17 Kasım 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

17 Kasım 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURTYET 17 tkînciteşrin 1939 ŞEHZADEBAŞI TURAN TİYATROSU 19 teşrinisani cumartesi akşamı San'atkâr Naşid ve arkadaşları Okuyucu Semiha ve Mişel varyetesi HALK OPERETİ Eski Çağlıyan saat 21 de Bu akşam (Eski tas, eski hamam) Yazan: M. İbrahim Pazar: Matine 16 da KüçUk hikâye Oyun D UYDUNUZMU Faydası BUGÜN A S R I sinemada ANNABELLA tarafmdan oynanmış büyük ve güzel aşk romanı Peride Celâl « Bırak Allahı seversen, dedi. NaEnver: Pans mağazaları, « Rızacığıır dayımın evınde fazla sıl olacağım: «Çok fena» Nerden akhma vıtrinlerinı muhafaza Gary Cooper ve Mad. Caroll bir oda var. Vaz/etler malum... Ben o girdin de beni o eve soktun?. Yok şöyle etmek kaygusile, hartarafından oynanmış Türkçe raya göçedip kin vermekten kurtulaca güzel, böyle rahatmış. Ev sahibesi melek bin ilk gününden itisözlü büyük zabıta ve ğım. Zaten başkatürlü idareye de ımkân gibi kadmmış! Bana ne be yahu!. Panmacera filmi: baren tertibat almayok. Gel benim et sana ciro edeyim» de siyonumda gül gibi geçinip gidiyordum.» I " KASIRGA,, yı CHARLES BOtER ile ve ğa başladılar. İnfidıği zaman Rıza,gülümsedı ve arkadaEnver: lâk sarsıntılan camşının omzuna vurrak: « A , peki, dedi, bütün dediklerim ları patlatacagına « Enverciğiı, dedi, ben pansiyo doğru değil miydi? Yanı nesinden mem göre, bunun çaresifilminde GILBERT GIL İle çevirdi numdan memnunm. Hem biliyorsun o1 nun değilsin?» ni, şerid halinde kâI Gece barlarındaki başdöndürücü ihtiraslar ve sefahetler saikasile rada beni tutan bşka birşey de var.» ğıdlar yapıştırmakta buluyorlar. Kınlan I Rıza içini çekmişti: bir kadının sukutu... Evet, Enver aiadaşını bu pansiyonda cam, bu sayede yerinde duracak, etrafa « Evet, ilk günler çok memnundum. ilk büyük türkçe tutan şeyi çok iybiliyordu. Bu şey ufakEv rahattı. Ev sahibesi de hakikaten ter saçılıp bir^aza da o çıkarmıyacak. Harb tefek esmer güze' bir kadındı. İsnıi de musiki filmi biyeli, kendi halinde bir kadındı. Şaziye bitinciye kadar, vitrine yeni bir cam taŞaziye. Pansiyoria odası Rızanın odanin gelip gitmesine hiç sesini çıkdimıyor kıp masraf etmek korkusu da yok. sma bitişikti. Ve ltı aydanberi Rızanın du. Şaziye de aman kuş yuvası rçibi yer İlk zamanlarda, bu kâğıd şeridler alemetresiydi. diye, durmadan memnuniyetini izhar edı lâde kafes şeklinde, yahud gelişi güzel En vâsi salon En lüks konfor en sıhhî esbabı istirahati cami son sistem Enver bunu ço. iyi bildiği halde ısrar yordu. Fakat, bir iki hafta sonra sık sık yapıştırılmış şeylerdi. Günler geçtikçe, projeksiyon ve ses makinelerile mücehhez şarkın ve Türkiyenin la devam etti: gelmemeğe başladı. Durmadan bahaneler Paris mağazaları, bu kâğıd parçalann« Dur, diycdu, sözümü kesme, ev buluyor, randevuların arasını uzattıkça u dan, mükemmel tezyinat yapmağa başlaen muhteşem velâ beni dinle. Eı evde nekadar ucuz o zatıyordu. Nihayet bir gün akşama kadar dılar. Öyle ki, kâğıdlı vitrinlere bakınca, turduğumu biliyosun. Düşün, iki oda, bekletti, gelmedi. O olmadıktan sonra o bu usulün şimdiye kadar tatbik edilmemöble. Biri yatal odası, dığeri mükem güzel evin benim için, bir cehennemden miş olmasma adeta acınırsınız. Hem umel bir salon. Yanız aşağıda başlıca bir ne farkı vardı. O esnada pansiyonda, o cuz, hem zevkli bir reklâm vasıtası. Memleketin biiyiikleri, mümtaz aileleri huzurunda ev sahibesi var kio da zavalh, kendi ha eski, kötü, dar odada olmak için neler feBir Fransız mecmuası, harb, Fransızlinde bir kadınca;ızdır. Pansiyondan bin da etmezdim? Ertesi gün pansiyona git rın zevk sahibi olduklarını bir kere dakere rahat. Mera: etme, müşterisi yok tim. Beni kabul etmedi. Sokakta yolunu ha meydana çıkardı, diyor. Harbin, hiç değil. Dairede k«ç arkadaş «aman bana bekledim. Kaşlarını çatarak yolunu de değilse, sanayii tezyiniyeye bir şube daKüşad programında 2 büyük film birden ciro et» diye yal/arıp duruyorlar. Fakat iştirdi. Senin anhyacağın Şaziyeyi kay ha ilâve etmek gibi bir faydası olduğu dostumsun. Seniı istifade etmeni istiyo jettim.» fikrinde. rum.» Olabilir ama, attığı taş ürküttüğü kurEnver: Mireille Balin Eric Von Stroheim MARİKA ROKK Rıza içini çeki ve gene gülümsiyerek: ^ağaya değer mi? Peki, bu Şaziyenin metresi olduğu Siyasî vak'alar arasmda güzeran eden aşk Lüks ve ihtişam sahnelerile süslenmiş şen ve şuh « Doğru siylüyorsun, dedı, benım ve ihtiıas filmi bahtiyar kimmiş, dedi? . büyük revülü operet için iyi bir fırsat Fakat gelgelelim pansiTelefon: 22513 Arkadaşı omzunu silkmişti: yonu terketmek, Şaziyeden uzaklaşmak Paris, hava tehli Ne bileyim ben! olur ki bu da beıim işime gelmez.» kesini önlemek için, Çok kederli görünüyordu. Enver elinEnver hafif Kr öfkeyle: geceleri sık sık ka« Sen bilrsin, dedi, fakat bence den geldiği kadar onu teselliye çalıştı. Faranlıklara göjnülüpansiyonu terketmekle kendin için de, kat ayrıldığı zaman kıs kıs gülüyordu. yor. Evler, sokakDaha ilk tanıştığı zaman Enverin ŞaziŞaziye için de iyi etmiş olacaksın.» lar, mağazalar, her yede gözü kalmıştı. Fakat bunu Rızadan taraf zifiri karanlıkHakikaten daha geçenlerde Şaziye ustalıkla saklamasını bildi. Ve günlerce ta kaldığı zaman, pansiyon sahıbesinin homurdandığını genc kadını elde etmenin çarelerini aradı gideceğiniz yere, ka«ben evimde böyle münasebetsizlik iste durdu. Rıza oldukça Şaziyeye yaklaşmazasız belâsız varmak mem. İkisinden birini atacağım, bir gün nm imkânı yoktu. Peki Rızayı uzaklaşbir mesele. Hele yadışarı» diye, şuna buna söylendiğini antırmanın çaresi! Uzunboylu düşündükten yaların, otomobil allatmıştı. sonra Enverin aklına nihayet bir çare gel tında kalmadan tatlı canlarını sahili seKısa bir tereddüdden sonra, Rıza, Endı: Şaziyenin hatırı için her cihetten mem lâmete atmaları büsbütün çapraşık bir verin koluna girdi, «haydi, gidip şu seııin nun olduğu evini kurnazhkla Rızaya keyfiyet. evı görelım» dedı. Buna rağmen, Paris sokaklarında kaEv, hakikaten gayet şirin, kutu gibi ciro etmek ve derhal pansiyona, Rızanın odasına gidip yerleşmek... Plânın ilk kıs labalık gene eksik değil. Fenerleri sönük ŞARKIN VE ARAB DİYARININ YEGÂNE SES KRALI birşeydi. Ev sahibesi de sakin, sessiz bir mını muvaffakıyetle netıcelendırip de otomobillerin tekerlekleri altında ezilme«AŞKIN GÖZYAŞLARI» ve 4 w > wv w %• W kadına benziyordu. Bilhassa, yatak oda«YAŞASIN AŞK» filmlerinin JK l < L l 1 1 I pansiyona, Rızadan boş kalan odaya yer den, gece seyranına çıkan tekler ve çiftsı, Rızanın pek hoşuna gitti. Pencereleunutulmaz san'atkân " * * ' * ^ ^^ ^ ^ ** rinden deniz görünüyordu. Genc adam leştikten sonra Enver için Şaziyeye yak ler tümen tümen. Zira, bu işin de kolaın aşk... heyecan ve hicranlarla dolu hicranlarla dolu Igeniş, kadife örtülü karyolanın önünde laşmak pek kolay oldu. Rızaya gittiği yını bulmuşlar. kendi dar, siyah demir'karyoia'sirıf'haTrf " günlefden sörlra Şaziyenin birçok boş < Kadmlar, boyunlanna, geniş bir beyaz Lyarak adeta utandı. Hele üç büyük ay vakitleri oluyordu. Genc adam bu boş va yaka geciriyorlar. Bellerine, tam sırta tenası olan tuvalet ve pembe abajurlu cevnc kitlerinde genc kadına arkadaşlık etm'e sadüf eden kısmı tekerlek olmak şartile küçücük komud kimbilir Şaziyenin neka ğe başladı. Ona kendisinin pansiyonda enli bir beyaz kemer takıyorlar. Ellerinşaheserini seyretmek için İstanbulun her semtinden koşuşan 1000 lerce olduğunu Rızaya söylememesini rica et de, geniş konclu beyaz eldivenler, ayakdar hoşuna gidecekti. sinema meraklılarını Bu esnada Enver yavaşça kulağına fı miş, Rızanın dar kafalı bir adam olduğu larında beyaz çorab, kollarında beyaz için bu güzel arkadaşlığı hoş görmiyerek çanta var. sıldadı: Erkekler de öyle. Kollarına beyaz « Kadının o kadar ihtiyacı yok. kıskanclık meseleleri çıkarmağa başlıyabandlar, bellerine beyaz kemerler takYoksa istese, buıasını çok daha fazla ki cağını söylemişti. Böylece arkadaşını kövâsi salonu istiaba kâfi gelmiyor. (Lutfen tam seans saatlerinde teşrif olunması...) lülemeğe başladıktan sonra lâf arasında mışlar; pantalonlarında enli ve beyaz biraya veremez mi, sanıyorsun?» İki arkadaş evi gezip de merdıvenleri da Şaziyeye onun ufaktefek kusurlarını rer zırh, omuzlannda, beyaz kıhflara geifşaya başladı. Nihayet bir gün Rızanın çirilmiş maske kutuları var. inerlerken Rıza: Bu kadar bol beyazhğı görmiyecek « Şaziye ile konuşayım. Yarm sana paraya olan hırsı yüzünden pansiyonu tercevab veririm.» dedi. kederek, daha ucuz olan bu eve geçtiğini hiçbir şoför yoktur. Binaenaleyh otomo*** söyleyiverdi. Arkasından ilânı aşk etme bil kazası da olmuyor. Lâf aramızda, bu kılıkla sokakta doErtesi gün buluştukları zaman genc yi de unutmadı ve sonunda Şaziye Rızalaşmaktansa, evden dışan çıkmamak haadam, gayet neşeli idi. Envere: «Şaziye dan yüz çevirip Enverin metresi oldu. yırlı ama, kazaya karşı öyle sigortalı bir bu ev meselesini çok münasib buldu» deSeanslar 2 4,15 6,30 9 da Halbuki zavalh Rıza, hiç birşey bilmi kıyafet ki, harbden sonra bile âdet hükdi. Taşın da evi biran evvel gelip göreyim. yordu. Kendisine oynanan kurnazca oyu müne girip kalsa yerıdir. Diyor. Ciroyu kabul ediyorum. Deıhal nun farkında değildi. Enver işte bunun muamelesine başhyalım.» MEVLİD içindir ki arkadaşından ayrıldıktan sonra Muamele çabuk bitti ve Rıza, bir iki kıs kıs güldü.. Muvaffaklyetle devam eden Ikl büyük flllm birden: TUrkçe flllmlerln şaheserl olan Bilun Manyasın üfulü ebedisinin se gün zarfında yeni evine taşındı. Peride Celâl nei devriyesi münasebetile 18 ikinci teşrin 939 cumartesi günü öğle nama Aradan iki ay kadar geçti. İki arkazmdan sonra Teşvikiye camünde Mevdaş bu müddet zarfında birbirlerini göreRAŞİD RIZA lidi Nebevî kıraat olunacakür. SÖZLÜ ve ŞARKILI mediler. Rıza birkaç kere Enverin daireE. SADÎ TEK sine uğramış, fakat onu bulamamıştı. NiTİYATROSU Halebde hayet bir gün Beyoğlunda karşılaştılar. Cuma, cumartesi ve Cumhuriyet gazetesinin ve diğer Muallim ye bestekâr: ARfAKİ Rakkase: SEMiRA MUHAMMED Muganniye: SUZAN Rıza durgun ve düşünceli görünüyordu. pazar akşamları Bur Tütk gazete ve mecmualarının satış GÜLUN İkinci film bu sene memleketimizin en büyük spor filmi K A L E C İ Koluna girip «yahu nasılsın!» diye, soran sa Şafak sinemasında yeri Jan R. Kütdi mağazasıdır. ^ • ^ M B g ^ ^ m Matineler saat 12 den itibaren devamlı seanslar. Telefon: 22127 dostunun yüzüne içini çekerek baktı: üc temsil verecektir. Mahkıımlar Kalesi r MICHELE MORGAN i B AR KADINI Asi Generalın I Pek yakında C M ^SJÎ C D sinemasında YENIÇERİ HASAN ÇENBERLİTAŞ SİNEMASI DARÛŞŞAFAKA MENFAATİNE Hududlar Tehlikede GASPARONE Sigorta MELEK Sinemasında Dugun Seviştigimiz günler JEANETTE MAC DONALD, NELSON EDDY Bugünden itibaren TAKSIM SİNEMASINDA 2 nci hafta PYA B ^" BUGÜN 7 f i i I T ü r k ç e sözlü • ^ ^ " • ^"* ^ ^ fc" Arabca şarkılı TAKSİM SİNEMASrnın İPEK C Sinemasında TOSUNPAU TURAN sinemasında Ç c Şehzadebaşı Z Oynıyanlar: Pierre Batchef, Colette Darfeuil. şırtmasın, diye şimdiden onu da haber vereyim. Satvet, bugünlerde korkunc bir buhran geçiriyor; zavalh enikonu hasta!. Muzafferin kulaklan uğuldadı. Güçİükle işitiyor gibiydi. Kendi kendine: Ben biliyordum, zaten... diye gözleri yarı yarıya kapandı. Bu işin içinde aksayan bir yer var ama, bakalım nedir?. Yavaş yavaş o da çıkıyor işte... Muhiddin Bey, onun renkten renge girdiğini görüyor mu, yoksa görmüyor mu, bilinmez! görse de hiç aldırmıyordu: Satveti yakından tanımazsınız. Çok ağır başlı, çok içli bir kızdır. Şimdiki küçük hanımların hiçbirine benzemez. Hatta bu asır için biraz da marazî bir yaradılış, denilebilir. Yaşına yakışmıyacak kadar ağır, geçirdiğimiz hayata uymıyacak kadar karanlık düşünceleri vardır. Çok incedir. Çok iyi huyludur; iyi yüreklidir. Hepimiz, sokaktan geçerken, şurada burada, acınacak ufak tefek hâdiselere rasgeliriz, değil mi?. Acısak da, içimiz ne kadar sızlasa da, vah vah diyip geçeriz. O, bunu günlerce düşünür, düşündükçe ağlar; yemekten, içmekten kesilir; hiç kimse ile konuşmaz, enikonu hasta olur, o kadar yumuşak yüreklidir. Otomobille geçerken, sokakta iki çocuğun döğüştüğü Diye hiç durmadan başını salhyordu. yorsunuz. Genc olduğunuz için, alıcı gözMuzafferin artık sesini çıkarmaya bile le baktığınız için, hem belki de benden gücü yetmiyordu. Bu karışık rüyanın so daha iyi tanıyorsunuz. Muzaffer şaşırmıştı: nunu bekliyor, bir de şu mermerden sara Tanımıyorum, yüzünü bile görmeym belki de mermerden daha soğuk sultanmı görebilmek için içi içine sığmıyor dim. Tefrika No. 13 Demek için yutkundu. O aralık Behire du. teyze ile gözgöze geldiler. İhtiyar kadm Muhiddin Bey hâlâ anlatıyordu: Muhiddin Bey, çok nazik görünüyor vetle ikisinin evlenmelerine getirdi. O ara> Artık sözü uzatacak ne var, diyor dudaklarını ısırıyordu. Kaşının bir ucu da du. Yapmacık bıle olsa kendine pek ya lıkta bile Muzafferi okşamaktan geri ka'r du. Hele ben öyle eski kafalı amcalar, yavaşça yukarıya doğru kalkmıştı. Murasıyordu. Bellı ki görmüş, geçirmiş bir a mıyordu: zaffer, bunu gördü. Korktu. Hiç sesini çı Yüzünüzü görmeden, Behire H » kız babalan gibi kendimi naza çekecek karmadı. Sonunu bekledi. damdı. Muzarferle şuradan, buradan konuştu. Bira7 politikadan, biraz da onun nımefendiden dinleye dinleye, ne kadar değilim ya. Ne ise yazılı, o olur. Böyle Muhiddin Bey, hep öyle kendi bildiği işlerindeıı lâf açtı. Bütün Avrupalı salor faziletlı bir genc olduğunuzu bılıyorduk. işlerde uzun uzadıya arayıp soruşturmaktan, düşünüp taşınmaktan ne çıkar. İnsan gibi anlatıyordu: adamları gibi, îıcr açılan söze karışacak, Şimdi de doğrudan doğruya teşerrüf et . . . Öyle olduktan sonra artık, kıhepsinde de tatL tatlı kendini dinletecek tik. Hanımefendiden olsun, şirketteki ar lar kolay kolay anlaşılmaz, iç yüzleri belkudar geniş bir bilgisi vardı. Muzafferin kadaşlarınızdan olsun bütün duydukları li olmaz ki... Onun için işi, biraz da olu zımızın güzelliği, çirkinliği için söz söylemühendis oldi'ğunu biliyordu. Biraz da mız, sizi gördükten sonra pek sönük kah runa bırakmalı. Hayatta, talih denen te yecek değilim. Onu siz de bizim kadar bieski eserlerden hahsetti; sonra bugünkü verdi. Kendi gözümle de gördüm, inandım sadüfler çok büyük yer tutar. Bendeniz, liyorsunuz. Behire teyze, bütün gün, Satvetin güzevk'ere dadanan alacalı ruhla şöyle b'l ki Satvet için sizden daha değerli bir eş talihe pek inanırım. Avrupada bulunduğum zamanlar, sık sık Montekarloya gi zelliğini saymakla bitirememişti. Şimdi cğlenip geçti. Bir sırasını getirdi, Muzaf bulamayız. Kızımız diye söylemiyorum, Muhiddin Beyin ağzı Muzaffere biraz ferin gön'ünü alacak sözler buldu, söyle onun da size lâyık olabileceğine inanabi derdim... gevşek gibi göründü: Eski diplomat, şimdi de oyun masaladi. Şirketteki şeflerinin onu ne kadar sev lirsiniz. Birbiriniz için yaratılmışsmız, di Acaba kız çok çirkin de, amcası buaik'erini anlatırken öteden genc çocuk, yebilirim. Biraz daha geçsin, biraz daha rında saltanat süren talihin çapkmlıklarıyakından tanışınız, daha iyi anlaşırsınız. nı, kahbelıklerıni sayıp döküyor; o salon nu mu hatırlatmak istiyor?. Bile bile lârenkten renge girıyor: Muhiddin Bey, bütün bunları tane ta lardaki hatıralarını anlatırken gözlerinin des, demeğe mi getiriyor?. Bir de dün gece olup bitenleri duyDiplomat amca, hiç durmadan söylüsaUr, acaba o zaman ne söyleyecekler? ne, hem de tatlı bir sesle anlatırken, Be içi ışıldıyordu. Bu da böylece, kimbilir, ne kadar sür yordu: hire teyze de: Diye dudaklarını kanatıyordu. dü. Sonra gene evlenmekten söz açıldı: Yalnız bir de ruhî tarafı var. İleriAmca Bey, en sonunda gene öyle us A, elbet!. İnşallah!. Ona ne şüp Satveti siz de gördünüz, siz de tanı de, bir arada yaşarken birdenbire sizi şatalıkla lâkırdıyı döndürdü, dolaştırdı; Sat hel. Nakleden: KEMAL RAGIB nü gördü, diyelim. Hemen arabayı durdurur, iner, onları ayırmaya kalkar. Kendince kimi haklı buluyorsa, hangisinin ezildiğini görüyorsa ona para verir. Yanına alır gezdirir. Götürür, oyuncak alırj şekerleme, pasta alır. Gene otomobille götürür, evine bırakır. Buna, iyiük diyen de olur, delilik de... Bizim rahmetli birader, onu çok iyi okuttu. Belki onun için bu kadar içli bir kız oldu ya, o da başka... Musikiden anlar, hem şöyle böyle değil, enikonu... Birkaç dil bilir. Uzun yıllar Avrupada yaşadı. Yalnız başına dolaştığı da oldu. Dünyayı görmek, insanlan tanımak için bütün bunların yansı, belki de yarısınm yansı, bir başkasma elverir değil mi?.. O, zavalh bir türlü değişmedi. Üstelik günden güne de hastalığı artıyor. Hem o kadar ki onu tanımıyanlar, ilk görüşte, aman ne soğuk şey, derler. Acaba dilsiz mi, işitmiyor mu, bakıyor da görmüyor mu, sinirlerinde bir hastahk mı var, diye türlü türlü şüpheye düşerler. O kadar donuk, o kadar cansız görünür. Sanki mermerden yapılmış, bir heykel sanırsınız!. Artık bunu da zavalhya çok görmemeli. Ağabeyimle yengemin başına gelen facıadan sonra... İArkası var]

Bu sayıdan diğer sayfalar: