2 Kasım 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

2 Kasım 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURİTET 2 İkinciteşrin 1939 Sel geliyor! Köyün biricik değirmeni, uzaktan Felemenk ressamlarının suluboya kart postallanndaki rahat ve sessiz âlemi hatırlatıyordu. Koyu ve açık yeşillik çeşidleri, kavak, söğüd ve iğde ağaclarında Yelet me ovasmdan gelen hafif ve tatlı bir rüz; gârla bazan mat ve duru bir erguvana, > bazan da maviye kaçıyordu. Açık ve lekesiz bir gökyüzünün tarlalarda çalışanlara verdiği teminatın birkaç dakika sonra iflâs edeceğini kim hatırına getirebilirdi? Değirmene bir iki kilometre uzakta sırtları dan ve buğday yüklü merkebler, tozlu yolun son dönemecinde birden bire durdular. Tam ufuk hattile mor dağların göğe yükselen sivri tepeleri arasında kesif ve karankk bulutlar peydahlandı. BERLiTZ T s FOTO MAGAZİN 19 uncu sayı çıktı Baki Suha vergi borcu olanlar çağırılacak ve icab Memleketimizin tanınmış imzalarını sahifeederse harmanlarına haciz vazedilecek lerinde toplayan Foto Magazin, bu sayısını Millî Şefimiz İsmet İnönünün üç renkli nefis ti. bir fotoğrafile süslemiştir. Bitişik odadan nefis bir tarhane çorba Baskısının güzelli&i. renkll tablolannın le sının kokusu geliyordu. Gencrnemurdef tafeti, resimlerinin bollugu, mündericatının tenevvü ile büyük bir rağbet ve şöhret kazanmış terleri kapadı ve derin bir uykuya dal olan Foto Magazinin yeni çıkan sayısında bilmış olan arkadaşının üstüne duvarda ası hassa şu yaalar vardır: Nurullah Ataca gazel (Yahya Kemal), Bulı duran seccadeyi örttükten sonra değir günün üslubu nedir? (Sadri Ertem), Şairin notları (Mithat Cemal), Tiyatroda saygısızıaı menciye seslendi: (Vasfi Rıza), İskenderun (Nizameddin NaziO, Mestan Ağa! Benim karnım çok a Beyrut sokaklannda (Kandemir), Fena nasicıktı, Allah ne verdiyse gönder de yiye hat (Fazıl Ahmed), Son seyahatim (Seyfeddin Asal), Çal güzelitn çal (Mahmud Yesari), Yahyim, bizim arkadaş hâlâ uyuyor. ya Kemal (Nurullah Ataç), Asaletpenah dansöz (Feridun Osman). Çocuklara nasıl bakma*** lı? (Dr. Aziz Yergök), Ramazan ve Karagöz (Münir Süleyman Çapan), Yalan (büyük aşk romanı) (Hamdi Varoğlu).. Akşam Lisan Kurları Haftada 3 ders, ayd'a 4 lira 294 istiklfil caddesl Fransızca ingilizce Almanca A N E tenzilâtlı tarife M A duhuliye 10 kuruş cs O Gündüz ve gece 2 film Metro J urnal enson babetler N • Halk günü Her hafta Cuma günleri bütün seanslarda RADYO prograın ^ ) Türklye Radyodifüzyon Postalara DALGA ÜZUNLUĞO 1639 m. 183 Kcs. 120 Kw. T. A. Q. 19,74 m. 15195 Kcs. 20 Kw. 31,70 m. 9465 Kcs T. A. P. 20 Kw. 12,30 program ve memleket saat ayarı 12 :^5 ajans ve meteoroloji haberleri 12,50 Türk müziği. Çalanlar: Kemal Niyazi Seyhuu. Cevuei Çağla, Şerif İçli. A Okuyan: Müzeyyen Senar. l Tatyos: Suzinak peşrevi. 2 Refik Manyas: Suzinak şarkı (Zevkin ne ise). S Artf Bey: Suzinak şarkı (Beni bizar edcrken). 4 Nuri Şeyda: Suzinak şarkı (Sevdüıı seni ben). 5 Kemal Nıyazi Seyhun: Kemençe taksimi. 6 Zeki Arif: Suzinak şarkı (SevcUm seveli). 7 Arif Bey: Suzinak şarkı (Aşkınla yanmaktadır). S Suzinak sazsemaisi. 9 Halk türküsü (.Bülbül ne gezersin çukur ovada). 10 Halk türküsü (Rafa fincan koydum) 13,3014 müzik (karışık hafif müzik Pl.) 18 prog ram 1S,O5 memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri 1S.25 müzik (radyo caz orkestrası) 19 konuşma (ziraat saati) 19,15 Türk müziği. Çalanlar: Kemal Niyazi Seyhun, Cevdet Çağla, Şerif İçli, Hasan Gür. A Okuyan: Mustafa Çağlar. 1 Perahnak peşrevi, 2 Melekzat: Ferahnak şarkı (Titrer Yüre ğim). 3 Nikogos: Ferahnak şarkı (Bir tıfü yosma edasın). 4 Bimen Şen: Ferahnak şarkı (Ruhumda bahar açtı). 5 Hasan Gür: Kanur» taksimi. 6 Gülizar şarkı (Sinemde bir tutuşmuş). 7 Gülizar türkü (Esmer bugün ağlamış). 8 Halk türküsü (Yavru kurban). 9 Hüseyni türkü (İçtim suyunu). 10 Hüseyni sazsemaisi. B Okuyan: Safiye Tokay. ı Tamburî Ali Ef.: Karcığar şarkı (Bir taraftan âşıkı derdi gamı). 2 Arif Bey: Karcığar şarkı (Bir goncaya bir hare nigâh eyledi). 3 Şevki Bey: Uşşak şarkı (Aşkolsun o rindane ki). 4 Arif Bey: Uşşak şarkı (Saki yetişir uyan). 5 Bimen Şen: Uşşak şarkı (Bahar erdi) 20,15 konuşma (doktorun saati) 20,30 Türk müziği (fasıl heyeti) 21,15 müzik (küçük orkestra Şef: Necib Aşkın) 22 memleket saat ayan, ajans haberleri, ziraat, esham tahvilât, kambiyo nukud borsası (fiat) 22,20 müzik (küçük orkestra Yukandaki programm devamı)22,35 müzik (operetler Pl.) 23 müzik (cazband Pl.) 23,2523,30 yarınkl program ve kapanış. ĞİHiZ GUdlER I JEANETTE NELSON iki saat sonra ihtiyar haciz memuru uyanmış ve makbuzların doldurulması işi bir hayli ilerilemisti. Fakat dolu ile karışık yağan yağmur kuvvetli bir fırtınaya çevirmişti. Dışarıda gözgözü görmiyecek Nihayet korkunc bir gökgürlemesini derecede kesif bir sis vardı. Ovanın üsmüteakıb dolu ile karışık yağan kuvvetli tündeki ufak harklar, çaylar taşmış, her yağmur, koskoca ovayı bir iki dakika i tarafı oldukça geniş ve bulanık sular kapçinde kurşunî bir dumana garketti. Tar lamıştı. Değirmenle Yeleme köyü arasmlalarda çalışanlar saz damların, çardakla daki Sanran köprüsünü sular alıp götürrın altına üşüştüler. Ufacık değirmen sis müştü. vaziyet bu şekilde devam ettiği ten görünmez olmuştu. takdirde harab değirmen bile tehlikeye Bir kaç senedenberi vergi borcunu öde maruzdu. Bunun için tedbir almak icab miyen bir kaç köylünün harmanlarına ha ettiği halde hiç kimse dışarı çıkıp değirciz koymak üzere ovaya inen iki haciz meni döndüren büyük suyun yolunu dememurile bir jandarma, bu hengâme es ğıştirmeğe cesaret edemiyordu. nasmda kendilerini güçlükle değirmene aTehlike muhakkaktı. Birkaç dakika tabilmişlerdi. Kiremitleri yosun tutmuş bu geçmiyecek, tahtadan sedlerle muhafaza harab çatının altında iğne atacak yer yok edilen büyük çay, azgın sulara mukavetu. Haciz memurlarına kılavuzluk yapan met edemiyerek yarılacaktı. Mestan Aköy korucusu, ince uzun boylu Rasim ğa her şeyi unutarak, yegâne serveti olan Ağa, jandarmaya yaklaşarak kulağına değirmenin büyük bir faciaya sabne olyavaşça fısıldadı: masına meydan vermemek için odadan MâcDONALD'EDDY Ordu meb'usu ve Serveti Fünun Uyanış gazetesi sahibi Bay Ahmed İh san Tokgözün annesi, Gülhane hasta nesi profesörlerinden Dr. Murad Cankatın büyük kayınvalidesi, Ziraat Bankası matbaa müdürü Tank Bolelin büyük annesi, Divanı Muhasebat azala rından merhum Halid Beyin refıkası salihatı nisvandan Bayan Hatice vefat etmiştir. Cenazesi 2 teşrinisani 939 perşembe günü saat 11,10 trenile Yeşilkö}*den Bakırköye nakledilecek, cenaze namazı Bakırköy camiinde kılmdıktan sonra Bakırköy kabristanmdaki cbedi metfenine tevdi edilecektir. Cenabı Haktan merhumeye rahmet ve kederli ailesine sabır ve teselli dileriz. c ÖLÜM 8 A K A R Y A sineması HARY B A U R' un PRENSES NATKALIE PALEY İlk filim olarak: Sinemanın bir incisi olan ve Birinci viziycn filrmler serisine başlıyan BU AKŞAM Büyük ve muhteşem filmine başlıyor. Mevzuu mükemmel, sahneleri ve tablolan pek müessir olan bu filim, SAKARYA sinemasmın yeni ve birinci viziyon filimler serisinin başlangıcı olmağa lâyık bir şaheserdir. Bıletler evvelden satılmaktadır. îlâveten: FOKS JURNAL dünya havadislerile harb ve bütün dünya haberleri Aşk ve Şöhret VATAN KURTARAN ASLAN ve 9 büyük yüdızla beraber yarattıklan Aradıklanmızın birkaç tanesi bu dışarı fırladı ve: rada! Haydi çocuklar, kazmaya küreğe Allah gökte ararken yerde buluverir yapışın! diye bağırmağa başladı. miş derler; koskoca ovayı dolaşmaktan Sinemasında Fakat değirmene sığınanların hiçbirinkurtulduk demek! de en ufak bir kımıldama bile yoktu. Her Gösterilecek olan ve İşe değirmenciden başlayalım. kes olduğu yerde sütdökmüş kedi gibi du Değirmencinin de borcu var mı? ruyordu. Mestan Ağa, büyük bir soğuk Yoktur ama, o bir çok çiftçilerin kanlılıkla kendine bakan köylülere doğortağıdır. Köyde tarlası olan her ru yürüyerek titrek ve boğuk bir sesle tekve rar haykırdı: kesin değirmenci ile hesabı vardır. Yahu, hep beraber ölüp gideceğiz! Bir kaç dakika sonra ince bir bölme ile değirmenden ayrılmış olan ufak odada Allah aşkına olsun, gidip suyun yolunu yarattıklan değirmenci ile haciz memurları başbaşa değiştirelim, sel geliyor... vermişlerdi. Büyük kalın defterler yere Tehlike, hakikaten gittikçe büyüyordu. scrilmiş, vergi bakayası olan rençperlerin Değirmenin önünden akıp giden selin iadları kırmızı kalemle işaret edilmeğe çinde iri ağac kütükleri, koyunlar ve buğbaşlanmıştı. day sapları görülüyordu. Yıllardanberi Gittikçe çoğalan yağmurun gürültüsü Yeleme ovasında görülmiyen bu âfet, fanü bu ufacık odadaa. diflleroek insa»a kir köyünJarınj yoğunu mahvediyordu. emsalsiz bir zevk veriyordu. Gözlüğü. Sabahleyin ekinlerini yığın haline getiren burnunun ucuna kadar, düjrjayş ol^n. ihti, köylüler, şimdi buğday saplarını akıp giİ 1 C E K ••• ,ı yar haciz memuru ikide Tbir uyukluyor,' den selin arasında, Vürrie küme dağılmış genc arkadaşının ikazile: olarak görüyorlardı. Fransızca sözlü fihninin fevka Haydi bakalım, nerede kalmıştık, Mestan Ağa bir aralık yukanya koşlâde güzelliği, mevzırunun heye diyerek tekrar büyük defterin üzerine eği tu. Ve biricik pencereden korkulu gözcan ve kuvveti ve mümessillerinin liyordu. lerle fırtmayı seyreden haciz memurlarını dehaî san'atkâranelerüe bütün îsBir arahk genc haciz memurile arala büyük tehlikeden haberdar etti. rında münakaşa başladı: tanbul halkını koşturacaktır. Sular fazla hücum etmeğe başladığı A canım ne oluyorsun! Buradaki için ihtiyar değirmenin taşı görülmemiş bir KADIN ve AŞKLARI için yaraişleri bitirelim, Varsak köyünde adama sür'atle dönüyordu. Yaşlı haciz memuru tılmış gayet hissî ve müessir bir kıllı istirahat ederiz. Şimdi uykunun sı birdenbire yerinden fırladı ve arkadaşmfilimdir. İlâveten: FOKS JURNAL, rası mı? dan yardım istemeğe lüzum görmiyerek, en son dünya havadisleri. Varsak köyünde böyle rahat ve korkudan elleri titreyen değirmenciye yükmazbut bir oda bulabilecek miyiz sanki? sek sesle bağırdı: şına suyun yolunu çevirmeğe gitti. Şimdi Mestan Ağa bize âlâ bir tarhana Neye korkuyorsun be yahu! Su*** çorbası yaptınr, onu içtikten sonra azıcık yun yolunu değiştirmek lâzımsa beraber Aradan yarım saate yakın bir zaman uyku çekeriz, akşam da bir hamlede işlegidelim, getir kazmayı küreği... geçtiği halde ihtiyar memur hâlâ dönmerımizi bitiririz. Mestan Ağa bu kuvvetli sözlerden mişti. Herkeste büyük bir korku vardı. Pekâlâ, sen öğle yemeğine kadar sonra kendisini toplamış ve paçaları sıva Değirmendeki köylülerden bazısı: uyu! Şimdi ben elimdeki beş on makbumağa başlamıştı. İhtiyar haciz memuru Herhalde çaym yukansına gitti; zu doldurayım. Yemekten sonra da işi da heybesinden çıkardığı çizmeleri giy suyu yukarıdan çevirecek, diyorlardı. tamamlarız. mişti. Birkaç dakika sonra değirmenin suyu Allah senden razı olsun SüleymanHer ikisi de birkaç dakika sonra şid tamamen kesilmiş ve tehlike bertaraf ecığım! Doğrusu çok yorgunum. İki saatdetli fırtına, dolu ve yağmura rağmen de dilmişti. Fakat suyu çevirmeğe giden hâçik uyku çekersem kendime gelirim. Onğirmenden fırladılar. Harab damın altı lâ gelmiyordu. dan sonra sen beni gör... Makine gibı Fırtına geçtikten ve sular çekildikten na sığınanlar bu iki ihtiyarın muhakkak durmadan çalışmm. bir ölüme doğru koştuklarını görerek ev sonra, Mestan Ağa önde olmak üzere ihİhtiyar haciz memurunun kirli, uzun velâ mâni olmak istediler. Fakat kat'i su tiyar haciz memurunu aramağa giden köyşilteye uzanmasile horlaması bir olmuştu. rette karar vermiş olan haciz memuru yo lüler, onu harab değirmenin yorgun çarkGenc arkadaşı, gittikçe çoğalan yağmulundan dönmek istemedi ve Mestan Ağa ları arasında buldular. run tath âhengini dinleyerek bir saat içinyı degirmende bırakarak kendisi tek baBaki SOHA de oldukça iş görmüştü. Öğleden sonra SARAY' John Boles'un BU AKŞAM •% TEŞEKKÜR Ölümile bizleri sonsnz kederler içinde bırakan sevgili annemiz Bayan Naciye Muammerin gerek cenaze merasimine iştirak lutfunda bulunan, gerekse tahriren veya bizzat taziyetlerini bil dirmek suretile giriftar olduğumuz payansız acılanmıza iştirakle bizleri te selliye uğraşan akraba ve dostlarımıza ayn ayn şükranlarımızı arz ve kendi lerine karşı minnet duygulanmızm ib lâğma muteber ceridelerinin tavassutunu rica eyleriz. Oğlu Ekrem Muammer, kızları Ferhunde Muammer ve Dürdane Muammer Barbara Stanvvyck FLYNN ERROL EBEDİYEN SENİNİM Bu akşam L A L E sinemasında ij» lc ın ANNIE DUCAUX .,» ».,.. JUU.IJV ,; , uu >* ı.n >»<. ı. r j ^Fransanın en b ü y ü k iki yıldi2a' (Henry Bataille) in Herkesi mesteden en büyük şaheseri olan VICTOR FRANCEN ^• ' • • y • : Filminde kıskançhğm en yüksek heyecanını, aşkın en tath sahnelerini yaşıyolar. İlâve: İlk defa gelen son harb raporu, Alman tayyarelerinin İngiliz filosıma hücumu, Litvanya ve VUno nun işgali... Zigfrit ve Majinoda harb ve RENKLİ MİKİ WALT DİSNEY ^ ^ • • • • ^ • • ^ ^ • ^ • ^ • i Numarah yerlerinizi evvelden aldırımz. Telefon: 43595 ^mmtK^^^m^^m^^m Ç I L G I N B A K İ R E Senenin en büyük Türk filmi Hiç bir filmin görmedıği muvaffakiyeti kazanmıştır. Bu filtnl görmeyenler ve tekrBr görmek istiyenlere Y A 1 NT7 I /^ı^ı^ız. İ D B \£ i r C r V sinemasında daha bir ^ ^ kaç gUn gösterilecektir • • ^ ^ • • ^ M başka köşelerine dağılmış; kimisi de büs elde de yüzlerle lira verdi. Şöyle önüne Sonra biraz daha eğildi: Ne o, Muzaffer, paralar suyunu bütün çekilip gitmişti. Ellerinde beş onbaktı: Akşamdanberi bütün kazandıkla Al, istersen bunlarla oyna!. çekti mi?. lırası kalanlar, oyun bu kadar kızıştıktan, rını, hepsini üç beş dakika içinde kaybeDiye fısıldadı; kendi önündeki paraDiye seslendi büyüdükten sonra artik ayakta, öteki o divermişti. Onun yerinde bir başkası olsa, dan da bir avuç aldı, Muzaffere doğru Kimisi: yuncuların arkasına sıralanmışlar, arada hatta Muzaffer bile başka bir zamanda, uzattı. Soluğunun sıcaklığında, insana her Kazandıkların bitince oyun da bitti bir hiç olmazsa ortaklaşa oyuna kanşa başka bir yerde oynamış olsaydı: acıyı unutturan bir tathlık, her kaybı öde mi?. Şimdiye kadar bedava oynuyordun, bilmek için bekleşiyorlardı. Her kâğıd Tefrika No. 2 yen bir cömerdlik vardı. desene!.. Bu kadar eğlendim ya... çekilişte kendi kendine söylenenler, elleDiye dudak büktü. Muzaffer, belki bu soluğun ateşinden, Der, oyun masasmdan kalkar, artık üsdenbire banko diye bağırdı. Bu sırada: Dünkü kısmın hulâsası rini birbirine çarpanlav, kazananları kıs tüne düşmezdi. Oyle ya, bir aralık önü belki de utancından kıpkırmızı olmuştu. Birisi, Muzaffer cüzdanîni açarken İstersen seni de alayım. Yirmi likananlar, kaybedenleri gördükçe bundan ne toplanan, sonra birkaç elde oradan Teşekkür etti. Paralan yavaşça gene hırsızlama bir bakışla içine gözatmış, şirBir yılbaşı gecesi idi. Spor kulübünde ra, on lira ne istersen koy. bakara, poker oynanıyor, herkes taliketin paralarını da görmüş olacaktı: kalkıp başkalarının önüne dağılan bu pa genc kadının önüne doğru itti. Demişti. Böylelikle Muzaffer de il teselli duyanlar eksik değildi. hini deniyordu. Muzaffer de akşam Kazancm çoğu istife girdi, biîe... Muzafferle o sarışm kadının arkasm raların içinden ancak on beş yirmi lirası Sonra, elini cebine attı... kulübe uğramıştı; arkadaşlarile hoş bir könce birkaç ele ortak olmuştu. O elleri Diye taş attı. Kumar masasında, önündeki parayı bigece geçirecekti. İçki sevmemekle be kazandı. Önünde açıktan yüz, yüz elli da sekiz on kişi toplanmış, şimdi herkes kendi cebinden çıkmıştı. Ustyanını hep Genc çocuk: lira kadar para birikti. Daha sonra, hep onlara bakıyordu. Genc kadın bir yan oyunda kazanmıştı. Bunun için de artık tirip de elini cebine uzatmanm acısını, o raber, kalabahğın arasında o da bir Ne kazandımsa hepsini gerıye verdan viski içiyor, bir yandan da üstüste, o kadar üzülmeye değmezdi. Hoş, belki da bugüne kadar birkaç kere daha, başviski ıa narladı. öyle nasıl olduğunu anlamadan o da oGüzel ve göstorişli genc bir kadın, yuna girivermişti. Birkaç el yalnızbaşı hemen her elde yiiksek kâğıdlar çekiyor, Muzaffer değil, bir başkası da olsa ko ka başka yerlerde tatmıştı. Hele bu akdim. Üstelik, kendi paramdan da üçyüz kocasından a y n bir masada üç beşna oynadı; önündeki para dört beş yüzmasanın üstündeki fişlerin, paraların pek lay kolay bu masanın başından ayrıla şam içinde anlaşılmaz bir korku vardı. lira kaybettim. Gördüğünüz paralar begencle şakalaşıp duruyordu. Kadın; bir çoğunu kendi önüne topluyordu. Arada mazdı. Demindenberi o kadar kazanır Bir tutam para çıkardı. Kimseye belli et nim değil, sizin de değil, şirketin parası... aralık genclerin hepsini bırakıp, Mu liraya çıkınca artık mısanın başından aybir Muzaffere doğru iğiliyor, dudaklan ken, kazanmanın tadma bu kadar alış mek istemiyormuş gibi yavaşça masanın Diye bağıramazdı. Dişini sıktı. zafferle meşgul olmıya başladı. Dans nlamaz oldu. içki bardağını öperken gözleri de birbi mışken, hepsinden vazgeçmek, boynunu üstüne koydu. Birkaç el, birkaç el daha, Şaka maka derken, yavaş yavaş işi aet'aler. Büfeden beraberce içtiler. Geceyansı olmuş, geçmiş; saat biri, büküp kalkmak hiç kimsenin elinden gel onlar da birbirinin arkasından masanın laya dökenler bile oldu. Sanşın kadın, Nihayet gene yanyana bakara ma ikiyi bulmuştu. Hâlâ oynuyorlardı; ye rinden yudum yudum günah emiyordu. sasına oturdular. İkisi de kazanıyor şil örtünün üstünde, yüzlerle lira, birbimezdi. Kazanırken daha çok kazanmak, şurasına burasına, başka başka oyuncu masanın sağından solundan gelen bu sözMuzaffer de içiyordu. Bir yandan vislardı. lerin çoğunu duymamış gibi görünüyordu. ki, bir yandan bu yan çıplak kadının in kaybederken de kaybettiklerini kurtar ların önüne dağıldı. rine zincirlenmiş mahkumlaı gibi, iskambil Oyun gittikçe büyüdü. mak yok mu, işte kumara dadanmış ruhÖyle iken o bile, bir iki kere yan gözle Biraz durdu. Artık oyuna girmiyor, Muzaffer, şirketlerin birinde rıiühe» kâğıdlarından çıkan bir fermanla hâlâ o sam çileden çıkaran bakışlan, üstelik her Muzaffere bakmaktan kendini alamamışelde önüne yığılan para, onun da başını larda bir türlü sönmiyen bir ümid, ümid ötekilere bakıyordu. disti. Avlığını daha o gün almıştı. Ce radan oraya sürükleniyordu. lerle dolu bir hırs... tı. Genc çocuk, bu bakışların altında sıbinde üç yüz liraya yakın bir para Arkadaşlarının çoğu, kendilerini bilmiAkşamdan, birbirile şakalaşan, gülü döndürmüştü vardı. Ayrıca, vezne kapandıktan son şen, bağrışan genclerin pekçoğu ceblerinyecek kadar sarhoştu. îrlerinde saygısız kıldı, büsbütün ezildi. Sonra, birdenbire, Bir aralık nasıl oldu ise oldu, bunu Sanşın kadın bir aralık ona döndü: ra kendisine teslim ettikleri bin iki r.e yaptığını bilmeden doğruldu. Artık dü Ne o, dedi, hepsini verdin mi?... lar da eksik değildi. de ne var, ne yok hepsini verince tıkanık Muzaffer de pek iyi anlayamadı; üstüsyüz lira da yanında duruyordu. Muşünemiyordu. lArkası var] Kimisi: zaffer düşünürken güzel kadın, bir lığı andıran bir sessizlik içinde, salonun te beş altı el pek fena kâğıd geldi. Her Canın sağ olsun, gözüm!. Nakleden: KEMAL RAGIB

Bu sayıdan diğer sayfalar: