23 Ekim 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

23 Ekim 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎTET 23 Bîrîncîteşrîn 1939 İ KUçUk I hikâye Bacaklara âşık Erzurumda imar Faaliyetleri ilerliyor Erzurum, (Hususî) Erzurum vilâyetini yakmdan tanımak maksadile, E r zurumun tarihinden bahseden ve son üç sene zarfındaki faaliyete aid güzel bir kitab hazırlanmıştır. Erzurumda son üç sene zarfında bariz Eraınım Valisi tŞCAN bir imar ve güzelleştirme faaliyeti göze çarpmıştır. Şehrin sokaklanna bir milyon parke taşı konmuştur. Müfettişlik grup inşaatı yepyeni bir çehre ile meydana çıkmıştır. Elektrik işi tamamen neticelenmiştir. Suyun demir borularla isalesi işi de hemen bitmek üzeredir. Vilâyet hususî muhasebesi tarafından doğum ve çocuk bakımevi, emrazı zühreviye hastanesi, asrî bir mekteb, bütün teşkilâtı havi mükemmel bir sinema ve nümune evleri yaptırılmıştır. Ağaçlandırma faaliyeti de devöm ediyor. Mimar Sinanm şaheserlerinden olup bir müddet evvel bir mezbele halinde olan Lalapaşa camiinin önü bugün güzel bir park olmuştur. Gene bu arada büyük bir san'at eseri olduğundan dolayı Maarif Vekâletince hüsnü muhafazasına çalışılan Erzurumun meşhur Çifteminarelerinin önü ve etrafı tarh ve tanzim edilmiş, park haline getirilmiştir. Şehrin güzelleştirilmesinde Erzurumun çalışkan valisi Hâşim Işcanın büyük hizmeti göriilmektedir. Orhan Ratımi Gökçe Kadıköy Halkevinden: fngilizce, franszca. almanca ve italyanca Usan dersleri 1/11/1939 da başlayacaktır. İki fotografi ile idareye muracaatleri. Lisan dersleri Haleb Sancak tskeııderunda Jan B. Kfirdl Cumhuriyet Gazetednln tevzi jrerldir. RADVO aksamkî program J Türöye Eadyodlfuzyon Postalan DALOA UZUNLUĞU 1639 m. 183 Kcs. 120 Kw. T. A. Q. 19.74 m. 1519S Kcs. 20 Kw. T. A. P. 31,70 m9465 Kcs 20 Kw. 12,30 Program, ve memleket saat âyan, 12,35 AJans ve meteoroloji haberleri, 12,50 Türk miizıgi (Pl) 13,30 14,00 Müzik (Kanşık program Pl) 18,00 Program, 18,05 Memleket saat ayan, ajans ve meteorolojl haberleri, 18,25 Müzik (Radyo caz orkestrası) 19,00 Kormşma, 19,15 Türk müzigi (Faal heyeti) 20,15 Konuşma, 20,30 Turk müzıgı: Çalanlar: Vecihe, Ruşen Kam, Cevdet Kozan. I Okuyan: Müzeyyen Senar. ı Isîahan peşrevi, 2 Arif BeyIsfahan şarkı: (Canda hasiyet mi var) 3 . Bahmi Bey Isfahan şarkı: (Etme oeyhude flgan) 4 Kanun taksimi, 5 Faize . Uşşak şarkı: (Niçin nalendesın) 8 Şükrü TJşşak şarkı: (Geçti muhabbet demi) 7 Dede Gıihzar şarkı: (Bivefa bir çeşmi bidat^ H Okuyan: Mustafa Çağlar. 1 Nuri Bey Hicazkâr agır semai: (Benım servi hıramanım) 2 Udi Cemil Hicazkâr şarkı: (Lâyık mı sana) 3 Zekâi Dede Hicazkâr yürük semai: (Bülbül gibi pür oldu) 4 Hicazkâr saz semaisi. 21,15 (Küçük orkestra Şef: Necıb Aşkın) 22,00 Memleket saat âyan, ajans haberleri, ziraat, esham, tahvılât, kamblyo nukud borsası (fiat) 22,20 Muzik (Küçük orkestra Yukandaki programın devamı) 22,35 Müzik (Cazband Pl) 23,25 23,3^ Yannki program ve kapanış. Bedi, localara doğru baku. Melekper Akşam vaktiydı. Çoğu siyah mantolanna bürünmüş kadın işçiler, mağazaların bugün annesi ve küçük hemşiresile gelgeniş kapılarından itişe kakışa fırlayan si mişti. Bedi, çok heyecanlı, çok bambaşyah renkli anlar gıbi çıkıyor, bağıra.ça ka idi. Oyun sür'atle başladı. Takımımız, ne kadar mümkünse o kadar güzel ğıra, konuşuyorlardı. Arkadaşım, elini çenesine dayadı ve ve canlı oynuyordu. Gol çıkarabilecegimizden emin değildik. Çünkü çifte dudurdu: Bak dedi bak!. Bunlar da bi varlı kalelere benzeyen bir defans karşızim gibi, bunlar da bizden... Hayaü ol sında idik. Birinci devreyi ( 0 0 ) beduğu gibi kabul ederek, çok değil, bir lok rabere bitirdik. Bu netice bizim için çok ma ile bir parça ışık, bir iki renkli bez parlaktı. Misafirler bile şaşınnışlardı. parçası veya âdi bir kundura için ömür Onlar ikinci devTeye, oyuncularda yer değiştirerek girdiler ve daha ilk dakikalerini çiğneyerek yürüyorlar. Yanıbaşımızdan geçen bir otomobile dan itibaren ağır basmağa başladılar. Beyol vermek için açılmıştık. Dostum, oto di, ayni zamanda geri oynuyor ve topu, mobile şöyle bir baktı ve suraünı buruş ekseriya müdafaadan söküp getiriyordu. Bu dakikalarda, saha çmlıyor: turarak bana döndü: İçindeki kadını gördün mü?, Lüks, Bedi!.. Yaşa Bedi!.. Gayret Bemükellef, şaşaalı bir hanımefendi... İskar di!... pinleri yirmi beş lirahktır; ben kendisini Vaveylalan yükseliyordu. Bu seslerin İstanbuldan tanınm. Yedi liralık çorab arasmda, gayet vazıh ve yakm olarak, giyer. Beyoğluna inip de eve dönerken, Melekperin sesi de duyuluyordu. Bedi, peşi sıra korkunc rakamlarla dolu fatu artık kendinden geçmişti. Bir aralık onu ralar gelir. Bir kocası vardır ki, gayet yanımda gördüm; ağlıyordu. Kendisini zengindir; milyonlarla oynayan bir adam. teselli ettim. Gene oyuna başladık. FaŞık, zarif bir adamdır. Şöyle, böyle; fır kat bir türlü gol çıkmıyordu. ikinci devsat bulunca Paristen kadın getirterek Is renin son dakikası idi. Misafirler, defans tanbul köşelerinde epeyce eğlenir ama, bu oyuncularile beraber bizim nısıf sahaya nu kimse bilmez ve ailedeki vazifesini de girmişlerdi. Top, birdenbire bana geldi. muntazaman ifa eder. Buna ragmen şu Ben, bir yıldırım hızile indim. Bedi de otomobildeki muhteşem tavus, muntazam ayni hızla geliyordu. Kaleye yaklaştık. bir aşk hayatı yaşar. Bu nasıl hayatbr; Misafirlerin müdafıi yetişti. Ben, buna rağ onu da söyliyeyim: Bir gönül fantezisi men golü kendi ayağımdan çıkarabilirAnlıyorsun ya, küçük kap dim. Birden bire Melekperi hatırladım halinde rislere benzeyen, çerez ihtiyacmı, garnitür ve topu, Bedie geçirdim. Bedi, hafif bir çeşnisini hatırlatan bir fantezi... Fakat, plâse ile topu ağlara taktı. Müthiş, evet, fazla ileriye de gitmez. Kendisine, bakıl müthişin fevkinde bir alkıs yükseldi. Oyun dığını, kendisine, meftun bakışların çev bitmisti. Halk sahaya atıldı ve Bedii yarilip iç çeken bir hal ile süzüldüğünü gör kaladı. Bedi şimdi kollar arasında götümek ister. Bazan, bu sahada kelimeler rülüyordu. Bu sırada Bedie bir çiçek fırMuharrir arkadaşımız Vâlâ Nureddin kullanmasma bile müsamaha eder. Hatta, latıldı. Ben de görmüştüm: Çiçeği Melek Vâ Nu'nun zevcesi ve merhum Çübunlan söyletmekten de zevk alır... Fan per atmıştı. Bu vesile, bu hâdise, onların rüksulu Mahmud Paşa kızı Bayan Metezi be birader, fantezi işte... izdivacmı temin etti. Çok iyi geçiniyor ziyet Vâ Nu'nun evvelki akşam vefat ettiğini teessürle yazmıştık. Dostum dişlerini gıcırdattı: lardı. Merhumenin cenazesi bugün saat on Haydi dedi şuralarda bir gaziDostum: buçukta Kabataşta iskele karşısmda noya mı, bir meyhaneye mi dalacağız, ne îçmiyorsun ya! diye seslenînce kenÇürüksulu Mahmud Paşa konağından yapacaksak yapalım, sana bir «bacaklara dime geldim. kaldınlarak cenaze namazı Üsküdar îsâşık» hikâyesi anlatayım... Habrladın degil mi?. Evet, çünkü kele camisinde kılmdıktan sonra KaraDostum, nöbet geçiriyor gibiydi. Onu, bu işin içinde, senin rolün büyüktü. Bir se caahmedde aile mezarlığına defnedile Kordonda bir gazinonun tenha bir köşene sonra, ben oyunu terkettim. Aradan cektır. sine çektim. Birkaç kadeh içtik... Sonra, yedi sene geçti. Melekper, isminin ifade ben sormadan söze başladı: ettiği manadan çok uzak bir kadın cin Hastaneye kaldırılan kadm Karımı sormadın hiç!. Söyle, neden siyeti taşıyormuş meğer; hasta, isterik bir öldü sormadın karımı?. Halbuki sen onunla kadm... Çocuğumuz da olmadı. Geçen Şoför Alinin idaresindeki 2559 nu çok iyi arkadaştın. sene, bir tekaüdler maçı tertib edilmiş. maralı otomobil, Bostancı istıkametme Şaşırdım: Beni de takıma aldılar. Israr ettim, yor giderken, Şaşkmbakkalda oturan 55 Vallahi Bedi dedim aynldığıgun olduğumu, oynayamıyacağımı söyle yaşlarında Fatma admda bir kadma nızı isittim de... Ne bileyim, belki bunu dim, arkadaşlar dinlemediler. Nihayet o çarpmıştır. Fatma, hastaneye kaldınl sormak, sana ıstırab verir, diye düşünyuna girdik. Ben gene sağ insayd mev mışsa da biraz sonra ölmüştür. Suçlu düm. kiinde idim... Birinci on beş dakikahk şoför yakalanmıştır. Hemen doğruldu Ellerile boydan bodevreyi zorla bitirdik. Kanm da gene ya kendisini işaret etti: Kızılayın teşekkürü ayni yerde, ayni Iocada idi. İkinci dev Istırab mı; ıstırab mı? Bak şu ha rede artık koşmuyor, yürüyerek oynuyorKadıköy Kızılay Kaza Şubesinden: Kadıköy le bir kere, bak, bak!. Çiroza döndüm. duk. Son dakikada idi. Top bana geldi. blnncl ortaokul talebelerl Dikili ve havalisı halkmdan zelzele felâfcetine uğrayan kardeşlerinin Ben böyle miydim?.. Düşün, beraberce Karımm sesini duydum: Ihtiyaclanna karşılık olmak üzere aralarında topladıklan İlk yardun teşebbüsü olan elli 11futbol oynadığımız zamanları rayı şubemize tesllm etmişlerdir. Kıymetli di Bedi!.. Haydi Bedi!.. Dağdan kopmuş bir parçaya benziyorrektör ve muallimlerınln yuksek tavassutlarile Yürüyecek halim yoktu. Sıkı bir şüt yavrulann bu hayırlı yardımlarına Kızüay tedum. Hatta, korkunc, denecek kadar şekkür eder. sıhhatli ve zorlu idim. Şimdi ise, harab ve çekeyim, dedim. Ayakkabımın burnu tofizikî bir sefalet içindeyim. Avurtlanm pun kenanna ilişti. Bacak, mafsaldan sert çökmüs, saçlarım dökülmüş, aptal, genc çıktığı için yuvarlandım. Eski alkış tufa mazimizi yıkb. Ne bacaklar onlar Allayaşta ihtiyar biriyim... Beni bu hale, se nı yerine, kulakzanmı patlatan bir kah hım; zayif, çarpılmış, beyazdan ziyade nin ikide bir «Bedi, bu kız, Melekper, ba kaha dalgası yükseldi. Yere, fena da düş san renkli, takatsiz ve biçare şeyler... Daşına bir devletkusu gibi kondu, iyi dikkat müşüm. Doğrulamadım. Ton, yuvarlana rılma, üzülme!. Bundan sonra sıhhatine et!» dediğin mahluk yok mu, işte o soktu. yuvarlana kale direğinin dört metre öte iyi bak!.» Dostum, acı acı güldü ve bir kadeh Hatırladım: On üç sene evveldi. Me sinden avuta çıkmıştı. Önümüzdeki Çarşamba akşamı SÜMER Sinemasında Genc, güzel ve sevimli yıldız DEANNA DURBİN'in 1939 şaheseri İLK Fransızca sözlU filminîn ilk iraesi şerefine UYANIŞ | Yerlerin evveldan aldırılması rica olunur. Tel. 42851 " GÜNAHKAR KIZLAR „ fllmlnl klm hatırlamaz ?... " GUnahkâr Kızlar „ filmlni yaratan Aşk ve şarkı galası, genclik ve musiki galası RADYO LAMBALARI Radyo makinelerinden iyi randıman almak için muhakkak surette radyoların kalbini teşkil eden lâmbalannı ara sıra muayene etmek ve ölçtürmek lâzımdır. Bu için büâbedel yapılmasını arzu edenlerin lutfen 41014 numaraya telefon etmeleri lâzımdır. Bayan Meziyet VâNu nun cenaze merasimi CORINNE LUCHAiRE ve ANNIE DUCAUKS yı klm unutablllr ?... Bu iki büvük yıldız size bu senenin en GÜZEL ve EN NEFİS Fransız filmi olan HALK OPERETİ Bu akşam 9 da (ÜÇ YILDIZ) Yazan: Yusuf Siiruri 25 çarşamba akşamı Kadınların Beğendıği Yazan: Mahmud Yesari Şaheserler şaheserlni, önllmUzdekl Çarşamba akşamı IKMAZ SOKAK İSTANBULDA İLK DEFA taKdlm edeceklerdlr. Çarşamba gecesl ve mUteaklb geceler İçin numaralı blletler satılmaktadır. Tel : 40868 Senenin en büyük ve en heyecanlı P O L O MAÇI M E L E K Sinemasında RAŞÎD RIZA E. SADİ TEK TİYATROSU Bu gece Üsküdar Hâle sinemasında (YEKTA) Yann gece Kadıköy Hâlede (ÖVEYBABAM) Pek yakında LÂLE sinemasında Holivnd komiklerinin ş a h ı . . . . JOE T Ü R.K Ç E BRAVN Ve neş'e aşısı •iui(w1»ii» I <.»»«ü.» * Filminde LÂLE salonlarında neş'e kasırgası koparacak, LÂLE perdesinde İstanbullulara Kahkaha golleti jrağdıracaktır. POLO ŞAMPİYONU Böbrek, mesane, tdrar ve tenasul yollan hastahklan mütehassıSL Beyoglu • tş Bankası karşısı mirnevruz sokak 10 Pananiya ap. No. 2 . Telefon: 42203. Pr. Behaeddin Llitfı Varnalı Urolog Operatör TUrk Artlst Rejlsör Teknisyen Muslklşinas ve muharrlrlerinln yarattığı senenin İlk büyUk TUrk fllml Kendimi toparlayıp da sahadan çıktılekper baharla günesin ışık ve renkler hağım vakit, karımm beni beklemeden gitlinde birleştiği güzel bir kızdı. Bedi onu şiddetle seviyordu. Melekper de bunu bi miş olduğunu gördüm. Oradan doğruca, liyor, Bedii ne bakışlarile incitip, silkip ziyafete gittik. Eve, geç vakit geldim. atıyor; ne de ona en küçük bir ümid ve Karyolamızm üzerinde şu tezkereyi buldum. riyordu. Orta Avrupanm maruf bir takımı biDostum, hemen cüzdanmi çıkardı ve zim takımla maç yapmağa gelmişti. Haf bana, parşümen kâğıd üzerindeki şu satalardanberi egzersiz yapıyorduk. Raki tırları okuttu: bimiz, tekniği kuvvetli, seri bir takımdı. «Bedi!,,, Beni affet, senînle artık yaBen sağaçıkta oynuyordum, Bedi de sağ sayamıyacagım. Bacaklarının uğradığı ininsaydda... hidam ve izmihlâl beni korkuthı, bütün daha doldurdu: Neye benziyor biliyor musun?. Dişi bir kurdun, zavalh bir horozu yedikten sonra: Vah vah, sana acıdım. Tüylerini, gaganı, bacaklarını burada bırakıyorum, etin pek nefis değilmiş, üzülme!» Demesine!.. Beni, işte bu şekilde terketti. O, eski beton ve çevik bacaklanma âşıkmış. Halbuki onlardan eser kalmadı artık... Baş rollerde : MÜNİR NÛREDDİN HAZIM FERİHA TEVFİK BEHZAD HALİDE SAİD MUAMMER SUAVÎ GÜLSEREN Musiki ve şarkılar: Bestekâr SADETTIN KAYNAK MUHLIS SABAHADDIN Perşembe akşamı İ P E K v e S A R A Y sinemalarında birden me, eyleme, benim kanm, çoluk çocuğum var» dedim. Bu sefer: «Onu boşa, beni al» diye yakama yapışmaz mı? Ona tutkundum ama, bu kadan da fazla idi. Evet, ben hovardalık ederim. Saklamıyorum. Fakat evime, çoluğuma çocuğuma zarar gelsin istemem doğrusu. O îş başka, bu iş başka... Düsündüm, taşındım; nihayet onu karşıma aldım: «Bana bak, dedim, sana biraz para vereyim, bu çocuğu aldır. Nasıl, îşine geliyor mu?i Yoksa yann ben çekip gidiyorum, kendİ başma kalır, ne yaparsan yaparsın...>5j «Peşinden gelir, seni orada rezil ederim» dedi. «îstersen tecrübe et, dedim. Orada adamlarım çok. Sana güzel bir dayak çektirir, posta eder, geri göndertirim.» Nihayet sindi. Pazarlık ettik, u* yustuk. Paraları verdim, sesi, sadası kesildi. Orhan Rahmi Gökce ye açılan kapılara bakmışü. Galib, öne düşerek ona yol göstermeğe mecbur oldu. Adam, şapkasını portmantoya astı. îlerledi. Birlikte, küçük bekleme salonuna girdiler. Galib, oturması için ona koltuklardan birini gösterdi; fakat kendisi, ayakta kalmayı tercih etmişti. B H H H B ^ a H H H Blletler bugünden satılmaktadır ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ « ^ Galib, o konuşurken, yavaş yavaş arGalib doğruldu, dudaklanmn arasmtan bir merakla, yaklaşmış ve en yakın dan, ıslık gibi bir sesle: koltuga oturmuştu. Adam susunca: Kimden bahsetmek istiyorsunuz? Devam ediniz efendim, dinliyorum, dedi. dedi. Adam hiç tavrını bozmamıştı. Elile yuİsminin Rahmi, işinin ticaret oldugunu, karısını işaret etti: Samsundan geldiğini söyliyen adam kol Sizin de gayet iyi tanıdığınız bir tuğa yerleşti: kadından, Şahende Hanımdan, yukan Demin dediğim gibi, pek kısa kese da oturan, müstakbel zevcenizden... ceğim, dedi. Yalnız rica ederim, bundan Bunu söylerken güldü. Bu tebessümsonra sözümü kesmiyerek beni dinleyiniz de alaydan ziyade şefkat vardı. Fakat ki çabuk bitireyim. Galıbin vücudünün gerilip, yüzünün korTelâffuzu biraz kaba idi. Fakat, a kunc bir hal aldığını görünce kendini henkli, gür bir erkek sesile konuşuyordu. topladı: Galib, ona ısındığını hissetti. Gülümsedi. Devam ediyorum, dedi: Sizden riAdamsa, şimdi çok daha ciddî görünü ca etmiştim, sözümü kesmiyecektiniz. Eyordu. Kaşlannı hafif çatarak: vet, bu kadını bir rakı meclisinde tanıdım. Edebi roman : s; Yazan : Perlde Celâl Derin derin içini çekerek kalktı. Bir si ha uzun, şiddetli çaldı. Genc adam, karKonuşmasını bekliyerek adamın yüzügara yakarak pencerenin önüne gitti, ba yolanın ayakucunda duran robdöşambrını ne bakıyordu. Adam hâlâ mütebessimdi. şını cama dayadı ve kendi kendine: «İki aldı, sırtına geçirdi, yürüdü. Elile, karşısmdaki koltuğu işaret ederek: gün kaldı» diye mırıldandı. Son defa Kapıyı açınca, karşısında, o zamana Oturunuz Galib Bey, dedi. Belli, Nuru gördüğündenberi günleri saymağa kadar hiç görmediği, iriyarı, kalm kara sıkıntınız yahud bir işiniz yar... Benim, başlamıştı. Bir felâket bekler gibi, Nur kaşlı bir adamla karşılaştı. Adam, Gane söyliyeceksem söyleyip gitmemi istila Mehmed Münifin nikâh olacaklan libin: «Buyurun» demesine, daha doğyorsunuz. Halden anlarım. Emin olun, günü bekliyordu. rusu, birşey söylemesine vakit bırakmasizi fazla rahatsız etmiyeceğim. Şimdi Camdan ayrıldı. Sigarasmdan derin dan içeri girdi. Galibe dikkatle bakarak: herşeyi gayet kısa izah ettikten sonra çı Sizi rahatsız ettim, dedi, fakat mubir nefes çekti, tekrar: kıp gideceğim. Bu konuşmanın neticesinhakkak görüşmek istiyordum. İki gün kaldı... diye mırıldandı. de benden memnun kalacağınızı sanıyoDudaklarında dostane bir tebessüm beÇene kemikleri asabiyetle gerilmişti. rum. Şimdi, yanağındaki yara izi daha parlak lirerek ilâve etti: Siz, Doktor Galib Şahin Bey de Onun oturmasım beklemeden devam ve korkunc görünüyordu. etti: Evet, iki gün kalmıştı... İki gün sonra, ğil misiniz? Ismim Rahmi. Samsundan geliyoGalib, geveze, manasız bir zîyaretçile Mehmed Münifle Nur, nikâh memururum. Orada ticaretle meşgulüm. îstanbunun önünde birbirlerine olan alâkalannı karşılaşmanm verdigi korku ve sıkıntı ila dün akşam geldim. Öğrenmek istediresmileştirecek, hayatlarını birleştirmiş o çinde: Evet, benim efendim, dedi. Buyu ğim bazı şeyler vardı, öğrendim, derhal lacaklardı. İki gün sonra... sizi arayıp bulmam, konuşmam lâzım gelrun konuşalım. Elini alnından geçirdi. Sigarasını agBunu soylemekle beraber onun yerin diğini anladım. Adresinizi alır almaz da zından çekip hiddetle tablaya attı. Ve birdenbire durup kulak verdi. Kapı ça den kıpırdamadıgını gören ziyaretçi, bir yol yorgunu, uykusuz bir haide işte kolınmıştı. Biraz bekledi. Bu sefer zil, dakaç adım atarak girmek ister gibi, antre şup geldim. Sık sık İstanbula gelirim, dedi. Pa Hoşuma gitti. Ahpablığı ilerlettik. Bir ram var. Sıhhatim yerinde. İşlerim yolun müddet sonra da beraber yaşamağa başda. Eğlenmesini severim. Şimdi dinleyin: ladık. Sizin anlıyacağınız, kadma iyice Sık sık İstanbula gelirim, demiştim. İki tutulmuştum. Samsundan telgraf üstüne sene evvel İstanbula gelişimde, bir rakı telgraf geliyordu. Gitmiyordum. Kadma Galib, öfkesi geçmiş, heyecan içinde, meclisinde bana bir kadm tanıttılar: Sa evli ve dört çocuk babası olduğumu söy Samsunlu tüccara doğru iğilmiş, onu dinrışın, pembe beyaz, tam manasile insan lemiştim. Böyle kadmlara izahat vermek liyordu. avutmasını, daha doğrusu, kabacası, av ten hoşlanmam. Fakat kadın bir gün, Adam, cebinden altın bir tabaka çıkarbenden yakında bir çocuğu olacağını sö' dı, genc adama uzattı ve onun sigarasını lamasını bilen şu kadınlardan... Durdu. Yutkundu. Ayni sert, yüksek leyince, şaşırıp kaldjm. Evvelâ çocuğu uzanıp yakarken, dudaklarında geniş bh aldırmayı düsündüm. Buna bir türlü ya tebessümle: sesle ilâve etti: naşmıyor, ağlıyor, sızlıyordu. «Kızım, et Ismİ Şahende idi... (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: