak haykır ması ve evde bulunan erkek kardeşi Nezihin yalvarması üzerine inip kapıyı açmış ve işte bu srrada Şükrü tarafın dan 3'umruk yemiş, yere yuvarlanmış tır. Etraftan yetişilmiş, bekçi, jandarma gelmiş, iş büyüdükçe büyümüş, neticede de Şükrü aleyhinde Kadriyeyi dövmek, eve zorla girerek mesken masu Harbiye mektebinin arkasındaki ye şillik sahaya bina yapılmaması ve burasının Belediye tarafından istimlâki takarrür etmiştir. Diğer taraftan bulunduğu yer, arkeolojik saha olduğu için oradan kaldınlmasına lüzum olan Gülhane hastanesi nin, Mecidiyeköyünde Belediyenin yaptıracağı bin yataklı şehir hastanesi yanına inşası tavsiye edilmektedir. niyetini bozmak, bekçi Şabana bıçak çekmek, jandarma Osmana sövmek, taşmması memnu silâh taşımak cihetle rinden takibata girişilmiştrr. Mahinev diğer ismile Sabahat aleyhine de rezalet çıkaracak derecede sarhoş olmak tan takibata geçilmiştir. Suçlu Şükrü ile Mahinev, diğer ismile Sabahat, dün akşam üzeri Adliyeye getirilmişler, yedinci ceza hâkimliğine verümişlerdir. KÜLTÜR IŞLERt Uzak yerlerden şehire gelen talebelerin vaziyeti ŞEHlR İŞLERİ Mekteblerde tedrisata sabahlan saat Gülhane hastanesi şimdiki sekizde başlanmasından şimdij'e kadar neticeler elde edüdiğini tespit yerinden kaldırılacak mı? ne gibiüzere Maarif müfettişleri tetki etmek Yakalanan katiller İzmir. (Hususî) Bundan epeyce evvel Torbalıda seyyar kitabcı Darendeli Darnad oğlu Mustafayı 30 lira parasına tamaen öîdürenler, Darendenin Mengelis köyünde kısa bir müsademe neticesinde yakalanmışlardır. Katiller, Hüseym oğlu ibrahim ve Arif nammda kata devam etmektedir. İlk yapılan tet iki genr;dir. Bunlar ayni zamanda kiklerden hasıl olan kanaate göre bu maktıılün arkadaşlandırlar. tarz Îstanbulda bazı zorluklar meydana çıkarmıştır. Bu da şehrin dağmık olma Tramvayın çarptığı otomobil sından ileri gelmektedir. Boğaziçi, YeŞoför Süleymanın idaresindeki 1683 şilköy ve saire gibi uzak semtlerden numarah otomobil, Edirnekapıdan Fagelmek ve saat sekizde mektebde bu tihe giderken, arkadan gelen 2731 nu lunmak mecburiyetinde olan talebe, maralı vatman Sabahaddinin idaresin çok erken kalkmak, ekseriya uzun müddeki tramvay arabasmın sadmesine det nakil vasıtası beklemek ve bu yüzmaruz kalmıştır. Otomobil kısmen ha den birçok vakit kaybetmek zaruretinsara uğramıştır. de kalmaktadır. Bu husustaki rapor yakında Vekâlete verilecek ve bu mah zurlan önliyecek tedbirler alınacaktır. Cumhuriyet Nüsbası 5 kurusrut 1400 750 400 150 Edirne Belediye reisliği Edirne (Hususî) Edirne Belediye reisi Şerif Bilgenin Trabzon meb'usluğuna intihabile inhilâl eden Belediye reisliğine dün yapılan intihabda eski Belediye reislerinden Mithat secilmiş ve vazifesine Senelik Altı avlık ÜC avlık Bir aylık Kr. 2700 Kr. • 145§ • • 800 • * Yoktur

Bu sayıdan diğer sayfalar: