1 Kasım 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

1 Kasım 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 ndndteşrin 1939 CUMHURIYET HABBRLER ttfldleeier arasmda Tanzimatın 100 üncii yıldönümüne doğrvt Dr. Schacht ile bazı Alman nazırlarının da Almanyadan firar ettikleri soyleniyor Londra 31 (a.a.) Yorks Hire Post gazetesinin askerî muhamri yazı yor: Alman valiler geçen haftaki toplanbda Hitler'den, Sovyetler Birliğinin harbe girip girmiyeceğini sormuşlardır. Hitler, bu suale menfi cevab vermesi üzerine, valiler Rüsya olmadan mütte fiklere taarruz etmenin feci bir hata olacağını bildirmislerdir. Soylendiğine göre, Alman başkumandanlığı Von Brauchitsch'den alınacak ve pek yakında Genel Kurmayda değişik likler olacakbr. Brauçiç ittifa ediyor Paris 31 (a.a.) Petit Parisien gazetesi, General Von Brautchisch'in i»ti fa ettiğine dair Zürih'te bir sayia dolaşbğını yazmaktadır. Bazı gazeteler, Budapeşte'den aldık • ları bir habere atfen Dr. Schacht ile Hugenberg'in Almanyadan kaçtıklarını yazznaktadırlar. Alman kamplanndaki mezalim Londra 31 (a.a.) Alman tahsid Mcamplarında yapılmakta olan mezalim hakkmdaki Beyaz Kitab, bugünkü gazetelerin meşgul olduklan bir mevzu dur. Gazeteler, bu kitabdan birçok fıkralar nakletmekte ve başmakalelerinde bu ve«ikanm red ve cerhi gayrikabil mahiyette olduğuna işaret eylemektedirler. Amerikadaki Almanlar hakkında tahkikata başlandı Müddeiumumî, teşkilât reisi FritZ Khun'un muavini Hiel'i 25 dakika istic vab etmiştir. Ciddî suçlar görülmüş ol dugundan yakında takibata başlanacaktır. Çemberlayn'i arıyorlarmış! Londra 31 (a.a.) «SaintNidan» balıkçı gemisini batıran Alman tahtel • bahrinin kumandanı geminin kaptanınl kurtardıktan sonra: « Biz, sizi değil, Çemberlayn'i arıyoruz. Bizim Ingiliz balıkçı gemilerinin mürettebatile hiçbir havgamız yoktur. Fakat Almanya, Çemberlayn'in başla • dığı harbe sonuna kadar devam edecek • tir.s> Kumandan bundan sonra gemi mürettebatının sandalda yiyecekleri olup ol • madığmı sormuş ve onlara bir kutu bis • küvit vermistir. Gemi mürettebatının sandalda yaktığl ateşi goren «Lynx» balıkçı gemisi san dala yaklasarak tayfalan kurtarmıştır. O eınada tahtelbahir bir daha gö'ründüğü için «Lynx» telsizle imdad işaretleri vermis ve bunu gören tahtelbahir gemiyi bombardıman etmiştir. «Lynx» in mürettebatından iki kişi yaralanmıştır. Alman bahriyelileri «Lynx» in bordasına pat layıcı maddeler koyarak gemiyi batır mışlardır. Bundan sonra Hull lima nına bağlı «Lady Hogarth» ismindeki balıkçı gemisi facia mahalline gelmiştir. Geminin geldiğini gören tahtelbahir onu ağlebiihtimal bir torpiro zannederek der* Nevyork 31 (a.a.) Askerî maka hal batmış ve gözden kaybolmuştur. «Lady Hogarth», diğer iki balıkçı gematın talebi üzerine Amerikadaki Al misinin mürettebatmı bordasına alarak Isman teşkilâtının faaliyeti hakkında tahkoçya'da karaya çıkarrmştır. kikat açılmıştir. •"•""iıiı»nıımuıııımilinill!ftllllinillllIllllllllllllllllHllllllllllııiMiiiımııırm,,,MH Alman Başkumandanı istifa mı> ediyor? Maarif davası aarif için yazdığım makale tittüne, bana teşekkür et mek için, gazeteye kadar gelmek zahmetine katlanan çocuk bab&larından, mekteb müdiir ve mual* limlerinden başka, yazımı Anadoludun ve Istanbuldan mektublarile tasvib ve tebrik eden okuyucular da çok oldu. Ben yıllanmış ve yıkanmamı) bir yara üstüne yapışan sargıyı çekip çikarmaktan başka ve fazla birşey yapmadığım için, bu alâkayı, makalemin değil, doğrudan doğruya mev: zuunun tesirine dah l, maarif meseleleri önünde her zaman taşmağa hazır bir hassasiyetin belirişi diye kabul ediyorum. O yazımı tasvib etmiyen bir tek makam, söylemeğe hacet yok ki, yal* niz Maarif Vekâleti oldu ve bu mev* zuda beni haklı bulmıyan iki muhar* rir de bu Vekâlete bağlı, bitaraflıkları kolayca münakaşa edilebilecek iki arkadaştan ibaret kaldı. Maarif Vekâletinin Ulus gazetesinde çıkan uzun cevabını eksiksiz hulâ»a edeyim: Ders saatlerinin erken başlayıp Öğleyin bitmesi çocuk sağlıuygundur, çünkü mütehascııU rın raporu vardır. îstanbul gibi kalabalık şebjrlerde mekteb bol olduğu için yol uzun değildir. Mekteb kitablan içinde tarihten başka hepsi hazırdır. Fizik kitablarınm etkileri, terim değisikliğinden dolayı, bir izah formasile beraber okutulacaktır. Fakat yenileri de baaılmıştır. Tek kitaba gelince, Vekâlet, yanhş b'r tabirle ifade edilen bu metodun tistünlüğü» nü, Ötedenberi münakaşa edilen delillerile, ispata çalışmıştu, Ben makalemde vakit cetvelleri" nin, sağhk değil, eğitim ve öğretim bakımından kıymeti üstünde durdum. Doktor raporunun bahitle hiç alâkası yok. Fakat şimdi göstermek Utiyomm ki bu yuıkş metod, mütehassıs raporlarınm veya rapor mütehaMislannın iddiasına rağmen çocukların sıhhatini de tehdid ediyor. GeIelim ispatma. Şu mektebleri bol olduğu iddia edilen İstanbuldan bir misal alalım: Beykozda oturan bir lise talebesi, en yakm devlet mektebini ya Kabataşta, ya Haydarpaşada bulur. Vapur bir »aat. Evle vapur, vapurla mekteb arasındaki yol da, vapur bekleme müddetile beraber yarım saat, eder bir buçuk saat. Sekizi çeyrek gei çe mektebe yetişmeğe mecbur talebe, yediye çeyrek kala evinden çıkacak. Bunun için beş buçukta yataktan kalkmaya mahkum. Çünkü sabahleyin iyice (yani sıhhî) yıkanmak, aceIesiz (yani sıhhî) kahvealtı etmek, temiz ve düzgün (yani sıhhî ve medenî) giyinebilmek için elbette bir saatten fazla zaman lâzım. Beş buçukta yataktan kalkmak için, sekiz saat uyku şart olduğuna ve yatar yatmaz da mutlaka uyku gelmiyeceğine göre saat dokuzda yatağa girmeli. Her Türk ÇOcuğunun ayrı yatak odası yoktur ve hiçbir aile saat dokuzda tünemez. Gürültü içinde bu çocuğu yırtıksız (yani sıhhî) uyutunuz bakalun. Sonra şehirden uzakta oturan ailelerin büyükleri eve geç gel'r ve akşam yemekleri geç yenir. Akşam yemeğile uyku arasındaki hazım fasılasını ortadan kaldıran bir metodun sıhhî kıy* metini doktorluktan en uzak bir adam (meselâ ben), dünyanın en büyük doktorile ve o raporda ünzajı bulunan bir ranor mütehassısile (meselâ Fahreddin Kerim'e) münakaşa etmeğe derhal salâhivet kazanırım! Isterseniz Beykozu Şişliye çevirin'z. Oradan Kabataş veya Îstanbul lisesine gitmek için de müddet ve zahmet, nakil vasıtalarımızın halini bilenlere göre, hemen hemen aynidir! Kitablann yetişmesi bahsine gelince, Maarif Vekâletinin yarı itiraf vr yan inkârla kanşık cevabına karşı gene hakikati ortaya koymak kâfi: M r kalemi yazdığım tarihte ortanm bazı kitablan eksikti, sonradan tamamlandı. (Tarih üç gün, jeoloji birkaç gün evvel.) Bugün lisenin birinci sınıflarında tarih kitabı yoktur, üçüncü sınıflarda keza. Astronomi kitabı da yoktur. Eski fizik kitablannda değişen terimlerin ayrıca bir muhtırayla öğretilmesinin nekadar sakat i§ oldugunu muallimlere sorunuz. Köy okullarının 2 nci yıl hesab kitabı matbaalarda hâlâ basılıyor. Üniversitede hâlâ birçok yardımcı kitablardan eser yoktur ve sınıfların haddinden fazla kalabahğı yüzünden, boğuk sesli oparlörlerle not tutamıyan talebeye,, bazı açıkgözler, şapirografla kötü kâğıdlara basılmış, karmakarışık not kâğıdlarım fahiş fiatlarla satıyorlar! Ş:mdilik bu kadar. Tek kitab mevzuuna ve makalemde kısaca bahsedip de Vekâletten cevabını alamadığun Fransız inkilâbı ve Taizimat Dün Devlet resim ve heykel sergisi açıldı Partî Grupunda dünkü içtima Divanı riyaset namzedleri ittifakla kabul olundu Ankara 31 ( a.a) • Cumhuriyet Halk Partisi Grup riyasetinden tebliğ «oilmiştir: Parti Grupu umumî heyeti bugün saat 15 te Grup Reisi ve Başvekil Doktor Refik Saydamın reisliğinde toplandı. Başvekil, altıncl B. M. Meclisinin yann açılacak olan birinci içtima yılı için Meclis Reisliğine Çankırı meb'usu Abdülhalik Rendanın, reis vekilliklerine Aydin meb'usu Doktor Mazhar Germen ve Bursa meb'usu Refet Canıtez ve SıvaS meb'usu Şemseddin Günaltayın Parti riyaseti divanı tarafınd.in namzed gÖsterildiklerini bildirdi. Umumî heyet bu namzedleri ittifakla kabul etti. Gene riyaset divanmca Parti Grupu reis vekilliklerine namzed gösterilen Seyhan meb'usu Hilmi Uran ve Trabzon meb'usu Hasan Saka umumî heyetçe ittifakla seçildiler. Bundan sonra B. M. Meclisi idare azalıklarile riyaset divam kâtiblikleri için yapılan serbest intıhabda, âra tasnifi neticesinde evvelki idare âmirleri Beyazıd meb'usu Halid Bayrak ve Mardin mebusu Irfan Ferid Alpaya ve Manisa mebUiu Doktor Saim Uzer büyük ekseriyetle seçildiler. Divan kâtiblikleri için yapılan seçimde de gene evvelki divan kâtibleri Vedid Uzgören (Kütahya), B^kir Kaleli (Gazıanteb), Kemal Ünal (îsparta), Cavid Ural (Nigde), Djktor Sadi Konuk (Bursa), Ziya Gevher Etili (Çanakkale) kazanmışlardır. Parti Grupu idare heyeti üyelikleri için yapılan seçim tasnifinde eski üyelerden Abdülhak F m t (Erzincan), Rasi:ı Kaplan (Antalya), Drtmar Arıkoğlu (Seyhan), Emin Inankur (İçel), Şükrü Koçak (Erzurum), İsmet Eker (Çorum), Atıf Tüzün (Çoruh), General İhsan (Giresun), Kâm;l Dursun (İzmir). ekseriyetle seçilmişlerdir. Ruznamede başka birşey olmadığından saat 18,30 da içtimaa nihayet VerilParti Müstakil Grupunda Ankara 31 (a.a.) C. H. P . Müstakil Grupu reis veküliğinden: C. H. P . Müstakil Grupunun 31/10/ 1939 tarihinde, reis vekıli İstanubl mebusu Ali Rana Tarhanın reisliğinde yaoıls>n toplantısmda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni içuma senesi için Müstakil Gruo idare heyeti azahklarına: Konva meb'usu Ali Rızı Türel, Mu^la mebu*u Hüsnü Kıtabcı ve R:ze rneb'usu Fuad Sirmen intihab edilmişleıdir. Millet Meclisi .... Millî Şefimiz, bugün mühim bir nutuk «Öyliyecek Ankara 31 (Telefonla) Büyük Millet Meclisi, yarm (bu gün) Cunthur Reitimiz ttmet înb'nünün mühim bir nutkile yeni çalışma yılına gireeektir. Milli Şefimiz, bu nutkunda harieî tiyasetimiz etrafında izahatta bulunacak, dahili vaziyetimiz hakkında da hükumete yeni direktifler verecektir. Karadenizde de bir fırtma başladı Hopada bir tercüman dalgalar arasında boğuldu Hopa 31 (a.a.) 24 saattenberi d? nizde şiddetli bir fırtma hüküm sur mektedir. Etibankın yaptırmakta ol duğu iskelede çalifmakta olan iki Ingiliz mühendisile gene bir Türk tercümanını anî olarak deniz almış, Türk ter cümanın kurtarılmasma imkân hasıl olmamış ve dalgalar arasmda boğul muştur. Bütün Hopa hâlkı bu feci hâdiseden dolayı müteessirdir. Limanda bulunan Tarı vapuru, iş yapamadığından denize açılmıştır. Denizde yıllardanberi görülmemiş azgın bir fırtına bütün şiddetile devam etmek Nevyork sergisindeki Türk çesmesi Nevyork 31 (a.a.) Anadolu ajansınm hususî muhab?ri biîdıriyor: Memleketimizin Nevyork şehrine hediye ettiği çeşmenin takdJn: töreni, Cumhuriyetin 16 ncı yıldb'nümü vesilesile yapıldı. Büyük elçimiz nutî:unda, çeşme başIarının çok defalar kalb maceralarına sahne oldugunu anîatmış, bediye ettiğimiz çeşmenin Türk Amerikan milletleri arasında sevginin bir sembolü olmasmı dilemiştir. Belediye meclisi reîsi yedi buçuk milyon Nevyork'lu adına teşekkür ederek, terakkiyi seven iki mille'in bugün birbirine her vakitten ziyade yakınhk duyduklannı, Türk çesmesinin yeni parkın en güzel bir nüvesi olacağiTiı LiJdirmiştir. Akşam Türkler büvük elçimizin reisliği altında toplanarak bayrdmlaşmışlardır. 1789 1794 Fran»ası karşısmda Osmanlı İmparatorluğu nasıl bir tesire maruz kaldı? Üçüncü Selim, kendisinin şiirlerindcn birinde dediği gibi «kafes» ardında «zen gibi» yasadıktan sonra 1788 de hükümdarlık tahtına geçmişti. Şehzadeliğinde yaîadığı kapalı hayata rağmen, normal tefekkürünü muhafaza etmiş olan Üçüncü Selim, uzaktan Fransada esmeğe baslıyan hürriyet havasını hususî bir sempati ile karşıladı. latanbul sokaklarında inkılâb rozetlerini göğüslerinde taşıyarak gezen «Françelo» ların nasıl ve nıçin ihtilâl yaptıklarım Üçüncü Selim de dahil olduğu halde acaba kaç Türk münevveri biliyordu? Bütün Türkiye değilse bile hiç değilse Izmir, Selânik, îstanbul gibi merkezlerde münevver sıfatını taşıyabilecek zümre, Fransız inkılâbımn ideolojisini anlıyacak siyasî ve fikrî terbiyeye sahib miydi? Şark meselelerile uğraşan müelliflerden Drioule şöyle diyor: «1788 denberi padişahlık eden Üçüncü Selim, gene ve hissi hürriyetle meşbu idi. Kendisi hükumet idaresinde teşkilât ve ıslahat icrasina meyyal ve... inkılâbın meziyetlerine vâkıftı. Istanbulda bir kulüb tesis etti. Muhtelif renkte ammameli serpuş giyen müslüman vatanperveranm Bosfor sahillerinde hürriyet şarkıları terennüm etmekte olduklan haberi Pariste büyük bir meserret ve şevkle telâkki edildi.» Bu gibi kayıdlara rağmen biz yukarıdaki sorgulara müspet cevab verilebileceğini zannetmiyoruz. Eğer Fransaya karşı bir alâka varsa, bu, Montesquieu'lerin, Rousseaulann.. Fransasma, Bastille'i zapteden kükremiş bir halkın bulunduğu Fransaya değil, Ötedenberi diplomatik münasebetlerde bulunulan «Françelo diyarı» na müteveccih an'anevî bir alâka idi. Ne Selimin, ne de 1808 den sonra hükümdar olan Mahmudun ıslahatçı hareketlerinde Fransız inkılâbımn doğrudan doğruya vaki bir tesiri yoktur. Keza Tanzimatın asıl resmî başlangıcı olan 1839 hareketinde bile böyle bir tesirden bahsedilemez. Olsa olsa Osmanlı cemiyetini yapısı üzerine müessir olmuş bir 1789 dan değiî, fikrî terbiyeleri dolayısile Fransadan müteessir olmuş birkaç devlet adamının duydukları gıpta hissinden bahsolunabilir. Gazete havadislerine bakılırsa Îstanbul ve Ankaranın bazı ilim müesseseleri, kendi tedris uzuvları tarafından Tanzimatın muhtelif cepheleri hakkında hazırlanacak ilmî tetkikleri bugünlerde neşretmek suretile 1839 Gülhane Hattının 1939 a raslıyan yüzüncü yıldönümünü anacak lardır. Hâdise teşrinisani 1839 da cereyan ettiğine göre bu hafta Tanzimatın yüzüncü senei devriyesini idrak edeceğiz, demektir. Fılhakika içtimaî tarihimizin bu son yı lı üzerinde düjünmek, çok çe^idli olan memleket meselelerini nazarî veya amelî endişelerle tahlil etmek istiyenler için 1839 1939 devreîi, bulunmaz bir fırsattır. Eiasen bizde felsefî tefekkür, henüz diferansiye olmamış, başkalaşmamış bir saha olduğundan fikir hayatımız daima içtimaî meseleler etrafında dönüp dolaşir. Tanzimat hâdisesini hatırlamak, bü hususta, bereketli bir meydan olabilir. Bu vesile ile burada Fransız inkılâbile Tanzimatın alâkası üzerinde düşündüklerimi kaydedeceğim. Tanzimatı hukukî ve siyasî cepheden yoklıyanlar, bu hâdiseyi şu veya bu şekilde Fransız inkılâbına maletmek isterler. Böyle bir bağlamayı bugün yaprnak için fazla bir sebeb de sudur: 1939 senesi, ayni zamanda Franıız inkılâbımn da 150 inci yıldönümüdür. Rusya da dahil oldugu halde demokrat memleketlerde tertib edilen yıldönümü tezahürlerinin henüz arkası alınmamıştır. Böyle bir zamanda 1 789 dan elli yıl sonra İstanbulda Gülhane Hattının okunuşunun yüzüncü senei devriyesini yaşamakta cazib ve maBütün bu talminlere, hatta belki de zanalı bir tesadüf vardır. Karsımızda 1 789 hirî bir tarih hikikati rengini taşıyan ihtiFransasile 1839 Türkiyesi arasındaki mü mallere rağmeı biz, Fransız inkilâbı ile nasebetleri düşünme ve»ile»i belirmekte Türk Tanzimıt ve neticeleri arasında bir dir. yakınlaştırma /apmanın, hele bir illet ve Ankara 31 (Telefonla) Birinci Devlet Resim ve Heykel sergisi, bugün Yazan: Dr. Z1YİEDD1N FAHR1 17 de Sergievinde Maarif Vekilinin bil nutkile açıldı. Başvekil, bazı Vekiller, lıyan encümen azasıdan Namık Kemalin Rousseau'dan, Mctesquieu'den tercü meb'uslar, aralarında îngiltere ve Franmeler yaptığı ihtima ileri sürülüyor. Da sa büyük elçileri de bulunan kordiplomahası var: 1 789 dar sonra siyasî Fransa tik ve birçok kimseler, davetliler arasınnın geçirdiği her rerhalenin, Türkiyede da idi. Hasan Ali Yücel şu nutku söylebir muvazisi bulunuğu meselesini vazet di: «Biraz sonra ziyaret buyuracağınız mek mümkündür. »ir Fransız müsteşrikı Resim ve Heykel sergisi, şimdiye kadar bu imkân üzerinde duruyor. Filhakika De Vaux bir esende «Türkiye, 1839 yapılan sergilerden ayn bir mahiyet ta Tanzimatı ile Fraıadan geç kalmiş de şıyor. Bu, dört senedenberi Cumhuriyet ğüdir. Fransada d idarî suiistimallerden, Halk Partisile Maarif Vekâletinin işbirıslahat lüzumlarınen ancak o sıralarda liği yaparak esasını hazırlayıp bir tali bahsedilmeğe başlnmıştır.» deıken adeta mata bağlanan Devlet Resim ve Heykel o zamanın yeni Ftnsası ile yeni Türkiyesi sergisinin birincisidir. Birinci sergi, plâstik san'atların bu arasmda bir «ilk netice» münasebeti tesis ediyor: Fraraz sarti 1830 da Onun şubelerindeki bütün mensublarına eserleco Charle'ın sukuundan sonra tertib edil rini halka arzetmek imkânını vermistir. di, 1839 da da "ürkiye şarti, yani Tan Bu topluluk ve beraberliğin Türk san'atı zimat fermanı ilâ olunmadı mı? Fransız için çok hayırlı bir tekâmül «afhası ola kanunu medenisi 1804 te tedvin edildi. cağı kanaatindeyim. Içerideki tablolara 1867 de de Tüciyede Fransız kodunun bir goz atıldığı zaman kolayca anlaşılakabulü etrafındabir cereyan hasıl olmadı cağı veçhile bu sergide, pek yakında mı, bu cereyan nhayet 1868 de «Mecei Tanrımn rahmetine kavuşan emektar ve le» denen yeni br tedvine meydan verme yaşlı ressam Halil Paşa, üstad san'atkârev dı mi? Fransız keleri 1830 dan sonra larımız ressam 5 ket Dağ, İbrahim Çalıslah edildi, Tür.iyede de Galatasaray !i lı, Feyhaman ve Hikmetin klâsik fırçasesi 1868 de ıçılmadı mı? Fransada larından gene ressamlarımızın öncü ve 1871 de üçüncî cumhuriyet kuruldu, modern üslublarına kadar bugünkü sanTürkiyede de H76 da birinci mesrutiyet at temayüllerimizin müteaddid mümes teessüs etmedi ni?... Ilâh. Müessirle eser, «illerini bulacaksınız. Güzel San'atlar illet ile netice tfasinda, meselâ getirdiği Birliği, Müstakil ressamlar» D grupu ve miz bu parallelzm misallerinde görüldü hiçbir grupa girmemiş san'atkârlanmız ğü gibi, sırasile dokuz, altrnış beş, otu2 Devlet sergisine isteye isteye, seve seve sekiz... gibi serc farkları varsa da bunla girmişlerdir. Üçü dördü istisna edilirse, rın ne ehemmijeti olabilir? Tesirin husu* geri kalan bütün eser sahibleri iftiharla lü için şüphesiî yerine göre muayyen bir arzedeyim ki, tamamile Cumhuriyet devnnin degerli ve canlı birer eser idiler.» zamanın geçmei lâzımdır. Türkiyede son 17 yıl içinde geniş bir san'at muhiti doğmağa başladığını izah eden Vekil, devlet sergisinır bu yıl heykel bakımından taîmın edici mahiyette olmadığma işaret etti ve daveti kabul ederek gelmiş olanlara teşekkürle sözlerini bitirdi. Sergi gezildi. Sfrgievinin hemen her tarafını kaplamış olan 270 kadar tablo tetkik olundu. Davetliler Sergievinin büfesinde ağırlandılar. Fakat hiç değilse Tanzimatın devamı ve adeta bir neticesi olan birinci 1876 meşrutiyetini Fransız inkılâbına bağlamak mümkün değil midir? 119 maddevı ihtiva eden ilk kanunu esasideki hukukî formüller için böyle bir imkân mevcuddur. Bu ımkânı, Tanzimat fermanınm satırları için de düşünmek mümkündür. Kanunu esasiyi hazırlıyan encümenin azasından Namık Kemalin 1871 den itibaren «1bret» gazetesinde yaptığı hukukî neşriyat, bu imkâna yol açan vesikalar arasındadır. Hatta ilk kanunu esasinin yalnız maddelerine değil, istinad ettiği ideolojiye de müessir olmuş bir Fransız inkılâbından bahsedebiliriz. Nitekim bu kanunu hazıröteki maarif meselelerine de aynca geleceğim. PEYAMI SAFA netice münaseleti aramanın içtimaiyat gözile doğru clamıyacağı kanaatindeyiz. 1830 Fransız şarti başka birşey, 1839 Türkiye Tanzimatı başka birşaydir. Napolyon kodu ile mecelle arasında ne gib; bir münasebet var? Hele 1871 ile başlıyan Üçünü Fransız cumhuriyetile 93 kanunu psasisi ve birinci mesrutiyet! Isterseniz 1876 d»ki Osmanlı hükümdarının, Mithat Paşaya gönderdiği «Hattı Hümayun» un şu satırları üzerinde düşünelim: «Olbabda tanzitni iktıza eden kanunu esasî, mütehayyizan, vüzera, ulema ile sair rical ve memurini devletten mürekkcb bir cemiyeti mahsusada bilmüzakere tertib olunup meclisi vükelâmızda dahi etrafile tetkik ve tasdik kılınmış olmakla ve mevaddı hilâfeti isjâmiye ve saltanatı Osmaniyenin bıkukuna ve Osmanluların hürriyet ve müsavatına ve vükelâ ve memurinin mes'uliyet ve salâhiyetine müteallik olup bunlar ise şeriat ahkâmına... ve mülk ve milletin bugünkü kabiliyet ve ihtiyacatma mutabık... ve emelimiz olan âmme saadeti fikrine müsaid bulunmakla.. tarafınıza gönderdim.» Herşeyden sarfınazar, Tanzimat fermanının da ruhuna hâkim olan bu satırlar, 1 789 Fransasile 1839 Türkiyesinin nekadar ayrı yapılara malik oldugunu göstermeğe kâfidir. Kısaca denebilir ki 1839, 1858, 1876... tarihlerinde ilân edilen hat, ferman ve yasa... ların hemen hepsi, «yukan» dan «aşağı» ya, başka bir ifade ile otoriteden kütleye doğru yapılan telkinlerden ibaret olduğu halde, 1789 Fransız inkilâbı, onu takib eden bütün safhalarile, bilâkis «aşağı» dan «yukan» ya, kükreyen ve kendini düşünmeğe başhyan şuurlu bir kütleden. boyun eğen bir otoriteye müteveccih hareketlerin eseridir. Esasen birbirinden her türlü farklarla ayrılan Fransız ve Osmanlı cemiyetlerinin dahilî nizamları da, birincinin ikinci üzerindeki herhangi bir tesirinden bahsetmekliğimize mânidir: İnkılâbdan önceki ve sonraki Fransız sınıf ve tabakalanntn düzeni, Tanzimat Türkiyesinin 1839 dan vvelki ve sonraki sınıf ve tabaka nizamından büsbütün baskadır. Bu bakımdan Tanzimata müessir olan amillcri, ayrı bir içtimaî yapıya sahib uzak bir cemıyetin nızam ve ideolojisinde değil, bizzat Tanzimatın cereyan ettiği memlekette (meselâ Tanzimattan önceki siyasî ve içtimaî nizamsızlığı anlatan Koçi Bey lâyihasında tasvir edilen vakıalarda) aramak daha doğrudur. O zaman Tanzimatın kendine mahsus karakterlere, içtimaî bir psikolojiye malik bir hâdise olduğu, bu hâdise üzerine bir başka memleketin geçirdiği içtimaî bir ıstihaleden tesirler geltıuş se buna ancak dolayısile ve ikinci elden maruz kaldığı görülür. Bütün mesele, 1839 dan biraz önceki tarihlere de şamil olan Tanzimatı, kendi muhiti içinde psikolojik bir tahlile tâbî tutmaktadır. Bir başka yazımızda böyle bir tahlilin tecrübesini yapacağız. Dr. Ziyaeddin FAHRİ Başvekilimizin teşekkürü Ankara 31 (a.a.) Başvekil Dr. Refik Saydam, Cumhuriyetin 16 ncı yıldönümü münasebetile yurdun her köşesin den gönderilen tebriklere teşekkürlerinin ve karşılıkh tebriklerinin iblâğma AnadoKı Ajansını tavsit buyurmuşlardır. Mülkiye müfettişliği Ankara 31 (Telefonla) Çerkeş kaymakamı Ömer Naci mülkiye müfettişliğine tayin edildi. Telgraf dairesinde tayinler Ankara 31 (Telefonla) Telgraf işleri reis muavini Fuad yüksek fen he veti azalığına, Rahmi Oktay da telgraf işleri reis muavinliğine tayin olundular. Maden Tetkik ve Arama umum müdürlüğü Ankara 31 (Telefonla) Etibank umum müdürlüğüne tayin edilen Reşid Osmanın yerine Maden Tetkik, Arama işleri umum müdürlüğüne Enstitü fen heyeti reisi bulunan Hâdi Yener tayin olundu. Mektubcularla Defterdarlar arasında nakiller Ankara 31 (Telefonla) Bitlis mektubcusu Osman Nuri Sinoba, Mardin mektubcusu Asım Balıkesire, eski kaymakamlardan Nedim Bingöle, Sinob mektubcusu Muzaffer Mardine, Balıkesir mektubcusu Süleynan Sami Bitlise tayin edı'ldiler. Defterdarlar arastnda Mardin defterdarı Halil Rifat Maraşa, Bingöl defterdarı TurHan Mardine, Trabzon defterdarı Reşad Balıkesire, Niğde defterdarı Aziz Trabzon defterdarlığına tayin edildiler. Birinci sınıf Maliye müfettişi Tevfik tahsilât müdürlüğüne tayin olundu. • Yabancı dil bilen memurlarî imtihan edecek komisyon Ankara 31 (Telefonla) Banka lar ve devlet müesseseleri memurlan hak kîndaki baremin bir maddesine tevfikan buralarda çalısanların veya yeniden vazifeye alınacak olan memurlardan ya bancı dil bilenlerm imtihanlarını yapmak üzere Ankara ve îstanbulda birer komisyon teşkil edildi. Nevyork sergisi kapandı Nevyork 31 (a.a.) Bu akşam kapanacak olan Nevyork sergisini 26 milyon kişi ziyaret etmiştir. Sergi 25 mayıs 19*0 ta tekrar açılacak ise de bazı memlekrtlerin gelecek sene sergiye iştirak edemıvecekleri zannedilmektedir. Sovyet^erin yeni Sofya elçisi Sofya 31 (a.a.) Bulgar Ajansı bildiriyor: Yeni Sovyet elçisi, üç sefaret kâtibile birlikte, bu sabah Sofyaya gelmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: